Taji İzzet (Eğerce, )

Taji İzzet (Eğerce, 3.9.1895 -1955) Tanınmış dram yazarı Taji İzzet 1895 yılının 3 Eylülünde bugünkü Tataristan'ın Egirci ilçesi Barjı Omga köyünde çi...
3 downloads 0 Views 533KB Size
Taji İzzet (Eğerce, 3.9.1895 -1955) Tanınmış dram yazarı Taji İzzet 1895 yılının 3 Eylülünde bugünkü Tataristan'ın Egirci ilçesi Barjı Omga köyünde çiftçi bir ailede doğar. Sekiz yıl medresede okuduktan sonra, 1910 yılında hizmet yolunu tutar. Önce mevsimlik işçi olur, daha sonra altı yıl İjevsk silah fabrikasında çalışır. 1917 yılından itibaren tiyatro topluluğunda çalışmaya başlar, daha sonra Tatar Dram Okulunda okur. Okulu bitirdikten sonra türlü şehirlerde artist ve rejisör olarak çalışır. 1929 yılında Kazan'a döner ve buraya yerleşir. 1950 yılma kadar G. Kamal ismindeki Tatar Devlet Akademi Tiyatrosunda artist olarak çalışır. T.İzzet daha medresedeyken şiirler yazmaya

başlar. 1922 yılında "Talir Tenke (Gümüş Para)" dramını yazar ve bu zamandan itibaren kendisini sahne eserleri yazma işine adar. Tatar tiyatrosu için devamlı komedi ve dramlar yazar. O eserlerinde Tatar halkının tarihî gelişimini çok çeşitli olaylarda canlandırır. Onun eserleri, sınıfsal ayrılıkları tasvir etmede aksan kullanması ve dramatik zıtlıkların usta bir şekilde oluşturulmasıyla (diğerlerinden) ayrılır. Eserleri: Eserler, 4 cilt, Tatkitneşer, Kazan, 19751978 (1. cilt, Piyesler, 1975; 2. cilt Piyesler, 1976; 3. cilt Piyesler, 1977; 4. cilt, 1978.) Kaynakça: Gıyzzet Bayan, Dramaturg Taji Gıyzzet (Dramcı Taji Gıyzzet), Tatkitneşir, Kazan, 1957.

Sahne Eseri

IZGI EMANET Dramabişperdede,unkürinişte

KUTSAL EMANET Dram, beş perdelik, on sahnelik BİRÎNCÎ PERDE Birinci Sahne

BİRİNCİ PERDE Birinci Küriniş Galimcanovlar kvartirası, türli yakka kite turgan işikler. Perde açılganda, düm- karangı, bir çitte abajurlı üstel lambasının yaktısı astında Naciyenin pianinoda uynap cırlap utırgam kürine. Naciye. Yaz küninde ap-ak çeçek atkan. Ağaçlar ga tuy ip bakmadım. Ul ağaçlar indi cimiş birdi, Tik sin, begrim, haman kay tmadın. Düm karangı küzgi kiçlerde, Kay illerde yüriysin iken? Kitken yullarınnan küzimni almıy, Kütem sini zarıgıp kiç, irten. Latıyfa kire. Latıyfa. Kızım, nige yatmıysm indi? Naciye. Abıynı kütem. Latıyfa. Ul kaytmıy turgandır, kızım, kabinetmda gına yuklarga bulgandır. Naciye. Kütiym eli, barıbir yuklıysım da kilmiy. Latıyfa. Asiye kilin de yukmı eli? Naciye.Yafia gma kaytıp kirdi. Latıyfa. Segat ikinci indi, kayda yürdi iken? Naciye. Kudalarga bulgandır. Latıyfa. Yuk kızım, anda tügildir. Abıyın bilen bügin bik katı talaştı... İçmasam ayırılışsmnar idi. Abıymm bitire bit. Biçara bala küni-tüni şahtada, front üçin tırısa. E munisi kiyine de yasana. İşikte zvonok tavışı. Ene, abıyın kayttı, bar, işik aç. Latıyfa bülmege, Naciye işik açarga tışka kite. Birazdan Fuat bilen eylenip kire. Naciye. Abıy, aşıysm kilemi? Fuat.Yuk, sinilim. Bir stakan çey bulsa, içer idim. Naciye. Hezir, abıy. (Kite. Şunda uk stakan bilen kirtip kuya.) Fuat. Etiynifi heli niçik? Naciye. Yarıysı, gipska salgaç, yukıga kitti. Fuat. Eyi.. Her künni in yahşi şahterlarnı frontka birebiz, şunm üstine anın da şahtada bulmavı bik nık sizile... Tigi yuklıymı? Naciye. Yuktır eli, yana gına kaytıp kirdi... Fuat. Kayda bulgan?

Naciye. Kim bile anı... (Süz tabalmıy turalar.) Fuat. Naciye birer küy uyna eli.

Galimanovlar'm dairesi, çeşitli yönlere gidilen kapılar. Perde açılınca, kapkaranlık, bir kenarda abajurlu masa lambasının ışığı altında Najiye'nin piyano çalıp, şarkı söylediği görülür. Najiye Bahar gününde bembeyaz çiçek açan Ağaçlara doyasıya bakmadım. O ağaçlar şimdi meyve verdi, Sadece sen, ciğerim, hâlâ dönmedin. Kapkaranlık güz gecelerinde, Hangi illerde geziyorsun acaba? Gittiğin yollarından gözümü almıyor, Bekliyorum seni sıkıntı çekerek geç, erken. Latıyfa girer. Latıyfa - Kızım niçin yatmıyorsun artık? Najiye - Abimi bekliyorum. Latıyfa - O dönmeyecektir kızım, bürosunda uyumuştur. Najiye - Bekleyeyim hele, zaten uyuyasım da gelmiyor. Latıyfa - Asiye gelin de yok mu hâlâ ? Najiye-Daha yeni döndü. Latıyfa - Saat iki, nereye gitti acaba? Najiye - Dünürlerdeymiştir. Latıyfa - Yok kızım, orda değildir. Abinle bugün çok kötü kavga etti. Bari aynlsalardı. Abini bitiriyor. Biçare çocuk gece gündüz madende, cephe için çalışıyor. Ya bu, giyiniyor, süsleniyor. Kapıda zil sesi. . - işte abin döndü, git, kapıyı aç. Latıyfa odaya, Najiye kapıyı açmaya dışarıya gider. Biraz sonra Fuat'la birlikte döner. Najiye- Abi,yemek istiyor musun? Fuat - Hayır, kardeşim. Bir bardak çay olsa içerdim. Najiye - Şimdi abi. (Gider. Hemen bardakla çay getirip koyar.) Fuat - Babam nasıl? Najiye - İdare eder, alçıya alınınca uyudu. Fuat - Evet... Her gün en iyi maden işçilerini cepheye gönderiyoruz, bunun üstüne onun da ocakta olmaması çok kötü hissediliyor... Öteki uyuyor mu? Najiye - Uyumuyordur her hâlde, daha yeni döndü... Fuat - Neredeymiş? Najiye - Kimbilir?.. (Söz bulamayıp susarlar.) Fuat - Najiye bir melodi çal hele.

Naciye. Sun bit indi, abıy. Fuat. Kimge niçik bit. Eyde, uyna eli... Naciye uynarga kirişe. Yartılaş çişingen helde bülmeden Asiye çığa. Asiye. CiterigizL Yuklargabirmiysiz... Naciye çıgıp kite. Fuat. Kayda yürdin? Asiye. Minim kayda yürüvimi yuklarga yatkan-da suramıylar. Fuat. Başka çakta minim vakıtım yuklıgın sin bit bilesin. Asiye. Şulay da "üzgelerge" tabasın. Fuat. Niçik indi ul "üzgelerge"? Asiye. Bügin nindidir bir hanım bilen maşinada katatsya itip yürgenifini kürgenner. Fuat. Birinciden, "nindidir" tügil, yana kilgen çertejnitsabız, ikinciden, katatsya itip yürmedik, Rudoupravleniyege iş bilen bardık. Asiye. Siz irlernin şulay indi, kaysı mohtajnitsagız, kaysı çertejnitsagız bula... Fuat. Üz gayıbinni aklar üçin, yuk sebeplerni sıltav itesinmi? Lekin alar mina yabışmıy. Sin mina şunı eyt, kimde buldıfi? Asiye. Her bir adımga rühset alırga, kaytu bilen utçit bire barırga suramıysınmı tagın? Fuat. Min sina andıy taleplerni kuyganım yuk şikilli, şulay da min hatınımnın kayda yürgenin bilirge tiyiş!.. İşikte Latıyfa kürine. Latıyfa. Ulım, akrm, atannı uyatasıfi. Yatığız indi, vakıtbiksufibit... (Kite.) Fuat. İh, Asiye... Vatan kügen kaplap algan kara bulıt perdeleri sina bir de teisir itmiylermini? Asiye. Kirekmiy, moral ukıma! (Birnerse bulmaganday yılmayıp.) Eyde, duslaşıyk. (Kul bire.) Fuat. Sin bit eli mina kayda buluvınnı eytmedin. Asiye. Serafima Petrovnalarda idim, ul bügin hatın-kızlar cıygan idi, şunda biraz patefon uynattık, cırladık, biyidik... Fuat. Serafima bik irte başlagan, iri kitkenge üç ay da tulmagan, hatın-kız meclisleri uyıştırırga kirişken. Munnan sun andıy kompaniyalerge yüriysi bulma!.. Asiye. Kaya, mina bir temeki bir eli. Fuat. Sin bit mina "Bir kaydan da tartmıym" dip süz birdin. Asiye. Tartmıym iç indi, küpten taşladım, duslaşuvıbız hürmetine birniçe gine suvıram. Yırakta trevogalı gudok tavışı, Latıyfa, Naciye çığa. Naciye. Bu nerse? Hava trevogasımı? Fuat. Yuk, Naciye, bu nindidir başka trevoga!.. Latıyfadan başkalar annan-munnan kiyinip çıgıp kiteler.

