Paul Oskar Kristeller. “The Modern System of the Arts.” Renaissance Thought and the Arts: Collected Essays. Princeton, NJ: Princeton University Press, 1965; 1980; sayfa 163-227’den çevrilmiştir. Almanca bölümlerin çevirisini kontrol ettiği için Prof. Dr. Nazan Aksoy’a, Fransõzca bölümlerin kontrolü için Prof. Dr. Ali Akay’a, İtalyanca bölümlerin kontrolü için Ece Eraslan’a teşekkür ederim. Prof. Aksoy’a ayrõca metnin tamamõnõ okuduğu için teşekkür ederim. Kalan tüm hatalar tabii ki bana aittir. Bu çeviri, 2003 yõlõ içerisinde Bağlam Yayõnlarõ tarafõndan basõlacak olan Ut pictura poesis: Hukuktan Estetiğe Resim-Şiir İlişkileri başlõklõ kitapta Ek olarak yer alacaktõr. DŞ

Modern Sanat Sistemi 70. doğumgününde Prof. Dr. Hans Tietze’ye armağan

I Estetik ve sanat eleştirisi tarihinde on sekizinci yüzyõlõn belirleyici rol oynadõğõ genellikle kabul edilir. Fakat son iki yüz yõlda ortaya çõkan çeşitli kuram ve akõmlarõ tek bir ölçüye indirgemek pek mümkün değildir. Yine de yakõn geçmişin ürettiği tüm değişim ve görüş farklõlõklarõnõn modern estetiğin klasik yüzyõlõnda doğmuş kavramlardan türediğini söyleyebiliriz. Bilindiği gibi, “Estetik” teriminin bizzat kendisi bu dönemde icat edilmiş; en azõndan bazõ tarihçilere göre, terimin işaret ettiği araştõrma alanõ, yani “sanat felsefesi,” ‘yakõn’ diyebileceğimiz bu dönemde ortaya çõkmõştõr. Dolayõsõyla, der bu tarihçiler, söz konusu terim ile onun işaret ettiği araştõrma alanõnõn varlõğõndan batõ düşüncesinin daha erken dönemlerinin çerçevesinde söz etmek son derece güçtür.1 Genelde kabul edilen bir başka görüş de, beğeni, duyarlõlõk, deha, 1 B. Croce, Estetica come scienza dell’espressione e linguistica generale: Teoria e storia, 5. basõm (1901; Bari, 1922); Problemi di estetica, 2. basõm (Bari, 1923); Storia dell’estetica per saggi (Bari, 1942). Katharine E. Gilbert ve Helmut Kuhn, A History of Esthetics (New York, 1939). Ayrõca bkz. J. Koller, Entwurf zur Geschichte und Literatur der Ästhetik von Baumgarten bis auf die neueste Zeit (Regensburg, 1799). R. Zimmermann, Ästhetik, I. kõsõm: Geschichte der Ästhetik als philosophischer Wissenschaft (Viyana, 1858). M. Schasler, Kritische Geschichte der Ästhetik (Berlin, 1872). K. Heinrich von Stein, Die Entstehung der neueren Ästhetik (Stuttgart, 1886). William Knight, The Philosophy of the Beautiful, I. cilt: Being Outlines of the History of Aesthetics (Londra, 1891). B. Bosanquet, A History of Aesthetics, 3. basõm (Londra, 1910). Max Dessoir, Ästhetik und allgemeine Kunstwissenschaft (Stuttgart, 1906). Ernst Bergmann, Geschichte der Ästhetik und Kunstphilosophie: Ein Forschungsbericht (Leipzig, 1914). Frank P. Chambers, Cycles of Taste (Cambridge, Mass., 1928); The History of Taste (New York, 1932). A. Bäumler, Ästhetik (Handbuch der Philosophie I. C) (Münih ve Berlin, 1934). Şiir ve edebiyat için bkz. G. Saintsbury, A History of Criticism and Literary Taste in Europe, 3 cilt (Edinburgh, 1900-04; kuramsal yanõ son derece zayõf). Müzik için: H. Sahlender, Die Bewertung der Musik im System der Künste: Eine historisch-systematische Untersuchung (tez, Jena, 1929). Görsel sanatlar için: A. Dresdner, 1

orijinallik ve yaratõcõ hayal gücü gibi modern estetiğin önde gelen kavramlarõnõn bugün bu terimlerden anladõğõmõz içeriğe ancak on sekizinci yüzyõlda kavuştuklarõdõr. Bazõ bilim insanlarõ, haklõ olarak, on sekizinci yüzyõl öncesinin farklõ sanat alanlarõnõ mukayese eden, bu sanatlarõn paylaştõklarõ ilkeleri araştõrõp ona göre inceleyen bir literatürün bulunmadõğõnõ, bu tür karşõlaştõrmalarõn ancak on sekizinci yüzyõldan başlayarak yapõldõğõnõ öne sürerler. On sekizinci yüzyõla kadar poetika ve retorika risaleleri, resim, mimarlõk, müzik üzerine risaleler birbirinden ayrõ alanlara yönelik farklõ yazõ türleri oluşturur, genel olarak ‘düşünsel içerik’ ile değil öncelikle kendi alanlarõnõn teknik ilkeleriyle haşõr neşir olurlardõ.2 Son olarak, sayõlarõ az olmasõna rağmen bazõ araştõrmacõlar modern anlamõyla, büyük harf S ile yazõlan “Sanat” kelimesinin ve bu kelimeyle ilintili olan “Güzel Sanatlar” (Beaux Arts) ifadesinin büyük olasõlõkla on sekizinci yüzyõlda doğmuş olduğunu belirtir.3 Bu makalede, yukarõda sõraladõğõm tüm verileri doğru olarak kabul edip, çok daha basit ve bir bakõma daha asal bir nokta üzerinde duracağõm. Bu nokta, yukarõda söz edilen sorunlarla yakõndan bağlantõlõ olmakla birlikte kendi içinde pek fazla dikkat çekmemiştir. Her ne kadar “Sanat,” “Güzel Sanatlar” ve “Beaux Arts” terimleri genelde sadece görsel sanatlarla ilişkili olarak düşünülse de, bunlarõn sõk sõk daha geniş bir anlamda kullanõldõğõ görülür. Daha geniş anlamõyla “Sanat” terimi resim, heykel, mimarlõk, müzik ve şiirden oluşan beş başlõca sanat alanõnõ kapsar. Bu beşi, modernitenin sanat sisteminin indirgenemez veya küçültülemez çekirdeğini oluşturur. Bütün yazar ve düşünürler bu konuda hemen hemen aynõ fikirdedir.4 Öte yanda zaman zaman başka birtakõm sanatlar bu şemaya dahil edilirse de bu, sistematik biçimde gözlenmez, şu ya da bu yazarõn kendine özgü görüş ve anlayõşõnõn sonucudur: Bahçe

Die Kunstkritik: Ihre Geschichte und Theorie, I. cilt (Münih, 1915). Julius Schlosser, Die Kunstliteratur (Viyana, 1924). Lionello Venturi, History of Art Criticism (New York, 1936); Storia della critica d’arte(Roma, 1945). R. Wittkower, “The Artist and the Liberal Arts,” Eidos 1 (1950): 11-17. Daha ihtisaslaşmõş alanlara yönelik çalõşmalar makalenin devamõnda verilecektir. 2

M. Menendez y Pelayo, Historia de las Ideas estéticas en España III (Buenos Aires, 1943). E. Cassirer, Die Philosophie der Aufklärung (Tübingen, 1932), s. 368 ve devamõ [bundan böyle ‘v.d.’ şeklinde kõsaltõlacaktõr. Çev. notu.] T. M. Mustoxidi, Histoire de l’Esthétique française (Paris, 1920). 3

L. Venturi, “Per il nome di ‘Arte’,” La Cultura, yeni ser. 1 (1929): 385-88. R. G. Collingwood, The Principles of Art (Oxford, 1938), ss. 5-7. Ayrõca bkz. aşağõda verilen (n.6) Parker ve McMahon kitaplarõ. 4

Theodore M. Greene, The Arts and the Art of Criticism (Princeton, NJ, 1940), s. 35 v.d. P. Frankl, Das System der Kunstwissenschaft (Brünn ve Leipzig, 1938), s. 501 v.d. 2

düzenleme, gravür ve dekoratif sanatlar, dans, tiyatro, kimi zaman opera ve nihayet hitabet ve edebî düzyazõ.5 Beş “asal sanat”õn kendine özgü bir alan oluşturduklarõ ve de zanaat ve bilimin alanlarõ ile diğer insani faaliyet alanlarõndan açõk seçik biçimde farklõlaştõklarõ görüşü Kant’dan günümüze estetik üzerinde çalõşan çoğu yazarõn kendiliğinden benimsediği bir görüştür. “Estetik”e inanmadõğõnõ öne süren sanat ve edebiyat eleştirmenlerince bile kullanõlõr bu görüş. Bu meselelerle amatör biçimde ilgilenen ve büyük harf S ile yazõlan “Sanat”õ modern yaşamõn giderek daralan ve bilim, din ya da pratik uğraşlarõn dõşõnda kalan sahaya ait gören okur kitlesi de aynõ kavrayõşõ paylaşõr. Bu makalede amacõm, beş asal sanatõ içeren ve tüm modern estetiğin temelini oluşturup hepimize bu kadar doğal gelen sistemin nispeten yeni olduğunu ve antikite ile ortaçağ ve Rönesansa uzanan birçok öğe içermesine rağmen ancak on sekizinci yüzyõlda şekillendiğini göstermektir. Burada güzelliğe ilişkin metafizik kuramlarõ ya da şu veya bu sanatõn kendine özgü kuramlarõnõ tartõşmayacağõm. Hele sanatlarõn tarihine hiç girmeyeceğim. Yalnõzca, beş asal sanatõn sistematik sõnõflandõrmasõnõn tarihini ele alacağõm. Sorun, söz konusu sanatlardaki değişim ya da ulaşõlan noktalarõ da ilgilendirmiyor. Yalnõzca bu sanatlarõn birbirine olan ilişkisini ve batõ kültürünün genel çerçevesinde bulunduklarõ yeri ilgilendiriyor. Konu estetik, edebiyat, müzik ve görsel sanat tarihçilerinin çoğu tarafõndan es geçildiğinden,6 böyle kõsa ve öncelikle ‘deneme’ niteliği taşõyan bir çalõşmanõn modern estetik ile bu estetiğin tarihini meşgul etmiş bazõ sorunlara õşõk tutacağõnõ umuyorum. II “Sanat” teriminin Grekçedeki karşõlõğõ (τέχνη [tekhnē]) ile Latince karşõlõğõ (ars) modern anlamõyla “güzel sanatlar” deyişindeki sanat’õ ifade etmez. Bu iki terim bizim bugün zanaat, el sanatõ ve bilimle ilişkilendirdiğimiz türden insani faaliyete tekabül eder. Üstelik modern estetik, Sanat’õn öğretilemeyeceğini vurgulayõp, böylece 5

Bkz. n.1’de verilen Zimmermann ve Schasler eserleri.

6

Sorunu açõkça teşhis eden yalnõzca iki yazar bulabildim: H. Parker, The Nature of the Fine Arts (Londra, 1885), özellikle ss. 1-30. A. Philip McMahon, Preface to an American Philosophy of Art (Chicago, 1945). Bunlardan ikincisi daha iyi belgelendirilmiş fakat giriştiği polemikler nedeniyle zaafa uğramõş bir çalõşma. Bu makaleyle her iki eserin de malzeme ve sonuçlarõna katkõda bulunmayõ amaçlõyorum. 3

öğretilemez olanõ öğretmeye kalkõşmak gibi ilginç bir girişim içindeyken, eskiler Sanat’õ daima öğretilebilir ve öğrenilebilir bir şey olarak kavrarlardõ. Eskilerin Sanat ve sanatlar üzerine söyledikleri çoğunlukla sanki modern anlamõyla güzel sanatlar üzerine söylenmiş gibi algõlanõr. Bazõ durumlarda bu algõlama, yaratõcõ ve üretken hatâlara yol açmõş olsa da, eski yazarlarõn demek istediklerine doğru yaklaşõldõğõ anlamõna gelmez. Eski Yunanlõ yazarlar Sanat’õ Doğa’nõn karşõtõ olarak ele aldõklarõnda, niyetleri genel bir anlamda tüm insani faaliyet alanlarõnõ Doğa’dan ayrõştõrmaktõ. Hippokrates Sanat’õ Hayat’õn karşõsõna koyduğunda Sanat’tan kastettiği alan tõptõ. Aynõ Sanat-Doğa karşõlaştõrmasõ bir Goethe ya da Schiller’de ise şiiri içeriyordu. Bu da, 1800’e gelindiğinde Sanat teriminin, ilk kullanõldõğõ andan o yana büyük bir değişimden geçmiş olduğunu gösterir.7 Platon rasyonel ilke ve kurallara tabi olmasõ nedeniyle sanat’õ, bu tür ilke ve kurallardan yoksun olan alõşkanlõk’tan ayrõştõrõr.8 Aristoteles Sanat’õ ‘entelektüel’ erdemler arasõnda sayõp, temelini bilgiden alan faaliyet olarak tanõmlar. 9 Bu tanõmõn etkisi ise yüzyõllar boyu devam etmiştir. Stoikler de Sanat’õ bir biliş ve algõ sistemi olarak tanõmlarlar;10 erdemliliği ve yüksek ahlâki değerlere sahip olmayõ ‘yaşama sanatõ’ olarak düşünmeleri bundandõr.11 Modern estetiğin öteki asal kavramõ olan güzellik ise antik düşünce ve literatürde günümüzde sahip olduğu çağrõşõmlara sahip değildir. Grekçe terim καλόν [kalon: güzel] ve Latince karşõlõğõ pulchrum hiçbir yerde düzgün ve tutarlõ biçimde ahlâki iyilikten ayrõştõrõlmamõştõr.12 Platon Şölen ve Phaidros adlõ yapõtlarõnda güzelliği tartõşõrken yalnõzca insanlarõn fiziksel güzelliklerini değil manevi güzelliklerini, güzel huylarõnõ, güzel algõlayõşlarõnõ da kasteder. Sanat yapõtlarõnõ ise güzellik bağlamõnda hiçbir yerde, hiçbir şekilde ele almaz.13 Phaidros’da14 belli belirsiz geçen ve Proklos15 tarafõndan 7

‘ο βίος βραχύς, ‘η δε τέχνη µακρή (ho bios brakhus, hē de tekhnē makrē) [hayat kõsa, sanat uzundur]: Hippokrates, Aforizmalar I. Seneca, De brevitate vitae I. Schiller, Wallensteins Lager, Prolog 138. Goethe, Faust I, Çalõşma Odasõ 2, 1787. 8

Gorgias 462b v.d.

9

Ethika Nikomakheia VI.4, 1140a10.

10

Stoicorum Veterum Fragmenta, yay. haz. H. von Arnim, I: 21; II: 23 ve 30; III: 51.

11

Stoicorum Veterum Fragmenta III: 49, 148 v.d.

12

R. G. Collingwood, “Plato’s Philosophy of Art,” Mind, yeni ser. 34 (1925): 154-72, özellikle s.

161 v.d. 13

Şölen 210a v.d. Phaidros 249d. 4

genişletilerek tartõşõlan bir söz hiçbir şekilde modern Doğruluk, İyilik ve Güzellik üçlüsünü ifade etmez. Stoikler o ünlü deyişlerinden birinde Güzel ile İyi’yi ilişkilendirirlerse de,16 sözün orijinal bağlamõ da Cicero’nun Latince versiyonu da17 bu yazarlarõn “Güzel” dediklerinde ahlâki iyilikten, “İyi” dediklerinde ise yararlõlõktan başka bir şey kastetmediklerini gösterir. Ancak tarihsel olarak bunlardan sonra gelen düşünürlerde “güzellik” üzerine spekülasyon gittikçe artan bir “estetik” anlam yüklenir. Ama orada da, kelimenin modern anlamõnda ayrõ bir estetik sistemine yönelmez. Panaitios ahlâki güzelliği, Aristoteles’in Retorika’sõndan18 devşirdiği decorum19 kavramõyla özdeşleştirir ve sanatlarõ birbiriyle karşõlaştõrdõğõ gibi ahlâklõ yaşamla da mukayese eder. Panaitios’un doktrinini en başta Cicero’nun aktarmalarõndan biliriz. Fakat büyük olasõlõkla Horatius’u da etkilemişti. Güzellik üzerine ünlü risalelerinde Plotinos aslen metafizik ve etik sorunlarla uğraşõr; duyumsal güzellik tartõşmasõ heykel ve mimarlõk sanatlarõnõn görsel güzelliğini, müziğin işitsel güzelliğini içermez.20 Aynõ şekilde, Augustinus’un külliyatõnda güzelliğe dair spekülasyonlar, bunlar arasõnda da değişik sanatlara göndermeler yer alõr. Ama Augustinus’un doktrini “güzel sanatlar”õn yorumuna yönelecek şekilde tasarlanmamõştõr.21 Platon, Plotinos veya Augustinus

14

τò δε θεîον καλόν, σοφόν, ’αγαθόν, καì παν ‛ότι τοιοûτον (to de theion kalon, sophon, agathon, kai pan hoti toiuton) [Tanrõsal varlõk güzel, bilge, iyidir ve tüm bu tür özelliklere sahiptir] 246d-e. 15

Commentary on Plato’s Alcibiades, yay. haz. Cousin, I: 356-57. Bu referans için Dr. Laurence Rosán’a teşekkür borçluyum. Bu pasajda καλόν’un estetik güzellikle ilgisi Platon’da olduğundan fazla değildir. Σοφόν’u ise Doğru olarak yorumlamak son derece rasgele bir yorum oluşturur. Ama söz konusu pasaj, editörü Cousin’i etkilemişe benzer. 16

Stoicorum Veterum Fragmenta III: 9 v.d. µόνον τò καλόν ’αγαθόν (monon to kalon agathon) [yalnõz güzel iyidir]. 17

Stoicorum Veterum Fragmenta III: 10 v.d., I: 47 ve 84. Cicero, De finibus III. 26 (quod honestum sit id solum bonum) [erdem açõsõndan, {güzel} yegâne iyi’dir]. 18

III.7, 1408a10 v.d.

19

Cicero De officiis I.27, 93 v.d. R. Philippson, “Das Sittlichschöne bei Panaitios,” Philologus 85, yeni ser. 39 (1930): 357-413. Lotte Labowsky, Die Ethik des Panaitios (Leipzig, 1934). 20

Enneades V.8.i, I.6.i-iii. Ayrõca bkz. I.3.i. E. Krakowski’nin tezinin aksine, Plotinos’un müzik hakkõndaki sözlerinin tüm diğer güzel sanatlara uygulanmasõnõ istediğine dair kanõt bulunmamaktadõr. [Une philosophie de l’amour et de la beauté: L’esthétique de Plotin et son influence (Paris, 1929), s. 112 v.d.] Dean William R. Inge’de de İyilik, Doğruluk, Güzellik üçlüsü Plotinos yorumunun temelini oluşturur; fakat Plotinos’da böyle bir özdeşlik söz konusu değildir. [The Philosophy of Plotinus (Londra, 1918), II: 74 v.d., II: 104.]

5

bağlamõnda estetikten söz edip edemeyeceğimiz, bu terimi nasõl tanõmladõğõmõza bakar. Ama her şeyden önce kesinlikle bilmeliyiz ki Platondaki güzellik kuramõnda sanat konusunun yeri yoktur; Plotinos ile Augustinus’da ise ikincil yeri vardõr. Şimdi de sanatlarõn kendilerine dönüp, eskilerin bunlarõ tek tek nasõl değerlendirip sõnõflandõrdõklarõna bakalõm. Şiir her zaman son derece saygõn bir yere sahip olmuştur; şairin esinini Musalardan aldõğõ anlayõşõ Homeros ile Hesiodos kadar eskidir. Latince vates terimi ayrõca şiirle dinsel kehanet arasõndaki çok eski bağõ işaret eder ve böylece Phaidros’da şiiri kutsal cinnet olarak ele alõrken Platon’un kendinden de eskiye dayanan bir kavrayõşa yaslandõğõnõ gösterir.22 Fakat bu arada aynõ şiir kavramõnõn İon23 ve Sokrates’in Savunmasõ’nda24 belli bir ironiyle ifade edildiğini, Phaidros’da bile şairin kutsal cinnetinin âşõğõn ve peygamberin cinnetiyle karşõlaştõrõldõğõnõ anõmsamalõyõz.25 Bu pasajda “güzel sanatlar”õn adõ bile geçmez; Platon’un esin kavramõnõn heykel sanatõna taşõnmasõ ise geç Sofist Kallistratos’a kalõr.26 Bütün “güzel sanatlar” arasõnda, Platon’un en çok şiir hakkõnda diyeceği vardõ. Özellikle Devlet’de. Fakat Platon’un burada şiir üzerine söyledikleri ne sistematik ne de dostaneydi. Daha çok öbür yazõlarõnda retorika hakkõnda söylediklerine benziyordu. Öte yanda Aristoteles şiir kuramõna tüm bir risale vakfeder; üstelik, konuya son derece sistematik ve yapõcõ bir şekilde yaklaşõr. Aristoteles’in Poetika’sõ tarih boyunca eleştiri kuramõ üzerinde etki bõrakan spesifik düşünceler geliştirmekle kalmaz; bilginin felsefi ansiklopedisinde şiir kuramõna kalõcõ bir yer de açar. Daha Sofistlerden başlayarak şiir ile belâgatin birbirini karşõlõklõ olarak etkilediği görüşü eski literatürde yer alõr. Aristoteles’in toplu yapõtlarõnda Retorika ile Poetika’nõn birbirine yakõn konumu, literatürün bu iki dalõnõn kuramsal bir temel edinmesini sağlamõştõr. Aristoteles Külliyatõnõn iç düzenindeki yapõtlar sõralamasõnõn geç antikiteden başlayarak felsefi 21

K. Svoboda, L’esthétique de Saint Augustin et ses sources (Brno, 1933). E. Chapman, Saint Augustine’s Philosophy of Beauty (New York, 1939). E. Gilson, Introduction à l’étude de Saint Augustin, 3. basõm (Paris, 1949), s. 279 v.d. 22

245a.

23

533e v.d.

24

22a v.d.

25

244a v.d.

26

Descriptiones 2.

6

disiplinlerin sõnõflandõrõlmasõ için model teşkil edecek şekilde yorumlanmasõyla birlikte, Retorika ile Poetika’nõn Organon’un mantõk yazõlarõnõn hemen ardõndan gelmesi, mantõk, retorika ve poetika alanlarõ arasõnda, bazõ Arap yorumcularõn da vurguladõğõ ve etkisini Rönesansa kadar hissettiren bir bağ kurmuştur.27 Müziğin de eski düşüncede saygõn bir yeri vardõ; ancak, Musalardan türemiş olan Grekçe µουσική [mūsikē], bilindiği gibi, bizim bugün müzikten anladõğõmõzdan çok daha fazlasõnõ içerirdi. Platon’un Devlet’inde hâlâ görüldüğü gibi, müzik eğitimine yalnõz müzik değil, şiir ve dans da dahildi.28 Müzik terimini bize daha yakõn şekilde, spesifik anlamda kullanan Platon ile Aristoteles müziği ya da dansõ ayrõ sanat alanlarõ olarak anmayõp belli şiir türlerinin, özellikle lirik ve dramatik şiirin öğeleri olarak ele alõrlar.29 Bunu yaparken, enstrümental müziğin giderek şiirden ayrõşmasõyla yitmekte olan çok daha eski bir geleneğe dayandõklarõnõ düşünmemiz için birçok neden var. Öte yanda, Pythagoras’õn müzik aralõklarõnõ sayõsal oranlarõn belirlediğini keşfetmesi önce matematiksel temelde kuramsal müzik çalõşmalarõna yol açtõ. Ardõndan müzik kuramõ matematiksel bilimlerle yakõnlaştõ. Bunun Rönesansõn başlangõcõnda hâlâ etkisini gösteren izlerini ise Platon’un Devlet’inde30 görüyoruz. Resim, heykel ve mimarlõktan oluşan görsel sanatlara baktõğõmõzda ise, bunlarõn toplumsal ve entelektüel saygõnlõklarõnõn, ortaya koyduklarõ yapõtlardan ve zaman zaman karşõlaştõğõmõz, fakat daha sonraki yüzyõllara ait31 coşkulu sözlerden 27

L. Baur, “Die philosophische Einleitungslitteratur bis zum Ende der Scholastik”: Dominicus Gundissalinus, De divisione philosophiae içinde, yay. haz. L. Baur (Beiträge zur Geschichte der Philosophie des Mittelalters, IV, 2-3) (Münster, 1903), s. 316 v.d. Ayrõca bkz. J. Mariétan, Problème de la classification des sciences d’Aristote à St. Thomas (tez, Fribourg, 1901). 28

Devlet II, 376e v.d.

29

Poetika 1, 1447a23 v.d. Yasalar II, 669e v.d.

30

VII, 531a v.d.

31

Dresdner, Die Kunstkritik, s. 19 v.d. Zilsel, Die Entstehung des Geniebegriffs (Tübingen, 1926), s. 22 v.d. B. Schweitzer, “Der bildende Künstler und der Begriff des Künstlerischen in der Antike,” Neue Heidelberger Jahrbücher, yeni ser. (1925): 28-132. Hans Jucker, Vom Verhältnis der Römer zur bildenden Kunst der Griechen (Frankfurt, 1950). Genel olarak antikitede sanat kuramõ için bkz. Eduard Müller, Geschichte der Theorie der Kunst bei den Alten, 2 cilt (Breslau, 1834-1837). Julius Walter, Die Geschichte der Ästhetik im Altertum (Leipzig, 1893). Platon ve Aristoteles için bkz. G. Finsler, Platon und die aristotelische Poetik (Leipzig, 1900). S. H. Butcher, Aristotle’s Theory of Poetry and Fine Art, 4. basõm (Londra, 1911). A. Rostagni, “Aristotele e Aristotelismo nella storia dell’estetica antica,” Studi italiani di filologia classica, yeni ser. 2 (1922): 1-147. U. Galli, “La mimesi artistica secondo Aristotele,” Studi italiani di filologia classica, yeni ser. 4 (1927): 281-390. E. Cassirer, “Eidos und Eidolon: Das Problem des Schönen und der Kunst in Platons Dialogen,” Vorträge der Bibliothek Warburg, II: Vorträge 1922-1923 (Leipzig ve Berlin, 1924), I: 1-27. R. G. Collingwood, “Plato’s Philosophy of Art,” Mind, yeni 7

umulmayacak kadar düşük olduğunu görüyoruz. Gerçi Simonides,32 Platon,33 Aristoteles34 ve Horatius35 resmi şiirle, Cicero,36 Halikarnaslõ Dionysios37 ve diğer yazarlar38 retorikayla mukayese eder. Öte yanda Varro39 ile Vitruvius’un40 mimarlõğõ, Plinius41 ile Galen’in42 resmi liberal sanatlara dahil ettikleri de doğrudur. Dio Khrysostom ise heykeltõraşõn sanatõnõ şairin sanatõyla karşõlaştõrmõş,43 Philostratos ile Kallistratos resim ve heykel üzerine coşkulu yazõlar yazmõştõr.44 Yine de, resmin liberal sanatlara dahil edilmesini Seneca açõkça eleştirmiş,45 çoğu yazar ise böyle bir ilişkiyi görmezlikten gelmiştir. Lukianos’un, herkesin büyük heykeltõraşlarõn yapõtlarõna hayranlõk duyduğu ama kimsenin heykeltõraş olmak istemediği yollu ifadesi yazar ve düşünürler arasõndaki baskõn görüşü yansõtõr gibidir.46 Yaygõn olarak ressam ve heykeltõraşlar için kullanõlan δηµιουργός [dēmiūrgos] terimi bu uğraştakilerin düşük ser. 34 (1925), 154-72. E. Bignami, La Poetica di Aristotele e il concetto dell’arte presso gli antichi (Floransa, 1932). P.-M. Schuhl, Platon et l’art de son temps (Arts plastiques), (Paris, 1933). R. McKeon, “Literary Criticism and the Concept of Imitation in Antiquity,” Modern Philology 34 (1936-1937): 1-35. 32

Plutarkhos, De gloria Atheniensium 3, 346F v.d.

33

Devlet X, 605a v.d.

34

Poetika 1, 1447a19 v.d.; 2, 1448a4 v.d.

35

Şiir Sanatõ (ars poetica) 1 v.d.; 361 v.d.

36

De inventione II.1.

37

De veteribus scriptoribus 1.

38

Quintilianus, Institutio oratoria XII.10.3 v.d.

39

F. Ritschl, “De M. Terentii Varronis disciplinarum libris commentarius,” Kleine philologische Schriften (Leipzig, 1877), III: 352-402. 40

Bkz. De architectura I.1.3 v.d.

41

Naturalis historia XXXV.76 v.d.

42

Protrepticus [Opera, yay. haz. C. G. Kühn (Leipzig, 1821), I: 39].

43

Oratio XII. Bkz. S. Ferri, “Il discorso di Fidia in Dione Crisostomo,” Annali della R. Scuola Normale Superiore di Pisa, Lettere, Storia e Filosofia, II. Seri, V. cilt (1936), ss. 237-66. 44

Philostratos, Imagines. Kallistratos, Descriptiones. Ella Birmelin, “Die kunsttheoretischen Gedanken in Philostrats Apollonios,” Philologus 88, yeni ser. 42 (1933): 149-80; 392-414. 45

Ahlâki Mektuplar. Epistulae morales 88.18.

46

Somnium 14. Ayrõca bkz. Plutarkhos, Perikles 1-2.

8

toplumsal konumunu işaret edip, eskilerin amelî faaliyeti aşağõ gördüğü gerçeğini yansõtõr. İdeal devleti bir resme benzettiğinde47 ve dünyaya şeklini veren tanrõyõ demiurgos diye adlandõrdõğõnda48 ise Platon sanatçõnõn önemini artõrmaktan çok uzaktõr. Aynõ şey Aristoteles’in insani sanatlarõ betimlerken heykeli normatif örnek olarak kullanmasõnda da söz konusudur.49 Büyük olasõlõkla Panaitios’u izleyerek heykeltõraşõn aklõndaki ideal kavramlardan söz eden Cicero50 ile Tanrõ’nõn aklõndaki idealarõ görsel sanatçõnõn kavramlarõyla mukayese eden Orta Platonistler ve Plotinos ileri bir adõm atarlar.51 Fakat bildiğim kadarõyla hiçbir eski filozof görsel sanat üzerine ayrõ, sistematik bir risale yazmamõş, bu sanatlara insani bilgiler tablosunda öne çõkan bir konum atfetmemiştir.52 Klasik felsefede şiir, müzik ve güzel sanatlar arasõnda kurulu bir bağlantõ arayacak olursak, bunu ancak µίµησις [mimēsis] kavramõnda bulabiliriz. Platon ile Aristoteles’in yazõlarõnda bulabileceğimiz bölümler açõkça bu filozoflarõn şiir, müzik, dans, resim ve heykeli taklit’in değişik biçimleri olarak algõladõklarõnõ gösterir.53 Bu, önemli bir veridir ve daha sonra gelen birçok yazarõ etkilemiştir.54 Etki on sekizinci yüzyõlõn sonuna kadar sürmüştür. Ancak, söz konusu bölümlerin hiçbirinin sistematik olmayõşõ, hattâ hiçbir yerde bütün “güzel sanatlarõ” bir arada anõlmayõşõnõn yanõ sõra, mimarlõğõn bütünüyle bu

47

Devlet V, 472d. Ayrõca bkz. VI, 501a v.d.

48

Timaios 29a.

49

Fizik II.3, 194b24 v.d. 195a5 v.d. Metafizik IV.2, 1013a25 v.d., b6 v.d.

50

Orator 8 v.d.

