TRACHEA AKARI. *Mitat KURT Uzman Veteriner Hekim

TRACHEA AKARI *Mitat KURT Uzman Veteriner Hekim Giriş Tüm arıcılar, kolonilerini arı hastalıklarının kötü etkilerinden korumak isterler. Varroa des...
Author: Guest
2 downloads 0 Views 306KB Size
TRACHEA AKARI

*Mitat KURT Uzman Veteriner Hekim

Giriş

Tüm arıcılar, kolonilerini arı hastalıklarının kötü etkilerinden korumak isterler. Varroa destructor ve A. woodi parazitlerinin kombine etkisi sonucu felakete yol açmaktadır. Bu etki şüphesiz ki birçok yıl boyunca devam edecektir. Bu günkü teknoloji ile her iki paraziti yok etmek mümkün değildir. Bu yüzden onların zararlı etkisinden mümkün olduğunca korunma yolları bulunmalıdır. Acarapis woodi, trachea akarı olarak tanınmaktadır. Yetişkin bal arılarının(apis mellifera) solunum yolu olan trachea’da beslenme ve üremektedir. Geçmişte bu parazitle koloniler enfeste olduğunda acarine hastalığı denirdi. Fakat bu terim çok geneldir. Herhangi bir akar problemi için söylenir. Trachea akarı ilk olarak 1921 yılında Rennie tarafından tanımlanmıştır. Rennie parazite Tarsonemus woodi ismini vermiş, bu isim daha sonra Acarapis woodi olarak değiştirilmiştir. Rennie, A. woodi’nin ˝Wight adası hastalığının˝ nedeni olabileceğine inanmıştır. Bu hastalık yada hastalığın karıştığı durumlar ilk olarak Đngiltere’ye bağlı Wight adasında 1905 yılında ortaya çıkmıştır. Takip eden yıllarda, Büyük Britanya ve kıta Avrupa’sının her tarafından rapor edilmiştir. Bazen epidemik oranlarda hastalık çıkışı olmuştur. Hastalıklı kovanın arıları kovan dışında kanatları açık vaziyette sürünür halde görülür. Hasta arılar kısmen felce uğramış ve uçamaz durumdadır.

Birçok

koloniler sönmüştür. Bazı raporlarda hastalık belirtilerinden sonraki bir ay içinde sönüşün gerçekleştiğini söylemektedir. --------------------------------------------------------------------------------------------------* Samsun Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 12/04/2007

Rennie, hastalıklı kolonilerde arılarda trachea akarını bulduğunda, felç, artan koloni ölümleri ve A. woodi arasından ilişki kurmuştur. Buna karşın, halen Wight hastalığının etkeni yada fizyolojik durumun neden kaynaklandığı halen bilinmiyor. Bazı patologlar, gözlemlenen belirtilerin nedeninin farklı nedenlerden

yada birçok

hastalığın sonucunda olduğunu iddia etmektedir. Kanada ve Amerika’nın birçok yerindeki arıcılar, 1986-1994 yılları arasında kışlayan arı kolonilerde anormal sayılacak oranda yüksek koloni ölümlerinin trachea akarından kaynaklandığına inanmışlardır. Furgala’nın 1989 yılındaki çalışmaları ve Otis ve Scott-Dupree’nin 1992 yılı dökümanları

1905 yılında Đngiltere’de olan ciddi

problemlerin sebebinin gerçekten A. woodi’den olabileceğini desteklemektedir. Acarapis woodi’nin arılar üzerindeki etkisi daha çok araştırılmalı ve tartışılmalıdır. Araştırmaların çoğu, kimyasal kontrol ve akara karşı dirençli ırkların yetiştirilmesine odaklanmıştır.

Biyoloji

Delfino-Baker ve Baker, trachea akarının morfolojik tanımlamasını detaylı olarak vermiştir. Dişi akar 143-174 µm uzunluğunda, 77-81 µm genişliğindedir. Oysa erkek akarlar biraz daha küçüktür. 125-136

µm uzunluğunda, 60-77 µm

genişliğindedir. Erkek akarlar, dış seksüel organlarındaki farklılıklar haricinde hemen hemen dişi akarlara benzer.

Dişi A. woodi

Erkek A. woodi

2

Erişkin erkek ve dişi akarlar, larva ve yumurtalar arının solunum sisteminde bulunur. Solunum sisteminin dış açılış kısmı 10 spiracle’den oluşmuş, iç kısmı ise kollara ayrılmış gövdeden meydana gelmektedir.