Najiye - Ama şimdi, ahi. Fuat - Kime ne? Haydi, çal hele... Najiye çalmaya girişir. Yarı çıplak hâlde odadan Asiye çıkar. Asiye - Yeter!.. Uyumama izin vermiyorsunuz. Najiye çıkıp gider. Fuat - Nereye gittin? Asiye - Benim nereye gittiğimi uyumağa gittiğimde sormazlar. Fuat - Başka zaman benim vaktimin olmadığını biliyorsun. Asiye - Öyle de başkalarına buluyorsun. Fuat - Nasıl başkalarına ? Asiye - Bugün bir kadınla arabada gezdiğini görmüşler. Fuat - Birincisi bir kadın değil, yeni gelen kroki çizicimiz; ikincisi gezinmedik, maden ocağı idaresine iş için gittik. Asiye - Siz erkeklerinki böyle işte, kimisi montajcınız olur, kimisi kroki çiziciniz olur... Fuat - Ayıbını aklamak için, olmadık sebeplerden bahane mi buluyorsun ? Lâkin onlar bana yapışmaz. Sen bana şunu söyle, kimdeydin? Asiye - Her bir adım için izin almam mı gerekiyor? Dönüşte de rapor vermeye gelmemi de istemiyor musun? Fuat - Benim senden öyle bir isteğim yok, bununla birlikte, ben karımın nerede gezdiğini bilmeliyim1... ... Kapıda Latıyfa görünür. Latıyfa - Oğlum, yavaş, babanı uyandıracaksın. Yatın artık, vakit çok geç oldu artık... (Gider.) Fuat - Ah, Asiye... Vatanın gökyüzünü kaplayan karabulut perdeleri, sana hiç tesir de mi etmiyor? Asiye - Gereği yok, ahlâk dersi verme1. (Hiçbir şey olmamış gibi gülerek) Haydi, barışalım. (Elini uzatır.) Fuat - Sen daha bana nerede olduğunu söylemedin. Asiye - Serafima Petrovnalardaydım, o bugün bayanları toplamıştı, orada biraz gramofon çaldık, şarkı söyledik, dans ettik... Fuat - Serafima çok erken başlamış, kocası gideli üç ay bile olmadı, bayan toplantıları oluşturmaya girişmiş. Bundan sonra öyle toplantılara gidecek olma!.. Asiye - Nereye ? Bana bir sigara ver hele. Fuat - Sen bana hiç içmiyorum diye söz vermiştin. "'-' Asiye - İçmiyorum ki zaten, çoktan bıraktım, barışmamız hürmetine birkaç nefes çekeyim. Uzakta endişe verici bir siren sesi, Latıyfa, Najiye çıkar. Najiye - Bu ne? Hava saldırısı alarmı mı? Fuat - Yok, Najiye, bu başka bir alarm!.. Latıfya dışındakiler onu bunu giyinip çıkıp giderler.

Latıyfa. Tagm nerse gine bar iken. (Terezeden karap.) Eyi, birtuktasız atlı arbalar, yükli maşina-larnıfi kiri yakka agıluvı yukka tügildir... (Üyde tınlık. Üzin kaya kuyarga bilmiy.) Nişliym indi, yatsam, kuzini yukı almaş, yatmasam, işke kul barmıy. Şundıy tünni enkey de kitip yugaldı. Yırakta samoletlar tavışı, zenitkalar avazı. Ene, tünge yulbasarlar kildiler!.. Kultık tagınnan işikte Gıyniyat kürine. Nige turdın?.. Nige urınıfinan kuzgaldın? Min sini uyatmaska bulgan idim. Eyde alaysa, tışka çıgıyk. Gıyniyat. Kirekmiy, Latıyfa, bir kaya da çıkmıybız. Utnı sündir. Düşman samoletları yakmaya, zenitkalar küçli ut aça, sızgırıp tuşken bomba şartlavı işitile. Latıyfa. Gıyniyat, min kurkam... Gıyniyat. Kurıkma, Latıyfa, kil minim yanıma. Latıyfa Gıyniyat yanına yılışa. Tısta dehşet devam ite. . Latıyfa. Balalar nihelde iken? Gıyniyat. Alar üçin kaygırma, birni de bulmas... Tik mine enkey kaya sun? Elle yuklap yatamı? Latıyfa. Kürşi Fatıyma irin kürirge Harıkovka kitti, amfi balaları yanma kunarga kirgen idi... Gıyniyat. Kittilerbugay?.. Latıyfa. Eyi, ulaktılar, ahrı. Gıyniyat tereze kaplavıçın aça, üy içine yaktılık tüşe. 1 EnikeyimL Bu kaysı tüş yana?.. Gıyniyat. Ulı uram tiresi... Latıyfa. Küpmi yurtlar cimirilip, nindi bendeler helak buldı iken? Gıyniyat. Eyi, kuruçkıç heller... Kişi küçi bilen tüzilgen küpmi baylıklar, küpmi cihazlar kınla, küpmi bendelernin canı kıyıla. Küpmi yetim sabıylarnın küz yeşi kuyıla... Yulbasarlar tüsli kara tünde kileler de, anasının cılı kucağında yuklap yatkan sabıylar üstine bomba taşlıylar... Hezine kaytıp kire. Hezine. Kürdigizmi, kürdigizmi, tagm şehernin astın-üske aykadı?! Nige sun biznikiler yavızlarnın karşılarma çıkmıylar da, tiris kortlarıday ürmelegen kaban dungızlarınıfi burınnarma sukmıylar?! Gıyniyat. Sugış şirin bizge afilav kıyın iş ul, enkey, küresin, ul kün eli kilip citmegen. Hezine. Vakit indi, ulım, yulın buyarga, vakit idi kanı bilen avız-burının yuvarga!.. Aşıgıç helde Naciye kaytıp kire. - Latıyfa. Kızım, ni bar anda, nige gudok kıçkırtkan? Naciye. Nemetslar frontnı üzgenner. Bütin organizatsiyalerge küçerge prikaz birildi.Tilegen kişilerge seherden çıgarga kuşalar.

Latıyfa - Başka bir şey var her hâlde. (Pencereden bakarak) Evet, durmadan atlı arabaların ve motorlu taşıtların arka tarafa akması yok yere değildir... (Evde sessizlik. Ne yapacağını bilemez.) Ne yapayım şimdi, yatsam, gözüme uyku girmez; yatmasam, işe elim varmıyor. Böyle bir gecede anacığım da ortada yok. Uzakta uçak sesleri, uçaksavar sesleri. İşte, gece eşkıyaları geldiler!.. KoltukdeğnekleriylekapıdaGıyniyetgörünür. Niye kalktın?.. Niye yerinden kıpırdadın? Ben seni uyandırmamaya çalışıyordum. Haydi öyleyse, dışarıya çıkalım. Gıyniyet - Gerekmez Latıyfa, hiçbir yere çıkmıyoruz. Işığı söndür. Düşman uçakları yakınlaşır; uçaksavarlar ateşin şiddetini arttırır; ıslık çalar gibi düşen bombanın patlaması duyulur. Latıyfa - Gıyniyet, ben korkuyorum... Gıyniyet - Korkma, Latıyfa, gel benim yanıma. Latıyfa, Gıyniyet'ın yanına sokulur. Dışarıda dehşet devam etmektedir. Latıyfa - Çocuklar ne hâlde acaba ? Gıyniyet - Onlar için endişelenme, hiçbir şey olmaz... Yalnız, annem nerede peki? Yoksa uyuyor mu? Latıyfa - Komşu Fatıyma kocasını görmek için Har'-kov'agitti, onun çocuklarının yanına kalmaya gitmişti... Gıyniyet - Gittiler her hâlde?.. Latıyfa-Evet, uzaklaştılar galiba. Gıyniyet pencerenin dış kapağını açar, ev içine ışık düşer. - Anacığım!.. Bu yanan yer neresi?.. Gıyniyet - Büyük cadde civarı... Latıyfa - Ne kadar ev yıkıldı, ne kadar insan helak oldu acaba? Gıyniyet - Evet, korkunç bir durum... İnsan gücüyle yapılan pek çok zenginlik, pek çok cihaz kırılıyor, pek çok insanın canına kıyılıyor. Pek çok yetim çocuğun gözyaşı dökülüyor... Eşkıyalar gibi kara gecede geliyorlar ve anasının sıcak kucağında uyuyup yatan bebelerin üstüne bomba bırakıyorlar... Hezine girer. Hezine - Gördünüz mü, gördünüz mü, bir kere daha şehrin altını üstüne getirdi?! Niçin peki, bizimkiler kötülerin karşısına çıkmıyorlar ve tezek kurtları gibi sarmaşan yaban domuzlarının burunlarına vurmuyorlar?! Gıyniyet - Savaş sırrını bizim anlamamız zor iş, anacığım, o gün henüz gelmemiştir. Hezine - Vakit şimdi oğlum, yolunu kesmeli, vakit şimdi, kanıyla ağzını burnunu yıkamalı!.. Aceleyle Najiye girer. Latıyfa - Kızım ne var orada, niçin siren çalmış? Najiye - Almanlar cepheyi yarmışlar. Bütün teşkilatlara göçme emri verildi. Dileyen kişilerin şehirden ayrılabileceklerini söylüyorlar.

