Toprak İnsan

Su-Vahiy Benzetmesi Giriş Kuran ayetlerinde "gökte indirilen su ile ölü yeri canlandırmak" ve "ilahi kaynaktan indirilen vahiy ile karanlıklardaki ins...
9 downloads 0 Views 575KB Size
Su-Vahiy Benzetmesi Giriş Kuran ayetlerinde "gökte indirilen su ile ölü yeri canlandırmak" ve "ilahi kaynaktan indirilen vahiy ile karanlıklardaki insanları aydınlığa çıkarmak" konuları birbirine çok benzeyen ifadeler ile anlatılıyor. Vahyin insani nasıl etkilediği soyut (metafizik) bir konudur. Soyut konuları elle tutup gözle görmek, üzerinde tekrar edilebilir deneyler yapmak, objektif ölçümler yaparak tecrübe edinmek mümkün değildir. Böyle soyut konular üzerinde fikir yürütmek genelde Kuran ifadesiyle gaybı taşlamak şeklinde sonuçlar üretir. Kuran böyle soyut konuların anlatılması ve anlaşılması için benzetme yöntemini kullanır. Şöyle ki: Soyut bir konu somut bir konu ile benzeştirilir. Bu benzeştirmeden sonra somut konuda insanın edindiği tecrübeye dayalı çıkarımlar soyut konuya yansıtılır. Ele aldığımız Vahiy-Su örneğinde en temel benzetim ikilileri şu şekildedir: • Gök – İlahi kaynak • Su – Vahiy • Rüzgar – Görevli melek • Yeryüzü/Toprak – İnsan • ... Somut konu hakkındaki tecrübeden soyut konuya aktarımlar ise şu şekilde olur: • Hani gökten inen su yeryüzünü canlandırıyorya, işte aynen buna benzer şekilde ilahi kaynaktan inen vahiy insanın sonsuz hayata erişmesini sağlar. • Hani gökten indirdiğimiz suyu yeryüzünün galerilerinde biriktiririz de o su ile ... ya, işte aynen buna benzer şekilde ilahi kaynaktan indirdiğimiz vahyi kitap formunda biriktiririz de o vahiy ile ... • Su vadilerde sel olur da zamanla çerçöp ve köpük taşırya, işte aynen buna benzer şekilde... • Allah gökten suyu dilediği yere isabet ettirirya, işte aynen buna benzer şekilde... • Rüzgar bulutu kaldırır ve arasından yağmuru indirirya, işte aynen buna benzer şekilde... Esasında benzetmede kullanılan somut konu, kendi gerçek anlamını hiçbirşey kaybetmez. Somut konu kitapta kendi başına Allah'ın bir ayeti olarak da sunulabilir. Yani rüzgarı gönderip, onunla bulutları yükseltip arasından yağmur çıkarması ve bunu dilediği yere isabet ettirmesi Allah'ın büyük bir lutfudur ve ayetidir. İşin ilginç tarafı, somut konunun geçen ayetde ne zaman kendi gerçekliği ile, ne zaman soyut benzeştirmesi ile kullanıldığını anlamanın zorluğu. Bir ayet gerçek, bir ayet benzetme tabanlı olabiliyor. Belki de her ikisi biraradadır. Suyun diriltmesi ile vahyin diriltmesi birbirine çok yakın... Bu benzetmeyi ifşa eden, bir şekilde kanıtlayan kilit olarak niteleyebileceğimiz ayetler şunlar:

َ ‫َوَأْنغ َلِاوغ اْسَتَقاُماواغ َعَل ىغ الَّطِرقيَقِةغ َلَأْسَقْيَناُهْمغ َماًءغ‬ [Cinn-16] ‫غَدًقا‬

Eğer doğru yol üzerinde sağlamca dursalardı onları bol su ile sulardık. Yani Tevrat ve İncil'deki vahyin canlandırıcı özellikleri ile beslerdik. İlahi kaynaktan lutfedilen vahiy ile rehberlik ederdik. Ayrıca suya sıfat olan‫ غدق‬kelimesinin Arapça'da koşma ve konuşma eylemleri hakkında bolluk ifade ediyor olması ayetteki su kelimesinin mecazi olarak kullanıldığını gösteriyor.

[Enfal-24]

‫كْمغ َواْعلَُماواغ َأَّن‬ ُ ‫كْمغ ِلَماغ ُقيْحِيي‬ ُ ‫غ َقياَأ ُقيَّهاغ الَ ِّذقيَنغ َءاَمُناواغ اْسَتِجيُباواغ ِللَ ِّهغ َوِللَّرُساوِلغ ِإَذاغ َدَعا‬ ‫اللَ َّهغ َقيُحاوُلغ َبْيَنغ اْلَمْرِءغ َوَقلِْبِهغ َوَأ َنُّهغ ِإَلْيِهغ ُتْحَشُروَن‬

Ey ian edenler! Size hayat verecek/canlandıracak şeye davet ettiği zaman Allah ve resulune icabet edin. Şu kesin ki: Allah kişi ile kalbi arasına girer. Ve yine şu kesin ki: onun katında yeniden diriltileceksiniz. Kuran'dan öğrendiğimiz bu benzetme temelde Su ile Vahiy arasında. Fakat detaylarında farklılık gösteren 5 çeşit benzetme olarak geçmektedir. Bunları teker teker inceleyelim. – Gökten su indirilmesi... – Susamış toprak... – Selin taşıdığı çerçöp ve köpük... – Aynı su, farklı etki... – Depolanmış suyun kullanmı...

Not: İlginç bir ayrıntıyı peşinen açıklamak gerek: Bulut, su-vahiy benzetmelerinde iki farklı rol oynuyor: • Birincisi, ilk akla gelen haliyle, suyun taşıyıcısı olan bulut. • İkincisi ise ışığa engel olan bir bulut(=sis). Yani açık görüşe engel olan bir katman. Bu ikinci tarif Nur suresindeki Nur-üzerine-nur ayetinden hemen sonra gelen Karanlıklarbirbiri-üzerinde ayetini referans alıyor. Bu ayetde 'sehab' olarak geçen bulut (çökmüş hali: sis), deniz, dalgalar ve bulut/sisten oluşan karanlıkların en üst katmanıdır. Böylece vahyin karanlıklardan aydınlığa çıkarma özelliği daha çok vurgulanmış oluyor.

[Nur-40] ‫ت‬ َ ‫غ َأْوغ‬ ٌ ‫كُظلَُماٍتغ ِفيغ َبْحٍرغ ُل ِج ٍيغ َقيْغَشاُهغ َمْاوٌجغ ِمْنغ َفْاوِقِهغ َمْاوٌجغ ِمْنغ َفْاوِقِهغ َسَحاٌبغ ُظلَُما‬

ّ ّ ‫كْدغ َقيَراَهاغ َوَمْنغ َلْمغ َقيْجَعِلغ اللَ ُّهغ َلُهغ ُناوًراغ َفَماغ َلُهغ ِمْنغ ُناوٍر‬ َ ‫ضغ ِإَذاغ َأْخَرَجغ َقيَدُهغ َلْمغ َقي‬ ٍ ‫َبْعُضَهاغ َفْاوَقغ َبْع‬

Veya dalgalı denizdeki yoksunluk gibi. Bir dalga bir başkasının üzerini örtüyor. Onun da üzerinde bir sis (=çökmüş bulut). Karanlıklar birbiri üzerinde... Çıkarttığı elini dahi göremeyecek kadar... Allah'ın bir nur vermediği kişi için başka bir nur kaynağı olamaz.