Acarapis woodi’nin tüm aşamaları Torasik spiracle’nin ilk çiftinden kollara ayrılan büyük trachea gövdesinin içinde görülmektedir. Akarapisler ara sıra toraks ve baştaki hava keseleri içinde bulunur. Genellikle üç günlükten küçük erişkin arının birinci torasik spiraclesine dişi akarapis girer. Fakat daha yaşlı arılarda enfekte olabilir. Özellikle kış salkımında hastalık belirginleşir. Genç ve yaşlı arılar arasındaki ayırımı kutikuler hydrokarbonlarını kullanarak yapmaktadır. Đlave olarak akarlar birinci

3

torasik spiracleden gelen hava akımını çekmekte ve ikinci ve üçüncü spiracleleri önemsemez görünmektedir. Bu spiracleler solunum için kullanmıştır.

Trachae içinde Acarapis woodiler

Bilim adamları, niçin genç arıların daha çok enfekte olurken, daha yaşlı arıların daha dirençli olduklarını halen araştırmaktadır. Đlk olarak arıların yaşının ilerlemesine bağlı olarak torasik kılların sertleştiği ve akarların spiraclelere girişinin engellendiğine inanılmıştır. Lee’nin 1963 yılında yaptığı deneysel çalışmada, tıraş edilerek kılları kesilen

yaşlı

arılarda

genç

arılardaki

getirilememiştir. Đkinci hipoteze göre,

gibi

kolayca

enfeksiyon

meydana

yaşlı arılarda tımarlanma davranışı ve

spiraclenin kapanma mekanizması çok etkili olmakta ve bu yüzden

tracheaya

akarların girişi daha iyi engellenmektedir. Arılar, kendi kendilerine tımar yaparken bacakların ikinci çifti ile göğüs kıllarını tararlar. Böylece akarapisleri uzaklaştırır. Lee 1963 yılında bu hipotezi test ettiğinde, ikinci çift bacaklar vasıtasıyla paraziti söküp atma işlemi sonucunda, genç arıların yaşlı arılara kıyasla daha kolaylıkla enfeste olduğunu

tespit etmiştir. Đlave olarak

söylenmesi gereken arıların tımarlanma yaparken çevrelerini enfekte ederler. Đlginç olan dişi akarapis’ler

yerleştikleri genç arılarda yavaş yavaş randımanlı bir halde

çoğalır. Akarlar daha yaşlı arıları seçtiğinde daha az yumurta üretmektedir. Daha genç arıların tercihli olarak enfeste edilmesi nedeni, üremenin daha iyi olması içindir. Arının seçici olma zorunluluğu bundan kaynaklanır. Akarapis konakçıya girdiğinde, dişi akar 1-2 gün içinde yumurtlamaya başlar. Mortgenthaler 1931 yılında yaptığı çalışmada, dişi akarların 3-4 günlük sürede 4-7 yumurta bıraktığını tespit etmiştir. Yumurtalardan 3-4 gün sonra yavru akarlar çıkar. Pettis 1991 yılında yaptığı incelemede, yumurtlama(oviposition) benzer sonuçlara

4

ulaşmıştır. Đlk 12 günlük yumurtlama süresi sonunda her gün ortalama 0.85 yumurta bırakılmıştır.

Son çalışmalar, dişi akarların sıklıkla 8-10 döl üretildiğini göstermektedir. Fakat Pettis 1991 yılında, Pettis ve Wilson ise 1995 yılında yaptıkları çalışmada, her bir dişi akarın bir günde 21 döl üretildiğini iddia etmektedir. Genellikle her bir konakçıdaki bir nesil üretilmektedir. Fakat yumurtadan çıkan ikinci nesil dişi akarlar sonbahar yada kış dönemine denk geldiğinden daha uzun bir yaşam süresine sahip olabilir. Akar 6

5

bacaklı larva aşamasını takiben nimf aşamasına geçer. Sonuçta erişkin bir dişi 14 - 15 günde, erişkin bir erkek ise 11 - 12 günde meydana gelir. Dişi akarın gelişmesi tamamlandıktan kısa zaman sonra çiftleşme gerçekleşir. Çiftleşen dişi akar

tracheanın spirikular deliğinden dışarı çıkarak yeni bir konakçı

arıya göç eder. Yetişkin erkek diğer konakçılara gittikleri görülmez. woodi’nin cinsiyet oranı hakkında tartışma vardır. Delfino-baker’ın

Acarapis 1988 yılı

raporlarında dişi : erkek oranını 3 : 1 yada 4 : 1 bulmuşlardır. Bazen erkeklerin dişilere üstün olduğu durumlar olmuştur. Lozano 1989 yılında yaptığı çalışmada, 40.000 den fazla ergin arı muayene ettikten sonra dişi : erkek oranını 2.4 : 1 tespit etmiştir.