Latıyfa. Seherden çıgarga?.. Gıyniyat. Kaya? Naciye. Künçıgışka. Uzaklamıy Fuat abıy maşina bilen kaytırga buldı, cıyınıp turırga kuştı. Hezine. Min sizge eyte kildim - tınıç çakta küçigiz didim, tınlamadıgız. Naciye. Dev eniy, etkeynift keyifi yuk. Hezine. Ey de ulım, ey de, urımna kirip yat. Gıyniyatni citeklep kite. Naciye. Enkey, katıp turma indi, eybirlerni cıynarga kirek. Latıyfa. Tukta eli, kızım, belki düris tügildir. Naciye. Düris, enkey, eytem bit, mini Fuat abıy ciberdi. " Tizden kaytırmm, hezir bulıp turıgız", -didi. Latıyfa. Gumir itken ciribizni, sizni tudırıp üstirgen nigizibizni niçik taşlap kiterbiz iken? Naciye. Bir bizde gine tügil bit, bütin il bilen. Ey de, eniy, ayındık indi. Latıyfa. Eyde, eydeL Başta ilek-çileklerni zur sandıkka tutırıyk. Naciye. Yuk, enkey, alamın birsin de almıybız. Andıy vak-tüyek eybir bargan cirde de tabılır. Latıyfa. Yuk, yuk, inemni de kaldırmıym. Gumirim buyma bürtiklep cıygan eybirlerim bilen nemeç kaldıkların kinendirir helim yuk. Naciye. Ul tunda uylap ta karama. Bütin seher kite bit. Barıbız da ilek-çilekler tüyep yüriy başlasak, nerse bulır idi. Latıyfa. Alay bulsa min kitmiym, şul gına. Naciye. Yarıy, kitmeseft şunda kalırsın. (Kaybir eybirlerni alıp kite.) Yırakta bik katı şartlav tavışı işitile. Asiye kaytıp kire. Latıyfa. Kilin, elle tagm kildilermi? Asiye. Yuk, enkey. Şahtanı şartlattılar!.. Naciye cıymırga eytkendir bit? Latıyfa. Ey tti de... Asiye. Eytkeç, ni karap turasın? Eyde, eybirlerni algala. Latıyfa. Niçik indi algala? E bu cihazlar? Latıyfa. Tuktagız eli. Siz akıldan yazdıgızmı, Ye min tiliremmi? Niçik itip bu eybirlerni kaldırırga da, niçik itip alarbız yeşerge? Yuk, yuk, min üy cihazlarımnan ayırılmıym. Asiye. Ayırılmasan, nemetslarga kalırsın. Latıyfa. Nige siz mini şul nemeç kaltıkları bilen ürkitesiz. Kunkmıym min imiçten!.. Gayretlenip kite. Asiye işiktegi ştoralarnı ala. Ebuzerkire. Ebuzer. Cıymasızmı? Asiye. Eyi, dedey, cıyınabız... Siz ülgirdigiz demini?

Latıyfa-Şehirden ayrılmak mı?.. Gıyniyet - Nereye?

Najiye - Doğuya. Çok geçmez Fuat Abim otomobille döner, toplanmamızı söyledi. Hezine - Ben size söyledim durdum, sakin zamanda göçün dedim, dinlemediniz. Najiye - Büyükanne, babamın keyfi yok. Hezine - Haydi oğlum haydi, yerine girip yat. Najiye - Anne, katılıp kalma şimdi, eşyalarını toplamak gerek. Latıyfa - Dur hele kızım, belki doğru değildir. Najiye - Doğru anne, diyorum ya, beni Fuat Abim gönderdi. "Çabucak dönerim, hazır olun", dedi. Latıyfa - Yaşadığımız yeri, sizi doğurup büyüttüğümüz yeri nasıl bırakıp gideriz? Najiye - Sadece biz değil, bütün il ile. Haydi anne, toplanalım artık. Latıyfa - Haydi, haydi!.. Önce çanak çömleği büyük sandığa dolduralım. Najiye - Yok anne, onların birini bile almıyoruz. Öyle ufak tefek eşya vardığımız yerde de bulunur. Latıyfa - Hayır, hayır, iğnemi bile bırakmam. Ömrüm boyunca tane tane yığdığım eşyalarımla Alman sürpüntülerini zenginleştirecek hâlim yok. Najiye - O hususu düşünme. Bütün şehir gidiyor. Hepimiz de çanak çömlek yüklenmeye başlasak, ne olur! Latıyfa - Öyleyse ben gitmiyorum. Najiye - Tamam, gitmezsen burada kalırsın. (Bazı eşyaları alıp gider.) Uzakta çok şiddetli bir patlama sesi işitilir. Asiye girer. Latıyfa - Gelin, yoksa tekrar mı geldiler? Asiye - Yok, anne. Kömür ocağını patlattılar!.. Najiye toplanmamızı söylemiştir her hâlde? Latıyfa-Söyledi de... Asiye - Söylediyse niye bakıp duruyorsun? Haydi, eşyaları alı alıver. Latıyfa - Nasıl alı alıver? Peki bu aletler?.. Asiye - Onların hepsi kalıyor. Latıyfa - Durun hele. Siz mi aklınızı kaybettiniz, yoksa ben mi deliriyorum? Nasıl bu eşyaları bırakırız da nasıl onlarsız yaşarız? Hayır, hayır, ben ev aletlerimden ayrılmam. Asiye - Ayrılmazsan Almanlara kalırsın. Latıyfa - Niye siz beni bu Alman süprüntüleriyle ürkütüyorsunuz? Korkmuyorum ben Alman'dan!.. Hızlı hızlı gider. Asiye kapıda perdeleri alır. Ebuzer girer. Ebuzer - Toplanıyor musunuz ? Asiye - Evet abi, toplanıyoruz. Siz yetiştirdiniz mi?

Ebuzer. Min kaytkanda cingen cıyınıp mataşa idi de, tuktattım eli. Asiye. Nige, kitmeske digen heber barmı elle? Ebuzer. Andıy heber işitilmiy işitilüvin de... Ey, sinilim, Donbassm birgeç, bitti indi... Asiye. Ni eytirge tiliysindir, dedey, tüşinmiym. Ebuzer. Dedenni tüşinirge vakit idi, sinilim. Biz bit sinin bilen stoliçmy vokzallarda, patşa poezdlarında restoran tutkan Ebutalip Ebuşahmanov balaları. Şulay bulgaç, sina da kaçak bulıp yürünin nige kiregi bar? Asiye. Yuk, yuk, bu mümkin tügil. (Kite.) Ebuzer. Mümkin! Galimcanovlar bilen arannı üzergebik vakit. Asiye artırman kirip kite. Naciye çığa. Üzin kaya kuyarga bilmiy aptırap yüriy. Naciye. Nige bu abıy kaytmıy iken? Tizrek kitesi idi... Huş minim yüreğime rnengi sünmes utlar kabızgan, hıyalımda tirikümiş tüsli dan-şühret ümitleri agızgan pianinam. Bilmiym, uzakkamı minnen kalasın. (Kükrektegi ruh bilen cırlıy.) Huş, isen bul, tugan cirim, Kitem sinnen yırakka. Kitken kuşlar kaytkan kibik, Biz kaytırbız bu yakka. Gürlepturganşatyeşligim Ütti sinin bişikte, Yeş baladan irkelevifi Unıta almam niçik te. Unıta almam yumşak çilin, Sirli zefiger tünnerin. Unıta almam birinci kat Yanıp süygen künnerim. Tankistlar kiyiminnen Esfan kire. Esf an. Selam güzel cırçıga! Naciye. Bu kim? Esfan! Esfan. Naciye... (Kucağına ala.) Naciye. Ciber, Esfan, çıgarlar. Esfan. Çiksmnar, sugışçmı gafu iterler. Naciye. Sin niçik, uzakka kayttınmı? Esfan. Bik azga, birniçe gine segatke. Naciye. Arman? Esfan. Maşina alam da tagın frontka. Siz de kiterge cıyınasız, ahrı? Naciye. Abıynıfi maşina bilen kaytkanm gına kütebiz. Esfan. Ul eli tiz kaytmas, min anın yanınnan kildim. Ul anda şahtanıfi kıymmetli maşinalarm vagonnarga tüyete. Naciye. E biz anı munda tüzimsizlik bilen kütebiz. Şulay diyn, Esfan, minim konservatoriya bitirip cırcı

bulu ümitim, sinin tav injenerlıgına irişü tileklerin temli tüştey gine bulıp kaldılarmıni? Esfan. Zarar yuk, Naciye. Masaygan düşman