Gökten su indirilmesi Benzetmedeki ikilileri şu şekilde sıralayabiliriz: • Gök – İlahi kaynak • Su, Yağmur – Vahiy • Rüzgar – Görevli melek • Bulut/Sis – Karanlık katman • Yeryüzü/Toprak – İnsan • Dilediği kul – Elçi, Nebi • Ölü belde, bahçe – Karanlık çıkmazlarda, gerçeklerden habersiz toplum • Hayat – Rehberlik ile aydınlanma, iç huzuru ile hareket Bu benzetmeye dayanarak şöyle diyebiliriz: Allah rüzgarı/görevli meleği (Cebrail) gönderir. Rüzgar/görevli melek sisi(bulutu)/karanlığı dağıtıp kaldırır. Yağmuru/vahyi kime dilerse ona lutfeder. Yağmuru/vahyi alan kişi daha önce ümitsiz bir halde iken şimdi sevinç içerisindedir. Yağmur/vahiy ile ölü halde/çıkmazlarda kaybolmuş yeryüzünü/insanı canlandırır/doğru yola iletir. Allah rüzgarı/görevli meleği bir bahçeye/medeniyete gönderir. Bir de bakarsın çerçöp olmuş/çökmüş. İşte böyle Allah ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarır... Rüzgar ile yükseltilen bulutun arasından çıkan suyu Allah'ın dilediği yere isabet ettirir. Allah vahyini dolayısıyla elçilik görevini kime vereceğini bilir. Onlara mı soracak! Onlara göre vahiy Sakif'in veya Kureyş'in büyüklerinden birine gelmeli değilmiydi?

[Rum-48] ‫جَعلُُه‬ َ ‫غ اللَ ُّهغ الَ ِّذ يغ ُقيْرِسُلغ ال ِرَقياَحغ َفُتِثيُرغ َسَحاًباغ َفَيْبُسُطُهغ ِفيغ ال َسَماِءغ‬ ْ ‫كْيَفغ َقيَشاُءغ َوَقي‬

ّ ّ ِ ‫كَسًفاغ َفَتَر ىغ اْلَاوْدَقغ َقيْخُرُجغ ِمْنغ ِخلَاِلِهغ َفِإَذاغ َأَصاَبغ ِبِهغ َمْنغ َقيَشاُءغ ِمْنغ ِعَباِدِهغ ِإَذاغ ُهْمغ َقيْسَتْبِشُروَن‬

Allah rüzgarı gönderir, bulutu kaldırır, onu dilediği gibi gökyüzünde yayar, onu parça parça yapar, sonra arasından yağmurun çıktığını görürsün. Kullarından dilediğine isabet ettirdiğinde (o kullar) sevinirler.

ِ ‫كَتاٌبغ َأْنَزلَْناُهغ ِإلَْيَكغ ِلُتْخِرَجغ ال َنّاَسغ ِمَنغ الُّظلَُما‬ ِ ‫غ الرغ‬ [İbrahim-1] ‫تغ ِإَل ىغ الُّناوِرغ ِبِإْذِنغ َر ِبِهْمغ ِإَل ى‬ ّ

‫ِصَراِطغ الَْعِزقيِزغ الَْحِميِد‬

Elif, Lam, Ra... Kitabı sana, sahibin olan Allah'ın duyuruları ile insanları karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve herşeyi en güzel şekilde yapanın yoluna çıkarman için indirdik.

[Rum-49] ‫ن‬ َ ‫َوِإْنغ‬ َ ‫كاُناواغ ِمْنغ َقْبِلغ َأْنغ ُقيَنَّزَلغ َعلَْيِهْمغ ِمْنغ َقْبِلِهغ َلُمْبِلِسي‬

Onu (=yağmuru) indirmeden önce onlar ümit kesmiş vaziyettelerdi.

ِ ‫كْنَتغ َتْرُجاوغ َأْنغ ُقيلَْق ىغ ِإَلْيَكغ اْل‬ َ ‫كاوَنَّنغ‬ [Kasas-86] ‫ظِهيًرا‬ ُ ‫كَتاُبغ ِإ َل ّاغ َرْحَمًةغ ِمْنغ َر ِبَكغ َفلَاغ َت‬ ُ ‫غ َوَماغ‬ ّ

‫كاِفِرقيَن‬ َ ْ‫ِلل‬

Kitabın sana verileceğini ummuyordun. Bu ancak sahibin olan Allah'tan bir rahmettir. O halde (onu) görmezden gelenlere arka çıkma.

[Fatır-9] ‫ضغ َبْعَد‬ َ ‫غ َواللَ ُّهغ الَ ِّذ يغ َأْرَسَلغ ال ِرَقياَحغ َفُتِثيُرغ َسَحاًباغ َفُسْقَناُهغ ِإَل ىغ َبلٍَدغ َم ِيٍتغ َفَأْحَيْيَناغ ِبِهغ اْلَأْر‬

ّ

ّ ‫كَذِلَكغ ال ُنُّشاوُر‬ َ ‫َمْاوِتَهاغ‬

Allah rüzgarları gönderendir. Onu bulut olarak kaldırır ve ölü bir beldeye sevk ederiz. Onunla ölümünden sonra o yeri canlandırırız. İşte çoğalıp yayılma böyle olur. [Enfal-24]

‫كْمغ َواْعلَُماواغ َأَّن‬ ُ ‫كْمغ ِلَماغ ُقيْحِيي‬ ُ ‫غ َقياَأ ُقيَّهاغ الَ ِّذقيَنغ َءاَمُناواغ اْسَتِجيُباواغ ِللَ ِّهغ َوِللَّرُساوِلغ ِإَذاغ َدَعا‬ ‫اللَ َّهغ َقيُحاوُلغ َبْيَنغ اْلَمْرِءغ َوَقلِْبِهغ َوَأ َنُّهغ ِإَلْيِهغ ُتْحَشُروَن‬

Ey ian edenler! Size hayat verecek/canlandıracak şeye davet ettiği zaman Allah ve resulune icabet edin. Şu kesin ki: Allah kişi ile kalbi arasına girer. Ve yine şu kesin ki: onun katında yeniden diriltileceksiniz.