Gözlemlerin sonuçları çok değişebilmektedir.

Yeni çiftleşen dişiler

tracheadan çıkmakta ve orada erkek akar bulunmamakta; bu durum erkek akarın sayısının orantıya girmeyecek bir sayıda olmasına neden olmaktadır.

Dişi A. woodi trachea içinde

Yumurta,larva, erkek ve dişi A. woodi’ler

Bal arısında trachea akarı varsa, ana arı, erkek arılar ve işçi arılar enfeste olacaktır. Erkek arılar daha büyük trachea gövdesine sahiptir. Bu işçi arıları daha çok tercih etme nedeninin kanıtıdır. Uzak koloniler arasında Acarapis woodi’nin yayılmasında yollarını şaşıran erkek arılar rol oynar. Buna karşın, işçi arılar, arı kolonisinde sayıca çok fazla sayıda olduklarından trachea akarının etkileri yönünden muayenede birinci derece öneme sahiptir.

Ana arılar uzun yaşam süreleri göz

önünde alındığında trachea akarları kaynağı vazifesini görmektedir. Fakat ana arıların tracheası akarapisin beslenmesi nedeniyle ileri derecede zarar görerek gevrek yapıya geldiğinden, trachea akarının 2 nesilden fazla üremesi mümkün değildir. Acarapis woodi’yi konakçı dışında büyütme girişimi olmuş, ancak kısmi bir başarı sağlanmıştır. Neticede bir akarapis neslinin üremesi sağlanamamıştır. 6

Çalışmalar, diğer iki Acarapis türününde (A. dorsalis ve A. externus) arı üzerinde gömlek değiştirdiğini göstermiştir. Fakat bu iki tür, arının iç kısmında yaşayan A. woodi’den farklı olarak arının dış kısmında yaşar.

Koloniler arasında yayılma

Çiftleşen erişkin dişi trachea akarları, daha yaşlı arılardan genç arılara(3 günlükten küçük)

geçerler.

Bu geçiş A. woodi’nin yaşam döngüsünün temel

unsurudur. Trachea sisteminin dışına çıkan dişi akarlar ön ayakları ile konakçı arının setasının üst kısmına tırmanarak yeni arının setasına tutunur. A. woodi dişileri ve yumurtaları sıklıkla

bal arılarının kanatlarının göğse birleştiği yerde özellikle kış

döneminde bulunur. Konakçıdan parazitin yayılma zamanlamasının tek seçici olmasının nedeni konakçının kısa yaşam süresine bağlı (ilkbaharda 30 günden daha az) olmasıdır. Konakçı

arılar

arasında

parazitin

yayılma

oranı

gözlemlendiğinde,

araştırmacılar, yayılma sürecini etkileyen bazı etkenler tespit etmişlerdir. Bailet 1958 yılında yaptığı çalışmada, bir inkubatörde tutarak ısıyı yükselttiğinde arıdan arıya geçen akarapis sayısında artış olduğu görmüştür. Pettis 1989 yılında yaptığı araştırmada, genç arılar arasında kafesle yapılan engellemeye rağmen birinden diğerine geçmeye devam ettiğini gözlemlemiştir. Muhtemelen kafeste kapalı olan genç arılarla daha yaşlı arılar yakın temas neticesinde paraziti aktarırlar. Bu olay beslenme, hava alıp verme

beslenirken ve havalandırma ve trophallaxis sırasında

gerçekleşir. Hirshfelder ve Sacs 1952 yılında yaptıkları çalışmada, akarların arılardan kolaylıkla ayrılmadıklarını, fakat

balmumuna gitmekten daha çok direkt başka bir

arıya göç ettiğini bildirmiştir. Aynı yazarlar, bu duruma karşın kovan içinde akarların balmumu yüzeyine gelip diğer bir arıya tutunacağına inanırlar. karşılaşılan bir geçiş yolu değildir.

Bu durum çok

Hirschfelder ve Sachs 1952 yılında, hava

üfleyerek, titreşim yaparak ve diğer uyarıcıları kullanarak akarın konakçı üzerindeki verdiği cevabı incelemişlerdir. Aralıklarla verilen hava üfleme ve titreşimin her ikisi de akarı pozitif uyarmıştır.

