ULUSLARARASI SORUNLAR

Ü N İ TE 6 ULUSLARARASI SORUNLAR KONULAR : A. KÜRESEL SORUNLAR 1. Güvenlik a. Silahlanma, Silahların Denetimi Sorunu ve Silahsızlanma b. Terörizm ...
5 downloads 0 Views 5MB Size
Ü

N İ TE

6

ULUSLARARASI SORUNLAR

KONULAR : A. KÜRESEL SORUNLAR 1. Güvenlik a. Silahlanma, Silahların Denetimi Sorunu ve Silahsızlanma b. Terörizm 2. İnsani Sorunlar a. Nüfus artışı, Göç, Mülteciler b. Etnik Köken, Dil ve Din Farklılıklarından Kaynaklanan Sorunları c. Sağlık İle İlgili Sorunlar ç. Yönetim ile İlgili Sorunlar 3. Ekonomik Sorunlar ve Çevresel Sorunlar a. Kaynakların Paylaşımı Sorunu b. Açlık ve Yoksullukla ilgili Sorunlar c. Çevresel Sorunlar B. BÖLGESEL SORUNLAR 1. Orta Doğu 2. Kafkasya 3. Balkanlar 4. Avrupa 5. Afrika 6. Asya, Pasifik-Çin-Japonya 7. Kıta Amerikası BU ÜNİTE SONUNDA AŞAĞIDAKİLERİ YAPABİLİRSİNİZ. 1. Silahlanma ve silahların denetimi sorununun dış politikadaki etkisini irdeleyebilirsiniz. 2. Terörizmin amacını açıklayabilirsiniz. 3. Uluslararası alanda karşılaşılan insani sorunları, sebepleri ve sonuçları açısından irdeleyebilirsiniz. 4. Ekonomik ve çevresel sorunların uluslararası ilişkilere yansımasını açıklayabilirsiniz. 5. Çevre sorunlarının uluslararası boyutlarını açıklayabilirsiniz. 6. Dünyanın farklı coğrafyalarındaki bölgesel sorunları, neden ve sonuçlarıyla değerlendirebilirsiniz. 7. Bölgesel sorunların, uluslararası ilişkilere yansımalarını değerlendirebilirsiniz. 97

Ü

6

E

N İT

ULUSLARARASI SORUNLAR

A. KÜRESEL SORUNLAR

HAZIRLIK ÇALIŞMASI 1. Savaşlarda kullanılan silahların verdikleri zararları araştırınız. 2. Hangi tür ülkelerde yoksulluk ve sağlıkla ilgili sorunlar görülmektedir? Örnekler veriniz.

ANAHTAR SÖZCÜKLER anarşi, göç, iklim değişiklikleri, kalkınma, kitle imha silahları, küresel hastalık, mülteci 1. Güvenlik 4. Ünite'de ayrıntılarıyla açıklandığı üzere devletlerin dış politika amaçlarından biri de çeşitli tehditlere karşı ülkenin güvenliğini sağlamaktır. Söz konusu tehditler hem bir devletten başka bir devlete yöneltilmiş olabilir hem de dünyadaki toplumların tamamının güvenliğine yönelmiş olabilir. Bu tehditler, farklı sorunlardan kaynaklansa da küresel güvenliği tehdit eden en yaygın iki sorunun silahlanma ve terörizm olduğu söylenebilir. a. Silahlanma, Silahların Denetimi Sorunu ve Silahsızlanma XX. yüzyılda yaşanan iki büyük dünya savaşı, büyük felaketlere yol açmasına rağmen silahlanma yarışı bütün hızıyla sürmektedir. Bunun en önemli nedeni, devletlerin dış tehditlere karşı kendilerini koruyabilecek uluslar üstü bir ordunun olmaması yani uluslararası ilişkilerin anarşik olmasıdır. Devletler, güvenlik kaygısıyla veya güçlerini artırmak amacıyla bütçelerinin önemli bir bölümünü silahlanma için ayırmaktadırlar. Birçok ülke, güvenliğini sağlamak için silahlanırken bunu kendileri için bir tehdit olarak algılayan diğer ülkeler de silahlanarak bir silahlanma yarışına yol açmaktadır. Bu yarışta teknolojik gelişmeler silahların niceliğinden çok niteliğini ön plana çıkarmıştır. Günümüzde bazı ülkelerin ihtiyacından daha fazla silaha sahip olduğu bir gerçektir. Ülke bütçelerinin önemli bir kısmını silahlanmaya ayıran bu ülkeler, dolaylı olarak eğitim, sağlık vb. hizmetleri ikinci plana atmakta ve sosyal barış darbe almaktadır. Güvenlik kaygısıyla veya terörden korunma amacıyla sınırlara yerleştirilen mayınların büyük can kayıplarına yol açtığı da bilinmektedir. Yüksek düzeyde yaralayıcı etkileri bulunan ve sivil halk için de antipersonel kara mayınları sivil halk için güvenlik sorunu yarattığı gibi geniş arazilerin iktisaden (örneğin tarım için) kullanılmasına da engel olmaktadır.