Vahiy insanı canlandıran yani sonsuz hayat için rehberlik eden bir nurdur. Nur yansıyan ışık demektir. Gerçeğin bir yansımasıdır. Bu yansıma ile insan tatmin edici bir bilgiye sahip olur. Bilgi hareketlerine rehberlik eder ve Allah'ın vaadettiği güzel sonuca doğru yöneltir. Vahyin canlandırıcı etkisi böyledir. Ölüm ise hareketsizlik durumudur. İster ne yapacağını, ne yaparsa kurtuluşa ereceğini bilemeden tereddüt içinde hareketsiz bir bekleyiş... İster halinden memnun, gelecek endişesi duymadan, başına gelecekleri umursamadan, varolan ile tatmin olmuş halde günü geçiren hareketsiz bir bekleyiş... [Hicr-22]

‫كُماوُهغ َوَماغ َأْنُتْمغ َلُهغ ِبَخاِزِنيَن‬ ُ ‫َوَأْرَسلَْناغ الِّرَقياَحغ َلَاواِقَحغ َفَأْنَزْلَناغ ِمَنغ الَّسَماِءغ َماًءغ َفَأْسَقْيَنا‬

Rüzgarı aşılayıcı olarak gönderdik, gökten su indirdik ve onunla sizin su ihtiyacınızı karşıladık. Sizler O'nun hazinedarları değilsiniz.

ِ ‫غ ِلَئلَ ّاغ َقيْعلََمغ َأْهُلغ اْل‬ [Hadid-29] ‫ضَلغ ِبَيِدغ اللَ ِّه‬ ْ ‫كَتاِبغ َأ َل ّاغ َقيْقِدُروَنغ َعَل ىغ َشيٍءغ ِمْنغ َفْضِلغ اللَ ِّهغ َوَأَّنغ اْلَف‬ ْ

‫ُقيْؤِتيِهغ َمْنغ َقيَشاُءغ َواللَ ُّهغ ُذوغ اْلَفْضِلغ اْلَعِظيِم‬

...Kitap sahipleri, Allah'ın fazlından herhangi birşeye güçleri yetmediğini, fazlın tamamının Allah'ın elinde olduğunu ve tercih ettiği kimseye vereceğini bilmeleri için... Allah çok fazl sahibidir. Bu ayetteki 'fazl', 'vahiy' ve dolayısıyla elçilik görevidir. [Hicr-22]

‫كُماوُهغ َوَماغ َأْنُتْمغ َلُهغ ِبَخاِزِنيَن‬ ُ ‫َوَأْرَسلَْناغ الِّرَقياَحغ َلَاواِقَحغ َفَأْنَزْلَناغ ِمَنغ الَّسَماِءغ َماًءغ َفَأْسَقْيَنا‬

Rüzgarı aşılayıcı olarak gönderdik, gökten su indirdik ve onunla sizin su ihtiyacınızı karşıladık. Sizler o suyun hazinedarları değilsiniz.

Rum suresindeki şu üç ayet benzetmenin içiçe geçmesinin bir örneğidir. Benzetilen ile benzeyen (somut ile soyut) birarada ve sanki aynı şeyden bahsediyor gibi:

[Rum-50] ‫حِييغ اْلَمْاوَت ى‬ َ ‫غ َفاْنُظْرغ ِإَل ىغ َءاَثاِرغ َرْحَمِةغ اللَ ِّهغ‬ َ ‫كْيَفغ ُقيْحِييغ اْلَأْر‬ ْ ‫ضغ َبْعَدغ َمْاوِتَهاغ ِإَّنغ َذِلَكغ َلُم‬

‫كِّلغ َشْيٍءغ َقِدقيٌر‬ ُ ‫َوُهَاوغ َعَل ىغ‬

Allah'ın rahmetinin eserine bir bak: Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl da canlandırıyor. Ölülerin diriltilmesi de işte böyle olacak. O herşeye ölçü koyandır.

[Rum-51] ‫كُفُروَن‬ ْ ‫َوَلِئْنغ َأْرَسلَْناغ ِرقيًحاغ َفَرَأْوُهغ ُمْصَف ًراغ َلَظُّلاواغ ِمْنغ َبْعِدِهغ َقي‬

ّ

Eğer biz bir rüzgar göndersek ve onlar (ekinleri) sararmış görseler, bunun ardından yine (gerçeğin üzerini) örterek (kendilerini) gölgede bırakırlar.

[Rum-52] ‫ن‬ َ ‫َفِإ َنَّكغ َلاغ ُتْسِمُعغ اْلَمْاوَت ىغ َوَلاغ ُتْسِمُعغ ال ُص َمغ الُّدَعاَءغ ِإَذاغ َولَ ّْاواغ ُمْدِبِرقي‬

ّ ّ

Sen daveti ölülere duyuramazsın, arkalarını döndüklerinde sağırlara da duyuramazsın. Ayet daveti almayan kişilerin ölü olduğunu söylerken, daveti alanların ise canlanacağını anlaşılıyor. Ya diriden ölü çıkarma aşaması:

ِ ‫كاَنغ َقيْنَبِغيغ َلَناغ َأْنغ َن َتِّخَذغ ِمْنغ ُدوِنَكغ ِمْنغ َأْوِلَياَءغ َوَل‬ [Furkan - 18] ‫نغ َم َت ّْعَتُهْم‬ َ ‫غ َقاُلاواغ ُسْبَحاَنَكغ َماغ‬ ْ‫ك‬ ‫كاُناواغ َقْاوًماغ ُباوًرا‬ َ ‫كَرغ َو‬ ْ ‫َوَءاَباءَُهْمغ َحَّت ىغ َنُساواغ الِّذ‬

Derler ki: 'Seni tenzih ederiz. Senden başka dostlar edinmemiz bize yaraşmaz. Ancak sen onları ve babalarını (=papalarını) yararlandırdın, onlar da zikri unuttular ve böylece helake uğrayan bir topluluk oldular.' Kendine Allah'tan bir zikir (hatırlatıcı) gelmeyen ölü bir toplum ile gelmiş olan zikri unutmuş, onunla bağları koparmış, onun canlandırıcı etkisiniden kendini uzaklaştırmış topluluk aynı halde değil midir?

Susamış toprak Bu benzetme temel, detay ve sonuç olarak adlandırabileceğimiz üç aşamada kendini gösterdiği için benzetmedeki ikililerini de üç aşamada şöyle sıralayabiliriz: Benzetmenin birinci aşaması: Temel yapı • Su – Vahiy, Güzel söz • Toprak (içinde tohumu olan) – İnsan (içinde kalbi olan) • Kabuk (çekirdek kabuğu) – Cilt • Embriyo – Kalp • Hayat – Hareket (rehberlik ile) İki ayeti temel alacağız. Birincisi tanıdığımız ve detaylarını bildiğimiz bir tabiat olayı. Ayrıca Allah'ın verdiği imkanlar ile bilmediğimiz kısımlarını da inceleyerek bilgimizi arttırabiliriz. İkincisi ise hakkında pek fazla birşey bilmediğimiz ve tüm imkanlarımızı seferber etsek te bilgimize pek de birşey katamayacağımız bir konu: Vahyin insan kalbi üzerindeki işleyişi. Ayet kalp ve kalbin etrafındaki kabuktan bahsediyor. Biyolojiden daha çok psikoloji ve hatta para-psikoloji konusu. Bu konu öyle kolayca masaya yatırılıp neşter vurularak incelenebilecek bir konu değil. İşte benzetme bu noktada işe yarıyor. [Fussilet-39] ‫ن‬ َ ‫غ َوِمْنغ َءاَقياِتِهغ َأ َنَّكغ َتَر ىغ اْلَأْر‬ ّ َ ‫ضغ َخاِشَعًةغ َفِإَذاغ َأْنَزْلَناغ َعلَْيَهاغ اْلَماَءغ اْهَتَّزْتغ َوَرَبْتغ ِإ‬

