Maureen Child - Bir Gecelik Sonsuzluk www.CepSitesi.Net

Romanın Karakterleri Rick Pruitt : Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri’nde Görevli, Royal’da Doğup Büyümüş Bir Subay Sadie Price : Zengin Bir Aileden Gelme, Royal’da Doğup Büyümüş, Genç Güzel Bir Kadın Bradford Price (Brad) : Sadie’nin Abisi Abbv Langlev : Sadie’nin Çok Eski Dostu Olan Royal’lı Genç Bir Kadın Wendy : Sadie’nin İkiz Kızlarından Biri John Henrv (Joe) : Rick’in Çok Eski Dostu Olan Bir Royal Sakini Elena : Joe’nun Karısı Ve Rick Ailesinin Aşçısı Jeff Simpson : Lisa’nın, Savaşta Rick’in Yaşamını Kurtarırken Ölen Kocası Bayan Mulanev : Royal Kasabasında Dedikodu Yaymakla Ünlü Bir Kadın Mitch Taylor : Kulüp Başkanlığı Da Yapmış, Texas’ın Futbol Takımının Yıldızı. Rick’in Arkadaşı

Zeke Travers : Darius Franklin’in Sahibi Olduğu Güvenlik Şirketinin Ortağı Taylor Hawthorne : Sadie’nin Eski Kocası - Birinci Bölüm DENİZ Kuvvetleri’nde bölük subayı Rick Pruitt’in, hayatının geri kalanı hakkında bir karar vermesi için önünde otuz günü vardı. Ama acele yok, diye mırıldandı ve caddenin karşısına geçtikten sonra, Joe Davis’e el salladı. Çocukluk arkadaşı hala o eski püskü kamyoneti kullanıyordu. Rick onun yanına gelmesini bekledi. Joe onunla konuşmak için camı indirdi. Bak sen, Batı Teksas rüzgarı kimi geri getirmiş evine. Ne zaman geldin, Rick? Dün. Rick şapkasını biraz geriye itip kollarını camın kenarına dayadı. Kaportanın yakıcı sıcaklığı karşısında yüzünü buruşturdu. Bir Teksas çocuğunun öğrenmesi gereken ilk şey yazın kavurucu sıcaklığıdır. O sırada da güneş tüm enerjisiyle gücünü gösteriyordu. Ve görünürde tek bir bulut bile yoktu. Amerika’nın orta doğusuna tayini çıkmış bir denizci için Teksas’ta Haziran iyi bir eğitimdi. Temelli dönüş mü yaptın? diye sordu Joe. İyi bir soru, diye cevapladı Rick. Bu bir cevap değil. Gerçekten de Rick’in henüz bir cevabı yoktu. Deniz Kuvvetleri’nde yıllarını geçirmişti ve bundan çok keyif almıştı. Ülkesine hizmet etmeyi seviyordu. Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri üniformasını giymekten müthiş bir gurur duyuyordu. Ama etrafına şöyle bir bakındığında çok şey kaçırmış olduğunu ve çok şeyi özlediğini de düşündü. Annesi ve babası öldüğünde o burada değildi. Aile çiftliğiyle de ilgilenemiyordu. Onun yerine kahyaya güvenmekle yetiniyordu. Teksas’ın en büyük çiftliklerinden biri 6 Maureen Child olduğundan, Pruitt Çiftliğini yönetmek ciddi bir sorumluluk istiyordu. Deniz Kuvvetleri’nde geçirdiği onca yıl boyunca arkadaşlarından teki bile onun Teksas’ın en zenginlerinden biri olduğunu bilmiyordu. O da sadece diğer bahriyeliler gibi bir bahriyeliydi. Böylesini tercih ediyordu. Tüm dünyayı dolaşmış ve evine dönmüştü. Belki herkesten çok görmüş, çok şey yaşamıştı. Ama kalbi hep burada, Royal’daydı. Rick gülümsedi ve omuz silkti. Elindeki tek cevap buydu. Pekala, dedi Joe ona, Karar vermende bir yardımım olursa bir uğra yeter. Uğrayacağım. Rick eski dostuna baktı. Birlikte büyümüşler, ilk biralarını birlikte içmişlerdi. Lisenin futbol takımında yan yana oynamışlardı. Joe Royal’da kalmış, Tina’yla evlenmiş ve ailesinin sahibi olduğu araba tamirhanesinin başına geçmişti. Rick ise üniversiteye gitmiş, ardından Deniz Kuvvetleri’ne girmiş ve sadece bir kez aşık olmaya çok yaklaşmıştı. Birkaç saniyeliğine, bir zamanlar ulaşılamaz diye düşündüğü o kızı hatırladı. O kızın hatırası, berbat geçen son yılları atlatmasına yardımcı olmuştu. Bazı kadınlar vardır ki, diye düşünüyordu, bir erkeğin yüreğinin ta derinliklerine nüfuz eder. O kız da böyleydi. Hazır buradayken balığa da gideriz, dedi Joe. Rick memnuniyetle, Güzel bir fikre benziyor. Tina’ya şu meşhur kızarmış tavuklarından yaptırırsın. Çiftlikteki gölde güzel bir gün geçiririz.

Anlaştık o zaman. Joe sağ elini uzattı. Seni tekrar burada görmek gerçekten çok güzel, Rick. Bence artık burada kalmanın zamanı geldi. Sağ ol, Joe. Rick dostunun elini sıktı. Eve dönmek hoş bir duygu... Başıyla onu onaylayan Joe, Dükkana geri dönmek zorundayım, dedi. Bayan Donley’nin arabası bozulmuş. Günlerdir beni sıkıştırıp duruyor. Rick bir an ürperdi. Lisenin matematik öğretmeni Bayan Marianne Donley, onun dersine giren her Royal’lı öğrencinin korkulu rüyası olmuştu. Balık için seni ararım, dedi Joe. Kesinlikle ara. Rick kamyonetten uzaklaştı ve Joe yoluna devam etti. Rick uzun süre orada öylece durdu. Tekrar evinde olmanın hissini tattı. Daha üç gün önce bölüğüyle bir çatışmanın ortasındaydı. Bugünse, sessiz, küçük bir kasabanın sokağında durmuş gelip geçen arabaları seyrediyordu. Ve bu iki yerden hangisine daha çok ait olduğuna karar veremiyordu. Rick hep bir bahriyeli olmak istemişti. Annesiyle babası da bu dünyadan göçtüklerine göre, onu burada tutacak pek bir şey yoktu aslında. Ah, evet, aile hanedanlığını devam ettirme görevi vardı. Çiftlik yüz elli yıldan beri ailesinindi. Oradaki bekçiler, bir kahya ile karısı, orada kalan bir hizBir Gecelik Sonsuzluk 7 metçi, Rick olmadan da Pruitt Çiftliğini gayet iyi idare ediyordu. Güneşin etkisiyle gözlerini kıstı ve çabucak etrafına göz gezdirdi. Bu küçük Amerikan kasabasında hiçbir şey değişmemişti. İçten içe buna seviniyordu. Değişen tek şey kendisiydi. Şapkasını gözlerine doğru indirip başını iki yana salladı ve Teksas Cattleman’s Club’a (TCC) doğru yürüdü. Orası kasabayla ilgili haberleri öğrenebileceği tek yerdi. Ayrıca, biraz kendini toparlamaya ve düşünmeye ihtiyacı vardı. Şöyle soğuk bir bira ve biftekli sandviçin cazibesi bambaşkaydı. Z?radford Price, sen Taş Devri’nde yaşıyorsun. Sadie Price başını kaldırıp abisine baktı ve suçlamalarına hiç aldırış etmediğini fark etti. Eğer benim geleneklere bağlı bir adam olduğumu ima ediyorsan, bundan gurur duyarım. Brad eğildi ve sesini alçalttı. Minik kız kardeşimin buraya gelip kulağımı çekmesinden de hoşlanmıyorum. Sadie içinden ona kadar saydı, sonra yirmiye kadar. Ardından pes etti. Öfkesi sayı saymakla ya da ikiz kızlarının gülen yüzlerine bakmakla dinmeyecek gibiydi. Sabrı çok fazla zorlanmıştı ve gerçek bir Price olarak soğukkanlı olmaya çalışıyordu. Kulübün ana salonu birkaç bira devirmek için ideal bir yer sayılmazdı belki ama artık geri çekilmek için çok geçti. Houston’dan buraya bomboş oturmak için geri taşınmadım, Brad. Aslında, evine geri döndüğünde kendine bir yer edinmek niyetindeydi. İşlerle ilgilenmeliydi. Ve bu kulüp, başlamak için iyi bir fırsattı. Bütün gece bunu düşünmüştü. Abisi onu engelleyemeyecekti. Pekala, dedi Brad. Bir şeyler yap. Ne olursa. Ama burada değil. Artık bütün dünyada kadınlar da bu tür işlerin bir parçası haline geldi, diye ısrar etti ve kahverengi deri kaplı sandalyelerde oturan yaşlıca iki adama baktı. İkisi de açtıkları gazetelerin arkalarına saklanmışlardı. Hiçbir şeyle ilgilenmiyormuş gibiydiler. Çok tipik, diye düşündü Sadie. Bu seçkin kulüpteki erkekler her türlü değişime kapalıydı. Eskiden onlar için burada kadınlara yer yoktu. Şimdi de bu durumdan hiç hoşnut değildiler.

Bunu bana hatırlatmana gerek yok, dedi Brad, sertçe. Abigail Langley’in beni çileden çıkarmasına katlanmadım mı? Senin de böyle bir şey yapmana izin vermeyeceğim. Çok geri kafalısın ve inatçı... Burada patron benim, küçük kardeşim. Bunu unutmasan iyi edersin. 8 Maureen Child Brad kulüp başkanlığı için adaylığını koymuştu. Eğer kazanırsa, diye düşünüyordu Sadie, burası karanlık çağlarda kalmaya devam edecekti. Sadie öfkesini belli etmemek için alt dudağını ısırdı. TCC (Texas Cattleman’s Club) yüz yılı aşkın süredir keçi gibi inatçı ve geri kafalı erkeklerin kalesi olagelmişti. Dekorlar bile o kadar erkeksiydi ki. Aynalı duvarlar, koyu kahverengi deri mobilyalar, duvarlara asılmış avcılıkla ilgili yazılar ve dev ekran bir televizyon. Son zamanlara dek, kadınların sadece akşam yemeği salonuna ve tenis kortlarına girmelerine izin veriliyordu. Ama şimdi, kocasının kulüple eskiye dayanan ilişkisi ve adı sayesinde kulübün onursal üyesi olan Abby Langley ile birlikte her şey değişmeye başlamıştı. Royal’daki kadınlar artık fitilin ateşlendiğine emindiler. Ama abisiyle başa çıkmak bu değişimin ne kadar zor olduğunun bir işaretiydi. Tüm kadınların ciddi bir savaşın ortasında olduklarını biliyordu. Dinle, dedi Sadie. Kulübün yeni bir idare merkezine ihtiyacı var. Ben de bir peyzaj tasarımcısıyım. Yardım edebilirim. Mimar olma yolunda ilerliyorum. Bir takım yenilikler için çizimler yaptım ve... Sadie, diyerek sözünü kesti Brad ve başını iki yana salladı. Daha hiçbir şeye karar verilmedi. Mimara ya da tasarımcıya ihtiyacım yok. En azından beni bir dinleyebilirsin. Abby Langley’in bana vereceği acıya katlanabilirim belki ama henüz daha bebek olan kız kardeşimi dinlemek zorunda değilim, dedi Brad. Şimdi evine git, Sadie. Brad, sanki Sadie’yi hiç önemsemiyormuş gibi arkasını dönüp gitti. İçinden köpüren Sadie bu işin peşini bırakmamaya ve ona biraz mantık aşılamaya kararlıydı. Ama bu sadece yaşlı budalalara dedikodu malzemesi olacaktı. Tekrar, sanki olup bitenlere hiç aldırış etmiyormuş gibi gazetelerinin arkasına saklanan o iki adama baktı. Sadie bu iki adamın abisiyle tartışmasının tek bir kelimesini kaçırmadıklarına emindi. Akşam oluncaya kadar bu tartışmayı düzinelerce kez başkalarına tekrarlayacaklarını da biliyordu. Sadie homurdanarak deri çantasını kolunun altına aldı, yanında getirdiği çizimleri sertçe kavradı ve hızla ön kapıya yöneldi. İçinde, hayal kırıklığı ve öfke savaş halindeydi. Gerçekten de, en azından abisinin desteğine güvenebileceğini ummuştu. Ama yanlış düşünmüştü. Brad bir önceki kuşağın bir temsilcisi gibiydi. O kadınların sadece sevimli birer arkadaş olmalarından hoşlanıyordu. Kulübün de her yanı saran kadın erkek eşitliği fikrine karşı erkeklerin bir kalesi olmasını istiyordu. O bir mağara adamı, diye mırıldandı Sadie ve kulübün karanlık saloBir Gecelik Sonsuzluk 9 nundan Teksas’ın Haziran güneşiyle parıldayan sabahına attı kendini. Hala öfkesi dinmemişti. Güneş gözlerini öylesine almıştı ki, çarpana dek önündeki adamı fark etmemişti. Rick Pruitt yuvasına geri dönmüş ve aniden bir fırtınaya toslamıştı.

Uzun boylu, ince yapılı, Teksas göğü kadar mavi gözlü ve upuzun bacaklı bir fırtınaya. Daha bir iki dakika önce Sadie’yi düşünüyordu ve işte şimdi karşısındaydı. Sadie kulüpten öyle bir öfkeyle, fırtına gibi çıkmıştı ki, Rick’e çarptığında onun birkaç adım sekerek geri gitmesine neden olmuştu. Rick onu omuzlarından tutup durdurdu. Sadie o kocaman mavi gözlerini ona doğru kaldırdı. Rick ona rastlayacağını hiç ummamıştı. Günaydın, Sadie, dedi Rick, Sadie’nin çok iyi hatırladığı soylu hatlarını gözden geçirerek. Eğer gerçekten beni devirmeye niyetliysen, bunu arabayla denemen daha mantıklı olur. Sadie gözlerini kırpıştırarak ona baktı. Yüzü soluklaştı ve gözleri yediği şokla ardına dek açıldı. Rick? Ne işin var burada? Bir süre birbirlerine baktılar. Sonra Sadie başı dönmüş gibi sallandı. Hey, dedi Rick, Sen iyi misin? İyiyim, diye mırıldandı Sadie, ama hiç de öyle görünmüyordu. Sadece seni gördüğüme çok şaşırdım, o kadar. Geldiğini bilmiyordum. Haklısın. Sadie’nin yanakları daha da soluklaştı. Kaygılı bir görünüşü vardı. Sana çarptığım için özür dilerim. O mağara adamlarının loş karanlığından bir anda gün ışığına çıkınca göremedim. Ayrıca, Brad’e o kadar sinirlenmiştim ki. Bunu öğrenmem iyi oldu, diye düşündü Rick. Kendisine değil de Brad’a sinirlenmiş olması içini rahatlattı. Birlikte geçirdikleri bir gece, üç yıl boyunca bir gölge gibi peşini bırakmamıştı. Çölde kaldığı o upuzun sürede hep onun tenini ve dokunuşlarını hatırlamıştı. Sadie bir erkeğe sessizce ve sinsice yaklaşan kadınlardandı. Bir erkeğin tüm savunmalarını yerle bir ederdi. O yüzden, birlikte geçirdikleri geceden sonra hemen görev başına döndüğü için sevinmişti. O zamanlar temelli geri dönmeyi düşünmüyordu. Sadie de bir gecelik ilişkilerle yetinecek türden bir kadın değildi. Rick derin bir nefes aldı ve onun kokusunu içine çekti. Ondan yayılan, yaz yağmuru ve çiçek kokusu görev başına döndükten sonra da Rick’in üstünde kalmıştı. Nereye giderse gitsin, gözlerini her kapadığında o hep oradaydı. Onu düşündükçe karanlık zamanlara çekiliyordu benliği. Mavi 10 Maureen Child gözlerine bakarak, eve dönmek ne güzel, diye düşündü. Senden ne haber? diye sordu Rick. En son senin Houston’da yaşadığını duymuştum. O yüzden birkaç gün içinde şehre inip onu bulmayı planlamıştı. Onu burada, Royal’da bulmak daha çok işine gelmişti. Öyleydi, dedi Sadie ve alt dudağını çiğnedi. Bakışlarını ondan kaçırdı. Ben, şey, birkaç hafta önce buraya geri taşındım. İyi misin? diye sordu Rick, onun ne kadar sinirli olduğunu fark edince. Titriyordu ve beti benzi atmıştı. Daha ufak ve kırılgan görünüyordu. Bak ne diyeceğim. Hadi, geri dönüp içeri girelim ve serin bir köşede biraz oturalım. Ayakta duracak halin yok. Sadie başını salladı. Oh, ben iyiyim, gerçekten. Sadece... Hayır, iyi değilsin. Bayılacak gibisin. Dikkat etmezsen bu sıcak seni öldürebilir. Gel hadi. Bileğinden sımsıkı kavradı ve onu kulübe sürüklemeye başladı. Rick, dinlenmeye ihtiyacım yok. Sadece eve gitmek istiyorum.

Tabii gidebilirsin, ama önce biraz sakinleşmelisin. Onu yakındaki bir banka götürdü. Sadie derin bir nefes aldı ve kendini toparlamaya çalıştı. Bembeyaz kesilen elleriyle sımsıkı çantasını kavramıştı. Rick onu bu hale getiren şeyin ne olduğunu merak ediyordu. Tekrar karşılaşmaları mıydı? Birlikte geçirdikleri gecenin hatırası mı onu utandırıyordu? Neler oluyor, Sadie, diye fısıldadı Rick. Sadie kısa bir kahkaha attı. Ama gözleri hiç gülmüyordu. Bakışları Rick’e çevrildi. Rick onun gözlerinde kaygı, endişe ve korku ifadesini okuyabiliyordu. Şimdi gerçekten de aklı karışmıştı. Konuş benimle. Hayatı boyunca, Sadie Price hayallerinin prensesi olmuştu. Çok güzeldi, popülerdi, ama onunla aynı seviyede değildi Rick. O ulaşılamazdı. Rick kasaba kulübü partilerinden hoşlanmayan kalabalıkla vaktini geçiriyordu. Sadie ve arkadaşları ise o partileri hiç kaçırmazlardı. Rick onu hep mükemmel bir kız olarak düşünüyordu. Ama fazla ağır başlı, ciddi ve kibirliydi. Onun tüm duvarlarını yıkıp ruhunu keşfetmenin hayalini kurardı. Sonra Deniz Kuvvetleri’ne girdi. Sadie de aşağılık bir herifle evlendi. Çok geçmeden herif onu aldattı ve Sadie sefil oldu. Ama üç yıl önce, Sadie boşanmıştı ve Rick gemiyle Afganistan’a gitmek üzereydi ki Claire adında bir restoranda karşılaşmışlardı. Birkaç kadeh ve ardından akşam yemeği... Ve sonra daha bir sürü şey. O geceyi hatırlamak bile onu heyecanlandırıyor, daha önce hiç yaşamadığı bir arzuyla bedeni tekrar harekete geçiyordu. Bitmek bilmeyen üç yılın Bir Gecelik Sonsuzluk 11 ardından, Sadie, dokunabileceği kadar yakınındaydı. O da bu fırsatı boşa harcamaya hiç niyetli değildi. Hatırladığım kadar güzelsin, dedi Rick ve Sadie’nin yanağına düşen bir tutam saçı geriye attı. Parmaklan tenine değince yakıcı bir ateş tüm bedenini sardı. Sadie de derin bir soluk aldı. Rick, onun da aynı hissi paylaştığını anlayarak gülümsedi. Baksana, neden Claire’e gitmiyoruz? Sadie’ye biraz daha sokuldu. Öğle yemeği yer, biraz laflarız. Son yıllarda neler yaptığını anlatsana. Neler yaptığımı, diye tekrarladı Sadie ve Rick’in gözlerinin içine baktı. Bu bayağı zaman alır. Oh, Tannm, Rick... Gerçekten konuşmalıyız. Ben de bunu söylüyorum. Hayır. Ben konuşmalıyız demek istedim. Etrafına bakındı ve yakınlarında kimsenin olmadığını görünce rahatladı. Ama burada değil. Pekala, dedi Rick, biraz endişeli bir şekilde. Neyi vardı bu kızın acaba? Önce, onu gördüğünde şok olmuş gibiydi. Şimdiyse diken üstündeydi sanki. Bu hiç de evine hoş geldin tavrı değildi. Seni rahatsız eden şeyin ne olduğunu bana anlatmak istiyorsun? Pek sayılmaz. Sadie... Sadie ayağa kalktı, çantasını kolunun altına sıkıştırdı. Sadece, beni evime götür, olur mu, Rick? Kendime bir yer bulana kadar babamla kalıyorum. Oraya gider gitmez sana her şeyi açıklayacağım. Rick ayağa kalktı ve başıyla onu onayladı. Her ne oluyorsa, şimdiye kadar her durumda olduğu gibi bununla da başa çıkacaktı. İleri marş! Tamam. Hadi gidelim. 12 Maureen Child İKİNCİ BÖLÜM

SîYAH kamyonetinde oturan Rick Pruitt’in zihni geçmiş hatıralarla doluydu. Üç yıl önce, Sadie’yle inanılmaz ateşli bir gece geçirmişlerdi ve o gece Sadie’nin hayatını sonsuza dek değiştirmişti. Rick, ertesi sabah Ortadoğu’da bir görev için ayrılacağını söylemişti. Belki bu yüzden Sadie onunla geçirdiği geceye tüm benliğini ve ruhunu vermişti. Rick’in yine uzaklara gideceğini biliyordu. Ama gerçek şu ki, Sadie’nin birine ihtiyacı vardı. O zamanlar, Sadie ruhunun yitip gittiğini hissediyordu sanki. Zengin bir babanın sosyete kızından başka bir şey değildi. Kendisi için hiçbir şey yapmamıştı. Onun için konulan sınırların dışına asla çıkmamıştı. Ta ki o geceye kadar. Birbirlerine herhangi bir sözle bağlanmamışlardı. Birlikte keşfettikleri şey dışında hiçbir şey aramıyorlardı, belki bir mucize. Ama Rick’le paylaştıkları o şey Sadie’nin hayatını sonsuza dek değiştirmişti. Rick’in ise bundan habersizdi. Göz ucuyla Rick’e baktı ve içinde bir kuş kanat çırptı. Rick’in keskin hatlı çenesi, seksi ağzı ve derin kahverengi gözleri, o geceden sonra hiç hissetmediği bir ürpermeye yetiyordu. Sadie her şeyi çok iyi hatırlıyordu. Yumuşak dokunuşlar, vahşi soluklar, heyecanlı fısıldamalar. Sanki ellerini yine teninde hissediyordu. Rick’in kaslı bedeni onunkini sarıyor, görkemli erkekliği içine doğru kayıyordu. Ee, diye sordu Rick, Görüşmeyeli nasılsın bakalım? Sadie sarsıldı, kendini budala gibi hissediyordu. Zorla gülümsedi. Bunları kamyonetin içinde konuşmak istemiyordu. İyi. Peki ya sen? Bilirsin işte, dedi omuz silkerek. İyiyim. Kısa süreliğine de olsa evde olmak güzel. Kısa süreliğine mi? Bir Gecelik Sonsuzluk 13 Ne kadar kalacaksın burada? diye sordu Sadie. Benden bir an önce kurtulmaya mı çalışıyorsun? Sadie’ye kısa bir bakış attı ve kamyoneti sürmeye devam etti. Hayır. Sadece merak ettim. Son yıllarda hiç uğramadın buralara. Bunu nereden bilebilirsin ki? Houston’da yaşamıyor muydun? Houston buradan çok uzakta değil ki. Arkadaşlarımla ve abimle konuşuyordum. Bana burada neler olup bittiğini anlatıyorlardı. Ah, abin tabii ya. Onunla bir türlü gerçek bir dostluk kuramadık. Doğru, dedi Sadie. Rick henüz bilmiyordu ama şu anda dost olmaları ihtimali daha da azdı. Joe bana ne zaman taşındığını söyledi. Sadie gülümsedi ve başını salladı. Rick’le Joe eski dosttular. Kasabanın en iyi tamircisi olan Joe’nun Rick’e tüm haberleri yetiştirmesi normaldi. Royal’dan ayrıldığına her şeyden çok sevinmişti Sadie. Öyle olmasaydı Joe, Rick’e onun büyük sırrını açıklardı ve o zaman kim bilir neler olurdu. Ve... dedi Rick, sessizliği bozarak, Şimdi Houston’ı bırakıp eve geri döndün. Babanlasın demek? Kısa bir süre için. Kendime bir yer bulana dek. Birkaç yıl önce annemin ölümünden bu yana babam sürekli balık avı gezilerine çıkıyor. Şimdi de Karayiplerde ve Brad artık bizimle yaşamıyor, dolayısıyla... O kocaman konakta tek başına mısın şimdi? Hayır. Doğrusunu söylemek gerekirse, uzun zamandır yalnız değilim. Rick kaşlarını çattı. Adı nedir? Adı mı? Kimin adı? Görüştüğün adamın.

Öyle bir adam yok. Böyle bir şeye ayıracak vaktim de yok zaten. Konuyu burada kapattı. Nasılsa Rick her şeyi eninde sonunda öğrenecekti. Aralarında gergin bir sessizlik oldu. Sadece tekerleklerin asfaltta çıkardığı sesler ve klimanın iç çekişleri duyuluyordu. Dışarıda, yaz güneşi Royal’ı kavuruyordu. Biliyor musun, dedi sonunda Rick, Seni son gördüğümde sanki daha cana yakındın diye hatırlıyorum. Oh, Tanrım! Sadie de çok iyi hatırlıyordu. Anısı o kadar canlı ve güç-lüydü ki, görüntüler zihninde canlandıkça bedenini alevler sarıyordu. Rick’in bedeni, kendi bedeni, kenetlenmişler. Şehvetli öpüşmeler, coşkulu duygular. Eğer Rick şimdi ona dokunacak olsa, ateşler içinde yanabilirdi. İyi misin? diye sordu Rick. Tabii ki, diye yalan söyledi. İyiyim. 14 Maureen Child Kasabayı arkalarında bırakıp, Pine Valley’in seçkin sitesindeki Price konağına giden cadde boyunca ilerlerken, ikisinin de kafasında aynı sahne canlanmıştı. Üç yıl önce, Sadie büyüdüğü yerden ayrılıp Houston’a gitmişti. Ve kendini itişip kakışan, gürültülü bir kalabalığın ortasında bulmuştu. Ama o sırada Royal’dan uzaklaşmaya ihtiyacı vardı. Kimsenin onu tanımadığı, dedikodulara maruz kalmayacağı bir yerde yeni bir sayfa açmak istiyordu. Ama geri dönmüştü ve geçmiş onu yakalamak için kollarını uzatmıştı. Tekrar Rick’e baktı. Garipti; Rick’i çocukluğundan beri tanıyordu, ama o geceye kadar aralarında hiçbir yakınlaşma olmamıştı. Değişmiş, diye düşündü. Daha büyük, daha ciddi ve kendine daha güvenli görünüyordu. Rick’in saçları askerlere özgü bir biçimde kısacıktı. Gözleri önlerindeki yola odaklanmıştı. Elleriyle sımsıkı direksiyonu kavramıştı ve Sadie kol kaslarının kasılıp gevşemesini izliyordu. İyi olduğundan emin misin? diye sordu Rick başını çevirmeden. İşte bu Rick’ti. Aklı, görev olarak gördüğü bir şeyden asla başka bir yana kaymazdı. Şu anda da görevi kamyoneti sürmekti. Rick kuralları ve disiplini seviyordu. O hep doğru olan şeyi yapardı. Sadie’nin doğru olarak gördüğü şeyi kesinlikle kabul etmezdi. Gün iyi sonlanmayacak gibiydi. Sadie de bu sondan kaçınacak bir yol bulamıyordu. Artık Royal’da olduğuna göre, herkes dedikoduya başlayacaktı. Ve Rick daha bir gündür burada olduğundan, henüz dedikodulardan habersizdi muhtemelen. Bu haberleri ikinci elden duymasına izin veremezdi Sadie. Ona gerçeği söylemeliydi. Eninde sonunda. Evet, iyiyim. Sadece bir fare gibi kapana kısıldım, diye ekledi içinden. Bu anın er ya da geç geleceğini biliyordu. Sadece daha geç olmasını arzuluyordu. Çok daha geç. Ama bu çok saçmaydı. Royal’a geri taşınmıştı ve Rick’in sonunda döneceğini biliyordu. Küçük bir kasabada sır saklamak imkansızdı. Zaten buradan ayrılmasının asıl nedeni de bu değil miydi? Sadie kaşlannı çatarak önündeki yola verdi kendini. Konağa vardıklarında neler olacağmı düşünmemeye çalışıyordu. Madem öyle diyorsun, dedi Rick. Ama ses tonundan hiç de ikna olmadığı belliydi. Kardeşini delirtmek dışında TCC’de ne yapıyorsun? Sadie kardeşinden bahsedilince öfkeyle sarsıldı. Eski çamlar bardak oldu. Brad, Teksas eyaletindeki en inatçı ve en katı yürekli adam. Buna çoktan alışmış olmalısın.

Brad Price çoktan beri, dünyanın en muhafazakar adamı olarak ün salmıştı tüm kasabada. İnatçılığı da cabasıydı. Bir Gecelik Sonsuzluk 15 Haklısın, dedi Sadie. Sonunda tehlikesiz bir konu açıldığı için sevinçliydi. Ama yine de, Brad’in bir şekilde, bir gün, yirmi birinci yüzyıla gözlerini açacağını umuyorum. Neyse, yeni kulüp binasının tasarımında rol almak için onunla konuşmaya gittim. Yeni bir kulüp binası mı? Buna asla inanmazdım. Kulüp yüz yılı aşkındır hiçbir değişime uğramadı. Peki, hep böyle mi kalması gerekiyor? Neden elektrikle aydınlatılmıyor? Neden hala yağ kandili mum kullanıyorlar? Neden bir telefon bile yok? Gelenek, tüm bunları göz ardı edecek kadar önemli mi? Vay! Riçk bir kahkaha attı. Peki değişim, senin gelenekleri bir kenara atmana neden olacak kadar önemli mi? Sadie ona baktı. Daha birkaç dakika öncesine kadar hissettiği şehvetli duygular bir anda eriyip gitti. Brad gibi konuşuyorsun. Bu erkeklere özgü bir şey mi? Sadece kadınlar mı gözlerini geleceğe ve değişime dikiyorlar? Hayır, ama geleceğe bakmak geçmişi unutmak demek değildir. Kim geçmişi unutmaktan bahsetti? Biz sadece, her kulüp üyesinin hoşlanacağı bir modernleşmeden bahsediyoruz. Şimdi anlıyorum her şeyi. Abby Langley’in de kulüp üyesi olduğunu duydum. Bu da kasabadaki kadınların silahlanmasına neden oldu? Bütün erkekler mi, yoksa sadece Teksaslılar mı? Ha? Ne? Kadınlardan, öfke nöbeti geçiren çocuklarmış gibi bahsediyorsun. Dinle, tartışma başlatmak istemiyorum. Ama sen de kasabanın diğer erkekleri gibi aynı çukura saplanmışın. Geleli daha bir gün oldu ve bir anda düşman mı oldum? Hayır. Yalnızca beni kötü bir anımda yakaladın. Kusura bakma. Rick omuz silkti. Önemli değil. Bir şeye kızıp öfkeni başka birinden çıkarmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Yine de bu bir mazeret sayılmaz. Sadece Brad beni deli ediyor Abiler de bunun için değil midir? Ama Brad’in Abby’yle başa çıkmak zorunda olması ona iyi bir ders olacak. Böyle haşin bir karakterin olduğunu bilmiyordum. Benim damarlarımda da Price kanı akıyor, unutma. Hiç kuşkusuz. Rick kırmızı ışıklarda durdu. Geçen yıllarda seni çok düşündüm, Sadie. Öyle mi? Sadie yine gerildi. Bazen, seninle ilgili düşünceler akıl sağlığımı korumamı sağladı. 16 Maureen Child Rick... Bir şey söylemek zorunda değilsin. Sadece, birlikte geçirdiğimiz gecenin anısını hep yüreğimde taşıdığımı bilmeni istedim. Benim için de öyle, dedi Sadie ve onun bakışlarından kaçınmak için başını öte yana çevirdi.

Üç yıl önce onunla geçirdiği tek bir gece hayatını öylesine değiştirmişti ki, sürekli onu düşünmesi hiç de şaşılacak bir şey değildi. Ama şimdi, onun da kendisini düşündüğünü bilmek, Sadie’nin kendisini eskisinden daha da aşağılık biri gibi hissetmesine neden oluyordu. Ona ne söyleyebilirdi ki? Nasıl açıklayacaktı? Zamanının çoğunu, bir gün ona her şeyi anlatacağını düşünerek geçirmiş ve kendini buna inandırmıştı. Rick döndüğünde ondan özür dileyecek ve her şeyi düzeltmek için ne gerekiyorsa yapacaktı. Evet, ona yazabilirdi. Ama yazmamak için direnmişti. Onun için çok endişeleniyordu. Görevi dolayısıyla Rick sürekli tehlike altındaydı ve Sadie her gece onun için dua ediyordu. Eğer bunu bir mektupla ona açıklasaydı, zaten zorlu bir görevde olan Rick’in morali iyice bozulabilirdi. Ayrıca, mektup ancak korkaklara göreydi. Yüz yüze konuşmak çok daha onurlu bir davranıştı. Ailesi onu şerefli, dürüst ve sözünde duran bir kız olarak yetiştirmişti. Şeref, Price ailesi için çok önemliydi. Ama bu, Rick’e hayatında bir yer vermesi anlamına gelmiyordu. Sadie bir koca özleminde değildi. Bir erkeğe ihtiyacı yoktu. Zaten şu sıralar yeterince meşguliyeti vardı. Yine de ona gerçeği borçluydu. Rick kırmızı ışıklarda durduğunda ona bakıp bir an sırıttı. Dudağının sadece bir kenarı kıvrıldı ve o anda Sadie sımsıcak bir hisse kapıldı. Houston’da ne yaptığını söylesene, dedi. Daha çok hayır işleriyle uğraştım. Price vakfının merkezi Houston’daydı. Ben de babamın sanat müzesinin yönetim kurulunda çalıştım. Keyif aldın mı? Evet, ama... Ama? Ama hayalimde hep tasarımcılık vardı, daha çok peyzaj tasarımı. Parkalar, bahçeler tasarlamak, caddeleri düzenlemek... Rick ona bakınca Sadie konuşmayı kesti ve omuz silkti. O zaman bunu yapmalısın. Kurslara git, öğren ve hayatını anlamlı kılacak, sevdiğin işi yap. Yeşil yandı ve Rick gaza bastı. Bir Gecelik Sonsuzluk 17 O yüzden mi sen hala bahriyelisin? Rick kahkaha attı. Eski bir deyiş vardır: Bir bahriyeli her zaman bahriyelidir Evet, ama sen hala aktif görevdesin. Niçin? Royal’a dönebilirdin, ailenin çiftliğini yönetebilirdin. Neden Deniz Kuvvetleri’nde kaldın? Görev, dedi Rick. Çok klişe bir söz, ama çocukluğumda bunu ciddiye almam öğretildi bana. Babam da bir bahriyeliydi, biliyorsun. Evet, biliyorum. Daha çocukken bütün dünyayı dolaştık. Babam Deniz Kuvvetleri’nden ayrılınca buraya yerleştik, çünkü annemin kökleri buradaydı. Ama bazı ilkelere göre büyütülünce ve insanların ülkelerine hizmet etmek için neler yaptığını görünce sen de aynısını yapmak istiyorsun. Ben de görevimi yaparak, sevdiğim insanların güvenliğini sağlamaya yardım ediyorum. Sadie gözleri yaşlarla doldu. Gözlerini kırpıştırarak onlardan kurtulmaya çalıştı. Rick şereften ve görevden bahsediyordu, oysa kendisi neredeyse üç yıldır ona yalan söylüyordu.