Bilgi Kutusu

Mayıs 2014’te Balkanlarda yaşanan sel felaketi bir başka felakete de neden oldu. 1990’lardaki savaş sırasında Bosna-Hersek’te döşenen yüz bin civarındaki kara mayını selle birlikte yer değiştirmiş ve ciddi bir güvenlik tehdidine dönüşmüştür. Fotoğrafta, yetkililer mayınların yerini tespit etmeye çalışırken görülüyor.

98

Ü

Kitle imha silahları olarak adlandırılan yüksek tahrip gücüne sahip günümüz silahları nükleer, biyolojik ve kimyasal özellikler taşımaktadır. İnsanların teknoloji yardımıyla geliştirdiği bu silahlar sadece yıkım değil, tümden yok etme özelliği de taşımaktadır. Mevcut nükleer silahların çok azının kullanılması durumunda bile dünyada büyük bir yıkımın olacağı muhakkaktır. Herhangi bir bölgede olan anlaşmazlığın tırmanması durumunda kitle imha silahlarının kullanılması, geniş bir coğrafyada belki de bütün dünyadaki canlı varlıkları yok olma tehdidiyle karşı karşıya bırakacaktır. Özellikle 1945 sonrası dönemde ABD ve SSCB, birbirlerine stratejik üstünlük sağlamak veya caydırıcı olmak amacıyla nükleer silahlanma yarışına girişmiştir. ABD’nin Hiroşima’ya II. Dünya Savaşı sırasında atom bombası atması sonucunda 300.000 nüfuslu şehirde 78.000 kişi ölmüş, binlerce kişi kaybolmuş, 80.000 kişi yaralanmış ve 60.000 kişi evsiz kalmıştır. Daha sonra onlarca yıl boyunca da binlerce çocuk sakat doğmuştur. Günümüzde bu bombadan binlerce kat yüksek tahrip gücüne sahip bombalar vardır. Sonuçta nükleer rekabette bugün öyle bir duruma gelinmiştir ki ilk saldırı kimden gelirse gelsin sonuç karşılıklı yıkım olacağından iş birliğine gidilmesi ve makul çözümler aranması kaçınılmaz olmuştur. Biyolojik ve kimyasal silahların yapımında kullanılan malzemelerin, bunları üretme bilgi ve teknolojisinin bütün dünyada yaygınlaşması, önemli bir küresel güvenlik tehdididir. Kitle imha silahlarının özellikle de teröristlerin eline geçmesi, insanlık için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

Hiroşima, 1945

ETKİNLİK Nükleer silah programı olan ülkeler hangileridir? Araştırınız.

Uluslararası güvenlik ve barışın sağlanmasında önemli olan “silahsızlanma” çalışmaları, silahlanmaya göre daha yavaş ilerlemektedir. Silahsızlanma, geniş anlamda savaş araçlarının sınırlandırılması, denetime açılması, azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Devletler, gönüllü olarak bazı anlaşmalarla her türlü silahın denetimi, üretiminin sınırlandırılması ya da üretilmiş bazı silahların imha edilmesi konusunda önemli adımlar atmışlardır. Bu girişimlerin temel hedefi, topyekûn savaş olasılığını azaltmak ya da kitle imha silahlarının ortaya çıkardığı riskleri sınırlandırmaktır. Ülkelerin askerî güçlerini azaltma çabaları saldırı ve savunma silahlarının üretimi ile üretim teknolojisinin geliştirilmesini en aza indirmeye yoğunlaşmaktadır.

New York’ta yapılan Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması Altıncı Bakanlar Toplantısı, 2012

Silahsızlanma konusunda yapılan anlaşmalar ikili ya da çok taraflı olabilmektedir. Çok taraflı silahsızlanma anlaşmaları genellikle Birleşmiş Milletler çatısı altında imzalanmaktadır. II. Dünya Savaşı'nın sonucunda kurulan Birleşmiş Milletlerin önemli hedeflerinden biri barış ve güvenliğin sağlanması idi. Bununla ilgili olarak ilk toplantı, "atom silahları ile kitle imha silahlarının ortadan kaldırılması ve gerekli önlemlerin alınması" konusunda yapılmıştır.