Aynı yazarlar, titreşimler neticesinde akarların kanatlara

yönlendiğine inanmışlardır. Bu durum 1988 yılında Royce tarafından da onaylanmış olup akarın yeni konakçı olan arının birinci kanadına gittiğini ve daha sonra trachea

7

sistemine yerleştiğini belirlemiştir. Phelan 1991 yılındaki çalışmasında, akarın yaygınlığında

konakçıya

yayılmaya başlamak için

yerleşmesinde

kütikular

hidrokarbonları

önemli olduğu anlaşılmıştır.

kullanmasının

Akarlar laboratuarda

incelendiğinde, yaşlı arıların kütukula ekstratları ile kontroller karşılaştırıldığında genç arıların kütikula ekstratları pozitif sonuç vermiştir. Yalnızca dişi trachea akarı konak dışına konakçı arılardan ve diğer arılardan çıkar. Yaklaşık 13 günde yayılmaya başlar. Arıdan yayılma davranışını başlatan davranış şekli bulunamamıştır. Belki de çiftleşme yayılmayı başlatmaktadır. Koloni seviyesinde, akar dağılmasının diurnal siklusunda, tüm akar genç arılara geçişinin % 85’i gece olmaktadır.

Konakçı canlılığının azalması halinde akarın dağılması

geceleyin artması arasından ilişki vardır. Bu bulunanlardan yazarların öne sürdükleri, konakçı arının hareket durumuna bakılmalıdır. Konakçının hareketsizliğine kadar bir akar yayılmasının başlatılması bekler. Akarın yaşam siklusu sürecinde akar arıdan ayrıldığında aslında saldırıya açıktır. Eischen 1986 yılındaki araştırmasında, akar transferini önlemek için amitraz uygulaması neticesinde genç ana arılara, parazit geçişi önlenmiştir. Bitki yağının ince bir tabaka genç arıların üzerine konduğunda akar transferini durdurmaktadır. Bu uygulama akarı kontrol etmekte kullanmaktadır. Đşçi arıların tımarlanma davranışı, genç arılarda akarın sınırlı bir yayılma yapmasına neden olmaktadır.

Tımarlanma

davranışı, genetik olup ilk potensiyel direnç mekanizması teşhis edilmelidir.

Koloniler arası yayılma

Trachea akarı, mecburi parazittir. Erişkin arıdan ayrıldıktan sonra birkaç saatten fazla yaşayamaz.

Aslında arı kolonisi içinde yayılabilmesinde konakçının

hareket etmesine bağlıdır. Doğada kendi halinde yaşayan arı kolonileri arılıklardakine kıyasla çok daha fazla akara maruz durumdadır.

Üç şekilde koloniler arasında

yayılma yapmaktadır. Oğul vermek, hırsızlık ve kovan şaşıran erkek ve işçi arılar olması halinde bir kovandan diğerine paraziti geçişi olur. Hırsızlık akar yayılmasın rol oynar. Fakat biyolojik ve davranış işleyişi bilinmiyor. Akarapisli A. indica(cerana) arılarının A. mellifera bal arısı kolonilerine girerek hırsızlık yapmasına bağlı olarak yayılmaya neden olabilir.

Hindistan’daki koloniler arasında trachea akarlarının

8

yayılması en önemli tek faktörün hırsızlıktır. Enfeste erkek arı ve işçi arılar, şaşırmaları halinde yeni kolonilere akarapis aktarmada vektör vazife yapar. Belki de arılar parazitlenmelerinin etkisi ile davranışlarında değişme olmakta ve çok daha fazla kovanları şaşırmaktadır. Bu yüzden akar dağılımı artmaktadır.

Oğul vermiş arılarda,

enfeste işçi arılar içlerinde barınan akarlarla yeni bölgelere hareket eder. Böylece oğul akarı yeni bölgelere nakletmiş olur. Koloni içinde akar büyümesini sınırlamak için doğal bir düzenleyici işleyiş çalışmış olur.

Enfestasyonların mevsimselliği

Bailey 1991 yılında yaptığı çalışmada, Büyük Britanya’da aynı yaşta olan akarla enfeste ve enfeste olmayan arıların kışlamaları sonucunda, enfeste olanlardaki ölüm miktarı enfeste olmayanlara yakın görülmektedir. Ancak Mart ayına yaklaşıldığında önemli istatistik farklar meydana gelmektedir. Fakat enfeste olanla olmayan arasındaki bu fark yaz mevsiminde önemsiz bir hale gelmiştir. Kolonilerdeki akarın yaygınlığı aydan aya büyük bir farklılık arz etmekte, fakat genellikle geç yaz döneminde ve sonbaharda genellikle artmakta; geç ilkbahar ve yaz döneminde en düşük düzeye inmektedir. Genç arı sayısının hızla artmasına bağlı olarak (bunların birçoğu enfekte olmamıştır), ilkbaharda sıklıkla akar yaygınlığının azalmasının nedeni olarak nektar akışı ve "dilusyon faktörü" gösterilmektedir.