Ancak onursuz biri bunu yapabilirdi. Konağın yoluna saptıklarında Sadie bir şeyler söyleyip, onu, birazdan öğreneceklerine hazırlaması gerektiğini hissetti. Rick, eve varmadan önce bilmen gereken bir şey var. Eğer flamingolar hakkındaysa, şu peyzaj tasarımını belki bir daha düşünmen gerektiğini söylemeliyim. Ne? Garaj yoluna girdiklerinde Sadie öndeki çimenlikte pembe plastik kuşlardan oluşan bir sürü gördü. Neyse ki babası yine balık avı gezisine çıkmıştı. Eğer Robert Price şık bahçesinin bu yırtık pırtık kuşlarla kuşatılmış olduğunu görseydi, kim bilir neler olurdu. Oh, Tanrım! Rick kamyonetini ön kapının önüne park eder etmez, Sadie arabadan fırladı ve arabanın önünden dolaşarak en yakındaki flamingonun yanına geldi. Kuşlar, belli ki bu işin ustası tarafından biçilmiş çimenliğe yayılmıştı ve buraya çok aykırı kaçıyorlardı. Rick kahkahayla güldü. Bu da nedir? Yeni bir tür dekorasyon mu? Rick onun arkasına gelince Sadie ürperdi. Haziran’ın kavurucu güneşi yetmezmiş gibi, bir de onun varlığı teninde hissettiği sıcaklığın artmasına neden oluyordu. Hayatında hiçbir erkek onu Rick Pruitt kadar etkilememişti. Yalancı, sahtekar bir tilki olan eski kocası bile. Derin bir nefes alıp kendini toparladı. Onun kahverengi gözlerine baktığında kendini onlara kaptırmamak için çabaladı. Bu hiç de kolay değildi. Rick oldukça uzun boylu ve kaslıydı. Kot pantolon ve tişörtle bile Rick 18 Maureen Child emir vermeye ve onlara uyulmasına alışkın biri gibi görünüyordu. O tipik bir Teksas erkeğiydi. Buna bir de bahriyeliliği eklenince, karşı konulması imkansız bir kanşım çıkıyordu ortaya. Flamingolar evsiz bir kadına barınak sağlamak amacıyla açılan bir bağış kampanyası için. Kampanyayı Summer Franklin yürütüyor. Darius’un karısı mı? Evet. Asıl fikir şu: Pembe flamingo sürüsünü alan kişi onları buradan almak için bağış yapıyor ve kuşları bir diğer kurbana veriyor. Sonra o da bağış yapıyor ve böyle sürüp gidiyor. Rick bir kahkaha attı, flamingolardan birini eline aldı ve onun boncuk gözlerine baktı. Bağış toplamak için biraz komik bir yol. Biraz öyle, dedi Sadie ve endişeyle kuşlara baktı. Ama o kadar berbat dürümdalar ki. Neyse ki babam burada değil. Küplere binerdi. Komşuların ne diyeceğini düşünürdü. Bu benim eskiden tanıdığım titiz ve kuralcı Sadie Price işte. Geceyi birlikte geçirdiğim kadın değil. Titiz ve kuralcı, tüm hayatını böyle geçirmişti Sadie. Mükemmel bir Price varisi. Her zaman sağduyulu ve doğru bir Price. Ama bu eskidendi. Ben artık o kız değilim, inan bana. Başını kaldırıp Rick’e baktı. Biraz içeri gelebilir misin? Görmen gereken bir şey var. Pekala. Kafası biraz karıştı Rick’in. Ama bu uzun sürmeyecekti. Sadie ön kapıyı açtı ve içeri girdi. Klimanın verdiği serinlikle rahatladı. Saçları kırçıllaşmış, ellilerinde bir kadın ona doğru atıldı. Bayan Sadie, yukarıda her şey yolunda. Melekler gibi oynuyorlar.

Sağol, Hannah, dedi gülümseyerek. Arkasını dönüp Rick’e bakmadı bile. Artık zamanı gelmişti. Ben yukarı çıkıp onları bir kontrol edeyim. Hizmetçi kadın Rick’e baktı, ardından Sadie’ye döndü ve gülümsedi. Bir şeye ihtiyacınız olursa ben mutfaktayım. Rick şapkasını çıkardı ve konuşmak için Hannah’mn gitmesini bekledi. Kim uyuyor? Ne demek bu? Göreceksin. Sadie hala ona bakmıyordu. Mermer zeminde yürüyerek geniş merdivenlere doğru ilerledi. Yukarı gel. Basamakları çıkarken tırabzana tutunuyordu. Kalbi deli gibi atıyordu. Neler oluyor, Sadie? Kasabadayken konuşmamız gerektiğini söyledin, şimdi de görmen gereken bir şey var diyorsun. İkinci katın sahanlığına geldiklerinde Rick onun önüne geçti ve yolunu kesti. Konuş benimle. Konuşacağım, söz. Sana bir şey gösterir göstermez. Pekala. Ama sürprizlerden pek hoşlanmam. Bir Gecelik Sonsuzluk 19 Koridor boyunca ilerlediler. Her bir adım Sadie’ye daha da zor geliyordu. Sonunda soldaki son kapıya vardılar. Sadie derin bir nefes aldı ve kapıyı açınca güneşli bir odayla karşılaştılar. İçeride iki yatak, iki şifonyer, iki oyuncak kutusu vardı. Sadie’nin- ikiz kızlan yerde oturmuş oyun oynuyorlardı. Rick’in ikiz kızlan. Kızlar başlannı kaldmp baktılar. Kahverengi gözleri fal taşı gibi açıldı ve parladı. Annelerini görünce gülümsediler. Sadie dizlerinin üstüne çöme-lip ikisini de kollarına aldı. Kollanna sımsıkı yapışmış kızlarıyla, afallamış durumdaki Rick’e döndü ve fısıldadı, Sürpriz. 20 Maureerı Child ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Rick başına bir darbe yemiş gibiydi. İkiz kızlar. Rick’in gözleri. Annelerinin üstüne tırmanırlarken sevinçten uçuyorlardı. Anneleri, Sadie Price onun kızlarının annesiydi. Sanki içinde binlerce güneş yanıyor gibiydi. Şok yerini giderek öfkeye bırakıyordu. Bu duygusunu saklamaya çalışıyordu, çünkü eğer dizginleye-mezse işler daha da kötüye gidecekti. İkizlerin kıyafetleri aynıydı: Pembe elbiseler ve pembeli beyazlı ekose etekler. Küçük pembeli sarılı ayakkabıları o minicik ayaklarına yakışıyordu. Anneleri onlara sarıldığında kahkahalar atıyorlardı. Sadie’nin bakışları Rick’e çevrildi ve Rick onun gözlerinde suçluluk ve pişmanlık ifadelerini fark etti. Ama artık pişmanlık için çok geçti. Sadie onları Rick’ten saklamıştı. Belki Rick’ten bu yolla para koparacaktı. Yine de Rick tek dizinin üstüne çöktü ve kızlara dikkatle baktı. Kıvırcık kahverengi saçları başlarını sarmıştı. Yanakları pembeydi, gözleri yaşamla ve sevgiyle ışıldıyordu. Rick’in kalbi sıkıştı. Kızlardan biri ona tedirginlikle baktı ve sonra Rick’in yüreğini parçalayan bir gülümseme yayıldı yüzüne. Kızlar, dedi Sadie. Kuşlar, anne.

Bir sürü. Biliyorum, dedi Sadie, ikisini art arda şefkatle öperek. Gördüm onları. Bir Gecelik Sonsuzluk 21 Çok güzel. Evet, çok güzel... Bu kim? Bu kim? Rick boğazına saplanan öfkesini yutkunarak giderdi. Kızları onu tanımıyordu. Onun etine kanma tamamen yabancıydılar. Bu, Rick’i müthiş bir acı ve öfkeyle sarstı. Bu sizin babanız, dedi Sadie. Bu sözleri söylerken dikkatle Rick’e bakıyordu. Rick oturdu, bir dizini yukarı kaldırıp kolunu üstüne dayadı. Çocukları rahatsız etmek istemiyordu. Ama onlara sarılmayı da her şeyden çok istiyordu. Onun yerine gülümsedi. Sizler gördüğüm en sevimli kızlarsınız. Rick’e daha yakın duran kız ona kurnazca bir gülümsemeyle baktı. Oh, işte bu büyüdüğünde yürek yakıcı bir kız olacaktı. Baba? dedi küçük kız, annesinden ayrılıp Rick’e doğru ilerleyerek. Kız ona yaklaşırken Rick’in kalbi durdu sanki. Kımıldamaktan korkuyordu. Yapacağı herhangi bir hareketin her şeyi mahvetmesinden endişeleniyordu. Böyle riske girmek istemiyordu. Kız yeterince yaklaştığında elini uzattı ve Rick’in yanağını hafifçe okşadı. Minicik eli yanağına bir tüy kadar hafif dokunmuştu. Kız şampuan ve elma suyu kokuyordu. Baba? Kız kucaklamak üzere ona doğm eğildi ve Rick sanki bir el bombasını tutuyormuşçasına dikkatle tuttu onu. Baba! İkinci kız da ona doğm atıldı ve onun koynuna sokulduğunda Rick gözlerini yumdu. Kollarıyla ikisini birden kucakladı. Onları sımsıkı sarmalarken, bedenlerinin sıcaklığını ve hızlı kalp atışlarını hissetti. O sonsuz an Rick’in hayatını, dünyasını sonsuza dek değiştirmişti. Rick gözlerini açıp Sadie’ye baktığında ağladığını gördü. Neden ağlıyordu acaba? En sonunda Rick’in kızlarını görmesinden dolayı yaşadığı coşkudan mı? Yoksa ona her şeyi anlatmamaktan duyduğu pişmanlıktan mı? Masal! Kızlardan biri böyle bağırdı ve Rick’ten uzaklaştı. Doğruca pencerenin altındaki kitaplığa doğm koştu. Bu arada, onun ikizi Rick’in kucağında oturmuş, onun şapkasıyla oynuyordu. Kaç yaşındalar, diye sordu Rick sertçe. Kaç yaşmda olduklarını tam olarak biliyorsun, diye fısıldadı Sadie. İsimleri nedir? Bu somnun bedeli ağırdı. Kızlarının isimlerini bile bilmiyordu. Kalbi parçalara ayrılıyor ve bunu önlemek için ne yapacağını bilemiyordu. Sadie kızlara yaklaştı ve ikizlerden birinin yana kaymış şapkasını dü22 Maureerı Child zeltti. Bu Wendy, dedi Sadie, kızın burnuna bir öpücük kondurarak. Wenne! diye çığlık attı emekleme çağından yeni çıkmış olanı. Rick’in şapkasını kendi kafasına taktı ve kafası şapkanın içinde kayboldu. Kıkırdamaları bir yaz rüzgarı kadar yumuşaktı. Wendy’nin burnunda çiller var. Burnum mu? Sadie gülümseyerek Rick’in kucağından ayrılan kızı kucağına aldı. Başının tepesini öptü ve Rick’in bakışlarıyla karşılaştı. Bu da Gail.

Üst üste iki sürpriz, diye düşündü Rick. Kalbi çoktan ikiye ayrılmıştı ve Sadie’nin kucağındaki gülümseyen kıza baktığında daha da küçük parçalara bölündü. Gözleri yaşlarla dolunca elinin tersiyle onları sildi. Ancak o zaman Sadie’ye tekrar bakabildi. Ona annemin adını vermişin. Evet, dedi Sadie, ikizlerden biri masal kitabını açıp kendi kendine mırıldanmaya başlarken. Kuçucuk ve bir böcek... Koşuyorlar ve. O masalma devam ediyordu, ama Rick onun kopuk sözcüklerinin karmaşasını duymuyordu bile. Öylece donup kalmıştı. Her zaman için güvenebildiği kendini kontrol etme yeteneğini geri kazanmaya çalışıyordu. Ama onun yerinde olan herhangi bir erkeğin de iliklerine dek titreyeceğine emindi. Gail’in sol yanağında gamzesi var, ama Wendy’nin yok. Ve Gail’in saçları Wendy’ninkilerden daha gür. Onları tanımaya başladıkça diğer farklılıkları da göreceksin, karakterleri çok farklı. Sadie... Wendy maceracı bir kız. Ulaşabildiği her şeye saldırıyor. Gail kucak çocuğu. Bir kitapla kucağa tırmanmaktan daha çok hoşuna giden bir şey yok. Ama hiç de aptal değil. Diğerinden gizlediği bir iç dünyası var. Bazen ikisi de o kadar inatçı oluyorlar ki... Sadie, dedi Rick, derin ve emir verici bir ses tonuyla. Ne diyeceğini biliyorum. Söylemek istediğim şeyi tahmin edebileceğini hiç sanmıyorum, dedi Rick. Sesinin derinliklerinde öfke vardı. İzin ver açıklayayım, tamam mı? Sabırsızlanıyorum. Rick onun, her şeyi yoluna koymak için söyleyebileceği hiçbir şey olmadığını biliyordu. Kızlarının hayatından sinsice uzak tutulmuştu. Wendy, Rick’in başındaki şapkayı çıkardı ve babasını annesine bıraktı. Sadie masal okurken ikisi de annelerinin kucağındaydı. Annelerine karşı Bir Gecelik Sonsuzluk 23 öfkesine rağmen, kızların kahkahaları Rick’in kalbini dolduruyordu. Kızlarıyla birlikte onları izlerken, Rick bildiği Sadie’den tamamen farklı bir Sadie görüyordu. Rick onu her zaman erişilmez bir prenses olarak kabullenmişti. İdeal bir kadın olmak üzere doğmuş ve büyütülmüştü. Birlikte oldukları o geceye dek onun soylu olmayan tek bir şey yapmayacağına adı gibi emindi. Ama işte şimdi buradaydı; yere çömelmiş, dünyada başka hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi kızlarını kucaklıyordu. Baba! Masal! Wendy minicik elini Rick’e uzattı. Rick sızlayan kalbi göğsünde takla attı sanki. Bir sürü cevaba ihtiyacı vardı Rick’in, ama şimdilik yitirdiği zamanı telafi etmek istiyordu, çocuklarıyla birlikte olmak. Onları kendisinden saklayan annesiyle de. Bir saat sonra, kızlar uyumuştu. Sadie ve Rick odadan çıktılar. Sadie o kadar gergindi ki, omurgaları parçalanacakmış gibi hissediyordu. Onları orada yalnız mı bırakacaksın? diye sordu Rick, Sadie arkasından kapıyı kaparken. Odada bir bebek telsizi var. Aşağıda ve benim odamda da birer alıcı. Orada olan her şeyi duyabiliyorum.

Rick eliyle şapkasının kenarını o kadar sıkı tutuyordu ki, Sadie ondaki öfkeyi hissetti. En kötüsü de, bunlardan dolayı onu suçlayacak durumda olmamasıydı. Aniden bir baba olduğu gerçeğiyle yüzleşen ve o ana dek kendisine bu konuda hiçbir şey söylenmeyen hangi erkek öfkelenmezdi ki? Sanırım konuşmamızın vakti geldi, dedi Rick. Eliyle Sadie ’nin bileğini tuttu ve onu kızların odasından koridora doğru sürükledi. Aşağı inelim o zaman, dedi Sadie, Rick’in elinden kurtularak. Evet, kızgın olmakta haklıydı, ama kimsenin gözünü korkutmasına izin vermeyecekti, bir daha asla. Sadie başı dimdik, Rick’in önüne geçti ve merdivenlere ulaştı. Aşağı indiklerinde Sadie salona yöneldi. Otursana. Hannah’ya buzlu çay hazırlamasını söyleyeceğim. Başka bir şey ister misin? Sadece cevaplan. Alacaksın. Rick kızlardan hoşlanmadı, diye düşündü Sadie, mutfağa doğru yürürken. Ama bunun için yapabileceği bir şey yoktu. Olan olmuştu, bundan sonra geleceğe bakmak lazımdı. Hannah mutfakta, bir bardak çay ve bir tabak kurabiyeyle bir masaya oturmuştu. Bayan Sadie, bir şey mi istediniz? 24 Maureen Child Sadece buzlu çay, Hannah. Eğer kaldıysa biraz da kurabiye. Hannah sırıttı. O iki küçük melek için her zaman biraz kurabiye ayın-nm. Siz ön odaya geçin. Ben getiririm. Sadie kapıya yöneldi, ama Hannah’ın sorusu üzerine durdu. Arkadaşınız hala burada mı? O da biraz ister mi? Evet, sağol Hannah. İkimiz için de çay. Salona geri dönerken Sadie, Rick’i soğuk çayla biraz olsun sakinleştirebileceğini düşünüyordu. Salona girdiğinde Rick’i pencerenin önünde dışarıdaki çimenliğe bakarken buldu. Pembe flamingolar o kadar aptalcaydı ki, Sadie neredeyse gülecekti. Rick ona döndü ve Dallas’a kar yağdırtacak bir soğuklukla baktı Sadie’ye. Başla, dedi sertçe, şapkasını yakındaki bir iskemleye atarak. Bu uzun bir hikaye. Çocuklarımı nerede doğurduğun kısma kadarını geç ve bunu anlatma zahmetine girme hiç. Rick, bu o kadar basit değil. Bundan eminim. Yalanlar fazla karmaşık değildir. Onlarla yaşamak her şeyi zorlaştırır. Yine de sen yaklaşık üç yıldır bunu becermişsin. Güneş salonun bir kısmını ışığa boğmuştu. Renkli kilimler odanın içinde sanki bir gökkuşağı oluşturmuştu. Kocaman deri kaplı divanlar ve iskemleler, Rick’ten yayılan soğukluğa rağmen etrafa bir sıcaklık veriyordu. Burası Sadie’nin en sevdiği odaydı. Ama şimdi, bu odaya bir daha asla Rick’in suçlayıcı bakışlarını hatırlamadan giremeyecekti. Sadie iç geçirerek bir masanın üstünde duran bebek telsizine doğru eğildi ve sesini açtı. Sonra Rick’e doğm yürüdü ve ışık huzmesinin altında durdu. Rick hiç kımıldamadan olduğu yerde duruyordu. Onun bastırmaya çalıştığı öfkesi tepeden tırnağa her yerinden fışkırıyordu sanki. Bana söylemen gerekirdi, dedi Rick, duygusuz bir sesle. İstedim. Şimdi söylemek daha kolay ha?

Hayır, hiç de kolay değil, Rick. Sen burada değildin, unuttun mu? Hemen ayrıldın, şeyden sonra... Hamile kalmandan sonra, diyerek onun cümlesini tamamladı. Evet. Sadie bu anı defalarca düşünmüştü. Ne söyleyeceğinin, nasıl açıklayacağının alıştırmasını bile yapmıştı. O an gelmişti işte, ama kafası bomboştu Sadie’nin. Ben hamile olduğumu öğrendiğim zaman sen savaştaydın. Bana yazabilirdin. Annemde adresim vardı. Biliyorum. Aslında annene gittim. Bir Gecelik Sonsuzluk 25 Sen ne? Rick donakaldı. Hamile olduğumu öğrenince annenle konuşmaya gittim ve... İşte geldim, dedi Hannah, üstünde bir çaydanlık, buzla dolu iki bardak ve kurabiyelerle dolu bir tabak bulunan servis arabasıyla içeri girerken. Servis arabasını divanların yanma götürdü ve ikisine bakıp gülümsedi. Çayı kendiniz alırsınız. Bitirdiğinizde servis arabasını öylece bırakın, Bayan Sadie, ben sonra gelip alırım. Teşekkür ederim, Hannah. Bir şeylerle meşgul olmak için aceleyle servis arabasının yanına gitti ve iki bardağa çay doldurdu. İstemediğine emin misin? İstemiyorum, sağol. Ayrıca bu kadar nazik olmayı da bırak. Sadie’ye yaklaştı. Annemi görmeye neden gittin? Sadie bardağını bıraktı. Buzlu çay içindeki soğukluğu daha da arttırdı. Rick’in gözlerine bakmak da onu ısıtmıyordu. Kendini divana bıraktı ve sırtını yastıklara dayadı. Çünkü onun torunlarına hamile olduğumu bilmeye hakkı olduğunu düşünmüştüm. Annem biliyordu? Başını şaşkınlıkla iki yana salladı. Sadie onun daha önce böylesine bir şok yaşamadığını tahmin edebiliyordu. Annem senin hamile olduğunu biliyordu ve o bile bana söylemedi? Bu konuyu konuştuk, dedi Sadie. Rick de kendini Sadie’nin yanma, divana bırakmıştı. Tam savaş alanındayken, seni endişelendirecek bir şey söylemenin doğru olmadığına karar verdik. Rick acı dolu bir kahkaha attı. Demek karar verdiniz. Siz ikiniz, baş başa bunu benden saklamaya karar verdiniz. Tüm bunlara inanmıyorum. Sadie elini Rick’in koluna koydu. Ama Rick ona öfkeyle bakınca çekti elini. Anlamıyor musun? Annen senin için çok endişeleniyordu. Zaten kocasını kaybetmişti ve seni de savaşta kaybetme düşüncesi onu bitiriyordu. Sen savaşırken kafanı allak bullak etmek istemiyordu. Ben de öyle. Eğer öğrenseydin, asıl görevine olan dikkatini yitirebilirdin. Öğrenmeye hakkım vardı. Seni korumaya çalışıyorduk. Rick yine kahkaha attı. Bu sefer Sadie’nin yüzü ekşidi. Bu harika. Sen ve annem çocuklarımı benden gizleyerek beni koruyordunuz. Çok sağolun. Rick’in yüz hatları çok sertti. Gözlerinde hala öfke parıltıları vardı. Çok kızdığını biliyorum, dedi Sadie. Kızmak kelimesi az gelir. Ama yine de ben doğru olan şeyi yaptığımızı düşünüyorum. 26 Maureen Child

Hayır yapmadınız. Bana haber vermeliydiniz, en azından annem. İzinde eve geldiğinde söyleyecektik. Ama... Annem o trafik kazasında öldü ve ben cenaze töreni için eve dönmek yerine Havai’de bir Rolls-Royce kiraladım. Buraya gelip onun ölümüyle yüzleşecek cesareti bulamamıştım. Evet. Rick ensesini sıvazlayarak düşünmeye çalışıyordu. Ne söyleyeceğimi bile bilmiyorum, Sadie. Ama bilmem gereken bir şey daha var. Ne? Eğer bu sabah tesadüfen karşılaşmasaydık, bana çocuklarımdan bahsedecek miydin acaba? Öfkelenme sırası Sadie’deydi. Tabii ki söyleyecektim. Kızların senden korkmadıklarını gördün, değil mi? Sanki seni zaten tanıyor gibiydiler. Rick kaşlarını çattı, ama hemen yumuşadı. Evet, bunu fark ettim. Çünkü onlara senin resmini gösterdim. Her gün. Onlara senin kim olduğunu anlattım, onların babası olduğunu. Baştan beri seni biliyor ve tanıyorlardı, Rick. Bunun iyi mi kötü mü olduğunu bile bilmiyorum. Rick divandan kalkarak odanın öbür ucuna gitti ve sonra dönüp Sadie’ye baktı. Onlara benim resimlerimi gösterdin, ama ben yanlarında değildim. Bunun sebebini merak etmediler mi? Çocuklar bizim sandığımızdan çok daha fazla şeyi fark etmezler mi? Sadie de ayağa kalktı. O sırada köşede duran saatin tik taklarını işitiyordu. Yaklaşık çeyrek saat geçmişti. Aralarındaki sessizlik hala sürüyordu. Sonunda Sadie dayanamadı. Artık buradasın. Birbirinizi daha iyi tanıyabilirsiniz. Kızlarını senden saklamaya çalışmıyordum, Rick. Sadece... Onlar yüzünden Houston’a taşındın, değil mi? Çünkü hamileydin. Evet. Çenesini kaldırıp Rick’in gözlerine baktı. Hayatının en büyük ıstırabıyla nasıl başa çıktığını anlatıp, ondan özür dilemeyecekti. Elinden gelenin en iyisini yapmıştı ve bir kez bile hamile kaldığına pişman olmamıştı. Burada kalamazdım. Dedikodulardan uzaklaşmalıydım. Seninle benim verdiğimiz kararlar yüzünden kızların acı çekmesini istemiyordum. Rick’in kaşları daha da çatıldı. Yeni bir başlangıç yapmak istedim. Ama Rolay’a geri döndün. Neden şimdi? Zamanı gelmişti. Yalnızdım. Evimi özlemiştim, ailemi özlemiştim. Kızların büyükbabalarını ve amcalarını tanımalarım istiyordum. Peki ya babalarını? Bir Gecelik Sonsuzluk 27 Tabii ki. Yani artık dedikodulardan o kadar endişeli değilsin? Ne değişti? Ben. Kızlarımı çok seviyorum ve artık dedikodular umurumda bile değil. Kızlanma zarar vermeye kalkan biri önce benim cesedimi çiğnemeli. Benimkini de. Rick’in bu açıklamalara inanmakta çok güçlük çektiğini biliyordu. Onu kuşkularından dolayı suçlayamazdı. Çok samimiyim, Rick. Buraya, Royal’a gelecektim ve seni bekleyecektim ve sana bu gerçeği açıklayacaktım. Babalarını tanımalarını gönülden istiyordum. Rick başını iki yana sallayarak ve gözlerini ondan hiç ayırmadan Sadie’ye yaklaştı. İri cüssesine karşın çok yumuşak hareket ediyordu. Ama Sadie, onu hala avucunda tutan öfkeyi

hissedebiliyordu. Yeterince yaklaşınca uzanıp Sadie’nin omuzlarını tuttu ve onu kendine doğru çekti. Sadie ondan yayılan sıcaklığın içine işlediğini hissediyordu. Rick’in ellerinin tenine tek bir dokunuşu damarlarındaki kanı ateşle doldurmasına yetiyordu. Kalp atışları göğüs kafesini zorluyordu ve ağzı o kadar kurumuştu ki yutkunmakta zorluk çekiyordu. Rick’in bakışı yumuşak bir dokunuş gibi yüz hatlarında dolaştı. Ve gözleri sayısız duyguyla çalkalandı. Sana inanmak istiyorum, Sadie. Sadie başını kaldırıp ona baktı. Bana güvenebilirsin, Rick. Bunu göreceğiz, ama her şey sırayla. Rick onu bıraktı ve kollarını göğsünde kavuşturdu. Şimdi yapılması gereken tek bir şey var. Sadie müthiş bir endişeyle sarsıldı. Nedir o? Evleneceğiz. 28 Maureen Child DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Ç O EN tamamen akimı yitirmişin... Sadie bir adım geri gitti, ama arkasındaki kanepeyi unutmuştu. Bir anda kanepenin yastıklarına gömüldü. Ama birkaç saniye içinde tekrar doğruldu. Belki aklını yitirmişti Rick. Evlenme fikri daha birkaç dakika öncesine kadar akimın ucundan bile geçmemişti. Ama evlenmeye karşı olduğundan değil. O bir bahriyeliydi, karısını ve çocuklarını bırakıp aylarca uzaklara gitmeyi hayal bile edemiyordu eskiden. Görevinin tehlikeleri de cabasıydı. Bir kadını dul bırakma riskini göze alabilir miydi? Elbette, evlenmek birçok erkek için iyi bir şeydi. Ama o, parçalanan ya da felaketle sonlanan bir sürü evlilik görmüştü. Ama şimdi koşullar farklıydı. Bu, yapılacak en onurlu şey, dedi Rick. O sırada Sadie onu kenara iterek ön pencereye koştu. Onurlu mu? Sevmediğin biriyle evlenmek onurlu bir davranış mı? Sadie bir kahkaha atıp başını iki yana salladı. Benden uzak dur yeter. İmkanı yok, dedi Rick. Duygusal olarak perişan durumdaydı. O bir babaydı. Gözlerini kendisinden, dudaklarını annelerinden almış iki kızı vardı ve birkaç saat öncesine kadar varlıklarından haberi bile yoktu. Bir erkek, yeni yaşamlara can verdiğini bilmeliydi. Aksi mümkün müydü? Bugüne kadar kendini yalnız biri olarak düşünüyordu. Annesiyle babası öldükten sonra Deniz Kuvvetleri’ni bırakmak için hiçbir nedeni kalmamıştı. Askeriye artık onun ailesiydi. Hatta izninde Royal’a gelmek bile istemiyordu. Bomboş çiftlikte olmak onu kederlendiriyordu, çok fazla hatıra, çok Bir Gecelik Sonsuzluk 29 fazla sessizlik. Yine de görevini yerine getirmiş, işleri kontrol etmek için eve dönmüş ve çiftliğin gerektiği gibi işletildiğinden emin olmak istemişti. Eve dönmeseydi, kızlan olduğunu öğrenebilecek miydi? Sadie, ona söyleyeceğini iddia etmişti. Ama Rick bundan nasıl emin olabilirdi? Bence bir an önce aramıza biraz mesafe koymamız gerekiyor, Rick. Belki de gitmelisin. Rick, Sadie’nin yanına gelip sanldı ona.

Üstüme bir bomba attın, Sadie. Eğer böylece çekip gideceğimi düşünüyorsan, asıl aklını yitiren sensin demektir. Ben senden çekip gitmeni istemedim ki, diye itiraz etti Sadie. Bir yandan da onun kollarından kurtulmaya çalışıyordu. Sadece bir mola vermemiz gerektiğini söylüyorum. Tekrar konuşmadan önce düşüncelerimizi toparlamak için. Benim düşünmek için zamana ihtiyacım yok. Bilmem gereken her şeyi biliyorum. Kızlarımı benden uzak tutmaya çalışıyorsun yine. Buraya seni ben getirmedim mi? Kızları sana göstermedim mi? Onların hayatının bir parçası olmanı istiyorum. Ama senin şartlarınla, dedi Rick, Sadie’nin gözlerindeki gerçeği görerek. Sen istediğin zaman onları göreceğim? Randevulu ziyarette bulunacağım? Lanet olsun, Sadie, ben onların babasıyım. Hafta sonu ziyaretlerinden fazlasını istiyorum. Öyle olması gerekli değil, dedi Sadie yumuşakça. Hayır, öyle olmayacak. Çocuklarıyla ilişkisini kesmek kamına bir bıçak saplanması demekti. Zaten kaçırdığı çok şey vardı. Sadie’yi hamileyken görmemişti. Doğdukları zaman bebeklerin ilk çığlıklarını duymamıştı. İlk gülücüklerini görmemiş, ilk kahkahalarını işitmemişti. Yalnız bir erkek için aile bir hazine demekti. Şimdi o da bu hazineye sahip olma fırsatını yakalamıştı. Birlikte olabiliriz, biz onlann ailesiyiz, evlenmek en doğrusu. Evli bir çift olmasak bile ayn yaşayan iyi birer ebeveyn olabiliriz. Ayrı yaşayan ebeveyn... Yan alaycı bir gülümsemeyle Sadie’ye baktı. Güzel laflar. İkimiz de haddimizi bileceğiz, öyle mi? Belki de öyledir, ne olacak? Bence gayet mantıklı... Benim için değil, dedi Rick, onu daha kendine doğru çekerek. Öyle ki, Sadie’nin sıcaklığını kendi bedeninde hissetti. Sadie kollanndan sıynl-maya çalıştı, ama yapabildiği tek şey ona daha fazla sürtünmekti. Kaya gibi duran Rick’in kollarında soluksuz kaldı. Rick gülümsedi. Beni ne hale getirdiğini biliyorsun. Sadie hala onun gözlerine bakamıyordu. Daha hızlı soluk alıp vermeye 30 Maureen Child başladı ve çabalamayı bıraktı. Benimle aynı hisleri paylaştığını biliyorum, dedi Rick, elini onun sırtında aşağı doğru kaydırarak. Sadie iç çekip gözlerini yumdu. Bizim ne hissettiğimiz önemli değil. Rick’in eli kalçalarına vardığında Sadie neredeyse kedi gibi mırlaya-caktı. Birlikte oldukları o gece Rick, Sadie’nin sahte soylu davranışlarının ve kibarlık gösterilerinin altında çok duygusal bir kadının kalbini ve ruhunu keşfetmişti. Üç yıldır sürekli onu düşünmüştü ve şimdi o yine kollarındaydı. Uzaklaşmasına izin vermek istemiyordu. Bir daha asla... Tek yapması gereken onu evlenmeye ikna etmekti. Tatlım, birlikte mutluyuz. Birçok evli çiftten bile çok daha mutluyuz. Aniden Sadie’nin gözleri ardına dek açıldı ve Rick’e baktı. Kahretsin, diye düşündü Rick. Kadınların hayatlarının yönünü bir anda değiştirebileceklerini, kendisinin de buna hazır olduğunu sanıyordu.

Bana bebeğim deme. Sadece yatakta iyiyiz diye seninle evlenemem. Güzel. İki çocuğumuz var diye evlen o zaman. Ben de abimi, dünyanın en inatçı adamı sanırdım. Rick başını iki yana salladı ve hayal kırıklığını belli etmemeye çalıştı. Onun durumundaki çoğu kadın evlenme fikrine atılıverirdi. Tabii, para konusunda bir sıkıntısı yoktu Sadie’nin. Kendi servetini onu cezbetmek için kullanamazdı. Onun da kendisi gibi yüklü bir banka hesabı vardı. Ama Rick dünyanın ne kadar değiştiğini umursamıyordu. Bekar bir anne olmak, çocuklara verilen emeği ve duyulan endişeleri paylaşmak için bir koca sahibi olmaktan çok daha zordu. Sadie bunu nasıl göremiyordu? Bunun inatçılıkla ilgisi yok, bu seninle, benimle ve çocukların mutluluğuyla ilgili. Ve sen çocukların, birbirini sevmeyen iki insanla birlikte yaşamasından mutlu olacaklarını düşünüyorsun? Rick kaşlarını çatarak onu bıraktı. Bunun sevgiyle ya da aşkla ilgisi yok, sadece görev ve sorumluluk. Çocuklarımıza karşı görevimiz. Görev evlenmek için bir gerekçe değildir. Pekala. Görevi bir kenarda tutalım. Eğer evlenirsek, kızlarımızı seveceğiz. Bu, bir aile kurmak için yeterli bir sebep. Hayır, dedi Sadie, vahşi bir kahkaha atarak. Yeterli değil. Beni sevmeyen bir erkekle evlenmeyeceğim. Aynı hataya tekrar düşmeyeceğim. Rick’in kollarından kurtulan Sadie birkaç adım geriledi. Başını hala öyle bir ciddiyetle iki yana sallıyordu ki. Bir Gecelik Sonsuzluk 31 On beş dakika için evlendiğin o kaba adamdan bahsediyorsan.. Yedi ay on gün, diye itiraz etti Sadie. Beni aldattığım yedi ay sonra anladım. Sonradan arkadaşlarımdan da öğrendiğim kadarıyla beni baştan beri aldatıyormuş. Ama kimse bunu bana söylemek istememiş. Beni o adamla karşılaştırma. Gerisini getirecekti ama kendini tuttu. Tekrar ona doğru yaklaştı. Ben aldatmam ve yalan söylemem. Eğer bir kadına söz verdiysem, onu tutarım. Ne mutlu sana. Yine de seninle evlenmeyeceğim. Tanrı aşkına, neden? Biraz önce söyledim ya. Hannah tartışmalarını duymasın diye alçak sesle konuşuyordu. Taylor HawthomeTa evlendim, çünkü benden beklenen buydu. Bir aile kurmam isteniyordu. Bu de işime geliyordu. Ben sadece bana söyleneni yaptım. Babam çok ısrar etti. Hep doğru olanı yapmam, başkaları için fedakarlıkta bulunmam öğretilmişti bana. Aileme karşı görevimi yerine getirdim. Ama artık ben değiştim. Bu benim hayatım ve nasıl istersem öyle yaşarım. Henüz konuşması bitmeden titremeye başlamıştı Sadie. Kalbi deli gibi atıyordu ve gözlerinde yaşlar belirmişti. Rick ona acıdı. Price ailesinin görünüşe çok fazla önem verdiklerini zaten çoktan beri biliyordu. O aşağılık HawthomTa evlendiğinde, Rick, Sadie’nin erkeklerin ruhundaki çirkinliği göreceğini düşünmüştü. Fakat Sadie’nin, babası uğruna kendini kurban edeceğini tahmin edememişti. Neler hissettiğini anlayabiliyorum, Sadie. Bunu duymak bile bana acı veriyor. Bununla yaşamanın çok daha kötü olduğunu kestirebiliyorum. Ama bu bir şeyi değiştirmez. Sadie bir anda donakaldı ve kafası allak bullak oldu. Ne?