51

W. Theiler, Die Vorbereitung des Neuplatonismus (Berlin, 1930), s. 1 v.d. Birmelin, “Die kunsttheoretischen Gedanken,” s. 402 v.d. Plotinos, Enneades I.6, 3; V.8, 1. E. Panofsky, Idea (Leipzig ve Berlin, 1924). Kökü çok eskiye dayanan, Tanrõ’nõn zanaatkârla mukayesesi, modern estetikte dönüştürülüp “yaratõcõ” sanatçõnõn Tanrõ ile mukayesesi olarak kullanõlmõştõr. Bkz. Milton C. Nahm, “The Theological Background of the Theory of the Artist as Creator,” Journal of the History of Ideas 8 (1947): 363-72. E. Kris ve O. Kurtz, Die Legende vom Künstler (Viyana, 1934), s. 47 v.d. 52

S. Haupt’un, Aristoteles’in Poetika’sõnõn görsel sanatlar ve lirik şiir hakkõnda kaybolan birer bölümü olduğu inancõnõn reddedilmesi gerekmektedir. Bkz. Haupt, “Die zwei Bücher des Aristoteles περì ποιητικης τέχνης,” Philologus 69, yeni ser. 23 (1910): 252-63. 53

Bkz. yukarõda n.31. Ayrõca bkz. özellikle Platon, Devlet II, 373b; X, 595a v.d. Yasalar II, 668b v.d. Aristoteles, Poetika 1, 1447a19 v.d. Retorika I.xi, 1371b6 v.d. Politika VIII.5, 1340a38 v.d. 54

En azõndan Platon (Devlet X ve Sofist 234a v.d.) için geçerli olan bir gözlem, üretici ve taklitçi sanatlar arasõndaki ayrõma “güzel sanatlar” türünden bir kategori üzerinde düşünmeden vardõğõdõr. Platon için taklit, nesnelerle idealar arasõndaki ilişkiyi ifade eden metafizik bir kavramdõr. 9

kavrayõşõn dõşõnda kalmasõ dikkate değerdir;55 müzik ve dans ayrõ birer sanat olarak değil56 şiir sanatõnõn öğeleri olarak ele alõnõr. Öte yanda, şiir ile müziğin dallarõ ya da türleri tek tek ele alõndõklarõnda resim ya da heykelle aynõ düzey ve şekilde tartõşõlmaktadõr.57 Ve nihayet ‘taklit’ en azõndan Platon için övülesi bir kategori olmaktan çok uzaktõr. “Taklitçi sanatlar”dan, daha geniş “sanatlar” sõnõfõ çerçevesinde ayrõ bir grup olarak söz ettikleri her yerde Platon ve Aristoteles bu gruba, konumuz olan “güzel sanatlar” dõşõnda, sofistlik,58 ayna kullanõmõ,59 sihirbazlõk60 ya da hayvan seslerinin taklidi61 gibi daha az “güzel” olan birtakõm faaliyetleri de dahil ederler. Ayrõca Aristoteles’in faydaya yönelik sanatlar ile hazza yönelik sanatlar arasõnda yaptõğõ ayrõm62 Aristoteles felsefesinde pek bir önem taşõmaz; hazza yönelik sanatlar “güzel,” hattâ taklitçi sanatlarla bile özdeşleştirilmez. Politika’da kurduğu eğitim programõna müzik ve desen çalõşmalarõnõ dahil ettiğinde ise,63 bunlarõn müfredatta gramer (yani, yazõ ve imlâ dersi) ve aritmetikle aynõ yeri paylaştõğõ anõmsanmalõdõr. Eskilerin daha önemli sayõlan insani sanat ve bilimlerin son bir sõnõflandõrmasõnõ yapma çabalarõ Platon ile Aristoteles’in zamanõndan sonra yer alõr. Bu çaba, farklõ felsefe ve retorika ekollerinin rekabetinden, ve en önemlisi, ilk ve orta eğitim müfredatõnõ bir temel bilgiler sistemine (τα ’εγκύκλια [ta enkuklia]) oturtma girişiminden kaynaklanõr. Yaygõn adõyla “liberal sanatlar” sisteminin birtakõm değişim ve dalgalanmalardan geçtiği bu oluşma ve ilk gelişme dönemi hakkõnda çok şey

55

Belki lirik şiirin de dõşarõda bõrakõldõğõnõ söyleyebiliriz. Belli türleri dõşõnda Aristoteles tarafõndan dikkate alõnmadõğõ gibi, Platon’un Devlet’inde (X, 595a) yine belli türden şiirlerin taklitçi olduğu görüşünü öne süren bölümler vardõr. 56

Bkz. yukarõda, n.29.

57

Aristoteles, Poetika 1, 1447a24 v.d.

58

Platon, Sofist 234e v.d.

59

Devlet X, 596d v.d.

60

Devlet, 602d. Ayrõca bkz. Sofist 235a.

61

Platon, Kratylos 423c. Aristoteles, Poetika 1, 1447a21 (ki çok tartõşmaya yol açmõş bir bölümdür). Sözcüklerin ve dilin taklitçi niteliği için ayrõca bkz. aynõ yazarõn Retorika’sõ, III.2, 1404a20 v.d. 62

Metafizik I.1, 981b17 v.d.

63

VIII.3, 1337b23 v.d.

10

bilmiyoruz.64 Her ne kadar bu sanatlarõn tam bir listesini vermese de, Cicero sõk sõk liberal sanatlardan ve aralarõndaki bağlantõdan söz eder.65 Ancak bir şeyden emin olabiliriz: Günümüzde yaygõn biçimde varsayõldõğõnõn aksine, Cicero “güzel sanatlarõ” liberal sanatlar arasõnda düşünmemektedir. Yedi liberal sanatõn kalõcõ şemasõ ilk Martianus Capella ile ortaya çõkar: Gramer, retorika, diyalektik, aritmetik, geometri, astronomi ve müzik. Buna benzer ama tõpa tõp aynõ olmayan başka şemalar Capella’dan önce gelen birçok Grek ve Latin yazarõnda yer alõr. Capella’nõn şemasõna çok yakõn bir şema çizen ve büyük olasõlõkla Capella’nõn kaynağõnõ oluşturan metin, Capella’nõn yedi sanatõna ek olarak tõp ile mimarlõğõ içeren Varro şemasõdõr.66 Capellanõnkine benzeyen bir de Sextus Empiricus’un şemasõ vardõr. Bu şema yalnõzca altõ sanattan oluşur; yazarõn felsefenin üç bölümünden biri saydõğõ mantõğõ ayrõca dahil etmez. Grek yazar Sextus temel derslerle felsefenin bölümleri arasõndaki farkõn bilincindeyken kendi dillerine ait felsefi gelenekleri olmayan Latin yazarlar bu ayrõmõ görmezlikten gelmeye hazõrdõlar. Capella’nõn yedi liberal sanat şemasõnõ modern “güzel sanatlar” sistemiyle karşõlaştõrdõğõmõzda ortaya çõkacak farklõlõklar bellidir. Güzel sanatlardan sadece, aslõnda müzik kuramõ olan “müzik” her iki gruplamada da vardõr. Şiir liberal sanatlara dahil değildir. Başka kaynaklardan ise şiirin gramer ve retorikayla yakõndan ilintili olduğunu biliyoruz.67 Yukarõda söz ettiğimiz gibi, arada sõrada bu sanatlarõ da şemaya dahil etme çabasõ dõşõnda görsel sanatlarõn şemada yeri yoktur. Öte yanda liberal sanatlara gramer ile mantõk, matematik ile astronomi dahil edilir; yani, bizim ‘bilim’ olarak sõnõflandõrdõğõmõz alanlar. Benzer bir tablo, sanatlarõn Musalar arasõnda paylaştõrõlmasõnda da belirir. Musalarõn sayõsõnõn sabitlenmesi nispeten geç bir dönemde gerçekleşmiş, her Musaya belli sanatlarõn atfedilmesi ise bundan sonra olmuştur. Bu atõf istikrar göstermez, ama yine de şiir ile müziğin birtakõm dallarõnõ, belâgat, tarih, dans, gramer, geometri ve 64

Moritz Guggenheim, Die Stellung der liberalen Künste oder encyklischen Wissenschaften in Altertum (progr. Zürih, 1893). E. Norden, Die antike Kunstprosa, 4. basõm (Leipzig ve Berlin, 1923), II: 670 v.d.; H.-J. Marrou, Histoire de l’éducation dans l’antiquité (Paris, 1948), s. 244 v.d., s. 523 v.d.; ayrõca bkz. Saint Augustin et la fin de la culture classique (Paris, 1938), ss. 187 v.d., 211 v.d. 65

Şair Archias Savunmasõ. Pro A. Licino Archia poeta oratio 1, 2: “etenim omnes artes quae ad humanitatem pertinent habent quoddam commune vinculum.” [İşin doğrusu, insan doğasõna ilişkin bütün sanatlarõn ortak bir bağõ vardõr.] 66

Bkz. yukarõda, n.39.

11

astronomiyi kapsadõğõnõ söyleyebiliriz.68 Başka bir deyişle, liberal sanatlar şemasõnda görüldüğü gibi, Musa şemalarõnda da şiir ile müzik birtakõm bilimlerle yan yana dururken görsel sanatlar dahil bile edilmemiştir. Antikite resim ya da heykel Musasõ diye bir şey bilmezdi; bunlarõn icadõ Yeni Çağõn alegoristleriyle gerçekleşmiştir. Modern sistemi oluşturan beş güzel sanat antikitede bir arada durmaz, aksine birbirinden epey uzak topluluklar içinde yer alõrdõ: Şiir genelde gramer ile retorikanõn yanõndaydõ; müzik ise dans ve şiire olduğu kadar matematik ile astronomiye de yakõndõ.69 Hemen hemen tüm yazarlar tarafõndan Musalarõn sahasõndan da liberal sanatlarõn alanõndan da dõşlanan görsel sanatlar öteki amelî zanaatlerin mütevazi katõnda yer alõrdõ. Kõsacasõ klasik antikitenin mirasõ estetik nitelikte sistemler ya da gelişmiş kavramlar içermez.70 Söz konusu çerçevede bu kültürün bize bõraktõğõ, modern zamanlara kadar etkisini göstermiş dağõnõk birtakõm kavram kõrõntõlarõ ve önerilerdir. Etkinin kalõcõ olmasõ, tarih boyunca yürütüldüğünü―ve hep büyük titizlikle yürütüldüğünü―gözlemlediğimiz ve hep bağlamdõşõ olduğunu fark ettiğimiz bir alõntõlama, dikkatle seçme, yeniden düzenleme, yepyeni vurgularla besleme, yorumlama ve yanlõş yorumlama edimleri sonucunda bu kõrõntõlarõn estetik sistem kurmada işe yarar öğeler haline getirilmelerindendir. Birçok estetik tarihçisine hoş gelmeyen ama çoğunun hoşlanmasa da kabul ettiği bir sonuçla yüzleşmemiz gerekmektedir: Her ne kadar eski yazar ve düşünürler mükemmel sanat yapõtlarõ görüp onlarõn büyülü etkisini yakõndan hissetmişlerse de, bu yapõtlarõn estetik niteliklerini, düşünsel, etik, dinsel niteliklerinden, pratik işlev ve içeriklerinden soyutlamaya ne hazõrdõlar ne de istekli. Estetik niteliği güzel sanatlarõ bir arada sõnõflandõrmada ya da onlarõ sistematik bir felsefi spekülasyonun nesnesi kõlmada kullanmaktan çok uzaktõlar.

67

Charles S. Baldwin, Ancient Rhetoric and Poetic (New York, 1924), özellikle s. 1 v.d., s. 63 v.d., s. 226 v.d. 68

J. von Schlosser, “Giusto’s Fresken in Padua und die Vorläufer der Stanza della Segnatura,” Jahrbuch der Kunsthistorischen Sammlungen des Allerhöchsten Kaiserhauses XVII, 1. böl. (1896): 13100, özellikle s. 36. Pauly-Wissowa, Real-Encyclopaedie der klassischen Altertumswissenschaft 16 (1935), s. 680 v.d., özellikle s. 685 ile s. 725 v.d. 69

Carolus Schmidt, Quaestiones de musicis scriptoribus Romanis… (tez, Giessen, Darmstadt,

70

Schlosser, Kunstliteratur, s. 46 v.d.

1899).

12

III Erken ortaçağlarõn geç antikiteden devraldõğõ yedi liberal sanat şemasõ yalnõz insani bilginin sistematik sõnõflandõrmasõnõ değil on ikinci yüzyõla kadar manastõr ve katedral okullarõnõn müfredatõnõ da oluşturuyordu.71 Yedi sanatõn Trivium (gramer, retorika, diyalektik) ve Quadrivium (aritmetik, geometri, astronomi ve müzik) olarak iki alt gruba ayrõlmasõ ise ilk defa Karolingus döneminin özellikle vurguladõğõ bir ayrõmdõ.72 Bilginin ve düşünce alanlarõnõn on ikinci ve on üçüncü yüzyõllarda genişlemesiyle birlikte bu sõnõflandõrma yetersiz kaldõ. On ikinci yüzyõlõn şemalarõ geleneksel liberal sanat şemalarõnõ bir yanda İsidorus’un bilinen, felsefenin üçlü (mantõk, etik ve fizik) şemasõ ile, öte yanda Aristoteles’in kurduğu ve bu düşünürün yapõtlarõnõn sõralanmasõnda yansõyan ve Yunanca ile Arapça’dan Latince’ye yapõlan çevirilerle tanõnmaya başlayan bilgi şemasõ ile birleştirme çabalarõnõ yansõtõr.73 Bu arada üniversitelerin ortaya çõkmasõyla birlikte felsefe, tõp, hukuk ve ilâhiyat liberal sanatlarõn dõşõnda bağõmsõz alanlar olarak kurulmuştu. Sonuçta liberal sanatlar bir kere daha erken ortaçağda sahip olduklarõ ‘seküler bilgi ansiklopedisi’ konumundan, geç antikitede bulunduklarõ ilk öğretim durumuna döndü. Öte yanda St. Victor Manastõrõndan Hugo herhalde yedi liberal sanata tekabül eden yedi mekanik sanat şemasõnõn mucididir. Hugo’nun şemasõ, Beauvais’li Vincent ve Thomas Aquinas gibi, kendinden hemen sonra gelen birçok önemli yazarõ etkiledi. Daha eski olan yedi liberal sanat gibi yedi mekanik sanat da sanatlarõ temsil eden şemalarda yerlerini aldõ: lanificium, armatura, navigatio, agricultura, venatio, medicina, theatrica.74 Mimarlõk ile heykel ve resmin bazõ dallarõ ve de birtakõm başka zanaat, armatura’nõn alt bölümleri olarak yer aldõklarõ

71

P. Gabriel Meier, Die sieben freien Künste im Mittelalter (Görev Kabul Konuşmasõ, 1886-87). Norden, Die antike Kunstprosa. A. Appuhn, Das Trivium und Quadrivium in Theorie und Praxis (tez, Erlangen, 1900). P. Abelson, The Seven Liberal Arts (tez, Columbia University, New York, 1906). Bu şemanõn sanatsal temsilleri için bkz. P. d’Ancona, “Le rappresentazioni allegoriche delle arti liberali nel medio evo e nel rinascimento,” L’Arte 5 (1902): 137-55; 211-28; 269-89; 370-85. E. Mâle, L’Art religieux du XIIIe siècle en France, 4. basõm (Paris, 1919), s. 97 v.d. 72

P. Rajna, “Le denominazioni Trivium e Quadrivium,” Studi Medievali, yeni ser. 1 (1928): 4-36.

73

Yukarõda n.27’de alõntõlanan Baur ile Mariétan’õn araştõrmalarõ dõşõnda bkz. M. Grabmann, Die Geschichte der skolastischen Methode (Freiburg, 1911), II: 28 v.d. 74

[Dokumacõlõk, silah ve zõrh yapõmõ, denizcilik, tarõm, avcõlõk, tõp, tiyatro.] Hugonis de Sancto Victore Didascalicon II.20 v.d., yay. haz. Ch. H. Buttimer (Washington, 1939). 13

bu şemada mekanik sanatlar arasõnda bile son derece düşük bir yere sahiptir.75 Tüm bu şemalarda müzik matematiksel disiplinlerin arasõnda yer alõr.76 Şiir ise―adõ geçerse eğer―gramer, retorika ve mantõkla bağlantõlõdõr.77 Güzel sanatlar bu şemalarda bir arada yer almayõp böylece adlandõrõlmadõklarõ gibi, birbirinden farklõ bilim, zanaat ve diğer, apayrõ nitelikte insani faaliyetler arasõna serpiştirilmiştir.78 Söz konusu şemalar her ne kadar detaylarda birbirinden ayrõlõrsa da, model olarak istikrarlõ benzerlik gösterip sonraki dönemlerin düşüncesinde etkili olmuştur. Bu kuramsal sistemleri ait olduklarõ kültürün gerçekleriyle karşõlaştõrdõğõmõzda şiir ile müziğin birçok okul ve üniversitede okutulan dersler arasõnda yer aldõğõnõ, fakat görsel sanatlarõn zanaat loncalarõnõn sõnõrlarõ içerisinde kaldõğõnõ görürüz. Bu loncalarda ressam boyalarõ hazõrlayan eczacõyla ilintiliydi; heykeltõraş kuyumcuyla aynõ loncadaydõ, mimar ise duvarcõ ve marangozla.79 Bu arada, şiir ile retorika, müzik ve bazõ sanat ve zanaat üzerine yazõlan risaleler (ki zanaat üzerine olanlarõn sayõsõ pek o kadar kabarõk değildi) son derece belirgin teknik ve profesyonel karaktere sahip olup, ele aldõklarõ alanõ öteki sanatlarla veya felsefeyle ilişkilendirmekten çok uzaktõ. “Sanat” kavramõ, antikitede sahip olduğu kapsamlõ anlam’a ve öğretilebilir bir şey olma niteliğine hâlâ sahipti.80 Ortaçağõn icat ettiği artista terimi ise zanaatkârõ olduğu gibi liberal sanat öğrencisini de adlandõrõrdõ.81 Ne Dante82 ne de Aquinas için sanat terimi bizim için taşõdõğõ anlamõ taşõrdõ. Nitekim Aquinas’da ayakkabõcõlõğõn, aşçõlõk, hokkabazlõk, gramer ve aritmetiğin artes olduğu vurgulanmõş, ya da itiraf edilmiştir. 75

Hugonis de Sancto Victore Didascalicon II.22. Özellikle mimarõn konumu için bkz. N. Pevsner, “The Term ‘Architect’ in the Middle Ages,” Speculum 17 (1942): 549-62. 76

Bkz. G. Pietzsch, Die Klassifikation der Musik von Boetius bis Ugolino von Orvieto (tez, Freiburg, 1929). 77

Ch. S. Baldwin, Medieval Rhetoric and Poetic (New York, 1928). E. Faral, Les arts poétiques du XIIe et du XIIIe siècle (Paris, 1924). R. McKeon, “Poetry and Philosophy in the Twelfth Century,” Modern Philology 43 (1946): 217-34. 78

E. De Bruyne, Etudes d’Esthétique médievale (Bruges, 1946), II: 371 v.d. ve III: 326 v.d.

79

Schlosser, Kunstliteratur, s. 65. N. Pevsner, Academies of Art, Past and Present (Cambridge, 1940), s. 43 v.d. M. Wackernagel, Der Lebensraum des Künstlers in der Florentinischen Renaissance (Leipzig, 1938), s. 306 v.d. 80

De Bruyne, Etudes, n.78’de belirtilen yerler.

81

C. Du Cange, Glossarium Mediate et Infimae Latinitatis I: 413 (Paris, 1937).

82

D. Bigongiari, “Notes on the Text of Dante,” Romanic Review 41 (1950): 81 v.d. 14

Üstelik bunlarõn sanat’lõğõ resim ve heykel, şiir ve müziğin sanat’lõğõndan ne daha azdõ ne de herhangi bir anlam farkõ taşõrdõ. Şiir ile müzik ise artõk taklit sanatlarõ olarak bile bir arada anõlmõyordu.83 Öte yanda Aquinas’õn zaman zaman,84 bazõ ortaçağ düşünürlerinin ise daha belirgin biçimde ele aldõklarõ85 güzellik kavramõ, güzel olsun olmasõn, sanatlarla ilişkili değildir. Augustinus ile Dionysios Areopagites’den başlayarak öncelikle Tanrõ’nõn ve onun yarattõğõnõn metafizik bir özelliğidir. Genel bir kavram olarak kabul edilip bonum’la yakõndan ilişkilendirilmesine rağmen Varlõk’õn aşkõn ve en genel nitelikleri arasõnda yer alan pulchrum on üçüncü yüzyõl felsefesinde yer almaz. Güzellik’in aşkõnlar arasõnda yer alõp almadõğõ günümüzde Neo-Thomistler arasõnda tartõşma konusu olmuştur.86 Bu da, Thomistlerin modern estetiğe yaklaşõmlarõnõn değişebilirliğini gösteren ilginç bir işarettir. Bazõlarõ estetiği Thomist ilkeler üzerine kurulu bir felsefi sisteme devşirme çabasõndadõr. Aquinas ya da diğer ortaçağ düşünürleri açõsõndan sorun anlamsõzdõr. Pulchrum’u aşkõn bir kavram olarak alsalardõ bile―ki almadõlar―anlamõ, Neo-Thomistlerin ilgisini çeken modern sanatsal güzellik kavrayõşõndan farklõ olurdu. Ortaçağda sanatsal üretimin de sanatsal takdirin de var olduğu kesindir.87 Bunun zaman zaman literatürde ve felsefede ele alõnmasõ da 83

L. Schütz, Thomas-Lexikon, 2. basõm (Paderborn, 1908), ss. 65-68. A. Dyroff, “Zur allgemeinen Kunstlehre des hl. Thomas,” Abhandlungen zur Geschichte der Philosophie des Mittelalters, Festgabe Clemens Bäumker… (Beiträge zur geschichte der Philosophie des Mittelalters, Supplementband II) (Münster, 1923), ss. 197-219. De Bruyne, Etudes, s. 316 v.d. J. Maritain, Art et Scolastique (Paris, 1920), ss. 1 v.d. ve 28 v.d. G. G. Coulton, Art and the Reformation (Oxford, 1928), s. 559 v.d. 84

M. De Wulf, “Les théories esthétiques propres à Saint Thomas,” Revue Néo-Scolastique 2 (1895): 188-205; 341-57; 3 (1896): 117-42. M. Grabmann, Die Kulturphilosophie des Hl. Thomas von Aquin (Augsburg, 1925), s. 148 v.d. I. Chapman, “The Perennial Theme of Beauty,” Essays in Thomism (New York, 1942), ss. 333-46 ve 417-19. E. Gilson, Le Thomisme, 5. basõm (Paris, 1945), ss. 382-83. 85

M. Grabmann, “Des Ulrich Engelberti von Strassburg O.P. (+1277) Abhandlung De pulchro,” Sitzungsberichte der Bayerischen Akademie der Wissenschaften, Philosophisch-Philologische und Historische Klasse (Jahrgang 1925), Nr. 5. Mukayese ediniz: H. Pouillon, “Le premier Traité des propriétés transcendentales, La Summa de bono du Chancelier Philippe,” Revue Néoclassique de Philosophie 42 (1939): 40-77. A. K. Coomaraswamy, “Medieval Aesthetic,” The Art Bulletin 17 (1935): 31-47; 20 (1938): 66-77 (aynõ yazarõn Figures of Speech or Figures of Thought adlõ kitabõnda yeniden basõldõ [Londra, 1946], ss. 44-84. Bu referans için John Cuddihy’ye teşekkür borçluyum). E. Lutz, “Die Ästhetik Bonaventuras,” Studien zur geschichte der Philosophie Festgabe…Clemens Bäumker gewidmet (Beiträge zur Geschichte der Philosophie des Mittelalters, Supplementband) (Münster, 1913), ss. 195215. 86

Maritain, Art et Scolastique, s. 31 v.d., özellikle s. 40. Chapman, Saint Augustine’s Philosophy of Beauty, yukarõda verilen sayfalar. L. Wencelius, La philosophie de l’art chez les Néo-Scolastiques de langue française (Paris, 1932), özellikle s. 93 v.d. 87

M. Schapiro, “On the Aesthetic Attitude in Romanesque Art,” Art and Thought, Essays in Honor of A. K. Coomaraswamy (Londra, 1947), ss. 130-50. 15

normaldir. Ancak, ortaçağda bir Güzel Sanatlar kavram veya sistemi yoktur ve eğer mutlaka ortaçağ estetiğinden söz etmek zorundaysak, bunun kavramõnõn da içeriğinin de―iyi ya da kötü, sonuçlarõ ne olursa olsun―modern felsefi disiplinden epey farklõ olduğunu kabul etmek zorundayõz. IV Rönesans dönemi sanatlarõn toplumsal ve kültürel durumunda birçok önemli değişikliğe yol açarak ileriki yüzyõllarda estetik kuramõn gelişmesine zemin hazõrlamõştõr. Fakat yaygõn kanõnõn aksine, Rönesans bir güzel sanatlar sistemi ya da kapsamlõ bir estetik kuram üretmemiştir. Birçok açõdan ortaçağõn gramer ve retorika geleneklerini devam ettiren erken İtalyan hümanizmasõ yalnõz beylik Trivium’a yeni ve parlak bir isim vermekle kalmadõ. Aynõ zamanda Trivium’un okul ve üniversitelerin müfredatõndaki perspektifini, içerik ve önemini genişletti; kendi yoğun yazõ üretiminde ona geniş yer verdi. Mantõk Studia humanitatis’e dahil değildi. Fakat hümanistler geleneksel gramer ve retorikaya yalnõz tarih, Grekçe ve ahlâk felsefesini eklemekle kalmadõlar, bir zamanlar gramer ile retorikanõn uzantõsõ olan şiiri Studia humanitatis’in en önemli öğesi kõldõlar.88 On dördüncü ve on beşinci yüzyõllarda “şiir” teriminin Latince koşuk yazma ve eski şairleri yorumlama becerisi anlamõna geldiği doğrudur. Hümanistlerin, çağdaşlarõ bazõ ilâhiyatçõlara karşõ savunduklarõ, veya yazdõklarõnda papalarõn, imparatorlarõn ödül olarak kendilerine taç giydirdiği şiir’in bizim bugün bu terimden anladõğõmõz şeyden çok farklõ olduğu da doğrudur.89 Önceleri yalnõz Latince şiiri kapsayan terim, erken hümanistlerin çabalarõyla büyük onur ve cazibe kazanmõş, on altõncõ yüzyõla gelindiğinde ise yerel dillerdeki nesir ve koşuk, Latince yazõnõn prestijini paylaşõr olmuştur. İtalya’da bu dönemde kurulan ve daha sonralarõ öteki Avrupa ülkelerinde de kurulacak olan “Akademiler”in araştõrõp öğrettiği başlõca konu Latince ve yerel dilde şiir ve yazõndõ.90 Platonizmin canlanmasõ da şairin kutsal cinneti kavramõnõn 88

Bkz. “Humanism and Scholasticism in the Italian Renaissance” başlõklõ makalem, Byzantion 17 (1944-45): 346-74, özellikle ss. 364-65. Yeniden basõmõ, Renaissance Thought (New York, 1961; 1979), ss. 85-105. 89

K. Vossler, Poetische Theorien in der italienischen Frührenaissance (Berlin, 1900).

16

yaygõnlaşmasõna katkõda bulundu. On altõncõ yüzyõlõn ikinci yarõsõna gelindiğinde bu kavram görsel sanatlara da girmiş, modern dâhi nosyonunun temellerini atmaya başlamõştõ.91 1540’lõ yõllardan başlayarak Aristoteles’in Poetika’sõ Retorika ile birlikte giderek yoğunlaşan bir etki alanõ yarattõ. Aristoteles’in yapõtõnõn çevirileri ile üzerine yazõlan yorumlar dõşõnda, doğrudan poetika alanõnda yazõlan telif risalelerde de Aristoteles’in kavramlarõ öne çõktõ.92 Şiirde taklit istikrarlõ biçimde Aristotelyen tonda tartõşõlõr oldu. 90

M. Maylender, Storia delle Accademie d’Italia, 5 cilt (Bologna, 1926-30). Ayrõca bkz. Pevsner, Academies of Art, s. 1 v.d. 91

Zilsel, Die Entstehung des Geniebegriffs, s. 293 v.d.

92

J. E. Spingarn, A History of Literary Criticism in the Renaissance, 6. basõm (New York, 1930). G. Toffanin, La fine dell’umanesimo (Turin, 1920). Donald L. Clark, Rhetoric and Poetry in the Renaissance (New York, 1922). Charles S. Baldwin, Renaissance Literary Theory and Practice (New York, 1939). Yorumcular arasõnda Franciscus Robortellus şiiri retorika ve mantõğõn bazõ bölümleriyle birlikte gruplar [In librum Aristotelis de arte poetica explicationes (Floransa, 1548), s. 1]; Poetika 1447a18 v.d.’nõn resim, heykel ve aktörlüğe atõf olduğunu düşünür (s. 10 v.d.: “sequitur similitudo quaedam ducta a pictura, sculptura et histrionica” [resim, heykel ve oyunculuğu birleştiren bir benzerlik vardõr]). Vincentius Madius ve Bartholomaeus Lombardus da şiiri mantõk ve retorika ile gruplarlar [In Aristotelis librum de poetica communes explanationes (Venedik, 1550), s. 8] fakat aynõ pasajõ resim ile müziğe atõf olarak alõrlar (ss. 40-41: “aemulantium coloribus et figuris alios, pictores inquam, voce autem alios, phonascos scilicet, aemulari, quorum pictores quidem arte, phonasci autem consuetudine tantum imitationem efficiunt” [Kimi renk ve şekille taklit eder, kimi sesle. İlki ressamdõr, ötekiler müzik öğretmeni. Ressamlar sanat yoluyla taklit eder; müzik öğretmenleri yetenek ölçüsünde]). Petrus Victorius Poetika’nõn başõnda Aristoteles’in bütün taklit sanatlarõnõ sõralamadõğõnõ söyler [Commentarii in primum librum Aristotelis de arte poetarum, 2. basõm (Floransa, 1573), s. 4] ve Aristoteles’in sesle taklitten söz ettiği bölümü müziğe değil kuşlarõn ötmesini (s. 6: “cum non extet ars ulla qua tradantur praecepta imitandi cantum avis aut aliam rem voce” [kuşun şarkõsõnõ veya çõkardõğõ öteki sesleri taklit etmeyi öğreten sanat... ]) ve diğer hayvanlarõ (s. 7) taklide atõf olarak alõr. Lodovico Castelvetro şiiri tekrar tekrar resim ve heykelle olduğu gibi öteki taklit sanatlarõyla da karşõlaştõrõr [Poetica d’Aristotele volgarizzata et sposta (Basel, 1576), s. 14 v.d.; s. 581] fakat müzik ile dansõ şiirin veçheleri olarak yorumlar (s. 13: “la poesia di parole, di ballo e di suono” [kelimelerin, dansõn ve sesin şiiri]). Şiiri beden değil de ruh ile ilişkilendirme çabasõ önemlidir (s. 342: “il dipintore rappresenta la bontà del corpo, cio è la bellezza, e’l poeta rappresenta la bontà dell’animo, cio è i buoni costumi” [ressam bedenin faziletini, yani güzelliği tasvir eder; şairse ruhun faziletini, yani erdemli davranõşlarõ tasvir eder]; bkz. H. B. Charlton, Castelvetro’s Theory of Poetry [Manchester, 1913], s. 39). Poetika konularõnda da felsefi meselelerde de anti-Aristotelyen olan Francesco Patrizi taklit kavramõnõ tümden reddeder ve bunun birçok anlama sahip bir kavram olduğunu, dolayõsõyla birkaç sanatõ içeren bir genus’u adlandõrmada kullanõlamayacağõnõ öne sürer. (Della Poetica, La Deca disputata [Ferrara, 1586], s. 63: “Perciò che così in confuso presa [yani taklit], non pare potere essere genere univoco nè analogo a Pittori, a Scoltori, a Poeti e ad Istrioni, artefici cotanto tra loro differenti” [Böylesine müphem bir bağlamda yorumlandõğõnda, {taklidin} birbirinden çok farklõ sanatkârlar olan Ressamlar, Heykeltõraşlar, Şairler ve Oyuncular açõsõndan, ait olduklarõ genus’lar arasõnda ne anlam birliği ne de analojik bağ kurmasõ mümkündür]; s. 68: “essendo adunque la imitazione della favola stata commune a scrittori, istorici, a filosofi, a sofisti, a dialogisti, ad istoriali e a novellatori” [o halde, hikâyenin {favola} taklidi yazarlarda, tarihçilerde, filozoflarda, sofistlerde, diyalog yazarlarõnda, öykücü ve novella yazarlarõnda müşterek olup…]). Bernardino Daniello [Della poetica (Venedik, 1536), s. 69 v.d.] şairi yalnõz ressamla değil heykeltõraşla da karşõlaştõrõr. Antonius Minturnus şair, müzisyen ve ressamlarõ birbiriyle taklitçilik açõsõndan mukayese eder (De poeta [Venedik, 1559], s. 22: “Videbam enim ut pictorum musicorumque ita poetarum esse imitari” [Gerçekten de, ressam ve müzisyenlerin şairler gibi taklit ettiğini fark ediyordum]), fakat müziğin eski devirlerde şiire bağlandõğõnõ yineler [ss. 49, 17

Bazõ yazarlar şiir, resim, heykel ile müziğin arasõnda bulunan ve bu sanatlarõn taklide dayanmasõyla oluşan analojiyi fark edip vurguladõlar. Ancak, çoğu, Aristoteles’de müziğin şiirin bir parçasõ olduğunu, filozofun taklit olgusunu “güzel sanatlar” haricinde de algõladõğõnõ biliyordu. Dolayõsõyla hemen hiçbiri “taklide dayanan sanatlar”õ ayrõ bir sõnõf olarak kurmayõ düşünmedi. Müzik kuramõ Rönesansda da liberal sanat statüsünü sürdürdü.93 Dans üzerine erken bir risalenin yazarõ, müziğin parçasõ olmasõ nedeniyle bu sanatõn liberal sanat addedilmesi gerektiğini savunarak dansõn statüsünü yükseltmeyi denedi.94 Görünüşe bakõlõrsa Improvvisatori tekniğiyle klasik kaynaklarõn okunmasõ bazõ hümanistlere müzikle şiir arasõnda, önceki dönemlerin düşündüğünden daha yakõn bir ilişkinin varlõğõnõ işaret ediyordu.95 On altõncõ yüzyõlõn sonunda, Camerata’nõn programõ ile operanõn doğuşu iki sanatõn birleşmesine yol açtõğõnda bu eğilim daha da güçlendi. Marinismo ile barok şiirin bazõ niteliklerinin ardõnda belki de bu tür şiirin bestelenip şarkõ olarak okunmak üzere yazõlmasõ yatar.96

60, 91: “eosdem poetas ac musicos fuisse” {şairle müzisyenlerin aynõ şeye bağlõ olmasõ}, s. 391] ve şiiri ayrõca tarih ve diğer bilimlerle de karşõlaştõrõr [ss. 76, 87 v.d., 440 v.d.]. Aynõ yazar başka bir kitabõnda Aristoteles’in Poetika’sõnõ yankõlar ve şiiri, resim ve aktörlükle mukayese eder (L’arte poetica [Venedik, 1725], s. 3: “i pittori con li colori e co’ lineamenti la facciano, i parasiti e gl’istrioni con la voce e con gli atti, i poeti…con le parole, con l’armonia, con i tempi” [ressamlar renk ve çizgilerle çalõşõr; komedyenöykücüler {parasiti} ile oyuncular ses ve hareketle; şairler…kelime, armoni ve zamanla]) ve müzik ile dansõ şiirin parçalarõ olarak ele alõr (aynõ yerde). Johannes Antonius Viperanus, koşuk şeklinde yazõlmõş olma şartõyla şiiri taklit olarak tanõmlar ve taklidin öteki şekillerinden ayrõştõrõr. Lukianos’u şair sayabiliriz, “sed ea dumtaxat ratione qua pictores, mimi et imitatores alii propter nominis generalem quandam lateque diffusam signicationem nominari possunt et nominantur etiam poetae” [fakat metodik bakacak olursak, ressamlar, oyuncular ve diğer taklitçiler de epey genel, kapsamlõ ve müphem bir anlamda aynõ isimle anõlõr ve şair olarak adlandõrõlõr] [De poetica libri tres (Antwerp, 1579), s. 10]. Giovanni Pietro Capriano taklit sanatlarõnõ onurlu ve onursuz olmak üzere iki sõnõfa ayõrõr. İlk gruptakiler görme ve işitme gibi onurlu duyulara hitap eder ve kalõcõ etki gösterirler. Şiir, resim ve heykel bu gruba dahildir. İkinci gruptaki sanatlara örnek verilmez fakat bunlarõn üç düşkün duyuya hitap ettiği ve kalõcõ etki bõrakmadõğõ söylenir [Della vera poetica (Venedik, 1555), fol. A 3-A 3v. Bkz. Spingarn, History of Literary Criticism, s. 42]. Müzik şiirin parçasõ olarak ele alõnõr (aynõ yerde). Fracastoro ve Scaliger gibi, incelediğim diğer poetika yazarlarõ, şiir-resim benzerliğine şöyle bir değinmek dõşõnda öteki “güzel sanatlar” ile ilgili olarak bir şey söylemezler. B. Varchi şiiri mantõk, retorika, tarih ve gramer ile birlikte gruplar [Opere, yay. haz. A. Racheli (Trieste, 1859), II: 684]. Bkz. Spingarn, History of Literary Criticism, s. 25. 93

A. Pellizzari, Il Quadrivio nel Rinascimento (Napoli, 1924), s. 63 v.d.

94

Guglielmo Ebreo Pesarese, Trattato dell’arte del ballo (Scelta di curiosità letterarie 131) (Bologna, 1873), ss. 3 ve 6-7. 95

Raphael Brandolinus, De musica et poetica opusculum [ms. Casanatense C V 3: alõntõlayan, Adrien De La Fage, Essais de diphthérographie musicale… (Paris, 1864), s. 61 v.d.].