Dağılım

Acarapis woodi, Avustralya’dan başka her kıtada görülmektedir. Henüz parazitin yayılımı, biraz yerel olarak seyretmektedir. Avustralya, Yeni Zelanda, Hawai adaları ve Kanada’da Vancouer adası trachea akarı bulunmayan(arı stokları kontrol edilerek akarsızdır sertifikası verilmiş) bölgelerdir. Avustralya ve Yeni Zelanda canlı arı alımında tracheal akarsız bölgelerden arı alınması hususunda çok katı kanunlara sahiptir. Bir bölgede akarla enfestesyon bildiriliyorsa, düşük seviyedeki

akarla

bulaşıklık halinde ekonomik kayıplar görülmez. Sonuç olarak, düşük seviyeli akarla enfekte olunması halinde, akarın bulunmasının zorluğu, düzenli olarak kontrollerin yapılmasına karşın, akarın gözden kaçarak birçok yeni bölgeye yayılmasına neden

9

olur. Trachea akarı mevcut olan bölgeden herhangi bir canlı arı, ana arı naklinde alınan numune seviyesine bağlı olmazsızın akarın yeni bölgelere dağılmasında risk vardır. Akarın küçük olması sebebiyle, arıcılar kolonilerinde trachea akarını izlemekte ve bulmakta çok zorlanmaktadır. Bu sebeple akarın yayılmasının gözden kaçmasına ve kimyasal ilaçların zamansız yapılmasına neden olur.

Apis türlerinde dağılımı

Avrupa bal arısı A. mellifera’da çok sık A. woodi tespit edilmiştir. Bundan başka diğer 2 konakçı arı türünde daha bildirilmiştir. Asya bal arı Apis cerana ve dev(giant) bal arısı olan Apis dorsata’da mevcuttur. Kuzey Amerika’daki Avrupa bal arılarında olduğu gibi A. cerana kolonilerinde de trachea akarından kaynaklanan ciddi kayıplar meydana gelmektedir.

Afrikalılaşmış bal arılarında(katil arılarda) yaygınlığı

Brezilya’daki bal arılarında 1971 yılında A. woodi bulunmuştur. Bu durum 1956 yılında ülkeye gelen katil arılarda 15 yıl sonra tespit edildiğini göstermektedir. Bu nedenle Afrikalılaşmış arıların daha az

rastlanıldığını söylenebilir. Afrikalılaşmış

arıların yaşam süresi, kuvvetli tarlacılık döneminde akarın üremesi için gerekenden çok kısalmaktadır. Bu nedenle akar populasyonları hızla üreyemez.

Teşhis

Acarapis akarlarının en az 3 türü vardır. Diğer bal arısı akarlarından kolayca fark edilir. Fakat türleri büyüklük ve benzerliklerinden dolayı kendi aralarında ayırt etmek çok zordur. Birçok olayda parazit arının vücudu üzerinde görülerek yapılmıştır. Acarapis woodi yalnızca trachea içinde yaşamaktadır. Böyle olmasına karşın arının üzerinde açık bir şeklinde görülmektedir. Acarapis dorsalis, toraksın dorsal girintisi (yiv)içinde A. externus arı başının arka kısmının alt tarafında rastlanmaktadır. Arıda akarın yerleştiği yerler sıklıkla türlere göre iyi bir göstergedir

10

Bal çerçevelerinden yada kovan girişinden arı toplanır. Genel diseksiyon metodunda, baş vücuttan ayrılır. Daha sonra protoraks uzaklaştırılır. Toraksın kalan parçası % 7.5’luk potasyum hidroksit’e konarak kasların erimesi için 37˚C’de 24 saat bekletilir. Bu işlemden sonra trachea açığa çıkar ve mikroskop altında muayene edilir. Akarlar,

spiracuların açış deliği ile tracheal tüplerin birinci çiftinin birinci

bifurkasyo(birleşim yaptığı) yerlerin arasını tercih etmektedir. Baş ve hava keselerinin içine % 5’den daha az trachea akarı girmektedir. Diseksiyon metodu, canlı akarları muayene etmek, yaşam aşamalarını saymak, hasta arılardaki enfestasyonun boyutunu anlamak için daha da detaylandırılmıştır. Canlı arının başı uzaklaştırılır. Küçük bir pens ile taze trachea tüpleri dışarı çıkarılır. Trachea diseksiyon mikroskobu altında (40x) ince pens ile açığa çıkarılır. Canlı yada ölü akarların sayısı ve immature aşamaları tespit edilir.