‫كِّلغ َشْيٍءغ َقِدقيٌر‬ ُ ‫الَ ِّذ يغ َأْحَياَهاغ َلُمْحِييغ اْلَمْاوَت ىغ ِإ َنُّهغ َعَل ىغ‬

Toprak suya muhtaç vaziyette iken(=huşu) üzerine su indirdiğimizde kabarması ve (tohumun) hareketlenmesi O'nun ayetlerindendir. Onu canlandıran muhakkak ölüleri de diriltebilir. O herşeye ölçü koyandır. Toprağın huşu içinde olması suya karşı muhtaç, çaresiz, yalvarır noktada ezik olması demektir. Yani susuzluktan çatlamış bir toprak. Su ile karşılaşınca kabaran ve içindeki tohum ile hareketlenen bir toprak. Ölü vaziyette iken su sayesinde hayat bulan toprak...

ِ ‫غ اللَ ُّهغ َنَّزَلغ َأْحَسَنغ اْلَحِدقيِثغ‬ َ ‫كَتاًباغ ُمَتَشاِبًهاغ َمَثاِنيغ َتْقَشِع ُرغ ِمْنُهغ ُجُلاوُدغ الَ ِّذقيَنغ َقيْخ‬ [Zumer-23] ‫شْاوَن‬

َ ّ ‫كِرغ اللَ ِّهغ َذِلَكغ ُهَد ىغ اللَ ِّهغ َقيْهِد يغ ِبِهغ َمْنغ َقيَشاُءغ َوَمْنغ ُقيْضِلِل‬ ْ ‫غ َر َبُّهْمغ ُثَّمغ َتِليُنغ ُجُلاوُدُهْمغ َوُقُلاوُبُهْمغ ِإَل ىغ ِذ‬ ‫اللَ ُّهغ َفَماغ َلُهغ ِمْنغ َهاٍد‬

Allah sözün en güzelini ikili benzerlikler halinde bir kitap olarak lutfedip indirdi. Sahipleri olan Allah'a karşı huşu duyanların ciltleri sarsılır. Sonra ciltleri ve kalpleri Allah'ın zikrine karşı yumuşar. Allah'ın tercih ettiği kişiye onunla (=kitapla) rehberliği işte bölyedir. Allah kimi çıkmazda bırakmışsa ona rehberlik edecek kimse yoktur. Bu iki ayetin içeriğini şöyle resmedebiliriz:

IıIııIııIıIıı ıııIıIııIııI

Allah'ın İndirdiği Su

Allah'ın Yarattığı Ayetler

Allah'ın İndirdiği Ayetler

Göz Embriyo

Kulak Kalp

Tohum Kabuk (Cilt)

Kabuk (Cilt)

Topraktaki tohum su ile

İnsandaki kalp vahiy ile

(Fussilet_39)

(Zumer 23)

Benzetmenin ikinci aşaması: Detaylar • Suya ihtiyaç ve direnme – Vahye karşı ihtiyaç ve direnme • Güzel (tohuma sahip) belde – Güzel insan: Kalbi teslim olmuş • Habis (tohuma sahip) belde – Habis insan: Kalbi peşinen yalanlayan • Nebat – Başarılı sonuç – Beklenen ürün • Diken – Başarısız sonuç – İşe yaramayan sonuç • Ölüm – Katılık (yalnızlık ile)

ِ ‫غ َواْلَبلَُدغ الَّط ِيُبغ َقيْخُرُجغ َنَباُتُهغ ِبِإْذِنغ َر ِبِهغ َوالَ ِّذ يغ َخُبَثغ َلاغ َقيْخُرُجغ ِإ َل ّاغ َن‬ ُ ‫كَذِلَكغ ُنَص ِر‬ [Araf-58] ‫ف‬ َ ‫كًداغ‬ ّ

ّ

ّ ‫كُروَن‬ ُ ‫اْليآَقياِتغ ِلَقْاوٍمغ َقيْش‬

Güzel belde sahibi olan Allah'ın koyduğu ve ilan ettiği kurallar çerçevesinde bitkisini yetiştirir. Habis olanı ise ancak diken üretir. Şükreden bir halk için ayetlerimizi böylece detaylandırıyoruz.

[Zumer-22] ‫ن‬ ْ ‫غ َأَفَمْنغ َشَرَحغ اللَ ُّهغ َصْدَرُهغ ِللِْإْسلَاِمغ َفُهَاوغ َعَل ىغ ُناوٍرغ ِمْنغ َر ِبِهغ َفَاوْقيٌلغ ِللَْقاِسَيِةغ ُقُلاوُبُهْمغ ِم‬

ّ

‫كِرغ اللَ ِّهغ ُأوَلِئَكغ ِفيغ َضلَاٍلغ ُمِبيٍن‬ ْ ‫ِذ‬

Allah kimin göğsünü teslimiyete açarsa o sahibi olan Allah'tan bir yansıma (=nur) üzerindedir. Kalpleri Allah'ın zikrine karşı katılaşanların vay haline. İşte onlar kesin bir çıkmaz içindedirler.

ِ ‫غ َأَلاغ ِإ َنُّهْمغ َقيْثُناوَنغ ُصُدوَرُهْمغ ِلَيْسَتْخُفاواغ ِمْنُهغ َأَلاغ ِحيَنغ َقيْسَتْغُشاوَنغ ِثَياَبُهْمغ َقيْعلَُمغ َماغ ُقي‬ [Hud-5] ‫س ُروَنغ َوَما‬ ّ

ِ ِ ِ ‫صُدوِر‬ ّ ُ ‫ُقيْعلُناوَنغ ِإ َنُّهغ َعليٌمغ ِبَذاتغ ال‬

Dikkat edin, ondan (onun etkilerinden) gizlenmek için göğüslerini kaçırıyorlar (iki büklüm oluyorlar). İyi bilin ki, Allah onların gizlediklerini de açıkladıklarını da, elbiselerine bürünmeye çalışsalar dahi çok iyi bilir. O, kalplerin özünü bilir.

Kafir kelimesine verilebilecek olan "kendini örtme", "gerçeği görmezden gelme", "gerçeğin üzerini örme" gibi manalar hep suya/vahye karşı duruş, suyun etkilemesine engel olma, kendini sudan sakındırma ve bir tür koruma olarak değerlendirilebilir. Bunun tersi ise huşu olarak ifade edilen toprağın suya karşı, insanın vahye karşı "muhtaç, çaresiz, yalvarır noktada ezik olma" halidir.