Ebuzer - Ben döndüğümde yengen toplanmaya çalışıyordu da durdurdum. Asiye - Niye, gitmeyin diye bir haber mi var yoksa? Ebuzer - Öyle bir haber yok, olmamasına da... Ey, kardeşim, Donbass'ı verince, bitti artık... Asiye - Ne demek istiyorsun ahi, anlamıyorum. Ebuzer - Abini anlamanın vaktidir, kardeşim. Biz ki seninle başkentin garlarında padişah trenlerinde lokantası olan Ebutalip Ebuşahmanov'un çocuklarıyız. Böyle olunca, senin kaçmanın gereği var mı? Asiye - Hayır, hayır, bu mümkün değil. (Gider.) Ebuzer - Mümkün! Galimjanovlar ile aranı açmanın tam vakti. Asiye'nin arkasından gider. Najiye çıkar. Ne yapacağını bilemez hâlde şaşkın şaşkın yürür. Najiye - Niye bu abim dönmüyor acaba? Çabucak gidecekti... Hoşça kal benim yüreğime sönmez odlar yakan, hayalimde cıva gibi şöhret ümitleri akıttığım piyanom. Bilmiyorum, benden çok mu uzun ayrı kalırsın. (Gönülden hissederek şarkı söylüyor.) Hoşça kal, esen kal, doğum yerim, Gidiyorum senden uzağa. Giden kuşların döndüğü gibi, Biz dönüyoruz bu tarafa. Gürleyip duran mutlu gençliğim Geçti senin beşiğinde, Küçük çocuk gibi sevmeni Unutamam asla. Unutamam yumuşak yelini, Sırlı mavi gecelerini. Unutamam ilk defa Yanıp sevdiğim günlerimi. Tankçı giysisiyle Esfan girer. Esfan - Selam güzel şarkıcıya! Najiye - Bu kim? Esfan! Esfan - Najiye... (Kucağına alır.) Najiye - Bırak, Esfan, çıkarlar. Esfan - Çıksınlar, savaşçıyı affederler. Najiye - Sen nasıl, uzun mu kalacaksın ? Esfan - Çok az, birkaç saat sadece... Najiye - Sonra? Esfan - Araba bulacağım, sonra tekrar cepheye. Siz de gitmek için toplanıyorsun, her hâlde? Najiye - Abimin arabayla dönmesini bekliyoruz. Esfan - O her hâlde çabuk dönmez, ben onun yanından geldim. O orada madenin kıymetli makinalarını vagonlara yüklüyor. Najiye - Biz ise onu burada sabırsızlıkla bekliyoruz. O nasıl böyle sakin? Esfan, benim konservatuvarı bitirip şarkıcı olma ümidim, senin jeoloji mühendisliğine ulaşma dileklerin tatlı bir düş olarak kaldılar ha? Esfan - Zararı yok, Najiye. Gururlanan düşman çok

tizden biznin küçibiznin gayretin tatıyaçafc Tınıçlık süyüçi halkıbıznın kanlı yeşi üçin biznin alda cavap bireçek. Gıyniyat abıynın ayağına nerse buldı sun? Naciye. Uçinçi kün nemets samoletları şeherge kildiler, ilektrostantsiya tiresine birniçe bomba taşladılar. Etkey şul çağında stantsiya tübesinde dejur bulgan, küçli şartlav dulkım anı cirge berip tüşirgen. Esfan. Kızganıç... Biznin cizni sizde bugay, anın bilen kürişirge de, mina kiterge vakit. Naciye. Tukta indi, süyleşiyk eli, belki sizge yaftadan kürişirge de tun kümes. Esfan. Nige alay uylıysın? Naciye. Min kitemin tılga, yırakka, sin kalasın munda - Frontta. Biznin yazmış bilen nerse bulmaska mümkin, bigrek te sinin bilen... Esfan. Minim üçin kaygırma. Mina bik küp katı sugışlarda, dehşetli atakalarda, dürlep yangan tank içerinde kalırga tun kildi. Lekin Vatanıma sina bulgan mehebbetim hervakıtta mini sakladı. Şundıy avır minutlar kiçirgen çaklarımda küz aldıma kilip basa idin de kutılgısız ülimni cinerge küç bire idin. Munnan sun da sin minim yüreğimde cinü simvolı bulıp turırsın. Yarıy, Naciye, huş... Barıp citü bilen, mina hat yazarsın. Kürişeler, ikisi iki bülmege kirip kite. Gıyniyat bilen Hezine çığa. Hezine. Kil eli, ulım. Latıyfa kilinin eybirleri üçin üzgelenüvi bik haklı, min de cihazlarm kızganam. Elle min eytem, allaga tapşırıp, üyde min kalıym miken? Gıyniyat. Yuk, yuk, enkey, biribizge de kalırga yaramıy. Hezine. Hak yazganm kürirmin, kilinge eytip tımçlandırıym eli. (Kite.) Gıyniyat (Pianino üstindegi kitapnı alıp.). Gabdulla Tukay... Duşmannarga kalmasın... (Kisesine sala.) Fuat kaytıp kire. Ulım, kitebizmi? Fuat. Sabır, etkey, minim sina süzün bar... İşikte Ebuzer kürine. Ştora artına yeşirine. Gıyniyat. Ul nindi süz, ulım? Fuat. Min sina kapital şahtasının general planın hem yana açılgan antratsit uçastogının çertejlarm kaldıram. Gıyniyat. Nige mina, nige üzinde saklamıysın? Fuat. Min hezir ük sugışka kitem. Gıyniyat. Sugışka? Fuat. Ul çertej, plannar tilese nindi şartlarda da düşman kulına tüşmeske tiyiş. Eğer de indi saklarga mümkin bulmasa - yandırırsın. Ebuzer (Yeşirgen cirinnen çıgıp.). Kürmiy de türabız, kiyev kaytkan iken.

çabuk bizim gücümüzün şiddetini tadacak. Sükuneti seven halkımızın kanını döktüğü için önümüzde cevap verecek. Gıyniyet Amca 'nın ayağına ne oldu peki? Najiye - Üçüncü gün Alman uçakları şehre geldiler, elektrik istasyonu civarına birkaç bomba bıraktılar. Babam o zaman istasyonun tepesinde nöbetçiymiş, güçlü patlama dalgası onu vurup yere düşürmüş. Esfan - Üzücü... Bizim enişte sizde her hâlde, onunla görüşeyim de, gideyim. Najiye - Dur şimdi, konuşalım hele, belki bizim tekrar görüşmemiz nasip olmaz. Esfan - Niye öyle düşünüyorsun? Najiye - Ben cephe gerisine, uzağa gidiyorum, sen burada, cephede kalıyorsun. Bizim ahnyazımızla mümkün olmayan şey var mı ? Özellikle de seninle... Esfan - Benim için endişelenme. Ben pek çok şiddetli çarpışmada, dehşetli saldırılarda, gürleyip parıldayarak yanan tank içlerinde kaldım. Lâkin vatanıma, sana olan muhabbetim her zaman beni korudu. Böyle ağır dakikalar geçirdiğim zamanlarda gözümün önüne geliyordun ve kurtuhınması mümkün olmayan ölümü yenmede güç veriyordun. Bundan sonra da sen benim yüreğimde yenme sembolüsün. Peki, Najiye, hoşça kal... gider gitmez bana mektup yazarsın. Görüşürler, ikisi iki ayrı odaya girer. Gıyniyet'le Hezine çıkar. Hezine - Gel hele oğlum. Latıyfa gelinin eşyaları için kendini parçalaması çok haklı, ben de aletler için üzülüyorum. Yoksa diyorum, Allah'a emanet deyip evde ben mi kalayım? Gıyniyet - Yok, yok anne, hiçbirimiz de kalamayız. Hezine - Hakk'ın yazdığını görürüm, geline söyleyip sakinleştireyim. (Gider.) Gıyniyet - (Piyanonun üstündeki kitabı alıp) Gabdulla Tukay... Düşmanlara kalmasın... (Cebine koyar.) Fuat girer. - Oğlum, gidiyor muyuz? Fuat - Sabır baba, benim sana sözüm var... Kapıda Ebuzer görünür. Kapı perdesinin arkasına gizlenir. Gıyniyet - O nasıl söz oğlum? Fuat - Ben sana baş madenin genel planını ve yeni açılan antrasit kömürünün yerini gösteren çizimleri bırakıyorum. Gıyniyet -Niçin bana, niçin kendin saklamıyorsun? Fuat - Ben derhal savaşa gidiyorum. Gıyniyet - Savaşa mı? Fuat - O çizim ve planlar hangi şart altında olursa olsun düşmanın eline geçmemeli. Eğer saklamak mümkün olmazsa yakarsın. Ebuzer - (Gizlendiği yerden çıkıp) Görmüyoruz da, damat dönmüş.