Alternatif metod arının

hareketsizliğini ve pens kullanarak birinci toraks spiraklesini kaplayan düz lop çekip uzaklaştırılır. Dışarı çıkarılan iç dokular trachea gövdesini içermektedir. Akar yönünden muayene edilir. Şayet akar canlı değilse araştırma kriteri, vücut uzantısının(örneğin bacağın) hareketinin gözlenmesidir. Bu işlem pensle hafifçe dürterek yapılabilir.

Hasta arılardaki etkileri

Bal arılarında A. woodi’nin yaptığı zararlar hakkında birçok görüş vardır. Trachea

incelendiğinde,

tracheanın

değişik

aşamalardaki

akarla

tamamen

doldurulduğu görülür. Bu akarın arının hava yolunu tıkayabileceğine inanmak gerçekten zordur. Ancak uçma kaslarının ihtiyacı olan oksijen azalmasına bağlı olarak arıların uçuş kabiliyetlerinde zayıfladığı düşünülmektedir. Enfekte arıların olmayanlara kıyasla daha kısa yaşamaktadır. Enfekte kolonilerde daha yüksek koloni ölümü ve daha düşük üretim vardır. Buna karşın,

tarlacılık davranışlarında, tarlacılık gidiş -

geliş, gidiş-geliş sıklığı, gidiş-geliş sayısı ve polen toplama sıklığında görülmez.

belirgin bir fark

Aynı zamanda toplanan nektar miktarı hasta ve kontrol gruplarında

istatistik olarak farklı değildir. Tarlacılık çalışmalarının tekrarlanması neticesinde işçi arılar çok daha ağır enfekte olmaktadır.

11

Acarapis woodi, trachea duvarını stylet’leri ile delerek ağzı ile akan hemolenfi emer. Konakçı arılara Congo Red boyası enjekte edildiğinde, bu arıların tracheası içinde bulunan akarların içinde sıklıkla boyaya rastlanmıştır. Akar larvaları, aynı ergin akar gibi yetişkin arıları emmektedir. Ancak tracheda çok daha az hareketlidir. Enfekte bal arısının tracheası içindeki akar sayısına bağlı olarak kahverengi leke ve yara kabukları yada koyu bandlarla tamamen kaplanmıştır. Sağlıklı trachea leke içermez, şeffaftır. Enfeste arılarda, sağlıklı arılara kıyasla daha fazla bakteri vardır.

Akar

beslenmesi

hipofarengeal

bezleri

ve

çevredeki

uçuş

kaslarını

etkilemektedir. Sürünen arıların vertical uçuş kaslarının dejenere olmaktadır..

Kolonilerde etki seviyesi

Kışın koloni kayıplarında akarın enfestasyon düzeyini % 30’dan fazladır. Arı populasyonunda belirgin kayıpları ile akar populasyonu arasında karşılıklı ilişki vardır. Đlave olarak, akarla enfekte kolonilerde bal üretiminin azalması vardır.

Belirtiler ve semptomlar

Arı işletmesi trachea akar hücumuna maruz kaldığında,

kış ölümleri çok

şiddetli olmakta ve ilkbaharda sürünen işçi arılar görülmektedir. Kış salkımları kış ortasında kontrol edildiğinde,

çoğu kez birkaç daha küçük kış salkımı yaparak

hayatta kalmak şanslarını azalmaktadır. Erken ilkbahar döneminde,

kovanlarda

büyük miktarda bal mevcut olmasına karşın; arıların tümünün ölmekte yada canlı kalan arı topluluğundaki ana arı ve işçi arıların bir avuç dolusu kalacak kadar azalmaktadır.

Arılar yakın aralıklarla kontrol edildiğinde, arıların büyük kısmı "K

kanat" pozisyonunda görülür. Böyle arıların 2 kanatlarından bir tanesi toraksın bir tarafına bağlı değildir. Erken ilkbaharda sıklıkla yalnızca yerde sürünen çok miktardaki arılar değil, aynı zamanda koloni girişinde dışkı lekeleri vardır. Arılar sıklıkla açamadığından otların üzerine tırmanır. Küçük salkımlar yapar. K kanat ve uçamamak, arıların büyük uçuş kaslarının zarar görmesinden ve özellikle de oksijensizlikten kaynaklanır. Ağır enfekte kolonilerdeki sürünen arıların karınları

12

sıklıkla şişkindir. Erişkin arıların hipofarengela bezleri zarar görür. Trachea duvarları anormal ve kırılgan bir vaziyet alır. Yüksek oranda akarapisle enfekte olan zayıflamış ve yavrulu göz sayısı az olan koloniler ilkbaharda yavaş gelişir ve yazın daha az bal depo eder. Akarapisle enfekte kolonilerde ilginç bir durum vardır.