18

İtalya’da Cimabue ve Giotto ile başlayõp on altõncõ yüzyõlda zirveye ulaşan resim ve diğer görsel sanatlarõn üretimi Rönesans kültürünün belki de en tipik özelliğini oluşturur. Görsel sanatlarõn yükselen prestijinin erken bir ifadesi, Floransa’da resim, heykel ve mimarlõğõn liberal ve mekanik sanatlarõn arasõnda ayrõ bir grup olarak gösterildiği Campanile’de bulunabilir.97 Döneme ayõrõcõ özelliğini veren yalnõzca üretilen sanat yapõtlarõnõn nitelikli olmasõ değil görsel sanatlarla bilim ve yazõn arasõnda kurulan yakõn ilişkilerdir de.98 Dine ek olarak edebî ve klasik kültürün de ressam ve heykeltõraşlara konu sağlamaya başladõğõ bir dönemde, aynõ zamanda hatõrõ sayõlõr bir hümanist ve yazar olan Alberti gibi önemli bir sanatçõnõn ortaya çõkmasõ rastlantõ değildir. Perspektif, anatomi ve geometrik oranlar bilgisinin ressam ve heykeltõraş için gerekli sayõldõğõ bir ortamda sanatçõlarõn bilimlere önemli katkõda bulunmalarõ pek hayret edilecek bir şey olmasa gerekir. Öte yanda, Filippo Villani’den başlayarak hümanistler ve on altõncõ yüzyõlda onlarõ izleyen anõ yazarlarõyla vakanüvisler çağdaş sanatçõlarõn yapõtlarõna olumlu bakõp her fõrsatta kalemlerini yeni sanatõn övgüsüne yönelttiler. On dördüncü yüzyõlõn sonundan on altõncõ yüzyõla kadar sanatçõlar ve görsel sanata yakõnlõk duyan yazarlar resmin mekanik değil liberal sanat sayõlmasõ gerektiğini tekrarlar.99 Plinius, Galen ve Philostratos gibi resme sempati besleyen klasik yazarlarõn tezlerinin, bu yazarlarõ alõntõlayarak kendi tezlerini güçlendirmede kullanan Rönesans yazarlarõnõn sandõğõ veya sanõrmõş gibi yaptõğõ kadar inanõlõr ve güçlü olmadõğõ haklõ olarak belirtilmiştir. Rönesans yazarlarõnõn antikiteden toparlayabildikleri destek gerçekten de cõlõzdõ; yine de, resmin liberal sanat olarak tanõnmasõ için verdikleri uğraş resmin ve diğer görsel sanatlarõn toplumsal ve kültürel konumunu yükseltip bunlar için 96

Lodovico Zuccolo, Discorso delle ragioni del numero del verso italiano (Venedik, 1623), s. 65 v.d. (“mentre si addatta non la musica a i versi, ma questi si accommodano a quella contro ogni dovere” [o anda müzik dizelere uyarlanmõyor, ama dizeler her tür kurala karşõn müziğe uyum sağlõyor], s. 65). 97

Schlosser, “Giusto’s Fresken,” s. 70 v.d.; Kunstliteratur, s. 66.

98

Dresdner, Die Kunstkritik, s. 77 v.d. L. Olschki, Geschichte der neusprachlichen wissenschaftlichen Literatur, I: Die Literatur der Technik und der angewandten Wissenschaften vom Mittelalter bis zur Renaissance (Heidelberg, 1919), s. 31 v.d. 99

Schlosser, Kunstliteratur, s. 50; s. 79 v.d.; ss. 98, 136, 138, 385. Anthony Blunt, Artistic Theory in Italy 1450-1600 (Oxford, 1940), s. 48 v.d. K. Birch-Hirschfeld, Die Lehre von der Malerei (tez, Leipzig, 1911), s. 25. 1542’den bir Fransõz örneği için bkz. F. Brunot, Histoire de la langue française… VI: 1 (1930): 680.

19

müzik, retorika ve şiirin epeydir sahip olduğu prestiji sağlamaya yönelikti. Liberal sanatlar hâlâ ‘bilim’ ya da ‘öğretilebilir bilgi alanõ’ şeklinde tanõmlandõğõndan, Leonardo’nun resmi niçin bilim sayõp matematikle arasõndaki ilişkinin yakõnlõğõnõ vurgulamaya çalõştõğõnõ anlamamõz güç olmayacaktõr.100 Görsel sanatlarõn yükselen toplumsal ve kültürel iddialarõ on altõncõ yüzyõl İtalyasõnda, öteki Avrupa ülkelerinde daha sonra ortaya çõkacak önemli bir yeniliğe yol açtõ: Resim, heykel ve mimarlõktan oluşan üçlü görsel sanatlar grubu, ilk olarak, önceki dönemde bağlantõlõ bulunduklarõ zanaatlerden açõk biçimde ayrõldõ. Büyük olasõlõkla, “Beaux Arts” ifadesinin temelini oluşturan Arti del disegno deyişini, terimi ünlü biyografi antolojisinin rehber kavramõ olarak kullanan Vasari icat etti. Bu kuramsal değişim kurumsal ifadesini 1563’de―yine Vasari’nin önderliğinde―Floransa’da buldu: Floransalõ ressam, heykeltõraş ve mimarlar o yõl zanaatkâr loncalarõyla ilişkilerini keserek bir sanat Akademisi (Accademia del Disegno) kurdular. Bu, türünün ilk örneğiydi ve sonralarõ İtalya’da ve diğer ülkelerde tesis edilecek benzer kurumlara model olacaktõ.101 Sanat Akademileri bir süredir var olan yazõn Akademilerinin ardõndan gelip, atölye geleneğinin yerine geometri ve anatomi gibi bilimsel konularda düzenli eğitimi getirdi.102 Resmin, edebiyatõn geleneksel prestijine sahip olma iddiasõ, ilk olarak on altõncõ yüzyõlõn resim risalelerinde ortaya çõkan ve on sekizinci yüzyõla kadar önemini koruyan bir nosyonun niçin bu kadar popüler ve uzun ömürlü olabildiğini de açõklar. Bu nosyon, resim ile şiir arasõndaki koşutluktu. Temelini Horatius’un Ut pictura poieisis’i ile, Plutarkhos’un aktardõğõ Simonides’in deyişinden ve de Platon, Aristoteles ve Horatius’daki diğer bazõ bölümlerden alõyordu. Bu nosyonun, on altõncõ yüzyõldan on sekizinci asra kadar süren tarihçesi ayrõntõlõ biçimde incelenmiş,103 iki alan arasõndaki 100

The Literary Works of Leonardo da Vinci, yay. haz. Jean Paul Richter, 2. basõm (Londra, 1939),

I: 31 v.d. 101

Schlosser, Kunstliteratur, s. 385 v.d. Olschki, Geschichte der neusprachlichen wissenschaftlichen Literatur, II: Bildung und Wissenschaft im Zeitalter der Renaissance in Italien (Leipzig, 1922), s. 188 v.d. Blunt, Artistic Theory, s. 155 v.d. Pevsner, Academies, s. 42 v.d. 102

Pevsner, Academies, s. 48.

103

Rensselaer W. Lee, “Ut pictura poesis: The Humanistic Theory of Painting,” The Art Bulletin 22 (1940): 197-269. Ayrõca bkz. W. G. Howard, “Ut pictura poesis,” Publications of the Modern Language Association 24 (1909): 40-123. Lessing, Laokoön, yay. haz. William G. Howard (New York, 1910), s. L v.d. Denis Mahon, Studies in Seicento Art and Theory (Londra, 1947).

20

mukayese hakkõnda bu dönemde yazõlanlarõn eskilerin yaptõğõ, söylediği, düşündüğü her şeyin ötesine geçtiği haklõ olarak belirtilmiştir. Aslõnda Rönesans ve sonrasõnda mukayesenin anlamõ tersine döndürülmüştür. Eskiler şiir hakkõnda yazarken şiiri resimle karşõlaştõrõrdõ. Modernler ise resim hakkõnda yazarken resmi şiirle karşõlaştõrõyorlardõ. Mukayesenin ne denli ciddiye alõndõğõnõ Horatius’un Ars poetica’sõnõn birçok resim risalesine örnek olmasõndan ve birçok şiir kuram ve kavramõnõn yazarlarca az çok yapay bir biçimde resme uygulanmasõndan anlarõz. Şiir ile resmin õsrarla mukayesesi görsel sanatlarõn yükselmesine epey katkõda bulundu. Üç görsel sanatõn zanaatlerden ayrõlmasõyla birlikte, sonralarõ ortaya çõkacak olan beş güzel sanat sistemine zemin hazõrladõ. Ama tabii bu aşamada henüz böyle bir sistem ne varsayõlõyordu ne de kurulmasõ niyetleniyordu. On altõncõ yüzyõlõn sonlarõyla on yedinci yüzyõlõn başlarõnda yazõlan, resim ile şiiri mukayese eden az sayõda birkaç risale bile dõşsal birtakõm karşõlaştõrmalarõn ötesine geçip ortak ilkelerin analizine girişmiyordu.104 On altõncõ yüzyõl ilerideki estetik alanõndaki gelişmelere doğru işaret eden başka fikirler de attõ ortaya. Dönemin kültürü sarayda olsun aleniyetin herhangi bir başka alanõnda olsun kõdeme nasõl önem veriyorsa, Akademiler ve eğitimli çevreler de ortaçağõn okul ve üniversitelerinden bilimlerin, sanat ya da öteki insani faaliyetlerin erdem ve üstünlüklerini karşõlaştõrõp tartõşma merakõnõ devralmõştõ. Tõp ile hukuk arasõndaki, kökü eskilere dayanan rekabete, ya da kõsaca, “silah mõ yazõ mõ” diye geçen yeni konuya bakacak olursak,105 bu tür münazara sanatlara özgü değildi. Fakat mukayeseli tartõşmalar sanatlara da uygulanõyor, böylece aralarõndaki ilişkileri perçinliyordu. Resmin şiire üstünlüğü tezinin öne çõktõğõ oranda, şiir ile resim arasõndaki benzerlikler tartõşmasõ aynõ yerleşik modeli izliyordu.106 Resim ile heykel arasõndaki 104

Due dialoghi di M. Giovanni Andrea Gilio da Fabriano, Nel primo de’ quali si ragiona de le parti morali, e civili appertenenti a Letterati Cortigani, et ad ogni gentil’huomo, e l’utile, che i Prencipi cavano da i Letterati. Nel secondo si cagiona de gli errori de Pittori circa l’historie… (Camerino, 1564). Antonius Possevinus, De poesi et pictura ethnica humana et fabulosa collata cum vera honesta et sacra (1595), yazarõn şu yapõtõnda yer almaktadõr: Bibliotheca selecta de ratione studiorum (Köln, 1607), II: 407 v.d. (bu risale açõkça iki sanatõn mukayesesi üzerine kuruludur; örneğin, bkz. s. 470: “quae poeticae eadem picturae conveniunt monita et leges” [şiir ve resimler öğüt ve seçilmiş sözleri bir araya getirir]). Filippo Nuñes, Arte poetica, e da pintura e symmetria, com principios de perspectiva [Lizbon, 1615; görmedim; Arte de pintura 1767’de ayrõ olarak yeniden basõlmõştõr; bkz. Innocenzo Francisco da Silva, Diccionario Bibliographico Portuguez (Lizbon, 1859), II: 303-304]. 105

E. Garin, La disputa delle Arti nel Quattrocento (Floransa, 1947).

106

Schlosser, Kunstliteratur, s. 154 v.d.

21

münazara da popülerlikte bundan aşağõ kalmõyordu. Benedetto Varchi’nin 1546’da çağdaşõ sanatçõlar arasõnda yaptõğõ sistematik araştõrmada sanatçõlarõn verdiği cevaplar günümüze ulaşmõştõr ve devrin sanat kuramõnõ belgelemektedir.107 Konu yüzyõlõn daha ileriki yõllarõnda, bir Galileo’yu ilgilendirecek kadar önemini korumaktadõr.108 Bu türdeki en önemli metin, resmin şiir, müzik ve heykele üstünlüğü tezini savunan, Leonardo’nun Paragone’sidir.109 Bir bakõma bu risale bize Rönesansdan ulaşan en kapsamlõ güzel sanatlar sistemini oluşturmaktadõr. Fakat Leonardo risaleyi bugün okuduğumuz şekliyle yazmamõştõ. Bir öğrencisi Leonardo’nun dağõnõk notlarõnõ derlemiş, ardõndan bu derleme günümüz editörlerince yeniden düzenlenmiştir. Her halükarda mimarlõk Leonardo’nun mukayesesine dahil edilmemiştir; şiir ile müzik arasõndaki ayrõm sistematik biçimde izlenmemiş, Leonardo için resimle yakõndan ilişkili olan matematik bilimleri ise mukayeseye dahil edilmemiştir. Amatör gelenek diye betimleyebileceğimiz bir düşünce yönü de bazõ on altõncõ ve on yedinci yüzyõl yazarlarõnda görülür. Castiglione’nin Il Cortegiano’su herhalde bunlarõn ilkidir.110 Şiir, müzik ve resmin pratiği ve takdiri, saraylõ, beyefendi ya da prens için münasip ilgi alanlarõ olarak bir arada ele alõnõr. Fakat uğraş alanlarõ olarak bu “güzel” sanatlar eskrim; binicilik; klasik literatür eğitimi; sikke, madalyon, ilgi çekici doğal nesneler koleksiyonculuğuyla birlikte tartõşõlõr. Ama üç sanat arasõnda özel bir bağ olduğu ve amatörün üzerinde aynõ etkiyi yaratacaklarõ duygusu egemendir. On yedinci yüzyõlõn ilk yarõsõna gelindiğinde bazõ yazarlar resim, müzik ve şiirin hitap ettikleri beğeni ile uyandõrdõklarõ hazzõn birbirine benzediğini savunmaktadõr.111 107

G. G. Bottari, Raccolta di lettere sulla pittura scultura ed architectura (Roma, 1754), I: 12 v.d. Bkz. Schlosser, Kunstliteratur, s. 200 v.d. Ayrõca Varchi’nin bu konudaki konferansõnõn metnine bkz. II: 627 v.d., Opere, yay. haz. A. Racheli (Trieste, 1859). 108

Lodovico Cardi da Cigoli’ye mektup (1602): Opere (Floransa, 1901), ss. 340-43. Bu mektubun otantikliğiyle ilgili olarak bkz. Margherita Margani, “Sull’autenticità di una lettera attribuita a G. Galilei,” Atti della Reale Accademia della Scienze di Torino 57 (1921-22): 556-68. Bu referans için Edward Rosen’e teşekkür borçluyum. 109

The Literary Works: A Comparison of the Arts by Leonardo da Vinci, yay. haz. Irma A. Richter (Londra, 1949). Lionardo da Vinci, Das Buch von der Malerei, yay. haz. H. Ludwig, I (Viyana, 1882). Bn. Richter orijinal düzeni Leonardo’ya ait olmayan elyazmasõnõ yeniden düzenler. 110

B. Castiglione, Il Cortegiano, I. kitap. Giovanni Battista Pigna, Il Principe (Venedik, 1561), fol. 4v-5. Peacham, Compleat Gentleman (1622), yay. haz. G. S. Gordon (Oxford, 1916), 10.-13. bölümler. 111

İnsandaki koşuk ve ritm duygusundan söz eden Lodovico Zuccolo [Discorso delle ragioni del numero del verso Italiano (Venedik, 1623)] mukayese için resim ve şiiri anar (s. 8: “onde habbiamo in 22

Plotinos’un, güzelliğin görsel, işitsel ve düşünsel nesnelere içkin olduğu görüşünün bunda pek etkili olduğu söylenemez.112 Rönesans literatüründe benim bulabildiğim en açõk şiir, resim, müzik karşõlaştõrmasõ Bohemyalõ Cizvit Jakobus Pontanus’un, poetika risalesinin üçüncü basõmõna yaptõğõ ektedir.113 Üç sanat arasõndaki yakõnlõğõn hazza yönelik taklitten kaynaklandõğõnõ savunan yazar klasik kaynaklarõn ötesine geçer.114 Kendinden önce birçoğunun yaptõğõ gibi, resmin liberal sanat sayõlmasõ gerektiğini söyler, fakat aynõ zamanda müzik bestelemenin (müzik kuramõnõn değil), şiir ve resim ile aynõ düzlemde bulunan ayrõ bir sanat olduğunu öne sürer. Pasaj son derece dikkat çekicidir ve yayõmlandõğõnda da dikkat çektiğini rahatlõkla varsayabiliriz kanõsõndayõm. Risale sõk sõk yeniden basõlmõş, ayrõca bir sonraki dönemde bu tür tartõşmalarõn özellikle yoğun olduğu Fransa’da da yayõmlanmõştõr.115

costume di dire, che l’occhio discerne la bellezza della Pittura, e l’orecchio apprende l’armonia della Musica;...quel gusto della Pittura e della Musica che sentiamo noi...” [nitekim şöyle bir deyiş vardõr: Göz Resmin güzelliğini fark eder, kulak Müziğin armonisini kavrar; …Resimden ve Müzikten aldõğõmõz haz…]; bkz. B. Croce, Storia dell’estetica per saggi [Bari, 1942] s. 44 v.d.). Resim ile müzik karşõlaştõrmasõ Richard Asheley’in Louis de Roy (1594) çevirisine yazdõğõ önsözde de vardõr: bkz. H. V. S. Ogden, “The Principles of Variety and Contrast in Seventeenth Century Aesthetics and Milton’s Poetry,” Journal of the History of Ideas 10 (1949): 168. 112

Enneades I. 6, 1. Marsilius Ficinus, Commentarium in Convivium Platonis de amore, Oratio 5, cap. 2 [Marsilio Ficino’s Commentary on Plato’s Symposium, yay. haz. Sears R. Jayne (Columbia, 1944), ss. 65-66.] Bkz. aynõ yazar, Theologica Platonica, XII. kitap, 5.-7. böl. [Opera (Basel, 1576), I: 275]. Ayrõca, Thomas Aquinas, Summa Theologiae II, I.27.1. 113

Jacobi Pontani de Societate Jesu Poeticarum Institutionum libri III. Editio tertia cum auctario... (Ingolstadt, 1600), ss. 239-50: “Auctarium. Collatio Poetices cum pictura, et musica.” Georgetown Üniversitesindeki kopyayõ inceledim; söz konusu pasaj, Columbia Üniversitesinde kopyasõ bulunan 1594’deki birinci basõmda ve Newberry Kütüphanesinde bulunan ve Hans Baron’un ricam üzerine araştõrma inceliğini gösterdiği 1597’deki ikinci basõmda yoktur; bu metne dikkatimi K. Borinski’nin Die Antike in Poetik und Kunsttheorie (Leipzig, 1924), II: 37 v.d. ve 328 v.d. çekti. 114

“Scriptores antiqui Poeticem cum pictura et musica componere soliti, plurimam utique illius cum hisce duabus artibus affinitatem cognationemque magnam et omnino ingenium eius ac proprietatem declarare voluerunt” [Antikite yazarlarõnda, şiiri resim ve müzikle karşõlaştõrma âdeti vardõ; özellikle şiirin bu iki sanatla benzerlik ve çok yakõn kardeşliğini, hattâ bütünüyle aynõ karakterde olduğunu göstermeyi amaçlarlardõ] (239-40). “Omnium insuper commune est delectationem gignere, siquidem ad honestam animi voluptatem potius quam ad singularem aliquam utilitatem repertae...videntur. Porro poetica et musica...auditum permulcent...pictura oculis blanditur” [Hepsinde ortak olan haz verme gücü vardõr; zira görülür ki tüm diğer işlevlerden çok, ruhun moral hazzõna yöneliktirler. Ayrõca şiir ve müzik…kulağõ okşar…resim ise gözleri] (242). Heykelden de bir yerde söz edilir: “fas sit sculptores, caelatores, fictores propter similitudinem quandam pictoribus sociare” [heykeltõraşlar, gravürcüler, biblo yapanlar da belli bir benzerlik nedeniyle ressamlarla bir araya konulabilir] (244). 115

Bibliothèque des écrivains de la Compagnie de Jésus’de [yeni ser. II (Liège-Lyon, 1872), ss. 2075-81)] A. de Backer ve Ch. Sommervogel yapõtõn birkaç Fransõzca baskõsõndan söz eder. Baskõlardan 23

Rönesansda güzellik üzerine spekülasyon eskilerin etkisini sürdürüyor, kavramõ sanatlarla ilişkilendirmiyordu. Niphus’un, on sekizinci yüzyõlda hâlâ alõntõlanan risalesi De pulchra yalnõz insan güzelliğiyle ilgileniyordu.116 Francesca da Diacceto’nun aynõ başlõğõ taşõyan en önemli felsefi eseri, hocasõ Ficino’nun ve Ficino’ya kaynaklõk eden Plotinos’un metafizik spekülasyonlarõnõ sürdürüyordu. Bu risalenin pek kalõcõ bir etki bõraktõğõ söylenemez.117 Getirdiği bütün önemli yeniliklere rağmen Rönesans kültürü, modern sanat sisteminin kurucusu değildir. Önerilen sanat ve bilim sõnõflandõrmalarõ bunu açõkça gösterir. S. Antonio ya da Savonarola gibi Thomistlerde görüldüğü üzere sõnõflandõrma şemalarõ kõsmen ortaçağ örneklerini izler.118 Fakat genelde, ortaçağõn gösterdiğinden çok çeşitlilik sunarlar. Üstelik, bu şemalarõ üreten yazarlarõn çoğu ne gericidir ne de atipik. Vives, Ramus ve Gesner eski liberal sanat şemalarõyla çağlarõnõn üniversite müfredatõnõ yansõtõr.119 Ne Nettesheim’lõ Agrippa,120 ne Scaliger,121 ne de on yedinci en az birinin üçüncü edisyonu temel aldõğõ kesindir. Ayrõca, Bibliothèque Nationale’in kataloğunda Avignon, 1600, yayõmõ bir üçüncü baskõ gösterilmektedir. 116

Augustinus Niphus, De pulchro, de amore (Lyons, 1549). Yapõt J. P. de Crousaz’da alõntõlanõr [Traité du Beau, 2. basõm (Amsterdam, 1724), I: 190]. Marcus Antonius Natta, De pulcro’yu görmedim (Pavia, 1553); bkz. Catalogo ragionato dei libri d’arte e d’antichità posseduti dal Conte Cicognara (Pisa, 1821), I: 188 v.d. 117

“Francesco da Diacceto and Florentine Platonism in the Sixteenth Century” adlõ makaleme bkz.: Miscellanea Giovanni Mercati içinde (Studi et Testi 124, Vatikan, 1946), IV: 260-304, özellikle s. 279 v.d.; Studies in Renaissance Thought and Letters (Roma, 1956), s. 304 v.d. 118

Baur, “Die philosophische Einleitungslitteratur,” s. 391 v.d. Spingarn, A History of Literary Criticism, s. 24. 119

Johannes Ludovicus Vives, De disciplinis: Opera omnia VI (Valencia, 1785). Petrus Ramus, Collectaneae, Praefationes, Epistolae, Orationes (Marburg, 1599). Conrad Gesner (Bibliotheca Universalis II, Zürih, 1548) şiiri retorika ile aritmetiğin, müziği geometri ile astronominin arasõna yerleştirir; mimarlõk, heykel ve resmi, taşõmacõlõk, dokumacõlõk, simya, ticaret, tarõm ve benzeri mekanik sanatlarõn yanõnda sõralar. Bibliyografya çalõşmalarõ açõsõndan Gesner’in sõnõflandõrma şemasõ önemlidir. Bu tür şemalarõn tarihi araştõrõlmõştõr ve ortaya çõkan tablo, sanatlarõn–görsel sanatlarla müziğin–bu şemalarda on sekizinci yüzyõldan önce belli bir yere sahip olmadõklarõnõ gösterir. Öte yanda şiir günümüze kadar, bibliyografya çalõşmalarõnda öteki sanatlarla bir arada incelenmemiştir ki bunun nedenleri açõktõr. Bkz. Edward Edwards, Memoirs of Libraries (Londra, 1859), s. 747 v.d. W. C. Berwick Sayers, An Introduction to Library Classification, 7. basõm (Londra, 1946), s. 74 v.d. Bu yapõtlara dikkatimi Prof. Dr. Thomas P. Fleming çekmiştir. 120

Nettesheim’lõ Henricus Cornelius Agrippa, De incertitudine et vanitate scientiarum’da (yer yok, 1537) sanat ve bilimlerin rasgele bir listesini verir. Burada şiir gramer ile tarihin arasõnda, müzik kumar ile dansõn arasõnda, resim ve heykel perspektif bilimi ile gözlük yapõmõ (specularia) arasõnda, mimarlõk coğrafya ile metal işçiliği arasõnda yer alõr. De occulta philosophia’da [Opera (Lyons, yõlõ yok), I: 60; ayrõca, E. Panofsky, Albrecht Dürer (Princeton, NJ, 1943), I: 168 v.d.] Agrippa melankoli ile ilhamõn üç türünü ayõrd eder ve her türü, sõrasõyla, ressam veya mimar gibi amelî sanatçõlara, filozof, hekim ve hatiplere, ya da ilâhiyatçõlara atfeder. Amelî sanatçõlarla esin arasõnda bağlantõ kurmuş olmasõ 24

yüzyõlda Alsted122 ya da Vossius,123 güzel sanatlarõ bilimlerden ayõrmaya kalkõşõr. E. Chambers’õn on sekizinci yüzyõl Cyclopaedia’sõnda hâlâ görüldüğü gibi,124 sanatlar her türden bilim ve mesleğin arasõna dağõtõlmõştõr. Francis Bacon gerçi şiiri hayal gücüyle ilişkilendirir125 ama öteki sanatlardan söz etmez. Aynõ şey, Croce’nin modern estetiğin kurucusu saydõğõ126 Vico’da da geçerlidir.127 Bonifacio şiir ile resim arasõndaki bağlantõyõ vurgular fakat ayrõca güzel sanatlarõ bilimlerden ayõrmaz.128 Aynõ görüş Tassoni’de de vardõr.129 Şiirde hayal gücünün önemini vurgulayan ve yer yer şiir ile önemlidir. Ama kitabõn aynõ bölümünde söz ettiği şairlerle aralarõnda bağlantõ kurmaz ve bu tür sanatçõlarõ üç türün en düşük düzeyiyle ilişkilendirir. 121

Pek önemli olmayan bir pasajda Scaliger mimarlõk ile aşçõlõk ve tarõmõ aynõ gruba koyar; şarkõ söyleme ile dansõ güreşin yanõna yerleştirir; konuşma ile de denizciliği toplar [Julius Caesar Scaliger, Poetices libri septem (yer yok, 1594), III.i, s. 206]. Varchi sanatlarõ birkaç yerde rasgele sõnõflandõrõr ve son analizde büyük ödülü tõbba verip hemen arkasõna mimarlõğõ yerleştirir (Opere II: 631 v.d.). Nizolius şiiri gramer, retorika ve tarihle birlikte sõnõflandõrõr [Robert Flint, Philosophy as Scientia Scientiarum and a History of Classifications of the Sciences (New York, 1904), s. 98 v.d.]. 122

Şiiri filolojinin altõna, müziği kuramsal felsefenin altõna yerleştirir (Flint, Philosophy as Scientia Scientiarum, ss. 113-15). 123

Gerardus Johannes Vossius, De artium et sciantiarum natura ac constitutione libri quinque: Opera III (Amsterdam, 1697). Vossius sanatlarõ dört gruba ayõrõr: Terzilik, ayakkabõcõlõk gibi adi sanatlar; okuma yazma, spor, şarkõ söyleme ve resimden oluşan dört popüler sanat (bu grup Aristoteles, Politika VIII.3, 1337b23 v.d.’ndan alõnmadõr); yedi liberal sanat; belâgat da dahil olmak üzere felsefe, hukuk, tõp ve ilâhiyattan oluşan dört asal bilim. 124

5. basõm (Londra, 1741), III (ilk baskõ, 1727). Chambers’da resim optik bilimle birlikte uygulamalõ matematik olarak sõnõflandõrõlõr; müzik uygulamalõ matematik olarak sõnõflandõrõlõr; mimarlõk ve heykel diğer ticari alanlarla birlikte yine uygulamalõ matematik başlõğõ altõnda yer alõr; bahçe düzenlemesi tarõm ile birliktedir; şiir ise retorika, gramer ve armacõlõk ile yerleştirilmiştir. 125

Of the Advancement of Learning: The Philosophical Works of Francis Bacon içinde, yay. haz. John M. Robertson (Londra, 1905), ss. 79, 87 v.d. Bkz. F. H. Anderson, The Philosophy of Francis Bacon (Chicago, 1948), s. 149. 126

Estetica, s. 243 v.d.