Fuat. Sin nişlep munda? Ebuzer. Asiyenin eybirlerin cıyışırga kudalarga bulışırga kirgen idim. Fuat. Alar sinin yerdiminnen başka da cıyınırlar idi, sina bit bütin skadlarınnı yandırırga. Bulgan iş korallarm yuk iterge kuşılgan idi. Ebuzer. Sin burçılma, kiyev, hezir işliybiz anı, hezir işliybiz. Kiterge cıyma. Bülmelerden Naciye, Latıyfa, Hezine, Asiye, Esfan çığa. Latıyfa. Ulım biz cıymıp bitirdik. Naciye. Abıy, eybirlerni maşinaga taşırgamı? Fuat. Kirekmiy, Naciye, taşımağız. Min sizge bik künilsiz heber kitirdim. Nemetslar biznin çigenü yulıbızmkistiler!.. Latıyfa. Harap buldık! Hezine. Esirge kaldıkmı? Ebuzer. Nemetska kul buldık? Gıyniyat. Savlamağız!.. Ulım, heller bulay bulgaç, bizge nişlerge sun? Fuat. Koral tutarga seletli kişiler hezir ük İrik meydanına cıyıla, niçik kine bulsa da, düşman bocrasın üzerge tırışabız. Gıyniyat. Üze almasagız? Fuat. Donbass tufragı üçin başıbıznı kuyarbız! Esfan, eyde,bizkittik. Huş, sav bulıgız!.. İsenleşeler, savbullaşalar. Kitüçilerni uzata çığalar. Ut süne. IKINÇIKURINIŞ Şul uk Galimcanovlar kvartirası. Perde açıl-ganda, kulma kitap tutıp Hezine küylep utıra. Asiye kaytıp kire. Asiye. Etkeyler üyde yukmı elle? Hezine. Yuk şul... Üzim de şul tunda ut yutıp utıram... İrtenpolitsaylar kilip, Naciye bilen ikisin birge alıp kitkenner idi, şunnan birli kaytkannarı yuk... Sin kiçe tagın üyde bulmadın, kayda idin? Asiye. Karangıda sizni uyartıp burçıysım kilmedi, abıylarga kirip kundım. Min gumumen indi, dev eniy, sizden ki tem. Hezine. Kitesifi, kaya? Asiye. Yana kvartiraga küçem. Hezine. Bizde urın tarmıni? Asiye. Kirisinçe, sizde şundıy kin, şundıy irkinlik... Cil davıldan tmıp kalgan dala şikilli, kaytıp kirsen, cannı kaya kuyarga urın tapmıysın. Hezine. Buu denbaylar haman şulay barmas bit, üzgerir eli. Sugış biter, Fuarın kaytır... , Asiye. Yuk, ul kay tmas indi. Hezine. Kayan bilesin? Asiye. Alar otryadınnan birkim de kalmagan.

Fuat - Sen niçin buradasın? Ebuzer - Asiye'nin eşyalarını toplayıp, dünürlere yardım etmek için girmiştim. Fuat - Onlar senin yardımın olmadan da toplanırlardı, sana bütün stoklarını yakman, mevcut iş aletlerini yok etmen söylenmişti. Ebuzer - Sen endişelenme, damat, şimdi yapıyoruz biz onu, şimdi yapıyoruz. Gitmeye yeltenir. Odalardan Najiye, Latıyfa, Hezine, Asiye, Esfan çıkar. Latıyfa - Oğlum biz toplandık. Najiye - Abi, eşyaları arabaya taşıyalım mı? Fuat - Gerek yok Najiye, taşımayın. Ben size çok kötü bir haber getirdim. Almanlar bizim çıkacağımız yolu kestiler!.. Latıyfa - Harap olduk! Hezine - Esir mi olduk? Ebuzer - Alman 'a kul mu olduk? Gıyniyet - Gürültü etmeyin!.. Oğlum, durum böyleyse, bizim ne yapmamız lazım peki? Fuat - Silah tutma kabiliyeti olanlar derhal Özgürlük meydanına toplanıyor, nasıl olursa olsun düşman halkasını kırmaya çalışacağız. Gıyniyet - Kıramazsanız?.. Fuat - Donbass toprağı için başımızı koyarız! Esfan, haydi biz gittik. Hoşçakahn!.. Vedalaşırlar. Gidecekleri yolcu etmeye çıkarlar. Işık söner. İKİNCİ SAHNE Yine Galimjanovların evi. Perde açılınca, elinde kitap olduğu hâlde Hezine mırıldanıyor. Asiye giriyor. Asiye - Babamgil evde yok mu yoksa? Hezine - Yok her hâlde... Ben de bu hususta endişeleniyorum... Erkenden polisler gelip Najiye'yle ikisini alıp gitmişlerdi, ondan beri dönmediler... Sen gece de evde değildin, neredeydin? Asiye - Karanlıkta sizi uyandırıp rahatsız etmek istemedim, abimlerde kaldım. Ben tamamen artık, büyükanne, sizden gidiyorum. Hezine - Gidiyorsun, nereye? Asiye-Yeni bir eve göçüyorum. Hezine - Bizim yerimiz dar mı ki? Asiye - Aksine, burası çok geniş, çok ferah... Yeli, fırtınası dinmiş bozkır gibi, dönüp girince, canımnı koymaya yer bulamıyorsun. Hezine - Bu devirler hep böyle gitmez, değişir her hâlde. Savaş biter, Fuat'ın döner... Asiye-Yok, o dönmez artık. Hezine - Nerden biliyorsun ? Asiye - Onların takımından hiç kimse kalmamış.

Hezine. Kim eyte? Asiye. Bar da şulay dip süyliyler.

Hezine - Kim diyor? Asiye - Herkes öyle diyor.

Gans kire.

Gans girer.

Gans. Kapitan efendi sizni alırga ciberdi. Hezine. Bu nindi mehebbetsiz kişi? Asiye. Mini alırga kilgen. Huş, sav bul, dev eniy, etkey bilen Naciyege ey tirsin. Mini gayıplemesinner. Her kim dünyada üzinçe uylarga, üzinçe turırga tırısa bit. Gans (İroniyeli külü bilen). İsen bul, matka! Kiteler. Hezine (Terzeden karap kala.). Eyi, turmışnın astı-üske aykala, kişiler su üstinde yüzgen yumıçkaday türli yakka çaykala... (Sibirki alıp idenni sibire.) Naciye (Kaygılı helde kay tıp kire). Nindi hurlık, nindi tübenlik... Hezine. Tukta kızım sifta ni buldı? Naciye. Birjada... Hezine. Sun? Naciye. Bütin seherden cıyılgan kızlarnı zalga çıgarıp tizdiler de, selametligibizni barlav heylesi astında çişindirip karadılar... Hezine. Mekke kafirleri iken... Şunnan? Naciye. Şunnan, türlibizni türli isimlikke yazıp, mini boynyada işlerge bilgilediler. Hezine. Riza bulmaska idi. Naciye. Riza bulmıy nişliysin? Şunda uk konvoy bilen lagerga, ye Germaniyage uzatalar. Hezine. Bu nindi zakonsız, mihirbansız kişiler iken. Atan kayda kaldı sun, nige kaytmadı? Naciye. Biz bit birge bulmadık, anı bügin komendaturaga alıp kittiler. Hezine. Tagın niler küresibiz bar iken... Sinin aşıysm kile turgandır, hezir çey kuyam. (Kuhnya yağma kite.) Naciye (Bütin kulı bilen kaplap işikli-türli yüriy). Nişlerge, nişlerge sun mina?.. Lida kire. Naciye ana taşlana.

Gans - Kaptan Bey sizi almaya gönderdi. Hezine - Bu sevimsiz adam da kim? Asiye - Beni almaya gelmiş. Hoşça kal büyükanne, babamla Najiye'ye söylersin. Beni suçlamasınlar. Herkes dünyada kendine göre düşünmeye, kendine göre yaşamaya çalışıyor. Gans - (Alaya bir gülümsemeyle) Hoşça kal, kadın! Giderler. Hezine - (Pencereden bakakalır.) Evet, hayatın altı üstüne dönüyor, insanlar su üstünde yüzen yonga gibi türlü yanlara çalkalanıyor... (Süpürgeyi alıp döşemeyi süpürür.) Najiye - (Kaygılı bir hâlde girer.) Bu nasıl horlanma, bu nasıl aşağılanma... Hezine-Dur kızım, sana ne oldu? Najiye-Borsada... Hezine - Sonra? Najiye - Bütün şehirden toplanan kızları salona çıkarıp dizdiler ve sağlığımızı kontrol hilesiyle soyundurup baktılar... Hezine - Mekke müşrikleri... Sonra? Najiye - Sonra, türlü kişileri türlü isimliklere yazıp, beni de mezbahada çalışmak üzere belirlediler. Hezine - Razı olmasaydın. Najiye - Razı olmayıp da ne yapacaksın? Derhal konvoyla birlikte kampa veya Almanya 'ya gönderiyorlar. Hezine - Bunlar nasıl kanunsuz, iyilik bilmez kişilermiş. Baban nerede kaldı peki, niye dönmedi? Najiye - Biz birlikte değildik ki, onu bugün kumandanlık karargahına alıp gittiler. Hezine - Daha neler göreceğiz acaba... Senin karnın acıkmıştır, şimdi çay koyarım. (Mutfak tarafına gider.) Najiye - (Yüzünü eliyle kapatarak yukarı aşağı yürür.) Ne yapmalıyım, ne yapmalıyım peki?.. Lida girer. Najiye ona doğru atılır.