Enfekte koloniler

ardında kapalı gözlü yavru gözleri, bal ve ölü işçi arılar bırakarak 5 saatlik bir zaman içinde kovandan kaçmaktadır. Kolonideki akarapis yoğunluğu arıların oğul vermesiyle azalmaktadır.

Dirençli (toleranslı) arı stokları

Arı kolonilerinde A. woodi’ye duyarlılık çok değişkendir Birçok arı yetiştirme programı akarapise dirençli arı stokları geliştirmiştir. Đngiltere’de Brother Adam genetik olarak dirençli arı stoklarını seçmiştir ve birçok yıl süren bir süreçte Buckfast hattını geliştirmiştir. Bu arı ırkı halen birçok ülkede mevcuttur. Son zamanlarda konakçı arının tımarlanma davranışının kolonilerde direnç mekanizmasını tespit edilmiştir. Akar populasyonun büyümesinin sınırlanmasında oğul vermenin önemlidir. Yavru

büyütme

siklusunda

meydana

gelen

kırılma

akarın

büyümesini

engellemektedir. Doğada serbest olarak bulunan koloniler, kontrollü kolonilere kıyasla daha düşük akarapis düzeyine sahiptir. Kontrollü kolonilerde oğul verme pek sık olmaz.

Aynı bölgede yaşayan serbest kolonilerdeki akarapis düzeyi

arıcı elindeki

kolonilerden daha düşük seviyede olmaktadır. Daha az koloni olan bölgelerde rekabet azaldığından kolonilerdeki tarlacı arı populasyonu rahat çalışma imkanına kavuşmuştur. Daha yaşlı akarla enfeste olan tarlacı arılar, çoğunlukla tarlacılığa daha sonra çıktığından, sonuç olarak kovandaki genç arılara daha az ilişkiyi girer.

Problemin büyüklüğü ve ekonomik kayıp

Zaman içinde her yıl % 5-10 düzeylerinde olan olan kayıpların % 50 yada daha yüksek oranlara çıkmakta ve bazı arılıklarda % 100’e varmaktadır. Yıl içinde yeni

13

bölgelerde akarapis arandığında arı ölümleri daima şiddetli seyretmektedir. Hayatta kalan koloniler çoğunlukla zayıflamaktadır.

Kimyasal kontrol

Trachea akarıyla enfekte kolonilerde

ağır kış kayıpları meydana gelmektedir.

En kolay çözüm kimyasal kontroldür. Mentol dumanının miticidal özelliği vardır. Mentol dumanının etkili olabilmesi için traheal tüplerinin içine nüfuz etmeli ve daha sonra yalnızca erişkin akarı öldürmelidir. Formik asit dumanı erişkin trachea akarını öldürür. Tekrarlayan formik asit uygulamaları akarapis’in yaşam süresi yaklaşık 2 hafta olduğundan; 4 gün yada 1 hafta arayla kullanılarak 2 hafta kadar sürmektedir. Yoğun kimyasal ilaç uygulansa da bazı arılarda canlı akarlar barınmakta ve bunlar kovan içindeki diğer arıları tekrar enfeste etmektedir. Bazı arıcılar, akarların % 95 yada daha fazla miktarlarının tedavi sırasında öldüğüne yada tekrar hızlı bir şekilde enfestasyonun olacağına inanırlar. Böyle yüksek seviyede paraziti öldürmek zor ve pahalıdır. Koloni enfeste olduğunda, enfestasyonu daima derecelendirmek lazımdır. Çünkü bugünkü teknoloji ve mevcut mitisidlerle akarın eradike edilmesi mümkün değildir. Formik asit ve diğer mitisidler işi arılar ve ana arılar için zehirleyici olabilir. Formik asit ve mentol’ün her ikisinin dumanlarını uzaklaştırmak için aşırı yelpazeleme ve arılar arasındaki davranışı bozarak itileme hareketi yapmalarına neden olur. Tedavi süresince arılar arasında karışıklığa ve bal üretiminin azalmasına sebep olur. Problemlerden daha önemlisi, tedavinin uzun süreli sağladığı faydalardır. Tedavi edilmeyen koloniler çoğunlukla soğuk kış döneminde ölür. Uygulamalar esnasında duman derimizle temas etmemeli ve solunmamalıdır. Bu hususa dikkat etmelidir. Uygulayıcılar formik asit jeli içeren şeritleri çok daha güvenli olduğunu bulmuştur. Akarın tedavisinde kullanılan ilaçlar üretilmeden üretim kaydı alınmadan önce uzun bir süreç vardır. Bu durum mitisidlerin izinsiz(illegal)kullanımına yol açmaktadır. Bunu önlemek için bilim adamları pratik projeleri tespit ederek bunları teşvik etmelidir. Bazı varroasidler örneğin: amitraz, fluvalinate ve perizin,