Birlikte iki kız çocuk sahibi olduk, Sadie. Evlenmemiz gerekiyor. Küçük adımlarla Sadie’ye daha da yaklaştı. Ve sonra son kozunu oynadı. Ona teklifini kabul ettirebilecek tek bir şey söyledi. Kızlarıma babasız denmesini istemiyorum. Ya sen? Tabii ki hayır! Başını iki yana salladı ve alt dudağını ısırdı. Rick onu bununla gafil avladığım anlamıştı. Herhangi birinin kızları hakkında kötü şeyler söylemesi düşüncesi bile öfkeden kudurmasına yeterdi. Ama o da, Sadie kadar iyi biliyordu ki, küçük bir kasabada yaşam pek kolay değildi. İnsanlar aralarında fısıldaşacaktı. Çocuklar bunlara kulak misafiri olacak, incineceklerdi. Rick çocukların, kendi hatalarının bedelini ödemelerini istemiyordu. Ama ben sadece onlann uğruna evlenmek istemiyorum. Mutluluğa gi32 Maureerı Child den yol bu değil, Rick. Daha inatçı bir kadın bile soluksuz kalırdı, diye düşündü Rick ve ona doğru bir hamle yaptı. Bir dakika için dahi olsa ona dokunmaktan alıkoyamadı kendini. Eğer ona fikirlerini mantıkla kabul ettiremiyorsa, o zaman cephanesindeki diğer silahlara başvuracaktı. Kollannı Sadie’nin beline doladı ve onu öylesine kendine doğru çekti ki, Sadie elinde olmadan onun bedeninin kasıldığım hissetti. Aralarındaki elektriğe karşı zayıftı. Gözlerini kapadı ve başını iki yana salladı. Hayır. Bunu bir daha düşün, Sadie, dedi Rick ve başını eğerek dudaklarını boynunda gezdirdi. Sadie ürperdi. Tabii Rick de öyle. Sadie’nin kokusunu içine çekti. Kokusu beynini bulandırdı ve bedeni kavruldu. Beyni sisle kaplıydı. İçgüdüleri ona, Sadie’yi geniş divana yatırması ve kendini onun içinde kaybetmesi için feryat ediyordu. Bu uzun zamandır tek arzusuydu. Bu kadın kendini bildi bileli kalbindeydi, kemiklerindeydi. Küçük bir çocukken bile dikkatini çekmişti. Şimdi, yetişkin bir erkek olarak, onu, hatta kimseyi sevmeyecek olsa bile, çok acıyordu ona. Bu yeterliydi. Sadie inledi. Rick’e sımsıkı kenetlenince gırtlağından minik bir ses yükseldi. Büyük bir özlemle, bedenini ona eşlik edercesine yay gibi gerdi. O geceyi hatırlıyorsun? diye fısıldadı Rick. Dudakları boynunda dolanmaya devam ediyordu. Sonra çenesine doğru yükseldi ve tekrar aşağı kaydı. Ne kadar güzeldi. Ne kadar güzeldik. Bunu tekrarlayabiliriz. Avucuyla Rick’in başım tuttu ve zevkle iç çekerek onu kendine çekti. Rick dilini teninde gezdirdi, boynunda atan damarı minik ısırıklara boğdu. Seni o kadar çok istiyorum ki. Sen de beni istiyorsun. Bunu hissedebiliyorum. İstiyorum, diye mırıldandı Sadie. Rick içinde uyanan umudu hissetti. Teklifimi biraz düşün, Sadie, dedi Rick ve başını kaldırıp ona baktı. Sadie hafifçe sallandı ve onun bakışıyla göz göze geldi. Kamında onun sertliğini hissediyordu. Bu haksızlık. Haksızlık mı? Burada bütün kartlar senin elinde, Sadie. Benim elimde sadece bana dağıttığın kartlar var. Oh, zavallı kasaba çocuğu oyununu bırak, dedi Sadie, onun kollarından sıyrılarak. Ne yaptığını çok iyi biliyorsun. Seninle evlenmem için beni baştan çıkarmaya çalışıyorsun. Ama bu işe yaramayacak. Nedenmiş o? İyi bir seks hayatı, evliliğin temeli olamaz. Harika bir seksti. En azından bu, kötü bir seksten çok daha iyidir. Evlenmeyeceğim.

Bir Gecelik Sonsuzluk 33 Tabii ki evleneceksin. Beni zorlayamazsın. Evet, onu zorlayamazdı. Ama bu, onu ikna etmek için en iğrenç silahını kullanmayacağı anlamına gelmiyordu. Rick dişlerini gıcırdatarak derin bir nefes aldı. Biraz önce Brad’in nasıl dar kafalı ve inatçı biri olduğunu söylüyordun. Evet, tatlım bence asıl sen bu konuda dersler verebilirsin. Daha bir gündür buradasın Rick ve sadece bir ay burada kalabileceğini söyledin. Doğru, sadece otuz günlük izni vardı. Ama eğer Deniz Kuvvetleri’nden ayrılırsa, hiç zaman kaybetmeden buraya dönerdi. Kalıcı olarak. Emekli olacağım, sözleri çıktı ağzından ve kendi de buna şaştı. Rick, sen bahriyeli olmayı seviyorsun. Daha iki saat önce bana bunu kendin söyledin. Ülkene karşı görevin ne olacak? Çocuklarıma karşı da görevlerim var. Tanrım, seninle nasıl başa çıkacağım ben? Cevabı çok basit, evlen benimle. Şey, dedi holden gelen bir ses, Kötü bir zamanlama galiba. Rick arkasını döndü ve salonun açık kapısının önünde duran adamı gördü. Brad Price çok öfkeli görünüyordu. Rick’e dikti gözlerini. Brad, dedi Sadie, yorgun bir iç çekişle. Burada ne işin var? Brad odaya girdi. Gözlerini bir an olsun Rick’ten ayırmadan kız kardeşiyle konuşmaya başladı. Seninle konuşmaya geldim. Kulüpteki tartışmamız yüzünden kendimi kötü hissettim. Şu anda müsait değilim. Evet, bunu görebiliyorum. Sadie’yi hiç umursamadan Rick’e doğru yürüdü. Demek çocuklan gördün? Gördüm, dedi Rick. Bir adım öne attı ve Sadie’yi yanma çekti. Ardından Sadie’yle Brad arasında durdu. Bu, kendisiyle Sadie arasında bir konuydu ve Brad’in buna burnunu sokmasına izin vermeyecekti. Biliyor musun, dedi Brad, Sen deniz aşırı ülkelerdeyken, Sadie’nin sana kızlardan bahsetmeme kararını doğru buldum. Çocuklarımı benden saklamasını olumlu karşılaman çok hoş... Brad, dedi Sadie. Bunu senin iyiliğin için yaptı, dedi Brad. Herkes o kadar düşünceli ki. İhtiyacım olmamasına rağmen bana iyilikler yapıyorlar. Benim iyiliğim için çocuklarımı benden saklıyorlar. Brad bir adım öne attı. Seni nankör! 34 Maureen Child Rick de bir adım attı. Sana teşekkür edeceğimi mi bekliyordun? Kesin şunu, diye uyardı Sadie. Sadie’nin yaptığı onunla benim aramda. Tıpkı şu andaki sohbetimiz gibi. Sana söz düşmez. Ben onun abisiyim. Sırf bu yüzden sana hala kibar davranıyorum. Brad gözlerini iyice kıstı, ama Rick’in gözünü korkutamadı. O bir sürü savaş atlatmış, düşman topraklarında karanlık sokaklarda yürümüştü. Kollarında ölen arkadaşları olmuştu ve

güneşin doğuşunu bir daha asla göremeyeceğine bile inandığı anlar olmuştu. Brad gibi birinden korkacak değildi. Ben sadece, kız kardeşim ve kızlarıyla ilgili ne yapacağını bilmek istiyorum. Brad, eğer buradan defolup gitmezsen... dedi Sadie. Bana seninle evleneceğini söyleyene kadar hiçbir yere gitmeyeceğim. Gerçi bu seni hiç ilgilendirmez ama ona evlenme teklif ettim bile. İki kez. Sen İkincisinin ortasına yetiştin. Brad onaylar bir şekilde başını salladı. Güzel. Düğün ne zaman? Kız kardeşine sor. Brad, Sadie’ye baktı. Ee? Sadie kollarını göğsünde kavuşturmuş, hareketsiz duruyordu. Düğün falan olmayacak. Benimle dalga mı geçiyorsun? Sanki duyduğu şeye inanamamış gibi kardeşine baktı. Rick, bir başkasının da tıpkı kendisi gibi Sadie tarafından hayal kırıklığına uğratıldığını görmekten hoşnuttu. Sonunda evine döndü. Seninle çocuklar için en doğru olanı yapmak istiyor. Ama sen reddediyorsun? Ne düşünüyorsun peki? Sadie gözlerini kısıp Brad’e baktı. Bunun özel bir konuşma olduğunu ve seni ilgilendirmediğini düşünüyorum, Bradford Price. Beni ilgilendirmiyor mu? diye bağırdı Brad. Sen benim kardeşimsin, nasıl beni ilgilendirmez? Ona bir daha bağırma, diye haykırdı Rick. Sen kim olduğunu sanıyorsun? Brad ona doğru atılır gibi yaptı. Ben, kız kardeşinle evlenecek olan kişiyim. Bundan sonra onunla nasıl konuştuğuna dikkat et. Öyle mi? Evet, öyle, dedi Rick, bir kavgaya hazırlanarak. Buraya sorun çıkarmak için gelmemişti, yine de geri adım atmayacaktı. Beni savunmana ihtiyacım yok. dedi Sadie. Rick’e döndü ve tıpkı biBir Gecelik Sonsuzluk 35 raz önce Brad’e baktığı gibi öfke dolu gözlerle baktı ona. Senin, mantıklı düşünmeni sağlayacak birine ihtiyacın var, dedi Brad. İşte bu doğru, dedi Rick, Brad’le herhangi bir konuda hemfikir olmaktan nefret ederek. Bu kadar yeter. Ben söyleyeceğimi söyledim. Hepsi bu. İkiniz de defolun! O gidebilir. Ben henüz lafımı bitirmedim, dedi Rick. Hayır, bitirdin. Neden ben gidecekmişim? dedi Brad. Burası benim de evim. Artık değil. Gidin, dedi Sadie. İkiniz de. Sadie, dedi Rick inatla. Konuşmamızı bitirmedik. İkiniz de basıp gidin, diye çıkıştı Sadie. Bu kasabadaki kadınlar erkeklerin hayatını mahvediyor, dedi Brad. Kız kardeşinden nefret ettiği belliydi. Abby Langley beni deliye döndürdü ve sen de şimdi bu zavallı herife aynısını yapıyorsun. Sadie işaret parmağını Brad’in boynuna dayadı. Sakın bir daha küfretme. Rick gülünce Sadie hiddetle ona döndü. Senden de tek bir kelime daha duymak istemiyorum. İkiniz de... Çekip gidin evimden.

Yumuşak bir ağlama sesi duyuldu ve Sadie hemen bebek telsizine koştu. Ağlama sesleri geliyordu. Kızlara bakmalıyım, dedi Sadie, kapıya doğru koşarak. Rick de hemen arkasından geldi. O minicik ağlama sesi onun yüreğine bir ok gibi saplandı ve üstünden soğuk terler boşandı. Kızlar iyi mi? Sadie durdu, ona baktı ve daha fazla yaklaşmaması için elini göğsüne koydu. İyiler. Ardından sinirli bir şekilde abisine baktı. Muhtemelen babalarıyla amcalarının birer budala gibi kavga ettiklerini işittiler. Sadie odadan çıkarken arkasına bile bakmadı. Sadece omzunun üstünden seslendi. İkiniz de çıkışı bulabilirsiniz. Rick, Brad’e baktı. Sayende her şey yolunda gitti! Bir kadınla mantıklı bir şekilde konuşmaya çalışacak kadar aptalsan, benim ne suçum var. Rick hayal kırıklığına uğramış bir şekilde şapkasını alıp başına geçirdi. Brad’e bir kez daha keskin bir bakış attı. Kardeşinle aramdaki iş daha bitmedi. Sana iyi şanslar, dedi Brad. Ama seni uyarıyorum. İkizlerin doğumundan sonra Sadie çok değişti. Eskiden herhangi bir şeye nasıl tepki vereceğini kestirebilirdin. Ama şimdi... Umutsuzca başını salladı. Rick, Sadie’deki değişikliklerin çoktan farkına varmıştı. İpucu vermesi 36 Maureen Child için abisine ihtiyacı yoktu. Bir zamanlar Sadie Price asla kendini böylesine kaybetmez, sinirlenmezdi. Bu bayanlara yakışan bir şey değildi. Onun buz gibi soğukluğu Rick’i her nedense çok cezbetmişti. Ama şimdi onun vahşi ateşi Rick’i daha da çok etkiliyordu. Birkaç dakika sonra Rick kamyonetine binmiş, Price konağının ön cephesine bakıyordu. İçinden bir ses burada kalmasını söylüyordu. Sadie’nin görüşlerini çürütmek ve onunla yakıcı güneş altındaki bir dere gibi birlikte buharlaşıp uçmak istiyordu. Rick, anahtarı çevirip motoru çalıştırırken düşüncelere daldı. Sadie’yle ilgili önemli bir şeyler öğrenmişti. O bir erkeğin gizlice yaklaşması gereken bir kadındı. Nuh diyor peygamber demiyor, evlenmeyi reddediyor ve bu kararından dönecek gibi de görünmüyordu. Öyleyse, onu baştan çıkarmalıydı. Yatağa sokmak ve düşünemeyecek hale gelene dek onunla sevişmeliydi. İşte belki o zaman, onu evlenmeye ikna edebilirdi. Bir Gecelik Sonsuzluk 37 BEŞİNCİ BÖLÜM HaVAİ fişekler şenliğe olağanüstü bir renk katıyordu. Küçük bir kasabada Dört Temmuz (ABD’nin bağımsızlık bayramı) kutlamaları gibisi yoktur, diye düşündü Sadie, yorgun bir gülümsemeyle. Houston’da yaşarken bunları çok özlemişti. Artık evinde olduğuna göre, bu şenliğin bir parçası olmak istiyordu. O yüzden tezgahın arkasında durmuş, heyecanlı çocuklara ve onların yorgun ana babalarına havai fişek atılacak ideal noktaları anlatıyordu. Sadie, şekerleme yapan kızlarına göz kulak olan Hannah’ı aradı gözleriyle. Ama kasaba meydanı o kadar kalabalıktı ki, sanki her Royal’li bu şenliğe katılmıştı. Sadece ses seviyesi bile insanı sağır etmeye yetiyordu. Kalabalıkla, meydanın uzak köşesinde Westem müziği çalan grubun arasında insanın huzur bulması çok zordu. İyi de, zaten kim Dört Temmuz’da huzur arardı ki?

Sıcak nefes almayı güçleştiriyor, barbekünün enfes kokusu hafif bir esintiyle insanları cezbediyordu. Sadie iyi vakit geçiriyordu. Eğer Rick kafasını meşgul etmese bu gün mükemmel olabilirdi. Bu adam onu her nedense heyecanlandırıyordu. Sadie bunu kabul etmek zorundaydı. Rick kızlarını giderek daha yakından tanıyordu. Son hafta boyunca her gün Sadie’ye uğruyor, kızlarla oynuyor, onlara masallar anlatıyor ve banyolarına yardım ediyordu. Kızlar da bu ilgiden hoşnuttular. Gail ve Wendy sabah uyandıklarında hemen babalarının ne zaman geleceğini soruyorlardı. Nasılsın, Sadie? Ne? Arkasını döndü ve Abby Langley’e gülümsedi. Kusura bakma, 38 Maureen Child hayallere dalıp gitmişim. Bu sıcakta belki de sanrı görüyordun. Sadie kahkaha attı ve başını salladı. Keşke... Abby kalçasını tezgaha dayadı. Sadie’ye bir şişe soğuk su verdikten sonra kendisininkinden kocaman bir yudum aldı. Oh, bu çok iyi... Ee, kimin hayalini görüyordun? Tahminimce bir bahriyelinin... Sadie soğuk sudan kanarcasına içti. Arkalarındaki vantilatörlere rağmen boğucu sıcak yine de ağır basıyordu. Hey, Abby, diye çağırdı işçilerden biri. Sadie’yle ben mola verdik, diye cevapladı Abby. Mola bana da iyi geldi. Çok fazla sıcak ve çok fazla düşünce, dedi Sadie. Ve evet, tahminin doğru, bütün o hayallerim Rick’le ilgili. Abby, onun en yakın aile bireyleri dışında ikizlerin babasıyla ilgili gerçeği bilen az sayıda kişiden biriydi. Sadie’nin o güne dek çok fazla arkadaşı olmamıştı, o yüzden Abby’ye büyük değer veriyordu ve kızlarıyla birlikte Houston’da yaşarken onun arkadaşlığını çok özlemişti. Abby, Royal’da zengin bir ailenin kızı olarak büyümenin ne demek olduğunu anlıyordu. Ama kendi yolunu çizmenin de zorluğunu biliyordu. Seattle’da yaşarken ayakları üstünde durmayı öğrenmişti. Ve sonra Royal’a gelerek liseden beri aşık olduğu adamla evlenmişti. Her şey mükemmel görünüyordu. Tabii ki, hiçbir şey onun beklediği gibi olmamıştı. Anlatsana biraz, dedi Abby. Sadie iç geçirdi. Her gün uğruyor. Kızlarla vakit geçiriyor... Bu kötü bir şey mi? Hayır. Sadie arkalarındaki insanlardan biraz uzaklaşmak için Abby’nin kolunu tutup birkaç adım ilerledi. Sesini alçalttı. Kızlarını daha yakından tanımasını elbette istiyorum. Bir babalarının olduğunu bilemeleri gerek. Yine de bir kuşku var içinde gibi geldi bana. Kuşku? Sadie onu anladığını gösterircesine başını salladı. Yine uzak denizlere açılınca ne olacak? Şu anda izinde, o hala bir bahriyeli, Abby. Bu Royal’da kalmayacak demektir. Kızlar onun ayrılmasına bir anlam veremeyecekler. Sadece babalarının gittiğini bilecekler. Tamam, bu kolay olmayacak. Ama yine de, babalarını tanımaları çok daha iyi değil mi? Evet, elbette, ama...

Kafa karıştırıcı? Hem de çok. Ben çocukken bile Rick Pruitt kafamı karıştırıyordu. Bir Gecelik Sonsuzluk 39 Abby bir kahkaha attı. Sadie, biz çocukken bütün oğlanlar kafamızı karıştırırdı. O günden bugüne pek fazla şey değişmedi. Ama senin için her şey çok farklıydı. Ailen zengindi, ama seni kasabadaki diğer insanlardan uzak tutmadılar. Onlann arasında büyüdün. Brad ve ben özel okullara gittik. Sanki bu umurunda değilmiş gibi omuz silkti Sadie. Ama aslında umu-rundaydı. Henüz küçük bir kızken, arkadaşlan olmasını istemişti. Yaşıtı olan diğer kızların alışverişe çıktıklarını ya da restoranlara gittiklerini, kahkahalar attıklarını ya da oğlanlarla flört ettiklerini görmüştü. Ama Abby dışında, Sadie bir yabancı gibi kalmıştı, tıpkı, hayatının büyük bir kısmında olduğu gibi. Doğru, pek fazla ortalıkta değildin, dedi Abby alaycı bir şekilde. Burada olmana rağmen, baban senin bizimle takılmanı istemezdi. Sadie bir kahkaha attı. Robert Price’ın çocukları asla sürtmez. Bir yudum daha su içti ve meydanda toplanan kalabalığa baktı. Biz gerçekten Royal’a ait değildik. Oh, burada doğduk ve burada büyüdük tabii ki, ama diğer çocuklan ancak hafta sonları görebiliyorduk. O yüzden diğerleri gibi arkadaşlıklar kuramadık hiçbir zaman. Babamız kendince sebeplerle bizi herkesten uzak tutmaya kararlıydı. Gülümsedi ve Abby’nin elini sıktı. Sen olmasaydın ben çok acı çekerdim. Bu benim için çok zordu, ama sanırım bir bakımdan Brad için daha da zordu. Hangi bakımdan? Bilmiyorum, kasabadaki kızlar arasında çok popülerdi. Oh, tabii. Kızları deliye döndürmekte hiç zorluk çekmezdi. Sadie sınttı. O benim abim, ama beni bazen o kadar sinirlendiriyor ki. Yine de kabul et ki, o çok yakışıklı. Belki, dedi Abby. Her ne kadar kızların çoğu ondan hoşlansa da, kasabanın erkekleri bu zengin herifin hafta sonları etrafta dolaşmasına pek sevinmiyorlardı. Doğru, bunu unutmuştum. Sadie uzun bir soluk verdi. Çok mızmızlanıyorum, değil mi? Zavallı küçük zengin çocuklar... Sen mızmız değilsin. Hiçbir zaman da olmadın. Neyse, bana Rick’ten bahsetsene? Hatırlıyorsundur, Rick o zamanlar bile çok popülerdi. Futbol takımının kaptanıydı. Sadie, Rick’in delikanlılık dönemini düşündü ve tıpkı o zamanlar olduğu gibi yine kalbinde tuhaf bir ürperti hissetti. Kot, çizme ve tişört giyerdi. Saçları çok uzundu. Gözleri de simsiyahtı. Aslında iyi biri 40 Maureen Child olmasına karşın her kızın kötü çocuk hayalini süslerdi. Evet, dedi Abby, ona gülümseyerek. Rick’in delikanlılık dönemini hatırlıyorum. O zaman bile oldukça erkeksi bir çekiciliği vardı. Bir restorana girdiğinde bütün kızların bakışları ona çevrilirdi. Senin bile, dedi Abby. Evet, benim de, diye onayladı Sadie. Ama beni pek tanımıyordu. Yine de, bana ne zaman merhaba dese, titremeye ve kekelemeye başlardım. Yüzüm kızarırdı. Çok komik, değil mi?

Hiç de değil. Hepimiz ondan etkilenirdik. Evet, ama ben hala aynı etki altındayım. Eski Rick çok çekiciydi. Ama şimdi, çok değişmiş gördüm onu. Artık o kadar içine kapanık değil, çok daha açık ve kızlara karşı sevgi dolu. Ama onda kendine sakladığı karanlık bir şey var, kalbinde kilitli tuttuğu bir şey. Ve bu yüreğimi cız ettiriyor, Abby. Oh, neden beni bu kadar etkilediğini bilmiyorum, ama bu çok kendiliğinden olan bir şey. Rick Pruitt’i gördüğümde beynim pelteleşiyor ve bedenim şu havai fişekler gibi ışıklar saçıyor. Yani tüm hafta boyunca onu görmek biraz zorlamış seni? Biraz. Anlıyorum, dedi Abby, Sadie’nin omuzlarının üstünden ileri bakarak kaşlarını çattı. Hiçbir şey göründüğü kadar kolay değildir. Sadie de dönüp arkadaşının baktığı yöne çevirdi gözlerini ve kalabalığın arasında yürüyen Brad’i görünce derin bir nefes aldı. Demek senin de şu ara erkeklerle ilgili bazı sorunların var, ha? Biliyorsun, seni seviyorum, Sadie, dedi Abby, bir arkadaşını selamlamak üzere duran Brad’e bakıp kaşlarını çatarak. Ama abin bazen çileden çıkarıyor beni. Kadınlar üstünde böyle bir etkisi var, benim bile, dedi Sadie. Ama ben onun kazanmasına izin vermeyeceğim. TCC’de beni görmezden gelmeye çalışıyor. Beni bir üye olarak görmüyor. Söylediğim hiçbir şeye kulak asmıyor. Hayatımda tanıdığım en kalın kafalı adam. Onunla bir şey tartışmak, duvara konuşmak gibi. Ama ben kolay pes etmem. Bradford Price, onunla işimi bitirdiğimde neye uğradığını şaşıracak. Sadie onunla aynı tarafta olmaktan haz duydu. Kendisinin bir erkek tarafından deliye döndürülen tek kadın olmadığını bilmek rahatlatıcı bir duyguydu. Bunu duyduğuma sevindim. Sonucu merakla bekliyorum. Şu anda görmen gereken başka bir şey daha var. Hımm? Ne? Abby onu tezgaha doğru döndürdü. Müşteriyle niye ilgilenmiyorsun? Bir Gecelik Sonsuzluk 41 Rick Pruitt kollarını tezgaha dayamış, Sadie’ye bakıyordu. Ee, ne tür havai fişekleriniz var? Rick üniformasını giymişti. Sadie bir an için soluğunun ciğerlerinde sıkışıp kaldığını hissetti. Uzun boylu, güçlü ve gururlu görünüyordu. Sol göğsü rozetlerle doluydu ve birkaç madalya gün ışığında göz kamaştırıcı görünüyordu. Birkaç kadın Rick’in arkasından geçti ve Sadie onların Rick’i baştan aşağı süzdüklerini gördü. Her ne kadar kıskançlık damarı kabardıysa da, o kadınları hiçbir şekilde suçlayamazdı. Rick, erkeklerin olmak istediği, kadınlarınsa istediği türden bir erkekti. Dudaklarının bir köşesi yarı gülümser bir edayla kıvrıldığı zaman, Sadie kendini tehlikede hissediyordu. Sadie? diye seslendi Rick, sanki ne düşündüğünü çok iyi biliyormuş-çasına. Havai fişekler? Ne tip çeşitleri var diye sormuştum? Sadie zor durumdaydı, ama hayal gücüne ve harekete geçen hormonlarına hakim olmayı becerdi. Bildik çeşitler, hepsi güvenli ve çok güzel. Sonra, kıkırdayarak uzaklaşan Abby’nin ardından Sadie kaşlarını çattı. Daha biraz önce, Houston’dayken Abby’yi ne kadar çok özlediğini düşünüyordu. Şimdiyse, en iyi dostu onu, şikayet edip durduğu bu adamla baş başa bırakıp gitmişti. Hain! Rick’e bakarak düşüncelerini toparlamaya çalıştı. Beyni tekrar

çalışmaya başladı ve sesine resmi bir ton vererek konuştu. Sana ne verebilirim? Gelirin hepsi kadın sığınma evine bağışlanıyor. Ah, dedi Rick. Tıpkı pembe flamingolar gibi. Aynen öyle. Tezgahın önündeki kalabalığa bakınca sığınağın bugün iyi bağış toplayacağım görüyordu. Ne istersin? Şey, bu her yöne çekilecek bir soru, Sadie, diye fısıldadı Rick. Sesindeki seksi tonlama Sadie’yi baştan tırnağa ürpertti. Onları saran kalabalığa rağmen, sanki bir anda baş başa kalmış gibiydiler. Onda, kendisini bu kadar etkileyen şey neydi? Sadie bedenindeki bütün sinirlerin ayaklandığını ve titreştiğini fark etti. Eski kocası da dahil, daha önce başka hiçbir erkeğe karşı böyle şeyler hissetmemişti. Rick’le geçirdiği o geceye dek, Sadie romantik eserlerde okuduğu o zapt edilemeyen, çok yoğun duyguları asla yaşamayacağına inandırmıştı kendini. Ama Rick’in kollarında, olanaksız olduğunu düşündüğü şeyleri hissetmişti. Şimdi, onun kahverengi gözlerine bakarken, tekrar aynı şeyleri hissetmeyi arzuluyordu. O, cazibenin vücuda gelmiş haliydi. Sadie, onun da bunun farkında olduğunu biliyordu. Kızlarının yüzleri zihninde canlandı. Gözleri babalarına çekmişti. Muzırlık okunuyordu o gözlerde. 42 Maureen Child Sadie artık yalnız bir kadın değildi. Ne kadar baştan çıkarıcı olursa olsun artık bir erkekle aynı yatağa giremezdi. O bir anneydi. Kızlarının babasıyla herhangi bir şey başlatabilecek durumda olmayan bir anne, çünkü artık Rick’in onu istemesinin tek sebebi kızlarıydı. Rick çok yakışıklı ve baştan çıkarıcıydı. Ama eğer iki kızı paylaşamazlarsa, Rick onu tüm gücüyle baştan çıkarmaya mı çalışacaktı? Sadie bunu pek sanmıyordu. Zorla gülümsedi. Birkaç havai fişek almak ister misin, Rick? Rick’in tek kaşı kalktı, ama Sadie’yi bir flört oyununa çekemeyeceğini anlamış gibi başını salladı. Tabii. Kızların ne tür havai fişeklerden hoşlandığını söyler misin? Sadie’nin kalbi sıkıştı. Ne kadar hoş, diye düşündü. Kızlarına, onların hoşuna gidecek bir şey almak istiyordu. Sadie çaresiz bir şekilde, kalbine giden en emin yolun kızlarından geçtiğini kabul etti. Ve hiç şüphesiz, içindeki alaycı bir ses ona böyle fısıldıyordu. Rick de bunu çok iyi biliyordu. Ona ulaşmak için kızlarını kullanıyordu. Sadie bu sesi duymazlıktan geldi. O kadar küçükler ki, hayatlarında ilk kez havai fişek görecekler. Sanırım heyecandan şaşkına dönecekler. Onları burada havai fişeklerle göreceğime çok sevindim. Ben de. Öyle mi? diye sordu, elini tezgahtan ileri doğru uzatarak Sadie’nin parmaklarına dokundu. Bu dokunuş karşısında ani bir ürperti yaşadı Sadie ve hemen elini çekti. Bıçak sırtında gibiydi. Tabii ki, dedi Sadie. Kızlar seni gördüklerine çok sevinecekler. Bu daha başlangıç... Sadie, diye seslendi Abby, gülümseyerek onlara doğru yaklaşırken. Her şey yolunda mı? Yolunda, diye cevapladı Sadie. Abby, Rick Pruitt’i tanıyorsun. Elbette, seni tekrar görmek çok hoş, üniformalı erkekler bir başka oluyor. Rick sırıttı. Biz de bu yüzden giyiyoruz onlan, Abby. Bahriyeliler kadınlarını hoşnut etmeyi severler. Kadınlarını? diye sordu Abby.

Rick, Sadie’ye baktı. Kadınını, diye düzeltti. Ardından, cüzdanını çıkardı. Bana şu kırmızı, beyaz ve mavi fişeklerden verir misin? Sadie aceleyle istediklerini bir torbaya koydu ve parayı aldı. Üstü sığınağa kalsın, dedi Rick. Bir Gecelik Sonsuzluk 43 Sağol. Sığınak sana minnettar kalacaktır. Yardımcı olabildiğime sevindim. Bakışları Sadie’ye kilitlendi. Rick, gerçekte istediğin nedir? Bunun cevabını çoktan biliyorsun, Sadie. Sadie söyleyecek başka bir şeyler aradı, ama bulamadı. Söyleyecek ne kalmıştı ki? Bir haftadır birbirleriyle dolambaçlı yollarla konuşup durmamışlar mıydı? Hiçbir şey değişmemişti. Kızları için onunla evlenmek istiyordu Rick. Ama Sadie yine yanlış gerekçelerle evlenmeyi reddediyordu. Rick torbayı aldı. Sonra görüşürüz o zaman? Havai fişek gösterisi için burada olacağız. Kızların onu görünce ne kadar çok sevineceklerini bilen Sadie, meydanda bulunan dev meşe ağacını işaret etti. Eğer bir merhaba demek istersen, Hannah ve kızlar oradalar. Sağol. Oraya gideyim öyleyse. Bakışı Abby’ye kaydı. Seni gördüğüme sevindim. Ben de öyle. Sadie, yavaş hareket eden kalabalık tarafından yutulana kadar onu izledi. Abby koluyla onu dürttü. Ne? Hala çok çekici... Öyle mi? Sana sanki yiyecekmiş gibi bakıyordu. Biliyorum. Sadie de aynı şeyi hissediyordu. Peki, sorun nedir? Buraya temelli olarak gelmedi, Abby. Bunu bilemezsin. Dedikodulara göre emekli olmayı düşünüyormuş. Belki de. Ama kasabada kalsa bile, istediği ben değilim, kızları. Abby kahkahalarla güldü ve kolunu Sadie’nin omzuna attı. Bana hiç de öyle gelmiyor, Sadie. Sana nasıl baktığını gördüm. O beni sadece arzuluyor, bu çok farklı. Eğlenceli olabilir. Eğlenceye ayıracak vaktim ve enerjim yok. Ben artık bir anneyim. Kızlarım için elimden gelenin en iyisini yapmalıyım. Peki, bu tam olarak nedir? Keşke bilsem, diye fısıldadı Sadie. Günün geri kalanı eğlenceli aktivitelerle geçti. Çocuklar için atla gezintiler, küçük bir hayvanat bahçesi, turtalarla ve el yapımı hediyeliklerle dolu çadırlar... Tam bir kasaba atmosferi vardı. Sadie, kafası karmakarışık olmasına rağmen olabildiğince neşeli gö44 Maureen Child rünmeye çalışıyordu. Rick oradaydı. Bütün gün. Yorulduklarında kızlan taşıyor, onlan dondurmaya ve şekerlemeye boğuyordu. Rick kızlarıyla birlikte o kadar heyecanlıydı ki.

Kızlar da babalarına deli oluyorlardı. Herkes bu kadar eğlenirken, Sadie otoriter anne rolü oynayamazdı. Öğlen yemeği için meşe ağacının altına bir örtü serip oturdular. Hannah kalabalığın içinde birkaç arkadaşına rastlayınca sadece dördü kalmıştı. Kızlar muz, hamburger ve peynir yerlerken, Sadie, Hannah’nın hazırladığı sandviç paketini açtı ve bir tanesini Rick’e uzattı. Rick sandviçi alırken parmakları onunkilere dokundu ve Sadie’nin gırtlağından bir ses çıktı. Rick bunu duydu ve gülümsedi. Teşekkür ederim. Bana teşekkür etme. Bunlan Hannah hazırladı. Ben sandviçten bahsetmiyorum. Oh? Gail’e bir bardak süt uzatırken Rick’e baktı. Ben, dedi, VVendy’nin koyu kahverengi buklelerini okşarken, Kızlarımızı bugün benimle paylaştığın için teşekkür ederim. Bunun için bana teşekkür etmene gerek yok, Rick. Evet, Rick onun kafasını allak bullak ediyordu, ama ikiz kızlarına karşı sevgisi yüreğini ısıtıyordu. Onlar senin de kızların. Onları tanımanı istiyorum, onların da seni tanımalarını. Bunun için sana minnettarım, gerçekten. Sandviçten bir ısırık aldı. Ama onları arada bir görmekten daha fazlasını istiyorum, Sadie. Biliyorum. Ama... Ama falan yok, Sadie. Onlar benim ailem. Benim kanımı taşıyorlar. Benimkini de, diye hatırlattı Sadie. Evet, bu beni yine asıl noktaya getiriyor. Sadie onun sözünü kesti. Yine evlilikten söz etmesine fırsat vermeyecekti. İkizleri paylaşmak evlenmek için yeterli bir gerekçe değildi. Aşık olmadıkça yine böyle bir adım atmayacaktı. Ne diyeceğini biliyorum, Rick, ama ben kararımı değiştirmedim. Peki ama... Sustu ve kederli bir şekilde kızlara bakıp gülümsedi. Peki, ama neden? Birlikte mutluyduk. Evet, bir geceliğine... Bu her gece olabilir. Evlilikler sadece yatakta yaşanmaz. Bu konuyu konuştuk zaten. Evlenmeden de kızlarımızı sevebiliriz. Bir aile olabiliriz. Bir an için aile sözcüğü Sadie’nin ruhunda yankılandı. Hep bir ailesi olsun istemişti. Sırf bu yüzden babasının planına boyun eğmiş ve Taylor’la Bir Gecelik Sonsuzluk 45 evlenmişti. Sadie o zamanlar, bir evlilik her ne kadar yanlış temeller üstüne kurulursa kurulsun, yine de iki insanın iyi bir şey inşa edebileceğine inanıyordu. Ama çok geçmeden anlamıştı ki, sevgisiz bir evlilik, evlilik değildi. Bu kötü bir fikir, Rick, dedi sonunda Sadie. Bunu bilemezsin. Sadie bir kahkaha attı. Oh, hem de çok iyi biliyorum. Yaşadığın evliliği, bizim neler yapabileceğimizin bir ölçüsü olarak alma. Bu tam da yapmam gereken şey. Evliliğim bir felaketti, çünkü sevgi diye bir şey yoktu ortada. Onunla evlenmem büyük bir hataydı ve bunun bedelini ağır ödedim. Sustu. Kahkahalar atan ve bir şeyler geveleyen kızlarına baktı. Ve içini bir sevgi seli sardı. Başını

sallayarak Rick’e baktı. Bu sefer, bedeli ödeyecek tek insan ben olmam. Kızlarıma mutsuz bir yuva kurma riskini göze alamam. Benim göze alabileceğimi mi düşünüyorsun? Wendy’ye bir muz uzattı. Ben sadece onlar için en iyisini istiyorum. Sana inanıyorum. Sadece en iyisinin ne olduğu noktasında anlaşamıyoruz. Son kararını verdiğini düşünüyorsun. Ama her şey değişir, Sadie. Ben kararımı değiştirmeyeceğim. Seni, her şeyi benim açımdan görmeye ikna ettiğimde, geri dönülmesi çok zor olacak kararlar verme. Kendine hep bu kadar güvenir misin? Haklı olduğumu bildiğim zamanlarda. Bir çığlık konuşmalarını böldü. Wendy annesinden yardım istercesine bağırıyordu. Gail ise babasının kucağına tırmandı. Meydanın bir köşesine aceleyle kurulmuş bir sahnede belediye başkanı mikrofonun başında konuşmaya hazırlanıyordu. Deneme için mikrofona vurup üflüyordu. Çıkan ses kulakları sağır edecek denli yüksekti. Gürültü için özür dilerim, dedi başkan. Kalabalık hareketlendi. Sonra, kaçınılmaz konuşmayı beklemek üzere duruldu. Sadie’nin bakışları Rick’e kaydı. Rick bir koluyla Gail’in minicik bedenini sarmıştı ve onu mutlu etmek için sürekli gıdıklıyordu. Bunu o kadar kolay ve rahat yapıyordu ki, Sadie derin bir iç geçirdi. Babalık rolünü çok iyi benimsemişti. Sanki doğduklarından beri onlarla birlikteydi. Eğer öyle olsaydı, diye düşündü Sadie, şu anda her şey ne kadar farklı olurdu acaba? Belki çoktan, onun istediği gibi bir aile olabilirlerdi? Biliyorum, dedi belediye başkanı yüksek sesle. Hiçbiriniz buraya 46 Maureen Child konuşma dinlemek için gelmediniz. Ama bu seni durduramaz, diye bağırdı kalabalığın içinden biri. Biraz sessiz olun, dedi başkan gülümseyerek. Kısa keseceğim. Ama madem hepimiz buradayız ve madem bu ülkemizin bağımsızlık günü, içimizden birkaç kişiyi şereflendirmek için biraz zamanınızı almak istiyorum. Kalabalıktan büyük bir alkış koptu, ama henüz kimse başkanın ne demek istediğini anlamamıştı. Rick Pruitt? diye seslendi Başkan Jim. Burada olduğunu biliyorum evlat. Buraya, sahneye gelebilir misin, lütfen? Rick kaşlarını çatarak Gail’i örtünün üstüne bıraktı. Yüz hatları karardı ve gözleri aniden gölgelendi. Ayağa kalktı ve diğer piknikçilerin arasından sahneye doğru ilerledi. Bu arada başkan birkaç isim daha sayıyordu. Donna Billings, Frank Haley ve Dennis Flynn, siz de buraya gelin. Sadie, basamakları çıkıp sahnede yerini alan Rick’i izliyordu. Çağırılan diğer insanlar da onun yanında yerlerini aldılar. Her biri üniformalıydı. Hepsi en az Rick kadar rahatsız hissediyordu kendini. Ardından başkan anons etti. Aramızdan çıkan bu saygıdeğer baylan canı gönülden alkışlamaya ne dersiniz? Bize ve ülkemize verdikleri hizmetler için onlara teşekkür edelim.