Not: Müstağni kelimesi de bu çerçevede anlamını buluyor. İnsanın kendini müstağni görmesi ve bunun sonuçları... Benzetmenin üçüncü aşaması: Sonucun doğrudan kullanımı Sertleşme - Damgalanma Taş (içinde tohum fosilleşmiş) – Cehennem yakıtı [Bakara-74] ‫جاَرِة‬ َ ‫كْمغ ِمْنغ َبْعِدغ َذِلَكغ َفِهيغ‬ ُ ‫غ ُث َمغ َقَسْتغ ُقُلاوُب‬ َ ‫كالِْحَجاَرِةغ َأْوغ َأَشُّدغ َقْسَاوًةغ َوِإَّنغ ِمَنغ الِْح‬

َ ّ ‫غ َلَماغ َقيَتَفَّجُرغ ِمْنُهغ اْلَأْنَهاُرغ َوِإَّنغ ِمْنَهاغ َلَماغ َقيَّشَّقُقغ َفَيْخُرُجغ ِمْنُهغ اْلَماُءغ َوِإَّنغ ِمْنَهاغ َلَماغ َقيْهِبُطغ ِمْنغ َخْشَيِة‬ ‫اللَ ِّهغ َوَماغ اللَ ُّهغ ِبَغاِفٍلغ َعَّماغ َتْعَمُلاوَن‬

Bundan sonra kalpleri sanki taş gibi hatta daha sert bir şekilde katılaştı. Taşlardan öylesi vardırki içinden ırmaklar fışkırır. Öylesi vardırki yarılır ve içinden sular fışkırır. Ve öylesi vardır ki Allah'ın korkusu ile yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.

[Nahl-108] ‫هُمغ اْلَغاِفُلاوَن‬ ُ ‫ُأوَلِئَكغ الَ ِّذقيَنغ َطَبَعغ اللَ ُّهغ َعَل ىغ ُقُلاوِبِهْمغ َوَسْمِعِهْمغ َوَأْبَصاِرِهْمغ َوُأوَلِئَكغ‬

İşte Allah'ın kapleri, kulakları ve gözleri üzerine soğuk damga vurdukları: İşte gafiller bunlardır.

'Gaflet', kendini etkileyecek konulara/haberlere karşı umursamazlıktan kaynaklanan duyarsızlık durumudur. Düşünce, ihtiyat ve tedbir azlığından veya uykulu olmaktan ötürü dikkatsizlik halidir. Kalbin ve kalbe bilgi aktaran organların sertleşmesi Suya/Vahye karşı duyarsızlığı ve beraberinde işin ciddiyetini anlayamamaktan dolayı mahmurluğu getiriyor. Sonuç ise içindeki tohum ile birlikte tam bir taşlaşma (=fosilleşme).

[Bakara-24] ‫ت‬ ْ ‫غ َفِإْنغ َلْمغ َتْفَعُلاواغ َوَلْنغ َتْفَعُلاواغ َفا َتُّقاواغ ال َنّاَرغ الَ ِّتيغ َوُقاوُدَهاغ ال َنّاُسغ َواْلِحَجاَرُةغ ُأِعَّد‬

‫كاِفِرقيَن‬ َ ْ‫ِلل‬

(Allah'ın indirdiğine benzer bir sure yazmak konusunda) Eğer bunu yapmadıysanız -ki bundan sonra da yapamayacaksınız- (gerçeğe karşı kendilerini) örtenler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten korunun bakalım... Ayet su-vahiy benzetmesine hiçbir atıfta yapmadan doğrudan doğruya sonucu isim olarak kullanıyor. Yani cehennem yakıtının bir grubuna taş ismi verirken bu benzetmeyi referans alıyor. Yoksa taşların ne günahı var? "Öyle taşlar var ki" diye anlatıyor ayetler...

Selin taşıdığı çerçöp ve köpük Benzetmedeki ikilileri şu şekilde sıralayabiliriz: • Gök – İlahi kaynak • Su – Vahiy • Vadi – Millet (toplum manasında) • Sel – Medeniyet, kültür • Çerçöp, Curuf – Gelenek, alışkanlıklar • Köpük – Hurafe Benzetme ikinci aşamada değerli-değersiz ekseninden gerçek-asılsız (hak-batıl) noktasına ulaşıyor. • Maden – Değerli – Gerçek (Hakk) • Köpük, Curuf – Değersiz – Fos/Boş (Batıl) [Rad-17] ‫سْيُلغ َزَبًداغ َراِبًياغ َوِم َماغ ُقياوِقُدوَنغ‬ َ ‫َأْنَزَلغ ِمَنغ ال َسَماِءغ َماًءغ َفَسالَْتغ َأْوِدَقيٌةغ ِبَقَدِرَهاغ َفاْحَتَمَلغ ال‬

ّ ّ ّ ‫كَذِلَكغ َقيْضِرُبغ اللَ ُّهغ الَْحَّقغ َوالَْباِطَلغ َفَأَّماغ الَّزَبُدغ‬ َ ‫َعلَْيِهغ ِفيغ ال َنّاِرغ اْبِتَغاَءغ ِحلَْيٍةغ َأْوغ َمَتاٍعغ َزَبٌدغ ِمْثلُُهغ‬ ‫كَذِلَكغ َقيْضِرُبغ اللَ ُّهغ الَْأْمَثاَل‬ َ ‫ضغ‬ ُ ‫َفَيْذَهُبغ ُجَفاًءغ َوَأَّماغ َماغ َقيْنَفُعغ ال َنّاَسغ َفَيْم‬ ِ ‫كُثغ ِفيغ الَْأْر‬

Gökten su indirdi. Vadiler kendi ölçülerince sel oluşturdu. Böylece sel artan şekilde çerçöp ve köpük yüklendi. Ateş üzerinde eşya ve takı elde etmek için erittiğiniz şeylerde (=madenlerde) de bunun benzeri curuf ve köpük oluşur. Allah gerçek ve asılsız olanı böyle örneklendirir: Köpük curuf olarak gider, insana faydası olan geride kalır. İşte Allah böyle örnekler veriyor. Ayeti bu benzetme ikililerine dayanarak şöyle okuyabiliriz: Allah gökten/ilahi kaynaktan su/vahiy indirir. Her vadi/toplum kendi kararınca bir sel/medeniyet oluşturur. Bu sel/medeniyet zamanla artan bir çerçöp/gelenek ve köpük/hurafe yüklenir. Ziynet ve kullanım eşyası çıkartmak için ateş potasında erittiğiniz madenlerde de benzeri bir curuf vardır. Eğer gerekli enerji ve emeği harcarsanız curuf/değersiz/asılsız olanı ayırıp atabilir ve maden/değerli/gerçek olanı elde edersiniz.

Dağlarda yağan yağmur vadilerde sel olur. İş kontrolden çıkarsa o suya herşey karışır. Artık o su ne sususzuk giderir, ne de hayat verir. Hiç bir problem çözemez. Zaten olanca problemin kaynağı da kendisidir artık. "Su buysa ben su içmek istemiyorum" dedirtir. Not: Selin hızını kesip durulmasını sağlamak, alışkanlıkları bozarak dikkat çekmek olarak da değerlendirilebilir.

Medeniyetler de böyle. Kendini ilahi bir vahiy ile başlatan ve zamanla bir akış hızı kazanan medeniyet bir süre sonra çeşitli sebepler ile köklerinden uzaklaşarak farklı düşünceler, yaşayışlar üretir. Temellerinden kopan bir medeniyetin ne üreteceğini kimse tahmin bile edemez. En azından zamanın akışı ile uyum sağlayamayan uygulamalar bile bir süre sonra kendileri problem kaynağı olur.