99

N İT

6

E

ULUSLARARASI SORUNLAR

Ü

6

E

N İT

ULUSLARARASI SORUNLAR 1946 yılında da atom enerjisinin barışçıl amaçlar dışında kullanılmaması ve atom silahlarının kontrolü için Atom Enerjisi Komisyonu kurulmuştur. Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması (NPT) ise 1970 yılında yürürlüğe girmiş ve Haziran 2014 itibarıyla 93 ülke tarafından imzalanmış, antlaşmaya 190 ülke taraf olmuştur. Nükleer silahlara sahip olan ABD, Çin, Rusya (eski SSCB), İngiltere ve Fransa’ya bu silahları başka ülkelere vermeme, diğer ülkelere de bu silahlara sahip olmama ve geliştirmeme yükümlülüğü getirilmiştir. Dünyada yapılan bazı önemli silahsızlanma çalışmaları şunlardır: • Nükleer Denemeleri Yasaklama Antlaşması • Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması (NPT) • Stratejik Silahların Sınırlandırılması Antlaşmaları (SALT-I ve SALT-II) • Kısa ve Orta Menzilli Füzeler Antlaşması (INF) • Stratejik Silahların İndirimi Antlaşması-I (START-I) • Stratejik Silahların İndirimi Antlaşması-II (START-II) • Stratejik Nükleer Silah Başlıklarının İndirimi Antlaşması (SORT) • Biyolojik ve Kimyasal Silahlar Sözleşmeleri • Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması (AKKA) b. Terörizm

Terör, insanlığın günümüzde karşı karşıya bulunduğu önemli ortak sorunlardan biridir. Terör eylemlerinde her yıl binlerce insan hayatını kaybetmektedir. Bu nedenle son dönemde, gerek ulusal gerekse küresel düzeyde terörizmle mücadele öncelikli bir güvenlik konusu hâline gelmiştir.

ETKİNLİK Terör olaylarının görsel basında yer alması, hatta son dakika haberleri olarak verilmesini doğru buluyor musunuz? Tartışınız.

Terör, sivil kalabalıklara yönelik şiddet eylemleriyle halk arasında dehşet yaratmak yoluyla siyasi amaçlara ulaşma yöntemidir. Bir devlete yönelik olarak görülen terör eylemlerinden farklı, birkaç ülkede birden görülen ve küresel bağlantıları olan eylemlerden de söz edebiliriz. Yani terörizmin siyasi, ekonomik, etnik vb. birçok sebepleri olmasına karşın amaçları itibarıyla terör iki aşamalı bir niteliğe sahiptir: • İç terörizm • Uluslararası terörizm Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, uluslararası terörizmin genellikle ulusal düzeyde başlayıp daha sonra uluslararası hâle gelmesidir. Uluslararası terörizm, bir ya da daha çok ülkenin vatandaşlarına karşı başka ülke vatandaşları tarafından gerçekleştirilen şiddet eylemlerini içerir. Bu tür terörizmin arkasında genellikle doğrudan veya dolaylı en az bir ülke bulunur.

ABD’de İkiz Kuleler’e yapılan saldırı, 11 Eylül 2001

100

Böyle bir destek olmadığı takdirde terör örgütünün başarı şansı hemen hemen hiç yoktur. Uluslararası terörizm, aşağıdaki durumlar söz konusu olduğunda gerçekleşir: • Yabancılara veya yabancılara ait hedeflere yönelik durumlarda, • Bir yabancı hükûmetin veya uluslararası örgütlerin politikalarını etkilemek için yapıldığında.

Ü

Bilgi Kutusu Narko terörizm: Uyuşturucu ticareti yapanların kendi yasa dışı işlerini korumak için uyguladıkları terör taktikleridir. Siber terör: Elektronik iletişim araçlarını yasa dışı emelleri doğrultusunda kullanarak bir devletin ulusal denge veya çıkarlarına zarar vermeyi amaçlayan hareketlerdir.

Uluslararası terörizmin daha geniş bir alanı kapsaması, farklı ülkelerden ve daha fazla eylemcinin katılması, değişik terör örgütlerinin iş birliği yapabildiği daha geniş bir organizasyon olması hâlinde buna küresel terör denilmektedir. Dünyada yakın zamanda gündemde olan bu tür terör eylemleri, birçok ülkeyi tedirgin etmektedir. Bu anlamda 11 Eylül 2001, küresel terörizmin başlangıç tarihi olarak kabul edilmektedir. Teröristler, kendi yandaşlarına moral vermek ve topluma korku salmak amacıyla dehşet yaratan eylemler planlarlar. Eylemin yeri, zamanı, biçimi ve medyada ne şekilde yer alacağı onlar için önemlidir. Terörizm günümüzde, büyük mali kaynakları gerektiren, uluslararası bağlantıları içeren ve ticari bir faaliyet koluna dönüşmüş gözükmektedir. Bu dönüşüm, yeni bazı terörizm tiplemelerini de beraberinde getirmiştir. Narko terörizmi, kimyasal ve biyolojik unsurlar üzerinden yapılan terörü ve siber terörü, bu çerçevede belirtmek mümkündür. Küresel düzeyde faaliyet gösteren küresel terör örgütlenmesi için ulusal ve uluslararası alanda istihbaratın yaygınlaştırılması, verilerinin değerlendirilmesi önem taşımaktadır. Devletler, küresel terör eylemleri yapan örgütler ve destekçileri hakkında ortak veri tabanları oluşturularak bilgi paylaşımı en üst düzeye çıkarmanın yollarını aramaktadırlar. Terör örgütleri, planladıkları eylemleri gerçekleştirmek için yasa dışı uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, sigara ve diğer malların kaçakçılığı, haraç toplama, sahtecilik, taklit ve kopya ürünlerin ticareti, kredi kartı dolandırıcılığı, gasp, hırsızlık, fidye amaçlı adam kaçırma gibi faaliyetlerin yanı sıra yasal faaliyetlerle de kendilerine kaynak sağlamaktadırlar: Örneğin, ticari işletmeleri, kâr amacı gütmeyen kuruluşları kullanma, aidat ve bağış toplama, sosyal etkinliklerde bulunma gibi. 2. İnsani Sorunlar