Lidoçka, bu sin?!. Lida. Eyi, Nadya, min...

- Lida sen misin?! Lida - Evet Nadya, ben...

Kucaklaşıp übişeler.

Kucaklaşıp öpüşürler.

Naciye. Süyle tizrek, sin kayan? Lida. Kievtan. Naciye. Küptenim? Lida. Yana gına. Naciye. Birer iş bilenmi? Lida. Yuk, turırga kayttım. Naciye. Turırga? Biz munnan niçik kaçarga bilmiybiz, sin turırga diysin.

Najiye - Çabuk söyle, nereden geliyorsun? Lida-Kiyev'den. Najiye - Çok oldu mu? Lida - Daha yeni. Najiye - Bir iş için mi? Lida - Hayır, kalmak için döndüm. Najiye - Kalmak için mi? Biz buradan kaçacağımızı bilmiyoruz, sen kalmak için diyorsun.

nasıl

Lida. Zarar yuk, akrmlap turırbız eli. Turmış bit ui üzi üyrete. Ye, sizde niler bar? Naciye. Etiyni her künni birjaga çakırıp işke çıgarga kısalar idi, bügin komendaturaga alıp kittiler... Abıy hebersiz yugaldı... Enkeyni ütirdiler... Lida. Nerse üçin? Naciye. Biznin kürşide isesçılar tura. Munnan bişaltı kün ilik abzanbızda sıyırıbızra suyıp yatkanda üslerine barıp kirgen. İndeşmeske kirek idi aflar. Karavıl salıp halik cıyarga tilegen. Şul çağında kapka tübinde atıp ütirdiler. Sin bilesiflmi, Lida, mini boynyada işlerge kuydılar... Lida. Yılama, Nadya, sinin ul zarlı nefretlerinni küz yeşleri basa almaş. Min bilem, sin hiske birilüçen şagıyre yürekli kız, lekin okkupatsiya şartlarında kiçirgen turmışıbız his bilen tügil, akıl bilen yeşevni talep ite. Yürekleribizde kaynagan açı nefret tuygıların küreşke faydalanıyk. Biznin mektepte birge ukıgan ipteşlerden biride kimner bar? Naciye. Malaylardan birkim de kürinmiy. Katya Sorokina birjada küçirüçi bulıp hizmet ite. Anya Sidorenkonı attılar. Lida. Ni üçin? Naciye. Yaralı komandirnı yeşirip asragan. Lida. Tagın? Naciye. Luiza Yançevskaya rumm ofitserına kiyevge çıktı. : Gıyniyat kaytıp kire. Lida. işenmişiz, Gıyniyat Galimcanoviç. Gıyniyat. Lidoçka... Sin ukuvda idin tügilmi? Lida. Eyi, şulay idim. Gıyniyat. Dimek, sin de kite almadın? Lida. Yuk, mini biride işlerge kaldırdılar. Gıyniyat. Biride işlerge? Ebuzerkire. Ebuzer. İşenmişiz? Naciye. Lida, ey de, uramda yürip kirebiz. Lida. Hezirge huşıgız. Naciye bilen kiteler. Ebuzer. Ye, kuda, ni işler bitirip yatasız? Gıyniyat. İşler bitken, külte cıyası gına kaldı. Üzinni kutlarga kirek. Derecege mingensin iken. Ebuzer. Nindi derece? Gıyniyat. Seher idaresine tılmaç bulıp kirgensin tügilmi? Ebuzer. İy kuda, sin anı kuy eli, Esfan yanınnan bir kişi kaçıp kaytkan. Gıyniyat. Ul isen? Ebuzer. Eyi, isen, plenga ilekken. Harkov yanındagı lagerda yata iken. Yigitnin turmışı avır diy... Apaşı, miskin, başın da kütermiy, yılıy da yılıy... Çüp üstine çümele digendey, üzimni bügin komendaturaga çakırdılar.

Lida - Zararı yok, yavaş yavaş alışırız. Hayat, o kendisi öğretiyor. Peki ya sizde neler var? Najiye - Babamı her gün borsaya çağırıp işe çıkmaya zorluyorlar di, bugün kumandanlık karargahına alıp gittiler... Abimden haber yok, kayboldu... Annemi öldürdüler... Lida-Ne için? Najiye - Bizim komşuda es-es subayları var. Bundan beş-altı gün önce, ahırımızda sığırımızı keserken üstlerine varmış. Ses çıkarmamak gerekirdi onlara. Bekçi gönderip halkı toplamak istemiş. O zaman kapı dibinde ateş edip öldürdüler. Biliyor musun Lida, benim mezbahada çalışmamı belirlediler... Lida - Ağlama, Nadya, senin o kederli nefretlerini göz yaşlan dindiremez. Ben biliyorum ki sen duygu yüklü, şair yürekli bir kızsın, lâkin işgal şartlarında geçirdiğimiz hayat hisle değil, akıl ile yaşamayı talep ediyor. Yüreklerimizde kaynayan acı nefret duygularından mücadelede faydalanalım. Bizim okulda birlikte okuduğumuz arkadaşlardan burada kimler var? Najiye - Erkeklerden hiç kimse görünmüyor. Katya Sorokina borsada yazıcı olarak çalışıyor. Anya Sidorenko'yu vurdular. Lida - Niçin? Najiye - Yaralı bir komutanı gizleyip beslemiş. Lida-Başka? Najiye - Luiza Yançevskaya bir Rumen subayıyla evlendi. Gıyniyet dönüp girer. Lida - Merhaba, Gıyniyet Galimcanoviç. Gıyniyet-Lidacık... Sen okumayagittiydin değil mi? Lida - Evet, öyleydi. Gıyniyet - Demek ki sen de gidemedin? Lida - Yok, beni burada çalışmam için alıkoydular. Gıyniyet - Burada çalışmak için mi? Ebuzer girer. Ebuzer - Merhaba. Najiye - Lida, haydi, sokakta dolaşıp gelelim. Lida - Şimdilik hoşçakalın. Najiye'yle giderler. Ebuzer - Ee, dünür, neler yapıyorsunuz? Gıyniyet - İşler bitti, yalnızca desteleri toplamak kaldı. Seni kutlamak gerek. Dereceye girmişsin. Ebuzer - Hangi dereceye? Gıyniyet - Şehir idaresine tercüman olarak girmişsin, değil mi? Ebuzer - Ey dünür, sen onu bırak hele, Esfan'm yanında bir kişi kaçıp dönmüş. Gıyniyet - Sağ mı? Ebuzer - Evet, sağ, esir düşmüş. Harkov yanındaki kampta yatıyormuş. Gencin durumu ağırmış... Zavallı ablası başını kaldırmaksızın ağlıyor da ağlıyor... "Güp östine çümele" denilir ya, beni bugün komutanlığa çağırdılar.

.

Gıyniyat. Nersege? Ebuzer. Fuat kiyevnin sina birip kaldırgan çertejlarm surıylar. Gıyniyat. Anın mina çertej kaldırganın kayan bilesin? Ebuzer. Komendaturada şulay didiler. Siz, imiş, kardeşler ikensiz, birge asap, birge içkensiz, eytigiz, yuksa ikigizni de kulga alabız, didiler. Nindi çertejlar idi sun ul, kuda? Gıyniyat. Bilmiym, minim andıy çertejlarm kürgenim yuk. Ebuzer. Alay bulgaç, nige minnen surıylar? Gıyniyat (üz-üzine). "Yarık yuk dime bürine üstinde, büri yuk dime bürigin astında" iken. Ebuzer (anlamıyça). Ni diysin, kuda? Gıyniyat. Min sini tılmaç bulıp hizmet itesin iken dip işitkeç idim. Lekin sinin eli şpionlık hünerin de bar iken. Ebuzer. Min şpion? Ya alla!.. Kişilerge yahşilik itiym diysen, yamanlık bulıp kayta iken. Min bit anı sizni kızganudan gına eytken idim. Gıyniyat. Sina üz-üzifini kızganırga idi, yuksa ülgen çağında avızma su saluçıfi da tabılmas. Bar, biznin üyge ayakbasası bulma!.. Hezine kire. Ebuzer. Yuk, basarbız eli!.. (Kite.) Hezine. Nige cikirine ul? Gıyniyat. Fuat kiter aldırman mina emanet itip şahtanm general planın, antratsit uçastogınm çertejlarm kaldırgan idi. Ul anı niçiktir sizgen. Şunı minnen yumalap almakçı bula. (Yeşirgen cirinnen alıp.) Dünya helin, enkey, bilmessin, minim bilen elle nerse bulırga mümkin, min alarm sina tapşıram. Hezir ük utka yanmaslık, suga çılanmaslık cirge urnaştır. Hezine. Yarıy, ulım, yarıy, urnaştırırmın. Nige çakırgannar? Gıyniyat. İrtegeden işke çıgarga prikaz birdiler. Hezine. Sunnişliysin? Gıyniyat. Çıkmıym, tilese nişlesinner, çıkmıym!.. Ostap kire. Hezine kite. Eyde, Ostap Timofeyeviç, bu künnerde kürinmedin, kayda idin? Ostap. Kirov şahtasına kızımnın helin bilirge bargan idim. Gıyniyat. Sun anda niler bar? Ostap. Toçno bizdegiçe, bütin halik kaygı hesretke kümilgen... Kilip kirgen künni ük cidi kişini askannar. Sular arasında minim kiyev de bulgan... Çirli kızım üç bala bilen yetim kalgan. Şularnı üz yanıma kaytardım. Sinin üz helin niçik sun? Gıyniyat. Haman iskiçe, her künni birjaga çakırıp işke kuşalar idi, bügin komendaturada şah tanı turgızırga prikaz birdiler.