Mesele sadece suya karışan sadece toz-toprak olsa, basit bir durultma yeterli olur. Ama iş daha ciddi ise damıtma yapmadan hiç bir sonuç alamazsınız. Yani daha fazla enerjiye ihtiyacınız var demektir. Ya suya karışan pislik çok daha derinden işlemiş ise... Burada verilen örnek değiştiriliyor ve madenlere karışmış olan curuf gündeme getiriliyor. O kadar birbirine geçmiş ve katılaşmış ki ancak ateş potasında ayrılabilen bir katışım... Geridönüşüm işinde uğraşanlar bu örneği çok iyi anlayacaktır.

[Furkan - 16] ‫قغ َولَا‬ ْ ‫غ َأَلْمغ َقيْأِنغ ِللَ ِّذقيَنغ َءاَمُناواغ َأْنغ َتْخَشَعغ ُقُلاوُبُهْمغ ِلِذ‬ ّ ِ ‫كِرغ اللَ ِّهغ َوَماغ َنَزَلغ ِمَنغ اْلَح‬

ِ ‫كالَ ِّذقيَنغ ُأوُتاواغ اْل‬ ‫كِثيٌرغ ِمْنُهْم‬ َ ‫كَتاَبغ ِمْنغ َقْبُلغ َفَطاَلغ َعلَْيِهُمغ اْلَأَمُدغ َفَقَسْتغ ُقُلاوُبُهْمغ َو‬ َ ‫كاوُناواغ‬ ُ ‫غ َقي‬ ‫َفاِسُقاوَن‬

Allah'ın öğütlerine ve hakikat olarak inen şeylerden çıkan öğütlere karşı inananların kalplerinin huşu duyma zamanı gelmedi mi! (Ki bu huşu sayesinde) inananlar, kendilerinden önce kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı ve çoğu yoldan çıktılar.

Huşu kelimesini yukarıda geçen Fussilet-39 ayetten hatırlıyoruz: Toprağın huşu içinde olması suya karşı muhtaç, çaresiz, yalvarır noktada ezik olması demek idi. Bu ayette Allah'ın öğütlerini ön planda tutarak değişen zamana ve şartlara göre gerekli esnekliği göstermeleri beklendiğini ama daha önce kitap verilenlerin bu esnekliği zamanla kaybettiklerini ve katılaştıklarını belirtiyor. Böyle bir katılıktan durultma ve ya damıtma ile Allah'ın öğütlerini elde etmek mümkün değildir. Bunun ancak ateş potası hakkından gelir... Benzetmeyi net bir örnek ile işletelim: Bir dönemin şart ve ihtiyaçlarına özel ve Allah'ın rızasına uygun bir dini kurum kurulmuş olsun. Allah'ın rızasına uygunluğu saf altın ile, dönemin gereklerine uygunluğu ise saf bakır ile temsil edelim. Bu durumda dini kurum ise 14 ayar bir bilezik ile temsil edilebilir. Bu dini kurumu başka bir dönemin şart ve ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden ihya veya inşa etmek isteyen bir toplumu ele alalım. Elinde 14 ayar bilezik olup 18 ayar bir kolye isteyen bir kişi gibi. Kişinin yapacağı ilk iş onu ataş potasına koyup eritmek ve içindeki Allah'ın rızasına uygunluk kriterlerini ortaya çıkarmaktır. Yani saf altını elde etmektir. Sonra yeni gereksinimlere uygun şekilde ve miktarda bakır katılarak işleme devam edilir. Allah'ın indirdiği suya/mesajlara insanların kattığı şeyleri ayırmak için ciddi emeğe, enerjiye, sermayeye, bilgiye ihtiyacımız var. Organize bir şekilde çözümler üretmeliyiz. Aklın yolu bir: belediyeler ilk önce yağmur suyu (gökten inen) ile kanalizasyon suyunu (insandan çıkan) birbirine karışmasını engelleyerek işe başladılar. Böylece arıtılması gereken su miktarını sınırlandırmış oldular.

Aynı su, farklı etki Benzetme iki ayrı koldan örnekler ile açıklanıyor: • Aynı sudan farklı ürünler • Aynı suyun farklı etkileri Aynı sudan farklı ürünler:

ِ ‫ضغ ِقَطٌعغ ُمَتَجاِوَراٌتغ َوَج َنّاٌتغ ِمْنغ َأْعَناٍبغ َوَزْرٌعغ َوَنِخيٌلغ ِصْنَاواٌنغ َوَغْيُرغ‬ [Rad-4] ‫صْنَاواٍن‬ ِ ‫غ َوِفيغ اْلَأْر‬ ‫كِلغ ِإَّنغ ِفيغ َذِلَكغ َليآَقياٍتغ ِلَقْاوٍمغ َقيْعِقُلاوَن‬ ُ ‫ضغ ِفيغ اْلُأ‬ ٍ ‫ضُلغ َبْعَضَهاغ َعَل ىغ َبْع‬ ّ ِ ‫ُقيْسَق ىغ ِبَماٍءغ َواِحٍدغ َوُنَف‬

Yeryüzünde aynı su ile sulanan komşu araziler, üzüm bağları, tarlalar, farklı türden hurmalıklar var. Buna rağmen yenmesi açısından birini diğerinden üstün hale getiririz. Bunda aklını kullanan bir toplum için işaretler var...

Kainatta tekdüzelik olmadığı, zamana ve zemine göre çok yüksek oranda çeşitlilik olduğu, çeşitliliğin problem olmadığı aksine kainatın doğasında olduğunu gösteren bir benzetme. Toplumsal konularda da herkesi aynı kefeye koyucu, tekdüze bir hayata zorlayıcı, farklılıkları görmezden gelen çözümlerin kainatta geçerli olan yasalara uymadığını görebiliyoruz. Geçmiş nesiller gibi vahyi kullanarak kendileri için ürettikleri çözümlerden ders alıp yine aynı vahiyden kendimiz için yeni çözümler üretmeliyiz. Hareket hayatdır. Hareketsizlik ise ölüm. Vahiy canlandırandır. Su gibi...

Aynı suyun farklı etkileri: [Bakara-264] ‫قغ َماَلُهغ ِرَئاَء‬ َ ‫كْمغ ِباْلَمِّنغ َواْلَأَذ ىغ‬ ُ ‫غ َقياَأ ُقيَهاغ الَ ِّذقيَنغ َءاَمُناواغ َلاغ ُتْبِطُلاواغ َصَدَقاِت‬ ُ ‫كالَ ِّذ يغ ُقيْنِف‬

ّ ‫كُه‬ َ ‫كَمَثِلغ َصْفَاواٍنغ َعلَْيِهغ ُتَراٌبغ َفَأَصاَبُهغ َواِبٌلغ َفَتَر‬ َ ‫غ ال َنّاِسغ َوَلاغ ُقيْؤِمُنغ ِباللَ ِّهغ َواْلَيْاوِمغ اْليآِخِرغ َفَمَثلُُهغ‬ ‫كاِفِرقيَن‬ َ ‫كَسُباواغ َواللَ ُّهغ َلاغ َقيْهِد يغ اْلَقْاوَمغ اْل‬ َ ‫َصلًْداغ َلاغ َقيْقِدُروَنغ َعَل ىغ َشْيٍءغ ِمَّماغ‬

Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe iman etmediği halde malını gösteriş olsun diye verenler gibi başa kakarak ve eziyet ederek sadakalarınızı boşa çıkarmayın (iptal ettirmeyin). Onun örneği sarp bir kaya üzerindeki toprak gibidir. Bir yağmur isabet edince bu toprak, kazandıklarından hiçbir şeyi (=tutmaya) gücü yetmeyen çıplak bir kaya halinde ondan ayrılır.