Narkotik dedektör köpekleri, uyuşturucu madde kaçakçılığı ile mücadelede etkin olarak kullanılmaktadır.

ETKİNLİK Günümüzde uluslararası ilişkiler sadece devletlerin değil, toplumların da birbirleriyle ilişkilerini içermektedir. Küreselleşmenin de etkisiyle Otuz maddeden oluşan İnsan Hakları Evrensel toplumlar arası ilişkiler fiziksel engelleri de aşarak Beyannamesi’ni inceleyiniz. giderek yoğunlaşmıştır. Bu iç içe geçmişlik nedeniyle dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan so- Bu maddelerden günümüzde yaşanan insanİ runlara diğer toplumların duyarsız kalmaları müm- sorunlarla ilgili olanları belirleyerek sınıfta arkün görülmemektedir. Ancak, insani sorunların kadaşlarınızla paylaşınız. nasıl tanımlanacağı konusunda ortak bir anlayış dünyada henüz oluşmamıştır. Örneğin, bir sorun kimi ülkelere göre dış müdahaleyi gerektiren bir insani sorun olarak görülebilirken, muhatap olunan ülke bunu, egemenlik haklarına veya iç işlerine bir müdahale olarak algılayabilmektedir. 101

N İT

6

E

ULUSLARARASI SORUNLAR

Ü

6

E

N İT

ULUSLARARASI SORUNLAR Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın bir kişinin sadece insan olması temel haklara sahip olması için yeterlidir. İşte bu haklar Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ortaya konmuştur. Otuz maddeden oluşan bu anlaşma, BM Genel Kurulunun Paris’te, 10 Aralık 1948’de yapılan oturumunda kabul edilmiş ve üye ülkelerce imzalanarak yürürlüğe girmiştir. a. Nüfus Artışı, Göç, Mülteciler Nüfusla ilgili sorunlar, günümüzün ve geleceğin önemli sorunları olmaya aday görülmektedir. İnsani bir sorun olan aşırı nüfus artışı, genellikle eğitim seviyesi düşük olan ve ağırlıklı olarak tarımla geçinen ülkelerde görülmektedir. Bu tür dengesiz nüfus artışları göçleri; göçler de göçmenlik sorunlarını karşımıza çıkarmaktadır.

Günümüzde 7 milyarı aşan dünya nüfusunun yaklaşık 1 milyarı gelişmiş ülkelerde yaşarken geri kalan yaklaşık 6 milyar insan ise az gelişmiş ülkelerde yaşamaktadır. Asıl sorun, bu ülkelerin nüfus artış hızlarından kaynaklanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde nüfus artış hızı ortalama % 0-1 arasında iken (Almanya % 0,3), bu rakam gelişmekte olan ülkelerde ortalama % 1-2 civarında, az gelişmiş ülkelerde ise % 3’ten fazladır (Nijer, Uganda vb.). Sonuçta, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki hızlı nüfus artışı, kalkınma çabalarını silip süpürmekte, hatta bazı ülkeleri ekonomik olarak geriye götürmektedir.

ETKİNLİK Uluslararası ilişkiler açısından göç alan ve veren ülkelere beşer örnek veriniz.

Göç ve Göçmenlik: Gelir dağılımındaki dengesizlikler, işsizlik ve yoksulluk gibi ekonomik nedenlerle birçok insan göç etmektedir. Dünyada en çok nüfusu barındıran Asya, aynı zamanda en dengesiz nüfus dağılımına da sahne olmaktadır. Yoğunluk daha çok Güneydoğu Asya’da görülmektedir. Bölgede etkili olmaya çalışan Çin, Endonezya ve Hindistan fazla nüfusunu iş gücü olarak dışarıya göndererek bu duruma çözüm aramaktadır. Nüfus fazlalığının yaşandığı bir başka kıta Avrupa’dır. Coğrafi keşiflerle Yeni Dünya Karaları’na özellikle XIX. yüzyılda yoğun göç yaşanmıştır. XX. yüzyılda ise refah seviyesinin yükselmesi ile beraber Avrupa, göç alan bir kıta olmuştur.