Sahnenin etrafına toplanan kalabalıktan müthiş bir alkış koptu. Sadie bir anda gururlandı. Rick’in bakışları Sadie’ninkilcrle kesişti ve Sadie onun haklı olduğunu anladı. Eğer dikkatli olmazsa, Rick onun kararını değiştirebilirdi. Bir Gecelik Sonsuzluk 47 ALTINCI BÖLÜM HaFTA boyunca Rick, hem üç yıldır aklından bir türlü çıkmayan kadınla hem de yuvasıyla tekrar tanışıyor, onlar hakkında yeni şeyler öğreniyordu. Baş kahya John Henry’nin idaresindeki Pruitt çiftliğinde işler her zamanki gibi çok iyi gidiyordu. Kesimlik sığır sürüsü gayet sağlıklı ve besiliydi. Tahıl yetiştirmek amacıyla ayrılan arazinin bir bölümü Rick’in umduğundan çok daha verimliydi. John işinin üstesinden başarıyla geliyordu ve Rick ona minnettardı. Çiftliğinin emin ellerde olması, Rick’in ülkesine hizmet etme hayalini gerçekleştirmeye devam ettirmesi için bir güç kaynağı olmuştu. Ama şimdi evine dönmüştü ve hayallerinin değişip değişmediğine karar vermek zorundaydı. Ne değişmişti acaba? Rick’in hayatı eskisine oranla çok daha yoğundu. Eskiden bahriyeli olmanın dünyanın en zor işi olduğunu düşünürdü. Ama bu, baba olmasından önceydi. Son günlerini olabildiğince kızlarıyla ve Sadie'yle geçiriyordu. İkizlerin gülücüklerini her görüşünde içini bir şefkat duygusu kaplıyordu. Onlar için yapamayacağı hiçbir şey yoktu. Onların gülücükleri bir nimetti. Kahkahaları duyduğu en tatlı sesti. Rick gerçekten bir baba olacağını hiç düşünmemişti. Ama artık bir babaydı ve bunun sorumluluğunu alması gerektiğini biliyordu. Rick’in düşüncesine göre, profesyonel askerler bir çocuğu sevmeye, bir aile kurmaya asla vakit ve emek harcayamazlardı. Öncelikleri görevleriydi. Son görevinde bunu çok daha iyi anlamıştı. 48 Maureen Child Fakat şimdi duruma çok farklı bir açıdan bakıyordu. Yeryüzünde, onun ve Sadie’nin sayesinde nefes alan bir babaya ihtiyacı olan iki canlı vardı. Çocukları babalarına güvenmeli, sırtlarını ona dayayabilmeliydiler. Babalarının kendileri için orada olduğunu bilmeliydiler. Fakat on bin kilometre uzakta, bir çanta ve bir silahla çölde savaşırken onlar için elinden ne gelebilirdi ki? Ve sonra bir de Sadie vardı. Ona karşı duyguları, istemeyerek de olsa giderek yoğunlaşmıştı, ama buna aşk demek istemiyordu. Yine de Sadie onun bir parçası olmuştu artık, tıpkı kızları gibi. Tüm bunların farkındayken ne yapacağını bilemiyordu. Rick, çiftlik evinin önündeki çimenlikte durmuş, büyüdüğü yerlere bakıyor, duygularına hakim olamıyordu. Evin ilk tohumu yüzyılı aşkın bir zaman önce atılmıştı. İlk Pruitt yerleşmek amacıyla yaptırmıştı bu evi. Binaya ahşap, taş ve tuğladan küçük bir kulübe eklenince, ev araziye biraz daha yayılmıştı. Annesi çiftlik evini ilk gördüğünde ona, buraya hayran kaldığını söylemişti. Babası da karısına, dikiş odası olarak kullanması için evin bitimine kule şeklinde taş bir yapı eklemişti. Şimdi Rick o kule biçimindeki yapıya bakıyor, annesinin pencerelerin birinin ardından ona el salladığını görüyordu. Annesi öldüğünde Rick burada değildi. Ona hoşça kal bile diyememişti. Ve bu bir gölge gibi gittiği her yerde yakasını bırakmamıştı, bırakmayacaktı da. Ülkesine hizmet etmek uğruna çok şeyden vazgeçmişti. Acaba artık, geri çekilmenin ve çok

değer verdiği bu görevleri başkalarına devretmenin zamanı gelmiş miydi? Kalbinin hangi yarısını dinleyeceğini bilmiyordu. Seçim yapmak çok zordu. İşte bu yüzden burada olmak onun için hem bir merhem hem de bir lanetti. Tekrar çiftlikte olmak ruhunu besliyordu. Burayı yine terk etme düşüncesiyse yüreğini sızlatıyordu. Rick arkasını döndü ve John Flenry’nin ona doğru yaklaştığını gördü. Bu yaşlı adam altmışlarındaydı. Ama kuvvetli ve sağlıklı görünüşü onu yirmi yaş genç gösteriyordu. Saçları kırlaşmış, sakalı kar gibi beyazlamıştı. Keskin mavi gözlerinin kenarlarındaki kırışıklar, yıllarca kızgın güneş altında gözlerini kısarak çalışmanın derin izlerini taşıyordu. John Henry, en az Rick kadar bu çiftliğin bir parçasıydı. Hatta belki ondan daha fazla, çünkü bu adam buradayken, o başkalarının meseleleriyle uğraşmak için dünyayı dolaşıp durmuştu. Düşünülmesi gereken çok şey var, diye mırıldandı Rick. Söylemek istediğiniz bir şey var mı? Rick gülümsedi. John, Rick’in çocukluğundan beri bu çiftlikteydi. Şu Bir Gecelik Sonsuzluk 49 anda o, neredeyse babası kadar yakındı Rick’e. John’un sorusu sevindirdi onu, ama daha henüz kafasını doğru dürüst toparlayamamışken çiftlik işleriyle ilgili konuşulacak herhangi bir şey bulamıyordu. Hayır. Siz hep suskun biriydiniz zaten, dedi John ve bakışlarını eve çevirdi. Çok güzel bir yer. Evet, biliyorum. Ama evin, içinde yaşayacak bililerine ihtiyacı var. Bir aileye. Hatıralar bırakacak birilerine. Yine imalı konuşuyorsun, dedi Rick yarım bir gülümsemeyle. Oh, hayır. Ben sadece aklıma geleni öylece söylüyorum. Rick derin bir nefes aldı. John’un bir haftadır bu anı beklediğini biliyordu. Konuş bakalım. Yaşlı adam bir eliyle ensesini kaşıdı. Biliyorsunuz, siz Deniz Kuvvetleri ’ne katıldığınızda ben de diğer tüm kasabalılar gibi bundan çok gurur duymuştum. Bunu biliyorum. Ama derler ki, dedi John fısıldayarak, Evden ayrılmanın bir zamanı olduğu gibi eve dönmenin de bir zamanı vardır. Rick kaşlarını çatarak yine annesinin penceresine baktı. Eğer son görevine gitmeseydi, Sadie hamile olduğunu öğrendiğinde ve annesi öldüğünde burada olacaktı. Hatta belki, burada olsaydı annesi ölmeyecekti bile. Sadie Price’ın sizin bebeğinize hamile olduğunu öğrendiğinde anneniz çok sevinmişti, dedi John. Rick sertçe ona baktı. Annem sana söyledi mi? Tabii söyledi. Elena’ya da. Başka söyleyecek kimi vardı ki? Peki ya benim hakkımda? diye sordu Rick müthiş bir öfkeyle. Burada durmuş, keşke annem için burada olsaydım diyorum. Sadie için de. Ve şimdi, sadece annemin değil, senin ve Elena’nın da ikizlerden haberiniz olduğunu öğreniyorum. En azından birinizin, baba olacağımı bana haber vermesi gerekmez miydi? John, Rick’in öfkesi karşısında gözünü bile kırpıştırmamıştı. Hatta kaşlarını çattı. Evet, size haber verilmeliydi. Ama anneniz, görev başındayken kafanızın karışmasını istemedi. Her gece

diz çöküp sizin için dua ederdi. Eğer bebekleriniz olduğunu öğrenirseniz, görevinize yoğunlaşamayacağım-zı, başınıza bir şey gelebileceğini düşünürdü. Annesinin dualarından bahsedilmesi içini ateşli bir öfkeyle ve yoğun bir suçluluk duygusuyla doldurdu. Peki, o zaman sen, annem öldüğünde ne50 Maureen Child den bana yazmadın? Hemen buraya gelebilirdim. Ne kadar süreliğine? İki haftalık bir izne mi? Sonra yine savaş alanına geri dönecektiniz. Bu ne işe yarayacaktı. John başını iki yana salladı ve sakalmı sıvazladı. Hayır. Anneniz size yazmamakta haklıydı. Benim size haber vermem onun dileklerine karşı gelmek olmaz mıydı? Pekala, diye homurdandı Rick, artık olan olmuş diye düşünerek. Belki de John haklıydı. Deniz aşın ülkelerdeyken annesinin ölümünü öğrenmek ona çok ağır gelebilirdi gerçekten. Kızları olduğunu bilmekse belki de hiç kaldıramayacağı bir şey olurdu.Neyse, artık fark etmez. Önemli olan şu anda burada bulunmam ve kızlarım olduğunu bilmem. Doğru. Peki, bu durumda ne yapacaksınız? Keşke bilsem, dedi Rick. Anlıyorum, dedi John, elini Rick’in omzuna koyarak. Bir yandan düşünürken, benimle birlikte atla sürüyü kontrol etmeye gelir misiniz? Hiç olmazsa kafanız biraz rahatlar. Belki de bulmak için bu kadar çok çabaladığınız cevap bir anda geliverir aklınıza. Atıma tekrar eyer vurmam için aklımı çelmeye çalışıyorsun. İtiraf etmeliyim ki, evet. Bu kadar uzun süredir bahriyeli olmanın ata binmeyi unutturup unutturmadığını görmek istiyorum sadece. Asla unutmam, dedi Rick. Ama Sadie ve kızlar akşam yemeğine buraya gelecekler, o yüzden fazla vaktim yok. O zaman hemen hareket edelim. Tabii eğer dediğim gibi, artık at üstünde o kadar rahat olamazsanız... Görürsün şimdi rahatlığı. Rick yaşlı adamı ahıra doğru sürükledi. Seninle kuzeydeki otlağa kadar yarışacağım. Kazanırsam ödülüm ne olacak? Rick kahkaha attı. Kendini iyi hissediyordu. Yaz güneşi ışıl ışıldı. Sadie ve kızları çok yakında burada olacaklardı. Evindeydi artık. Burası onun ruhuna sesleniyordu ve uzun zamandır ilk kez, aslında buraya ait olmanın doğru olduğunu düşünmeye başlıyordu. Şato değil, tatlım, diye fısıldadı Sadie, Wendy’ye. Onu kucağından yere indirdi ve bebek çantasını alıp Rick’in çiftlik evine baktı. Şato işte, diye ısrar etti Gail. Peki, dedi Sadie sonunda. Her şeyden önce, kocaman evin bir yanında taştan bir kule vardı. İki kızın her gece yatarlarken dinledikleri prensesBir Gecelik Sonsuzluk 51 lerle ilgili masallar böyle düşünmeleri için yeterliydi. Wendy ellerini birbirine çarparak eve doğru koştu. Sadie hemen arkasından bağırdı, Wendy, dur! Küçük kız öyle hızla durdu ki, öne doğru kapaklandı ve dizleriyle ellerinin üstüne düştü. Dudaklan büzüldü. Ağladı ağlayacaktı. Hey! Rick evden fırladı ve hızla çimenliği geçerek düşen kızına doğru koştu. Sadie ve Gail daha birkaç adım atmışlardı ki, Rick çoktan küçük kızı yerden kaldırıp kucağına almıştı bile.

İyi misin, tatlı şey? diye sordu Rick, gözyaşlarını silerek. Düştüm, dedi Wendy ve başını Rick’in omzuna gömdü. Biliyorum, bebeğim, diye teselli etti onu. Ama şimdi iyisin? İyiyim, dedi Wendy. Beni yere indir. Kızını yere indirirken, Gail kollarını Rick’e doğru açtı. Hop!, diyerek Rick’in kucağına atladı. Sıraya girdiniz ha? diye sordu Rick gülümseyerek. Sadie ona baktı. Bir erkek bir çocuğu tutarken nasıl bu kadar seksi olabilirdi? Sadie’nin bedeninde ılık, okşayıcı bir ürperti dolaştı. Burada olmak ne büyük mutluluk, dedi Rick alçak bir sesle. Geçen bir haftadır Rick’in yanında olmak Sadie’yi oldukça yormuştu. Hüzünlüydü. Oh, yine de sırf onun çocuklarını doğurduğu için onunla evlenmeyi hala düşünmüyordu. Ama onu istediğini kabul etmekten de kendini alamıyordu. Ve bu çok tehlikeli bir duyguydu. O bir bahriyeliydi. Karşı tarafın açığını yakalamak üzere eğitilmişti. Sadie derin bir nefes aldı. Rick’in gözlerindeki kurnaz ışıltıyı görünce, şu anda tam da bunu yaptığını anladı. Gelmenize sevindim, dedi Rick. Rick’in gözleri gerçekten ölümcül birer silahtı. O kadar karanlık ve o kadar derindi ki. Eski acılarla ve sırlarla o denli doluydu ki, her kadın onun ruhundakileri keşfetmek için ona daha da yakınlaşmaktan kendini alamazdı. Sadie de üç yıl önce bunu yapmıştı. Bunu unutmamalıydı. Her şeyi o kadar canlı ve net hatırlıyordu ki, sanki daha dün olmuş gibiydi hepsi. Sadie tek başına Claire restoranında oturmuş yemek yiyordu. O sırada içeri Rick girmiş, Sadie’nin masasına doğru ilerlemiş ve ona eşlik edip edemeyeceğini sormuştu. O kadar yalnızdı ki, hemen masasına davet etmişti onu. Uslu bir hayat geçiren Sadie ilk kez kalkanlarını indirmişti. İçindeki gerçek Sadie’yi ortaya serivermişti. O gece hiçbir geri adım atmamıştı ve karşılığında da gerçek arzuyu keşfetmişti. 52 Maureen Child Birlikte yemek yedikten sonra göl kıyısında gezintiye çıkmışlardı. Ve ardından Midland’da bir otele gidip, saatlerce sevişmişlerdi. Rick o inanılmaz gece boyunca Sadie’ye, eski kocasının onu frijid bir buz kraliçesi olmakla suçlarken yanıldığını öğretmişti. Anılar öylesine bir güçle doluştu ki kafasına, Sadie bir anda soluksuz kaldı. Bir sürü sahne canlanıyordu zihninde. Hepsi de o uzun gecenin her saniyesini geri getiriyordu. Sonunda Sadie arzu ve özlemle titredi. Uzun bir solukla ciğerlerini doldurdu ve bakışlarını Rick’ten ayırmamaya çalıştı. Üç yıl önce o gözlere ve o dudaklara teslim olmuştu. Bunun tekrarlanmasına izin vermeyecekti. Arzusunu yenecek kadar güçlüydü artık. Kızlar dört gözle buraya gelmeyi bekliyordu, dedi Sadie. Kızlar yanında olduğu için Tann’ya şükrediyordu. Onlar onun güvenlik çemberiydi. Kızlar yanlarında her şeye dikkat kesilmişken, Rick’le ateşli dakikalar geçirmesi imkansızdı nasılsa. Peki ya sen? Bunun benimle ilgisi yok, dedi Sadie. Ama içinden bir ses yalancı diyordu ona. Tabii ki Rick’i görmeyi o da dört gözle bekliyordu. Son zamanlarda ondan başka hiçbir şey düşünemiyordu. Bebeğim, bu tamamen seninle ilgili.

Sadie dimdik kesildi. Sana daha önce de söyledim, bana... Bebeğim deme, diyerek tamamladı onun sözünü. Bir daha demem. Daha önce hiçbir erkek ona böyle davranmamış, onunla bu şekilde flört etmemiş, ona bir kadın gözüyle bakmamıştı. Kasabadaki erkeklerin hemen hepsi fazla saygılıydı ve sadece Price soyadını görüyorlar, Sadie’nin kendisini fark etmiyorlardı. Peki ya tatlım desem? Sadece Sadie demeye devam etsen nasıl olur? Rick omuz silkti ve yine gülümsedi. Tamam. Şimdilik. Hadi, içeri girelim mi? Kızlara odalarını göstermek istiyorum. Rick, kucağında Gail, Wendy’nin elini tutarak eve yöneldiğinde, Sadie onun söylediklerini ancak tam olarak kavrayabildi. Onların odasü Kedi yavruları gibiler, değil mi? diye sordu Rick on beş dakika sonra. Sadie cevap olarak sadece başmı salladı ve etrafını gözden geçirdi. Korkuluklu, üzerinde çocukların isimleri işlenmiş pembe yorganlar, Bir Gecelik Sonsuzluk 53 ikiz çocuk yatakları, her bir yatağın yanında şifonyerler, minik sallanan sandalyeler ve sandalyelerin üstünde bir sürü oyuncak vardı. Geniş pencerelere asılı pembe perdeler göze çarpıyordu. Ayrıca, birbirinin aynısı iki oyuncak sepeti, sallanır atlar ve şato biçimde iki eş oyun evi de bulunuyordu. Duvarlar beyazdı ve üstlerinde bahar çiçeklerinin resimleri vardı. Ahşap zemine gül rengi bir kilim serilmişti, bu da odaya sıcaklık veriyordu. Rick ikizlerin varlığından henüz iki haftadır haberdardı, ama yine de onlar için bir cennet yaratmıştı. Sadie buna sevinmesi gerektiğini biliyordu. Fakat içinde hala bir kaygı vardı. Çünkü bütün bunlar geçiciydi. Yine de Rick sanki önemli bir karar vermiş gibiydi. Bundan sonra, sonsuza kadar kızların hayatlarının bir parçası olacağını gösteriyordu. Beğendin mi? diye sordu Rick. Bu da soru mu? Sadie çocuklara doğru yaklaştı. Kızlar odayı ve içindekileri keşfediyordu. Bütün bunları bu kadar çabuk nasıl yapabildin? Yeterli bir miktar paranın neler yapabileceğine şaşarsın. Peki neden? Tekrar gideceğine göre bunları niye yaptın? Sen geri dönene kadar kızlar bu oda için fazlasıyla büyümüş olacaklar. Rick kaşlarını çattı ve kısık gözlerle ona baktı. Ne yapacağıma henüz karar vermedim. Ama kararım ne olursa olsun, kızlar hayatımın bir parçası olacaklar. Onların burada bir yerleri olmasını istiyorum. Bu çiftliği yuvalan gibi görmelerini istiyorum. Onlar benimle yaşıyorlar. Hep birlikte yaşayabiliriz, dedi Rick. Yine başlama, Rick. Bu konuyu defalarca konuştuk. Asıl can alıcı noktayı konuşmadık. Söyleyecek bir şey yok. Kızlar hızla yandaki odaya atılınca, Sadie, Rick’le olan konuşmayı kesmek için bir fırsat yakaladı. Hey kızlar, bekleyin!

Merak etme, dedi Rick, uzanıp Sadie’nin elini tutarak. Teni tenine değer değmez Sadie’nin kalp atışları hızlandı. Hafifçe titreyen ellerinden Rick’in de kendisi gibi heyecanlandığını fark etti. Aralannda kızlar haricinde bir bağ daha vardı: Cinsel elektriklenme. Rick onun elini biraz daha sıktı ve sonra isteksizce bıraktı. Burada hiçbir şey onlara zarar veremez. Bunun için bir sürü uzman çağırdım ve birlikte kızlar için tamamen güvenli bir mekan oluşturduk. Aslında bütün ev emekleme çağından yeni çıkmış çocuklar için yeniden düzenlendi. Sadie ona sarılmamak için ellerini yumruk yaptı ve kendini tuttu. Çocuklar için endişesi biraz azaldı. 54 Maureen Child Pencerelerin korkuluklu olduğunu, elektrik fişlerinin kapakla örtüldü-ğünü fark etmişti Sadie. Rick’in kızlarını onun elinden almaya çalıştığına dair yaşadığı kaygıya ve kuşkuya rağmen, onlar için bu kadar emek harcamasından etkilenmişti. Ama yine de... O odada ne var? Rick ellerini ceplerine soktu ve omuzlarını silkti. Orası oda değil. Kızların gömme dolabı. Onların... Sadie şaşkınlıkla donakaldı. Kızlarına baktı ve onların elbiseleri, tişörtleri ve kot pantolonları heyecanla incelediklerini gördü. Gömme dolap özellikle kızların boyuna göre yapılmıştı. Onlar için özel olarak alınmış elbiselere kolayca uzanabiliyorlardı. Dolabın zemininde bir sürü ayakkabıyla dolu kutular vardı. Wendy bir çift minyatür kovboy çizmesini deniyordu. Gail ise minicik ayaklarını prenseslere yaraşır terliklere sokmaya çalışıyordu. Pekala, şimdi, siz ikiniz burada oynayabilirsiniz... Ya da gidip midillilerinizi görebiliriz, dedi Rick. Midilli! İkisi birden Rick’in kucağına atladı. Ama Sadie endişeliydi. Midilli mi? Minicik şeyler, diyerek Sadie’yi rahatlatmaya çalıştı. Gerçekten, normal atlarla falan alakası yok. O kadar küçükler ki. Kızların midilliye ihtiyacı yok, dedi Sadie soğukkanlı bir sesle. Fakat üçünün birden birbirlerine kenetlendiklerini ve ona karşı bir cephe oluşturdukların görünce daha fazla itiraz etmesinin bir anlamı olmadığını anladı. Rick tüm küçük kızların rüyalarını gerçeğe dönüştürüyordu. Tann bilir, sırada ne vardı. Rick, buna devam edemezsin. Onlan iyice şımartacaksın. Bir çocuğu severek nasıl şımartabilirsin ki? Sadie derin bir iç çekti. Savaşı kaybetmişti. Sadie, onların ilk iki yılını kaçırdım. Çok fazla şey kaçırdım. İzin ver de, bu açığı hem onlar hem de kendim için telafi edeyim. Sadie üçüne birden baktı. İçinde bir şey eriyip sıvılaştı ve o şey duygularla dolu ılık bir havuza dönüştü. Rick’le kızlan arasında böylesine bir sevgi bağı oluşmuşken, Sadie umursamazlıktan gelebilirdi ki? Ama yine de başını salladı. Fakat bu konuda bir şartım var. Üç yaşma gelene kadar midillilere binmeyecekler. Yalnız binmeyecekler ki. Yanlannda yürüyüp onları tutacağız. Sen katlanılmaz birisin, dedi Sadie. John Henry’nin kansı Elena onlara akşam yemeği hazırlamıştı. MekBir Gecelik Sonsuzluk 55

sika mutfağına özgü böreğe benzer acılı bir yemek, pilav ve ev yapımı barbunya. Çocuklar yemeklerini üst kattaki odalarında yiyeceklerdi. Yaşlı kadın Rick’le Sadie’nin rahatça konuşmaları için kızlara kendisinin göz kulak olacağına söz vermişti. Rick ona gitmesi için işaret verdi. Saatlerdir Sadie’yle baş başa kalmayı sabırsızlıkla bekliyordu. Bu iki kızı çok seviyordu, ama anneleri asıl önemli gündem maddesiydi. Yemek bitip, masa toplanınca, Rick ay ışığında Sadie’yle oturma fırsatını yakaladı. Rick iki haftadır vaktinin çoğunu kızlarla ve Sadie’yle geçirmişti. Bir yandan kızlarını yakından tanımanın tadım çıkarırken, diğer yandan da Sadie’yi yeniden keşfetmek için çıldırıyordu. Önlerinde küçük bir masa, bahçe avlusunda oturmuşlardı. Masadaki mumların dansı ve evin içinden süzülen müzik çok romantik bir atmosfer yaratmıştı. Önlerinde bir pasta ve iki kadeh şarap vardı. Yemek harikaydı, dedi Sadie, şarabından bir yudum alarak. Elena, Teksas’ın en iyi aşçısıdır. Ay ışığı mumlann ışığıyla kaynaşıyor, Sadie’nin güzel yüz hatlarını ortaya seriyordu. Son birkaç yıldır hep seni düşünüyordum, dedi Rick sessizce. Sadie başını öne eğdi, ama sonra kaldırıp, uzun kirpiklerinin arkasmdan Rick’e baktı. Ben de seni çok düşündüm. Rick gülümsedi. Evet, tahmin edebiliyorum. Hele ortada beni hatırlatan iki minik kız varken. Sadece kızlar değil, dedi Sadie. Bunu duyduğuma sevindim, dedi Rick ve kalbi hızla çarpmaya başladı. Sadie’yi, aralarında önemli bir bağ olduğuna inandırmak ilk adımdı. Ona, üç yıl önce birlikte ne kadar mutlu olduklannı hatırlatmalı, şimdi birlikte neler yapabileceklerini göstermeliydi. Sadie kendi kendine gülümsedi ve yüzünü gökyüzüne çevirdi. Bu bir şeyi değiştirmez. Ama benim açımdan çok şey değişir. Kusura bakmayın. Elena avluya çıktı. Konuşmanızı bölmek istemezdim, ama kızların yatar yatmaz uykuya daldıklarını bilmenizi istedim. Uyudular mı? Sadie hızla ayağa kalktı. Onları eve götürecektim. Bırak kalsınlar, dedi Rick. Şunu söyleyeyim, Bayan Price, dedi Elena, ikisi de heyecandan o kadar yorgun düştüler ki. Onları banyoda güzelce yıkadım, pijamalannı giydirdim ve yatırdım. Gayet iyiler, odalarındaki bebek telsizi açık. Onları 56 Maureen Child kontrol etmek isterseniz diye telsizlerden birini buraya getirdim. Elena telsizi masaya koydu. Rick onun kızlan toparlayıp bir an önce oradan sıvışmayı planladığını biliyordu, ama buna izin veremezdi. Her şey yolundaydı. Madem çocuklar da uyumuşlardı, o zaman Sadie’yle baş başa geçireceği zamanı boşa harcamamalıydı. Haydi, ikiniz de gecenin tadını çıkarın, dedi Elena. Ben evime gidiyorum. Avluyu geçti, ilerideki ağaçların arasına daldı ve gözden kayboldu. Kızların bu gece burada seninle kalmalarını planlamamıştım. Sadie telsize uzandı ve sesini açtı.

Hepiniz burada kalabilirsiniz, dedi Rick ve ayağa kalkıp masanın etrafından dolaşarak Sadie’nin yanma geldi. Oh, bu hiç iyi bir fikir değil, dedi Sadie. Bence son üç yıldır duyduğum en iyi fikir. Rick ellerini onun uzun sarı saçlarında gezdirdi ve ardından yüzünü avuçlarının içine aldı. Sadie ürperdi ve boğazından minicik bir inilti yükseldi. Rick... Bırak düşünmeyi, Sadie, diye fısıldadı Rick ve eğilip onu öptü. Sadece bu gecelik, hiçbir şey düşünme. Bunu bir defa yapmıştık, unuttun mu? diye itiraz etti Sadie, ama elleri Rick’in göğsüne yapıştı. Rick onun sıcaklığını hissetti. Evet, hatırlıyorum. Hepsini. Tenini, kokunu... Her şeyini. Sadie’yi bir daha öptü ve diliyle onun dudaklarını araladı. Rick’in tüm bedeni alev almıştı. Son birkaç haftadır ona yakın olmak, ama ayrı kalmak bir işkenceydi. Biliyor musun, göreve gittikten sonra aylarca gözlerimi kapadığımda senin kokunu duyuyordum. Oh, Tanrım... Rick boynundan öpünce Sadie ona doğru yaslandı. Rick büyük bir tatmin duygusuyla inledi. İşte bu, dedi, nefesini onun teninde gezdirerek. İşte bu koku sensin. Yaz gibi kokuyorsun. Cennet gibi... Rick, sınırlan aşıyorsun. Biliyorum. Sadie’nin boynunda küçük ısırıklarla aşağılara doğru iniyordu. Sınır istemiyorum, Sadie. Seni istiyorum. Ama ben... diye mırıldandı. Fakat elleri Rick’in ensesine dolandı ve onu kendine doğru çekti. Bunun hiçbir şeyi çözmeyeceğini biliyorsun. Böyle bir amacım yok, diye fısıldadı Rick. Bu her şeyi daha da zorlaştıracak. Şu anda zaten her şey zor, dedi Rick, başını kaldınp ona bakarak. Sadie bir kahkaha attı. Seninle nasıl savaşacağım, bilmiyorum. Savaşma. Savaşmaktan yoruldum, Sadie. Sen de öyle. Ve onu tekrar Bir Gecelik Sonsuzluk 57 öptü. Bu seferki çok daha uzun ve arzulu bir öpüştü. Dilleri birleşti. Sanki onun da hissettiklerini ve arzulannı paylaşmasını istiyordu. Sonunda öpüşmeyi kesti ve Sadie’nin gözlerinin içine baktı. O gözlerde arzu kıvılcımlarını gördü ve bu raundu kazandığını anladı. Arzularının sağduyusuna baskın çıktığını fark etti. Tıpkı üç yıl önce olduğu gibi. Rick ellerini beline indirdi ve ardından ipek bluzunun altına kaydırdı. Teni ipekten bile yumuşaktı ve ona tekrar dokunmak umduğundan çok daha fazla tahrik etti onu. Rick’in bedeni kaskatı olmuştu ve arzuyla sızlıyordu. Rick avuçlarıyla göğüslerini avuçladığında Sadie’nin gözleri onunkilerle birleşti. O soluk mavi gözlerin derinliklerinde arzunun ışıltılarım gördü. Sutyeninin üstünden bile, meme uçlarının sertleşip dikleştiğini hissedebiliyor, bu alev denizinin ikisini de sarmayacağını biliyordu. Seninle savaşmaktan ben de yoruldum. Buna karşı savaşmaktan, dedi Sadie. Bir daha dokun bana. Dokunuşlarınla tüm bedenimi sar. O geceki gibi hissetmemi sağla. Rick bu kadar ileri gidebileceklerine ihtimal vermemişti, ama olmuştu işte. Onun arzusunu görmek ve sıcaklığını hissetmek yeterliydi.

Rick kendini kaybetti. Tam da istediği şeydi bu. 58 Maureen Child YEDİNCİ BÖLÜM Yaz esintisi ikisini de yumuşak okşayışlar gibi sararken, Sadie kendini savunmayı unutmuştu ve kendini Rick’in kollarına teslim etmişti. Sadie hayatı boyunca hep doğru olan şeyi yapmıştı. Mükemmel, uslu ve terbiyeli bir kız olarak büyütülmüştü. Evet, bir boşanma yaşamıştı, ama sosyete bile bu evliliğin böyle biteceğini bekliyordu zaten. Rick’le beraber oldukları o geceye dek, gerçek anlamda hiç sınırları aşmamıştı. Ve yine o gece, daha önce hiç olmadığı kadar canlı hissetmişti kendini. Bunu yine istiyordu. Rick’in öpücüğü onun tüm ruhunu sardı. Dilleri müthiş bir şehvetle birbirinin etrafında dans ediyordu. Öyle ki ikisi de nefessiz kalmışlardı. Sadie’nin elleri Rick’in sırtında bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu. Onun güçlü, kaslı bedenini hissetmek harika bir duyguydu. Rick onu daha sıkı sardı ve kamını öylesine kendine doğru çekti ki, Sadie onun sert ve kalın erkekliğini hissetti. Arzu ikisini de kontrolden çıkarmış, bir selin önüne kattığı her şeyi alıp götürmesi gibi onları da ardı sıra sürüklüyordu. Sadie’nin içinde o kadar çok duygu vardı ki, ne hissettiğini bile tam olarak anlayamıyordu. Rick, Sadie’nin bluzunun düğmelerini çözdü ve onu omuzlarının üstünden geçirerek çıkarıp ayaklarının dibine doğru yavaşça sıyrılıp inmesini seyretti. Sadie kollarını ona uzattı, boynunu kavradı ve çıplak tenini onun okşayışlarına bıraktı. Rick göz açıp kapayıncaya dek sutyenini çıkardı ve yere bıraktı. Sonra onu biraz geride tutup dolgun göğüslerini seyretti. Sıcak yaz havası onun alev gibi yanan teninde soğuk bir duş etkisi yaratmıştı. Bir Gecelik Sonsuzluk 59 Rick eğilip dudaklarını sertleşmiş göğüs uçlarına dokundurdu ve onlara minik ısırıklar armağan etti. Rick’in dudakları, dili ve dişleri Sadie için zevkli bir işkenceydi. Sadie inledi ve onun başını iyice göğüslerine gömdü. Parmaklarıyla kısacık saçlarını okşuyordu. Rick bir bebek gibi emiyordu onu. Sadie ise içindeki her şeyin, en derinliklerinde yatan bir çekirdekten yayılan lavlarla eridiğini hissediyordu. Rick... diye inledi Sadie. Birazdan şuracıkta bayılacağım. Ben de birazdan seni şuracıkta yatıracağım, merak etme. Burada, dışarıda mı? Yalnızız, tatlım, dedi Rick ve onu öptü. Ama Elena. Kocası John Henry. Geceleyin asla evden çıkmazlar. Bana bahane uydurma, sevgilim, dedi Rick ve onu susturmak için parmağını dudaklarına götürdü. Sakin ol ve bana güven. Bunu yapabilir misin? Sadie gözlerinin içine baktı ve çoktan kararını verdiğini anladı. Rick’le bir gece daha geçirmek istiyordu. Rick, ona gerçek arzuyu ve coşkuyu yaşatmıştı. Şimdi gerçekten arzularına gem vurmak istiyor muydu? Evet, yapabilirim. Benim duymak istediğim de buydu, dedi Rick ve gömleğini çıkardı. Sadie ona doğru uzandı ve parmak uçlarıyla bronzdan bir heykel gibi duran göğsünü okşadı. Rick bu dokunuşla derin bir nefes aldı ve Sadie, birbirlerini aynı derecede heyecanlandırdıklarını anlayarak gülümsedi.