127

Vico’nun hayal kuramõ yalnõz şiirden söz eder. Önemli olmayan bir pasajda Vico iki grup sanattan söz eder: Görsel sanatlar ile hitabet, siyaset ve tõp [De antiquissima Italorum sapientia, 2. bölüm: Le orazioni inaugurali... içinde, yay. haz. G. Gentile ve F. Nicolini (Bari, 1914), s. 144]. 128

Giovanni Bonifacio, L’Arte de Cenni... (Vicenza, 1616). Bonifacio aralarõnda benzerlikler bulduğu resim ile şiiri birleştirir ama retorika ve tarihle aynõ yerde sõnõflar (s. 553 v.d.). Müziği astroloji ile aritmetiğin arasõna (s. 517 v.d.), mimarlõğõ ise heykelle birlikte denizcilik ve yüncülüğün yanõna koyar (s. 614 v.d.). 129

Alessandro Tassoni, Dieci libri di pensieri diversi, 4. basõm (Venedik, 1627). Tassoni şiiri tarih ile hitabetin arasõna koyar (s. 597 v.d.). Mimarlõk tarõmõn hemen arkasõndan, dekorasyon, heykel, resim ve giyimden önce gelir (s. 609 v.d.). Müzik ise aritmetik ile astronominin arasõnda yer alõr (s. 657 v.d.). Querelle des anciens et modernes’in [Eskilerle Modernlerin Münakaşasõ] bir diğer öncüsü, on beşinci yüzyõlda yaşamõş olan Benedetto Accolti, yalnõzca askerî sanatla siyasetten, felsefe, hitabet, hukuk, şiir, 25

resmi karşõlaştõran Muratori bile şiirle ilişkili olan arti’den söz ettiğinde belâgat ve tarihi, başka bir deyişle studia humanitatis’i kasteder.130 Modern güzel sanatlar sistemi İtalya’da on sekizinci yüzyõlõn ikinci yarõsõndan önce görülmez. O zaman da Bettinelli gibi yazarlarõn Fransõz, İngiliz ve Alman müellifleri izlemeye başlamalarõyla ortaya çõkar.131 V On yedinci yüzyõlda Avrupa’nõn kültürel önderliği İtalya’dan Fransa’ya geçti. İtalyan Rönesansõnõn birçok karakteristik eğilimi, tüm bir Avrupa düşünce ve kültürüne mal olmadan önce, sõrasõyla Fransõz klassisizmi ile Fransõz Aydõnlanmasõnda ele alõnõp değişime uğradõ. Fransõz klasik döneminde öne çõkan edebiyat eleştirisi ve poetika kuramõ öteki güzel sanatlarõ pek az dikkate aldõ.132 Yalnõz La Mesnadière, Poetika’sõnõn girişinde şiir, resim ve müzik arasõndaki benzerlikten söz edip bu mukayesenin Latin ve İtalyan poetika risalelerinde bir kalõp teşkil ettiğini yazar.133 La Mesnadière’in savõ matematik ve ilâhiyattan söz eder [Dialogus de praestantia virorum sui aevi: Philippi Villani, liber de civitatis Florentiae famosis civibus içinde, yay. haz. G. C. Galletti (Floransa, 1847), ss. 107-107 ve 11028]. 130

Lodovico Antonio Muratori, Della perfetta poesia italiana, 6. bölüm: “quelle arti nobili che parlano all’intelletto, come sono la Rettorica, la Storica, la Poetica” [Retorika, Tarih, Şiir gibi, akla hitap eden o soylu sanatlar] [Opere IX, 1. kõsõm (Arezzo, 1769), s. 56]. Aynõ sayfada üç sanat, “figliuole o ministre della filosofia morale,” diye tanõmlanõr [‘ahlâk felsefesinin evlâtlarõ’ veya ‘vekilleri’] ve bunlarla resim arasõndaki, taklit kavramõna dayandõrõlan analojinin her üçü için de geçerli olduğu savunulur (s. 59). 131

Dell’Entusiasmo delle Belle Arti (1769). Yazar, Belle Arti’yi şöyle sõralar: Şiir, belâgat, resim, heykel, mimarlõk, müzik ve dans [Saverio Bettinelli, Opere (Venedik, 1780), II: 36 v.d.]. 1780’de eklenmiş olmasõ muhtemel önsözde Encyclopédie’den André, Batteux, Shaftibury [sic], Sulzer ve diğerlerini alõntõlar (s. 11). 132

F. Brunetière, L’évolution des genres dans l’histoire de la littérature, 5. basõm (Paris, 1910). A. Soreil, Introduction à l’histoire de l’Esthétique française: Contribution à l’étude des théories littéraires et plastiques en France de la Pléiade au XVIIIe siècle (tez, Liège ve Brüksel, 1930). 133

“Mais entre les plus agréables [sanat ve bilimler], dont le principal objet est de plaire à la phantasie, on sçait bien que la peinture, la musique et la poësie sont sa plus douce nourriture” [Fakat hayal gücüne hitap edenlerden {sanat ve bilimlerden} en çok haz verenlerin resim, müzik ve şiir olduğunu ve bunlarõn {hayal gücüne} en tatlõ besini sağladõğõnõ biliyoruz] [Jules de la Mesnadière, La poétique (Paris, 1639), I: 3]. “Plusieurs livres sont remplis de la grande conformité qui est entre ces trois Arts. C’est pourquoy, sans m’arrester à des redites importunes, dont les Traittez de Poësie Latins et Italiens ne sont desia [sic] que trop chargez...” [Birçok kitap bu üç sanat arasõndaki büyük uyumu anlatõr. Bu nedenle, Latin ve İtalyan Poetika Risalelerinin fazlasõyla ifade ettiği bu görüşün, okura sõkõcõ gelebilecek tekrarõna girmeden…] (La poétique I: 4). Bkz. Soreil, Introduction, s. 48. Helen R. Reese, La Mesnadière’s Poetique (1639): Sources and Dramatic Theories (Baltimore, 1937), s. 59.

26

uzaktan Madius, Minturno ve Zuccolo gibi yazarlarõ çağrõştõrõrsa da bu gözleme kesin bir kaynak atfetmek güçtür. Akla gelen tek istisna, yazarõn Jacobus Pontanus’un ek’iyle tanõşõk olabileceğidir.134 Fakat Le Siècle de Louis XIV [XIV. Louis’nin Yüzyõlõ] şiir ve edebiyat alanõnda verilen ürünlerle sõnõrlõ değildi. Resim ve diğer görsel sanatlar bu dönemde çok gelişti. Poussin’in kişiliğinde Fransa, Avrupa çapõnda bir ressam çõkardõ. Yüzyõlõn daha ileriki yõllarõnda, İtalyan doğumlu olmasõna rağmen Lulli müzikte belirgin bir Fransõz üslûbu geliştirdi. Lulli’nin Paris süksesi, bu sanat dalõnõn İtalya’da uzun süredir sahip olduğu prestiji Fransa’da da edinmesini sağladõ.135 İtalya’da daha önce ortaya çõkmõş modeli birçok açõdan örnek alan, ama devlet güdümünde geliştiği için İtalyadakine kõyasla merkezî ve tutarlõ bir kurumsallaşma ile çeşitli sanatlarõn öne çõkmasõ başa baş gitti.136 1635’de Richelieu, Fransõz dil, şiir ve edebiyatõnõn mükemmelleştirilmesi için Académie Française’i tesis etti [Fransõz Akademisi]. Modeli Accademia della Crusca idi.137 Birkaç yõl sonra, 1648’de, Mazarin nezaretinde Académie Royale de Peinture et de Sculpture kuruldu [Resim ve Heykel Kraliyet Akademisi]. Bunun modeli Romadaki Accademia di S. Luca olup işlevlerinden biri Fransõz sanatçõlarõnõ öteden beri mensup olduklarõ zanaatkâr loncalarõndan ayõrmaktõ.138 1660 ilâ 1680’de Colbert daha başka Akademiler kurdu. Bunlar arasõnda taşra resim ve heykel akademileri139 ile üç görsel sanata vakfedilen Romadaki Fransõz 134

Bkz. yukarõda, n.92, 11, 113-15. Cesare Ripa’nõn ünlü Iconologia’sõnõn Fransõzca ve İtalyanca edisyonlarõnõn altbaşlõklarõnõ karşõlaştõrmakta ayrõca yarar var. İtalyancasõ (Padua, 1618): Opera utile ad Oratori, Predicatori, Poeti, Pittori, Scultori, Disegnatori, e ad ogni studioso, per inventar concetti, emblemi ed imprese, per divisare qualsivoglia apparato Nuttiale, Funerale, Trionfale [Hatipler, Vaizler, Şairler, Ressamlar, Heykeltõraşlar, Mühendisler ve tüm ilim insanlarõ için, kavram, amblem, arma icat etmede, Düğün, Cenaze ve Zafer merasimlerinde kullanõlmak üzere akla gelebilecek her türlü aksesuar tasarlamada yararlõ eser]. Fransõzcasõ (Paris, 1644): Oeuvre...nécessaire à toute sorte d’esprits, et particulièrement à ceux qui aspirent à estre, ou qui sont en effet orateurs, poëtes, sculpteurs, peintres, ingenieurs, autheurs de medailles, de devises, de ballets, et de poëmes dramatiques [Özellikle hatip; şair; heykeltõraş; ressam; mühendis; madalya, amblem, bale ve dramatik şiir yapõmcõsõ olmak isteyen ya da olan türden akõllara lüzumlu…bir kitap]. 135

J. Ecorcheville, De Lulli à Rameau, 1690-1730: L’Esthétique musicale (Paris, 1906).

136

Bu soruna dikkatimi Dr. Else Hofmann çekti. Bkz. Pevsner, Academies of Art, s. 84 v.d. La Grande Encyclopédie I: 184 v.d. L’Institut de France: Lois, Statuts et Réglements concernant les anciennes Académies et l’Institut, de 1635 à 1889, yay. haz. L. Aucoc (Paris, 1889). Lettres, Instructions et Mémoires de Colbert, yay. haz. P. Clement (Paris, 1868), V: LIII v.d. ve s. 444 v.d. 137

Aucoc, L’Institut de France, ss. XXI-XLIII.

138

Aucoc, L’Institut de France, s. CIV v.d. Pevsner, Academies of Art, s. 84 v.d.

27

Akademisi140 bulunduğu gibi Mimarlõk,141 Müzik142 ve Dans143 Akademileri de vardõ. Fakat, her ne kadar bu kuruluşlar sistematik bir sanat sõnõflandõrmasõna dayanõr görünse de bu görünüş aldatõcõdõr. Akademiler zaman içinde, ayrõ ayrõ kurulmuştur. Sadece Colbert dönemini dikkate alacak olsak bile, bu dönemde, “güzel sanatlar”la hiçbir ilişkisi bulunmayan bir Académie des Sciences [Bilimler Akademisi]144 ile Académie des Inscriptions et Médailles [Hat ve Madalyalar Akademisi]145 kurulduğunu görürüz. Ayrõca, sirk ve benzeri halk gösterilerine adanacak bir Académie des Spectacles [Gösteriler Akademisi] kurulmasõ düşünüldüğünü biliyoruz.146 Tasarlanan Académie des Spectacles gibi, Académie de Musique [Müzik Akademisi] ve Académie de Danse da [Dans Akademisi], öteki Akademiler türünden, o alanlarda sivrilmiş profesyonel sanatçõlarõ ya da bilimadamlarõnõ bir araya getirecek kurumlar değil belli bir programa göre gösteriler düzenleyecek lisanslõ oluşumlardõ.147 Üstelik Colbert döneminden kalma ve tüm Akademileri tek bir kurumun çatõsõ altõnda toplama tasarõsõnõ bildiren bir yazõ, 139

Kuruluş 1676. Aucoc, L’Institut de France, s. CXXXVIII v.d.

140

Kuruluş 1666. Lettres...de Colbert, s. LVIII v.d., s. 510 v.d.

141

Kuruluş 1671. Aucoc, L’Institut de France, s. CLXVI v.d. Lettres...de Colbert, s. LXXII.

142

Paris Operasõnõn ta kendisi olan bu Akademi’nin kökü 1669’da Pierre Perrin’e tanõnan imtiyaza dayanõr. Bkz. La Grande Encyclopédie I: 224 v.d. Opera 1672’de, Lulli’ye benzeri bir imtiyaz tanõnmasõyla, resmen tesis edilmiştir. İmtiyaz Lulli’ye, “establir une académie royale de musique dans nostre bonne ville de Paris...pour faire des représentations devant nous...des pièces de musique qui seront composées tant en vers français qu’autres langues estrangères, pareille et semblable aux académies d’Italie” [huzurumuzda...Fransõz dilinde olabileceği gibi yabancõ dillerde de bestelenmiş müzik parçalarõnõ temsil etmek üzere...bu Paris kentimizde, İtalyadaki akademilerin benzeri ve onlardan aşağõ kalmayacak bir kraliyet müzik akademisi kurma] imtiyazõnõ tanõyordu (Lettres...de Colbert, s. 535 v.d.). 143

Kuruluş 1661. La Grande Encyclopédie I: 227.

144

Kuruluş 1666. Aucoc, L’Institut de France, s. IV. Lettres...de Colbert, s. LXII v.d.

145

Kuruluş 1663. 1716’da adõ Académie Royale des Insciptions et belles-lettres [Hat ve Belleslettres Kraliyet Akademisi] olarak değiştirilmiştir. Aucoc, L’Institut de France, s. IV ve LI v.d. 146

Henri Guichard’a 1674’de tanõnan ama tasdik edilmeyen bir imtiyaz kendisine, “de faire construire des cirques et des amphithéâtres pour y faire des carrousels, des tournois, des courses, des joustes, des luttes, des combats d’animaux, des illuminations, des feux d’artifice et généralement tout ce qui peut imiter les anciens jeux des Grecs et des Romains” ve de “d’establir en nostre bonne ville de Paris des cirques et des amphithéâtres pour y faire lesdites représentations, sous le titre de l’Académie Royale de spectacles” [mõzrak müsabakalarõ, turnuvalar, yarõşlar, atlõ dövüşler, güreşler, hayvan dövüşleri, kandil gösterileri, havaî fişek gösterileri ve genel olarak eski Grek ve Romalõlarõn oyunlarõnõ taklit eden her şeyi temsil etmek üzere sirk ve amfitiyatrolar inşa etme, ve Kraliyet Gösteriler Akademisi adõ altõnda, adõ geçen temsilleri gerçekleştirmek üzere, bu Paris kentimizde sirk ve amfitiyatrolar tesis etme] imtiyazõnõ tanõyordu (Lettres...de Colbert, s. 551 v.d.). 147

Bu, yukarõda alõntõlanan imtiyaz beratlarõnda açõkça görülür. 28

sanatlarla bilimler arasõnda ayrõm yapmaz.148 Böylece Colbert Akademilerinin kapsamlõ bir disiplinler ve meslekler kültür ve sistemini yansõttõğõ görüşüne dolaylõ yoldan da olsa kanõt sağlar. Ama özel olarak bir Güzel Sanatlar kavrayõşõ getirmez. Akademilerin kurulmasõyla birlikte ve kõsmen bu kurumlarõn faaliyetleriyle bağlantõlõ olarak görsel sanatlara ilişkin hatõrõ sayõlõr kuramsal ve eleştirel literatür oluştu.149 Académie de Peinture et Sculpture’de düzenlenen Conférence’lar ilginç eleştirel görüşler üretmiş,150 Du Fresnoy, De Piles, Fréart de Chambray ve Félibien ayrõ ayrõ risaleler yazmõştõr.151 Du Fresnoy’nõn, Fransõzca ve İngilizce’ye çevrilen ve hatõrõ sayõlõr komanter ve yoruma konu olan Latince şiiri De arte graphica biçimsel olarak Horatius’un De arte poetica’sõnõn bilinçli bir taklidiydi. Tipik biçimde, Horatius’un Ut pictura poesis sözünü alõntõlayarak başlayõp, ardõndan mukayeseyi tersine çeviriyordu.152 Resim ile şiir arasõndaki koşutluk gibi iki sanat arasõndaki rekabet de bu yazarlar için, daha önce Rönesans İtalyanlarõ için olduğu kadar önemli bir kavramdõ, çünkü resmin statüsünü şiir ve edebiyatõnkine denk konuma getirmeyi amaçlõyorlardõ. Ayrõntõsõyla araştõrõlmõş olan bu kavram,153 on sekizinci yüzyõlõn ilk yõllarõna kadar canlõlõğõnõ korudu.154 Zaman zaman İtalyan Rönesansõnda görüldüğü gibi burada da resmin şiire olan yakõnlõktan elde ettiği onur bazen heykel, mimarlõk, hattâ gravürü içine

148

1666’da Charles Perrault’nun Colbert için hazõrladõğõ not, dört kõsõmdan oluşan bir Académie générale önerir: belles-lettres (grammaire, éloquence, poésie); histoire (histoire, chronologie, géographie); philosophie (chimie, simples, anatomie, physique experimentale); mathématiques (géometrie, astronomie, algèbre) [belles-lettres (gramer, belâgat, şiir); tarih (tarih, kronoloji, coğrafya); felsefe (kimya, tõbbi bitkiler, anatomi, deneysel fizik); matematik (geometri, astronomi, cebir)] Lettres...de Colbert, s. 512 v.d. Böylece gramer ve belâgatla birlikte şiir, belles-lettres’e dahil edilmiş, öteki güzel sanatlardan ise söz edilmemiştir. 149

Lee, “Ut pictura poesis.” Soreil, Introduction. Fontaine, Les doctrines d’art en France...De Poussin à Diderot (Paris, 1909). 150

Conférences de l’Académie Royale de Peinture et de Sculpture, yay. haz. Félibien (Londra, 1705). Conférences de l’Académie Royale de Peinture et de Sculpture, yay. haz. H. Jouin (Paris, 1883). Conférences inédites de l’Académie Royale de Peinture et de Sculpture, yay. haz. A. Fontaine (Paris, yõl yok). 151

Lee, “Ut pictura poesis.” Schlosser, Kunstliteratur.

152

“Ut pictura poesis erit; similisque poesi sit pictura...” [Şiir resim gibi; resim de şiirin benzeri] C. A. Du Fresnoy, De arte graphica (Londra, 1695), s. 2. 153

Fontaine, Les doctrines d’art en France. Lee, “Ut pictura poesis.”

154

P. Marcel, “Un débat entre les Peintres et les Poètes au début du XVIIIe siècle,” Chronique des Arts (1905): 182-83; 206-207. 29

alacak şekilde genişletiliyordu.155 Başlangõçta sadece görsel sanatlarõ kapsayan ve Arti del Disegno’ya tekabül eden Beaux Arts terimi bile bu yazarlar tarafõndan bazen müzik ya da şiiri de içeren biçimde kullanõlõyordu.156 Resim ile müziğin de karşõlaştõrõldõğõ görülüyordu.157 İtalya’da yaşayan Poussin, Grek makam kuramõnõ şiire ve özellikle resme aktarmanõn yollarõnõ araştõrõyordu.158 On yedinci yüzyõlda gerçekleşen büyük değişimlerden biri doğal bilimlerin ortaya çõkõp bağõmsõzlaşmasõydõ. Yüzyõlõn ikinci yarõsõna gelinip de, Galileo ile Descartes’õn eserleri tamamlanõp Académie des Sciences ile Royal Society faaliyete geçtiğinde, bu gelişmelerin literati’yi ve genel olarak hayatõ etkilememesi olanaksõzdõ. Yüzyõlõn son çeyreğinde Fransa ve İngiltere’de birçok düşünür ve yazarõ harekete geçiren ünlü Querelle des Anciens et Modernes’in [Eskilerle Modernlerin Münakaşasõ] ana kaynağõnõn doğal bilimlerde kaydedilen ilerleme olduğu haklõ olarak belirtilmiştir.159 Bu başarõlarõn bilinciyle Modernler, klasik antikitenin ortaçağlarda olduğu kadar Rönesansda da ağõrlõğõnõ hissettiren otoritesini geri dönülmez şekilde üzerlerinden atõp, insanlõğõn ilerlemesi fikrini ifade etme yolunda gözardõ edilmeyecek adõmlar attõlar. Ama tabii Modernler Querelle’in taraflarõndan yalnõzca biriydi. Querelle devam ettikçe, araştõrmacõlarõn yeterince takdir etmedikleri iki önemli sonuç doğurdu. Birincisi, Modernler, başlangõçta edebî konularda yürütülen tartõşmayõ çeşitli insani faaliyet alanlarõna taşõyarak antikitenin bulgularõyla modern zamanlarõn 155

Bkz. L’Art de Peinture de C. A. Du Fresnoy, yay. haz. R. de Piles, 4. basõm (Paris, 1751), s. 100. Félibien, Entretiens sur les vies... (Paris, 1685), IV: 155. 156

Conférences, yay. haz. Jouin, s. 240. R. de Piles, Abrégé de la vie des peintres... (Paris, 1699), s. 23. Bkz. Brunot, Histoire de la langue française, 6, 1, 681. 157

Conférences, yay. haz. Félibien, önsöz [“dans la musique et dans la poësie qui conviennent le plus avec la Peinture” (en büyük uyumu Resimle gösteren müzik ve şiirde)]. Félibien, Entretiens sur les vies et sur les ouvrages des plus excellens peintres anciens et modernes, IV. bölüm (Paris, 1685), s. 155. R. de Piles, Cours de Peinture par principes (Paris, 1708), s. 9. Conférences, yay. haz. Jouin, ss. 240, 277-78, 328. 158

N. Poussin, Traité des modes: Correspondences içinde, yay. haz. Ch. Jouanny (Paris, 1911), s. 370 v.d. Bkz. Conférences, yay. haz. Jouin, s. 94. Soreil, Introduction, s. 27. 159

Bu konuyu özellikle Richard F. Jones inceledi [Ancients and Moderns (St. Louis, 1936)]. Querelle’e daha geniş yaklaşõmlar için bkz. H. Rigault, Histoire de la querelle des Anciens et des Modernes: Oeuvres complètes I içinde (Paris, 1859). H. Gillot, La Querelle des anciens et des modernes en France (Paris, 1914). O. Diede, Der Streit der Alten und Modernen in der englischen Literaturgeschichte des XVI. und XVII. Jahrhunderts (tez, Greifswald, 1912). J. Delvaille, Essai sur l’histoire de l’idée de progrès jusqu’à la fin du XVIIIe siècle (Paris, 1910), s. 203 v.d. J. B. Bury, The Idea of Progress (Londra, 1920), s. 78 v.d.

30

bulgularõnõn sistematik mukayesesine dönüştürdüler. Böylece, birçok bakõmdan yeni, ve önceki sistemlerden çok daha spesifik olan bir bilgi ve kültür sõnõflandõrmasõ geliştirdiler.160 İkincisi, eskilerle modernlerin türlü alanlardaki savlarõnõn ayrõntõlõ incelemesi bazõ alanlarda, özellikle düşüncenin matematiksel işlem ve bilgi birikimine dayandõğõ alanlarda, modernlerin eskilere üstünlüğünün açõkça kanõtlanabileceğini gösterdi. Bireyin yetenek ve beğenisine dayanan diğer birtakõm alanlarda ise eskilerin mi modernlerin mi daha üstün olduğuna karar verilemiyor ve konu tartõşmaya açõk kalõyordu.161 Böylece tarihte ilk defa sanatlarla bilimler arasõnda net bir ayrõm yapmak için zemin oluşmuştu. Aynõ terimleri kullanmalarõna rağmen antikite, ortaçağ ve Rönesans tartõşmalarõnda böyle bir ayrõm yoktu. Başka bir deyişle, modern anlamda sanatlarla bilimler arasõndaki ayrõm yalnõz bilimlerin on yedinci yüzyõlda reel biçimde ilerlemesini değil, aynõ zamanda, bizim bugün adõna Güzel Sanatlar dediğimiz diğer birtakõm entelektüel insani faaliyetlerin niçin aynõ türden bir ilerleme içerisinde yer almadõklarõnõn veya alamadõklarõnõn nedenleri üzerinde düşünmeyi de varsayõyordu. Gerçi Querelle çerçevesinde yazõlanlar henüz bu netliğe ulaşmamõştõ. Tek başõna bu gerçek bile, bizim burada savunduğumuz, güzel sanatlarla bilimlerin ayrõşmasõnõn ve modern güzel sanatlar sisteminin o dönemde ancak hazõrlõk aşamasõnda bulunduğu tezinin kesin kanõtõdõr. Bazõ araştõrmacõlarõn fark ettiği gibi Fontenelle Digression’da arada bir, sanatla bilim arasõndaki ayrõmõn farkõnda olduğunu işaret eder.162 Charles Perrault’nun yapõtlarõ bunlardan hem daha önemlidir hem de konularõ daha açõk ifade eder. Ünlü Parallèle des Anciens et des Modernes’i, farklõ alanlarõ, bir sistem görüşü ifade eder biçimde yapõtõn ayrõ bölümlerinde ele alõr: İkinci diyalog üç görsel sanat hakkõndadõr; üçüncü diyalog belâgat, dördüncüsü şiir, beşinci diyalog ise

160

Brunetière (L’évolution des genres, s. 120), Perrault’nun öteki sanat, hattâ bilimleri de göz önünde bulundurarak tartõşmayõ edebiyat eleştirisinden genel estetiğe doğru genişlettiğini vurgular. Querelle’in İtalyan öncülerinin elinin altõnda Perrault’nun ya da Wotton’un zamanõnda var olan sanat ve bilim sistemiyle boy ölçüşecek bir sistem yoktu. Bkz. yukarõda, n.128. 161

Rigault (Histoire de la querelle, s. 323 v.d.), Wotton’un bu ayrõmõ yaptõğõnõ belirtir; Bury (The Idea of Progress, s. 104 v.d., s. 121 v.d.) ise aynõsõnõ Fontenelle ve Wotton’da bulur. Göreceğimiz gibi bu ayrõm, Perrault’da da vardõr. Wotton için aşağõya bkz. 162

Fontenelle eskilerin şiir ve belâgatteki üstünlüğünü kabul eder fakat modernlerin fizik, tõp ve matematikte üstün olduğunu savunur. Descartes’õn geliştirdiği daha dikkatli metodu vurgulamasõ önemlidir [Digression sur les Anciens et les Modernes, 1688: Oeuvres içinde (Amsterdam, 1764), IV: 114-31, özellikle ss. 120-22]. 31

bilimler hakkõndadõr.163 Güzel sanatlarõn bilimlerden ayrõlmasõ neredeyse bütünüyle tamamlanmõştõr, ama tam değildir. Müzik son diyalogda, bilimlerle birlikte ele alõnõr. Halbuki tartõşmalara yol açan Le siècle de Louis le Grande adlõ şiirinde müziği öteki sanatlarla ilişkilendirir.164 Ayrõca önsözlerinde Perrault açõkça, en azõndan yetenek ile beğeninin en önemli şey olduğu şiir ve belâgatte tarih içinde bir ilerlemeden, ölçüme dayanan bilimlerde olduğu gibi kesin biçimde söz edilemeyeceğini savunur.165 Querelle ile ilişkili olmasa bile aynõ derecede ilginç olan bir başka Perrault metni, Le Cabinet des Beaux Arts’dõr (1690). Eser, ithaf edildiği Fransõz beyefendisinin stüdyosunda bulunan sekiz alegorik tablonun tasvir ve açõklamasõndan oluşur. Önsözde Perrault Beaux Arts kavramõnõ geleneksel Arts Libéraux ile karşõ karşõya getirir ve Arts Libéraux’yu 163

Charles Perrault, Parallèle des Anciens et des Modernes, 4 cilt (Paris, 1688-96). Beşinci diyalogda ele alõnan konular şunlardõr: Astronomi, coğrafya, denizcilik, matematik (geometri, cebir ve aritmetik), askerî bilimler, felsefe (mantõk, ahlâk, fizik, metafizik), tõp, müzik, bahçe düzenleme, degustasyon, araç yapõmõ, matbaacõlõk, silah yapõmõ, mühürler, havaî fişek. 164

Şiirdeki gruplama şöyledir [Parallèle (Paris, 1963), I: 173 v.d.]: Hitabet, şiir, resim, heykel, mimarlõk, bahçe düzeni, müzik. İkinci diyalogda da Perrault görsel sanatlarõ tekrar tekrar, bel art [güzel sanat] diye adlandõrdõğõ müzikle mukayese eder (ss. 146 ve 149). Querelle ile ilişkili bir başka yapõt François de Callière’in Histoire poëtique de la guerre nouvellement déclarée entre les anciens et les modernes’dir (Amsterdam, 1688; ilk basõm Paris, 1687) [Eskilerle modernler arasõnda ilan edilmiş bulunan savaşõn şiirsel tarihi]. Çoğunlukla şiir ve belâgat hakkõnda olmasõna rağmen bir bölümü (11. bölüm, s. 213 v.d.) resim, heykel ve müziğe ayrõlmõştõr. Anonim İngilizce çevirisinin başlõğõ yapõtõn bu özelliğini vurgular: Characters and Criticisms, upon the Ancient and Modern Orators, Poets, Painters, Musicians, Statuaries, and Other Arts and Sciences [Eski ve Modern Hatip, Şair, Ressam, Müzisyen, Heykeltõraşlarõn ve Diğer Sanat ve Bilimlerin Tasvir ve Eleştirisi] (Londra, 1705). Bkz. A. C. Guthkelch, “‘The Tale of a Tub Revers’d’ and ‘Characters and Criticisms upon the Ancient and Modern Orators, etc.’,” The Library, 3. seri, 4 (1913): 270-84. 165

“Si nous avons un avantage visible dans les Arts dont les secrets se peuvent calculer et mesurer, il n’y a que la seule impossibilité de convaincre les gens dans les choses de goût et de faintaisie, comme sont les beautez de la Poësie et de l’Eloquence qui empesche que nous ne soyons reconnus les maîtres dans ces deux Arts comme dans tous les autres” [Eğer, sõrlarõna hesap ve ölçüm yaparak ulaşõlabilen Sanat alanlarõnda gözle görülür avantaja sahipsek, sorun yalnõzca, Şiir ve Belâgatin güzellikleri konu edildiğinde görüldüğü gibi, insanlarõ beğeni ve hayal ile ilgili konularda ikna etmenin imkânsõzlõğõdõr. Bu durum, tüm diğerlerinin aksine, bu iki sanat alanõndaki ustalarõ belirlememizi engellemektedir] [Parallèle (Paris, 1693), I: önsöz]. “Les peintres, les Sculpteurs, les Chantres, les Poëtes / Tout ces hommes enfin en qui l’on voit regner / Un merveilleux sçavoir qu’un ne peut enseigner” [Ressamlar, Heykeltõraşlar, Şantörler, Şairler: Kõsacasõ tüm bu insanlarda, eğitimle verilemeyen şahane bir bilginin egemen olduğunu görürüz] (Le génie, Fontenelle’e koşuk name: Parallèle I: 195 v.d.). “Si j’avois bien prouvé, comme il est facile de le faire, que dans toutes les Sciences et dans tous les Arts dont les secrets se peuvent mesurer et calculer, nous l’emportons visiblement sur les Anciens; il n’y auroit que l’impossibilité de convaincre les esprits opiniastres dans les choses de goust et de fantaisie, comme sont la plupart des beautez de l’Eloquence et de la Poësie, qui pust empescher que les Modernes ne fussent reconnus les maistres dans ces deux arts comme dans tous les autres” [Eğer burada, sõrlarõ ölçüm ve hesaba elveren tüm Bilim ve Sanatlarda Eskilere açõkça üstün olduğumuzu kanõtlayabildiysem–ki bunu kanõtlamak kolaydõr; tek mesele, inatçõ kişileri, Belâgat ve Şiirin güzelliklerinin çoğunda söz konusu olduğu gibi, beğeni ve hayale ilişkin konularda ikna etmenin imkânsõzlõğõdõr. Bu da, tüm öteki sanatlarõn aksine, bu iki sanatõn ustalarõnõ Modernlerin tanõmasõnõ engellemektedir] (Parallèle I: 202). Ayrõca bkz. III: önsöz. Kitabõn sonuç bölümünde de (IV: 292 v.d.), Perrault şiir ile belâgati, Modernlerin üstünlüğü tezinin dõşõnda tutar. 32

reddeder.166 Ardõndan, söz konusu beyefendinin kendi beğeni ve ilgi alanlarõ doğrultusunda resmettiği sekiz “Güzel Sanat”õ sayõp betimler: Eloquence, Poésie, Musique, Architecture, Peinture, Sculpture, Optique, Méchanique [Belâgat, Şiir, Müzik, Mimarlõk, Resim, Heykel, Optik, Mekanik].167 Böylece on sekizinci yüzyõlõn eşiğinde modern Güzel Sanatlar sistemine çok yaklaşõlmõş fakat, optik ile mekaniğin bu listede varlõğõnõn açõkça gösterdiği gibi, o sisteme tam da erişilmemiş olur. Şemanõn dalgalanmalarõ, bize bu kadar doğal ve anlaşõlõr gelen kavrayõşõn ne kadar yavaş meydana geldiğini gösterir. VI On sekizinci yüzyõlõn ilk yarõsõnda amatörler, yazarlar ve filozoflar görsel sanat ve müzikle daha çok ilgilenir oldular. Çok sayõda amatör bu sanatlar üzerine yazmakla kalmadõ, birçok eleştirel risale de genel okur kitlesi için yazõldõ.168 Öte yanda bu sanatlarõ birbirleriyle ve şiirle mukayeseli olarak ele alan risaleler yazõldõ. Böylece modern güzel sanatlar sistemine ulaşõldõ.169 Sistemin, zaman içinde, etkili olmalarõna rağmen aslõnda ikinci derece önem sahibi yazarlarõn çalõşmalarõnda ve eleştirel risalelerde gördüğümüz gidip gelmeler, yapõp bozmalar sonucu ortaya çõkõşõ şunu düşündürüyor: Güzel sanatlar kavram ve sistemi Paris ve Londra’nõn kültürlü çevrelerinde geçen sohbet ve tartõşmalarla gelişip kristalize oldu; okuduğumuz yazõ ve risaleler bu sohbetlerle doğan düşünce atmosferini yansõtmaktadõr.170 Mektuplar, günce 166

“Apres avoir abandonnée cette division [yedi liberal sanat kategorisini], on a choisi entre les Arts qui méritent d’être aimés et cultivés par un honnête homme ceux qui se sont trouvée étre davantage du goût et du genie de celui qui les a fait peindre dans son cabinet” [Bu kategoriyi {yedi liberal sanat kategorisini} bir kenara bõraktõktan sonra, bir beyefendinin sevip geliştirmesine uygun olabilecek Sanatlar arasõnda, stüdyosunda bulunanlardan daha yüksek beğeni ve yetenek gerektirenleri seçtik] (s. 1 v.d.). 167

Belâgat, şiir ve müzik, üç görsel sanat gibi bir arada toplanmõştõr (s. 2).

168

Dresdner, Die Kunstkritik, s. 103 v.d.