: Gıyniyet - Niye?

Ebuzer - Damat Fuat'ın sana bıraktığı çizelgeleri soruyorlar. Gıyniyet - Onun bana çizelge bıraktığını nereden biliyorsun? Ebuzer - Komutanlıkta böyle dediler. Siz, adeta kardeş gibiymissiniz, birlikte yer, birlikte içermişsiniz, söyleyin, yoksa ikinizi de tutuklarız, diyorlar. Nasıl çizelgelerdi onlar, dünür. Gıyniyet - Bilmiyorum, ben öyle çizelge filan görmedim. Ebuzer - Öyleyse niye bana soruyorlar? Gıyniyet - (Kendi kendine) "Yarık yok deme tomruk üstünde, börü yok deme börkünün altında" ymış. Ebuzer - (Anlamayarak) Ne diyorsun dünür? Gıyniyet - Ben senin tercüman olarak çalışmakta olduğunu duymuştum. Lâkin senin ispiyonculuk hünerin de varmış. Ebuzer - Ben mi ispiyoncu?.. Ey Allah'ım1... İnsanlara iyilik yapayım dersen, kötülük olarak geri dönermiş. Ben onu size acıdığım için söylemiştim. Gıyniyet - Sen kendine acımalısın, yoksa öldüğün zaman ağzına su verecek de bulunmaz. Git, bizim eve ayak basacak olma!... Hezine girer. Ebuzer - Yok, basarız herhalde!.. (Gider.) Hezine - Niye bağırıyor o? Gıyniyet - Fuat gitmeden önce bana emanet olarak maden ocağının genel planını, antransit kömürünün çizimlerini bırakmıştı. Bu onu nasıl olduysa sezmiş. Bunları benden pohpohlayıp almak istiyor. (Saklandığı yerden alıp) Dünya hâlini, anacığım, bilmezsin, benimle birlikte her şey olabilir, ben onları sana havale ediyorum. Hemen şimdi ateşin yakmayacağı, suyun ıslatmayacağı bir yere koy. Hezine - Olur oğlum olur, koyarım. Niye çağırmışlar? Gıyniyet - Yarın işe çıkmam için emir verdiler. Hezine - Peki, ne yapacaksın? Gıyniyet - Çıkmayacağım, istediklerini yapsınlar, çıkmayacağım1... Ostap girer, Hezine gider. Hayrola, Ostap Timofeyeviç, bu günlerde görünmedin, neredeydin? Ostap - Kirov madenine kızımın durumunu öğrenmeye gitmiştim. Gıyniyet-Peki, orda neler var? Ostap - Aynı bizdeki gibi, bütün halk kaygı ve hasrete gömülmüş. Vardığım gün yedi kişiyi asmışlar. Bunlar arasında benim damat da varmış... Hasta kızım üç çocukla birlikte yetim kalmış, onları kendi yanıma getirdim. Sen nasılsın peki? Gıyniyet - Aynı eskisi gibi, her gün borsaya çağırıp işe gönderiyorlardı, bugün kumandanlıkta maden ocağını durdurmayı emrettiler.

Ostap. Dimek işke çığasın? Gıyniyat. Yuk, min bügin tünle kaçam. Ostap. Kaya? Gıyniyat. Bryansk partizannarına. Mifıa munda yeşerge kalmadı. Ostap. Ansı toçno. Sina ulm yanına kiterge kirek. Gıyniyat. Ul isen? Ostap. Toçno, mine sina arınan hat. (Hat bire.) Gıyniyat. Ostap Timofeyeviç!.. (Kuçaklap übe.) Munm üçin min sina nindi gine süyinçi bülegi biriym iken?.. Ostap. Birni de kirekmiy, anısı sunınnan. Gıyniyat. Yuk, yuk, hezir ük birem. Şatlık kimine dip saklap kilgen siyim bar idi, şunı içiyk eli... (Arakı çıgara. Çaşkalarga sala.) Eyde, tut, kileçek cinüvibizüçin... Ostap. Toçno!.. İçeler. Kulma çemodan tutıp taza gevdelene, urta yeştegi Martınov kire. Martınov. Mifia Galimcanov kirek idi. Gıyniyat. Min bulam. Martınov. Mini sizge kvartiraga ciberdiler. Gıyniyat. Gafu itigiz, biz kişi kirtmiybiz. Martmov. Min vakıtlıça, kvartira tapkançı gına sizde turırmm. Mine minim seher idaresinnen yazıl-gan kegazim hem kvartalnıydan birilgen orderım. (Kegazler bire.) Ye, ni diysiz? Gıyniyat. Yarıy indi, kirirsiz... Çişinigiz. Martınov eybirlerin kuyıp çişine. Çemodanın açıp sülgi ala. Gıyniyat bilen Ostap herbir hereketin dikkat bilen karap turalar. Ostap (Dorga revişte). Sin kim bulasın? Martınov. Küresiz bit - işçi. Ostap. Professiya yagınnan diym. Martınov. İlektrotehnik. Ostap. İş izlep kildinmi? Martınov. Yuk, ilektrostantsiyagizni turgızırga ciberdiler. Ostap. Sin nemetsmıni? Martınov. Yuk, saf rus. Ostap. Yalganlıysm! Saf rus nemetska işlemes, toçno Martınov. Sina, kart kişi, biraz gına tilinni tıya tüşkende yahşırak bulır idi. Ostap. Til bit ul süylerge yaralgan. Martınov. Anısı şulay, lekin segat tili şikilli birtuktamıy bulgap turu yaramıy. Ostap. Nersebula? Martmov. Kızgan timirge ye kislotaga tiydi-rüvin bar. Ostap. Ürkitme, kurka turgannardan tügil, toçno!..

Ostap - Yani işe çıkacaksın? Gıyniyet - Yok, ben bugün geceleyin kaçacağım. Ostap - Nereye? Gıyniyet - Bryansk çetecilerine. Bana burada yaşama hakkı kalmadı. Ostap -O doğru. Senin oğlunun yanına gitmen gerek. Gıyniyet - O sağ mı? Ostap - Elbette, işte sana ondan mektup. (Mektubu verir.) Gıyniyet - Ostap Timofeyeviç!.. (Kucaklayıp öper.) Bunun için ben sana nasıl bir müjde hediyesi versem acaba?.. Ostap - Hiçbir şey gerekmiyor, o sonra... Gıyniyet - Yok, yok, hemen şimdi vereceğim. Mutlu günler için sakladığım bir ikramım vardı, bunu içelim... (İçki çıkarır. Kadehlere koyar.) Haydi, tut, gelecek zaferimiz için... Ostap- Tamam!.. İçerler. Elinde bavul tutan, güçlü gövdeli, orta yaşlardaki Martınov girer. Martinov - Bana Galimjanov gerekti. Gıyniyet - Benim. Martinov - Beni sizde kalmam için gönderdiler. Gıyniyet - Afedersiniz, bir adam almıyoruz. Martinov - Ben geçici olarak, daire bulana kadar sizde kalırım. İşte, benim şehir idaresinden yazılmış olan kağıdım ve semt idaresinden verilen emir tezkerem. (Kağıtlar verir.) Ee, ne diyorsunuz? Gıyniyet - Peki o zaman, girersiniz... Soyunun. Martinov eşyalarını bırakıp soyunur. Bavulunu açıp mendil alır. Gıyniyet ile Ostap her bir hareketini dikkatle izlemekteler. Ostap-(Kaba bir şekilde) Sen kimsin? Martinov - Görüyorsunuz ya, işçi. Ostap - Mesleki yönden diyorum. Martinov - Elektrik teknisyeni. Ostap - İş aramaya mı geldin? Martinov - Yok, elektrik istasyonunu çalıştırmam için gönderdiler. Ostap - Sen Alman mısın? Martinov - Yok, saf Rus. Ostap - Yalan söylüyorsun! Saf Rus Alman için çalışmaz, kesinlikle. Martinov - İhtiyar, dilini birazcık tutarsan senin için daha iyi olur. Ostap - Dil bu, söylemek için yaratılmış. Martinov - Orası öyle, lâkin saat dilinin durmadan dönüp durması iyi olmaz. Ostap - Ne olur? Martinov - Kızgın demire veya aside değdirilebilir. Ostap - Korkutmaya çalışma, korkaklardan değilim, kesinlikle!..