Sadie avucunu Rick’in göğüs uçlarında gezdirirken, içindeki vahşi yaratık bir yılan gibi kıvrılmaya başladı. Rick’in gözleri kısılınca ve çene kasları gerilince, Sadie onun üstünde yarattığı etkiden hoşnut oldu. Sadie, beni çıldırtıyorsun. Bu bana söylediğin en güzel şey, dedi Sadie, onu dudaklarından öperek. Bu çılgınlık, diye mırıldandı. Tanrım, sen bir çılgınsın. Ama bunu bir suçlamadan çok bir iltifat olarak söylemişti. Sen de benim bu yanımı seviyorsun, dedi Rick ve geniş bir sandalyeye doğru götürdü onu. Güneşten ısınmış sandalye tam da avluda keyif çatmak içindi. Sadie, ay ışığının altında elbiselerini çıkardığına ve çırılçıplak sandalyeye uzandığına inanamıyordu. Bu arada Rick de üstündekileri çıkarıyordu. Sadie yutkunarak onu seyrediyordu. Karşısındaki bu çıplak beden kendisi için hazırlanmış gibi sert ve güçlüydü. Ve artık hiçbir şey düşünememeye başladı, çünkü Rick karşısındaydı, üstüne uzanıyordu ve artık tenleri ve şehvet alevleri birbirine karışmıştı. 60 Maureen Child Rick sırt üstü yana uzandı ve onu kendine çekti. Sadie ata biner gibi üstüne oturdu. Gözlerinin içine baktığında orada şeytani bir alevin ışıldadığını gördü. Rick elleriyle çıplak göğüslerini avuçladı ve Sadie onun yumuşak ama özlem dolu okşayışlarına bıraktı kendini. Sadie de ona dokunmak, onu okşamak için müthiş bir arzu duyuyordu. Aşağılara doğru inerek onun sert ve kalın erkekliğini sardı elleriyle ve Rick sıkılı dişlerinin arasından bir tıslama sesi çıkarınca gülümsedi. Elleri o sert ve dimdik yılanın etrafında aşağı yukarı inip çıkıyordu ve tam ucuna geldiğinde Rick kalçalarını kaldırarak onun okşayışlarına cevap verdi. Beni öldürüyorsun, diye inledi Rick. Sadie iyice kızışmış, vahşileşmiş ve tamamen kontrolden çıkmış bir halde dizlerinin üstünde doğruldu ve yavaşça onu içine aldı. Her bir milimini hissediyordu. Bedeninin bu kadar zorlanacağı aklının ucundan bile geçmemişti, o yüzden çok yavaş hareket ediyordu. Bu muhteşem bir istilaydı ve Sadie, Rick’i bütünüyle yutmak istiyordu. Sadie hiç acele etmiyor, ikisine de zevkli bir işkence haline gelen, bedenlerinin kenetlenmesinin tadını çıkarıyordu. Gözlerini kapadı ve şehvetle inledi. Yeter, diye mırıldandı Rick ve yuvarlanarak Sadie’yi altına aldı. Sadie ona bakıp gülümsedi. Sabırsız şey. Çok haklısın. Bunun için üç yıl bekledik. Sen bir romantiktin, değil mi, Rick Pruitt? Sevgilim, sen... Çıplak... Ay ışığında... Bu yeterince romantik oluyor zaten. Etkileyici bir cevap... Kollarım onun ensesine doladı ve kalçalannı ona doğru kaldırdı. Rick derinliklerini zorlarken, Sadie soluksuz kalmıştı. Başını yukarı kaldırıp yıldızlara baktı. İşte, Rick içindeydi. Onu dolduruyordu. Ve üç yıldır ilk kez, Sadie kendini bir bütün olarak hissediyordu. Rick acı ve zevk veren darbelerini hızlandırdı. İkisi birlikte müthiş bir ritim yakalamışlardı. Arada bakışları çarpışıyordu. Rick’in koyu kahverengi gözleri sanki Sadie’nin hep bilmek istediği sırları saklıyordu. Zorla soluyan bedenleri birlikte bir lastik gibi geriliyor, kopmaya hazırlanıyordu. Birbirlerine sıkıca kenetlenmiş durumda, onları bekleyen patlamayı ve ardından gelen gevşemeyi bekliyorlardı.

Rick başını eğerek onun dudaklarını dişledi ve Sadie ilk sarsıntıları hissetmeye başladı. Sanki kanat takmış gibi muhteşem bir zirveye doğru yükseliyordu. Sadie ona sımsıkı sarıldı ve ardı ardına gelen şiddetli dalgalarla Bir Gecelik Sonsuzluk 61 sarsıldı. Ve Sadie’nin son sarsıntıları henüz bitmeden, Rick inledi ve dudakları dudaklarında, içindeki her şeyi Sadie’nin derinliklerine boşalttı. İki saat süren bu çılgınlık nöbetinin ardından, ikisi de baygın bir halde Rick’in yatağına uzanmıştı. Koridorun biraz ilerisinde kızları uyuyordu, alıcı şifonyerin üstünde duruyordu, elbiseleri birbirine karışmış bir yumak halinde yerdeydi ve kalp atışları daha yeni normale dönüyordu. Sadie, Rick’in yanma kıvrılarak başını göğsüne koymuştu ve uzun, titrek soluklar alıp veriyordu. Yıllardır bu kadar iyi hissetmemişti kendisini. Ama bu bekleyişin bir ödülü olacağını biliyordu. Onunla birlikte olmak evlilik konusunu tekrar gündeme getirecekti ve Sadie, onun yine reddedilmekten hiç hoşlanmayacağını hissediyordu. Çok güzel, dedi Rick, dirseğinin üstünde doğrulup ona bakarak. Senin burada yatağımda olman, kızlarımızın içeride uyuyor olmaları. Rick, bu gece olanlar benim için hiçbir şeyi değiştirmiyor. Rick onun saçlarını okşadı. Bu her şeyi değiştiriyor, sevgilim. Hayır. Sadie kapalı gözlerini açtı ve duygularına gem vurarak mantıklı olmaya çabaladı. Senin asıl istediğin ben değilim, Rick. Oh, ben şu son birkaç saatin, sana bu konuda yanıldığını kanıtladığını sanıyordum. Sadie neredeyse gülecekti. Hayır, sen bir aile istiyorsun. Kızları keşfettin ve onları hayatının bir parçası yapmak istiyorsun. Bunu anlıyorum. Ama bunun benimle bir ilgisi yok. Rick derin bir nefes aldı. Seni ilk gördüğümde, yedi yaşında falandın. Ne? Annemle babam beni Claire restoranına akşam yemeğine götürmüştü. Seni başka bir masada Brad ve kasabadan bazı arkadaşlarınla birlikte görmüştüm. Sadie biraz doğrulup sırtını karyola başlığına dayadı. Bütün bunların şimdi ne alakası var anla... Hatırlıyorum, diye devam etti Rick, sanki Sadie’nin söylediklerini duymamış gibi. Çünkü ben on yaşındaydım ve kızlardan pek hoşlanmaz-dım. Ama sonra seni gördüm. Uzun sarı saçların bir tokayla arkadan toplanmıştı ve beyaz, fırfırlı bir elbise giymiştin. Orada, ellerini kucağında kavuşturmuş oturan sevimli, oyuncak bir bebek gibi görünüyordun. Sevimli bir oyuncak, komik, diye düşündü Sadie, hayatı boyunca kendini böyle hissetmişti zaten. Annesiyle babası onu sevmediğinden değildi bu, ama büyümesine bir türlü izin verilmemişti. Hep o elbisenin içindeydi. 62 Maureen Child Sürekli dimdik oturması, uslu bir kız olması gerektiği söyleniyordu. Bu yüzden Sadie kızlarının bir sürü elbisesi olsun istemişti. Ve bayan garsonun yanından aceleyle geçerken masaya çarpıp kolanı döktüğünü de hatırlıyorum. Kola masadan kucağına damlıyordu. Verdiğin tepki hala gözlerimin önünde. Oh, Tanrım, diye fısıldadı Sadie. Hatırlıyorum.

Bunu yıllardır hiç düşünmemişti. Ve şimdi o anı, ardına bir sürü anı daha katarak geliyordu. Rick onun yanma gelip oturdu, sırtına bir yastık koydu ve elini tuttu. Şaşkınlıkla ya da öfkeyle bağırıp çağırmamıştın. O koyu kahverengi sıvı kucağına damlarken orada öylece oturmuş ağlıyordun. Kocaman, sessiz yaşlar. Annen üstünü temizlemek için hemen yanma geldi. Garson özürler yağdırıyordu. Baban sana bakmamıştı bile. Brad’i alıp dışarı çıkarmıştı. Babam o tür sahnelerden hiç hoşlanmazdı, diye fısıldadı Sadie. Her Pazar akşam yemeklerini Claire’de yiyorlardı, çünkü babası bu tür sosyal ortamlarda bulunmanın önemli olduğunu düşünüyordu. Sürekli, Price ailesinin diğerlerine örnek olması için ısrar ederdi. İnsanların onlarla ilgili olumlu şeyler söylemeleri için her zaman en iyi davranışları sergilemeleri gerektiğini anlatırdı. O akşam eve döndüklerinde, babası ona, yemek masasında çocukça bağırıp çağırmamakla doğru hareket ettiğini söylemişti. Bunun tamamen garsonun hatası olduğunu, kasabadaki herkesin Sadie’nin ne kadar mükemmel bir bayan olduğundan bahsedeceklerini anlatmıştı. Bir bayan. Yedi yaşında. Büyümek çok yorucu, uzun bir yoldu, diye düşünüyordu şimdi Sadie. On altı yaşında hala çok güzeldin, dedi Rick ve uzanıp Sadie’yi alnından öptü. Konunun değişmesine sevinen Sadie bir kahkaha attı. Oh, lütfen. Biz o çağlardayken benim varlığımdan bile haberdar değildin. Öyle mi? Rick kolunu omzuna koydu ve onu kendine yaklaştırdı. Ben bazı arkadaşlarla basketbol oynarken, sen Abby ve diğer birkaç kızla birlikte oradan geçiyordun. O anda tamamen sana odaklanmıştım. Saçın uzundu ve atkuyruğu yapmıştın. Beyaz bir pantolon ve kırmızı bir tişört vardı üstünde. Bir şeye gülüyordun. Gördüğüm en güzel kızdın. Bütün bunları uyduruyorsun. Sana isminle seslendim ve topu sana fırlattım. Çok şaşırdın, ama topu tuttun. Sonra, sanki ne yapacağını bilemiyormuş gibi bana baktın ve topu Bir Gecelik Sonsuzluk 63 hızla yere bırakarak yürüyüp gittin. Sadie’nin yüreği Rick’in söyledikleriyle yumuşadı. Onun o kadar yıl önce kendisini fark etmiş olması hoşuna gitmişti. Eğer o zaman onunla konuşacak cesareti olsaydı, aralarında ne olurdu diye merak etti. Oh, evet, bunu da hatırlıyorum. Biraz huzursuz bir kahkaha attı. Ne yapacağımı bilememiştim. Topu sana geri atmak istemiştim, ama bunun yanlış bir davranış olacağını ve herkesin önünde aptal durumuna düşeceğimden korkmuştum. Sen hep ulaşılmaz, güzel Prenses Sadie Price’dın. Maalesef. Annemle babam beni bir rafa koydular ve doğru adamla evlenecek kadar büyüyünceye dek beni orada tuttular. Ama o doğru adamla evlenmemin tamamen yanlış olduğu çıktı ortaya. Belki de, diye yanıt verdi Rick, Sana gereken şey, ileride doğru olduğunu anlayacağın yanlış adamla evlenmektir. Bir türlü pes etmiyorsun, değil mi? Ben bir bahriyeliyim, tatlım. Asla teslim olmayız biz. Tanrım, niye bu kadar inatçısın?

İstediğim bir şeyi gördüğüm zaman gidip onu alırım. Neden ben? Oh, kendine şöyle bir baksana, çok güzelsin, zekisin, çok seksisin ve oh, evet, çocuklarımın annesisin. Yine başlıyoruz, dedi Sadie, Rick’in kollarından sıyrılarak. Yatağın ucuna doğru kayarak ayağa kalktı ve ön avluya bakan pencereye doğru yürüdü. Sonra döndü ve sert bir ifadeyle Rick’e baktı. Tüm bu ısrarlarının asıl nedeni bu, bütün tekliflerinin nedeni. Bunun neresi yanlış? Ben senin sırtlanacağın bir görev olmak istemiyorum. Sen bunun doğru olduğunu düşünüyorsun. Beni benim için istemiyorsun. Rick de yatağından kalktı ve onun yanma geldi. Biraz önce seni istediğimi kanıtladım. Rick, boşa çabalayıp duruyorsun. Aynı fikirde değiliz. Olamayacağız da. En azından bu konuyu kapatalım artık. Rick derin bir nefes aldı ve kollarıyla onu sararak kendine doğru çekti. Bunu becerebiliriz. Yine de, peki, bu konuyu kapatalım. Şimdilik. Sadie başmı Rick’in göğsüne yaslayarak gözlerini kapadı. Bu bir taviz değildi. Rick’in pes etmeyeceğini, görev addettiği bir şeyi bırakıp gitmeyeceğini biliyordu. Ama en azından bu gecelik ateşkes imzalanmıştı. 64 Maureen Child Birkaç gün sonra, Sadie, Abby’le birlikte TCC’de öğle yemeği yiyordu. Kızlar Hannah’yla birlikteydi ve Sadie, Rick’i o inanılmaz geceden beri hiç görmemişti. Rahatlamayla öfke arasında sıkışıp kalmıştı. Rick’in geri adım atmasına sevinmesi gerekirdi. Diğer yandan, asla pes etmeyeceğini söyleyen birinin bu kadar kolay vaz geçmesi garipti. Çok ciddi görünüyorsun, dedi Abby. Yoksa öfke mi bu? İkisinden de biraz sanırım. Çevresine şöyle bir bakındı. Yemek salonu kalabalıktı. Öğle yemeği saatinde hep böyle olurdu. Üyeler ve eşleri şık masalarda oturuyorlardı. Şık giyimli garsonlar sanki dans eder gibi kalabalığın arasında dolanıp duruyorlardı. Sadie sesini alçaltıp, Rick’i düşünüyorum elbette. Bu çok doğal, nasıl gidiyor onunla? Dört Temmuz bayramından beri konuşmadık seninle. Sadie’nin yanakları kızardı. Salonun loş olmasına sevinmişti. Yoksa salondaki herkes onun soluk teninin kıpkırmızı kesildiğini görecekti. Şey, gerçekten merak ettim, dedi Abby ve ardından keskin mavi gözlerini kısarak Sadie’ye dikti. Bana her şeyi anlat. Sadie o ateşli gecenin ayrıntıları haricinde her şeyi anlattı. Elektrik, oh, evet, aramızda bu var, buna hiç kuşku yok. Fakat onu her seferinde reddetmeme rağmen benimle evlenmekte ısrar edip duruyor. Peki, onu niye geri çeviriyorsun? Çünkü bunu sadece kızlarım için istiyor. Abby sırıttı ve çayından bir yudum alıp başını iki yana salladı. Bana hiç öyle gelmiyor. Evlenmeyi istiyor, çünkü senden uzak kalmaya dayanamıyor. Hayır. Bunu görev gibi görüyor, bu kadar basit. Onlara bakan garson iki koca tabak salata getirdi masalarına. Sadie bu aralıktan faydalanarak konuyu değiştirdi. Benim hakkımda konuşulmasından sıkıldım. Seninle Brad arasında işler nasıl gidiyor?

Abby suratını ekşitti ve salatasından bir çatal aldı. Öncelikle ben ve Brad diye bir şey yok. Sadece ben, senin şu nato kafa nato mermer kafalı abine laf anlatmaya çalışıyorum. Valla, sana iyi şanslar, dedi Sadie. Peki, kulüple ilgili neler oluyor? Abby kimsenin kendilerini dinlemediğinden emin olmak için etrafına bakındı. Brad kulüp başkanlığına oynuyor ve duyduklarıma göre, kazanma olasılığı çok yüksek. Bir Gecelik Sonsuzluk 65 Ooo! Sadie bunun sonunun kötü olacağını düşünüyordu. Evet. Eğer başkan olursa, sadece benden kurtulmanın değil, bütün kadınlan kulüpten uzaklaştırmanın bir yolunu bulacaktır. Brad’den de bu beklenir, diyerek onayladı onu Sadie. Ama benim hakkımdan gelemeyecek. Biliyorsun, bütün bunlar kulüp binasının yeniden inşasıyla ilgili tartışmayla başladı. Ben hala bunun iyi bir fikir olduğunu savunuyorum. Brad’i anlayabiliyorum, dedi Sadie, bu tanıdık salonu gözden geçirerek. Ailecek burada yemek yerlerdi. Şimdi, değişim fikri ona acı veriyordu. Sen ciddi misin? diye sordu Abby hayretle. Yani, evet, gelenekler iyidir, ama merkezi ısıtma da iyidir! Sana katılıyorum. Gerçekten. Senin tarafındayım. Bunu duyduğuma sevindim. Bir an için senin düşman safına geçtiğini sandım. Abby acıklı bir şekilde gülümsedi ve derin bir nefes aldı. Kusura bakma, Brad’le ilgili konuşmaya başlayınca öfkeme hakim olamıyorum. Hiç fark ettin mi, kadınları çıldırtan hep erkekler oluyor. Sadie çayından bir yudum aldı ve çatalıyla salatasındaki bir salam parçasıyla oynamaya başladı. Hiç iştahı yoktu. Bunun da suçlusu gene Rick’ti. Neden ortalıklarda görünmüyor, onunla iletişim kurmuyordu? Tek istediği seks miydi? Bütün o teklifleri anlamsız mıydı? Haklısın, dedi Abby, Bizi deli eden erkekler. Kadınlar birbirlerini anlıyorlar. Her şeyi berbat eden şey erkelerdeki Y kromozomu. Peki, sen bu berbat durum hakkında ne yapmaya karar verdin? Henüz düşünüyorum. Ama artık kendimizi göstermenin ve eski kafalı heriflerin son kalelerini de yıkmamızın vakti geldi. Sadie bir kahkaha attı ve biraz sakinleşti. Tabii, onun Rick’le olan durumu havada kalmıştı ve iyice içinden çıkılmaz bir hale gelmişti. Ama en azından içinden çıkılmaz bir halde olan sadece kendisi değildi. Sadie tam salatasını yemeye hazırlanırken, kulübün atmosferinde bir değişiklik hissetti. Konuşmalar hala devam ediyordu, aıııa şimdi biraz daha sessizdi salon. Sanki herkes bir anda aynı konuyla ilgilenmeye başlamıştı. Oh, Tanrım, diye fısıldadı Abby ve Sadie’nin elini tuttu. Sadie başını kaldırdı ve Abby’nin işaret ettiği yöne baktı. Aniden karın boşluğuna bir darbe yemiş gibi oldu. Rick üniformasıyla ve yüzünde okunan kesin bir kararlılık ifadesiyle giriş kapısında duruyordu. Sadie, onun bu haline rağmen, içinde bir şeylerin kızıştığını ve birazdan bunların büyük bir yangına dönüşeceğini hissetti. Onu günlerdir görmüyor66 Maureen Child du. Ve şimdi orada, tam karşısındaydı. Sadie’nin bedeni bir Noel ağacı gibi ışıldamaktaydı.

Rick’in bakışları Sadie’nin bakışlarıyla çakıştı. Rick sert asker adımlarıyla kalabalığı yararak yürüdü. O yaklaştıkça Sadie’nin kalbi daha da hızlı atmaya başladı. İnsanlar bir şeyler olacağını hissetmiş gibiydi. Herkes sessizleşti, sohbetler yarım kaldı. Rick salonu geçerken, garsonlar bile oldukları yerde donakaldılar. Sanki bütün salon derin bir nefes alıp tutmuştu. Rick masanın yanında durdu ve Abby’ye kısa bir bakış fırlattı. Seni gördüğüme sevindim, dedi. Ben de, diye mırıldandı Abby, gözlerini Sadie’ye çevirerek. Sadie, dedi Rick yüksek sesle, Sana söyleyeceklerim var. Oh, Tanrım, diye mırıldandı Sadie, ona çevrilen bakışları görmezden gelmeye çalışarak. Ayrıca, bütün dünya da duysa umurumda değil. Aslında, duymalarını da istiyorum. Bunu yapma, diye fısıldadı Sadie. Yapmalıyım, dedi Rick. Rick sonunda, Sadie’yi evlenmeye ikna etmenin en emin yolunun, teklifini herkesin önünde yapmak olduğuna karar vermişti. Büyütülüş tarzı, terbiyesi ve kişiliği, Rick’i reddederek, onu ya da kendisini utandırmaya izin vermeyecekti. O yüzden son birkaç gününü en mükemmel çözümü bulmaya çalışmakla geçirmiş ve en iyi fırsatı beklemişti. Onun kulüpte Abby’yle öğle yemeği yiyeceğini öğrenince, hamlesini yapmıştı. Sadie şaşkınlıkla donakalmıştı. Bunu ne kadar gizlemeye çalışsa da, Rick bunu yüzünden okuyabiliyordu. Bir leydi olacaktı ve yapabileceği tek şeyi yapacaktı. Sonunda evet diyecekti. Rick bakışlarım onun gözlerinden ayırmadan tek dizinin üstüne çöktü. Sonra küçük, mavi bir kutuyu açtı ve ona kocaman bir pırlanta yüzük gösterdi. Bu arada herkesin de bunu gördüğünden emin olmak istiyordu. İzleyiciler derin bir nefes aldı. Sadie sadece gözlerini kırpıştırdı. Rick herkesin dikkatini üstlerinde topladığından emin olunca, yüksek ve kendinden emin bir ses tonuyla konuştu, Sadie Price, benimle evlenir misin? Kızlarımızın babası olmama izin verir misin? Ve sonra, Sadie’nin sessiz onayını bekledi. Bir Gecelik Sonsuzluk 67 SEKİZİNCİ BÖLÜM SeNİ aşağılık... Sadie sonunu getiremedi ama salondaki herkes onun ne demek istediğini çok iyi anlamıştı. Rick yavaşça doğruldu ve Sadie’nin genelde sakin mavi gözlerindeki şiddetli öfkeyi ve utancı fark etti. Belki de bir taktik hatası yapmıştı. Abby gülüyordu. Bunu saklamak için eliyle ağzını örttü. Salonun geri kalanı sorularla ve yorumlarla yankılanıyordu. Rick bazılarını net bir şekilde işitti. Kız ne diyecek? O Sadie Price. Doğru olanı yapacaktır. Onun yerinde olsam, beni bu şekilde küçük düşürdüğü için herife bir tokat atardım. Eğer kız istemiyorsa, onu ben alırım, dedi bir kadın. İnsanların ne dedikleri Rick’in umurunda değildi. İlgilendiği tek şey Sadie’nin diyecekleriydi. Ama istediği cevabı alamayacakmış gibi geliyordu ona.

Sadie hışımla sandalyesinden kalkıp, çantasını aldı ve bir an için dönüp Abby’ye baktı. Yemek için teşekkürler, ama benim hemen gitmem gerek. Önemli değil. Seni sonra ararım. Sadie hızla başını salladı ve öfkeden köpüren gözlerle Rick’e baktı. Sen, seninle konuşmalıyım. Dışarıda. Ardından, genç bir prenses gibi kalabalığın arasından hızlı adımlarla geçti. İnsanların kafaları onun geçişini izlemek üzere aynı noktaya döndü. İçlerinden bazı erkeklerse Rick’e anlayışlı bir ifadeyle baktı. Rick ilgilen68 Maureen Child iniyordu onlarla. Yüzük kutusunu cebine sokup ardından gitti. Dış kapı arkalarından kapandığında, Sadie öfkeyle ona döndü. Neler geçiyordu aklından? diye haykırdı Sadie. Rick dişlerini sıkıp, eliyle yüzünü sıvazladı. Seninle evlenmek. Tıpkı iki haftadan beri aklımdan çıkaramadığım gibi. Sadie ellerini havaya kaldırdı, ama hemen ardından müthiş bir bitkinlikle iki yanma sarkıttı. Peki, seni sayısız kere geri çevirmem akima dank etmedi mi hala? Hayır, diye yapıştırdı cevabı Rick. Planının suya düşmesinden çok rahatsızdı. Bunu kasabanın yarısının önünde yaptığına inanamıyorum. Bu bana iyi bir fikir gibi gelmişti, diye mırıldandı Rick. Sebebini tahmin edebiliyorum, dedi Sadie. Rick’e yaklaştı ve işaret parmağını onun göğsüne dayadı. Artık bütün kasaba dedikoduya başladığına ve herkes senin kızların babası olduğuna öğrendiğine göre, herkesin senin tarafını tutacağını düşündün. Benim de bir rezalet çıkmaması için sana evet diyeceğimi sandın. Bunu bir koz olarak kullandın. Tatlım, inatçı biriyle karşı karşıya olduğumda elimdeki bütün silahları kullanırım. Seninle aynı şeyi istememem, inatçı olduğum anlamına gelmez. Bu konuya biraz daha mantıklı bakmayı reddediyorsan, öylesin, dedi Rick. Ayrıca benim tek yaptığım sana bir soru sormaktı! Herkesin önünde! Senin romantik tekliften anladığın bu mu? Romantik olmayı denedim, Sadie! Rick ona yaklaştı, ama Sadie geri çekilmedi. Seni ay ışığı altında çırılçıplak soydum, unuttun mu? Hayatımda böyle bir şey duymadım! Yaşlı bir kadın yanlanndan geçerken durmuş, Rick’e dehşet dolu gözlerle bakıyordu. Bayan Mulaney, diye mırıldandı Sadie, gözlerini Rick’ten ayırmadan. Yaşlı kadın Rick’e şeytanca baktı. Kendinizden utanmalısınız, Rick Pruitt. Sadie, tatlım, polis çağırmamı ister misin? Hayır, madam, sağolun. Biz iyiyiz, teşekkürler, dedi Rick yaşlı kadına. Bayan Mulaney kasaba kütüphanecisiydi ve bütün kasabaya dedikodu yaymakla nam salmıştı. Ben sizinle konuşmuyorum, Rick Pruitt! Ama bir bahriyelinin bir kadına nasıl davranılacağını bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kadın, sanki köpek kovalıyormuş gibi aceleyle uzaklaştı. İşte, bu harika, diye mırıldandı Sadie. Şimdi Bayan Mulaney benim ay ışığında çırılçıplak kaldığımı biliyor. Mükemmel. Bunun bütün kasabaya Bir Gecelik Sonsuzluk 69

yayılması on dakika bile sürmez. Rick ufak bir zafer sevinciyle Sadie’ye bakıp sırıttı. İnsanların senin hakkında ne düşündüklerini artık umursamadığını sanıyordum. Umursamıyorum. Ama bu, aslında gerçekten içinden gelmeyen bir teklife evet demem için yeterli değil. Sen çıldırmışsın. Sana karşı hep samimiydim, Sadie. Ta başından beri, seninle evlenmek istediğimi söyledim, kızlarımızın babası olmayı istediğimi. Burada samimi olmayan, kendini sakınan sensin. Sadie derin bir nefes aldı. Biliyor musun, aslında sana teşekkür etmeliyim. Daha birkaç yıl öncesine kadar, sırf restoranda bir rezalet çıkmaması için teklifini kabul edebilirdim. Ama artık gerçek Sadie’yi buldum. Sen neden bahsediyorsun? Rick bunun sonunun iyi olmayacağını kes-tirebiliyordu. Ama onu dinlemeliydi. Peki, bir sonraki hamlesi ne olacaktı? Hamile olduğumu öğrenince Houstan’a taşındım, çünkü dedikoduları dinlemek istemiyordum. Kızların da buna maruz kalmalarına göz yumamazdım. Bunu biliyorum zaten. Fakat bilmediğin bir şey var; ben artık o kadın değilim. Sonunda büyüdüm ve şu anki halimden memnunum. Seninle geçirdiğim şu birkaç hafta da büyümeme yardımcı oldu. Artık mükemmel Sadie Price değilim. Kasaba halkının benim ya da senin için ne diyeceğini takmıyorum. Bırak, Bayan Mulaney herkese yaysın. Her şekilde ben başımı dik tutacağım. Ve ileride herhangi biri kızlarımı rahatsız edecek olursa, bununla başa çıkabilirim. Ama Wendy ve Gail’in de dedikodulara kulak asmamalarını sağlamalıyım. Sadie, Rick’le göz göze geldi. Aralarında sessiz bir savaş yaşandı bir an. Onlara o kadar sevgi göstereceğim, onları öylesine oldukları gibi benimseyeceğim ki, kızlar kimin ne dediğini umursamayacaklar. Sadie’nin gururla dolduğu belliydi. Kendinden bu kadar emin olmasını görmek de güzeldi. Tek olumsuz tarafı, Sadie’nin ona ihtiyacı olmadığına kendini inandırmış görünmesiydi. Bence doğru bir tavır, Sadie, dedi Rick, ona doğru uzanarak, ama Sadie bir adım geri çekildi. Bu söylediklerin çok güzel... Boğazına bir utanç duygusu saplandı. Rick bu histen hiç hoşlanmamıştı. Doğru, ondan evet cevabını almak için bir oyun oynamıştı. Bu ne anlama geliyordu? Bu, onun çaresiz ve tehlikeli biri olduğunu gösteriyordu. Ama ondan kesinlikle özür dilemeyecekti. Asıl mantıksız davranan Sadie’ydi. Belki de seni oyuna getirmeye çalışıyordum... Belki mi? 70 Maureen Child Rick cebindeki yüzüğün ağırlığını hissetti. Bugün hiç de planladığı gibi gitmemişti. Yine de bu anların tadını çıkanyordu. Sadie parlayan gözleriyle, öfkeyle pembeleşen yanaklarıyla, ailesinin yaratmaya çalıştığı oyuncak bebekten çok daha fazlasıydı. Kendisinin umduğundan bile fazlaydı. Ve şimdi onu her zamankinden çok daha fazla istiyordu. Eğer benden bir özür bekliyorsan, çok beklersin. Bu çok ilginç, diye mırıldandı Sadie. Sadie, beni defalarca terslemen için sana evlenme teklifi yapmaya devam etmeyeceğim. Güzel. Ama çok daha memnun görünmüyordu.

Rick onu yakaladı ve yanlarından geçen insanlara aldırmadan kulübün duvarına yasladı. Ellerini omuzlarına koyunca, onun gerçekten titrediğini hissetti. Ve bu kaybettiği bütün umutlarını tazeledi, yine de, henüz erkendi. Çünkü daha önce de onu uyardığı gibi, istediği bir şey söz konusu olduğunda pes edecek biri değildi. Tekliflerine bir son vereceğini söylemişti, ama bu, onunla evlenme niyetinden vazgeçtiği anlamına gelmiyordu. İçeride söylediğim şeyin sonunu getirmeme fırsat olmadı, dedi Rick. Dinlemek istemiyorum, dedi Sadie, ondan kurtulmaya çalışarak. Ama Rick onu sımsıkı tutmuş, duvara çivilemişti. Artık Sadie’ye o kadar yakındı ki, onun bedeninden kendisine doğru yayılan sıcaklığı hissedebiliyordu. Yine de dinleyeceksin. Bunu duymak zorundasın. Pekala, dedi Sadie ve ellerini göğsünde kavuşturdu. Söyle bakalım. Şunu bilmelisin ki, bir daha göreve gitmeyeceğim. Ne? Sadie’nin gözlerindeki şaşkınlık karşısında bir kahkaha attı Rick. Bir iki gün önce bu karan verdiğinde kendisi de böyle şaşırmıştı. Ama içinden bir ses, kızlarını gördüğü andan beri Deniz Kuvvetleri’yle işinin bittiğini biliyordu. Göçebe hayatı bitmişti ve bundan hiç pişmanlık duymuyordu. Burada, Royal’da, başka herhangi bir yerde bulacağından daha çok şey vardı onun için. Kızlarını seviyordu ve Sadie’yi... Ona değer veriyordu. Hayır, aşık değildi. Bu kadar ileri gitmeyecekti. Kendisine bu izni vermeyecekti. Ama paylaştıklan şey önemliydi, ama evine temelli dönme kararı, her ne kadar kolay olmasa da, en azından kendisine doğru geliyordu. Bölüğüm iki aya kadar göreve çıkıyor. Ben de iki hafta içinde dönüp rapor vermeliyim, ama resmen aynlana kadar ülke dışına çıkmayacağım. Sonra da eve döneceğim. Royal’a. Sana. Rick... Sana ne diyeceğimi bilemiyorum... Bir Gecelik Sonsuzluk 71 Bir şey söylemen gerekmiyor. Bunu senin için olduğu kadar kendim için de yapıyorum. Aile çiftliğimizin kontrolünü ele almanın vakti geldi. Evimi özledim. Uzun zamandır özlüyordum. Sadie elleriyle Rick’in elini kavradı. Bu bir şeyi değiştirmez, Rick. Her şey değişir, Sadie, hayat böyle bir şey, değişimler zinciri. Bu değişimler ortaya çıktığında onları fark etmek de bize kalıyor. Bütün değişimler iyiye doğru değildir, diye itiraz etti Sadie. Ama bu öyle... Rick onu öptü. Bedenleri birbirine sımsıkı kenetlendi. Onun kalp atışlarını göğsünde hissediyordu Rick. Diliyle dudaklarını araladı ve onun soluğunu içine çekti. Bu öpüşmeyle içinde hissettiği her şeyi ona boşalttı. Öpüşmeleri sona erdiğinde, Sadie ayakta sallanıyordu. Sadie gözlerini yavaşça açtı ve sanki bir rüyadan uyanıyormuş gibi kırpıştırdı. Bakışları kesişince Rick gülümsedi ve başparmağını onun alt dudağında gezdirdi. Hiçbir yere gitmiyorum, Sadie. Burada olacağım. Senin için. Kızlarımız için. Ve er ya da geç, sevgilim, sen benim olacaksın. Sadie hala öpüşmenin şaşkınlığını üstünden atamamıştı. Rick de aynı hissi yaşadığının farkındaydı.

Şimdi, dedi Rick, onun kolundan tutarak, Sana masana kadar eşlik edeceğim. Sen de Abby’le yemeğine devam edersin. Sadie başını iki yana salladı. Bunu yapmana gerek yok. Hayır, var. Rick kapıyı açtı ve onu yemek salonuna soktu. Bütün gözlerin üstlerinde olduğunun farkındaydı. Bunu hiç umursamadı. Rick kontrolünü yitirecek biri değildi. Sadie onu tahmin ettiğinden de daha uzağa itmişti. Ama şimdi adım atmanın zamanı gelmişti. Hiçbir yere gitmeyeceğini bilmeliydi artık. Hiç kimseyi takmayarak, Sadie’nin masasına oturmasını bekledi ve ardından masaya doğru eğildi. Hanımlar... dedi ve dönüp uzaklaştı. Rick salondan çıkarken, arkasından gelen fısıldamaları işitti. Kasabalıların neyi merak ettiğini gayet iyi biliyordu. Kız evet mi dedi? Yoksa hayır mı? Bırakayım, merak etsinler, diye düşündü. D aha akşamüstü olmadan dedikodular tüm kasabaya yayılmıştı. Kasabada, çok uzun zamandır hiç bu kadar yoğun bir dedikodu olmamıştı. Rick güneşe bakıp somurtarak soğuk birasından bir yudum aldı ve çiftlik gölünü seyretmeye daldı. Bugün buraya Joe’yla birlikte gelmenin Sadie’yi biraz olsun unutturacağını sanmıştı, ama onu bir an olsun aklından 72 Maureen Child çıkaramıyordu. Hala dudaklarının tadını ve kendisine yaslanan bedeninin yumuşak kıvrımlarını hissediyordu. Sadie’nin nefesini tuttuğunu duyabiliyor, teninden yayılan baş döndürücü kokuyu alabiliyordu. Birasını bitirdi ve boş kutuyu yanındaki çöp kutusuna attı. Herkes senin hakkında konuşuyor, dedi Joe. Oltasını çekti ve onu tekrar gölün ortasına fırlattı. Evet, diye mırıldandı Rick. Biliyorum. Evde olmak güzel, ha? İyi de, TCC’deki şovun yüzünden kimseyi suçlayabilir misin? Keşke ben de orada olsaydım. En azından bana önceden haber verebilirdin. Kasabayı alt üst edeceğini bana bildirseydin, bunu kaçırmazdım. Haklısın. Tek ihtiyacım da buydu, bir seyirci daha. İnsanlar Sadie’nin cevabını merak ediyorlar. Joe, Rick’e baktı ve bir kahkaha attı. Durumuna bakılırsa yine reddedildiğin anlaşılıyor. Kadınlarda mantık diye bir şey yok. Bunu yeni mi anladın? Joe oltasının titreştiğini hissetti ve hızla çekti. Ama balıklar sadece yemi yemişlerdi. Tekrar yem taktı oltaya. Rick ise dalgındı. Sanki balık tutmaya çalıştığının bile farkında değildi. Abby Langley benim Tina’yla konuşmuş. Ona, senin Sadie’yi evlenmek için nasıl zorladığını anlatmış. Şimdi Tina beni öfkeyle eleştiriyor, çünkü sen benim dostumsun. Bunun için özür dilerim, ama zaten yeteri kadar sorunum var. Rick sonunda oltasını çekmesi gerektiğini hatırladı. Onun da oltası boştu. Evet, haklısın. Ama duyduğuma göre, Tina, kasabada cinleri tepesine çıkan tek evli kadın değil. Bu harika. Rick başını salladı ve oltasına tekrar yem yerleştirdi. Evet, sayende dün gece divanda uyumak zorunda kaldım.