trachea akarına

etkisizdir. Plastik şeritlere mitisidler(viz, amitraz, flumethrin, fluvalinate)

14

emdirilen

kimyasallar trachea akarını kontrol edemez. Çünkü yalnızca temas eden akarları öldürür. Bu arının dışında yaşayan V. destructor’dur. Varroa kontrolunda kullanılan Apistan şeritleri(fluvalinate) uzun süre(4 yada 5 gün) süreyle kafeste gönderilen arıların yanında bırakıldığında bazı ergin arıları öldürmektedir. Trachea akarını kontrol maksadıyla amitraz içeren şerit kullanılması reklamı yapılmasına karşın, araştırmalar trachea akarına etkisiz olduğunu ispatlamıştır. Akar

kontrolü

için

kimyasal

kullanımı

artmasıyla

bal

ve

balmumu

kontaminasyonları oluşabilmektedir. Sonuç olarak şirketler marketlerde sattıkları ballarda meydana gelebilecek ilaç kalıntıları yönünden testleri daha fazla yapmalıdır. Doğal mitisidlerin, özellikle bitkisel kullanılması arıcılar ve tüketicilere çekici gelmektedir. Çünkü kullanılan kimyasallardan kaynaklanan kalıntı probleminin daha aza inmesini istiyorlar. Mentol ve diğer bitkisellerin başarı ile test edilmesi gelecekteki mitisid çalışmalarına yol göstermektedir. Trachea akarına karşı mentol iyi bir kontrol sağlamaktadır. Trachea akarının kontrolünde başarı arıcılık yapmak için kimyasal madde kullanılır. Kimyasal maddelerle ilgili çalışmalar önümüzdeki yıllarda da devam edecektir. Trachea akarına genetik olarak dirençli arı stokları konusundaki süreç devam etmektedir.

Kimyasal olmayan kontrol

Ergin bal arılarındaki trachea akarları ısıyla öldürülebilir.

Ergin arılar 39 -

48˚C’lik ısıya maruz bırakıldığında, birçok ölmüş ergin ve immature akarlar görülürken, arılarda bir zarar

verici etkisi olmamıştır. Buna karşın 42˚C’de

saat

tutulduğunda akarlar daha hızlı ölmüş fakat arılarda da aynı etkiyi yapmıştır. Genç ve yüksek üreme kabiliyetli genç ana arı, akarapisten zarar gören koloninin ilkbaharda tekrar toparlanmasında etkilidir.

Genç işçi arıların büyük

sayılarda olmaları halinde onlardan bazıları enfestasyona yakalanmaz.

15

Türkiye’de Trachae akarı

Son yıllarda arı hastalıkları konusunda Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Arı hastalıkları laboratuarları kurması, arı hastalıkları laboratuarlarda teşhis edilmesi konusunda uzman veteriner hekimlerin gerekli eğitimleri almaları, il ve ilçe müdürlüklerindeki veteriner hekimlerin önceki yıllara göre arı hastalıkları konusunda çok daha ilgili olmaları ve arıcıların hasta arı örneklerini veteriner hekimlere getirmeleri neticesinde olumlu gelişmeler olmuştur. 2006 yılında Adana bölgesinde Acarapis woodi tespit edilmiştir. Bu yıl içinde de Adana Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Acarapis woodi enfeestasyonunu tekrar tespit etmişlerdir. Samsun Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsüne gelen örneklerde Acarapis woodi’ye rastlamadık. Bunun nedeni parazitin henüz Karadeniz arılarını enfeste etmemesi olabileceği gibi, gönderilen arı numune sayısının yetersizliği de olabilir. Bu nedenle

gerek

veteriner

hekimlerin

gerekse

de

arıcılarımızın

arı

hastalık

laboratuarlıyla daha yakın ilişki içinde olmaları gerekmektedir. Böylece arı sağlığını koruyabilir, daha çok arı ürünleri elde edebiliriz.

16