Kilis'te bulunan AFAD kampı

2014 Yılı İtibarıyla Dünya Göç Haritası

Göç alan ülkeler Dengede olan ülkeler Göç veren ülkeler 0

Yeterli bilgi yok

102

2000

4000

6000 km

Ü

Zorunlu Göç ve Mültecilik: Özellikle XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren önemli insani sorunlardan biri hâline gelmiştir. Bir ülke içindeki ya da bölgedeki çatışmalar, baskıcı yönetimler, kıtlıklar ve doğal afetler gibi sebeplerle insanlar yer değiştirmek durumunda kalmaktadır. Buna zorunlu göç denilmektedir. Eğer bu sorunlar sebebiyle insanlar ülke sınırları dışına çıkar ve başka bir ülkeden sığınma talep ederlerse sığınmacı yani mülteci olarak kabul edilirler. Mülteciler, yurttaşı olduğu ülkenin değil, gittiği ülkenin koruması altındadırlar. İnsanların mülteci durumuna düşmelerine en çok iç savaşlar sebep olmaktadır. Eski Yugoslavya’da 4 milyon, Körfez Savaşı sırasında 1 milyon, Ruanda’da 1 milyon, Liberya’da 2 milyon kişi mülteci durumuna düşmüştür. 1991 yılında Irak merkezî hükûmetinin harekâtından kaçan Kuzey Iraklı 300.000’e yakın Peşmerge, Türkiye’ye kabul edilmiş, mülteci kampları oluşturulmuş ve barınmaları sağlanmıştır. Yine 2011 yılında Suriye’de başlayan iç karışıklık sonucu, Türkiye’ye gelen mülteci sayısı 16 Nisan 2014 tarihi itibarıyla 900.000 kişiyi geçmiştir. Benzer durumlar Bosna-Hersek ve Kosova’da da yaşanmıştır. Bunların yanında, zorla dışarıya göç ettirilen insanlar da vardır: Güney Asya ülkelerinde, Kafkasya’da, Orta Afrika’da olduğu gibi. Ayrıca totaliter rejimler sebebiyle Haiti, Irak, Zaire, Myanmar gibi ülkelerden göçler söz konusudur. 2014 yılında 7 milyarı aşan dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinin yoksulluk sınırı altında yaşaması ve zengin kuzey ülkelerinde toplumsal refah seviyesinin giderek artması, insanların başka ülkelere göç etmesine neden olmaktadır.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği İyi Niyet Elçisi Angelina Jolie, Suriyeli mültecilerin bulunduğu Hatay’daki çadır kentte

Bilgi Kutusu MÜLTECİLER VE SORUMLULUKLAR Mültecileri kabul eden ülkeler bazı sorumlulukları da almak durumundadır. Mültecilerin, güvenliklerinin tehlikede olduğu kendi ülkelerine geri gönderilmemesi, mültecilere siyasi ve toplumsal hakları, serbest dolaşım hakkı, yani insanca yaşama haklarının verilmesi gerekmektedir. Buna karşılık mülteciler de bulundukları ülkenin kanunlarına uygun hareket etmek durumundadır.

ETKİNLİK En çok mülteci barındıran ülkelere beş örnek veriniz.

b. Etnik Köken, Dil ve Din Farklılıklarından Kaynaklanan Sorunlar Dünyada yaşanan insani sorunların bazıları da ırk, dil, din, mezhep gibi farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Demokratik ve gelişmiş ülkelerin çoğu bu farklılıkları bir kültürel zenginlik olarak görmüş, insan hakları ve demokrasinin bir gereği olarak sorunlarını barışçıl yöntemlerle çözebilmişlerdir. Bu sorunlardan biri olan etnik üstünlük iddiasına dayanan ırkçılık, insanlığın tarih boyunca yaşadığı büyük sorunlardandır. Tarihin en büyük katliamı, sürgünleri, tehcirleri ve benzer sosyal felaketleri hep onun adına yapılmış; dinler, düşünceler, sistemler ona alet edilmiştir. Örneğin, Nazi Partisinin lideri Adolf Hitler iş başında bulunduğu dönemde Almanya’yı ve dünyayı büyük yıkımlara sevk etmiştir. Alman ırkının üstünlüğünü savunan Hitler, II. Dünya Savaşı yıllarında ülkesinde Alman ırkından olmayan başta Yahudiler olmak üzere birçok unsuru, toplama kamplarında işkencelere maruz bırakmış ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuştur.