[Bakara-265] ‫ج َنٍّة‬ َ ‫غ َوَمَثُلغ الَ ِّذقيَنغ ُقيْنِفُقاوَنغ َأْمَاواَلُهُمغ اْبِتَغاَءغ َمْرَضاِةغ اللَ ِّهغ َوَتْثِبيًتاغ ِمْنغ َأْنُفِسِهْمغ‬ َ ‫كَمَثِلغ‬

‫كلََهاغ ِضْعَفْيِنغ َفِإْنغ َلْمغ ُقيِصْبَهاغ َواِبٌلغ َفَطٌّلغ َواللَ ُّهغ ِبَماغ َتْعَمُلاوَنغ َبِصيٌر‬ ُ ‫ِبَرْبَاوٍةغ َأَصاَبَهاغ َواِبٌلغ َفيآَتْتغ ُأ‬

Allah'ın rızasını isteyerek ve (kendileri adına) kaydedilmek üzere mallarını harcayanların örneği ise tepedeki bir bahçeye gibidir. Ona bir yağmur isabet eder de mahsulu iki kat verir. Yağmur isabet etmese dahi çisentisi olur. Allah yaptıklarınızı görür.

Bu benzetmeye dayanarak şöyle diyebiliriz: Allah lutfedip indirdiği yağmur/vahiy düştüğü yerdeki toprağın/insanın tavrına göre farklı sonuçlar doğurur. Su/vahiy, ona ihtiyacı olmayan taş/ölü için ne işe yarar? Ama suya/vahye muhtaç olan toprak/insan suya/vahye doğrudan erişemez ise de nemden/vahiy kaynaklı bir gelenekten dahi fayda sağlar. Ayrıca şu ayet, vahiy ile verilen bir örneğin bir mümin ile bir kafire nasıl farklı etki ettiğini gösteriyor.

[Bakara-26] ‫نغ َءاَمُناوا‬ َ ‫غ ِإَّنغ اللَ َّهغ َلاغ َقيْسَتْحِييغ َأْنغ َقيْضِرَبغ َمَثلًاغ َماغ َبُعاوَضًةغ َفَماغ َفْاوَقَهاغ َفَأ َماغ الَ ِّذقي‬

ّ ‫كَفُرواغ َفَيُقاوُلاوَنغ َماَذاغ َأَراَدغ اللَ ُّهغ ِبَهَذاغ َمَثلًاغ ُقيِضُّلغ ِبِه‬ َ ‫غ َفَيْعلَُماوَنغ َأ َنُّهغ الَْحُّقغ ِمْنغ َر ِبِّهْمغ َوَأَّماغ الَ ِّذقيَنغ‬ ‫كِثيًراغ َوَماغ ُقيِضُّلغ ِبِهغ ِإ َل ّاغ اْلَفاِسِقيَن‬ َ ‫كِثيًراغ َوَقيْهِد يغ ِبِهغ‬ َ

Allah bir sivrisineği ve daha üstününü örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun sahipleri olan Allah'tan (gelen) bir gerçek olduğnu bilsinler ve kafirler Allah bununla neyi kastetti desinler diye. O örnekle bir çoğunu saptırıp çıkmazda bırakır, bir çoğuna da rehberlik eder. Ama fasık olanlardan başkasını saptırıp çıkmazda bırakmaz.

Depolanmış suyun kullanımı (Off-line vahiy) Benzetmedeki ikilileri şu şekilde sıralayabiliriz: • Gök – İlahi kaynak • Su – Vahiy • Galeri – Kitap • Bahçe – Medeniyet • Ürünler – Çözümler • Ekinler – Kısa vadeli, güncel konular • Ağaçlar – Uzun vadeli, temel konular, kurumsal yapılar • Sene – Nesil, jenerasyon, devir, çağ Bu benzetmeye dayanarak şöyle diyebiliriz: Allah gökten/ilahi kaynaktan su/vahiy indirir. O suyu/vahyi yeryüzünde galerilerde/kitapta biriktirir. O su/vahiy ile ağaç cinsinden/uzun vadeli ve ekin cinsinden/kısa vadeli ürünler/çözümler üretiriz. Bu ürünler/çözümler ile hayatımızı sürdürürüz. Ekinler/kısa vadeli,güncel konular her sene/her nesilde yeniden üretilir. Geçmiş senelerin/nesillerin ürettikleri ekinler/güncel çözümler bayatlar, bozulur, çerçöp olur gider/işe yaramaz. Ağaçları/uzun vadeli konuları, kurumsal yapıları ise her sene/her nesilde bakımı yapılmalıdır. Bakımı yapılan güzel ağaçlar/kurumsal yapılar her sene/her nesilde güzel meyve/çözüm üretir. (Bu konu Kuran'da ayrı bir benzetme ile sunuluyor: Güzel ve kötü ağaç benzetmesi)

‫ضغ َوِإ َنّاغ َعَل ىغ َذَهاٍبغ ِبِه‬ َ ‫غ َوَأْنَزْلَناغ ِمَنغ الَّسَماِءغ َماًءغ ِبَقَدٍرغ َفَأْس‬ ِ ‫ك َنّاُهغ ِفيغ اْلَأْر‬ ِ ‫كْمغ ِفيَهاغ َفَاوا‬ ‫كِثيَرٌةغ َوِمْنَها‬ َ ‫كُهغ‬ ُ ‫كْمغ ِبِهغ َج َنّاٍتغ ِمْنغ َنِخيٍلغ َوَأْعَناٍبغ َل‬ ُ ‫غ َلَقاِدُروَنغ *غ َفَأْنَشْأَناغ َل‬ ‫كُلاوَن‬ ُ ‫َتْأ‬

[Müminun-18,19]

Belli bir ölçü ile gökten su indirdik. Onu yeryüzününde yerleştirdik. Biz onun akıp gidişine de ölçü koyanlarız. O su ile sizin için hurma ve üzümden bahçeler oluşturduk. O bahçelede sizin için yemek üzere birçok meyveler var. [Zumer-21]