Hey, Tina sonunda her şeyi öğrendiği ve seni divana postaladığı için beni suçlama. Seni suçlamıyorum. Ona, senin evlenme ısrarında haklı olduğunu düşündüğümü söylemekle ben hata ettim. Bunu söylediğimde Tina’yı bir görmeliydin. Karımın öfkesi bir yanardağı bastıracak kadar şiddetlidir. Bütün bunlara rağmen, ben hala kızlarınızın annesiyle evlenme fikrini doğru buluyorum. Bunu herkes biliyor. Neden bu kadar hüzünlüsün ki? Kadınlar, diye mırıldandı Rick. Bu her şeyi açıklıyor. Joe buz kutusuna bir tekme indirdi. Gelirken yiyecek bir şeyler almak için mecburen TCC’ye uğradım, çünkü Tina kızarmış tavuk yapmadı. Sadie'yi bu kadar üzdüğün için, sana hiçbir iyilik Bir Gecelik Sonsuzluk 73 yapmak istemediğini söyledi, ama bu haksızlık. Her şey yerli yerine oturdu, diye düşündü Rick. Kasabadaki bütün kadınlar Sadie kadar delirmişti. Eskiden, çocuklarının annesiyle evlenmeyi reddeden bir erkek kanun kaçağı muamelesi görürdü. Şimdiyse, Sadie’yle evlenmeye çalıştığı için kendisi aynı muameleyi görüyordu. Bir erkekten, arkasında hiçbir mantık kırıntısı barındırmayan bir şeyi anlaması nasıl beklenebilirdi ki? Aralarında birkaç dakikalığına dostça bir sessizlik oldu. Sadece birkaç tembel kuşun gönülsüz cıvıldamaları işitiliyordu. Etraftaki her şey kızgın güneş altında sakindi. Güneş gölün üstünde parıldıyor, onu bir ayna haline getiriyordu. Meşe ağaçları ve kahverengi tepeler çevrelerini sarmıştı. Rick bir an için evinin tanıdık, tatlı kokusunu içinde hissetti. Hayatı buydu işte. Deniz Kuvvetleri kuşkusuz ona iyi gelmişti. Ülkesine hizmet etmekten gurur duyuyordu. Ama Ortadoğu’daki son görevi çok zorluydu. Çok yakın bir arkadaşını kaybetmiş, kendisi de ölümün eşiğinden dönmüştü. Rick şimdi burada güneşle yıkanan Teksas’tayken, oralarda erkeklerin ve kadınların ülkeleri için öldüklerini hayal etmekte zorlanıyordu. Kurşunlara, bombalara, patlamalara, ölümle burun buruna gelmenin verdiği dehşete o kadar alışmıştı ki, buraya, sivil hayata alışması hayli zor olacaktı. Ama bunu istiyordu. Deniz Kuvvetleri’nden ayrılmak ona doğru bir karar gibi geliyordu. Kader elini uzatmış, ona gitmesi gereken yolu göstermişti ve o bu yolda arkasına bakmadan ilerleyecekti. Şimdi yapması gereken, Sadie’yi bu aynı yolda birlikte yürümeye ikna etmekti. Yani, dedi Joe, Sen gerçekten evine temelli olarak mı dönüyorsun? Evet. Vakti geldi. Hatta belki geçti bile. Joe buz kabından iki bira daha çıkardı ve birini Rick’e verdi. Aslında seninle bir şey konuşmak istiyordum. Evet? Bana gönderdiğin şu son mektup... Rick kaşlarını çattı ve birasından bir yudum aldı. Söyleyecek bir şey arıyordu, ama bulamadı. Bir arkadaşının devriye sırasında öldüğünü yazmıştın. Evet. O senin hayatını kurtardı, değil mi?

Evet, doğru. Joe’nun dostça bakan gözlerine, meraklı ifadesine bakmamak ve Jeff Simpson’a ne olduğu hakkında konuşmamak için tekrar gölü seyretmeye başladı. Bu konuyu konuşmak istemiyordu. Ama Joe’nun hika74 Maureen Child yeyi dinlemeden rahat edemeyeceğini biliyordu. Madem kalıcı olarak eve dönüyordu, en iyisi her şeyi anlatmaktı. İçindeki acıyı bastırmaya çalışarak içini Joe’ya açtı. Bir pusuydu. Ben en öndeydim ve kasabaya ilk ben girdim. İnanılmaz sıcaktı. Alnımızdan ve sırtımızdan terler damlıyordu. Tavuklar ve keçiler çamurda eşeleniyordu. Birkaç çocuk ezilip büzülmüş bir topun arkasından koşuyordu. Her şey yolunda görünüyordu, ama ben aniden bir şeylerin yanlış gittiği hissine kapıldım. Birkaç saniye sonra bir kapı girişinde silahlı birini gördüm. Jeff hemen arkamdaydı. O da çatıda tam benim sırtıma nişan almış birini fark etti. Jeff hızlı davrandı ve önüme geçip beni yere itti. Ben yüz üstü yere kapaklandım. Bu arada kurşunlar etrafımızdan geçiyordu. Ve beni hedef alan bir mermi Jeff’e isabet etti. Joe derin bir soluk verdi ve dostunun sırtını sıvazladı. Bunun senin için ne kadar zor olduğunu bilmeme imkan yok. Savaşmamış kimse bilemez. Ama Jeff e minnet duyuyorum. Rick ona dönüp gülümsedi. Evet, ben de. Ama bu, benimle mezara kadar gelecek acımı dindirmiyor. Tahmin bile edemiyorum. Birkaç saniye sonra Joe sevinçli bir çığlık atıp oltasını çekti. Sonunda bir tane yakaladım. Akşam yemeğimiz çıktı. Rick dostunun oltayı çekmesini izledi ve ona anlatmadığı bir sürü şey olduğunu düşündü. Ama biraz önce Jeff Simpson'un ölümüyle ilgili anlattıkları kimseyi ilgilendirmezdi. Rick beyninde arkadaşının acılı haykırışını işitiyordu. Gözlerindeki yalvarışı görüyordu. Rick etrafına tekrar bakınca, çiftliğinin barışçıl havasını tekrar içinde hissetti. Sıcak yaz havasını ciğerlerine doldurdu ve Jeff Simpson’a özellikle kendisi minnet duyuyomıuş gibi gülümsedi. Belki de Deniz Kuvvetle-ri’nden ayrılmasının asıl nedeni buydu. Rick, Jeff in ona bağışladığı hayatını boşa harcamak istemiyordu. Burada bir fırsat yakalamıştı. Bu hiç ummadığı bir fırsattı. Ve o bu fırsatı elinden kaçırmayacaktı. Bir Gecelik Sonsuzluk 75 - DOKUZUNCU BÖLÜM O GECE, Sadie evine yorgun argın döndü. Neredeyse bütün gün Abyy’le birlikte, yaklaşan TCC Kurucular Günü için kulüp binasını dekore etmekle uğraşmıştı. Bu yıldönümü için düzenlenen akşam yemeği ve dans partisi çok önemliydi. Kulübün her üyesi aileleriyle birlikte oraya gelirdi ve Abby bu yılki kutlamanın çok özel olması için çalışıyordu. Sadie, hiçbir şeyin Abby’yi kafasına koyduğu şeyi yapmaktan vazgeçi-remeyeceğini biliyordu. Birlikte yaptıkları her şeye itiraz eden Brad’in bile. Her yıl kullandığımız dekorasyonlar gayet güzeldi, demişti Brad. Abby, mavi ve sarı krepon kağıdı şeritlerini tavana asmak için kullandığı merdivenden öfkeyle inmiş, ellerini beline koyarak Brad’e bakmıştı. Ve tabii aynı yiyecekleri, aynı şarabı verir, hatta aynı şarkıları çalarız, demişti Abby. Yeni tür danslara da hiç gerek yok. Bir dans partisini banda alırız ve her yıl üyelere onu seyrettiririz. Bu sayede hiçbir şey değişmez ve sen de sonunda mutlu olursun. Teksas’da gelenekler önemlidir, diye çıkışmıştı Brad.

Ama gelişme de önemlidir. Yoksa biz hala ata biniyor, e-posta yerine telgraf kullanıyor olurduk. Sadece gelişme adına gelişme çok anlamsız. Senin, değiştiremeyecek kadar korkak olduğun için geleneklere bağlılığın daha da anlamsız. Kardeşinin yüz ifadesinin nasıl donup kaldığını düşününce Sadie güldü. Tam o anda Brad bir fırtına gibi kulüpten fırlamıştı. Abby de derin bir nefes almıştı. 76 Maureen Child Bu adam kiminle dans ettiğini bilmiyor, dedi Sadie, arabasını lam evin kapısının karşısına park ederken. Kontağı kapadı ve güçlükle arabadan indi. Arabasına yaslandı ve uzun bir süre gökyüzündeki yıldızları seyrederek orada durdu. Evine girmek için birkaç adım atamayacak kadar yorgundu. Ama vakit geçiyordu. Sadie’nin daha çocuklara banyo yaptırması ve onları yatağa yatırması gerekiyordu. Ayaklarını sürüyerek eve yürüdü ama ön kapının açık olduğunu görünce durdu. Babası kapıda duruyordu. Baba. Keyifli yorgunluğu yerini ağır bir huzursuzluğa bıraktı. Babasını seviyordu, ama kendisinin asla onun istediği gibi bir kız olmayacağını çok zaman önce anlamıştı. Eve ne zaman geldin? Bu akşamüstü. Yetmişlerinde olan Robert Price hala yakışıklı sayılırdı. Saçları oldukça beyazlamıştı, ama uzun boyu ve dimdik duruşuyla, Sadie’nin tüm hayatını yöneten otoriter havasını hala taşıyordu. Sadie zorla gülümseyerek babasına doğru ilerledi ve parmaklarının ucunda yükselerek yanağından öptü onu. Seni gördüğüme sevindim. Karayipler’de eğlendin mi? Bir sürü balık yakaladın mı? Güzeldi, dedi sertçe. Ta ki, torunlarımla biraz zaman geçirme umuduyla gelip evde olmadıklarını görene dek. Kurşundan yapılmış bir top Sadie’nin midesine oturdu. Burada değiller mi? Ne demek istiyorsun? Burada olmaları gerek. Ben kulüpte Abby’yle birlikteyken Hannah kızlara bakacaktı. Sadie babasını kenara iterek içeri girdi ve kızların odasına çıkan merdivenlere koştu. Ama babasının sert ve otoriter sesi onu durdurdu. Zahmet etme, odalarında değiller. Hannah bana, babalarının bu akşamüstü onları aldığını ve çiftliğine götürdüğünü söyledi. Sadie babasına döndü. Soğuk mavi gözleri aşağılayıcı bir ifadeyle parlıyordu. Midesindeki kurşun top buz tuttu. Ama hemen ardından müthiş bir öfkeye kapıldı. Ne yaptı dedin? Söylediklerimi duydun, Sadie. Rick Pruitt kızlan almış ve onları evine götürmüş. Bundan sonra böyle mi devam edecek? Kızlar onunla senin aranda pinpon topu gidip gelecekler mi? Hayır, dedi Sadie. Böyle bir şey olmayacak. Hannah, şu Pruitt’in sana evlenme teklif ettiğini söyledi. Evet, etti, dedi Sadie kapıdan çıkarken. Babası da ona katıldı, kapıdan çıktı ve yolun karşısına geçti. Arabanın yanına vardıklarında, Robert, Sadie’nin açmaya çalıştığı kapıya elini dayadı. Ve sen bu teklifi reddetBir Gecelik Sonsuzluk 77

tin? Evet. Neden böyle bir şey yaptın? Rick Pruitt benim ilk seçeneğim değildi belki, ama sen bu karan hamile olduğunu öğrendiğinde vermiştin. Şimdi o burada, görevini yerine getirmeye hazır ve sen ona hayır diyorsun? Şu görev kelimesinden nefret ediyorum artık! diye bağırdı Sadie. Sesini bana karşı yükseltmezsen çok memnun olurum, dedi Robert. Beni ancak böyle duyuyorsun, baba. Ben kimsenin görevi falan değilim. Beni evlenmeye kimse zorlayamaz, bir daha asla. Bu sefer babası en azından utanmış gibi görünüyordu. Her şeyden önce, onu Taylor’la evlenmeye o zorlamıştı. Bunu çocuklarına borçlusun... Çok doğru, baba, diyerek kesti sözünü. İçinde büyük bir güç hissetti Sadie. Daha önce babasına hiç karşı gelmemişti. O anda ruhu tüm engelleri aşarak başkaldırdı. Kızlar benim. Senin değil. Onlarla ilgili kararları ben veririm, yardıma ihtiyacım yok. Senden de, Rick Pruitt’ten de... Sadie, dedi babası. Sesi yumuşamış, gözleri kaygıyla bulutlanmıştı. Merak etme, delirmedim henüz. Bana yol göstermene de ihtiyacım yok. Yeter artık! Babası birkaç kez ağzını açtı, ama hiçbir ses çıkarmadı. Sadie hatırladığı kadarıyla ilk kez mükemmellik timsali babasının dilini yuttuğuna tanık oluyordu. Babasına baktı. Hayatını yöneten, her zaman onayını beklediği adam artık onu korkutmuyordu. Artık bir yetişkindi. Bir anneydi. Ve ne babasına ne de Royal’daki herhangi bir erkeğe açıklama borçluydu. Kızlarıma ne olduğuna gelince, bu benimle Rick arasında bir konu. Çok ciddiyim, baba, bu seni hiç ilgilendirmez. Sadie! Oh, kendime ait bir yer bulacağım. Kızlar ve ben artık burada kalamayız. Artık tekrar ayaklarımın üstünde durmamın zamanı geldi. Sadie babasının parmaklarını arabanın kapısının üstünden çekti ve açıp içeri girdi. Motoru çalıştırdıktan sonra camını indirdi. Kızlarımı almaya gidiyorum. Seninle sonra konuşacağım. Yorgunluğunu bir anda unutan Sadie olanca gücüyle gaza bastı. Dikiz aynasından geriye bakınca, babasının fırtınaya tutulmuş gibi olduğu yerde durduğunu ve arkasından bakakaldığını gördü. Vahşice gülümsedi. Babası, bu akşam haddini bildireceği tek son kişi değildi. 78 Maureen Child R\ck, Sadie için hazırdı. Rick, birkaç saat önce kızlan çiftliğine getirdiğinden beri bu yüzleşmeyi bekliyordu. Hannah’nın yardımı olmaksızın bu işin altından çıkamayacağını biliyordu. Neyse ki, yaşlı kadın bu konuda onun tarafını tutuyordu. Ayrıca, Hannah çok uzun zamandır Price ailesiyle birlikteydi. Sadie’nin de annesi gibiydi. O yüzden, Rick'e yardım ettiği için işinden olma riski pek yoktu. Kızların burada, yanında olmasından büyük mutluluk duyuyordu Rick. Ahıra gitmişler, atları sevmişler ve iki tavşana havuç vermişlerdi. Daha sonra, John’un bir hafta önce doğum yapan köpeğinin yavrularını ziyaret etmişlerdi. İkizler bu yavrularla çok eğlenmişlerdi.

Rick, içindeki kaçınılmaz sonun karanlığına rağmen gülümsüyordu. Bundan da çok hoşlanıyordu. Bu mutluluğu da asla kaybetmeyecekti. Kararlıydı. Sadie arabasıyla evin önüne vardığında, Rick kapıyı açtı ve kollarını kavuşturarak onu beklemeye başladı. Rick, Sadie’nin onun mazeretlerini dinlemeyeceğini biliyordu. O yüzden bu küçük, kişisel savaşlarında farklı bir silah kullanmaya karar vermişti. Sadie arabasının kapısını çarparak kapadı ve Nerede onlar? diye bağırdı. Buradalar, ait oldukları yerde. Sadie müthiş bir öfkeyle ve sert adımlarla arabanın etrafını dolaştı. Rick onun burnundan soluduğunu tahmin edebiliyordu. Kızların yeri annelerinin yanı... Yanlış, dedi Rick, Sadie ona yaklaşırken. Onlar, anne ve babalarına aitler. Yani ikimize Sadie çaresiz bir şekilde kollarını havada savurdu. Biz birlikte değiliz. Lanet olsun, Rick... Hey, ben sağduyulu davranmaya çalıştım. Doğru olan şeyi yapmak istedim. Ama sen beni dinlemeyi reddettin. Gözleri fal taşı gibi açıldı Sadie’nin. Bu beni evlenmeye ikna etmenin bir yolu mu sence? Kızlarımı kaçırmak? Ben kimseyi kaçırmadım. O kızlar senin kadar benim de sayılır. Sadie ön basamakları çıktı. Günün son ışıkları altında çok daha güzel göründüğünü düşündü Rick. Uzun sarı saçları omuzlarına yayılmıştı. Yeşil tişörtü buruş buruştu. Kot pantolonuysa iyice yıpranmıştı. Topuklu sandaletleri kıpkırmızı, güzel ayak tırnaklarım sergiliyordu. Rick onu o kadar arzuluyordu ki, bir an soluksuz kaldı. Bir Gecelik Sonsuzluk 79 Sadie çenesini kaldırdı ve buz gibi bakışlarını Rick’e dikti. Kızlarımı görmek istiyorum. Hemen. Tek yapman gereken rica etmekti, dedi Rick. Kendi çocuklarımı görmek için sana rica mı edecektim yani? Hah! Bu tam da kendime sorduğum soruydu. İçeri girmeme izin verecek misin? Kesinlikle, dedi Rick ve girmesi için Sadie’ye yol verdi. Neredeler? Odalarındalar, dedi Rick ve onun arkasından geniş merdivene doğru ilerledi. Çok mutlular. Elena onlara akşam yemeği hazırladı, banyo yaptılar ve şimdi uyku öncesi oyunlarını oynuyorlar. Onların yatakları benim evimde. Burası onların evi... Sadie merdivenlerin ortasında durdu ve dönüp, öfkeden ateş saçan gözlerle Rick’e baktı. Buna hiç hakkın yoktu. Rick kolunu tuttu. Her türlü hakkım var. Ben onların babasıyım. Önce bana sormalıydın. Haklısın! Rick hiçbir mutluluk izi taşımayan bir kahkaha attı. Tıpkı, kızlan ziyaretlerimi bir programa bağlamamı istediğin gibi, kendi çocuklarımı görmek için her seferinde senden izin mi alacağım? Rick, bu sorunu çözmemiz gerekiyor. Yasal olarak.

Ben çocuklarımı, bazı avukatların pişirip önüme koydukları görüşme günlerine göre ziyaret edecek birine mi benziyorum? Çocuklar işitmesin diye alçak sesle konuşuyordu Rick. Sadie kolunu ondan çekti. Başka seçeneğin yok. Bu işler bu şekilde çözümlenir. Benim ailemde değil. Benim ailemde çocuklar ve ana babaları birlikte yaşarlar. Birbirlerini severler. Bir gün onların olacak bu çiftlikte büyümeye hakları var. Onların da bunu bilmesini istiyorum. Buraya gelecekler elbette. Ama sürekli burada senin yanında yaşamayacaklar, Rick. Benimle birlikte olacaklar. Annelerine ihtiyaçları var. Evet, haklısın. Ama bana da ihtiyaçları var. Sadie’nin mavi gözlerine bakınca kendi içgüdüleriyle savaştığını fark etti. Evet, çocukları almak için onun evine gitmişti, ama sadece onlarla birlikte olmak için değil. Aslında bunun Sadie’ye iyi bir ders olacağını düşünmüştü. Ben hafta sonlan ve yaz tatilleriyle yetinemem. Bu tamamen rüşvet, kendi çocuklarımı istediğim zaman görmeliyim. 80 Maureen Child Ben de aksini söylemedim. Öyle mi? Peki sence nasıl olacak? Sadie derin bir nefes aldı. Rick onun yorgun ve bitkin olduğunu fark etmişti. Gözleri her zamanki gibi canlı ve parlak değildi. Omuzları hafifçe çökmüştü. Rick onun son günlerde çok az uyuduğunu tahmin edebiliyordu, tıpkı kendisi gibi. Buna üzülmeli miydi, yoksa Sadie’nin de bu savaştan en az kendisi kadar etkilendiğini düşünerek sevinmeli miydi? Sadie duvara yaslanıp uzun bir süre Rick’e baktı ve başını iki yana salladı. Buraya, kızlarımı kaçırdığın için haddini bildirmeye gelmiştim. Bunu anlayabiliyorum. Şimdi, onların iyi olduğunu öğrenince biraz rahatladım. Zaten, biraz önce babamla kavga ettiğim için bir de seninle tartışamayacağım. Rick’in tek kaşı kalktı. Babanla mı? Onunla kavga mı ettin? Evet, dedi Sadie, gözlerinde bir gurur pırıltısıyla. Aslında ona kendi işine bakmasını söyledim. Rick bir ıslık çaldı ve ona hayranlıkla baktı. Bu onun için büyük bir şok olmuştur. Evet, eminim. Ama babam, meydan okuyacağım tek kişi değil, Rick. Bunu da çok iyi anlıyorum. Sadie’ye yaklaştı ve ellerini onun iki yanından duvara yasladı. Sanki onu kafese sıkıştırmıştı. Fakat Sadie, ben, istediğin zaman gel oğlum, git oğlum diye emir vereceğin eğitimli bir köpek değilim. Sadie güldü. İnan bana, senin hakkında asla öyle düşünmedim. Güzel. Ama şunu da iyi bilmelisin ki, ben medeni bir erkek de değilim. Teksas’lıyım ve bundan gurur duyuyorum. Bana vermek lütfunda bulunacağın ufak kırıntılar için önünde eğilip şükranlarımı sunacak değilim. Biliyorum. Kızların hayatından çıkanlamam. Figüran rolünü oynamayacağım. Ve istediğim şeylerin en azıyla yetinmeyeceğim. Sadie’nin gözlerinin derinliklerinde sıcak bir parıltı belirdi ve Rick kendi içinde de bir yangının başladığını hissetti. Hatta ona öfkeliydi. Düş kırıklığı yüzünden doğru dürüst düşünememesine rağmen hala onu istiyordu. Her nedense, Sadie son birkaç haftadır onun için vazgeçilmez olmuştu.

Sadie artık, Deniz Kuvvetleri’ndeyken hayal ettiği kız değildi. Onda şimdi, iki çocuğa hamile kaldığı o ateşli gecekinden çok daha fazlası vardı. Beyaz elbisesiyle soğuk ve dokunulmaz Sadie’den daha fazlası. Aniden, tartışmaları, onu tekrar kollarına almaktan çok daha önemsiz geldi Rick’e. Bir Gecelik Sonsuzluk 81 Bu gece benimle kal? diye fısıldadı Rick, dudaklarını onun dudaklarına iyice yaklaştırarak. Hayır, hiç... Pekala, diye kesti sözünü Rick. Hiç düşünme. Sadece hareket et. Ruhunun sesini dinle. Bu neyi çözecek? İlla bir şeyi çözmesi mi gerek? Dişleriyle dolgun alt dudağını nazikçe ısırarak, yumuşak bir şekilde öptü onu. Dudaklarını çekip başını kaldırdı ve Sadie’nin gözlerinin içine baktı. Kızlar yatmak üzereler. Eve geri dönüp babanla tekrar kavga etmek istemezsin herhalde. O yüzden, kal, Sadie. Sadie gözlerini bir anlığına kapayarak Rick’in tişörtünü kavradı. Buraya bu yüzden gelmedim. Öyleyse? Gitmek için bir sebebin de yok. Baba! Rick başını merdivenin üstüne çevirdi ve babasına özlemle seslenen Wendy’ye baktı. Sonra, ikizlerin seslerindeki farkı artık anlayabildiğini gördü ve gülümsedi. Bu kızlar onun bir parçasıydı. Ailesiydi. Babaaa... Şimdi de Gail seslenmişti. Rick’in gülümsemesi kulaklarına dek yayıldı. Sadie de kendini zorlayarak arkasını dönüp kızlarına baktı. Acaba Rick bir gün kızlarının ona seslenmesinden bıkacak mıydı? Ne diyorsun? diye sordu Sadie’ye. Elini duvardan çekti ve onun minicik elini tuttu. Anneleriyle babalarının onlara uyku masalları anlatması nasıl olur? Birlikte. Sadie, Rick’le birleşmiş ellerine baktı ve sonra kendine gelip gözlerini yüzüne çevirdi. Rick onun neler düşündüğünü merak ediyordu. Çünkü Sadie’nin gözlerinde zevkle üzüntü birbirine karışmıştı. Ama birkaç saniye sonra Sadie başıyla evet işareti yaptı. Birlikte, sadece bu gece... Bu bir başlangıç, dedi Rick ve onu merdivenlerden yukarı çıkarıp kızlarının yanma götürdü. 82 Maureen Child ONUNCU BÖLÜM BlR saat sonra, kızlar derin bir uykuya dalmışlardı ve Sadie, Rick’in yatağına uzanmış yatıyordu. Kalkıp duş almalıydı, ama kendini bir an çok yorgun hissetti. Sadie elini yorganın altına sokup çarşafta gezdirdi ve birazdan neler olacağını düşünerek ürperdi. Belki bu büyük bir hata olacaktı. Ama o sırada başka bir yerde olmayı da istemiyordu. Bu adamın onu nasıl bu kadar kudurttuğunu düşününce şaşırdı. Önce öfkeden delirtiyor ve bir saniye sonra onu öylesine bir şehvetle öpüyordu ki, Sadie’nin tek düşünebildiği şey üstündekileri çıkanp kendini Rick’in kollarına atmak oluyordu. Bu hiç de doğru bir hayat tarzı değil, diye mırıldandı. Yatakta doğruldu ve etrafını gözden geçirdi. Rick yiyecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa gitmişti. Sadie’nin iyice kendisine gelmesi için birkaç dakikası vardı.

Burası, daha bir hafta önce uyandığı oda değildi. Rick kendi eşyalarını başka bir odaya taşımıştı. Bu, onun Deniz Kuvvetleri’nden ayrılıp eve yerleşmeye ciddi olarak karar verdiğinin bir işaretiydi. Oda cumbalıydı ve cumbanın hemen önünde rahat bir koltuk vardı. Odanın bir yanında şömine, diğer yanındaysa zeminden tavana dek uzanan büyük bir ahşap kütüphane bulunuyordu. Şu anda yanmayan şöminenin önüne iki konforlu iskemle konmuştu. Ve yatak dört kişiye yetecek kadar büyüktü. Sonuç olarak, ihtişamlı bir odaydı. Hatta insanın kendini evinde hissetmesini sağlıyordu. Bir Gecelik Sonsuzluk 83 Uzaktan gelen bir su sesiyle düşünceleri dağıldı Sadie’nin. Yataktan kalkarak banyoya doğru yürüdü. Banyo muhteşemdi. Gök mavisi fayans zeminde, bir sürü mum ışıldıyor ve her yerde gölgeler dans ediyordu. Boy aynası banyoyu daha büyük gösteriyor, mumları dört bir yana yansıtıyordu. Ve bir de... Mumlan yakmış olan adam vardı. Sadie, Rick’e baktı. Sen nereden çıktın? Rick banyonun kapısını kapadı ve sırıttı. Annemin eskiden, babamdan uzaklaşmak için kullandığı bir oturma odasından. Harika, dedi Sadie, küvetten çıkan buhara ve köpüklere bakarak. Gel hadi. Rick elini ona uzattı. Banyo sana çok iyi gelecek. Büyük ihtimalle uyur kalmm. Oh, hiç sanmıyorum. Bak, küvet iki kişiye rahatlıkla yeter de artar. Sadie’nin bedenini bir sıcaklık sardı ve yorgunluğun son kırıntıları da uçup gitti. Ve artık onun için tanıdık bir sızı hissetti bacaklarının arasında. Rick gülümseyerek ona bakınca, Sadie onun gözlerindeki kurnaz ve alaycı ifadeyi yakaladı. Buna dayanamazdı. Yani, Teksaslı erkekler köpüklü banyo mu yapıyorlar? Tatlım, bizim de senin gibi bir kadınımız olsa, neler yapmazdık. Rick ona doğru yürüdü ve her bir adımı Sadie’nin kalp atışlarını biraz daha hızlandırdı. Rick yanına vardığında zorla yutkundu Sadie. Şimdi, dedi Rick, Sadie’nin tişörtünü üstünden çıkarırken. Seni soyup banyoya sokmama izin ver. Sadie birkaç saniye içinde çıplak kalmıştı. Rick onun yüzünü aynaya çevirdi. Hissetmeyi beklediği utanç duygusu bir anda kayboldu. Sadie kendi gözlerinin içine bakıyor, orada yanan alevleri görüyordu. Ardından, bakışlarını biraz yukarı kaldırınca, hemen arkasında duran erkeği gördü. Rick arkadan sarılarak Sadie’nin göğüslerini avuçladı. Sadie aynadaki yansımalarını seyrederken, içinde hareketlenen heyecan kıpırtılarını hissetti. Rick’in büyük ve esmer ellerinin avuçları nasır tutmuştu. Sadie derin bir nefes alıp tuttu. Şimdi de diye fısıldadı Rick, başını boynunun kıvrımına sokarak. Benim sana dokunmamı izle lütfen. Rick aynaya baktı ve onun bakışlarıyla karşılaştı ve elini bedeninde dolaştırmaya başladı. Ensesinden aşağı, belinin kıvrımına ve ardından kasıklarına doğru kaydı. Aralarında sadece Sadie’nin solgun san saçlan kalmıştı. Sadie güçlükle soluk alıyordu. Beyni kanncalanmış, bacaklan titremeye başlamıştı. Omurgasının altında Rick’in kemerinin soğukluğunu hissetti. Fakat daha önemlisi, dolgun butlarına baskı yapan o sertlikti.

84 Maureen Child Sadie kalçasını ona daha sıkı yapıştırınca Rick inledi, ama aynadaki kendi yansımasına bakarak başını salladı. Önce sen, sevgilim, önce senin bizi birlikte görmeni istiyorum. Sana baktığımda gördüğüm şeyi fark etmeni, ellerimi kendi bedeninde görmeni, dudaklarımı teninde hissetmeni. Rick’in fısıldadığı her kelime içindeki cehennem ateşini biraz daha körüklüyordu. Sadie arkasına doğru uzanarak bir kolunu Rick’in boynuna doladı ve başını kendine yaklaştırdı. Bu sırada bacaklarını hafifçe araladı. Ve ona sessizce, kasıklarında dehşetle atan kalbini biraz dindirmesi için yalvardı. Rick onun bakışlarını aynada yakaladı. Elini yavaşça bedeninin en can alıcı noktasına doğru götürdü. Rick sonunda oraya ulaşınca, Sadie’nin boğazından derin ve boğuk bir inilti yükseldi. Başını geriye uzatıp, Rick’in omzuna yasladı ve bakışlarını aynadaki görüntülerine kilitledi. Rick’in parmakları kadınlığında ileri geri dolaşıyordu ve arada bir Sadie’nin sıcak derinliklerine girip çıkıyordu. Sonunda başparmağıyla onun en hassas noktasını bulduğunda Sadie arzudan kıvrandı. Gözlerini aynadaki görüntülerinden bir türlü ayıramıyordu Sadie. Rick diğer eliyle göğüs uçlarından birini çekip bükmeye başladı. Sadie sanki arzu dalgaları arasında boğuluyor gibiydi. Rick’in gücü onu yutuyordu. Rick en şehvetli okşayışlarla onun en derindeki etine dokunduğunda, Sadie kendisini, titreyen ve sarsılan bir hücreler düğümü gibi hissetti. Rick tekrar ve tekrar onun derinlerine daldı. Önce tek, sonra iki parmağıyla onu giderek zirveye doğru itiyordu. Sadie’nin bedeni eğilip bükülüyor, nefes almaya çalışırken, bir yandan da içinde kaynamaya başlayan volkana ayak uydurmaya çalışıyordu. İşte bu, diye fısıldadı Rick, artık onun zirveye yaklaştığını hissederek. İzle, Sadie ve sana verdiğim her şeyi al. Bırak, zevkini seyredeyim. Rick... Rick... Sadie sarsıldı, inledi, ümitsiz bir coşkuyla derin nefes aldı ve kalçalarını onun hızlı el hareketlerinin ritmine uydurdu. Bana daha sert dokun, diye fısıldadı. Daha sert, daha sert. Rick onun aynadaki gözlerine baktı ve istediği şeyi verdi ona. İçinde sonsuz bir arzuyu hapsetmiş olan o minik yumruya dokundu. Sonunda Sadie onun kollan arasında bütünüyle kasıldı ve son nefesiyle adını haykırdı. Dakikalar, hatta belki saatler geçmiş gibiydi Sadie için. Kalçalan hala Rick’in elleriyle kımıldıyordu. Ve sonsuza kadar kendisine dokunması için yalvarıyordu içinden. Bitmiş, tükenmişti, ama onu hala istiyordu. Rick onun yüzünü kendine doğru çevirdi. Kollanyla sararak, nefessiz Bir Gecelik Sonsuzluk 85 kalana dek öptü onu. Daha önce arzunun ne olduğunu bildiğini sanıyordu. Ama onunla geçirdiği şu birkaç dakika içinde, bedeninden yüzüne dek yayılan arzuyu seyretmek, soluksuz kalan haykırışlarını dinlemek Rick’i hayal bile edemeyeceği bir noktaya taşımıştı. Akim sınırlarını aşmıştı. Dilleri iki yılan gibi birbirine dolanmış, elleri hareket halinde birbirlerini okşayıp keşfederken, bedenleri kenetlenmiş bir halde banyonun ortasında iki kusursuz heykel gibi duruyordu. Dünya parçalara ayrılmış, geriye sadece ikisi kalmıştı ve küvetten yükselen buharlar onlara eşlik ediyordu.

Rick dudaklarını onunkilerden koparıp çekti ve çabucak üstündekiler-den kurtuldu. Sadie’yi kollarına alarak sıcak küvete soktu. Sadie’nin göğüsleri Rick’in göğüslerine yapışmıştı. Sıcak ve ipeksi bedeni hala hafifçe kıvranıyordu. Sadie elleriyle Rick’in ensesini sardı ve onu kendine doğru çekerek büyük bir arzuyla öptü. Sanki ikisi de kendilerini kaçınılmaz sona teslim etmişti. Sanki birbirlerine sarf ettikleri sert sözcükler unutulmuş, onları bekleyen sorunlar bütünüyle çözülmüştü. Önce kendilerini kaybetmişler ve sonra tekrar bulmuşlardı. Rick onun bacaklarını tuttu ve araladı. Sadie ata biner gibi üstüne oturdu ve hemen onu içine aldı. Bu sefer yavaş, işkence veren hareketler yoktu. Hayır. Şimdi tek işkence ayrılmalarıydı. Tek kurtuluşlarıysa birleşmekti. İki ayrı bedeni tek beden haline getirmek ve birlikte keşfettikleri bu mucizeye dört elle sarılmaktı. Sadie, Rick’in üstündeydi yine. Başını iyice geriye attı ve Rick şiddetli bir kalça hareketiyle ona sahip oldu. Elleri Sadie’nin ince belindeydi. Bu eller yavaşça poposuna doğru kaydı. Rick hızlanınca Sadie de ona ayak uydurmaya çalıştı ve birlikte son sürat soluksuz bir koşuya başladılar. Güzel bir başlangıç yapmışlardı. Şimdi sıra bunu muhteşem bir şekilde sonuçlandırmaktaydı. Sadie müthiş bir hızla inip kalkmaktaydı. Arada bir Rick’ten çıkıp tekrar üstüne abanıyordu. Bütün bu süre boyunca gözleri birbirine kenetlenmişti. Sanki bu odanın dışında hiçbir şey yoktu. Bütün dünya silinip gitmiş, sıcak suyun ve buharların içinde sadece ikisi kalmıştı. Rick çok hızlı nefes alıp vermeye başladı. Sadie’nin her inip kalkışında, Rick’in şehveti kasıklarından beynine doğru yükseliyordu. Rick hafifçe doğruldu ve Sadie’nin bir göğsüne dudaklarını yapıştırdı. Sırayla iki göğüs ucunu da okşuyor, emiyor ve çekiştiriyordu. Sadie’nin çıkardığı sesler bir senfoni gibi Rick’i sarıp sarmalıyordu. O inledikçe, Rick’in kalbi takla atıyordu sanki ve iniltileri şiddetlendikçe o da 86 Maureen Child daha fazla zorluyordu. Sadie bir yılan gibi hareket etmeye başlayınca, Rick cennete giderek yaklaştığını hissetti. Devam et, bebeğim, diye yalvardı Rick. Şimdi ben seni seyretmek istiyorum, dedi Sadie. Önce sen. Ben sonra... Sadie gözlerini Rick’in gözlerinin içine dikti ve Rick onun istediğini yaptı. Kontrolünü yitirmişti. Kendini Sadie’nin ateşine teslim etti ve bedeni onun içinde bir volkan gibi patladı. Rick, genzinden çıkan sert ve vahşi bir inleme koparken, onun adını sayıkladı. Tüm bedeni Sadie’nin içine akmıştı. Hemen ardından, onun titremelerini ve son sarsıntılarını hissetti. Sadie soluksuz bir halde onun üstüne yığıldı. Rick kollarıyla onu sardı ve tekrar adını mırıldandı. Sonunda, Sadie’nin kulağına yaklaşarak, onu asla bırakmayacağına yemin etti. B'u saat sonra, ikisi birlikte Rick’in yatağında uzanmış yatıyorlardı. Sadie’nin kafası hiç olmadığı kadar karışmıştı. Parmak uçlarını Rick’in kolunda aşağı yukarı gezdiriyordu. Aniden ellerini çekti. Bu akşam çiftliğe gelmişti ve az kalsın çocuklarını kaçırdığı için polisi çağıracaktı. Ya da Rick’in canına okuyacaktı. Ama sonunda, onun yatağına girmişti, artık bunu inkar edemezdi. Peki, bu ne anlama geliyordu? Duyguları karmakarışıktı. Beyni aynı soruları sorup duruyor, ama hiçbirine cevap bulamıyordu. Sadie üstünden kalktı ve ona arkasını döndü.