ETKİNLİK Avrupa tarihi ve bugünkü AB göz önüne alındığında, bu konuda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. ABD bir süper güç olarak çok çeşit- Medeniyetler İttifakı hangi ülkeler arasında kurulli unsurları bir arada tutabiliyorsa da hâlâ etnik muştur? Amacı nedir? Araştırınız. sorunlarını tam anlamıyla çözebilmiş değildir. Yugoslavya’nın dağılmasında da etnisite, dil ve din gibi unsurların etkisi gözlenmiştir. 103

N İT

6

E

ULUSLARARASI SORUNLAR

Ü

6

E

N İT

ULUSLARARASI SORUNLAR Etnisite, dil, din ve kültürel farklılıklar özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde bütün dünyaya yayılmıştır. Özellikle etnik milliyetçilik pek çok çatışmanın ana nedenlerinden biri olarak görülmektedir. Din, kültürün belirleyici unsurlarındandır. Dinin insanın siyasi ve sosyal hayatındaki rolü inkâr edilemez. Geçmişten günümüze, inanış farklılıklarından dolayı birçok yerde çatışma veya savaşlar ortaya çıkmıştır. 3. Ünite'de ayrıntılarıyla açıklanan Avrupa’daki Otuz Yıl ve Yüz Yıl Savaşları, Haçlı Seferleri'nin sebeplerinden biri de din ve mezhep farklılıklarıdır. Katolikler ve Protestanlar arasındaki Sen Bartelmi Katliamı, mezhep çatışmalarına örnek olarak verilebilir. Bütün bunlara rağmen dinlerin ve inanışların, çıkış noktası itibarıyla insanlara sevgiyi, barışı, kardeşliği ve yardımlaşmayı tavsiye ettiği hatta emrettiği de bir gerçektir.

Almanya Buchenwald toplama kampı, 16 Nisan 1945

c. Sağlık ile İlgili Sorunlar Küreselleşmeyle birlikte sağlık sorunları da ulusal olmaktan çıkarak uluslararası ilişkileri doğrudan veya dolaylı olarak etkilemeye başlamıştır. Ulaşım ve uluslararası ilişkilerin hızla gelişmesiyle birlikte HIV/AIDS, SARS, kuş gribi, domuz gribi, ebola gibi hastalıklar, hızla yayılma göstermektedir. Örneğin, akut solunum yolu yetmezliği sendromu Çin’de 2003 yılında ortaya çıktıktan sonra 37 ülkeye yayılmış ve hastalığın sadece ekonomik maliyeti yaklaşık 30-100 milyar doları bulmuştur. Gelişmekte olan ülkelerde görülen bazı hastalıklar insani güvenliği ve insani kalkınmayı olumsuz etkilemektedir. HIV/AIDS hastalıkları başta Sahra Altı Afrika’nın sosyal ve ekonomik kalkınmasını yavaşlatmakta hatta durdurmaktadır. Sadece Sahra Altı Afrika’sında 2011 yılında 1,2 milyon kişi HIV/AIDS hastalığı sebebiyle hayatını kaybetmiştir. Sağlık sorunları, artık bir güvenlik konusu olarak da ele alınmaktadır. Yeni bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkıp salgın olarak yayılması ve biyolojik silahlarla ilgili endişelerin yaygınlaşması, bu durumu yeterince açıklamaktadır. FAO yetkilileri, kalkınmakta olan ülkelerde görülen salgın hastalıkların da açlıkla mücadeleyi zorlaştırdığını belirtmektedirler. Dünya Sağlık Örgütünün 2013 verilerine göre sadece AIDS’li hasta sayısı 50 milyona yaklaşmıştır ve bu sayının % 95’i, gelişmekte olan ülkelere aittir. Sadece Afrika Sahra Altı Ülkeleri’nde 10 milyon kişinin bu hastalıktan hayatını kaybettiği hesaplanmaktadır. ç. Yönetim ile İlgili Sorunlar 4. Ünite'de anlatıldığı üzere devletlerin dış politikalarında etkili olan aktörler, söz konusu devletin yönetim şekline ve yöneticilerin özelliklerine göre değişmektedir. Demokrasilerde kararlar, halkın özgür iradesiyle seçtiği hükûmetler tarafından alınır. Devletin üç temel görevi olan yasama, yürütme ve yargı güvence altındadır. Dış politika kararları da kamuoyu, ülkenin gerçekleri vb. durumlar göz önüne alınarak dış işleri bakanlığı tarafından hazırlanır ancak sorumluluk hükûmetindir. Demokratik ülkelerde halkın karar vericilere yönelik olarak hesap sorabilme mekanizmaları mevcuttur. Immanuel Kant, Demokratik Barış Kuramı’nda uluslararası ilişkilerle ilgili olarak ve özellikle barış konusunda: “Demokrasiler birbirleriyle savaşmaz.” demektedir. Günümüz dünyasında baktığımızda savaş ve çatışmaların genellikle demokratik özellikleri zayıf veya dikta yönetimindeki ülkeler arasında veya bunlarla demokrasiler arasında olduğunu görmekteyiz. Yerleşik ve işleyen bir demokrasiye sahip ülkeler arasında savaş ve çatışmalar pek görülmemektedir.