‫ضغ ُثَّمغ ُقيْخِرُجغ ِبِهغ َزْرًعاغ ُمْخَتِلًفا‬ َ َ‫غ َأَلْمغ َتَرغ َأَّنغ اللَ َّهغ َأْنَزَلغ ِمَنغ الَّسَماِءغ َماًءغ َفَسل‬ ِ ‫كُهغ َقيَناِبيَعغ ِفيغ اْلَأْر‬ ‫كَر ىغ ِلُأوِليغ اْلَأْلَباِب‬ ْ ‫َأْلَاواُنُهغ ُثَّمغ َقيِهيُجغ َفَتَراُهغ ُمْصَفًّراغ ُثَّمغ َقيْجَعلُُهغ ُحَطاًماغ ِإَّنغ ِفيغ َذِلَكغ َلِذ‬

Allah'ın lutfederek gökten indirdiği suyu yeraltındaki galerilerde nasıl biriktirdiğini renkleri farklı ekinleri onunla nasıl çıkarttığını hiç görmedin mi? Sonra uzayıpsararır(olgunlaşır) ve bir bakarsın kuruyup ufalanmış. Bu örnekte akıl sahipleri için bir hatırlatma var... [Enam-99]

‫كِّلغ َشْيٍءغ َفَأْخَرْجَناغ ِمْنُهغ َخِضًراغ ُنْخِرُجغ ِمْنُه‬ ُ ‫غ َوُهَاوغ الَ ِّذ يغ َأْنَزَلغ ِمَنغ الَّسَماِءغ َماًءغ َفَأْخَرْجَناغ ِبِهغ َنَباَتغ‬ ِ ‫غ َح ًباغ ُمَتَرا‬ ‫كًباغ َوِمَنغ ال َنّْخِلغ ِمْنغ َطلِْعَهاغ ِقْنَاواٌنغ َداِنَيٌةغ َوَج َنّاٍتغ ِمْنغ َأْعَناٍبغ َوالَّزْقيُتاوَنغ َوالُّرَّماَنغ ُمْشَتِبًها‬ ّ ‫كْمغ َليآَقياٍتغ ِلَقْاوٍمغ ُقيْؤِمُناوَن‬ ُ ‫َوَغْيَرغ ُمَتَشاِبٍهغ اْنُظُرواغ ِإَل ىغ َثَمِرِهغ ِإَذاغ َأْثَمَرغ َوَقيْنِعِهغ ِإَّنغ ِفيغ َذِل‬

Gökten suyu indiren O'dur. O suyla her türlü bitkiyi çıkardık ve ondan da yeşillikler çıkardık. Ondan da birbirine benzeyen ve benzemeyen nice başaklı ekinler, salkım tomurcuklu hurmalar, üzüm bağları, zeytin ve nar bahçeleri çıkartırız. Onun meyvesine bir

ilk halinde bir de son halinde bakıver. Bunda inanıp güvenen bir toplum için işaretler var...

ِ ‫غ ُقْلغ َقياَأْهَلغ اْل‬ َ ‫كَتاِبغ َلْسُتْمغ َعَل ىغ َشيٍءغ َحَّت ىغ ُتِقيُماواغ ال َتّْاوَراَةغ َواْلِإْنِجيَلغ َوَماغ ُأْنِز‬ [Maide - 68] ‫ل‬

ْ ‫كْفًراغ َفلَاغ َتْأَس‬ ُ ‫كِثيًراغ ِمْنُهْمغ َماغ ُأْنِزَلغ ِإَلْيَكغ ِمْنغ َر ِبَّكغ ُطْغَياًناغ َو‬ َ ‫كْمغ َوَلَيِزقيَدَّنغ‬ ُ ّ‫كْمغ ِمْنغ َر ِب‬ ُ ‫غ ِإَلْي‬ ‫كاِفِرقيَن‬ َ ‫َعَل ىغ اْلَقْاوِمغ اْل‬

De ki: 'Ey kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça bir şey (dayanak) üzere olamazsınız. Sana Rabbinden indirilen onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. Sen bu kâfirler topluluğu için üzülme!'

Başlangıçta Tevrat ve İncil gibi temiz su kaynağından beslenerek oluşmuş medeniyetlerin ürettiği şeylere bir bak. Bir ilk hallerine bir de şu son hallerine... Zaman içinde köklerinden koptuğu için Allah'ın habis bitki benzetmesinde olduğu gibi dikenden başka birşey üretemiyor. Ama kendilerini hala en sağlam temel üzerinde olduklarını zannediyorlar...

ِ ‫كاَنغ َقيْنَبِغيغ َلَناغ َأْنغ َن َتِّخَذغ ِمْنغ ُدوِنَكغ ِمْنغ َأْوِلَياَءغ َوَل‬ [Furkan - 18] ‫نغ َم َت ّْعَتُهْم‬ َ ‫غ َقاُلاواغ ُسْبَحاَنَكغ َماغ‬ ْ‫ك‬ ‫كاُناواغ َقْاوًماغ ُباوًرا‬ َ ‫كَرغ َو‬ ْ ‫َوَءاَباءَُهْمغ َحَّت ىغ َنُساواغ الِّذ‬

Derler ki: 'Seni tenzih ederiz. Senden başka dostlar edinmemiz bize yaraşmaz. Ancak sen onları ve babalarını (=papalarını) yararlandırdın, onlar da zikri unuttular ve böylece helake uğrayan bir topluluk oldular.' Kitap (depolanmış vahiy) sürekli canlandırıcı etkisiyle toplumu ayakta tutmalı. Aradaki bağı koparanların durumuna diğer bir örnek Hristiyanların durumudur. Kendi akaidlerini kitabı bırakıp konsül kararları ile şekillendirdiler. Sonuç ise onlar için sadece felaket.

Son Söz [Enam - 141] ‫كلُُه‬ ُ ‫غ َوُهَاوغ الَ ِّذ يغ َأْنَشَأغ َج َنّاٍتغ َمْعُروَشاٍتغ َوَغْيَرغ َمْعُروَشاٍتغ َوال َنّْخَلغ َوالَّزْرَعغ ُمْخَتِلًفاغ ُأ‬

‫كُلاواغ ِمْنغ َثَمِرِهغ ِإَذاغ َأْثَمَرغ َوَءاُتاواغ َحَّقُهغ َقيْاوَمغ َحَصاِدِهغ َوَلا‬ ُ ‫غ َوالَّزْقيُتاوَنغ َوالُّرَّماَنغ ُمَتَشاِبًهاغ َوَغْيَرغ ُمَتَشاِبٍهغ‬ ‫ُتْسِرُفاواغ ِإ َنُّهغ َلاغ ُقيِحُّبغ الُْمْسِرِفيَن‬

O birbirine benzeyen veya benzemeyen türde, çardaklı çardaksız bahçeler, hurmalıklar, yemesi çeşitli ekinler, zeytin ve nar bahçeleri oluşturdu. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin. Hasat gününde hakkını da verin. İsraf etmeyin. Muhakkak O israf edenleri sevmez. "Hasat gününde hakkını verin!" Bu ayeti somut haliyle okuduğumuzda bize birşey söylüyor. Amenna. Ama Kuran ayetlerinden çıkartarak anlattığımız Su-Vahiy benzetmesinin tüm çeşitlerini göz önünde bulundurarak bu ayeti tekrar okuduğumuzda birşey daha söylüyor: "Hasat gününde hakkını verin!"