Düşüncelisin, diye fısıldadı Rick, onu kendine yaklaştırarak. Hadi ama Sadie, kafanda dönüp duran çarkları dinlemek istiyorum. Sadie başını döndürüp ona baktı. Kalbi hala deli gibi atıyordu. Rick bu kadar zamanda nasıl böylesine önemli biri oluvermişti onun için? Yoksa bu kadar kısa zamanda değil miydi? Bugüne kadar hep bu anı mı bekliyorlardı. Kader yollannı çoktan çizmiş miydi? Küçük bir kızken Rick’te bıraktığı etki, şimdi aralarında filizlenen şeyin tohumları mıydı? Oh, günlerdir bunu inkar etmeyi becermişti, hatta belki yıllardır. Rick’e sırılsıklam aşıktı. Kalp atışları hızlandı ve dudakları kurudu. Bu akşamı başka hiçbir şey açıklayamıyordu. Yoksa niye onun evlenme tekliflerini geri çevirip durmuştu ki? Eğer gerçekten sevmeseydi, sırf çocuklarının uğruna onunla evlenebilirdi belki. Ama onu sevmek... Bunu nasıl kaidırabilirdi? Sevmesine ama sevilBir Gecelik Sonsuzluk 87 memesine rağmen bu ömür boyu hapse katlanabilir miydi? Rick sevgiyle ya da aşkla falan hiç ilgilenmediğini açıkça belirtmişti. Onun istediği şey kızlan ve Sadie’yle sevişmekti sadece. Bu yeterli değildi. Kalbi sıkışan Sadie gözlerini yumdu. Kendini berbat hissediyordu. Bu ne zaman olmuştu? İkizlere hamile kaldığı o ilk gece mi? Yoksa çok daha önce, yeniyetme Rick’in ona gülümsediği zaman mı? Ya da belki, uzun süre sonra hayatına bir fırtına gibi girip, onun bir parçası olmak istediğinde mi? Yoksa Rick’i ilk kez kızlarıyla birlikte gördüğünde mi? Oh, bunun ne zaman olduğu hiç önemli değildi. Önemli olan tek şey, kendisini sevmeyen, sadece arzulayan bir adama aşık olmasıydı. Hüznü yerini umutsuzluğa bıraktı. Pekala, dedi Rick, onu şakağından öperek. Şu anda benim kadar mutlu olman gerekirken böyle kaşlarını çatmanın sebebini bilmek istiyorum. Ben iyiyim. Ama... Rick başını yastığa geri bıraktı. Bu ama sözcüğünü bekliyordum. Başka ne bekliyordun ki? Rick’e döndü ve kollarını çıplak göğüslerinin üstünde kavuşturdu. Gözlerine bakınca bilmek istediği her şeyi gördü orada ve eğer Rick kendisini sevmiyorsa, artık ondan bir şey ummak boşu-naydı. Hiçbir şey çözümlenmedi, Rick. Çok önemli bir sorunumuz var. Senin sorunun, tatlım, dedi Rick. Ben mutlu bir adamım. Ne istediğimi biliyorum, ne aldığımı da. Bugün sana çok öfkelendim. Ama bütün kavgalarımız böyle sonuçlanacaksa bir sorun yok, ha? Rick belini sıkıştırınca Sadie büyük bir acı hissetti içinde. Rick’i seviyor olmanın onu mutlu etmesi gerektiğini biliyordu. Fakat görebildiği tek şey onu bekleyen bir yığın acıydı. Yine de hala emin olmak istiyordu. Rick, benimle evlenmek istiyor musun? Ne? Basit bir soru, dedi Sadie, bir umut kırıntısına tutunarak. Belki de gerçekten seviyordu. Belki de ona evlenme teklif ettiği zaman Sadie’nin bunu zaten bildiğini varsayıyordu. Belki hala, istediği erkeğe sahip olmak için bir şansı vardı. Sırf bir anne olduğu için onun karısı olamazdı. Onu sadece arzulayan bir erkekle evlenemezdi. Daha fazlası gerekliydi. Karşılıklı sevgi olmalıydı.

Rick uzun bir süre onun yüzünü inceledi ve yüzüne düşen saçlarını kulağının arkasına sardı. Rick’in gözlerinde duygular uçuşup duruyordu, ama belirmeleriyle kaybolmaları bir oluyordu. Sadie hiçbirini yakalayamıyordu. Yapabildiği tek şey duymak istediği tek şeyi söylemesi için dua etmekti. Sebebini biliyorsun, dedi Rick ve Sadie’nin içinde büyük bir umut 88 Maureen Child ışığı yandı. Birlikte çok mutluyuz, Sadie. Mükemmel bir çiftiz. Çocuklarımız da var. Dolayısıyla bir aile olmalıyız. Olmalıyız, dedi, ama onun istediği şekilde değil Sadie, diye düşündü. Başka bir seçenek kalmadığına göre Sadie burada kalamazdı. Rick’in kollarından sıyrıldı ve yataktan kalkıp elbiselerini toparlamaya başladı. Rick de yatakta doğruldu. Ne yapıyorsun? Sorun nedir? Eve gidiyorum, dedi Sadie soğukkanlılıkla. Lanet olsun, Sadie. Rick yataktan kalktı ve yaklaşıp onu kollarıyla sardı. Bunu bize bir daha yapma. Aramızdaki bu oyun çok eskidi artık. Katılıyorum. Ben de artık oyun oynamak istemiyorum. Ama Rick, bunu yapan ben değilim, dedi Sadie, tişörtünü giyerken. Ben hiç değilim. Kaçıp giden sen değil miydin? Öyle mi? Ne demek bu şimdi? Boş ver. Önemli değil. O zaman niye gidiyorsun? Çünkü sen bana, ihtiyacım olan şeyi vermedin. Çok saçma. Sadie’ye acımasız gözlerle baktı. Bana neye ihtiyacın olduğunu söyle, hemen ayaklarının önüne sereyim. Sevgi. Sanki tüm dünya nefesini alıp tutmuştu. Aralarındaki sessizlik o kadar derindi ki, Sadie sadece musluktan damlayan su sesini duyuyordu. Sonunda sessizlik Sadie’nin canına tak etti. Böylece konuşmamız sona erdi, değil mi? Sadie... Sadie onun gözlerindeki pişmanlığı gördü ve bu kalbini paramparça etti. Onun merhametini istemiyordu. Onun sevgisini istiyordu ve bunu alamayacaktı. Başını iki yana salladı ve kotunu giydi. Gitmem gerek. Sadie, senden çok hoşlanıyorum. Hem de hiç olmadığı kadar. Bu yeterli değil mi? Keşke böyle olsaydı, diye düşündü Sadie. Her şeyden çok, ona sarılmayı ve birlikte tekrar yatağa girmek istiyordu. Her sabah onun kollarında uyanmayı, hep hayalini kurduğu bir aile inşa etmeyi arzuluyordu. Evet, dedi Sadie kendi kendine, hoşlanmak yeterli olabilseydi keşke. Ama değildi. Hayır, dedi Sadie. Bu yeterli değil. Ben daha fazlasını hak ediyorum, Rick. İkimiz de daha fazlasını hak ediyoruz. Sevgiye ihtiyacımız var. Sen sevginin ne olduğunu çok mu iyi biliyorsun? Sadie üzüntüyle gülümsedi. Hissettiğin zaman anlarsın. Bir Gecelik Sonsuzluk 89 Bu çok havada kalan bir cevap... Şimdi sıra Sadie’deydi. Rick’in yanağını avucuna aldı. Ben seni seviyorum, Rick. Belki de hep seveceğim.

Rick onun elini tuttu. O zaman... Hayır, tek bir kişinin sevgisi evlilik için yetmez. Bu sadece bir felaket habercisidir. Beni sevmeyen biriyle evlendim. Bunu tekrar yapamam. Ben o değilim. Hayır, kesinlikle değilsin. Ondan çok daha iyisin. Ama bundan sonra ancak beni gerçekten seven bir erkekle evlenebilirim. Sen ne istediğini bilmiyorsun. Hayır, biliyorum, diye ısrar etti Sadie. Rick elini bıraktı ve başını salladı. Hayır, sevgiden bahsediyorsun, ama ne olduğunu bilmiyorsun. Onun getirdiği acıyı, nasıl bir yıkıma yol açtığını bilmiyorsun. Ben biliyorum. Görevdeyken, sevginin bir erkeğe nasıl işkence çektirdiğini gördüm. Rick konuşurken, Sadie onun yüzünün gerginleştiğini ve gözlerinin bulutlandığını gördü. Bir zamanlar gözlerinin derinliklerinde yakaladığı o acılar ve sırlar şimdi pırlanta gibi parlıyorlardı. İçinden güçlü bir ses ona yardım etmesi için yalvarıyordu Sadie’ye, ama bunu yapmadı. Tam tersine, Rick’in içini dökmesini bekledi. Sevmek ve sevilmekle ilgili sıkıntısının temelinde ne yattığını tam olarak öğrenmek istiyordu. Rick söyleyeceği şeyleri düşünüyormuş gibi çenesini sıvazladı. Sadie’ye bakmaya artık dayanamadığı için gözlerini pencereye ve ardındaki geceye çevirdi. Biraz sonra Sadie onun düşüncelerini toparladığını anladı. Rick omuzlarını dikleştirdi, çenesini kaldırdı ve gözlerini kıstı. Sadie söyleyeceklerini çok merak ediyordu. Yoksa Rick, aralarındaki her şeyin herhangi bir açıklama ya da sebep olmadan bitmesine göz mü yumacaktı? Ama sonunda, Sadie ondan bir cevap aldı. Sevgi insanları harap eder, Sadie. Onları sefil yaratıklar haline getirir. Hayatlan mahveder, dedi Rick. Bu hiçbir şeyi açıklamıyordu, ama Sadie, onun söylediklerine inandığını görebiliyordu. Nasıl böyle düşünebilirsin? Son görevimde, en iyi arkadaşlarımdan biri olan Jeff öldü. Benim hayatımı kurtarırken öldü hem de. Ve son nefesinde ne dedi biliyor musun? Lisa’ya üzgün olduğumu ve onu çok sevdiğimi söyle. Sadie’nin gözleri doldu ve birkaç damla yaş yanaklarından süzüldü. Rick’e karşı büyük bir acıma duygusu yerleşti içine. Jeff’e ve tabii, çok sevilen Lisa’ya da acıdı. Lisa’mn kaybının çok büyük olduğunu bilmesine rağmen, onu kıskandı. Çünkü her ne kadar çok sevdiği bir erkeği kaybet90 Maureen Child mişse de, aynı zamanda onun tarafından çok sevilmişti. Ve bu, çok az insana lütfedilen bir armağandı. Kusura bakma, Rick, çok üzgünüm, ama seni anlamıyorum, arkadaşının son sözleri, karısına olan sevgisi çok güzel. Çok güzel, diye tekrarladı Rick. Lisa’yı yalnız bırakacağını bildiği için işkence çekerek öldü. Onu sevmenin yeterli olmayacağını biliyordu. Ölümü Lisa’yı mahvedecekti. Rick... Rick arkasını döndü ve pantolonunu giydi. Ardından Sadie’ye ters bir şekilde baktı. Eğer kimseyi sevmiyor olsaydı, huzur içinde ölebilirdi. O... Sesi yitip gitti. Başını iki yana sallayarak, kollarını göğsünde kavuşturdu.

Sadie’nin kalbi Rick için sızlıyordu. Ve tabii, hiç tanımadığı Jeff için. Ama bu duygunun üstesinden gelmeliydi. Rick’in sevgiyi bir lanet gibi değil, bir armağan gibi görmesini sağlamanın bir yolunu bulmalıydı. Sen, Jeff’in karısını sevdiği için pişmanlık duyduğunu düşünüyorsun? O an pişmanlık duyduğuna bahse girebilirim. Evet. Rick yanmayan şöminenin yanma gitti. Sanki boş şömineyle birlikte ruhu da boşalıyordu. Evet. Bence pişmanlık duydu. Ama artık onun için çok geçti. Lisa için de. Sen de çaresi olmayan bu acıyı hissetmemek için, hiçbir zaman kimseyi sevmemeye karar verdin? Rick ona bakmadan başını salladı. Bu doğru. Peki ya kızlar? Sadie onun yanma yaklaştı. Onları seviyorsun. Bu çok farklı, sen de biliyorsun. Onları sevdiğini biliyorum, dolayısıyla arkadaşının hissettiği acıyı yaşama riskini göze alıyorsun. Onların yanında olmak istiyorsun, ama olamıyorsun. Hissettiğin her şeyi onlara anlatmak istiyorsun, ama bunu da beceremiyorsun. Sadie elini omzuna koydu. Onları hiç sevmemek daha iyi olmaz mıydı? Anlamıyorsun. Haklısın, anlamıyorum. Olabileceklerden korktuğun için sevgiye sırtını çevirmeni asla anlamayacağım. Bu korku değil, Sadie. Bu sağduyulu bir karar. Benim kararım. Rick’in gözlerinde bir soğukluk vardı. Sadie’nin daha önce hiç görmediği bir uzaklık. Bu onu çok üzüyordu. Ama yine de, ufak bir umut kırıntısı varlığını sürdürüyordu. Rick onu sevmiyor değildi. Sadece onu sevmeyi reddediyordu. Sadie bununla savaşabilirdi. Yapması gereken tek şey onun şu inatçı düşüncelerini değiştirmekti. Artık, onun sevmeyi reddetmesinin temelinde ne yattığını bildiğine göBir Gecelik Sonsuzluk 91 re, eninde sonunda kalbine ulaşabilirdi. Ama şu anda yapacak bir şey yoktu. Aniden Sadie kendini daha önce hiç olmadığı kadar yorgun hissetti. Ben eve gidiyorum, Rick. Kızları almak için sabah gelirim. Tamam, diye mırıldandı Rick. Sadie odadan çıkarken, eşikte durup Rick’e tekrar bakma ihtiyacı duydu. O hala şöminenin önünde duruyordu ve çok yalnız görünüyordu. Sadie acıdı ona. Yüreği daha da sızladı. Onu böyle bırakmak istemiyordu, ama belki de en doğrusu hemen gitmek ve onu yalnız bırakmaktı. Bu sayede Rick anılarını canlandırır ve tekrar gözden geçirirdi. Belki böylece, Rick arkadaşı Jeff’in o son anlarında ne kadar çok şey kaybettiğini keşfedebilir-di. Karısını çok seven Jeff, Rick’e gerçekten önemli olan şeyi göstermişti. Rick daha önce Sadie’ye asla vazgeçmeyeceğini söylemişti. Sadie’de ondan vazgeçmeyecekti. Eğer Rick’in kalbinin etrafına ördüğü duvarları kırmanın bir yolu varsa, Sadie bu yolu er ya da geç bulacaktı. Rick onun gittiğini duydu ve içinden bir ses peşinden gitmesini, onu asla bırakmamasını söylüyordu. Ona ihtiyacı vardı. Onsuz ruhunu bomboş hissediyordu. Ve düşüncelerinin karmaşası içinde Jeff’in sesini tekrar işitti. Lisa’ya onu sevdiğimi söyle. 92 Maureen Child ON BİRİNCİ BÖLÜM ki gün sonraki TCC Kurucular Günü yemeği ve dans partisi çok başarılı geçti.

Tabii, bu da Brad’i çılgına çevirecek, diye düşündü Sadie, ama gurur duymadan da edemiyordu. O, Abby ve diğer kadınlar bu yıl katı gelenekleri biraz olsun sarsmak için gerçekten çok çalışmışlardı. Dekorasyonda değişiklikler yenilikler yapıldı. Tavandan sarkan mavili sarılı krepon kağıtları ve aynı renklerde balonlar, duvarlarda eski partilerin fotoğrafları, eski, sıkıcı masalarda yemek yerine açık büfe tarzı servis... İnsanlar gülüyorlar, eğleniyorlar ve arada açık büfeye uğruyorlardı. Herkes çok iyi zaman geçiriyordu. Sadie haricinde. Yere kadar uzanan, kıpkırmızı elbisesini eliyle düzeltmiş ve sonunda aynaya bakarak, bu akşam için mükemmel bir elbise seçtiğine emin olmuştu. Çünkü bu akşam Rick’in ayaklarını yerden kesmek istiyordu ve elbiseyi görür görmez bunun ideal bir seçim olduğunu anlamıştı. Üstüne sanki ikinci bir deri gibi yapışan elbisenin oldukça seksi göğüs ve sırt açıklığı vardı. Kendini gerçekten seksi hissediyordu. Ve yalnız, diye düşündü. Yalnızlığı unutma. Abby, koyu kırmızı uzun saçlarıyla ve üstüne çok yakışmış zümrüt yeşili elbisesiyle göze çarpıyordu. Brad, Abby’den biraz uzakta en iyi arkadaşlarıyla toplanmış hararetle bir şeyler anlatıyordu. İfadesinden anlaşıldığı kadarıyla, muhtemelen başkanlık kampanyasını sürdürüyordu. Sadie, bir köşede eski kulüp üyelerinden biriyle konuşan babasını gördü. Sadie onun, oğlu için oy toplamaya çalıştığından emindi. Bir Gecelik Sonsuzluk 93 Ne de olsa, Brad, Sadie gibi onu hayal kırıklığına uğratmamıştı. Sadie bara doğru yürürken bazı konuşmalara da kulak misafiri oldu. Bradford Price kulübün eskisi gibi kalması için çalışıyormuş. Biraz değişikliğin kimseye bir zararı olmaz. Ben bizzat, değişikliği pek umursamıyorum, ama Abby Langley’in bu yıl çok iyi iş başardığını kabul etmeliyim. Oh, Tanrım, Sadie Price’a bak. Sadie konuşmanın devamını duyabilmek için biraz yavaşladı. Rick Pruitt’le birlikteymiş, hani şu ikizlerin babası, zavallı yavrular. Eğer öyleyse, niçin anneleriyle evlenmiyor ki? İyi soru, diye düşündü Sadie ve çenesini dik tutarak kalabalığa karıştı. Bu, küçük kasabaların lanetiydi, herkes ne yaptığını bilirdi. Yoksa nimeti miydi? Dedikodu yapan ve bunları kulaktan kulağa yayan insanlar, aynı zamanda her türlü yardıma koşacak ilk insanlardı. Sadie de eve geri taşınarak buna davetiye çıkardığını biliyordu. Ama hazırlıklıydı. Tek ihtiyacı bir iki kadehle biraz sakinleşmekti. İnsanlar doldurdukları tabakları masalarına taşıyorlar, garsonlar ellerinde şampanyalarla boşalan bardaktan dolduruyorlardı. Ama Sadie hiç de şerefe kadeh kaldıracak havada değildi. Tek istediği birkaç kadehle, bir şeyler yemek, birkaç kişiye merhaba deyip erkenden eve dönmekti. Eğer Rick burada değilse kalmasının hiçbir anlamı yoktu.

Sadie barda beklerken, dans pistindeki çiftlerin, müziğin eşliğinde dans etmelerini seyrediyordu. Bu eski bir şarkıydı. Babasının en sevdiği şarkılardan biri, Frank Sinatra yaz rüzgarından bahsediyordu. Sadie de pek farkında olmadan müzikle beraber sallanmaya başlamıştı ki, arkasından gelen bir sesle duraladı. Bu dansı bana lütfeder misin? Kalbi tepetaklak oldu ve ağzı kurudu. Yavaşça arkasına döndü ve bu akşam görmek için yanıp tutuştuğu o sıcak, kahverengi gözlerle karşılaştı. Rick. Mavi bahriyeli üniformasını giymişti. Sadie, onun hiç bu kadar yakışıklı görünmediğini düşündü. Çok etkileyiciydi. Sadie, heyecan ve korku karışımı bir duyguyla kafası karışmış, onun kendisine nasıl bir ifadeyle baktığını fark edememişti bile. Sanki bu bakışıyla Sadie’yi bir solukta yiyip yutacak gibiydi. Rick’i iki gündür görmüyordu. Akşamın bir saati onu odasında yalnız bırakıp gitmişti. O zamandan beri kalbi düğüm düğümdü ve kafasından sürekli değişik, hatta imkansız senaryolar geçirip duruyordu. Sessiz sakin, uysal çocuklar bile annelerinin bu duygusal karmaşasını 94 Maureen Child sezmişlerdi ve onlar da mızmızlanmaya ve her şeye çabucak sinirlenmeye başlamışlardı. Babalannı sorup duruyorlardı. Sadie onların ne hissettiklerini biliyordu, çünkü o da Rick’i istiyordu. Şimdi karşısındaydı işte. Ve hiç olmadığı kadar muhteşem görünüyordu. Dans et benimle, Sadie, dedi Rick ve elleriyle elini tuttu. Sadie başıyla onayladı ve onun kendisini dans pistine sürüklemesine izin verdi. Salondaki herkesin onlara baktığını biliyordu. Hepsi de dedikodu peşindeydi. Ama umurunda değildi. Şu anda tek önemsediği şey Rick’in onu saran koluydu. Rick diğer dans eden çiftleri yarıp geçerek pistin ortasına sürükledi onu. Müzik eşliğinde dans etmeye başladıklarında, Sadie, son birkaç günün acısının kaybolduğunu hissetti. Seni çok özledim, dedi Rick. Ben de seni özledim. Başını kaldırıp Rick’in gözlerinin içine baktı ve geçen akşamki o soğuk, kayıtsız ifadesinin olmadığını fark etti. Bunun anlamı neydi? Bilerek benden uzak durdun, değil mi? diye sordu Rick. Hayır, ben... Rick gülümsedi. Önemli değil, Sadie. Galiba doğru bir şey yaptın. Düşünmem için bana zaman verdin. Gerçekten de düşünülecek çok şey vardı. Herhangi bir sonuca vardın mı? Biraz. Şarkı bitti ve bir başka romantik parça başladı. Rick hiç duraksamadı ve Sadie’yi iyice kendine çekerek dans etmeye devam etti. Diğer çiftler de dans edip kahkahalar atıyordu. Bana anlatmak ister misin? diye sordu Sadie, bu kadar soğukkanlı olabildiği için kendini kutlayarak. Gerçekte, sarılmak, öpmek ve kendisinin onu sevdiği kadar onun da kendisini sevmesi için yalvarmak istiyordu. Ben de bu konuya geliyordum, dedi Rick yarım bir gülümsemeyle.

Salonu şöyle bir gözden geçirdikten sonra bakışlarını Sadie’ye dikti. Sana bir keresinde hayatın değişimlerden ibaret olduğunu söylemiştim? Evet... Güzel, geçen gece sen gittikten sonra bir şey çaktı beynimde. Ne? Her değişim iyi sonuç doğurmaz. Sadie’nin kalbi sızladı, ama Rick konuşmaya devam etti. Beni bırakman gibi mesela, seninle olma şansını kaybetmem gibi. Bu tür bir değişim bir erkeği kalbinden vurur. Sadie bir an suçlu hissetti kendini. Kalamazdım, Rick... Bir Gecelik Sonsuzluk 95 Biliyorum, diyerek onun sözünü kesti. Sadie’ye biraz daha sıkı sarıldı ve başını ona yaklaştırdı. Anlıyorum Sadie. Senin benim için dünyada her şeyden daha çok önemli olduğunu bilmeni istiyorum sadece. Sadie’nin kalbi bu sefer hızlandı. Bu kelimeler işkence gibiydi. Buna çok sevindim, Rick. Ama... Daha bitirmedim, dedi Rick, yine yarım bir gülümsemeyle. Peki. Dün biriyle görüşmem vardı. Kimle? Rick başını iki yana salladı. Boşver. Ama önemli bir şey fark ettim. Aralarında bir süre sessizlik oldu. Sen haklıydın, dedi Rick. Bu sırada müzik bitti ve Rick onu dans pistinden uzaklaştırıp, salonun loş bir köşesine götürdü. Bütün kadınların duymaya can attığı iki kelime, dedi Sadie, sırtını serin duvara yaslayarak. Söyleyecek iki kelimem daha var. Sadie keskin bir soluk aldı. Gözlerinin dolduğunu hissetti. Rick’in gözlerine bakınca, sıcaklığı ve arzuyu gördü. Seni seviyorum. Sadie çığlık falan atmamak için eliyle ağzını kapadı. Rick elini ağzından çekti ve avucunu öpüp onu kendine çekti. Ah, Tanrım, Sadie, ben bir budalaymışım. Sadie söyleyecek bir şey bulamadı. Sadece başını salladı. Ama artık uyandım, dedi Rick ve gülümseyerek ceketinin cebine uzandı. Kadife mücevher kutusunu çıkarıp kapağını açtı ve pırlanta yüzüğü gösterdi ona. Evet, Sadie Price, benimle hemen evlenir misin? Nasıl hayır diyebilirim ki. Parmağına yüzüğü takması için elini Rick’e uzattı. Kocaman taş ışıldıyordu, ama Rick öpmek için ona doğru eğilince, Sadie gerçek yıldızları gördü ve hayatının mükemmel bir biçimde yerli yerine oturduğunu hissetti. Bu his yaklaşık bir saat sürdü. Ta ki büyük bir tartışma başlayana dek. Sadie, Abby’ye yüzüğünü gösterirken, Brad fırtına gibi yanlarına geldi. Sen ciddi misin? diye sordu Brad. Kız kardeşini görmezden gelip öf96 Maureen Child

keden kıpkırmızı olmuş gözlerini Abby’ye dikti. Senin kulüp başkanlığına adaylığını koymayı düşündüğünü duydum. Bu bir şaka, değil mi? Brad, belki de artık zamanı... diyecek oldu Sadie. Sen bu işe karışma, diye kesti sözünü Brad. Hey, bir saniye! diye uyardı Rick, Brad’le Sadie’nin arasına girerek. Nişanlımla nasıl konuşman gerektiğini öğretmemi ister misin? Nişanlın mı? Kalabalıktan heyecanlı fısıltılar duyuldu. Sadie gözlerini yere indirdi. Ne zaman nişanlandınız? diye sordu Robert, bu arbedeye dalarak. Yaklaşık bir saat önce, dedi Sadie gururla ve yüzüğünü babasının yüzüne doğru salladı. Zamanı gelmişti, dedi Robert, Rick’e sert bir şekilde bakarak. Benim asıl derdim Sadie’yle değil, dedi Brad bağırarak. Asıl sorun Abby. Nelere burnunu sokmaya çalıştığına baksanıza. Sana herhangi bir açıklama borçlu değilim, dedi Abby. Ben doğru dürüst bir cevap istiyorum, diye haykırdı Brad. Bu arada birkaç eski kulüp üyesi babasının arkasına gelip durdu. Abby onunla savaşmaya hazırdı. Başını geriye attı ve ateşli gözlerle Brad’e baktı. Bunu açıklamak için gelecek haftayı bekliyordum, ama sen hemen bir cevap istiyorsun. Pekala, bu bir şaka değil. Adaylığımı koyuyorum. Etraftaki herkes onu duyabilsin diye sesini yükseltti. Şu anda burada TCC başkanlığına adaylığımı ilan ediyorum. Brad haricinde buna itirazı olan var mı? Aniden kalabalık elektriklendi ve iki ayrı kampa bölündü. Yüksek sesli yorumlar sardı havayı. Harika! Bir kadın mı başkan olacak? Şu Abby zaten hep baş belası olmuştur. Bu yorum üstüne Abby ve Sadie öfkeli bakışlarını konuşan adama yönelttiler. Biraz fazla bağırdığını fark eden yaşlı adam kalabalığa saklandı. O adam herkesin düşündüğü şeyi söylüyordu, dedi Brad. Öyle mi? Belki de baş belası olmanın zamanı gelmiştir. Hiç olmazsa artık toplantılar o kadar sıkıcı olmaz ve üyeler konuşmanın yarısında uyuklamaya başlamazlar. Kadınların kulübe üye olmalarına izin vermek çok yanlış, dedi Brad ve birkaç adam başıyla onayladı onu. İlla değişim diye inat etmek aptallık. Değişim ve ilerleme uğruna gelenekleri çöpe atmak istiyorsun. Fark ettin mi bilmiyorum, ama kimse seninle aynı fikirde değil. Bir Gecelik Sonsuzluk 91 Ben aynı fikirdeyim, dedi Sadie. Kimse sana düşünceni sormadı, Sadie. Belki de sormalısın, Bradford Price. Ama sen şımarık bir çocuk gibi davranıyorsun, diye çıkıştı Sadie ve Rick’in önüne geçerek Brad’le yüz yüze geldi. Bu davranış ve tavırlarınla kulüp başkanı falan olamazsın! Sadie! diye bağırdı Robert Price dehşetle. Sadie artık bu işe bulaştığını biliyordu. Kendi ailesinden birine karşı dışarıdan birinin tarafını tutuyordu. Ama Brad haksızdı. Bunu yüksek sesle neden söylemesindi ki?

Sadie haklı, dedi Rick. Sen budalanın tekisin. İşler bu şekilde yürümez. Onun başkan olmasını istemiyor musun? Öyleyse seçimleri sen kazan bakalım. Sadie bahriyelisinin yüzüne baktı ve gülümsedi. Onun desteğini almak ve her zaman yanında olacağını bilmek harika bir şeydi. Rick ona bakınca, Sadie fısıltıyla, Kahramanım benim, dedi. Onur duydum, dedi Rick. Oh! Tanrı aşkına. Brad hepsine nefretle bakıyordu. Kazanacağım. Siz bayanlar, kaybetme fikrine alışın artık. Göreceğiz bakalım, dedi Abby. Savaş mı istiyorsun, Abby? Öyle olsun, dedi Brad. Z?radford Price partiden sonra öfkeli günler geçirdi. Abby Langley, sivri bir diken, etine saplanmıştı ve onu nasıl çıkaracağını henüz bilmiyordu. Ama başına bela olan sadece Abby değildi. Artık öfkesini kontrol edemiyordu. İsimsiz, tehditkar mektuplar alıyordu ve bu onu daha da deliye döndürüyordu. İşte o yüzden bugün TCC’deydi. Onu tehdit edenin kim olduğunu bulmaya kararlıydı. Etrafına bakındı ve tam o sırada yemek salonundan çıkan Rick’i gördü. Brad, onun kız kardeşi için uygun olup olmadığını düşündü bir an. Ama birkaç saniye sonra, bu sorunun bugün onu ilgilendirmediğini hatırladı. Masada birlikte oturduğu iki adama baktı. Mitch Taylor’ı çok iyi tanıyordu. Geçici kulüp başkanlığı da yapmış olan Mitch, Teksas’ın futbol yıldızıydı. Ama şimdi sakatlığı yüzünden evinde istirahate çekilmişti. Mitch’in mektuplardan haberi vardı ve kulübün oturma salonunda, Brad’in bu sorunu çözeceğine inandığı adamla bir toplantı yapmasını önermişti. Zeke Travers kasabada yeniydi, ama Darius Franklin’in güvenlik şirke98 Maureen Child tine ortak olmuştu. Bu Brad için çok iyi bir referanstı. Eğer Darius adama güveniyorsa, Brad de güvenebilirdi. Zeke’nin kısacık saçları vardı ve kahverengi gözleri çok keskin bakıyor, beyaz gömleği esmer tenini daha çok belirginleştiriyordu. Siyah kumaş pantolonunda tek bir kırışık yoktu. Tam bir iş adamıydı ve Brad bundan hoşnut kalmıştı. Dinleyin, dedi Brad, dirseklerini masaya koyarak. Mitch benimle burada buluşmanızı niye istediğimi biliyor. Bir sorunum var. Anlatın. Birtakım mektuplar alıyorum. Ceketinin cebine elini soktu ve bir kağıt çıkardı. Onu yavaşça masanın üstünden Zeke’ye doğru itti ve okumasını bekledi. Pek uzun sürmedi. Zaten mektuplar kısaydı ve aynıydı. Sırrın ortaya çıkacak. Zeke’nin gözleri kısıldı. Bu bende kalabilir mi? Tabii. Kaç tane mektup aldınız? Haftalardır günde bir tane. Artık iyice canımı sıkmaya başladı. Zeke başıyla onayladı. Tahmin ediyorum. Bu konuyu incelememi istiyorsunuz? O yüzden buradayız, dedi Mitch. Darius bizim arkadaşımız ve sana güveniyor. Zeke hafifçe gülümsedi ve Mitch’e acele bir bakış fırlattı. Evet, güvenir. Siz de güvenebilirsiniz.

Brad başını sallayarak onu onayladı. Bakalım bu konuyla ilgili neler yapabilirim, dedi Zeke. Laboratuardaki adamlara bunu incelemelerini söyleyeceğim. Çok memnun olurum, dedi Brad. Keyfi iyice yerine gelmişti. Zeke elini uzattı ve Brad uzanan eli sıktı. Yine de fazla umuda kapılmayın. Eğer yazan kişi eldiven giydiyse tatminkar bir sonuç alınamayabilir. Brad ümitsiz bir şekilde başını sallayınca Zeke, Ama bu da bir başlangıç, diye ekledi ve ayağa kalktı. Size haber veririm. Zeke gitti ve Brad, Zeke Travers onun safında olduğu için artık daha rahat nefes alabileceğini düşündü. Bir Gecelik Sonsuzluk 99 /Yoyal kamplara ayrılıyordu. Sadie kızlarını alışverişe çıkardığında, kocalarından şikayetçi olan bir düzine kadın tarafından durduruldu. Bütün kadınlar Abby Langley’in kulüp başkanlığı için adaylığını koymasından bahsetmek istiyorlardı ve onun seçilmesine nasıl yardım edebileceklerini düşünüyorlardı. Erkekler de silahlanmıştı. Babası onunla hiç konuşmuyordu. Sadie de Brad’i o dans akşamından beri üç gündür görmemişti. Ama bunu pek önemsediği yoktu. Parmağındaki nişan yüzüğüyle ve yüzündeki gülümsemeyle, üssüne dönmeden önce Rick’le olabildiğince çok birlikte olmaya çalışıyordu. Onsuz iki ay geçireceğini düşünmesi bile onu bunalıma sokuyordu. Ama iki ay sonra kalıcı olarak evine dönecekti ve Sadie sonunda hep arzuladığı evliliğe ve aileye kavuşacaktı. Sarabeth Ailen pencereden Sadie’yi görür görmez çiçekçi dükkanından hızla dışarı çıktı. Sadie, tatlım, dedi, ona sımsıkı sarılarak. Nasılsın? İyiyim, Sarabeth, dedi Sadie biraz şaşırarak. Senin adına çok sevindim, tatlım. Çenesi düşüklere sakın aldırma, beni duydun mu? Bazı kadınlar sadece dedikodu yapmasını biliyorlar. Sağol, Sarabeth. Bunu unutmayacağım. Bundan eminim, tatlım, dedi Sarabeth. Cebinden bir mendil çıkarttı ve kızlara bakarken dolan gözlerini sildi. Zavallı küçük yavrular. Sonra arkasını döndü ve dükkanına girdi. Neler oluyor? Sadie başını iki yana salladı ve lokantaya doğru yürüdü. Ön kapıyı açtı ve tüyler ürpertici bir serinlikle karşılaştı. Abby’yle öğle yemeği randevusuna geç kalmıştı. Kızları hazırlamak çok vaktini almıştı. Sadie’nin en yakınındaki birkaç kadın gözlerini yere indirdiler ve seslerini alçalttılar. Bir kaygı esintisi çarptı Sadie’nin yüzüne. Ama o, mutluluğunu bozmamaya kararlıydı. Koltukların ve iskemlelerin sıralandığı dar koridor boyunca yürürken herkesin onu izlediği hissine kapıldı. Zavallı şey, dedi biri, yüksek sesli bir fısıltıyla. Adam hiç umursamıyor, dedi bir başkası. Tıpkı eski kocası gibi. Sadie’nin kalp atışları hızlanmaya başladı. Şu zavallı çocuklar... Bebek arabasındaki Wendy ve Gail birbirlerine bir şeyler geveliyorlar ve oyuncaklarıyla oynuyorlardı.