104

Ü

Otoriter yönetim biçimlerinde ise durum oldukça farklıdır. Yönetim tek elden veya bir grubun idaresinde yürütülür. Kararlar yine bu kişiler tarafından alınır; hesap verme veya hesap sorma mekanizmaları işlemez. Devlet başkanının bütün yürütmeyi elinde tuttuğu, otoriter siyasi rejimlerde dış politika, tamamen bu başkan tarafından belirlenir. Hükûmetin görevi, verilen kararları uygulamaktır. Dış politika uygulamalarında da bu yönetimlerin saldırgan ve çatışmacı bir dış politika izleme olasılıkları daha fazladır. Ayrıca baskıcı yönetimlerin iç çatışmaları, özellikle bu ülkelerin halklarının yönetime başkaldırması durumunda diğer devletlerin müdahalesi ile uluslararası alana yayılmaktadır. Baskıcı yönetimlerde halk, yöneticilerin olağanüstü kişiler olduklarına, hiç yanlış yapmayacaklarına inandırılır ve yönetime, sınırsız yetkiler Doğu ve Batı Almanya arasındaki Utanç Duvarı, 9 Kasım 1989 tarihinde yıkıldı. verilir. İtalya’da bütün yetkileri elinde toplayan, adeta yarı tanrı konumuna getirilen Mussolini için “Mussolini her zaman haklıdır.” anlayışı hâkim olmuştur. Bu durum, General Franco’nun iktidara geldiği İspanya’da ve Hitler Almanya’sında da görülmüştür. Güçlerini, denetimlerinde tuttukları silahlı kuvvetlerden alan bazı diktatörler, ülkelerini yıkıma sürükleyebilmekte, hatta insanlığa büyük zararlar verebilmektedirler. 3. Ekonomik Sorunlar ve Çevre Sorunları a. Kaynakların Paylaşımı Sorunu Küresel sorunlar içinde önemli bir yer işgal eden ekonomik sorunlar, daha çok kaynakların üretimi, kullanımı ve paylaşımı konusunda karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik alanda atıl durumda olan kaynaklar ülkeler için büyük bir kayıptır. Genel anlamda en çok atıl kaynaklar da yer altı zenginliklerinde görülmektedir. Yer altı kaynakları (madensel ham maddeler), sanayinin ana girdileridir. Sanayi toplumları, yer altı kaynaklarını iyi değerlendirdikleri için gelişmişlerdir. Madenlerin ve enerji kaynaklarının üretimi, kullanımı ve paylaşımı, özellikle XX. yüzyıldan sonra devletler arasında savaş nedenlerinden biri olmuştur.

OPEC Başlıca Ham ve Rafine Edilmiş Petrol Akışları 2012 (1000 varil/gün) Ekvador Venezuella

Cezayir Nijerya Libya Angola

OPEC Afrika OPEC Latin Amerika OPEC Orta Doğu 105

Irak S. Arabistan Kuveyt Katar İran B.A.E.

N İT

6

E

ULUSLARARASI SORUNLAR

Ü

6

E

N İT

ULUSLARARASI SORUNLAR Günümüzde yenilenemeyen enerji kaynaklarından olan kömür, özellikle doğal gaz ve petrol rezervleri ön plana çıkmıştır. Bu rezervlerin yakın bir dönemde tükenecek olması, birçok uluslararası sorunu ortaya çıkaracaktır. Petrol ve doğal gazın öneminin giderek artacağı ancak alternatif enerji kaynakları olarak yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer enerjiye ağırlık verileceği tahmin edilmektedir. Dünya petrol rezervinin yaklaşık 2/3’ü Orta Doğu bölgesindedir. Petrol tüketen ve ithal eden sanayisi gelişmiş ülkeler ABD, Çin, Japonya, İngiltere, Fransa ve Almanya’dır. Çok petrol rezervine sahip ülkeler ile petrole çok ihtiyaç duyan ülkelerin farklı olması, petrol sorununun ortaya çıkmasının bir başka nedenidir. Mevcut enerji kaynaklarının üretimi yanında yeni rezervlerin bulunması ve paylaşımı da uluslararası ilişkiler ile dengeleri etkilemektedir. Bazı kaynakların nispeten azalması ve kaynakların ülkeler arasındaki paylaşımı, anlaşmazlıklara sebep olmakta ve güvenliği tehdit etmektedir. Ancak devletlerin iş birliği yaparak azalan kaynakları verimli kullanmaya çalıştıkları girişimlerin sayısı da oldukça fazladır. Örneğin, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, bu tür girişimlerin başında gelmektedir. Enerji kadar hatta belki ondan daha önemli bir konu da su kaynaklarıdır. Birleşmiş Milletlerin yaptığı araştırmalara göre dünya nüfusunun 2/7’si su kıtlığı ile karşı karşıya bulunmakta ve iyimser bir tahminle 2050 yılında her dört kişiden birinin yeterli içme suyuna ulaşamayacağı öngörülmektedir. Su kıtlığı, beraberinde pek çok başka sorunu getirdiğinden su kaynaklarının paylaşımı sorunu dış politika karar vericileri için öncelikli bir sorun hâline gelmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin yüzde 60’ının yaşadığı su kıtlığı, küresel çözüm bekleyen acil uluslararası sorunların başında gelmektedir.