169

Fontaine, Les doctrines d’art. Soreil, Introduction. W. Folkierski, Entre le classicisme et le romantisme: Etude sur l’esthétique et les esthéticiens du XVIIIe siècle (Krakow ve Paris, 1925). T. M. Mustoxidi, Histoire de l’Esthétique française, 1700-1900 (Paris, 1920). Müzik için ayrõca bkz. Ecorcheville, De Lulli à Rameau. Hugo Goldschmidt, Die Musikästhetik des 18. Jahrhunderts und ihre Beziehungen zu seinem Kunstschaffen (Zürih ve Leipzig, 1915). Bu araştõrmacõlar gerçi konuyla ilgili kaynaklarõn çoğunu ele alõrlar ama hiçbiri bizim burada üzerinde durduğumuz sorunla ilgili değildir. 170

“Tel livre qui marque une date n’apporte, à vrai dire, rien de nouveau sur le marché des idées, mais dit tout haut et avec ordre ce que beaucoup de gens pensent en détail et disent tout bas, sans s’arrêter 33

ve elit aktüel yayõnlar üzerinde yapõlacak bir araştõrmanõn aşağõdaki kõsa tarihçeyi tamamlayõcõ işlevi olacaktõr. Bizim burada sunduğumuz tarihçe daha iyi bilinen kaynaklarla sõnõrlõdõr. J. P. de Crousaz’nõn 1714’de yayõmlanan güzellik üzerine risalesi epey etkili olmuştur. Bu risalenin estetik üzerine yazõlmõş en eski Fransõz risalesi olduğu düşünülür.171 Gerçekten de, risalenin görsel sanatlar ve şiir üzerine söyleyecek çok sözü vardõr; ayrõca müziğe tüm bir bölüm ayrõlmõştõr. Güzelliği iyilikten ayõrarak felsefi analize tabi tutmayõ dener ve böylece eskilerin ve Rönesans Neoplatonistlerinin kavramlarõndan hareketle önemli bir adõm teşkil eder. Fakat yazarda bir sanat sistemi kavrayõşõ yoktur. Güzellik kavramõnõ fark gözetmeksizin matematik bilimlerine, ahlâki erdem ve davranõşlara olduğu gibi sanatlara da uygular. “Estetik” görüşünün akõşkanlõğõnõn göstergelerinden biri, kitabõn ikinci baskõsõna, dinde ve müzikte güzelliğe dair birer bölüm eklemiş olmasõdõr.172 De Crousaz’nõn risalesinden sonraki yõllarda sanatlar sorunu Académies des Inscriptions’nun tartõşmalarõnda öne çõkmõş görünür. Sonradan yayõmlanan Académie konferanslarõndan birkaçõ şiir, görsel sanatlar ve müzik arasõndaki yakõnlõğõ vurgular niteliktedir.173 Kuşkusuz, bu tartõşmalar Abbé Dubos’nun ilk olarak 1719’da yayõmlanan ve orijinal dilinde olduğu gibi çevirileriyle de yüzyõlõn ikinci yarõsõnda hâlâ birçok baskõsõ yapõlan önemli eserini etkilemiştir.174 Dubos’nun estetik ya da sanatsal à ce qui’ils disent” [Gerçeği söylemek gerekirse, bu tarihe ait bir kitap, fikir piyasasõna hiçbir katkõda bulunmaz; sadece, çoğu insanõn, üzerinde durmaksõzõn, ayrõntõsõyla düşünüp alçak sesle söylediğini yüksek sesle ve düzenli biçimde söyler] (Soreil, Introduction, s. 146). 171

Traité de Beau, 2 cilt (Amsterdam, 1724).

172

“Le dernier chapître où j’avois entrepris d’établir sur mes principes les fondemens de ce que la musique a de beau...on y en a substitué un autre. ...C’est celui de la beauté de la religion” [Son bölümde, savunduğum ilkeleri izleyerek müziğin güzelle ilişkisini temellendiremeye çalõştõm…burada, onun yerine bir başkasõnõ koyup…dinin güzelliğini ele alacağõm] (ikinci basõmõn önsözünden). Benim şahsen görmediğim birinci basõmdaki müzik tartõşmasõ için bkz. H. Goldschmidt, Musikästhetik, ss. 35-37. 173

1709’da verdiği bir konferansta Abbé Fraguier şiir ile resmi hazza yönelik sanatlar olarak betimler [Histoire de l’Académie Royale des Inscriptions et Belles Lettres... (1736), I: 75 v.d.]. 1710’dan önce sunulan Deffense de la Poësie’de Abbé Massieu, “ceux [sanatlar] qui tendent à polir l’esprit” [ruhu inceltme eğiliminde olan sanatlar] (belâgat, şiir, tarih, gramer); “ceux qui ont pour but un délassement et un plaisir honneste” [ereği ruha haz vererek hoşça vakit geçirtmek olan sanatlar] (resim, heykel, müzik, dans); “ceux qui sont les plus nécessaires à la vie” [hayatta en gerekli olan sanatlar] (tarõm, denizcilik, mimarlõk) [Mémoires de littérature tirez de l’Académie Royale des Inscriptions (1736), II: 185 v.d.]. 1721’de sunduğu bir tebliğde Louis Racine şiiri öteki beaux arts ile ilişkilendirir [Mémoires (1729), V: 326]. 1719 konferansõnda Fraguier resim, müzik ve şiiri taklit biçimleri olarak ele alõr [Mémoires (1729), VI: 265 v.d.]. İlgili konularda daha pek çok konferans metni mevcuttur.

34

düşünce tarihindeki önemi genellikle kabul edilir. Dubos yalnõz şiir ile resim arasõndaki analojileri benimsemekle kalmaz, farklõlõklarõnõ da tartõşõr. Son derece önemli bir nokta da şudur: Kendinden önce gelenlerin aksine, Dubos’yu ilgilendiren hangi sanatõn ötekine üstün olduğu değildir. Yapõtõ ayrõca, erken—ama ilk olmayan—bir amatör yazarõn resim üzerine çalõşmasõ olarak da önem taşõr. Resim ve şiir konularõnda eğitimli okur ya da izleyicinin profesyonel sanatçõdan daha iyi karar verebileceği görüşü ise karakteristiktir.175 Beaux arts terimini gerçi o icat etmemiştir; terimi görsel sanatlar alanõ dõşõnda ilk kullanan da o değildir. Fakat şiirin de beaux arts’a dahil olduğu görüşünü popülerleştirmiştir.176 “Deha”ya veya yeteneğe dayanan sanatlarla bilgi birikimine dayanan sanatlar arasõnda oldukça kesin ayrõm yapar.177 Bu bağlamda Querelle des Anciens et des Modernes’in “Modernlerinin” ve özellikle Perrault’nun projesinin devamõ olduğu belirtilmiştir.178 Wotton ve Addison gibi İngiliz yazarlarõna âşinalõğõ da dikkat çekicidir.179 Son olarak da, her ne kadar yapõtõn başlõğõ yalnõz şiir ve resimden söz etse de, resme bağlõ olarak öteki görsel sanatlardan, özellikle heykel ve gravürden de bol bol bahseder.180 Müzikten öyle sõk bahseder ki,181 İngilizce çevirmeni 174

Réflexions critiques sur la poësie et sur la peinture, 4. basõm, 3 cilt (Paris, 1740). A. Lombard, L’Abbé Du Bos: Un initiateur de la pensée moderne (1670-1742) (tez, Paris, 1913). Aynõ yazar, La Querelle des anciens et des modernes: l’abbé du Bos (Neuchatel, 1908). Aug. Morel, Etude sur l’Abbé Dubos (Paris, 1850). Marcel Braunschvig, L’Abbé DuBos renovateur de la critique au XVIIIe siècle (tez, Paris ve Toulouse, 1904). P. Peteut, Jean-Baptiste Dubos (tez, Bern, 1902). E. Teuber, “Die Kunstphilosophie des Abbé Dubos,” Zeitschrift für Ästhetik und allgemeine Kunstwissenschaft 17 (1924): 361-410. H. Trouchon, Romantisme et Préromantisme (Paris, 1930), s. 128 v.d. 175

II: 323 v.d.

176

I: 4; II: 131.

177

“Qu’il est des professions où le succès dépend plus de génie que du secours que l’art peut donner, et d’autres où le succès dépend plus du secours qu’on tire de l’art que du génie. On ne doit pas inferer qu’un siècle surpasse un autre siècle dans les professions du premier genre, parce qu’il le surpasse dans les professions du second genre” [Başarõnõn, bilgi ve eğitimden çok dehaya dayandõğõ meslekler vardõr; öte yanda, bazõ mesleklerde başarõ dehadan çok bilgiden kaynaklanõr. İkinci grup meslekte bir yüzyõl başka bir yüzyõldan üstün diye ilk gruptakilerde de o yüzyõlõn ötekine üstün olduğunu düşünmek yanlõş olur]. Eskiler şiir, tarih ve belâgatte üstündü, fakat fizik, botanik, coğrafya ve astronomi, anatomi ve denizcilikte gerimizde kaldõlar. İlerlemenin, ‘birtakõm insanlarõn bu mesleklerin ulaşmõş bulunduklarõ mükemmeliyet ortamõnda kariyerlerine başlamalarõndan çok, yaratma yetisine ve doğal dehaya sahip olanlarõn bu yeteneklerini kullanmalarõyla’ [“plus du talent d’inventer et du génie naturel de celui qui les exerce que de l’état de perfection où ce professions se trouvent, lorsque l’homme qui les exerce fournit sa carrière”] kaydedildiği alanlar arasõnda Dubos resim, şiir, askerî strateji, müzik, belâgat ve tõbbõ sayar (II: 558 v.d.). 178

Lombard, La querelle. Aynõ yazar, L’Abbé Du Bos, s. 183 v.d.

179

Lombard, L’Abbé Du Bos, s. 189 v.d. ve s. 212.

35

bu sanatõ kitabõn başlõğõna dahil etmiştir.182 Fakat Dubos düşünce zenginliği açõsõndan ne kadar ilginçse, konularõ sunuşu ve düzenlemesi açõlarõndan sistematiklikten o kadar uzaktõr. Şiir ve resim dõşõnda, sanatlarõn tam bir listesini vermez; sanatlarõ öteki alan ve mesleklerden tutarlõ biçimde ayõrmaz.183 Voltaire, Temple du Goût (1733) adlõ yapõtõnda birkaç güzel sanatõ birbiriyle ilişkilendirir, ama bunu, sarih bir sistem görüşü olmadõğõnõ veya olamadõğõnõ gösterircesine enformel ve muğlak tarzda gerçekleştirir.184 Ele aldõğõmõz sorunun tarihi açõsõndan Père André’nin, epey etkili olan Güzel Üzerine Deneme’si (1741) çok daha önemlidir.185 Her ne kadar Descartes’a bir estetik görüş atfedecek kadar yoğunlaşmasa da, Père André’nin kartezyen yönelimi dikkate değerdir.186 Yapõtõn başlõca bölümleri, doğa ile görsel sanatlarõ kapsayan, görünen güzelliği, ahlâki güzelliği, ruhun yapõtlarõnõn güzelliğini (ki bundan şiir ve belâgati kasteder), son olarak da müzikte güzelliği ele alõr.187 Böylece André, bir sanat sistemine Crousaz ya da Dubos’dan daha çok yaklaşmõş olur. Fakat risalesinde sanatlar hâlâ ahlâk meselesiyle iç içedir ve sanat alanõnkinden daha kapsamlõ bir güzellik anlayõşõna tabidir. Güzel sanatlar sistemine götüren belirleyici adõmõ, Les beaux arts réduits à un même principe (1746) adlõ risalesiyle Abbé Batteux atmõştõr.188 Sisteminin birçok 180

I: 393, 481. II: 157 v.d., 177, 195, 224, 226, 228 v.d.

181

I: 435 v.d., 455. “Les premiers principes de la musique sont donc les mêmes que ceux de la poësie et de la peinture. Ainsi que la poësie et la peinture, la musique est une initiation” [Müziğin temel ilkeleri, dolayõsõyla, şiir ve resmin ilkelerinin aynõsõdõr. Şiir ve resim gibi müzik de bir inisiyasyondur.] Antikitede tiyatro konusuna ayrõlmõş üçüncü cilt müzik ve dansõ ayrõntõsõyla ele alõr. 182

Critical Reflections on Poetry, Painting and Music, çev. Thomas Nugent (Londra, 1748). Örneğin bir yerde gramercilerle ressam, heykeltõraş, şair, tarihçi ve hatipleri bir araya koyar (II: 235). Bir diğer örnek için bkz. yukarõda, n.177. 183

184

“Nous trouvâmes un homme entouré de peintres, d’architectes, de sculpteurs, de doreurs, de faux connoisseurs, de flateurs” [bir adam ki çevresi ressam, mimar, heykeltõraş, varakçõ, sahte sanatsever ve yardakçõ dolu] [Voltaire, Le Temple du Goût, yay. haz. E. Carcassone (Paris, 1938), s. 66]. “On y passe facilement, / De la musique à la peinture, / De la physique au sentiment, / Du tragique au simple agrément, / De la danse à l’architecture” [Orada kolaylõkla müzikten resme, fizyolojiden duyguya, tragedyadan eğlenceye, dansdan mimariye geçiş yapõlõr] (Le Temple, s. 84). 185

Essai sur le Beau (Amsterdam, 1759; ilk basõm 1741). Bkz. E. Krantz, Essai sur l’esthétique de Descartes... (Paris, 1882), s. 311 v.d. 186

Krantz, Essai sur l’esthétique de Descartes, s. 311 v.d.

187

“Beau visible; beau dans les moeurs; beau dans les pièces de l’esprit; beau musical” [görünen güzel; ahlâkta güzellik; ruhun yapõtlarõndaki güzellik; müzikal güzellik] (s. 1).

36

öğesinin kendinden önce gelen yazarlardan kaynaklandõğõ doğrudur. Ama doğrudan bu konuya adanmõş bir risalede, ilk defa açõk seçik bir güzel sanatlar sistemini anlatanõn o olduğunu da göz ardõ edemeyiz. Tek başõna bu gerçek bile Batteux’nün orijinalliğini doğruladõğõ gibi Fransa’da ve başka ülkelerde, özellikle Almanya’da, gösterdiği olağanüstü etkiyi de açõklar.189 Batteux modern güzel sanatlar sistemini hemen hemen bugünkü şekliyle ifade etmiştir; ondan önce gelen yazarlar ise bu ifadeyi sadece hazõrlamõştõ. Önsözünde belirttiği gibi, Aristoteles ve Horatius’un poetikasõndan yola çõkõp, bu yazarlarõn ilkelerini şiirden resme ve öteki sanatlara aktarõr.190 Kitabõn ilk bölümünde sanatlarõn net bir sõnõflandõrmasõnõ yapar. Hazza yönelik olan güzel sanatlarõ mekanik sanatlardan ayõrõr ve güzel sanatlarõ, müzik, şiir, resim, heykel ve dans olarak sõralar.191 Haz ile fayda ereklerini birleştiren bir üçüncü kategori ekleyip belâgat ile mimarlõğõ bu sõnõfa sokar. Risalenin orta bölümünde Batteux, “güzel tabiatõn taklidi”nin tüm sanatlarõn ortak ilkesi olduğunu göstermeye çalõşõr ve bölümü, tiyatronun tüm diğer sanatlarõn birleşiminden oluştuğu teziyle noktalar. On sekizinci yüzyõl sonlarõnõn Alman eleştirmenleri ve bu kültürün günümüzdeki tarihçileri Batteux’yü taklide dayanan kuramõ nedeniyle eleştirmiş, kendilerinin doğal karşõladõğõ ve sadece Batteuxnünkinden farklõ ilkelere dayandõrmak için uğraştõklarõ sanat sistemini ilk kez ifade eden yazar olduğunu çoğunlukla anlamamõşlardõr. Ayrõca, o çok yerilen taklit ilkesinin Batteux gibi, yüzeyde de olsa eskilerin otoritesini çağrõştõrmak isteyen klasisist bir eleştirmenin güzel sanatlarõ bir araya toplamada kullanabileceği yegâne ölçüt olduğunu görmemişlerdir. Zira “taklit sanatlarõ,” “güzel sanatlar”õn antikitede tek otantik 188

Les beaux arts réduits à un même principe, yeni bas. (Paris, 1747; ilk basõm 1746). Bkz. M. Schenker, Charles Batteux und seine Nachahmungstheorie in Deutschland (Leipzig, 1909). Eberhard Freiherr von Danckelman, Charles Batteux (tez, Rostock, 1902). 189

Trouchon, Romantisme et Préromantisme. Schenker, Charles Batteux. Batteux’ye dayanan bir İngilizce risale için aşağõya bkz. 190

“Le principe de l’imitation que le philosophe grec [Aristoteles] établit pour les beaux arts, m’avoit frappé. J’en avois senti la justesse pour la peinture qui est un poesie muette...” [Yunanlõ filozofun {Aristoteles’in} güzel sanatlar için kurduğu taklit ilkesi dikkatimi çekti. Bunun özellikle, sessiz şiir olan resim için çok uygun olduğunu düşündüm.] (s. VIII). “J’allai plus loin: j’essayai d’appliquer le même principe à la musique et à l’art de geste” [Ben daha da ileri gidip aynõ ilkeyi müziğe ve bedenle hareket sanatõna uygulamayõ deneyeceğim] (s. VIII v.d.). Ayrõca, güzel sanatlarõn birliği tezi için Cicero, Şair Archias Savunmasõ. Pro A. Licino Archia oratio’yu da alõntõlar. 191

“Les autres ont pour objet le plaisir...on les appelle les beaux arts par excellence. Tels sont la musique, poésie, la peinture, la sculpture et l’art du geste ou la danse” [Ötekilerin ereği hazdõr…bunlar, güzel sanatlarõn en mükemmel tezahürüdür. Müzik, şiir, resim, heykel ve performans sanatõ ya da dans bu türdendir] (s. 6). 37

modeliydi; ve taklit ilkesi ancak “güzel sanatlar” kategorisi iyice yerleşip antikitenin bu ilkesine artõk ihtiyaç duyulmadõğõ noktada sistem dõşõ bõrakõlabilirdi. Diderot’nun Batteux’yü eleştirisi gereğinden fazla vurgulanmõştõr. Diderot’nun eleştirdiği ne Batteux’nün kullandõğõ ilkeydi ne de ilkenin kurmada kullanõldõğõ sanat sistemi. Daha çok Batteux’nün ilkeyi tanõmlama ve uygulama şekliydi. Gerçekte Diderot ve Encyclopédie’nin öteki yazarlarõ Batteux’nün güzel sanatlar sistemine sadõk kaldõlar. Ona son rötuşlarõ kondurup Fransa’da olduğu gibi öteki Avrupa ülkelerinde de geçerlilik kazanmasõnõ sağladõlar. Encyclopédie için yazdõğõ ‘beğeni’ makalesinde Montesquieu güzel sanatlar diye bir kategoriyi varsayar.192 Müzik ile görsel sanatlar ilgi alanõ dahilinde bulunan ve Shaftesbury, Addison, Hutcheson gibi İngiliz yazarlarõna da âşina olan Diderot, Batteux’yü Lettre sur les Sourds et Muets (1751) adlõ yazõsõnda eleştirir. Diderot burada, şiir, resim ve müziğin daha iyi ve ayrõntõlõ mukayese edilmesini, aynõ konuyu ele alõrken bile bu sanatlarõn yaklaşõmlarõnõ ister istemez etkileyecek olan, ifade tarzlarõndaki farklarõn incelenmesini talep eder.193 Encyclopédie’ye yazdõğõ Arts makalesinde güzel sanatlardan söz bile etmeyip, geleneksel liberal ve mekanik sanatlar ayrõmõnõ kullanõrken mekanik sanatlarõn önemini vurgular.194 Güzellik üzerine makalesinde güzel sanatlarõ tartõşõrken Crousaz ile 192

Essai sur le goût [Oeuvres complètes de Montesquieu, yay. haz. E. Laboulaye (Paris, 1879), VII: 116]: “La poésie, la peinture, la sculpture, l’architecture, la musique, la danse, les différentes sortes de jeux, enfin les ouvrages de la nature et de l’art peuvent lui [ruha] donner du plaisir...” [Şiir, resim, heykel, mimarlõk, müzik, dans, performans, oyunun değişik türleri ve son olarak doğa ve sanat yapõtlarõ {ruha} haz verme erkindedir]. Bkz. Edwin P. Dargan, The Aesthetic Doctrine of Montesquieu (tez, Johns Hopkins University, Baltimore, 1907), s. 21. 193

Oeuvres complètes de Diderot, yay. haz. J. Assézat (1875), I: 343 v.d. Önsöz Batteux’ye hitaben yazõlmõştõr (Lettre à l’auteur des Beaux-arts réduits à un même principe, s. 347). Risalenin sonuna doğru Diderot eleştirisini şöyle özetler: “Mais rassembler les beautés communes de la poésie, de la peinture et de la musique; en montrer les analogies; expliquer comment le poète, le peintre et le musicien rendent le même image...c’est ce qui reste à faire, et ce que je vous conseille d’ajouter à vos Beaux-arts réduits à un même principe. Ne manquez pas non plus de mettre à la tête de cet ouvrage un chapître sur ce que c’est que la belle nature, car je trouve des gens qui me soutiennent que, faute de l’une de ces choses, votre traité reste sans fondement; et que, faute de l’autre, il manque d’application” [Fakat şiir, resim ve müziğin paylaştõğõ güzellikleri sayõp, aralarõndaki analojik bağlarõ kanõtlamak; şair, ressam ve müzisyenin nasõl aynõ imgeyi ürettiğini açõklamak…şimdi sõra bunda, ve Beaux-arts réduits à un même principe’inize bu konularõ eklemenizi salõk veririm. Ayrõca, bu eserin başõna doğal güzelliğin ne olduğu konusunda bir bölüm eklemeyi de ihmal etmeyiniz, zira böyle bir bölümün eksikliğinden ötürü risalenizin temelsiz olduğunu ileri sürenler var. Öteki sorun nedeniyle de uygulama yönünün eksik olduğunu düşünüyorlar] (s. 385). Diderot’nun estetik doktrini üzerine, bkz. Werner Leo, Diderot als Kunstphilosoph (tez, Erlangen, 1918). R. Loyalty Cru, Diderot as a Disciple of English Thought (New York, 1913), s. 395 v.d. 194

Encyclopédie ou Dictionnaire Raisonné des sciences, des arts et des métiers (Paris, 1751), I:

713 v.d. 38

Hutcheson’dan söz eder; André ile Batteux’ye sõnõrlõ da olsa iltifat eder: Bu iki yazarõn yapõtlarõnõn kendi kategorilerinde en iyisi olduğunu söyleyip Batteux’yü yalnõzca “güzel tabiat” kavramõnõ daha açõk ve belirgin biçimde tanõmlamadõğõ için eleştirir.195 Daha da ilginci, D’Alembert’in ünlü Discours préliminaire’idir. Sözde Francis Bacon’da temellenen bilgi sõnõflandõrmasõnda D’Alembert, doğal bilimleri ve gramer, belâgat, tarih gibi alanlarõ dahil ettiği felsefeyi, “taklide dayanan bilgi”den ayõrdõğõnõ beyan eder. Taklide dayanan gruba resmi, heykeli, mimarlõk, şiir ve müziği koyar.196 Liberal ve mekanik sanatlar arasõndaki eski ayrõmõ eleştirir; ardõndan liberal sanatlarõ, ereği haz olan güzel sanatlar, ve gramer, mantõk, ahlâk gibi daha gerekli ve faydalõ liberal sanatlar olmak üzere ikiye ayõrõr.197 Sonuçta tüm bilgiyi felsefe, tarih ve güzel sanatlar olmak üzere üçe böler.198 Bu yaklaşõm hâlâ bazõ dalgalanmalar ve eski nosyonlarõn izlerini sergilemekle birlikte modern güzel sanatlar sistemini nihaî şekliyle ifade eder; fakat aynõ zamanda bu sistemin nereden geldiğini de gösterir. Bilginin üçe ayrõlmasõ Francis Bacon’õ izler. Ancak, Bacon yalnõz şiirden söz etmişken D’Alembert beş güzel sanat sõralar. D’Alembert, eleştirdiği eski liberal sanatlar kavramõnõn yerini yeni güzel sanatlar kavramõna bõrakmakta olduğunun farkõndadõr ve güzel sanatlarõ 195

“Son [Père André’nin] Essai sur le beau est le système le plus suivi, le plus étendu et le mieux lié que je connaisse. J’oserais assurer qu’il est dans son genre ce que le Traité des Beaux Arts réduits à un seul principe est dans le sien. Ce sont deux bons ouvrages auxquelles il n’a manqué qu’un chapître pour être excellents... M. l’abbé Batteux rappelle tous les principes des beaux-arts à l’imitation de la belle nature; mais il ne nous apprend point ce que c’est que la belle nature” [(Père André’nin) Essai sur le beau’su, bildiğim en çok izlenen, en çok dikkat edilen ve en sağlam temellere oturmuş sistemdir. Hattâ, şunu bile iddia edebilirim: Traité des Beaux Arts réduits à un seul principe kendi alanõnda neyse bu risale alanõnda odur. Her ikisi de, mükemmele erişmek için birer bölümden başka bir eksiği olmayan sağlam eserlerdir… M. l’abbé Batteux, güzel sanatlarõn tüm ilkelerini, güzel tabiatõn taklidine iade ediyor. Fakat güzel tabiatõn ne olduğuna dair hiçbir şey söylemiyor] [Diderot, Oeuvres (1876), X: 17]. Encyclopédie 2 (1751): 169 v.d. Batteux’nün benzeri bir eleştirisi için bkz. Lettre sur les sourds, yukarõda n.193. 196

“Des connaissances qui consistent dans l’imitation” [taklitten oluşan bilgi alanlarõ] [D’Alembert, Oeuvres (Paris, 1853), s. 99 v.d.]. Encyclopédie (1751), I: 1 v.d. 197

“Parmi les arts libéraux qu’on a réduit à des principes, ceux qui se proposent l’imitation de la nature ont été appelés beaux-arts, parce qu’ils ont principalement l’agrément pour objet. Mais ce n’est pas la seule chose qui les distingue des arts libéraux plus n’cessaires ou plus utiles, comme la grammaire, la logique ou la morale” [Ana prensiplere indirgediğimiz liberal sanatlar arasõnda ereği doğanõn taklidi olanlara güzel sanatlar adõ verilir, çünkü bunlarda asõl olan nesneyle uyumdur. Fakat bu özellik, bu sanatlarõ, gramer, mantõk ya da etik gibi, daha gerekli veya daha faydalõ liberal sanatlardan ayõran tek özellik değildir] (s. 105). 198

“La peinture, la sculpture, l’architecture, la poésie, la musique et leurs différentes divisions composent la troisième distribution générale, qui naît de l’imagination, et dont les parties sont comprises sous le nom de beaux-arts” [Resim, heykel, mimarlõk, şiir, müzik ve bunlarõn alt bölümleri, hayal gücünden doğan ve her birimi güzel sanat diye adlandõrõlan üçüncü genel grubu oluşturur] (s. 117).

39

liberal sanatlarõn alt bölümü sayarak uzlaşmayõ hedeflemektedir. Böylece yakõnda yok olacak olan liberal sanatlardan son bir iz bõrakõr. Nihayet, Batteux’ye ne derece yaslandõğõnõ, kullandõğõ bazõ ifadelerde ve taklit ilkesini ele alõşõnda ortaya koyar. Öte yanda Batteux’den ve klasik gelenekten farklõ olarak mimarlõğõ taklit sanatlarõna dahil ederek, Batteux’nün sistemini modern güzel sanatlar şemasõndan farklõlaştõran son öğeyi de düzeltmiş olur. Kõsaca diyebiliriz ki, Encyclopédie ve özellikle ünlü önsözü, güzel sanatlar sistemini Batteux’yü izleyerek kodlamõş, ama Batteux’nün ötesinde, kendi prestij ve otoritesi sayesinde tüm Avrupa’da bu sisteme mümkün olan en geniş geçerliliği sağlamõştõr. Yüzyõlõn ortasõndan ve Encyclopédie’nin yayõmlanmasõndan sonra bir süre Fransa’da güzel sanatlar üzerine spekülasyon pek temelli değişim geçirmemiş gibidir. Lacombe’un mimarlõk, heykel, resim, gravür, şiir ve müziği kapsamõna alan Portatif Güzel Sanatlar Sözlüğü ve benzeri yapõtlarla kavram yaygõnlaşõp oturur.199 Beaux Arts terimi ve yeni anlamõyla Art sözcüğü, o zamana kadar bu kelimeleri tanõmayan Fransõzca sözlüklere girer. Var olan akademilerden bazõlarõnõ Académies des Beaux Arts çatõsõ altõnda toplayan İhtilâl yeni terime kurumsal boyut katar.200 Sonralarõ, Almanyadaki estetik konusundaki gelişmeler Fransõz felsefe ve edebiyatõnõ da etkiler. 1781’de İsviçre’de yayõmlanan Encyclopédie’nin ikinci baskõsõna, estetik üzerine bir makale eklenir.201 Bunun yanõ sõra, ilk baskõda yer alan Art makalesine bir Güzel 199

Jacques Lacombe, Dictionnaire portatif des Beaux-Arts ou Abrégé de ce qui concerne l’architecture, la sculpture, la peinture, la gravure, la poésie et la musique, avec la définition de ces arts, l’explication des termes et des choses qui leur appartiennent, yeni bas. (Paris, 1753; ilk basõm 1752). Önsöz, “Le goût que le public témoigne pour les Beaux-Arts”dan [Halkõn Güzel Sanatlardan aldõğõ tat] ve “la nécessité d’un livre qui renferme les Recherches et les Connoissances d’un amateur”den [bir amatörün araştõrma ve bilgisini içeren bir kitabõn gerekliliği] söz eder (s. III). Pierre Estève, L’esprit des Beaux Arts, 2 cilt (Paris, 1753). P.-J.-B. Nougaret, Anecdotes des Beaux Arts, contenant tout ce que la peinture, la Sculpture, la Gravure, l’Architecture, la Littérature, la Musique, etc. et la vie des artistes offrent de plus curieux et de plus piquant, 3 cilt (Paris, 1776-80; yapõt aslõnda yalnõzca görsel sanatlarõ kapsar). 200

Aucoc, L’Institut de France, ss. 6-7. 1795’de tesis edilen Institut’nün edebiyat ve güzel sanatlar bölümü şu alanlarõ kapsõyordu: grammaire, langues anciennes, poésie, antiquité et monuments, peinture, sculpture, architecture, musique, déclamation [gramer, eski diller, şiir, antikite ve anõtlar, resim, heykel, mimarlõk, müzik, hitabet]. 201

Encyclopédie (Bern ve Lozan), 13: 84-86: “Esthétique...terme nouveau, inventé pour désigner une science qui n’a été réduite en forme que depuis peu d’années. C’est la philosophie des beaux-arts” [Yeni bir terim olan...estetik, ancak son birkaç yõldõr şekillenmeye başlayan bir bilimi adlandõrmak üzere ortaya atõlmõştõr. Bu bilim, güzel sanatlar felsefesidir] [Aristoteles’de böyle bir kuram yoktu.] “M. Dubos est, si je ne me trompe, le premier d’entre les modernes qui ait entrepris de déduire d’un principe général la théorie des beaux-arts, et d’en démontrer les règles... . Feu M. Baumgarten...est le premier qui ait hasardé de créer sur des principes philosophiques la science générale des beaux-arts, à laquelle il a donné 40

Sanatlar bölümü eklenir.202 On dokuzuncu yüzyõlõn başlarõnda ise, Kant ile on sekizinci yüzyõlõn İskoç düşünürlerini ve Platon, Proklos ile öteki klasik kaynaklarda bulunduğuna inandõğõ fikirleri izleyen Victor Cousin, felsefi sistemini İyi, Doğru ve Güzel’den oluşan üç kavram üzerine oturtacaktõr. Cousin Güzel’den sanat ve estetiği anlõyordu.203 Cousin’nin on dokuzuncu yüzyõlõn sonlarõna doğru güçlenen itibarõ bu üçlüyü modern değer kuramõna yerleştirmede ve estetiğin felsefi disiplinler arasõndaki yerini pekiştirmede son derece etkili oldu. Ayrõca birçok düşünür ve filozofun bazõ antikite ve ortaçağ nosyonlarõnõ bu üçlü açõsõndan yorumlamasõna yol açtõ. O nosyonlar Cousin’in üçlüsüne yüzeyde benzemekle birlikte hakikatte çok farklõ anlam ve bağlamlardan geliyordu. Cousin’nin doktrini filozof ve tarihçiler arasõnda yaygõnlaşõrken öte yanda Fransõz edebiyat ile eleştirisi uzun süredir Romantizmin güçlü etkisini hissetmekteydi. Bu etkiyle, sanata ve yorumuna ilişkin, artõk on sekizinci yüzyõlõn tartõşmalarõyla ilgisi kalmamõş modern sorun ve kuramlar geliştiriyor, yeni, çağdaş eğilimlere zemin hazõrlõyordu. VII On sekizinci yüzyõldaki Fransõz gelişmesinin ardõndan şimdi de İngilteredeki sanatsal düşünce tarihine göz atacağõz.204 İngiliz yazarlarõ on yedinci yüzyõlõn sonuna

le nom d’esthétique” [Yanõlmõyorsam M. Dubos, modernler arasõnda güzel sanatlar kuramõnõ tek bir genel ilkeye indirgemeye ve bunun kurallarõnõ göstermeye çalõşmõş ilk yazardõr… . M. Baumgarten ise ilk defa genel güzel sanatlar bilimini felsefi ilkeler üzerine kurma girişiminde bulunandõr. Bu genel güzel sanatlar bilimine estetik adõnõ vermiştir]. 202

Encyclopédie (1781), 3: 484 v.d.