Çık çık... Bu kadar sevimli kızlar... Endişesini ve rahatsızlığını biraz olsun görmezden gelmeye çalışarak, 100 Maureen Child Abby’nin masasına ulaştı ve rahat bir soluk vererek onun karşısına oturdu. Neler oluyor, Abby? Herkes neden bahsediyor? Abby kaşlarını çatarak lokantadaki insanlara baktı ve başını iki yana salladı. Tatlım, bunlar her zamanki önemsiz dedikodular. Benim hakkımda mı? dedi Sadie, kızlara oyalanmalan için birer tane tuzlu bisküvi verdi. İmalı konuşmalarla, Sadie. Bütün kasabanın ağzındasmız, dolayısıyla sen de biliyor olmalısın. Birisi, danstan birkaç gün önce Rick’i Midland’da gördüğünü iddia ediyor. Dediğine göre, güzel bir sarışınla samimi bir şekilde öğle yemeği yiyormuş. Sadie göğsüne bir yumruk yemiş gibi oldu. Konuşamıyordu, düşünemi-yordu. Hayır. Buna inanmıyorum, dedi başını sallayarak. Abby iç geçirdi. Ben de inanmıyorum. Rick o aldatan türden erkeklerden değil bence. Fakat Sadie, eski kocasının da aldatıcı bir tip gibi görünmediğini düşündü. Ama sonunda her şey ortaya çıkmıştı. Kaygısı bir kat daha arttı. Bu evliliğe Rick’i zorlamış mıydı? Yoksa sadece, Sadie’yi onunla evlenmeye ikna etmek için mi sevdiğini söylemişti? Sadie alt dudağını ısırdı ve çiğnemeye başladı. Sadie... Sadie başını salladı. Gitmem lazım, Abby. Düşünmeliyim. Tatlım, sakın saçma sapan bir şeyler yapma. Başka bir korkunç hata daha yapmadan, Rick’e yüzüğü geri vermek gibi mi? Sadie parmağındaki yüzüğe baktı ve yüreğinde müthiş bir sızı hissetti. Dedikodulara inanmak istemiyordu. Rick’le aralarındaki ilişkinin kandırmacadan başka bir şey olmadığını düşünmek istemiyordu. Ama risk alabilecek durumda mıydı? Bir Gecelik Sonsuzluk 101 ON İKİNCİ BÖLÜM Bu risk değildi. Bir kabustu. Sadie dedikodulara inanmak istememişti. Ama Abby’le yemek yerken şahit olduğu acıma dolu bakışlar ve fısıltılar onu burnunun dibindeki sorunla yüzleştirmeye yetmişti. Artık, Taylor Havvthom’un onu alay konusu haline getirdiği zamanki Sadie değildi. Sadie duyduğu dedikodularla birlikte Rick’le yüzleşecek kadar güçlüydü. Ondan bir açıklama isteyecekti. O yüzden şimdi, kalbi deli gibi atarak buradaydı. Sadie arabasını Rick’in çiftliğinin hemen önüne park etti. Motoru çalışır durumda bıraktı. Burada kalmayacaktı. Arka koltukta kızlar bağrışıyordu. Baba! Babamı istiyorum! Her bir kelime Sadie’nin kalbinden bir parça daha kesip atıyordu. Ağlamamak için kendini zorladı. Gözyaşlanyla bulanmış bakışıyla, çiftlik evinin ön bahçesinde duran nişanlısının sarışın bir kadınla tartıştığını gördü. Çiftlik yoldan çok uzak olmasına rağmen, Sadie’nin durduğu yerden manzara apaçık görünüyordu. Kanıt istiyordun, dedi Sadie kendi kendine.

Rick kollarım sarışın kadının omuzlarına uzatınca, Sadie yaralanmış bir karaca gibi hissetti kendini. Onun ellerinin başka bir kadının üstünde görmek, yarasını daha da deşti. Sarışın kadın Rick’e bakıp başını iki yana salladı. Öfkeli görünüyordu. Rick tekrar konuşmaya başladı ve her ne söylediyse, kadın bundan etkilenmişe benziyordu, çünkü onu onaylayan bir şekilde başını salladı ve gülümsedi. Hemen ardından, sarışın kadın kollarını Rick’in boynuna sardı ve 102 Maureen Child bedenine iyice yapışarak kucakladı onu. En kötüsüyse, Rick’in de onu kucaklamasıydı. Oh, Tanrım. Sadie yanağına süzülen gözyaşını sildi. Babacığım! diye bağırdı Gail. Babamı istiyorum! Ben de! diye çığlık attı Wendy. Sadie bu yürek parçalayıcı bağırışları duymuyordu bile. O arada, bu manzara karşısında kendini sakinleştirmekle ve teselli etmekle uğraşıyordu. Royal dedikoduları doğru olabilir, diye düşündü çaresizlikle. Rick kadınını saklamak ihtiyacı bile duymuyordu. Lanet herif. Herkesin gözü önünde hem de. Sadie’nin bu sarışını öğrenmesi umurunda değildi. Tıpkı Taylor gibi, diye fısıldadı. Parmağında parıldayan yüzüğe baktı. Son üç gün hayatının en mutlu günleriydi. Rick’in onu sevdiğinden emindi. Onun da bir gelecek kurmayı arzuladığına kanaat getirmişti. Ama görünen oydu ki, Rick sadece, Sadie’nin tahmin edebileceğinden çok daha iyi bir oyuncuydu. Eğer Sadie ona güvenemeyecekse, o sevimli yüzüğün ve sözlerin hiçbir anlamı yoktu. Ve artık, ona güvenini yitirmişti. Yüreğinde, öfkeyle acı birbirine karıştı. Eğer yanında kızları olmasaydı, Rick’le yüzleşirdi. Doğruca Rick’in ve sarışın bombasının yanına gider, ikisine de, onlar hakkında ne düşündüğünü söylerdi. Ama bunu kızlarına yapamazdı. Bu hassas çağlarında onları inci-temezdi. Nasılsa, onlar da zamanla babalannın iyi biri olmadığını öğreneceklerdi. Kusura bakmayın bebeklerim, dedi Sadie. Geri vitese takarken son bir kez sevdiği adama baktı. Neyse ki, Rick sanşın kadınla o kadar ilgiliydi ki, çiftliğinin önündeki arabayı fark edememişti. Babanızın evine gitmiyoruz. Şimdi bir gezintiye çıkacağız, tamam mı? Babamı istiyorum, diye haykırdı Gail, ön koltuğa tekmeler savurarak. Ben de, diye çığlık atarak kardeşine katıldı Wendy. Sadie başını sallayarak güneş ışığında ışıldayan yüzüğüne baktı. Hışımla yüzüğü çıkardı ve yanındaki koltuğa fırlattı. Sevgi ve yüzüğün vaat ettiği söz olmadan, bu yüzük parlak bir taş parçasından başka bir şey değildi. Acı tüm benliğini sarmıştı, ama ağlamıyordu. Gözleri yanıyordu, ama kuruydular. İçinde okyanus büyüklüğünde bir boşluk vardı. Kendine gelmişti. Kendine güvenini tekrar biraz kazanmıştı. Rick’e inanmıştı, ona güvenmişti. Kendini ona olan aşkına bırakmıştı ve şimdi tüm bunları kaybetmek korkunç bir acı veriyordu. Ruhunda kalan son güce sarılarak, arkasına bakmadan oradan ayrıldı. Böylece, Rick’in motor sesini duyup oraya baktığını görmedi. Bir Gecelik Sonsuzluk 103 Onun arkasından seslendiğini de duymadı. Duysaydı bile umursamazdı.

Ai saat sonra, Rick, Price konağının önünde, birinin şu lanet kapıyı açmasını bekliyordu. Etrafına bakındı ve garaj yolunda birkaç araba gördü. Ama Sadie’ninki yoktu. Onun arabasını garaja park ettiğini düşünmek istiyordu. Ama ruhunda müthiş bir huzursuzluk vardı. Sabahtan bu yana her şey giderek kötüleşiyordu. İçinde kötü bir his ona, yakın bir zamanda bunun tersine dönmeyeceğini söylüyordu. Sadie, diye bağırdı, Aç şu kapıyı! Ama tek bir kıpırtı olmadı. Sessizlik, kavurucu Teksas sıcağına rağmen, Rick’i donduruyordu. Sadie’nin arabasıyla çiftlikten uzaklaştığını gördüğünde, arkasından defalarca bağırmıştı. Sadie’nin neler düşünmüş olacağını hemen anlamıştı ve onu incittiği için kendine bir tekme savurmak istemişti. Sadie’nin bakış açısından, şahit olduğu manzara muhtemelen içler acısıydı. Onu başka bir kadınla sarmaş dolaş görmüştü. Eski kocasının da kendisini aldatan, aşağılık bir yılan olduğunu göz önüne alınca, Sadie’nin onu da muhtemelen aynı kefeye koyduğunu biliyordu Rick. Aslında, bütün bunların gayet mantıklı bir açıklaması vardı. Eğer Sadie kapıyı açıp kendisini dinlese, onu ikna edebilirdi. Rick basamakları inip çimenliğe ulaştı. Arkasına dönüp eve tekrar baktı ve Sadie’nin kesinlikle içeride olduğunu düşündü. Sadie, hadi ama! Bu haykırışı da yanıtsız kaldı. Dişlerini sıkarak basamakları hızla çıktı ve ağır, ahşap kapıya yüklendi. Yaklaşık on beş dakika kapıyı zorlayıp durdu, ama nafile. Bu sefer, kapıya defalarca yumruk atmaya başladı ve sonunda kapı açıldı. Sadie’nin erkek kardeşi göründü kapıda. Yüz hatları gergindi. Hiç de misafirperver bir ev sahibi gibi görünmüyordu. Kapıya vurmayı kes artık. Sadie nerede? Sana neden söyleyeyim? Bana engel olmaya çalışmak istemezsin herhalde? diye uyardı Rick. Çok komik. Yine de iyi bir fikir bence. Öfkeyle kabaran Rick, Brad’i kenara iterek içeri girdi. Merdivenlerin başına doğru yürürken ayakkabılarının çıkardığı sesler bütün evde yankılandı. Sadie! diye bağırdı. O burada değil. Rick bir anda Sadie’nin babasıyla yüz yüze geldi. Yaşlı adam soğuk ve 104 Maureen Child duygusuz görünüyordu. Uzun, gergin geçen birkaç saniye boyunca iki adam birbirine baktı. Brad hala Rick’in solunda duruyordu. Ama Rick yaşlı adama odaklanmıştı. Sadie nerede, Bay Price? Robert Price evde olmasına rağmen oldukça şık bir takım elbise giymişti. Oldukça etkileyici bir adamdı. Ama Rick, bu kurnaz yaşlı kendisine silah doğrultsa bile umursamayacak durumdaydı. Kimse onu, Sadie’yi bulmaktan ve onunla konuşmaktan alıkoyamazdı. Yaşlı adam arkasını döndü ve yemek salonuna doğru yürüdü. Rick de bir iki adım arkasından gitti. Gün ışığı odayı aydınlığa boğmuştu. Ama Sadie’nin, en sevdiği sandalyenin yanında tuttuğu bebek telsizinin orada olmadığını fark etti. Kalbi buz kesti.

Kızım bir saat önce gitti, dedi Robert, hükümdar tahtına benzeyen koltuğuna yerleşerek. Seni görmek istemediğini özellikle belirtti. Rick derin bir nefes aldı ve adama saldırmamak için zor tuttu kendini. Tahmin etmiştim zaten. Sen neden buradasın peki? diye sordu Brad. Rick öfkeyle ona baktı. Bu Sadie’yle benim aramda. Artık değil, dedi Brad sertçe. Bütün kasaba senden ve yeni kız arkadaşından bahsediyor. Ah, Tanrım... Keskin bir acı Rick’in ruhunu sardı. Yoksa kimsenin bilmediğini mi sanıyordun? Sen burada büyüdün. Sen de herkes gibi Royal’da dedikodular nasıldır bilirsin. Dedikodular insanı asıl gerçeğe ulaştırmaz, diye homurdandı Rick, doğrudan Brad’in gözlerine bakarak. O da en az kendisi kadar öfkeli görünüyordu. Ama yaklaştırır, dedi Brad. Ayrıca, Sadie seninle konuşmak için çiftliğine gittiğinde seni başka bir kadınla sarmaş dolaş görmüş. Rick, Sadie’nin bunu gördüğünü biliyordu zaten. O yüzden şimdi buradaydı ya. Açıklamak için. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını söylemek için. Aslında o hiçbir şey görmedi. Doğru! Brad bir kahkaha attı ve babasına baktı. Duydun mu baba? Sadie kör olmuş. Duydum, dedi Robert yumuşakça. Rick yaşlı adama bakmadı bile. Uğraşması gereken kişi Brad’di. Bana onun nerede olduğunu söyleyin sadece. Ben de bu yanlış anlamaya bir son vereyim. Tek istediğim onunla beş dakika baş başa kalmak. Ne istersen iste. Sadie artık sana hiçbir şey borçlu değil. Brad elini Bir Gecelik Sonsuzluk 105 cebine soktu ve bir şey çıkanp Rick’e doğru fırlattı. Attığı şey Rick’in avucuna geldi ve parmaklan o şeyin üstünde kapanınca, içinde bir şey cız etti. Bu, Sadie’nin nişan yüzüğüydü. Rick zor soluk alıyor, kalbi neredeyse ağzında atıyordu. Nerede olduğunu söyle, Brad. Öylece oturup, kız kardeşimin kasabadaki dedikodular yüzünden kalbinin paramparça olmasını seyredeceğimi mi sanıyorsun? Hayır. Bu acıyı ve ıstırabı bir kez yaşadı zaten. Bunu ona tekrar yaşatmana neden yardım edeyim? Çünkü onu seviyorum, diyebildi Rick. Pislik, Brad gerildi ve Rick’in çenesine şiddetli bir yumruk indirdi. Rick sırt üstü yere serildi. Kulakları çınlayan, çenesi zonklayan Rick toparlanıp ayağa kalktı ve Brad’in midesine bir yumruk attı. Brad sendeledi ve nefessiz kalarak öne doğru eğildi. İşte şimdi ödeştik. Eğer bir daha vurmaya kalkışırsan, seni öldüresiye döverim. Anladın mı? Hadi, denesene, dedi Brad, bir kavgaya hazırlanarak. Bu kadar yeter. Robert Price ayağa kalktı ve iki adamın arasına geçti. Oğluna yatıştırıcı bir ifadeyle baktı. Ve ardından Rick’e döndü. Bu doğru mu? Kızımı seviyor musun? Evet. Onu seviyorum. Ama bu kolay değil. Price ailesi o kadar dik kafalı ki. Brad homurdandı. Sorun bu aile değil, kasabadaki kadınlar.

Robert uzun bir süre sessizce Rick’i inceledi. Bakışları sanki Rick’in kalbinin içini görmeye çalışıyor gibiydi. Ve sonunda tatmin oldu. Onun nereye gittiğini söyleyeceğim... Baba! Ama eğer senin hakkında yanılıyorsam, oğlumu tekrar üstüne salarım. Yanılmıyorsunuz, dedi Rick. Onu seviyorum. Kızlarımı seviyorum. Size her şeyi daha sonra anlatacağım, ama önce Sadie’ye bir açıklama borçluyum. Kabul, dedi Robert. Sadie ve kızlar Midland’daki Hilton Pla-za’dalar. Rick hemen kapıya doğru yürüdü. Ama tam eşikte arkasını döndü. Oğlunuz şansına bana bir yumruk indirdi diye beni hafife almaym sakın. 106 Maureen Child Robert kahkaha atarken Brad burnundan soluyordu. Rick çoktan gitmişti. ikizler uyuyana dek ağlamışlardı. Sadie’nin ruhu sızlıyordu. Üstüne üstlük otelde çikolatalı dondurma bile yoktu! Böyle lüks bir otelde çikolatalı dondurma nasıl olmaz? diye sordu Sadie ve oda servisinin getirdiği vanilyalı dondurmayla idare etti. Olanları düşünmemek için tüm ilgisini dondurmaya vermişti. Onun serinliğinden yardım umuyordu. Ama bir şeye odaklanmayı beceremiyordu yine de. Çoktan Houston’a geri dönmesi gerektiğini düşündü üzüntüyle. Tıpkı geçen sefer sorunlarından kaçmak için yaptığı gibi. Ama Houston, Midland’a göre Royal’dan ve evinden çok daha uzaktı. En azından burada, kendini hala yakın hissediyordu... Birilerine. Sadie kendine kızarak dondurmadan bir ısırık daha aldı ve boğazından aşağı kayışını hissetti. Oradan kaçtığını kabul etmiş değildi henüz. Ama Rick güzel bir sarışınla gönül eğlendirirken nasıl kasabada kalabilirdi ki? Eminim o kadının elinde çikolatalı dondurması da vardır, diye mırıldandı. Tıpkı, Rick’i elinde tuttuğu gibi. Ama böyle düşünmesine rağmen, merak etmeden de duramıyordu. Şerefine ve görevlerine bu kadar önem veren bir adam aldatabilir miydi? Rick gerçekten başından beri yalan mı söylüyordu ona? Yoksa yaşadığı şok ve acısı mı Sadie’nin gözlerini boyuyordu? Öyle bir kucaklaşmayı yanlış yorumlamak çok güç, diye mırıldandı Sadie, Rick’le sarışım tekrar gözünde canlandırarak. Derinden bir iç geçirerek dondurmasından bir ısırık aldı, kaşığı yaladı ve elinin tersiyle akan gözyaşını sildi. Otele gelene dek ağlamamıştı. Ama varır varmaz bunu telafi etmişti. Gözyaşlarını kızlarından saklamak zordu. Ama neyse ki kızlar hemen uyumuşlardı. Bu da ona ağlayacak bolca zaman sağlamıştı. Göğsü sıkışıyor, gözleri ağrıyor ve burnu akıp duruyordu. Aynaya baktığında, o sevimli, kibarca ağlayan kadınlardan olmadığını anladı. Hayır, Sadie ağladığı zaman bütün bedeniyle ağlıyordu. Dondurmasını bitirdi ve külahım öfkeyle yedi. Bitirince mutsuz bir şekilde iç çekti. Kızlarıyla kaldığı süit çok konforluydu, ama yalnız bir anneyle ikiz kızları için fazla büyüktü. Dışarıda, ufukta kapkara bulutlar toplanmıştı, fırtına yaklaşıyordu. Rüzgar otelin önündeki ağaçları sallıyordu. Bir Gecelik Sonsuzluk 107 Bir şimşek çarptı ve tam kapı çalındığı anda ilk yağmur damlaları cama vurdu.

Oda servisinin geldiğini umuyordu. Çikolatalı keke çok ihtiyacı vardı. Burnunu çekerek kapıya doğru yürüdü. Gözetleme deliğinden baktı ve Rick’i görünce yerinden sıçradı. Başını sallayarak kapıdan uzaklaştı. Onu görmek istemiyordu. Şimdi değil. Belki de hiçbir zaman. Oh, Tanrım, kendini bir kaçak gibi hissediyordu. Kapıyı aç, Sadie. Hayır. Eğer açmazsan, burada öyle bir rezalet çıkarırım ki, insanların dilinden yıllarca düşmez. Bu tehdide daha önce bir kez kanmıştım, dedi Sadie. Gerçekten de kimin ne dediği umurunda değildi. Bu sefer, dedikodu işitmemek için kaçmamıştı. Rick’le yüzleşemeyecek kadar yaralandığı için uzaklaşmıştı. Oteldekilerin benim hakkımda ne diyeceklerini umursadığımı mı sanıyorsun? Ya da senin? Tekrar kapıya yaklaşıp delikten dışarı baktı. Umurumda değilsiniz. Bugün seni yeterince gördüm zaten. Rick’in iç geçirdiğini işitti. Birkaç saniye sonra tekrar delikten baktı ve Rick’in kahverengi gözleriyle karşılaştı. Sadie, çiftlikte gördüklerin... Yüreğine bir hançer saplandı. Gözyaşları kurudu. Ben ne gördüğümü biliyorum. Açıklama falan istemiyorum. Düşündüğün gibi değil. Oh, dedi Sadie, hala ona bakarken. Demek, o kadın tesadüfen oradan geçen bir yabancıydı ve yürürken ayağı takıldı. Sen de onu yakalayıp kucaklamak zorunda kaldın? Bu senin için çok zor olmuştur. Zavallı adam. Pekala, bunu koridorda yapmamı istiyorsun madem. Ben de burada yaparım. Senden hiçbir şey istemiyorum. Git buradan. Beni dinleyene kadar gitmeyeceğim. Peki, konuş. Aramızdaki şu kapı olmadan benimle yüzleşemeyecek kadar korkak mısın gerçekten? Ben korkak değilim. Sadece yanıma yaklaşmanı istemiyorum. Yani korkak değil, sadece bir yalancı. Evet, yalan söylüyordu. Onu istiyordu. Ama onu bir sürü kadınla paylaşmayacaktı. O yüzden bu isteğinden vazgeçmeyi öğrenmesi gerekiyordu. Güvenliği aramam gerekir mi? 108 Maureen Child Sadie, benimle birlikte gördüğün o kadın Lisa. Sadie kahkahayla güldü, ama yan odadan çocuklann sesini duyunca sesini alçalttı. İsminden bana ne? Lisa arkadaşım Jeff’in dul karısı, hayatımı kurtaran adamın. Rick uzun bir sessizlik boyunca bekledi. Sonra aniden kapı mandalının sesini ve kilidin açıldığını işitti. Kapı açıldı ve Sadie göründü. Sadie’nin mavi gözleri kıpkırmızıydı ve patlamak için hazır bekleyen yaşlarla doluydu. San saçlan gelişigüzel atkuyruğu yapılmıştı. İnanılmaz derecede küçük ve kınlgan görünüyordu. Rick’in kalbi göğsünde eridi. Her nefeste onu daha çok seviyordu. Eğer yüz yaşma kadar yaşasa, ölüme giderken bile hala onunla yeteri kadar birlikte olamadığından şikayet ederdi. Aman Tanrım, çok güzelsin, dedi Rick.

Sadie kızardı. Evet, çünkü bu sezon gözü yaşlı kızlar çok moda. Benim de bu kızlara karşı zaafım var. Sadie zorla yutkundu ve Rick’in içeri girmesi için geri çekildi. İçeri gel. Rick odaya girerken etrafını şöyle bir gözden geçirdi. Krem rengi duvarları olan oda çok büyüktü. Pencereden bütün şehir görünüyordu. Mavi bir divan ve birkaç rahat koltuk vardı. Muhtemelen kızların odasına açılan aralık bir kapı gördü. Sadie’nin kapıyı kapattığını işitince arkasına döndü. Şapkasını en yakındaki koltuğa atarak Sadie’ye baktı. Onu kaybettiğini sanarak o kadar çok endişelenmişti ki. Onsuz bir hayat geçireceğini düşününce öylesine sarsılmıştı ki, şimdi tekrar onu karşısında görünce ne diyeceğini bilemedi. Jeff’in dul karısı mı? diye sordu Sadie. Evet. Sadie’ye yaklaşmadı. Henüz zamanı değildi. Önce aralarındaki soğuk havanın ortadan kalkmasını istiyordu. Son birkaç haftadır o kadar çok şey yaşamışlardı ki. Bir araya gelmişler, kendilerine ortak bir yol bulmuşlardı. Şimdi de, ona, bulduktan bu yolun gerçek olduğunu kanıtlama-lıydı. Güvenini tekrar kazanmalıydı. Lisa ve Jeff, Houston’da yaşıyorlardı. Komik, iki Teksas delikanlısı dünyanın ta öbür ucundaki bir savaşta tanışıyorlar. Ama... Sustu. Bu önemli değil şimdi. Döndükten sonra Lisa’yla birkaç kez görüştüm. Neden bana söylemedin? Doğm, söylemeliydim. Ama Jeff hala Rick’in kalbinde açık bir yaraydı. Sadie’yle bile olsa onunla ilgili konuşmak hiç kolay değildi. Bu konuda konuşmak benim için çok zor. Tamam, bunu anlayabiliyorum. Ama söylesene, bugün neden senin Bir Gecelik Sonsuzluk 109 çiftliğindeydi? Aslında, beni azarlamak için Royal’a gelmiş. Bu konuda çok iyi anlaşırsınız muhtemelen. Sadie üzüntülü bir gülümsemeyle baktı ona, ama hiçbir şey söylemedi. Hala bir açıklama bekliyordu. Lisa tıp okuyormuş. Ama Jeff’le evlendikten sonra üniversiteden ayrılmak zorunda kalmış. Çünkü maddi durumları elverişli değilmiş. Bugün çiftliğe, onu tekrar üniversiteye dönmesini ayarladığımı öğrendiği için bana olan öfkesini dökmek üzere gelmiş. Avukatlarımla konuşup, onun kitapları, okul parası ve diğer tüm ihtiyaçları için bir fon oluşturmalarını sağladım. Sadie hızlı bir soluk aldı. Gözlerine yaşlar dolarken, alt dudağını ısırdı ve Rick tekrar konuşmaya başladı. Onunla ya da başka biriyle ilişkim falan yok. Onunla birlikte değilim, Sadie. Ben seni seviyorum ve seni asla kimseyle aldatmam. Bunu aklına iyice sok. Rick... Sadie gerisini getiremedi. Rick onun bunu iyice anlamasını sağlamak için hızlı davrandı. Onu okula göndereceğim, çünkü eğer Jeff de evine dönseydi aynen böyle yapacaktı. Bu konuda benimle konuşmuştu. Karısıyla çok gurur duyuyordu. Onun büyük bir doktor olmasını büyük bir arzuyla istiyordu. Ama evine dönemedi. Benim yüzümden.

Rick, hayır, dedi Sadie. Kendini feda etmek Jeff’in seçimiydi. Bu yüzden kendini suçlayamazsın. Elimde değil. Bu yükü ömrümün sonuna kadar taşıyacağım, Sadie. Hayatımı bana bağışladı. Benim evime geri dönebilmem için her şeyini kaybetti. Jeff’in Lisa’ya dair hayallerinin gerçekleşmesini sağlamak benim ona olan borcum. Rick, bu... Seni asla aldatmam, Sadie, dedi Rick onun sözünü keserek. Seni seviyorum. Sanırım seni daha çocukluğumuzdan beri seviyorum. Belki de, garsonun kucağına kola döktüğü o günden beri. Sadie artık gözyaşlarını tutamamıştı. Bütün yüzü sırılsıklamdı, ama gülümsüyordu. Bu da Rick’in moralini yükseltti. Sadie’den üç uzun adım uzaktaydı. Bu üç adımı hızla attı ve ona sarıldı. 110 Maureen Child Kollarıyla sarılarak Sadie’nin başını çenesinin altına soktu. Seni hayatım boyunca sevdim, Sadie Price. Biz yaşlanıp, huysuz moruklar olduğumuzda ve torunlarımız üstümüze başımıza tırmandığında bile seni hala seviyor olacağım. Sadie kahkahayla güldü ve daha şiddetli ağlamaya başladı. Ama kolları Rick’in beline dolandı ve ona sımsıkı sarıldı. Bunları bana daha önce söylemeliydin, Rick. Neden söylemedin? Utandım, sanırım. Ya da belki, bilemiyorum. Belki buna ne kadar ihtiyacım olduğunu anlamayacağını sandım. Nasıl olur da anlayamam? Her gece Jeff için dua ediyorum. Senin eve dönmeni sağladığı için ona şükrediyorum. Sadie... Sadie uzanıp, Rick’in yüzünü avuçlarının arasına aldı. Arkadaşın ve karısı için doğru olanı yaptığın için neden utanasın ki? Sana söylemeliydim. Senin yardımınla, belki de Lisa’yı o parayı almaya çok daha kolay ikna edebilirdim. Beni onurlandırdın. Şeref duydum. Sen harika birisin, Rick Pruitt. Eğer öyle düşünüyorsan çok mutluyum. Başını eğip onu arzuyla öptü. Kalbini sıkıştıran mengene biraz gevşedi, daha rahat soluk almaya başladı, ama Sadie, Royal’a geri dönmeyi ve onunla evlenmeyi kabul edene dek tam anlamıyla rahatlayamayacaktı. Benimle eve dön, Sadie. Benimle bir aile kur. İkizlere altı yedi kardeş daha verelim. Ne? Sadie bir kahkaha attı. Şaşakalmıştı. Sen çıldırdın mı? Peki, anlaşalım. Dört çocuk. Üç. Tartışılır. Rick... Evlen benimle, Sadie. Her ne yapmak istiyorsan arkanda olacağım. Okula git. Tasarımcılık diploması al. Kardeşine karşı Abby’nin seçim kampanyasına katıl! Ben yardım ederim. Sadie tekrar kahkaha attı ve bu ses Rick’e tatlı bir ezgi gibi geldi. Deniz Kuvvetleri’yle işim tamamen bitti, Sadie. Görevimi yaptım ve şimdi artık sevdiğim ailemle birlikte olma zamanı. Hayatımın ezeli ve ebedi aşkıyla birlikte olmak istiyorum.

Emin misin, diye sordu Sadie. Bir gün benim yüzümden Deniz Kuvvetleri’nden ayrıldığın için pişmanlık duymanı istemem. Bunu sadece senin için yapmıyorum, sevgilim. Buna ihtiyacım var. Seninle birlikte olmaya ihtiyacım var. Seni o kadar çok seviyorum ki, bu neredeyse korkutuyor beni. Seni ve Lisa'yı gördüğümde, kalbimin paramparça olduğunu hissettim. Çok üzgünüm... Hayır, önemli değil. Seninle konuşmak yerine oradan kaçıp gitmek bir hataydı. Sana güvenmeliydim. Bize güvenmeliydim. Sana söz veriyorum, bundan sonra sana hep güveneceğim. Baba! İki ses, tek kelime... Rick ve Sadie birlikte döndüler ve kızlarının yürüyerek odaya girmelerini izlediler. Yataktan yeni kalktıkları için saçları darmadağınıktı ve yüzleri mutlu gülücüklerle ışıl ışıldı. Hayatımda bunca güzellik varken, dedi Rick, eğilip kızları kollarına alarak. Sonra üçü birden Sadie’ye baktı. Sadie gözlerinde şefkat parıltısıyla gülümsedi ve parmak uçlarında yükselerek Rick’i tekrar öptü. Tek istediğim seninle ve çocuklarımızla birlikte olmak, Rick. Bizim sevgimizle ışıldayacak bir aile ve yuva kurmamızı istiyorum. Rick, Wendy’yi Sadie’ye uzattı ve Brad’in ona fırlattığı yüzüğü çıkardı cebinden. Pırlantanın pırıltısı odaya doluşan gün ışığıyla dans ediyordu. Sadie’ye baktı. Sanırım bunu geri isteyeceksindir? Brad’i gördün demek. Çenendeki morluğun sebebi bu mu yoksa? Evet, ama kardeşin de midesine okkalı bir yumruk yedi. O yüzden, sanırım berabere kaldık. Ona vurdun mu? Senin nerede olduğunu söylemedi bana. Ayrıca önce o bana vurdu. Oh, şey, o zaman... Şu anda Brad’den konuşmasak?, diye sordu Rick, yüzüğü Sadie’nin yüzüne doğru sallayarak. Sadie, Bana tüm içtenliğinle cevap ver. Evli bir adam sayabilir miyim kendimi? Kesinlikle sayabilirsin, bahriyelim, dedi Sadie, yüzüğü ait olduğu yere takması için parmağım Rick’e doğru uzatarak. Tanrıya şükür, diye fısıldadı Rick, onu tekrar öperek. İkizler ellerini çırptılar ve bu alkış tufanı Rick’in hayatında duyduğu en güzel sesti. Rick onu hala öperken, Wendy haykırdı, Şatoya gidiyoruz! Gail elini Rick’in çenesine koydu. Şato, baba. Evimiz. İki çocuk da sevinçten ne yapacaklarını şaşırmış, ellerini, kollarını ve bacaklarını sallayıp duruyordu. Rick’in bakışları Sadie’ninkilerle birleşti. Sadie ona gülümseyerek, kızlarını duydun, Rick. Eve gitmenin zamanı geldi. Sevgilim, diye fısıldadı boğuk bir sesle. Hayatımda bundan daha güzel bir şey duymamıştım. Rick Pruitt, çocuk yaşlardan beri Sadie Price’a platonik olarak aşıktı. Bir gece tüm kurallara karşı gelerek, Rick’le Saide ateşli bir gece geçirmişlerdi. Yıllar sonra bile ikisinin de yüreğinde o gecenin anısı saklı kalmıştı. Ve tabii birde... Sadie’nin o büyük sırrı.

Üç yıl sonra tekrar karşılaştıklarında, ikisi de artık çocuk değildi. Sadie’nin, Rick’ten gizlediği büyük sırrı onları hiç ummadıkları bir sona doğru sürüklemeye başlayacaktı. Ünlü iş adamı Sebastian Case, asistanı Missy Ward’a her şeyiyle güveniyordu. Las Vegas’a geldiklerinden beri Missy adeta evrim geçirerek başka bir kadına; daha çekici, daha zeki ve çok daha yakıcı bir kadına dönüşmüştü. Şimdi de istifa ediyordu ve Sebastian onu yanında tutmak için her şeyi yapabilirdi, önerdiği delice bahsi kabul etmek de dahil... Rulet çemberinin tek bir dönüşü kaderlerini belirleyecekti. Kitap Taramak Gerçekten İncelik Ve Beceri İsteyen, Zahmet Verici Bir İştir.

Ne Mutlu Ki, Bir Görme Engellinin, Düzgün Taranmış Ve Hazırlanmış Bir E-Kitabı Okuyabilmesinden Duyduğu Sevinci Paylaşabilmek Tüm Zahmete Değer. Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 5.Maddesinin İkinci Fıkrası Çerçevesinde Bandrol Taşıması Zorunlu Değildir. Buraya Yüklediğim E-Bookları Download Ettikten 24 Saat Sonra Silmek Zorundasınız. Aksi Taktirde Kitabin Telif Hakkı Olan Firmanın Yada Şahısların Uğrayacağı Zarardan Hiç Bir Şekilde Sitemiz Sorumlu Tutulamaz ve Olmayacağım. Bu Kitapların Hiçbirisi Orijinal Kitapların Yerini Tutmayacağı İçin Eğer Kitabi Beğenirseniz Kitapçılardan Almanızı YaDa E-Buy Yolu İle Edinmenizi Öneririm. Tekrarlıyorum Sitemizin Amacı Sadece Kitap Hakkında Bilgi Edinip Belli Bir Fikir Sahibi Olmanız Ve Hoşunuza Giderse Kitabi Almanız İçindir. Benim Bu Kitaplarda Herhangi Bir Çıkarım YaDa Herhangi Bir Kuruluşa Zarar Verme Amacım Yoktur. Bu Yüzden E-Bookları Fikir Alma Amaçlı Olarak 24 Saat Sureli Kullanabilirsiniz. Daha Sonrası Sizin Sorumluluğunuza Kalmıştır. 1)Ucuz Kitap Almak İçin İlkönce Sahaflara Uğramanızı 2)Eğer Aradığınız Kitabı Bulamazsanız %30 Ucuz Satan Seyyarları Gezmenizi 3) Ayrıca Kütüphaneleri De Unutmamanızı Söyleriz Ki En Kolay Yoldur 4)Benim Param Yok Ama Kitap Okuma Aşkı Şevki İle Yanmaktayım Diyorsanız Bizi Takip Etmenizi Tavsiye Ederiz 5)İnternet Sitemizde Değişik İstedğiniz Kitaplara Ulaşamazsanız İstek Bölümüne Yazmanızı Tavsiye Ederiz Bu Kitap Bizzat Benim Tarafımdan By-Igleoo Tarafından www.CepSitesi.Net www.MobilMp3.Net www.ChatCep.Com www.İzleCep.Com www.MobilMp3Ler.Com Siteleri İçin Hazırlanmıştır. E-Book Ta Kimseyi Kendime Rakip Olarak Görmem Bizzat Kendim Orjinalinden Tarayıp E-Book Haline Getirdim Lütfen Emeğe Saygı Gösterin. Gösterinki Ben Ve Benim Gibi İnsanlar Sizlerden Aldığı Enerji İle Daha İyi İşler Yapabilsin. Herkese Saygılarımı Sunarım . Sizlerde Çalışmalarımın Devamını İstiyorsanız Emeğe Saygı Duyunuz Ve Paylaşımı Gerçek Adreslerinden Takip Ediniz. Not : Okurken Gözünüze Çarpan Yanlışlar Olursa Bize Öneriniz Varsa Yada Elinizdeki

Kitapları Paylaşmak İçin Bizimle İletişime Geçin. Teşekkürler. Memnuniyetinizi Dostlarınıza Şikayetlerinizi Yönetime Bildirin Ne Mutlu Bilgi İçin Bilgece Yaşayanlara. By-Igleoo www.CepSitesi.Net