Bilgi Kutusu KUZEY KUTBU İÇİN KIYASIYA REKABET Kuzey Kutup Denizi’ne kıyısı olan Rusya, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka ve Norveç, Moskova’da düzenlenen konferansta bölge üzerindeki işletme haklarını görüşüyor. Bölgenin çekiciliğini ise kutuptaki petrol ve doğal gaz rezervleri arttırıyor. Buzulların erimesiyle birlikte doğal gaz ve petrol arama çıkarma maliyetlerinin azalacak olması, bölgeyi daha çekici bir hâle getiriyor. Bugüne kadar çalışmalara milyarlarca dolar harcayan bu ülkeler, bölgenin işletme haklarını almak için kıyasıya rekabet ediyor. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, ülkelerin sınırları etrafındaki 200 millik deniz alanında araştırma, avlanma ve maden işletme gibi çalışmalar yürütebilmesine imkân sağlıyor. Ülkelere, araştırma faaliyetleri yürütecekleri deniz alanının kendi ana karalarına bağlı olduğunu ispat etmeleri hâlinde de bu alanı aşma olanağı tanınıyor. Ancak bir milyon kilometrekareden büyük bir alana yayılan deniz yatağının nasıl paylaşılacağı konusunda uzlaşamayan bu 5 ülkenin temsilcileri, Moskova’daki toplantıda da henüz bir anlaşma sağlayamadılar.

Kuzey Buz Denizi

“www.trt.net.tr. 23.09.2010”

b. Açlık ve Yoksullukla İlgili Sorunlar Bir insan için en önemli hak, yaşama hakkı olup bunun için de insanın asgari ölçüde beslenmesi gerekir. Bu besini bulamayan insanlar için “açlık” söz konusudur. Bir de toplu açlık vardır ki kıtlık veya kuraklık ile ortaya çıkmaktadır. Dünyada beslenme kaynaklarının dağılımı ülkeler arasında dengesizlik gösterdiği gibi bir ülkenin farklı bölgelerinde de dengesizlik görülebilmektedir. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) yetkilileri, gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasındaki büyük engelin, açlık ve yetersiz beslenme olduğunu ifade etmektedirler.

106

Ü

FAO’nun dünya genelindeki gıda güvensizliğine ilişkin raporuna göre 842 milyon kişi (dünya nüfusunun yüzde 12’si) 2011-2013’te kronik açlık çekmektedir. Özellikle Sahra Altı Afrika'sında durumun endişe verici olduğuna değinilen raporda, dünyada en fazla yetersiz beslenmenin %21 ile bu bölgede görüldüğü, Afrika’da hâlâ beş kişiden birinin yetersiz beslendiği açıklanmaktadır. FAO, kaydedilen gelişmelere rağmen yetersiz beslenenlerin yaklaşık %60’ının Güney Asya (295 milyon kişi) ve Sahra Altı Afrika'sında (223 milyon kişi) bulunduğuna dikkati çekmektedir. Devletler FAO çatısı altında 2015 yılına kadar dünyadaki açlık yaşayan insan sayısını yarı yarıya düşürmek için “Açlıkla Mücadelede Uluslararası İttifak” girişimini başlatmıştır. Örgüte göre dünyada yeteri kadar gıda maddesi mevcuttur ve sadece dağılımında sorun vardır. Bu kaynaklar eşit dağıtılsa kişi başına günde 2.800 kalorilik gıda maddesi düşecek ki bu miktar, bir kişinin günlük ihtiyacının yaklaşık iki katıdır.

Kevin Carter, "Akbaba" adını verdiği bu fotoğraf ile Pulitzer Ödülü'nü kazandı ama Sudan’daki dramın görüntülediği fotoğraftaki küçük kızın akıbeti meçhul kaldı.

Aç bir çocuğun günlük beslenme maliyeti ortalama 25 senttir. Bu, onun hayatını ebediyen değiştirir.

Sıfır açlığı hayatımızda gerçekleştirebiliriz. Bin yıl kalkınma hedeflerinin ilk adımı 2015 yılına kadar açlığı yarı yarıya indirmektir.

Hayatta kalmak için beslenme temel ihtiyaç olmasına rağmen ortalama her sekiz kişiden biri aç yatmaktadır.

AÇLIK HARİTASI 2013 2011-2013 yılları arasında yetersiz beslenenlerin oranı

%