Martınov. Huca efendi, min yuvmıp almakçı idim. Gıyniyat. Kuhnyada, işikten çıkkaç, un yakta. ' Martınov. Rehmet. (Kite.) Ostap. İşittinmi nerse diy?.. Bizge hezir nemetska işlev tügil, bulgannı vatarga, cimirirge idi, e ul ilektrostantsiya turgızırga kilgen. Gıyniyat. Eyi, Ostap Timofeyeviç, kim dus, kim düşman ikenin küre almaganbız şul. Ene, minim kuda pisiy kibik ayak uçı bilen gine yürgen kişi, nemets kilü bilen nişledi? Ajdahaga eylendi. Ostap. Kaya, tagın birni sal eli! (Üstelge sugıp.) Min anıfi titmesin titem, toçno. Gıyniyat. Kudanınmı? Ostap. Tügil, mine bu yana kilgen kişinin. Gıyniyat. Kirekmiy, Ostap Timofeyeviç, belage kalırsın. Şay tan bilsin ul nindi kişidir. Eyde, tut eli. İçeler. Şunnan, Fuat kaysı seherde iken? Ostap. Min anısın açık eyte almıym, hat kitirüçi, Mariupolden, diy. Apanas Arhipıç mini amfi bilen tanıştırırga buldı. Martınov sülgi bilen sürtinip kire. Gıyniyat. Gafu itigiz, ipteş... Ey, yuk, efendim... Siz kay seherden bulasız? Martınov. Harkovtan. Gıyniyat. Siznifi anda turmışlar niçik sufi? Martınov. Bir küyi gine. Gıyniyat. Siz üzigiz gine kildigizmi elle?.. Martınov. Komanda bilen. Min utken tünni yuklıy almagan idim, birer cirde urın bulmasını? Gıyniyat. Mine şunda divanga yatığız. Martınov urın hezirlep yata. Frontta niler bar iken? Martınov. Sugışalar... Gıyniyat. Bik katı miken? Martınov. Eyi... Gıyniyat. Kızıllar haman çigineler miken? Martınov. Eyi... Gıyniyat. Siz, zur seherden kilgen kişi, mina şunı eytigizeli... Martınov gırıldap yukıga kite. Ostap. Yukladı... Bu kişi gamsız, kaygısız kişi, toçno. Biz munda tünner buyı yuklamıyça il kaygısız baştan kiçirebiz. E ul küpe-kündiz yattı da gırıldap yukıga da kitti... Bir nice soldat iyertip Rozenbah kire. Rozenbah. Bu nindi kişi? Gıyniyat. Minim kürşim.

Martinov - Ev sahibi bey, ben yıkanmak istiyordum. Gıyniyet - Mutfakta, kapıdan çıkınca sağ tarafta. Martinov - Teşekkürler. (Gider.) Ostap - İşittin mi ne diyor?.. Bize şimdi Alman'a çalışmak değil, bulduğumuzu kırmak, harap etmek gerek, bu ise elektrik istasyonunu çalıştırmaya gelmiş. Gıyniyet - Evet, Ostap Timofeyeviç, kimin dost, kimin düşman olduğunu göremiyoruz böyle. İşte, benim dünür kedi gibi ayak ucuyla yürüyen bir kişi, Alman'm gelmesiyle birlikte ne yaptı ? Ejderhaya dönüştü. Ostap - Nerde, bir tane daha koy hele! (Masaya vurup) Ben onun tozunu attırırım, gerçekten. Gıyniyet - Dünürün mü? Ostap - Değil, şu yeni gelen kişinin. Gıyniyet - Gerekmez Ostap Timofeyeviç, başına bela alırsın. Şeytan bilir nasıl biridir o. Haydi, tut hele. İçerler.

- Peki, Fuat hangi şehirdeymiş? Ostap - Ben onu açık olarak söyleyemiyorum, mektubu getiren Mariupol'denmiş. Apanas Arhipıç tanıştırdı beni onunla. Martinov havluyla kurulanarak girer. Gıyniyet - Afedersiniz arkadaş... Eee, yok, efendim...

Siz hangi şehirdensiniz? Martinov - Harkov 'dan. Gıyniyet - Sizin orda hayat nasıl peki? Martinov - Aynı şekilde. Gıyniyet - Siz tek başınıza mı geldiniz yoksa?.. Martinov - Takımla. Ben geçen gece uyuyamamıştım, bir yer yok mu? Gıyniyet - İşte burada, divana yatın. Martinov yerini hazırlayıp yatar. - Cephede ne oluyor acaba? Martinov-Savaşıyorlar... . Gıyniyet-Çok mu şiddetli? Martinov-Evet... Gıyniyet - Kızıllar devamlı geri mi çekiliyorlar? Martinov-Evet... Gıyniyet - Siz büyük şehirden gelen bir kişisiniz, bana söyleyebilir misiniz?.. Martinov hırıldayarak uyur. Ostap - Uyudu... Bu adam gamsız, kaygısız bir adam, kesinlikle. Biz burada geceler boyu uyumadan ülke "Ne olacak? " kaygısı çekiyoruz; o ise güpegündüz yattı ve hırıldayarak uyudu... Peşinde birkaç askerle Rozenbah girer. Rozenbah-Bu kim? Gıyniyet-Benim komşum.

Rozenbah. Alığız!..

Rozenbah- Alın1...

Ostapnı kuhnyaga taba alıp kiteler.

Ostap'ı mutfağa doğru alıp giderler.

Busı kim? Gıyniyat. Bilmiym, yana gına seher idaresinnen kvartiraga kirttiler. Rozenbah. Uyartıgız! Soldatlar Martınovnı küç hel bilen uyartalar. DokumentL Martınov kegaz çıgarıp bire. Rozenbah ayırım dikkat bilen karap. Gospodin Martınov, ilektrotehnik? Martınov. Eyi. Rozenbah. Bik yahşi. (Gıyniyatke.) Sinde kapital şahtasınrn general planı, antratsit uçastugınıfi çertejları bar iken, biz şunı alırga kildik. Gıyniyat. Minde birnindi de plan, çertejlar yuk. Rozenbal. E ni üçin sinin ulıfi?.. Gıyniyat. Nerse minim ulım? Rozenbah. Başkaca süyliy. Gıyniyat. Niçik başkaca? Rozenbah. Min üz kulun bilen etkeygebirip kaldırdım, diy. . Gıyniyat. Ul sizde? Rozenbah. Eyi, biznifi kulda. Tutıldın? Ha-ha-ha! Gıyniyat. Yuk, amfi mifia birni de birip kaldırganı yuk. Rozenbah. Bar, biz anı tabarbız. BaşlagızL Hezine bilen Naciye kire. Tintirge yabışalar. Şkaf, itajerkalardagı kitap-larnı idenge taşlıylar. Cihazarnı tuzdıralar, tun kilgen zath eybirlerni kiselerine salalar. Kürşi bülmelerge kirip kiteler. Savıt-sabalarnı vatalar. Nerselernidir avdaralar. Kirekli eybirlerin taba almav açuvmnan tagın da zeherleneler. Gıyniyat bilen Ostapnı alıp kiteler. Tısta maşina tavışı işinle. Naciye. Dev eniy, indi nişliybiz? Etkeyni de alıp kittiler. Hezine. Eyi, kızım, heyran yurtıbıznı veyran ittiler. Perde.

-Bukint? Gıyniyet - Bilmiyorum, yenice şehir idaresinden evimde kalmak üzer e göndermişler. Rozenbah-Uyandırın! Askerler Martinov'u zorlukla uyandırırlar. -Belge!.. Martinov kağıt çıkarıp verir. Rozenbah ayrı bir dikkatle bakarak... - Gospodin Martinov, elektrik teknisyeni? - Martinov - Evet. Rozenbah - Çok güzel. (Gıyniyet'e) Sende merkez maden ocağının genel planı, antrasit kömürünün çizimleri varmış, bunları almaya geldik. Gıyniyet - Bende hiç plan ve çizim yok. Rozenbah-Peki niçin senin oğlun?.. Gıyniyet - Ne, benim oğlum? Rozenbah-Başka şekilde konuşuyor? Gıyniyet - Nasıl başka şekilde? Rozenbah - Ben kendi elimle babama verdim, diyor. Gıyniyet - O sizde mi? Rozenbah - Evet, bizim elimizde. Yakalandın? Ha, ha, ha! Gıyniyet - Hayır, o bana hiçbir şey bırakmadı. Rozenbah - Var, biz onu buluruz. Başlayın!.. Hezine ile Najiye girer. Her yeri didik didik etmeye başlarlar. Dolabı, raflardaki kitapları yere atıyorlar. Cihazları dağıtıyorlar, denk gelen değerli eşyaları ceplerine koyuyorlar. Yan odalara giriyorlar. Çanak çömleği kırıyorlar. Bir şeyleri yıkıyorlar. Aradıkları şeyleri bulamamanın kızgmlığıyla daha da köpürüyorlar. Gıyniyet ile Ostap'ı alıp giderler. Dışarda araba sesi duyulur. Naciye - Büyük anne, şimdi ne yapacağız? Babamı da alıp gittiler. Hezine - Evet kızım, hayran olunan yurdumuzu viran ettiler. Perde.