203

V. Cousin, Du Vrai, du Beau et du Bien, 1817-1818’de verilmiş derslerden 29. basõm (Paris, 1904; ilk basõm 1836). Bkz. P. Janet, Victor Cousin et son oeuvre (Paris, 1885). E. Krantz [Essai sur l’esthétique de Descartes (Paris, 1882), s. 312 v.d.], Cousin’in, felsefi sisteminde estetiğe ve güzelliğe yer ayõran ilk Fransõz düşünürü olduğunu söyler. 204

James E. Tobin, Eighteenth Century English Literature and Its Cultural Background: A Bibliography (New York, 1939), ss. 11-16; 27-33. John W. Draper, Eighteenth Century English Aesthetics: A Bibliography (Heidelberg, 1931). B. Sprague Allen, Tides of English Taste (1619-1800), 2 cilt (Cambridge, Mass., 1937). F. Mirabent, La estética inglesa del siglo XVIII (Barcelona, 1927). Karl L. F. Thielke, Literatur- und Kunstkritik in ihren Wechselbeziehungen: Ein Beitrag zur englischen Ästhetik des 18. Jahrhunderts (Halle, 1935). John W. Draper, “Aristotelian ‘Mimesis’ in Eighteenth Century England,” Publication of the Modern Language Association 36 (1921): 372-400; “Poetry and Music in Eighteenth Century Aesthetics,” Englische Studien 67 (1932-33): 70-85. J. G. Robertson, Studies in the Genesis of Romantic Theory in the Eighteenth Century (Cambridge, 1923), s. 235 v.d. Elizabeth W. Manwaring, Italian Landscape in Eighteenth Century England (New York, 1925), s. 14 v.d. Herbert M. 41

kadar, hattâ daha da uzun bir süre, Fransõzlardan son derece etkilendiler. Fakat on sekizinci yüzyõl zarfõnda kendi önemli katkõlarõnõ üretip başta Fransa ve Almanya olmak üzere kõtanõn düşünce hayatõna tesir ettiler. Şiir dõşõndaki sanatlara ilgi on yedinci yüzyõlõn İngiliz yazõnõnda yavaş gelişmişti. Ansiklopedik nitelikte yapõtlar güzel sanatlardaki işlev farklõlõğõnõn pek ayõrdõnda değildi.205 Rönesansõn amatör geleneğini devam ettiren Henry Peacham ise desen üzerine risale yazmakla kalmõyor, resim, müzik ve şiirle ilgilenmenin, klasikleri okumanõn, sikke, antika eşya ve ilginç doğal nesneler toplamanõn mükemmel beyefendinin eğitiminde vazgeçilmez olduğunu düşünüyordu.206 Mükemmel virtuoso John Evelyn bilime de sanata duyduğu merakõ duyuyordu.207 Royal Society virtuoso’larõnõn çalõşmalarõ ise kõsa sürede sanatlarla bilimlerin ayrõşmasõna yol açtõ.208 Kõsmen de olsa on yedinci yüzyõlda doğal bilimlerin bağõmsõzlaşmasõyla ortaya çõkan Querelle, Fransa’dan İngiltere’ye geçti. İngiltere’de Modernlerin görüşlerini temsil eden en önemli risale, sistematik biçimde tüm insani sanat ve faaliyetleri tartõşmayõ amaçlayan ve Perrault gibi, antikiteden bu yana ilerleme gösteren bilimlerle böyle bir ilerlemeyi göstermeyen sanatlar arasõndaki farkõ vurgulayan Wotton risalesiydi.209 Querelle’le ilintili Fransõz yapõtlarõndan birinin, Sallière’in History of the Schüller, “Literature and Music as Sister Arts: An Aspect of Aesthetic Theory in Eighteenth-Century Britain,” Philological Quarterly 26 (1947): 193-205. 205

George Hakewill [An Apologie or Declaration of the Power and Providence of God in the Government of the World..., 3. basõm (Oxford, 1635)], eskilerle modernleri sanat ve bilim temelinde karşõlaştõrõr ve şiiri tarih ile askerî sanat arasõna (s. 278 v.d.), mimarlõk ile resmi felsefe ile denizciliğin arasõna (s. 303 v.d.) koyar; heykel ile müziği ise ele almaz. 206

Bkz. yukarõda, n.110.

207

The Literary Remains of John Evelyn, yay. haz. W. Upcott (Londra, 1834).

208

James A. H. Murray, A New English Dictionary on Historical Principles, 10. cilt, 2. kõsõm (Oxford, 1928), s. 240 v.d. “Virtuoso” için verilen bazõ on yedinci yüzyõl pasajlarõ bilime duyulan merakõ da içerir. Terimin salt sanata duyulan ilgiye indirgendiği Shaftesbury’de açõkça görülür. Bkz. Manwaring, Italian Landscape in Eighteenth Century England, s. 25. 209

William Wotton, Reflections upon Ancient and Modern Learning, 3. basõm (Londra, 1705). “…of these particulars there are two sorts: one, of those wherein the greatest part of those learned men who have compared Ancient and Modern Performances, either give up the cause to the Ancients quite, or think, at least, that the Moderns have not gone beyond them. The other of those, where the Advocates for the Moderns think the case so clear on their side, that they wonder how any man can dispute it with them. Poesie, Oratory, Architecture, Painting, and Statuary, are of the first sort; Natural History, Physiology, and Mathematics, with all their Dependencies, are of the second” […bunlar iki türdür: Eskilerle Modernlerin Performansõnõ mukayese eden âlimlerin büyük çoğunluğu ya Eskilerin üstünlüğünü savunur, ya da, en azõndan, Modernlerin Eskilerin ötesine geçemediğini düşünür. Öteki türle ilgili olarak Modernlerin üstünlüğünü savunanlar kendilerini öyle haklõ görürler ki bunun niçin tartõşma konusu edildiğini bile anlamazlar. Şiir, Hitabet, Mimarlõk, Resim ve Heykel birinci türdendir; Doğal Tarih, 42

War of the Ancients and Moderns’õn İngilizce çevirisi 1705 gibi geç bir tarihte yayõmlandõ. Fakat başlõğõ, güzel sanatlar arasõnda bağlantõ algõsõnõn gelişmekte olduğunu ifade ediyordu.210 On yedinci yüzyõl sona ermeden Dryden, Du Fresnoy’nõn resim üzerine risalesini De Piles’in yorumuyla birlikte tercüme etmiş, çeviriye önsöz olarak, bu nosyonu İngiltere’de popülerleştirecek olan, Resim ile Şiir Paralelliği üzerine makalesini eklemişti.211 Dryden’õn çevirisi üzerine yayõmladõğõ notlarda görüldüğü gibi, Sir Joshua Reynolds hâlâ konuyla ilgilenebiliyordu.212 On sekizinci yüzyõlõn başlarõnda Jonathan Richardson resmi liberal sanat olarak övüyor,213 poetika üzerine yazdõğõ bazõ eleştirel risalelerde John Dennis şiir, resim ve müzik arasõndaki yakõnlõğõ vurguluyordu.214

Fiziyoloji ve Matematik ile bunlarõn tüm alt gruplarõ ikinci türdendir] (2. bölümün sonu, s. 18). “The generality of the learned have given the Ancients the preference in those arts and sciences which have hitherto been considered: but for the precedency in those parts of learning which still remain to be enquired into, the Moderns have put in their claim, with great briskness. Among this sort, I reckon mathematical and physical sciences, in their largest extent” [Âlimlerin çoğu, buraya kadar ele aldõğõmõz sanat ve bilimlerde Eskilerin üstünlüğünü tanõrlar. Henüz ele almadõğõmõz bilgi alanlarõnda ise Modernlerin iddialarõ vardõr ve bunlar ciddiye alõnmasõ gereken iddialardõr. Ben bunlara en geniş anlamda matematiksel ve fizikî bilimleri dahil ediyorum] (7. böl., s. 74 v.d.). İlk grupta Wotton, Ahlâk ve Siyaset bilgisini, Belâgat ve Şiiri, gramer, mimarlõk, heykel ve resmi ele alõr. Bilimler dõşõnda ikinci gruba filoloji ve ilâhiyat, tarõmla birlikte ele alõnan bahçe düzenlemesi (22. böl., s. 272) ve optik ile tõbbõn arasõna konulan müzik (25. böl., s. 307) dahildir. İlk edisyonda (Londra, 1694) bahçe düzenlemesi yer almaz. Bir yerde Wotton müzik ile resmi karşõlaştõrõr (“For, in making a Judgment of Music, it is much the same thing as it is in making a judgment of Pictures” [Zira Müziğin muhakemesi ile Resmin muhakemesi büyük ölçüde aynõdõr], s. 311). Fakat müziği, ‘sabit kurallar ve belirli oranlar üzerine kurulu fizikomatematik bilim’ olarak ele alõr [“physico-mathematical science, built upon fixed rules, and stated proportions,” s. 309 v.d.]. Başka bakõmlardan da Wotton’un iki grubu güzel sanatlarla bilimler arasõndaki modern ayrõma tekabül etmez. Belirgin biçimde modern ayrõma doğru gitmektedir fakat bence bu açõdan, Rigault (s. 323 v.d.) ve Bury’nin de (s. 121 v.d.) dedikleri gibi, Perrault’nun ötesine geçmemiştir. Sir William Temple’õn “An Essay upon the Ancient and Modern Learning” yazõsõnda da (1690) sanatlarla bilimler arasõnda farklõlaşma yoktur [J. E. Spingarn, yay. haz., Critical Essays of the Seventeenth Century (Oxford, 1909), III: 32-72]. 210

Bkz. yukarõda, n.164.

211

C. A. Du Fresnoy, De arte graphica, çev. J. Dryden (Londra, 1695), ss. I-LVIII: “Preface of the Translator, with a Parallel of Poetry and painting,” The Critical and Miscellaneous Prose of John Dryden, yay. haz. E. Malone (Londra, 1800), III: 291 v.d. 212

Sir Joshua Reynolds, The Literary Works (Londra, 1835), II: 297-358 (1. bas., 1783).

213

Jonathan Richardson, The Theory of Painting (1. bas. 1715): Works (Londra, 1792) içinde, s. 5

v.d. 214

The Critical Works of John Dennis, yay. Edward N. Hooker (Baltimore, 1939), I: 201 v.d. “The Advancement and Reformation of Modern Poetry” (1701), s. 336. “The Ground of Criticism in Poetry” (1704). 43

Yalnõz İngiltere’de değil, kõtada da on sekizinci yüzyõlõn en etkili düşünürlerinden sayõlan Shaftesbury Kontu Anthony’nin yazõlarõ daha önemlidir.215 Shaftesbury’nin edebiyat ve sanatlarla yakõndan ilgilendiği bilinen bir gerçek olup yapõtlarõ birçok sanata ve sanat ürünlerinin güzelliğine atõf doludur. Shaftesbury virtuoso idealinin tecellisi ve savunucusuydu. On yedinci yüzyõlõn aksine bu ideal artõk bilimleri içermiyor, merkezini sanatlarda ve yüksek ahlâki yaşamda buluyordu.216 Yapõtlarõnda sanat tartõşmasõ ön plana çõkan modern Avrupa’nõn ilk önemli filozofu olduğundan modern estetiğin kurucusu olduğunu düşünmek için nedenler mevcuttur.217 Fakat Shaftesbury üzerindeki en temel etki Platon ve Plotinos kaynaklõdõr. Ayrõca Cicero’nun da önemli derecede etkisi olmuş, bunun sonucunda Shaftesbury sanatsal güzellikle ahlâki güzellik arasõnda kesin ayrõm yapmaktan kaçõnmõştõr.218 Ahlâk duygusu diye adlandõrdõğõ his, etik ile estetik nesneleri bir arada barõndõrõr.219 Ayrõ ayrõ sanatlara atõflarõn yapõtlarõnda sõk görülmesine rağmen ve bazõ yapõtlarõnõn tümden resim konusuna220 veya şiire221 adanmõş olmasõna karşõn, şiir, görsel sanatlar ve müziği bir arada ele aldõğõ pasaj azdõr ve kendisinden önce gelen yazarlarda görülenden daha spesifik kavramlar içermez.222 215

Shaftesbury’nin önemi üzerinde bütün estetik tarihçileri hemfikirdir. Ayrõca bkz. Ernst Cassirer, Die platonische Renaissance in England und die Schule von Cambridge (Leipzig, 1932), ss. 115, 138 v.d. G. Spicker, Die Philosophie des Grafen von Shaftesbury (Freiburg, 1872), s. 196 v.d. Christian Friedrich Weiser, Shaftesbury und das deutsche Geistesleben (Leipzig ve Berlin, 1916). L. Stürmer, Der Begriff “moral sense” in der Philosophie Shaftesbury’s (tez, Königsberg, 1928). 216

Anthony, Earl of Shaftesbury, Characteristics, yay. haz. John M. Robertson (Londra, 1900), I: 214 v.d.; II: 252 v.d. The Life, Unpublished Letters, and Philosophical Regimen of Anthony, Earl of Shaftesbury, yay. haz. B. Rand (Londra, 1900), s. 249. “A Virtuso to propose poetry, music, dance, picture, architecture, garden, and so on” [Şiir, müzik, dans, resim, mimarlõk, bahçe düzenleme ve benzerini öneren bir virtuoso], s. 416 v.d. “Had Mr. Locke been a virtuoso, he would not have philosophised thus” [Mr. Locke virtuoso olsaydõ, böyle felsefe yapmazdõ], ss. 478, 484, 496, 506. 217

Bkz. Cassirer, Die platonische Renaissance in England.

218

Characteristics, II: 128, 138.

219

Characteristics, I: 262; II: 136 v.d.

220

Anthony, Earl of Shaftesbury, Second Characters, yay. haz. B. Rand (Cambridge, 1914).

221

Characteristics, I: 101 v.d.

222

“From music, poetry, rhetoric, down to the simple prose of history, through all the plastic arts of sculpture, statuary, painting, architecture, and the rest; everything muse-like, graceful, and exquisite was rewarded [eski Yunanlõlar tarafõndan] with the highest honours…” [Müzik, şiir, retorikadan tarihin basit anlatõmõna kadar, tekil ve grup heykel, resim, mimarlõk ve diğerleri de dahil olmak üzere plastik sanatlar, kõsacasõ Musalara ait olan, zarif, güzel ve ince her şey {eski Yunanlõlar tarafõndan} en yüksek onurlarla donatõlõrdõ], Characteristics II: 242. Ayrõca bkz., şiir eleştirisiyle müzik ve resim muhakemesinin karşõlaştõrõldõğõ II: 330. Mimarlõk, müzik ve şiir üzerine bkz. I: 94; ayrõca II: 129, 252 v.d. 44

Özellikle şiiri, hâlâ belâgatle değil tarihle de birlikte ele alõrken Rönesansõn studia humanitatis geleneğini sürdürür.223 İngiltere’de olduğu gibi, en azõndan edebiyat çevrelerinde kõta Avrupasõnda da etkili olan bir başka İngiliz düşünürü Joseph Addison idi. 1712’de Spectator’da yayõmlanan hayal gücü üzerine ünlü makaleleri bu fakülteyi erken bir tarihsel noktada vurguladõklarõ için önemliydi. Fakat belki daha da önemlisi, hayal gücünün verdiği hazzõ sanatlara ve doğal nesnelere göre ayrõştõrõyordu. Belli bir sistem içerisinde olmasa da, bahçe düzenlemesi ile mimarlõğa, resim ve heykele, şiir ve müziğe sürekli atõfta bulunup hayal gücünün hazlarõnõn bu sanatlarõn yapõt ve ürünlerinden sağlanacağõnõ açõkça öne sürüyordu.224 Shaftesbury doktrinine içkin bazõ felsefi kavramlarõ bir grup İskoç düşünür geliştirdi. Kendini Shaftesbury’nin öğrencisi addeden Francis Hutcheson, ahlâk duygusu ile güzellik duygusunu ayrõştõrarak hocasõnõn doktrinini tamamladõ.225 Hume’un da benimsediği bu ayrõm226 Diderot tarafõndan alõntõlanmõş ve her ne kadar Hutcheson hâlâ şiir beğenisini ahlâk duygusuna bağlõyorsa da,227 öte yandan etik ile şiir beğenisini birbirinden ayrõştõrmõştõr. İskoç okuluna mensup fakat tarihte biraz daha 223

II: 242. Shaftesbury yalnõzca duyumlarõn algõladõğõ güzelliği görsel sanatlar ve müzikle ilişkilendirmez, karakter ve erdem güzelliğini, ya da ahlâki güzelliği de şiirle ilişkilendirme eğilimindedir: “moral artist” [erdem sanatçõsõ], I: 36; “poetical and moral truth, the beauty of sentiments, the sublime of characters…” [poetik ve ahlâki doğru, hislerin güzelliği, karakterlerin yüceliği…], s. 216; “to morals, and the knowledge of what is called poetic manners and truth” [ahlâka, ve poetik tavõr ve doğru diye adlandõrdõğõmõz şeyin bilgisine], II: 318; “a sense of that moral truth on which…poetic truth and beauty must naturally depend” [poetik doğruyla güzelliği doğal olarak belirleyen…o ahlâki doğru algõsõ], s. 331 v.d. Bu, ahlâki şiir yorumlama geleneğinin kalõntõsõ değil, doğmakta olan güzel sanatlar sistemini Platon’un güzellik hiyerarşisiyle uzlaştõrma çabasõdõr. Bkz. yukarõda, n.92’deki Castelvetro alõntõsõ. 224

Joseph Addison, Works, yay. haz. Tickell (Londra, 1804), II: 354 v.d. (Spectator, no. 411 v.d.). Addison doğal güzelliklerin yanõ sõra mimarlõk ve bir ölçüde bahçe düzenlemesini de asal hazlara dahil eder. Öte yanda “mimetik sanatlarõ,” yani “heykel, resim, tasvir ve ses”i ikincil hazlar olarak ele alõr. Daha önce, 3 Nisan 1711’de yayõmlanan bir yazõda söylenenler de ilginçtir: “that music, architecture and painting, as well as poetry and oratory, are to deduce their laws and rules from the general sense and taste of mankind…” [müzik, mimari ve resmin, ayrõca şiir ve belâgatin, kanun ve kurallarõnõ insanlõğõn genel duyum ve beğenisine göre oluşturma zorunluluğu…], Addison, Works, I: 78. 225

Francis Hutcheson, An Inquiry into the Original of our Ideas of Beauty and Virtue (Glasgow, 1772; 1. basõm 1725), s. XI, 8, 100. Fowler, Shaftesbury and Hutcheson (New York, 1883). William Robert Scott, Francis Hutcheson (Cambridge, 1900). John J. Martin, Shaftesbury’s and Hutcheson’s Verhältnis zu Hume (tez, Halle, 1905). 226

David Hume, An Enquiry Concerning the Principles of Morals (1752), Ek I: “Concerning Moral Sentiment.” Bkz. A Treatise of Human Nature (1739-1740), III. kitap, I. bölüm, II. kõsõm. 227

Hutcheson, An Inquiry into the Original Ideas of Beauty and Virtue, s. 239. “We shall find this sense to be the foundation also of the chief pleasures of poetry” [Bu duygunun aynõ zamanda şiirden alõnan asal hazlarõn da temeli olduğu görülecektir]. Shaftesbury’de bu düşüncenin kaynaklarõ için bkz. yukarõda, n.223. 45

sonra gelen Thomas Reid, sağduyunun gerçeğin dolaysõz ölçütü olduğunu savunur. Gerçi Aristoteles’in sağduyu kavramõ ile Stoiklerin ve modernlerin “akl-õ selim” görüşünden etkilenmiştir. Fakat Reid’in sağduyu kavrayõşõnõn Hutcheson’un farklõ iki duygu nosyonuna tekabül ettiği de düşünülebilir.228 Böylece İskoç okulunun psikolojik kavramlarõ, Kant ile son aşamaya ulaşarak Cousin’de uygulamaya konulacak olan, aklõn üç fakültesi doktrininin öncüsü olmuştur. Felsefeden çok eleştirel nedenlerle hareket eden ve büyük olasõlõkla Fransõzlardan etkilenen Charles Lamotte229 ve Hildebrand Jacobs230 gibi bazõ İngiliz yazarlarõ şiir, resim ve müzik arasõndaki ilişki fikrini popülerleştirdiler. Shaftesbury’nin düşüncesini izleyen ve Alman yazarlarõ etkileyen James Harris ise felsefeye daha yatkõndõ. Zarif bir diyalog şeklinde kaleme aldõğõ fakat klasik yazarlara atõf ve şerhlerle ağõrlaşan ilk üç makalesinin ilkinde Harris, Aristoteles’de temellenen daha eski, kapsamlõ anlamõyla ‘sanat’ kavramõnõ ele alõr. İkinci makalede, gerekli sanatlar ile zerafet sanatlarõnõ birbirinden ayõrõr. Zerafet sanatlarõ kategorisine özellikle müzik, resim ve şiiri koyarak üç sanatõ birbiriyle mukayese edip her birinin erdemlerini ele alõr. Üçüncü makale, insani davranõş sanatõ bağlamõnda mutluluğu ele alõr.231 Aşağõ yukarõ aynõ sõralarda şair 228

Thomas Reid, Works, 4. basõm (Edinburgh, 1854). Matthias Keppes, Der Common Sense als Princip des Gewissheit in der Philosophie des Schotten Thomas Reid (Münih, 1890), s. 15. Bkz. F. Überweg, Grundriss der Geschichte der Philosophie, 12. basõm (Berlin, 1924), III: 416. O. Robbins, “The Aesthetics of Thomas Reid,” The Journal of Aesthetics and Art Criticism 5 (1942): 30-41. 229

Charles Lamotte, An Essay upon Poetry and Painting… (Dublin, 1745; 1. basõm, 1730).

230

Hildebrand Jacobs, Of the Sister Arts; An Essay: Works içinde (Londra, 1735; 1. basõm, 1734), ss. 379-419. “If it be allow’d with Cicero that all Arts are related, we may safely conclude, that Poetry, Painting, and Music are closely ally’d” [Bütün sanatlarõn birbiriyle akrabalõğõ konusunda Ciceroyla hemfikirsek, Şiir, Resim ve Müziğin arasõndaki yakõnlõğõ da rahatlõkla kabul edebiliriz] (s. 379). “Poetry is much nearer ally’d to Painting, than to Music. Lyric Poetry approaches more to Music than any other Species of it, as Dramatic, and Pastoral Poetry do to Painting” [Şiir, Müzikten çok Resme yakõndõr. Lirik Şiirin Müziğe yakõnlõğõ, Şiirin öteki türlerinden ötedir; Dramatik ve Pastoral Şiir ise Resme yakõndõr] (s. 380). “The same Rules which Aristotle lays down as necessary for the Poets to observe in the Formation of he [sic] Manners or Characters are equally instructive to the Painters” [Aristoteles’in, Şairin Davranõş veya Karakter Oluşumunda izlemesi için koyduğu Kurallar Ressamlar için de geçerlidir] (s. 401). “That the Ancients were more excellent than we in most Parts of these Arts of Ornament, is as manifest, as that latter Ages have invented many useful Things entirely unknown to them” [Bu Tezyin Sanatlarõnõn çoğunda Eskilerin bizden daha mükemmel olduğu kadar, daha yeni Çağlarõn, Eskilerin bilmediği birçok yararlõ Şey icat etmiş olduklarõ da aşikârdõr] (s. 412). Ancak, modernlerin müzikte üstün olduğu ileri sürülür (s. 392). Bu ifadeler öylesine açõk ve ilginçtir ki, yazarõn Fransa ve Almanyadaki etkisini araştõrmaya değecektir. 231

J(ames) H(arris), Three Treatises, the first concerning art, the second concerning music, painting, and poetry, the third concerning happiness (Londra, 1744). “All arts have this in common that they respect human life. Some contribute to its necessities, as medicine and agriculture; others to its elegance, as music, painting, and poetry” [Sanatlarõn bir ortak özelliği, insan hayatõna uygunluklarõdõr. 46

Akenside, Addison’un izinde gitmektedir.232 Yüzyõlõn ortasõndan önce Fransõz Dubos ile Batteux’nün önemli yapõtlarõ, ilki bir çeviri halinde,233 ikincisi ise The Polite Arts başlõğõyla anonim bir özet olarak İngiliz okuruna sunulmuştur.234 On sekizinci yüzyõlõn ikinci yarõsõnda İngiliz yazarlarõ çeşitli sanatlarõ tartõşmaya devam ettiler. Fakat varlõğõnõ az çok kabul ettikleri bir güzel sanatlar sistemini geliştirip açõklamakla ilgilenmiyor, sanatlara ilişkin genel kavram ve ilkelerle uğraşõyorlardõ (örneğin, Hume, Burke, Gerard); ya da—yalnõz en etkili birkaç yazardan örnek verecek olursak—Daniel Webb veya John Brown gibi, belli sanatlar arasõndaki ilişkiler üzerinde çalõşõyorlardõ.235 Bu yüzyõlda İngiliz düşüncesinin genel yönünden bekleneceği gibi, Tõp ve tarõm gibi kimi hayatõn gereklerine; müzik, resim, şiir türünden diğerleri de zerafete cevap verir] (s. 53). Bu üç sanattan ‘mimetik’ olarak söz edilir (ss. 65, 94). 232

Mark Akenside, The Pleasures of Imagination: Poetical Works içinde, yay. haz. G. Gilfillan (Edinburgh, 1857), s. 1 v.d. 1744 basõmõnõn önsözünde, resim ve heykel, müzik ve şiir taklit sanatlarõ olarak sõralanõr ve, ‘şiirde olsun, resim, müzik ya da zarif sanatlarõn diğerlerinde olsun, karşõlaştõğõmõz tüm hazlar’õn şiire dahil olduğu söylenir [“all the various entertainment we meet with, either in poetry, painting, music, or any of the elegant arts”] (s. 1). 1757 basõmõna eklenen genel bir tez, hayal gücünün sağladõğõ hazlarõn doğal nesnelerden ya da, ‘soylu bir yapõ, bir müzik nağmesi, bir heykel, bir resim, bir şiir gibi sanat eserlerinden’ kaynaklandõğõ belirtilir [“from works of art, such as a noble edifice, a musical tune, a statue, a picture, a poem”] (s. 77). 233

Bkz. yukarõda n.182.

234

The Polite Arts, or, a Dissertation on Poetry, Painting, Musick, Architecture, and Eloquence (Londra, 1749). Yapõt anonim olup William Cheselden’e ithaf edilmiştir. Kullandõğõm Yale Üniversite Kütüphanesindeki kopyada, kitabõn önsözünün sonuna elyazõsõyla eklenmiş çağdaş bir not yazarõ şöyle teşhis ediyor: “Hippesley, son of the player, & bred under Mr. Cheselden & now surgeon abroad to the African company, 1753” [Oyuncunun oğlu, & Mr. Cheselden’in öğrencisi & şimdi yurtdõşõnda Afrika kumpanyasõnda cerrah olan Hippesley, 1753] (s. IX). Bu belli ki babasõ (öl. 1748) aktör olan ve aşağõdaki anonim yazõlarõn müellifi olduğu sanõlan John Hippesley (öl. 1767): Dissertation on Comedy… (Londra, 1750); Essays: 1. “On the Populousness of Africa,” 2. “On the Trade at the Forts on the Golden Coast,” 3. “On the Necessity of erecting a Fort at Cape Apollonia” (Londra, 1764). Bkz. Dictionary of National Biography, IX: 903. The Polite Arts adlõ yazõ Batteux’yü yakõndan izler. 2. bölümde verilen, sanatlarõn ayrõmõ şöyledir: “Arts may be divided into three kinds. The first have the Necessities of Mankind for their Object… . From this the Mechanick Arts arose. The next kind have Pleasure for their Object… They are called Polite Arts by way of Excellency, such are Musick, Poetry, Painting, Sculpture, and the Art of Gesture or Dancing. The third kind are those which have usefulness and Pleasure at the same time for their Object: such are eloquence and Architecture” [Sanatlarõ üçe ayõrmak mümkündür. Birinci grubun Nesnesi İnsanlõğõn Gereksinmeleridir… . Bundan Mekanik Sanatlar doğmuştur. Öteki grubun Nesnesi Hazdõr… Bunlara, Mükemmelliklerinden ötürü Kibar Sanatlar denir. Müzik, Şiir, Resim, Heykel ile Hareket sanatõ veya Dans bu gruba dahildir. Üçüncü tür aynõ anda fayda ve Haz nesnelerine yönelir: Belâgat ve Mimarlõk bu gruba dahildir] (ss. 5-6). Anonim İngilizce makaleyle Batteux’nün risalesi mukayese edildiğinde, metnin geniş bölümlerinde makalenin risaleyi harfiyen izlediği görülür. Fakat yer değiştirme, silme ve eklerle modelde değişiklikler de yapõlmõştõr. Ekler arasõnda en önemlileri, yazõnõn sonundaki, belâgat ve mimarlõk üzerine iki bölümdür. 235

Henry Home, Lord Kames, Elements of Criticism (New York, 1830; 1. basõm, 1762). Şiir, resim, heykel, müzik, bahçe düzeni ve mimarlõğõ “güzel sanat” sayar (s. 11). E. Burke, A Philosophical Enquiry into the Origin of our Idea of the Sublime and Beautiful (Londra, 1770; 1. basõm, 1757). Alexander Gerard, An Essay on Taste (Londra, 1759), “Daha güzel olan sanatlar” olarak müzik, resim, 47

yazarlarõn psikolojiye ilgisi büyüktü. Kõta düşüncesini, özellikle Almanya’yõ, ise hatõrõ sayõlõr oranda etkiliyorlardõ. Yapõtlarõnõn çoğu Almanca’ya çevriliyordu. Yüzyõl ortalarõndan başlayarak şiir-resim ilişkisi üzerine düşünce giderek yerini şiir-müzik ilişkisi üzerine düşünceye bõrakmõştõ.236 Bunun bir nedeni, Lulli’nin Paris süksesinin doğurduğu etkide olduğu gibi, Handel’in Londra konserinin toplumun gözünde müziği öne çõkarmasõydõ.237 Öte yanda, eğer şiirin müzikle ilişkisi hakikaten resimle ilişkisinin yerini aldõysa, bu ancak betimlemeci şiirden lirik şiire dönüşün getirdiği üslûp ve beğeni farkõnõ, yani klasisizmden romantizme geçişi ifade eder. İngiltere’de eleştirel ve sanatsal düşüncede yeni bir dönem, yüzyõlõn en sonuna doğru, Almanya’dan Kant’õ ve ilk Romantiklerin estetik kavramlarõnõ ithal eden Coleridge ile başlar. Coleridge ile ardõndan gelenlerin bu kavramlarõ ne yönde geliştirdiği konusu ise bu çalõşmanõn çerçevesi dõşõndadõr. VIII Sanat tartõşmasõ on yedinci yüzyõlda bir gerileme dönemi geçirmekte olan Almanya’da yazarlarõn pek ilgisini çekmiyordu.238 Şair Opitz resim ile şiir paralelliği heykel, mimarlõk, şiir ve belâgati sayar (s. 189). Daniel Webb, Observations on the Correspondence between Poetry and Music [(Londra, 1769); bkz. Hans Hecht, Daniel Webb (Hamburg, 1920)]. Dr. (John) Brown, A Dissertation on the Rise, Union, and Power, the Progressions, Separations, and Corruptions, of Poetry and Musick [(Londra, 1763); bkz. Hermann M. Flasdieck, John Brown (1715-66) und seine ‘Dissertation on Poetry and Music’ (Halle, 1924)]. Thomas Robertson, An Inquiry into the Fine Arts [(Londra, 1784); Batteux ve Bettinelli’yi alõntõlar ve güzel sanat olarak müzik, konuşma, mimarlõk, resim, heykel, bahçe düzenlemesi, dans, belâgat, şiir ve tarihi sõralar (bkz. ss. 14-17)]. Sir William Jones, Essay II, on the Arts, commonly called Imitative: Poems içinde, 2. basõm (Londra, 1777), s. 191 v.d. (Batteux’yü alõntõlar ve özellikle şiir, müzik ve resmi tartõşõr). James Beattie, An Essay on Poetry and Music, as they affect the Mind, 3. basõm (Londra, 1799; yazõlõş yõlõ 1762). Hugh Blair, Lectures on Rhetoric and Belles Lettres (Londra, 1787; 1. basõm, 1783). 236

John W. Draper, “Poetry and Music in Eighteenth Century Aesthetics,” Englische Studien 67 (1932-33): 70-85. Herbert M. Schüller, “Literature and Music as Sister Arts…,” Philological Quarterly 26 (1947): 193-205. 237

Bkz. H. Parker, The Nature of the Fine Arts (Londra, 1885), s. 18 v.d.

238

Genel estetik tarihlerinin yanõ sõra, on sekizinci yüzyõl Alman estetik düşüncesi için bkz.: F. Braitmaier, Geschichte der poetischen Theorie von den Diskursen der Maler bis auf Lessing, 2 kõsõm (Frauenfeld, 1888-1889). E. Gurcker, Histoire des doctrines littéraires et esthétiques en Allemagne, 2 cilt (Paris, 1883-1896). Rober Sommer, Grundzüge einer Geschichte der deutschen Psychologie und Ästhetik von Wolff-Baumgarten bis Kant-Schiller (Würzburg, 1892). M. Dessoir, Geschichte der neueren deutschen Psychologie, 2. basõm (Berlin, 1902). H. Goldschmidt, Die Musikästhetik des 18. Jahrhunderts… (Zürih ve Leipzig, 1915). W. Dilthey, Das Erlebnis und die Dichtung, 4. basõm (Leipzig, 1913), s. 42 v.d. E. Cassirer, Freiheit und Form, 2. basõm (Berlin, 1918), s. 97 v.d. Herman Wolf, 48

kavramõna âşinaydõ,239 fakat onun ötesinde Almanlarõn, burada betimlediğimiz gelişmelere on sekizinci yüzyõldan önce katkõsõ olmamõştõr. On sekizinci yüzyõlõn ilk yarõsõnda gerçi edebiyata ve edebî eleştiriye duyulan ilginin yoğunlaştõğõ görülür ama bu ilgi henüz öteki sanatlarla bağlantõlarõn ayrõntõlõ, mukayeseli araştõrmasõna yönelecek olgunlukta değildir. Ancak, yukarõda söz ettiğimiz bazõ Fransõz ve İngiliz düşünürleri geniş çevrelerde okunmakta ve Dubos ile Batteux, Shaftesbury ile Harris gibi yazarlar Almanca’ya çevrilmektedir. İsviçreli Bodmer ile Breitinger’in eleştirel yazõlarõ daha başõndan resim ile şiirin ilişkilerini ele alõrken Addison, hattâ Dubos etkisi gösterir.240 Bodmer ile Breitinger’in klasisist rakibi Gottsched arada sõrada şiirin resim ile müzik ve öteki sanatlarla ilişkisinden söz eder.241 Académie des Inscriptions yayõnlarõnda yer alan Fraguier ve öteki yazarlardan etkilendiği söylenen Johan Elias Schlegel de şiirin öteki sanatlarla ilişkisine yer verir.242 Batteux’nün çevirmenlerinden biri olan kardeşi Johann Adolf Schlegel, çeviriye ek olarak yazdõğõ birkaç orijinal makalede mimetik kuramõ eleştirir ve güzel sanatlar sisteminin biraz değiştirilmiş bir versiyonunu sunar.243 Fakat

Versuch einer Geschichte des Geniebegriffs in der deutschen Ästhetik des 18. Jahrhunderts (Heidelberg, 1923). K. Bauerhorst, Der Geniebegriff (tez, Breslau, 1930). B. Rosenthal, Der Geniebegriff des Aufklärungszeitalters (Berlin, 1933). 239

C. Borinski, Die Kunstlehre der Renaissance in Opitz’ Buch von der deutschen Poeterey (tez, Münih, 1883), s. 44 v.d. 240

Die Discourse der Mahlern (1721-1722), yay. haz. Th. Vetter (Frauenfeld, 1891). Şiirle resim arasõndaki analoji 19 Numaralõ diskurda vurgulanõr (s. 19) ve Nr. 20’de heykele uygulanõr (s. 97 v.d.). Aynõ analoji Bodmer ile Breitinger’in daha sonra yazdõklarõ eserlerde de görülür. Bkz. Johann Jacob Bodmer, Critische Betrachtungen über die poetischen Gemälde der Dichter (Zürih, 1741), s. 27 v.d. Johann Jacob Breitinger, Critische Dichtkunst (Zürih, 1740), ss. 3 v.d. 29 v.d. (burada, resimle mukayese genişletilerek tarih ve belâgat de dahil edilir). Bkz. R. De Reynold, Histoire littéraire de la Suisse au XVIIIe siècle, II (Lozan, 1912): Bodmer et l’Ecole Suisse. R. Verosta, Der Phantasiebegriff bei den Schweizern Bodmer und Breitinger (progr. Viyana, 1908). F. Braitmaier, Die poetische Theorie Gottsched’s und der Schweizer (progr. Tübingen, 1879). F. Servaes, Die Poetik Gottscheds under der Schweizer (Strassburg, 1887). 241

Johann Cristoph Gottsched, Versuch einer Critischen Dichtkunst, 3. basõm (Leipzig, 1742), s. 98 (şiir bu sayfada resim, heykel, müzik ve dansla mukayese edilmektedir). 242

Johann Elias Schlegels Ästhetische und dramaturgische Schriften, yay. haz. J. von Antoniewicz (Heilbronn, 1887). 1745’de kaleme aldõğõ bir yazõda Schlegel şiiri mimarlõk, resim ve heykelle mukayese eder (s. 97); 1742-1743’de yazdõğõ makalede ise resim, heykel ve müzikle kõyaslar (s. 107 v.d.). Fransõz kaynaklarõ üzerine bkz. Sunuş yazõsõ, ss. xxxvi v.d., xcv v.d. 243

Herrn Abt. Batteux… . Einschränkung der Schönen Künste auf einen einzigen Grundsatz, çev. Johann Adolf Schlegel, 3. basõm (Leipzig, 1770; 1. bas. 1751), II: 155 v.d.: “Abhandlung No. 5. Von der Eintheilung der schönen Künste nach ihrer verschiednen Absicht” [Risale nr. 5. Güzel sanatlarõn ereklerine göre sõnõflandõrõlmasõ]. Schlegel, Batteux’yü özetler, fakat belâgat ile mimarlõğõn güzel sanatlara dahil edilmesinde õsrar eder (s. 157). Ayrõca, düzyazõ şiirin yanõ sõra desen ile gravürü de listeye 49

bu yazarlarõn esas ilgi odağõ poetika ve edebiyat ilişkisidir; öteki sanatlara yönelmeleri, tamamen arada sõrada lâzõm olan bir analojik örneği kurmak amacõyladõr. Şairlerle literati’nin yürüttüğü bu tartõşma, filozof Alexander Gottlieb Baumgarten ile öğrencisi Georg Friedrich Meier’in önemli eserlerinin ardplanõnõ oluşturur.244 Baumgarten ‘estetik’ terimini icat etmiş olmakla ünlüdür. Fakat bu disiplinin kurucusu sayõlõp sayõlmadõğõ ve estetik tarihinde yerinin ne olduğu konusunda görüş birliği bulunmamaktadõr. Günümüzde hemen hemen bütünüyle unutulmuş olan bir gerçek, Baumgarten’in icat ettiği ‘estetik’ teriminin, anlamõnõ duyumsal bilgi kuramõndan aldõğõdõr. Baumgarten’e göre duyumsal bilgi kuramõ olarak estetik, entelektüel bilgi kuramõ olan mantõğõn karşõlõğõdõr.245 Baumgarten’in estetiğe verdiği tanõmlar, kavramõ, sanatlara ve sanatlarõn sahip olduğu türden güzelliğe yönelik olarak kullandõğõnõ gösterir. Fakat hâlâ eski ‘liberal sanat’ terimini kullanmakta ve

ekler (ss. 180-81). Bkz. Hugo Bieber, Johann Adolf Schlegels poetische Theorie in ihrem historischen Zusammenhange untersucht (Berlin, 1912). 244

Alexander Gottlieb Baumgarten, Aesthetica, yay. haz. B. Croce (Bari, 1936; 1. basõm, 17501758). Bu edisyonda ayrõca, Meditationes Philosophicae de nonnullis ad poema pertinentibus (1735) da mevcuttur (ss. 1-45). Bkz. Baumgarten’in, Almanca olarak büyük ihtimalle 1750-1751’de verdiği Estetik dersinin notlarõnõ bir Berlin elyazmasõndan yayõmlayan B. Poppe, Alexander Gottlieb Baumgarten (tez, Münster, Borna-Leipzig, 1907), s. 65 v.d. Georg Friedrich Meier, Abbildung eines Kunstrichters (Halle, 1745). Aynõ yazarõn Anfangsgründe aller schönen Wissenschaften, 2. basõm (Halle, 1754-1759; 1. basõm, 1748-50). Thomas Abbt, Alexander Gottlieb Baumgartens Leben und Character (Halle, 1765). Georg Friedrich Meier, Alexander Gottlieb Baumgartens Leben (Halle, 1763). Thomas W. Dannel, Gottsched und seine Zeit, 2. basõm (Leipzig, 1855), s. 211 v.d. Carolus Raabe, A. G. Baumgarten aestheticae in disciplinae formam redactae parens et auctor (tez, Rostock, 1873). Hans Georg Meyer, Leibniz und Baumgarten als Begründer der deutschen Ästhetik (tez, Halle, 1874). Johannes Schmidt, Leibnitz und Baumgarten, ein Beitrag zur Geschichte der deutschen Ästhetik (tez, Halle, 1875). E. Prieger, Anregung und metaphysische Grundlagen der Ästhetik von Alexander Gottlieb Baumgarten (tez, Berlin, 1875). M. Bojanowski, Literarische Einflüsse bei der Entstehung von Baumgartens Ästhetik (tez, Breslau, 1910). Ernst Bergmann, Die Begründung der deutschen Ästhetik durch Alexander Gottlieb Baumgarten und Georg Friedrich Meier (Leipzig, 1911). A. Riemann, Die Ästhetik Alexander Gottlieb Baumgartens (Halle, 1928). Hans Georg Peters, Die Ästhetik Alexander Gottlieb Baumgartens und ihre Beziehungen zum Ethischen (Berlin, 1934). 245

“Sint ergo νοητά cognoscenda facultate superiore objectum logices; αισθητά, ’επιστήµης αισθητικης sive aesthetica” [Dolayõsõyla, noeita, aklõn nesnelerine yönelik, mantõk içeren daha üstün yetidir; aistheita ise algõnõn nesnelerine yönelik episteimeis aistheitikeis’dir {algõlanan nesnelerin bilgisi}, yani estetik’tir {aesthetica}]. (Meditationes, yay. haz. Croce, #116, s. 44). Ayrõm, Speusippos’un yaptõğõ, Sextus Empiricus’un naklettiği ayrõmõ çağrõştõrmaktadõr (Adversus Mathematicos VII.145: Σπεύσιππος δε ’επεì των πραγµάτων τα µεν αισθητά τα δέ νοητά, των µεν νοητων κριτήριον ’έλεξεν εîναι τòν ’επιστηµονικòν λòγον, των δε αισθητων την ’επιστηµονικην αίσθησιν [Speusippos, aistheita ve noeita ayrõmõnõ yapar. Noeita’nõn ölçütünün mantõksal bilgi, aistheita’nõnkinin ise algõsal bilgi olduğunu düşünür]). Aesthetica, #1 (yay. haz. Croce, s. 55): “Aesthetica theoria liberalium artium, gnoseologia inferior, ars pulcre cogitandi…est scientia cognitionis sensitivae” [liberal sanatlarõn estetik kuramõ, bilgi açõsõndan daha düşüktür. Güzeli bilme sanatõ, algõsal bilginin ilmidir].

50

sanatlarõ bir bilgi türü olarak ele almaktadõr.246 Baumgarten’in gerçekten de tüm güzel sanatlarõ kapsayan bir kuram mõ ürettiği, yoksa yeni bir başlõk altõnda poetika ve retorika mõ yazdõğõ çok tartõşõlmõştõr. Soruyu cevaplamak pek güç değildir. Estetik terimini kullandõğõ erken yapõtlarõnda Baumgarten aslen poetika ve retorika sorunlarõyla uğraşmaktadõr.247 Sonralarõ üzerinde çalõştõğõ, bitmemiş, Aesthetica adõnõ verdiği eserinin önsözünde ise, tüm sanatlarõn kuramõnõ yazdõğõnõ beyan eder248 ve gerçekten de arada sõrada görsel sanatlarla müziğe dokunur.249 Yakõn geçmişte ilk defa yayõmlanan ders ve konferans metinleri250 ile öğrencisi Meier’in yazõlarõ251 bu izlenimi doğrulamaktadõr. Öte yanda, Baumgarten ile Meier’in, kuramlarõnõ yalnõzca şiir ve belâgat çevresinde geliştirdikleri ve neredeyse tüm örneklerini edebiyattan verdikleri

246

Aesthetica, #1. Ayrõca bkz., estetiğin faydasõnõn şöyle anlatõldõğõ #3 (s. 55): “bona principia studiis omnibus artibusque liberalibus subministrare” [tüm entelektüel çalõşmalara ve liberal sanatlara iyilik ilkesini katmak]. 247

Meditationes’de (#117, yay. haz. Croce, ss. 44-45), aesthetica’nõn ana bölümleri olarak rhetorica generalis ve poetica generalis sunulur [‘genel belâgat’ ve ‘genel poetika’]. 248

#5’de (yay. haz. Croce, s. 56), kendi yönelimine karşõ şunu belirtir: “eam eandem esse cum rhetorica et poetica” [{fakat} bunu retorika ve poetika üzerinden yapõyoruz] ve cevabõnõ verir: “latius patent…complecitur has cum aliis artibus ac inter se communia” [daha sonra açõkça…bunlarõ {retorika ve poetikayõ} diğer sanatlarla bir arada ve ortaklaşa ele alacağõz]. 249

#4, s. 55 (musicus: müzisyen); #69, s. 76 (musici: müzik, müzisyenler); #780, ss. 461-62 (müzik, resim); #83, ss. 82-83 (müzik, dans, resim; burada resim, ayrõca kendi Musasõna atfedilir). 250

“Die ganze Geschichte der Maler, Bildhauer, Musikverständigen, Dichter, Redner wird hierher gehören, denn alle diese verschiedenen Teile haben ihre allgemeinen Regeln in der Ästhetik” [Ressam, heykeltõraş, müzisyen, şair ve hatiplerin tüm tarihi bu çalõşmanõn kapsamõna girecektir, zira bu farklõ alanlarõn genel kurallarõ, estetik kurallardõr] (yay. haz. Poppe, s. 67). “Er [Aristoteles] teilt seine Philosophie, wodurch die menschliche Kenntnis verbessert werden soll, in die Logik, Rhetorik und Poetik, die er zuerst als Wissenschaften vorträgt. Die Einteilung selbst ist unvollkommen. Wenn ich sinnlich schön denken will, warum soll ich bloss in Prosa oder in Versen denken? Wo bleibt der Maler und Musikus?” [İnsani bilgiyi ilerletecek olan felsefesini {Aristoteles} Mantõk, Retorika ve Poetika olarak ayrõştõrõr ve bunlarõ ilkin bilim olarak sunar. Bu ayrõmõn kendisi natamamdõr. Hayalimde güzeli duyumsamak istediğimde niçin yalnõzca nesre ya da manzuma yöneleyim? Ressam nerede? ya müzisyen?] (s. 69). “…da die Erklärung auch auf Musik und Malerei gehen muß” […açõklamanõn müzik ile resme de yönelmesi gerektiğinden] (s. 71). “…alle Künste, die man schön nennet, werden von der Kenntnis dieser Regeln den größten Nutzen haben” […‘güzel’ olarak betimlenen tüm sanatlar, bu kurallardan en çok yararlanan sanatlardõr] (s. 75). “Die Ästhetik geht viel weiter als die Rhetorik und Poetik” [Estetik, retorika ve poetikadan daha geniş bir alanõ kapsar] (s. 76). Bu dersler aynõ zamanda, Fransõz ve İngiliz müellifleri daha sõk anmalarõyla da dikkat çeker. 251

“So lange es Maler, Dichter, Redner, Musickverständige und so weiter gegeben hat, so lange ist Ästhetik ausgeübt worden” [Ressam, şair, hatip, müzisyen ve benzerleri var olduğu sürece estetik faaliyet de var olmuştur] (Anfangsgründe, #6, I: 10). Ardõndan, tüm liberal ve “kibar bilimleri” sayar: “die Redekunst, die Dichtkunst, die Music, die Historie, die Malerkunst und wie sie alle heißen” [belâgat, şiir, müzik, tarih, resim ve tüm diğerleri] (#16, s. 27). Ayrõca bkz. ss. 21, 581 ve diğerleri. 51

daha çağdaşlarõ tarafõndan gözlemlenmiştir.252 Tarihte ilk defa, felsefe sistemi içerisinde belli ve tanõmlanmõş bir yeri olan ve de başlõ başõna bir felsefi disiplin olarak genel sanat teorisi kurmayõ tasarladõğõ oranda Baumgarten estetiğin kurucusudur. Şiir ve belâgat dõşõndaki sanatlarõ da kapsayan bir doktrin geliştirmemiştir. Bu sanatlarõn sistematik listesini vermemiş, nasõl gruplanacaklarõ konusunda bir öneri getirmemiştir. Özellikle bu sonuncusu açõsõndan Batteux ve Fransõzlarõn önceliği söz konusudur. Ancak bunlar da, sanatlar kuramõnõ bir felsefi sistem içerisine yerleştirmemiştir. Fransõzlarõn somut güzel sanatlar kavramõyla, Baumgarten’in genel kapsam ve programõnõ ifade ettiği felsefi estetik kuramõnõn kaynaştõrõldõğõ adõmõ on sekizinci yüzyõlõn ikinci yarõsõnda Alman düşünce ve eleştirisi atmõştõr. Hocasõ Baumgarten’e yöneltilen eleştirileri cevaplarken Meier, öteki sanatlarõ yeterince bilmedikleri için Baumgarten’le sadece edebiyatõ tartõştõklarõnõ söyler.253 Şimdi izini süreceğimiz gibi, Baumgarten’den sonra Alman estetiğinin açõsõ genişlemiştir. Bunun nedeni yalnõz Batteux’nün veya Ansiklopedistlerin ya da diğer Fransõz ve İngiliz yazarlarõnõn etkisi değildi. Yazar ve filozoflar gibi amatörler de artan bir yoğunlukla görsel sanat ve müziğe ilgi duyuyordu. Antik heykel ve mimarlõk adõna Almanlarda uyandõrdõğõ coşkuyla, Winckelmann’õn klasik sanat üzerine çalõşmalarõ ele aldõğõmõz sorunun tarihinde önem taşõr. Fakat Winckelmann’õn, görsel sanatlarla edebiyat arasõndaki ilişki üzerine kayda değer bir ifadesi yoktur.254 Lessing’in Laokoon’u da (1766), yalnõz şiir ve görsel sanata ilişkin geliştirdiği kuramlar açõsõndan değil, görsel sanatõn zamanõn böylesine üstün yetenekli ve saygõn bir yazarõnõn dikkatini

252

“Wir werden in den Exempeln immer bei der Rede stehen bleiben…” [Örneklerimizi hep belâgatten vereceğiz…] (Baumgarten, yay. haz. Poppe, #20, s. 82). “Ob nun gleich die Ästhetik auch die Gründe zu den übrigen schönen Künsten enthält, so werde ich doch meine allermeisten Exempel aus den Rednern und Dichtern nehmen” [Estetiğin dolaysõz biçimde öteki güzel sanatlarõn temelini de içerip içermediği sorusu bir yana, örneklerimin çoğunu hatip ve şairlerden vereceğim” (Meier, Anfangsgründe, 1. kõsõm, #19, s. 31). 253

“Und wenn philosophische Köpfe, welche die Music, Malerkunst, und alle übrige schöne Künste außer der Rede und Dichtkunst, verstehen, die ästhetischen Grundsätze auf dieselben werden anwenden: so wird der einzige Einwurf, der bisher mit Artigkeit und vielem Scheine wider die Ästhetic gemacht worden, gänzlich wegfallen” [Hitabet ile şiir sanatõ dõşõndaki tüm diğer güzel sanatlarõ—müzik ile resim de dahil olmak üzere—anlayan felsefi kafalar bunlara estetiğin temel ilkelerini uyguladõklarõnda, şimdiye kadar sistematik olarak farklõ kisvelerle estetiğe karşõ öne sürülmüş olan başlõca argüman da bütünüyle geçersiz kõlõnacaktõr] (Alexander Gottlieb Baumgartens Leben, s. 43 v.d.). 254

G. Baumecker, Winckelmann in seinen Dresdner Schriften (Berlin, 1933). Henry C. Hatfield, Winckelmann and His German Critics (New York, 1943). 52

çekmesiyle de önemlidir.255 Ancak, Laokoon’un, sorunun tarihinde taşõdõğõ önem yanlõş yorumlanmõştõr. Laokoon’un, kökleri antikiteye dayanan ve on altõncõ, on yedinci, on sekizinci yüzyõllarda zirveye çõkan koca resim-şiir paraleline son verdiğini ve böylece şiiri betimsel olma zorunluluğundan kurtardõğõnõ söylemek, madalyonun yalnõzca bir yüzüne bakõldõğõ anlamõna gelir. Resim ile şiir arasõndaki paralelin modern güzel sanatlar sisteminin tarihini ve oluşumunu belirleyen en önemli öğelerden biri olduğunun unutulduğunu gösterir. Fakat Lessing’in çağõna gelindiğinde daha kapsamlõ bir güzel sanatlar sistemi yerleşmiş olduğundan, bu paralel, iki farklõ sanat arasõnda köprü kurma işlevini yitirmişti. Bu kapsamlõ sistemi ve özellikle müziği dikkate almadõğõ oranda Lessing Laokoon’da dolambaçlõ bir yola ya da bir çõkmaz sokağa yöneliyordu. Laokoon’un tam da bu nedenden ötürü çağdaşõ iki eleştirmen tarafõndan tenkit edilmiş olmasõ dikkate değerdir. Gerçi elimizde, çözümlemeyi, müziği de içine alacak ve sistematik bir güzel sanatlar şemasõna yönelecek şekilde geliştirmeyi düşündüğüne dair kanõt bulunmamaktadõr. Fakat ölümünden sonra yayõmlanan, kitabõn ikinci bölümüne ait notlar, Lessing’in çağdaşlarõndan gelen eleştirileri ciddiye aldõğõnõ göstermektedir.256 Baumgarten ile Kant arasõnda geçen dönemde ele aldõğõmõz sorunun tarihine en önemli katkõ Mendelssohn, Sulzer ve Herder’den gelmiştir. Bu konudaki Fransõz ve İngiliz yazõnõnõ yakõndan bilen Mendelssohn, ünlü makalesinde güzel sanatlarõn (resim, heykel, müzik, dans ve mimarlõğõn) ve belles lettres’in (şiir ve belâgatin), mimesis dõşõnda bir ortak ilkeye indirgenmesini istemiş,257 böylece bir güzel sanat sistemini ifade eden ilk Alman olmuştur. Bundan kõsa bir süre sonra, Baumgarten ile Meier’i, kurduklarõ yeni bilimin—estetiğin—programõnõ tam olarak geliştirmemekle eleştirmiştir. Mendelssohn’a göre Baumgarten ile öğrencisi yalnõzca şiir ve edebiyatõ düşünerek yazmõşlardõr; oysa estetik ilkeler görsel sanatlarla müziği de içerecek şekilde ifade edilmelidir.258 Ölümünden çok sonra yayõmlanan, Lessing’in Laokoon’una yazdõğõ 255

Lessings Laokoon, yay. haz. H. Blümner, 2. basõm (Berlin, 1880). Laokoon, yay. haz. William G. Howard (New York, 1910). Howard, “Ut pictura poesis.” R. Lee, “Ut pictura poesis.” Croce, Estetica, s. 505 v.d. K. Leysaht, Dubos et Lessing (tez, Rostock, Greifswald, 1874). 256

Laokoon’un devamõ için yazdõğõ notlarda Lessing yer yer müzik ile dansõn şiirle ilişkisine değinir (yay. haz. Blümner, Laokoon, ss. 397, 434 v.d.). 257

Moses Mendelssohn, “Betrachtungen über die Quellen und die Verbindungen der schönen Künste und Wissenschaften” (1757): Gesammelte Schriften (Jubiläumsausgabe) içinde, (Berlin, 1929), I: 165-90. Bkz. G. Kannegiesser, Die Stellung Moses Mendelssohn’s in der Geschichte der Ästhetik (tez, Marburg, 1868). Ludwig Goldstein, Moses Mendelssohn und die deutsche Ästhetik (Königsberg, 1904).

53

sistematik notlarda Mendelssohn yazarõ, müziği ve bir bütün olarak güzel sanatlar sistemini ele almamakla suçlar.259 Lessing’in, Laokoon’un devamõ için aldõğõ notlarda ise bu eleştiriye cevap vermeye çalõştõğõnõ gördük. Menddelssohn ayrõca, aklõn üç fakültesi ile iyilik, doğruluk ve güzellikten oluşan üç temel alan arasõnda bağlantõ kurduğu bir doktrin geliştirerek İskoç filozoflarõnõn araştõrmalarõnõ sürdürmüştür.260 258

Mendelssohn bunu, G. F. Meier’in Auszug aus den Anfangsgründen aller schönen Künste und Wissenschaften (1758)’in tanõtõm yazõsõnda belirtir: “Allein uns dünkt, daß der Erfinder dieser Wissenschaft der Welt nicht alles geliefert habe, was seine Erklärung des Wortes Ästhetik verspricht. Die Ästhetik soll eigentlich die Wissenschaft der schönen Erkenntnis überhaupt, die Theorie aller schönen Wissenschaften und Künste enthalten; alle Erklärungen und Lehrsätze müssen daher so allgemein seyn, daß sie ohne Zwang auf jede schöne Kunst insbesondere angewendet werden können. Wenn man z.B. in der allgemeinen Ästhetik erklärt, was erhaben sei, so muß sich die Erklärung sowohl auf die erhabene Schreibart, als auf den erhabenen contour in der Malerei und Bildhauerkunst, auf die erhabenen Gänge in der Musik, und auf die erhabene Bauart anwenden lassen…” [Ancak, bize öyle geliyor ki, bu bilimin mucidi ‘estetik’ sözcüğünü açõklarken uyandõrdõğõ beklentilerin tamamõnõ ele alõp yanõtlamamaktadõr. Estetiğin aslõnda genel olarak güzelin algõlanmasõnõn bilimini, tüm güzel bilim ve sanatlarõn kuramõnõ içermesi gerekir. Bu nedenle, tüm açõklama ve savlarõn, her güzel sanatõn tikel durumuna rahatlõkla uygulanabilecek kadar genel olmasõ gerekir. Örneğin genel estetikte ‘yüce’nin ne olduğu açõklandõğõnda, bu açõklamanõn yüce yazõ tarzõna olduğu gibi, resim ve heykeldeki yüce contour’a da, müzikteki yüce kadansa da, mimarlõktaki yüce üslûba da uygulanabilmesi gerekir…]. Baumgarten ile Meier, ‘kitapta yalnõzca güzel bilimleri, yani şiir ile belâgati, dikkate almõş izlenimini verir’ [“wenn man bei der ganzen Einrichtung des Werks bloß die schönen Wissenschaften, d.i. die Poesie und Beredsamkeit, zum Augenmerk gehabt hätte…”] (s. 315). “Eine Ästhetik aber, deren Grundsätze bloß entweder a priori geschlossen, oder bloß von der Poesie und Beredsamkeit abstrahirt worden sind, muß in Ansehung dessen, was sie hätte werden können, wenn man die Geheimnisse aller Künste zu Rathe gezogen hätte, ziemlich eingeschränkt und unfurchtbar seyn. Dass aber die Baumgarten’sche Ästhetik wirklich diese eingeschränkte Gränzen hat, ist gar nicht zu läugnen” [İlkeleri a priori varsayõlmõş veya şiir ve belâgat açõsõndan soyutlanmõş bulunan bir estetiğin ise, tüm sanatlarõn sõrlarõna başvurulduğunda alacağõ şekil düşünüldüğünde, son derece sõnõrlõ ve verimsiz kalacağõ görülür. Baumgarten estetiğinin bu dar sõnõrlar içerisinde yer aldõğõ yadsõnamaz bir gerçektir]. Mendelssohn, Gesammelte Schriften (Leipzig, 1844), 4. cilt, 1. kõsõm, ss. 314, 315, 316. Yazõnõn tamamõ bu edisyonda ss. 313-18’dedir. 259

Laokoon, yay. haz. Blümner, ss. 359, 376, 384, 386 (“Dichtkunst, Malerey, Baukunst, Musik, Tanzkunst, Farbenkunst, Bildhauerkunst” [şiir, resim, mimarlõk, müzik, dans, renk sanatõ, heykel]). Mendelssohn, Gesammelte Schriften (1931), II: 231 v.d. 260

“Man pflegt gemeiniglich das Vermögen der Seele in Erkenntnissvermögen und Begehrungsvermögen einzutheilen, und die Empfindung der Lust und Unlust schon mit zum Begehrungsvermögen zu rechnen. Allein mich dünkt, zwischen dem Erkennen und Begehren liege das Billigen, der Beyfall, das Wohlgefallen der Seele, welches noch eigentlich von Begierde weit entfert ist. Wir betrachten die Schönheit der Natur und der Kunst, ohne die mindeste Regung von Begierde, mit Vergnügen und Wohlgefallen. …Ich werde es in der Folge Billigungsvermögen nennen, um das dadurch sowohl von der Erkenntniss der Wahrheit, als von dem Verlangen nach dem Guten abzusondern” [Genelde, aklõn yetisi algõ ve arzu olarak ikiye ayrõlõr ve haz ile acõ arzu kategorisinde ele alõnõr. Yalnõz, bana öyle geliyor ki, algõ ile arzu arasõnda bir de beğenme var, yani olumlama, bir şeyin insanõn hoşuna gitmesi—ki bu, hazza yönelik iştahtan çok farklõ bir şeydir. Doğanõn ve sanatõn güzelliğini seyrettiğimizde hiçbir iştiha duymayõz; yalnõz bir beğenme ve hoşlanma hissederiz. …Dolayõsõyla buna beğenme yetisi diyecek, böylece bu duyguyu gerçekliğin algõlanmasõndan olduğu gibi iyinin arzulanmasõndan da ayrõştõracağõm. [Morgenstunden, 7. bölüm (Frankfurt-Leipzig, 1786), ss. 118-19 (1. basõm 1785)]. Ayrõca bkz., Gesammelte Schriften (1844), 4. cilt, 1. kõsõm, s. 144 v.d.’daki 1776 fragmanõ.] Benzeri bir ayrõm, daha 1763’de yazõlan bir makalede görülür [“Abhandlung über die Evidenz in den metaphysischen Wissenschaften,” Gesammelte Schriften (1931), II: 325; bkz. K. F. Wize, Friedrich Justus Riedel und seine Ästhetik (Berlin, 1907), ss. 19-20]: “Das Gewissen ist eine Fertigkeit, 54

Açõk bir estetik kuram geliştirmemişse de, Fransõz ve İngiliz yazarlarõnõn etkisiyle, Baumgarten’den Kant’a Alman estetiğinin gelişeceği yönü işaret etmiştir. Mendelssohn’un genel bir çerçeve ve program halinde ortaya koyduğunu, Fransõz literatürünü iyi bilen fakat ömrünün çoğunu Kuzey Almanya’da geçiren İsviçreli düşünür Sulzer daha sistematik ve ayrõntõlõ biçimde geliştirmiştir. Sulzer yazarlõk hayatõna birkaç kõsa felsefi makaleyle başladõ. Estetiğe ilgi duyduğu daha bu ilk yazõlarda belliydi; ussal ve moral fakültelerden ayrõ olarak, insan aklõnda bir estetik fakültenin var olduğu görüşüne de yer veriyordu.261 Bu kavrayõşa Mendelssohn ile filozof Tetens de katkõda bulunmuştu.262 Birkaç yõl sonra Sulzer, Lacombe’un örneğini izleyerek Almanca bir güzel sanatlar sözlüğü hazõrlamaya girişti; ancak bu, Lacombe’unkinden daha kapsamlõ bir çalõşma olacaktõ.263 Birkaç edisyon halinde das Gute vom Bösen, und der Wahrheitssinn, eine Fertigkeit, das Wahre vom Falschen durch undeutliche Schlüsse richtig zu unterscheiden. Sie sind in ihrem Bezirke das, was der Geschmack in dem Gebiete des Schönen und Hässlichen ist” [Vicdan, iyi ile kötüyü; hakikat duyusu ise müphem veriler karşõsõnda bile doğru ile yanlõşõ ayõrd etme becerisidir. Güzel ile çirkinin alanõnda beğeni neyse, bunlardan her biri kendi alanõnda odur]. 261

Johann Georg Sulzer, Vermischte Philosophische Schriften, 2 cilt (Leipzig, 1773-1781). 17511752’de yazdõğõ bir makalede Sulzer, Sinne, Herz, Einbildungskraft ve Verstand’õ birbirinden ayrõştõrõr [algõ, duygu, hayalgücü ve akõl]; ikincisini ahlâk duygusuyla, üçüncüsünü ise güzel sanatlarla ilişkilendirir [cilt 1, ss. 24 ve 43; ayrõca bkz. II: 113; A. Palme, J. G. Sulzers Psychologie und die Anfänge der Dreivermögenslehre (Berlin, 1905).] Bunun haricinde, aklõn üç fakültesi arasõndaki ayrõm erken makalelerde henüz net ve sistematik biçimde görülmez. Yalnõz, Allgemeine Theorie der Schönen Künste, 2. basõm (Leipzig, 1778), II: 240’da, Geschmack [beğeni] şöyle anlatõlõr: “Der Geschmack ist im Grunde nichts anders, als das Vermögen das Schöne zu empfinden, so wie die Vernunft das Vermögen ist, das Wahre, Vollkommene und Richtige zu erkennen; das sittliche Gefühl, die Fähigkeit, das Gute zu fühlen” [Nasõl ki akõl, hakiki, mükemmel ve doğru olanõ, ahlâk duygusu ise iyiyi hissetme yetisiyse, beğeni de aslõnda güzeli duyumsama yetisinden başka bir şey değildir] (Bkz. Wize, Friedrich Justus Riedel und seine Ästhetik, s. 24). 262

Johann Nicolas Tetens, Philosophische Versuche über die menschliche Natur und ihre Entwicklung, 2 cilt (Leipzig, 1777). Tetens üç fakülte ayõrd eder: Verstand, Wille ve Empfindsamkeit veya Gefühl [akõl, irade, duyarlõlõk veya duygu] (I: 619 v.d.). Bkz. J. Lorsch, Die Lehre vom Gefühl bei Johann Nicolaus Tetens (tez, Giessen, 1906). W. Übele, Johann Nicolaus Tetens (Berlin, 1911), s. 113 v.d. A. Seidel, Tetens’ Einfluß auf die kritische Philosophie Kants (tez, Leipzig, Würzburg, 1932), s. 17 v.d. 263

Allgemeine Theorie der Schönen Künste, 2. basõm, 4 cilt (Leipzig, 1777-1778; 1. basõm 17711774; yeni baskõ 4 cilt, 1792-1799). Lacombe etkisi için bkz. Vermischte philosophische Schriften, II: 70 (“In diesem Jahre [1756] erhielt er durch ein französisches Werkchen, das Dictionaire des beaux Arts vom Herrn La Combe, nach des Herrn Hirzel Erzählung, die Veranlassung zu seiner allgemeinen Theorie, oder vielmehr zu seinem Wörterbuch der schönen Künste” [Herr Hirzel’in anlattõğõna göre, aynõ yõl {1756}, eline küçük bir Fransõzca eser geçmiş, La Combe’un Dictionaire des beaux Arts’õ, ve bu, genel kuram çalõşmalarõna, daha doğrusu güzel sanatlar sözlüğü çalõşmalarõna yol açmõş]). Johannes Leo, Zur Entstehungsgeschichte der “Allgemeinen Theorie der Schönen Künste” J. G. Sulzers (tez, Heidelberg, 1906), ss. 31 v.d., 57. Ayrõca bkz. Ludwig M. Heym, Darstellung und Kritik der ästhetischen Ansichten Johann Georg Sulzers (tez, Leipzig, 1894). Karl J. Gross, Sulzers Allgemeine Theorie der Schönen Künste (tez, Berlin, 1905).

55

yayõmlanan Genel Güzel Sanatlar Kuramõ adlõ bu eser, fazla bilimsel olmaya çalõşmakla eleştirilmiştir, fakat sarih, kapsamlõ ve malumatlõ bir yapõttõr. Ayrõca, kendi çağõnda çok etkili olmuştur. Eser, tüm güzel sanatlarõ kapsar. Yalnõz şiir ve belâgati değil müzik ile görsel sanatlarõ da ele alarak, Baumgarten ile Mendelssohn’un telâffuz ettikleri tasarõyõ tüm boyutlarõyla geliştirmeye çalõşan ilk yapõttõr. Geniş sirkülasyonu sayesinde Sulzer’in yapõtõ Alman okurunu, güzel sanatlarõn birbiriyle ilişkili olduklarõ görüşüyle tanõştõrdõ. Etkisi Fransa’da da görüldü; Encyclopédie İsviçre’de ikinci baskõya girdiğinde, estetik üzerine bir makaleyle Güzel Sanatlar üzerine bir bölüm de dahil olmak üzere, yapõlan birçok ekleme Sulzer’in Genel Kuram’õndan kaynaklanõyordu.264 1760’õ izleyen on yõllarda yeni estetik alanõ Almanya’da hõzla gelişti. Baumgarten ile Meier’in kurduğu örnek üzerinden birçok Alman üniversitesinde estetik üzerine dersler veriliyor, bu derslerle bağõntõlõ olarak hemen hemen her yõl yeni risale ve ders kitaplarõ yayõmlanõyordu.265 Bu risale ve kitaplarõn yazarlarõ ismen bilinmektedir, fakat katkõlarõ henüz araştõrõlmamõştõr. Encyclopédie’nin ünlü bir kopyasõna266 ekli olduğu halde 1769’da Weimar’da basõlan enteresan bir gravür Encyclopédie’nin etkisine tanõklõk etmektedir. Gravür, D’Alembert’in Discours’unda verilen sanat ve bilimler ağacõnõ temsil etmekte, görsel sanatlar, şiir ve müzik ile alt gruplarõnõ, ‘hayal gücü’ adlõ dalõn altõnda göstermektedir. Dönemin ikinci derecede önemli estetik yazarlarõndan Riedel, belki de Herder’in eleştirisine maruz kaldõğõndan, araştõrmacõlarõn bir miktar dikkatini cezbetmiştir.267 Üniversitede verdiği dersin notlarõndan kaynaklanan estetik

264

Bkz. yukarõda, n. 201-202.

265

Sulzer, Allgemeine Theorie, yeni bas. (1792), I: 47 v.d. I. Koller, Entwurf zur Geschichte und Literatur der Ästhetik… (Regensburg, 1799). E. Bergmann, Geschichte der Ästhetik und Kunstphilosophie (Leipzig, 1914), s. 15 v.d. 266

Bu kopya New York’da, Services Culturels de l’Ambassade de France tarafõndan Ocak 1951’de sergilendi. Gravürün başlõğõ şöyleydi: “Essai d’une distribution généalogique des sciences et des arts principaux. Selon l’explication détaillée du Système des connoissances humaines dans le Discours préliminaire des Éditeurs de l’encyclopédie, publiée par M. Diderot et M. d’Alembert, à Paris en 1751. Reduit en cette forme pour découvrir la connaissance humaine d’un coup d’oeuil. Par Chrétien Guillaume Roth. À Weimar, 1769” [Temel bilim ve sanatlarõ kökenlerine göre ayrõştõrma denemesi. M. Diderot ve M. D’Alembert tarafõndan 1751’de Paris’de yayõmlanan ansiklopediye editörlerce yazõlan Discours préliminaire’de ayrõntõsõyla açõklanan İnsani Bilgiler Sistemi izlenerek hazõrlanmõştõr. İnsan bilgisinin bir bakõşta kavranmasõ için bu şekle indirgenmiştir]. Hayal gücüne ait bölümde şiir, resim, gravür, heykel, müzik ve mimarlõk ile bunlarõn alt bölümleri yer alõyordu. 267

Friedrich Just Riedel, Theorie der schönen Künste und Wissenschaften (Jena, 1767). Kasimir Filip Wize, Friedrich Justus Riedel und seine Ästhetik (tez, Leipzig, Berlin, 1907). Richard Wilhelm, Richard Justus Riedel und die Ästhetik der Aufklärung (Heidelberg, 1933). 56

risalesinde Riedel tüm güzel sanatlarõn topyekun tartõşmasõna girişmekle kalmaz, felsefi konularõ, Doğru, İyi ve Güzel olmak üzere üç başlõk altõnda toplar.268 Başta Goethe ile Herder olmak üzere genç kuşağõn estetik literatürüne tepkisi ilginçti. Goethe genç bir yaşta Sulzer’in kitabõna karşõ olumsuz bir tepki yazõsõ yazmõş, yazarõn kavrayõşõnõn Fransõz kaynağõna dikkat çekerek amaçlarõ da malzemesi de birbirinden böylesine farklõ sanatlarõn bir arada gruplanmasõyla alay etmişti. Sulzer’in sistemi genç Goethe’ye demode Yedi Liberal Sanat ayrõmõnõ anõmsatmõştõ. Goethe bu sistemin amatör için ilginç olabileceğini ama sanatçõnõn işine yaramayacağõnõ yazar.269 268

“Der Mensch hat dreylerley Endzwecke, die seiner geistigen Vollkommenheit untergeordnet sind, das Wahre, das Gute und das Schöne; für jeden hat ihm die Natur eine besondere Grundkraft verliehen: für das Wahre den sensus communis, für das Gute das Gewissen, und für das Schöne den Geschmack…” [İnsanda, manevî mükemelliğe tabi olan üç erek bulunur: Hakikat, İyi ve Güzel. Her erek için doğa insana özel bir yeti vermiştir: Doğru için sensus communis, iyi için vicdan, güzel için ise beğeni] (Theorie, s. 6). Oratio de sensu interno’da (1768) Johann Georg Heinrich Feder, Riedel’õ alõntõlar ve şöyle bir sõralamaya yer verir: veritas, pulchritudo (bonitas idealis), honestas (pulchritudo moralis); sensus veri sensusque communis, sensus pulchri sive gustus, sensus iusti et honesti seu con scientiae moralis [hakikat, güzellik {ideal iyilik}, dürüstlük {ahlâki güzellik}; hakikat duygusu ve akl-õ selim, güzellik duygusu ya da beğeni, adalet ve dürüstlük duygusu ya da töre bilgisi] (Wize, ss. 21-22). Platner’in yayõmlanmamõş estetiği (1777-1778) için bkz. E. Bergmann, Ernst Platner und die Kunstphilosophie des 18. Jahrhunderts (Leipzig, 1913). 269

J. W. Goethe, Sulzer’in Die schönen Künste in ihrem Ursprung (1772) üzerine yazõsõnda: “Sehr bequem in’s Französische zu übersetzen, könnte auch wohl aus dem Französischen übersetzt sein” [Fransõzca’ya çok rahat çevriliyor, rahatlõkla Fransõzca’dan çevrilmiş olabilir]. “Hier sei für niemanden nichts gethan als für den Schüler, der Elemente sucht, und für den ganz leichten Dilettanten nach der Mode” [Burada, abece arayan öğrenci ile moda peşindeki en uçarõ dilettan dõşõnda kimseye göre bir şey yok]. “Dar sind sie denn [güzel sanatlar] …wider alle beisammen, verwandt oder nicht. Was steht im Lexicon nicht alles hintereinander? Was lässt sich durch solche Philosophie nicht verbinden? Mahlerei und Tanzkunst, Beredsamkeit und Baukunst, Dichtkunst und Bildhauerei, alle aus einem Loche, durch das magische Licht eines philosophischen Lämpchens auf die weiße Wand gezaubert…” [Ah, işte, orada duruyorlar {güzel sanatlar}…bir arada dizilmişler, aralarõnda bir bağ varmõş yokmuş, hiç önemli değil. Sözlükte hepsinin peşpeşe sõralanmõş olmasõ yetmez mi? Elinizde böyle bir felsefe olduktan sonra canõnõz nerede ilişki görmek istiyorsa görürsünüz. Resim ile dans, belâgat ile mimarlõk, şiir ile heykel, hepsi de felsefe lambasõnõn büyülü õşõğõyla aynõ delikten çõkarõlõp şipşak beyaz duvara yansõtõlõveriyor…]. “Dass einer, der ziemlich schlecht räsonnierte, sich einfallen ließ, gewisse Beschäftigungen und Freuden der Menschen, die bei ungenialischen gezwungenen Nachahmern Arbeit und Mühseligkeit wurden, liessen sich und die Rubrik Künste, schöne Künste, klassifizieren zum Behuf theoretischer Gaukelei, das ist denn der Bequemlichkeit wegen Leitfaden geblieben zur Philosophie darüber, da sie doch nicht verwandter sind, als septem artes liberales der alten Pfaffenschulen” [Mantõk yetisi oldukça zayõf birinin aklõna, yetenek yoksunu taklitçilere hayli meşakkatli gelen, insanlarõn belli uğraş ve zevklerinin kuramsal elçabukluğuyla Sanat, Güzel Sanat, adõ altõnda toplanabileceği gelmiş ve bu hoşluk, rahatlõğõndan ötürü, felsefenin ana temasõ olup çõkmõş, fakat septem artes liberales papaz mektepleriyle ne kadar akraba idiyse bunlar da birbiriyle o kadar akrabadõr]. “Denn um den Künstler allein ist es zu thun… . Am gaffenden Publikum, ob das, wenn’s angegafft hat, sich Rechenschaft geben kann, warum es gaffte oder nicht, was liegt an dem?” [Zira bu ancak ve ancak sanatçõyla ilgilidir… . Ağzõ açõk, hayret ve hayranlõkla izleyen halk, hayreti ve hayranlõğõ geçip de kendine geldiğinde bir açõklama yapabiliyor mu, hayret ve hayranlõk duyup duymadõğõnõ, nedir burada olan, bunu izah edebiliyor mu?] [Goethe’s Werke, Sophien-Ausgabe (Weimar, 1896), 37: 206 v.d.].

57

Goethe’nin tepkisi, güzel sanatlar sisteminin hâlâ yeni bir şey olduğuna, tam olarak yerleşmiş bulunmadõğõna işaret eder. Lessing gibi Goethe’nin de, gelecekte bütünüyle yerleşecek olan kavrayõşõn gelişmesinde etkin rol oynamadõğõnõ gösterir. Hayatõnõn sonuna doğru, Wunderjahre’de, Goethe artõk güzel sanatlar sistemini benimsediğinin işaretlerini verir; zira kurduğu pedagojik alanda sanatlarõn her birine yer vermiştir. 270 Yine de, ilk olarak Wunderjahre’ye ek olarak yayõmlanan bir grup aforizmada, sanatõ bilgi olarak tanõmlayõp, dehadan kaynaklanan şiirin sanat sayõlõp sayõlamayacağõnõ sorduğunda, ‘sanat’õn daha eski anlamõnõn farkõnda olduğu bellidir.271 Öte yanda Herder, güzel sanatlar sisteminin gelişmesinde etkin rol oynamõş ve edebî otoritesini bu sistemin benimsenmesinden yana kullanmõştõr. Erken fakat önemli bir eleştirel yapõtõn [Kritische Wälder, 1769] tüm ilk bölümünü Lessing’in Laokoon’unun eleştirisine adar. Lessing, der, resimle mukayese ederek yalnõzca şiirin ne olmadõğõnõ anlatõr. Özünün ne olduğunu kavramak için şiiri, müzik, dans ve belâgat gibi, tüm kardeş sanatlarla mukayese etmeliyiz. Aristoteles ile Harris’den alõntõlarla şiir ile müzik arasõndaki ilişkiyi vurgular ve yazõsõnõ, bu sorunun bir Lessing daha gerektirdiğini belirterek bitirir.272 Dördüncü bölümde, Mendelssohn ile önemli İngiliz ve Fransõz yazarlarõndan alõntõlar verip kendi güzel sanatlar sistemini kurar. Bu sistem, ayrõntõda kendinden önce gelenlerden farklõ olmasõna rağmen tüm asal öğeleri 270

Wilhelm Meisters Wanderjahre, II. kitap, 8. bölüm [Sophien-Ausgabe 25 (1895), s. 1 v.d.]. Burada, müzik, şiir ve görsel sanatlar (kõz) kardeş olarak ele alõnõr. Ayrõca bkz. III.12, s. 216 v.d. 271

“Künste und Wissenschaften erreicht man durch Denken, Poesie nicht; denn diese ist Eingebung… . Man sollte sie weder Kunst noch Wissenschaft nennen, sondern Genius” [Sanat ve bilimlere düşünerek ulaşõlõr; şiire düşünerek ulaşõlmaz; çünkü şiir esindir… . Şiir ne sanat ne de bilim diye, yalnõzca dehâ diye adlandõrõlmalõdõr] [Aus Makariens Archiv: Goethe’s Werke, Vollständige Ausgabe letzter Hand içinde, cilt 23 (Stuttgart-Tübingen, 1829), ss. 277-78. Sophien-Ausgabe, 42, 2. kõsõm (1907), s. 200]. 272

“Hr. L. zeigt, was die Dichtkunst gegen Malerei gehalten nicht sey; um aber zu sehen, was sie denn an sich in ihrem ganzen Wesen völlig sey, müßte sie mit allen schwesterlichen Künsten und Wissenschaften, z.E. Musik, Tanzkunst und Redekunst verglichen, und philosophisch unterschieden werden” [Herr Lessing sadece, şiir resimle mukayese edildiğinde şiirin ne olmadõğõnõ gösteriyor. Fakat kendi içinde, asal varlõğõ açõsõndan ne olduğunu görmek için, kardeşlik bağlarõ bulunan tüm sanat ve bilimlerle, yani müzik, dans ve belâgatle de mukayese edilip, felsefi olarak ayrõştõrõlmasõ gerekirdi] [Herders Sämmtliche Werke, yay. haz. B. Suphan (Berlin, 1878), III: 133]. “Hier [şiir ile müziğin ayrõştõrõlmasõ bağlamõnda] wünsche ich der Dichtkunst noch einen Lessing” [Burada {şiir ile müziğin ayrõştõrõlmasõnda} şiir sanatõna bir Lessing daha diliyorum] (s. 161). David Bloch, Herder als Ästhetiker (tez, Würzburg, Berlin, 1896). Günther Jacoby, Herders und Kants Ästhetik (Leipzig, 1907). Kurt May, Lessings und Herders kunsttheoretische Gedanken in ihrem Zusammenhang (Berlin, 1923). Emilie Lutz, Herders Anschauungen vom Wesen des Dichters und der Dichtkunst in der ersten Hälfte seines Schaffens (tez, Erlangen, 1925). Wolfgang Nufer, Herders Ideen zur Verbindung von Poesie, Musik und Tanz (Berlin, 1929).

58

içermektedir.273 Herder’in estetiğe daha sonra yaptõğõ katkõlar bu çalõşmanõn çerçevesinin dõşõnda kalõr. Bu tarihçeyi Kant ile bitirmek istiyorum; çünkü Kant estetiği ve felsefi bir sanatlar kuramõnõ düşünce sisteminin ayrõlmaz parçasõ kõlan ilk önemli filozoftur. Kant’õn estetik sorunlarla ilgisi, genel kavrayõş yönünden Burke etkisi taşõyan, güzel ve yüce’yi ele aldõğõ ilk çalõşmalarõnda görülür.274 Ayrõca, bazõ derslerinde de estetik sorunlarõ tartõşma olanağõ bulmuştur. Bu derslerin elyazmasõ halinde bulunan yayõmlanmamõş notlarõ, Kant estetiği alanõnda çalõşan bir araştõrmacõ tarafõndan incelenmiştir. Kant bu notlarda, yayõmlanmõş yapõtlarõnda adõ geçmeyen birçok yazardan alõntõ yapar. Estetik konusunda yazmõş Fransõz, İngiliz ve Alman müelliflerinin çoğuna âşina olduğu alõntõlardan bellidir.275 Salt Aklõn Eleştirisi’ni yayõmladõğõnda, estetik terimini olağan anlamõndan farklõ manada kullanmaktadõr; ilginç bir dipnotta ise, sanatlarõn felsefi kuramõnõn yapõlabileceğine inanmadõğõndan Baumgarten’in terminolojisini kullanmadõğõnõ belirtir.276 Fakat zaman içinde görüşü değişir ve felsefi sisteminin üçüncü ve sonuç bölümünü oluşturan Muhakeme Gücünün Eleştirisi’nin iki ana bölümünden uzunu estetiğe ayrõlmõştõr. Öteki bölüm ise teleolojiyi ele alõr. Bu son kitapta sunulduğu haliyle üç Eleştiri sistemi, aklõn fakültelerinin üçe bölünmesiyle kurulur. Estetik ve teleolojik muhakeme fakültesi salt ve pratik akla eklenir. Güzelliğin ve sanatlarõn felsefi kuramõnõ oluşturan estetik, hakikat ve doğru kuramõyla (metafizik ve epistemoloji) ve iyilik kuramõyla (etik) aynõ düzeyde ele alõnõr.277

273

Sämmtliche Werke, yay. haz. Suphan (1878), IV: 3 v.d. Malcolm H. Dewey, Herder’s Relation to the Aesthetic Theory of His Time (tez, Chicago, 1920). 274

Beobachtungen über das Gefühl des Schönen und Erhabenen (1764): Immanuel Kants Werke içinde, yay. haz. E. Cassirer (Berlin, 1922), II: 243-300. 275

O. Schlapp, Kants Lehre vom Genie und die Entstehung der Kritik der Urteilskraft (Göttingen,

1901). 276

“Die Deutschen sind die einzigen, welche sich jetzt des Worts Ästhetik bedienen, um dadurch das zu bezeichnen, was andere Kritik des Geschmacks heissen. Es liegt hier eine verfehlte Hoffnung zum Grunde, die der vortreffliche Analyst Baumgarten fasste, die kritische Beurtheilung des Schönen unter Vernunftprincipien zu bringen, und die Regeln derselben zur Wissenschaft zu erheben. Allein diese Bemühung ist vergeblich” [Şu sõralar sadece Almanlar, başkalarõnõn Beğeni Eleştirisi adõnõ verdikleri şeyi Estetik kelimesiyle betimlemekteler. Mükemmel düşünür Baumgarten’in gözlemlediği gibi, bunun altõnda yatan, güzel’in eleştirel değerlendirmesini aklõn ilkeleri üzerine kurma ve kurallarõnõ bilimsel düzeye çõkarma tasarõsõnõn başarõsõzlõğa uğramasõdõr. Kendi içinde bu proje beyhudedir]. Ardõndan, estetik terimini, algõnõn eleştirel çözümlemesinde kullanacağõnõ söyler. Kritik der Reinen Vernunft, Transzendentale Ästhetik #1, yay. haz. Cassirer, 1923, III: 56 v.d.

59

Sistematik felsefe alanõnda bu önemli bir adõmdõ. Bu konularda görüş ifade etmelerine rağmen ne Descartes ne Spinoza ne Leibniz ne de antikite veya ortaçağ düşünürleri bir güzellik ve sanat kuramõ için sistemlerinde yer açmõşlardõ. Eğer Kant bazõ tereddütlerden sonra bu kesin adõmõ attõysa, belli ki bu, yüzyõlõnõn doğurduğu ve kendisinin yakõndan etkilendiği Baumgarten örneği ile Fransõz, İngiliz ve Alman yazarlarõnõn izinde gerçekleşmişti. Estetik muhakemenin eleştirisinde Kant aynõ zamanda yüce ve doğal güzellik kavramlarõnõ ele alõr. Fakat asõl vurguladõğõ, sanatlarda güzelliktir ve sanatlarda ortak olan birçok kavram ve ilkeyi tartõşõr. 51. bölümde ise güzel sanatlarõn bir sõnõflamasõ yer alõr: Konuşan sanatlar (şiir, belâgat); plastik sanatlar (heykel, mimarlõk, resim ve bahçe düzenlemesi); duyumsal hislerin güzel oyununa dayanan sanatlar (müzik ile renk sanatõ).278 Bu şema, Kant’õ izleyenlerin muhafaza etmediği bir iki kõsa ömürlü ayrõntõ içerir.279 Fakat, bazõ ayrõntõlar ve açõklama varyantlarõ dõşõnda Kant estetiği belli başlõ felsefi disiplinler arasõnda kalõcõ yer edinmiş, on sekizinci yüzyõlda belirlenen güzel sanatlar sistemi Kant sonrasõnda bu konuda çalõşan yazarlarca doğal olarak benimsenmiştir. IX Sorunumuzun Kant’dan sonraki seyrini burada ele almayacak, onun yerine, izleyebildiğimiz kadarõyla yukarõda betimlenen gelişmelerden bazõ sonuçlar çõkaracağõz. Görsel sanatlarõn şiir ve müzikle birlikte, bizim son derece âşina olduğumuz güzel sanatlar sistemi halinde sõnõflandõrõlmasõ ne antikitede ne ortaçağlarda ne de Rönesansda vardõ. Ancak, şiir ile resmi mukayese ederek eskiler bu sistemin oluşmasõna katkõda bulunmuşlardõ. Ayrõca mimesis kuramõ da resim ile heykel, şiir ile müzik arasõnda bir 277

Kritik der Urteilskraft (1790). Jürgen Bona Meyer, Kants Psychologie (Berlin, 1870). Carl Theodor Michaelis, Zur Entstehung von Kants Kritik der Urteilskraft (progr. Berlin, 1892). A. Apitzsch, Die psychologischen Voraussetzungen der Erkenntniskritik Kants (tez, Halle, 1897). A. Bäumler, Kants Kritik der Urteilskraft (Halle, 1923). W. Bröcker, Kants Kritik der ästhetischen Urteilskraft (tez, Marburg, 1928). H. W. Cassirer, A Commentary on Kant’s Critique of Judgment (Londra, 1938), s. 97 v.d. 278

#51. “Von der Einleitung der schönen Künste,” yay. haz. Cassirer, 1922, V: 395 v.d.

279

Herder’de adõ geçen ve Mendelssohn’un, Lessing’in Laokoon’u üzerine notlarõnda ele aldõğõ (yay. haz. Blümner, s. 386) Farbenkunst, Abbé Castel’in icat ettiği, ve alõşõlmadõk renk bileşimlerinden oluşacağõ düşünülen yeni bir sanata yol açacak renk klavyesine ilişkindir. Bkz. Blümner, ss. 596-97. L. Goldstein, Moses Mendelssohn, ss. 92-93. Kritik der Urteilskraft üzerine yazanlar (J. H. v. Kirchmann, J. C. Meredith, J. H. Bernard, H. W. Cassirer) bu ayrõntõyõ açõklayamamaktadõr. 60

tür bağ oluşturuyordu. Rönesans üç asal görsel sanatõn zanaatlerden bağõmsõzlaşmasõnõ getirdi; sanatlar arasõ, özellikle resim ve şiir arasõndaki, mukayeseleri çoğalttõ; ve sanatlarõ, sanatçõ açõsõndan değil de okur, izleyici ve dinleyicisi açõsõndan birleştiren bir amatör sanat merakõnõn temelini kurdu. On yedinci yüzyõl, doğal bilimlerin emansipasyonuna tanõk oldu ve bu yoldan, sanatlarla bilimlerin açõkça ayrõşmasõnõ hazõrladõ. Ancak on sekizinci yüzyõlda ve özellikle İngiltere ve Fransa’da amatörler tarafõndan amatörler için yazõlmõş ayrõntõlõ risalelerle görsel sanatlar bir araya getirilmiş, birbiriyle mukayese edilmiş ve ortak ilkelere dayalõ sistematik şemalarla entegre edilmiştir. Yüzyõlõn ikinci yarõsõnda, özellikle Almanya’da, güzel sanatlara kuramsal ve karşõlaştõrmalõ yaklaşõm ayrõ bir disiplin haline gelip felsefe sistemine dahil edilmiştir. Kõsacasõ modern güzel sanatlar sistemi, Romantizmin hemen öncesinde doğmuştur. Ancak bu sistem, tüm romantik estetik ile sonrasõnõn gerekli temelini oluşturmuştur. Sistemin on sekizinci yüzyõlda doğmasõnõn nedenlerini belirlemek pek kolay değildir. Önemli faktörler arasõnda, somut ürünleriyle olmasa bile prestij ve cazibesi Rönesansdan beri yükselmekte olan resim ile müziğin önem kazanmasõ; edebiyat ve sanat eleştirisinin doğmasõ, fakat en başta sanat koleksiyonlarõyla sergilerin, konser ile opera ve tiyatro gösterilerinin hitap ettiği amatör kitlenin doğuşu sayõlmalõdõr. Çeşitli güzel sanatlar arasõnda bağlar bulunduğu tezi, bu sanatlardan birbirine benzer tatlar alan amatörü daha kolay ikna eder. Sanatõnõn spesifik hedef ve teknikleriyle ilgilenen sanatçõyõ ise, Goethe’nin tepkisinde de gördüğümüz gibi, bu konuda ikna etmek belli ki daha güçtür. Modern estetiğin kökenlerinin amatör eleştiride bulunacağõ anlayõşõ, yakõn zamana kadar sanat yapõtlarõnõn estetikçiler tarafõndan, üreten sanatçõ değil de, izleyici, okur ve dinleyici perspektifinden ele alõnmalarõnõ da büyük ölçüde açõklar. Burada kavramaya çalõştõğõmõz gelişme, felsefe ve düşünce tarihçisi için de enteresan sonuçlar sunar. Tarihte ilk kez büyük ve etkili düşünürler tarafõndan telâffuz edilen görüşlerin zaman içinde ikincil yazarlar arasõnda yayõlarak sonunda kitleye mal olduğu görüşünü hepimiz benimseriz. Bu, Kant’dan günümüze, estetik alanõndaki gelişmede de söz konusu olmuşa benzer. Konunun Kant’dan önceki tarihi ise bambaşka bir türdedir. Modern estetiğin temel soru ve kavramlarõ, sistematik felsefe geleneklerinin ve önemli orijinal müelliflerin çalõşmalarõnõn bütünüyle dõşõnda oluşmuşa benzemektedir. Göze hemen çarpmayan ilk teşekkülleri, kendi devirlerinde etkili olmalarõna rağmen bugün neredeyse unutulmuş ikincil yazarlarla ve bunlarõn

61

yapõtlarõnda yansõyan kültürlü amatör tartõşma ve sohbetlerle gerçekleşmiştir. İzlediğimiz tarihte bu nosyonlar dalgalanma ve çok yavaş gelişme eğilimi gösterir. Ama inanõlõrlõk taşõyan belli bir tarzda kristalleştikten sonra daha önde gelen yazarlar ve sistematik felsefeciler arasõnda da kabul görür. Baumgarten’in estetiği bir programdõ; Kant’õn estetiği ise, neredeyse yüzyõldõr serpilmekte olan enformel ve gayri felsefi düşüncelerin felsefi açõklamasõydõ. On sekizinci yüzyõl öncesinde bir güzel sanatlar şemasõnõn yokluğu ve bu şemanõn on sekizinci yüzyõl zarfõnda dalgalanmalar gösterdiği gerçekleri eğer çoğu tarihçinin dikkatinden kaçmõşsa, bu ancak ve ancak, şemanõn günümüz düşünür ve yazarlarõnca ne denli inanõlõr ve karşõ koyulmaz görüldüğünü gösterir. Araştõrmamõzdan kaçõnõlmaz bir sonuç daha çõkõyor. Sanatlar insanlõk uygarlõğõ ile yaşõttõr, fakat onlarõ gruplama, hayat ve kültür düzenimiz içinde ifade etme âdetlerimiz epey yenidir. Bu gerçek, ilk bakõşta göründüğü kadar garip değildir. Aynen din, felsefe ya da bilimde olduğu gibi, tarih içerisinde sanatlarõn yalnõzca içerik ve üslûplarõ değil, birbiriyle ilişkileri ile kültürde konumlandõklarõ yer de değişir. Bizim tanõdõğõmõz beş güzel sanat sistemi on sekizinci yüzyõlda oluşmakla kalmaz, aynõ zamanda o dönemin kültürü ile toplumsal koşullarõnõ da yansõtõr. Başka dönem ve yerlere baktõğõmõzda çeşitli sanatlarõn statüsünün, bağlantõ ve alt bölünmelerinin çok farklõ olduğunu görürüz. Kültür tarihinde romanõn, enstrümantal müziğin ya da tuval resminin var olmadõğõ veya hiç önem taşõmadõğõ dönemler vardõr. Öte yanda sone türü ve destan, vitray ve mozaik, duvar resmi ve goblen resim, kabartma ve çömlekçilik, farklõ dönemlerde, bir bakõma bugün olmadõklarõ gibi “önde gelen” sanatlar idi. Bahçe düzenlemesi on sekizinci yüzyõldan bu yana güzel sanat statüsünü yitirdi. Öte yanda sinema, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyõl estetikçilerinin sisteminde yeri olmayan yeni tekniklerin yeni sanatsal ifadeleri doğurmasõna iyi bir örnektir. Sanatõn tüm branşlarõnõn yükselişinden olduğu gibi düşüşünden de söz edebiliriz; sanatlar da doğar ve ölür; “önde gelen” sanatlarla bunlarõn alt gruplarõ arasõnda yapõlan ayrõmlar nedensiz ve değişime açõktõr. Çoğu on sekizinci yüzyõl yazarõnõn inandõğõ gibi gravürün bağõmsõz bir sanat mõ, yoksa resmin bir türü mü olduğuna karar vermek için, ya da şiir ile nesrin, dramatik ve enstrümantal ve vokal müziğin ayrõ sanatlar olup olmadõğõnõ belirlemek için eleştirel gelenek veya felsefi tercihler dõşõnda sağlam bir zemin yoktur.

62

Bu değişimler sonucunda, günümüz sanatsal üretiminde de, yakõn kültür tarihinin öteki dönemlerinde de geleneksel güzel sanatlar sistemi dağõlma işaretleri vermektedir. On dokuzuncu yüzyõl sonlarõndan beri resim, edebiyatõn tarihte görülmediği kadar uzağõnda bulunuyor; müzik zaman zaman edebiyata yaklaşõyor; el sanatlarõ ise dev adõmlarla eski, dekoratif sanatlar konumuna dönüyor. Çeşitli sanatlarõn farklõ teknikleri konusunda artan bilinçlilik, sanatçõ ve eleştirmenleri, artõk var olmayan bir duruma ait estetik sistemin gelenek ve tekniklerinden hoşnutsuz kõlõyor. Bu estetik, kaynağõnõ aldõğõ güzel sanatlar sisteminin bir varsayõmdan başka bir şey olmadõğõnõ ve kuramlarõnõn tikel sanatlardan, çoğunlukla da şiirden, soyutlandõğõnõ ve sistemdeki öteki sanatlara pek uymadõğõnõ artõk gizleyemiyor. Estetizmin aşõrõlõklarõ, henüz yaygõnlaşmamõşsa da, sağlõklõ birtakõm tepkiler üretiyor. Bazõ çağdaş filozoflarõn Sanat ile estetik alanõnõ, geleneksel güzel sanatlarõn belli bir veçhesinden çok insan deneyiminin asal boyutlarõndan saymalarõ da geleneksel haliyle ‘güzel sanatlar’ nosyonunu oldukça zayõflatõyor.280 Bütün bu düşünceler henüz akõşkan ve pek iyi tanõmlanmamõş bir durumda; güzel sanatlarõn ve estetiğin geleneksel statüsünü ne ölçüde değiştirip küçülteceklerini kestirmek güç. Fakat bu çağdaş dönüşümler, modern güzel sanatlar sisteminin tarihsel orijin ve sõnõrlarõnõ kavramamõza yardõmcõ olmalõlar. Öte yanda, bu tür tarihsel kavrayõşlar, belli geleneksel önyargõlardan kurtulmamõzõ sağlarken sanat ve estetiğin günümüzdeki konumu ve gelecekteki olanaklarõ ile ilgili düşüncelerimizi de açõklõğa kavuşturabilirler.

280

John Dewey, Art as Experience (New York, 1934). 63