TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 1

28 Şubat Komisyonu 28 Haziran 2012 Perşembe İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.02 BAŞKAN : Nimet BAŞ _____0_____ BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, değerli konuklar; öncelikle 28 Şubat ve 27 Nisan emuhtırasının araştırılması üzerine kurulmuş olan alt komisyon toplantımızdaki davetimize icabet ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Komisyonumuz darbe ve muhtıraları araştırma komisyonu olup, aynı zamanda darbenin ve muhtıraların muhatapları, mağdurları ve ilgililerini dinlemek üzerine çalışıyoruz. Bugünkü çalışmamızın içeriği de bu. Biz komisyon üyeleri olarak davet ettiğimiz konuklarımıza sorular yöneltiyoruz ama öncelikle komisyonumuza eğer bir genel bilgi vermek ve sunmak isterlerse, tercihleri bu yönde olursa kendilerini tanıtarak başlamak üzere de konu hakkında bilgi vermelerini istiyoruz. Siz o dönemde Yeni Şafak gazetesi ve sahip olduğunuz şirketler vesilesiyle 28 Şubat süreci içerisinde fazlasıyla muhatap olduğunuz, mağdur olduğunuz bir mesele üzerine bize yaşadıklarınızı ve gelişmeleri aktarmanızı rica ediyoruz. Tekrar ben komisyonumuzun davetini kabul ettiğiniz için teşekkür ediyorum ve toplantımıza üyelerimizi tanıtarak başlıyorum. Yaşar Karayel Bey, Kayseri AK PARTİ Milletvekili olup alt komisyon Başkanımız. Mehmet Şeker Bey, Gaziantep Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili. Feyzullah Kıyıklık Bey, İstanbul AK PARTİ Milletvekili. İdris Şahin Bey, Çankırı AK PARTİ Milletvekili. Süreyya Sırrı Önder, BDP Milletvekili. Diğer arkadaşlarımız komisyon uzmanları, tek tek tanıtmayayım isterseniz. Ben, bir kez daha hoş geldiniz diyorum ve sözü size bırakıyorum. Buyurun. NURİ ALBAYRAK – Öncelikle, ben, böyle bir komisyon kurulduğu için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına ve komisyondaki Başkan ve çalışma arkadaşlarının hepsine başarılar diliyorum. Türkiye'nin geleceğinin bundan sonra demokrasi ve insan haklarından

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 2

geçeceğine inanıyorum. Bu hakları insanlar kazanmadan hiçbir zaman ülkelere demokrasi gelmeyeceğine inanıyoruz. Ha, bu süreçte biz mağdur olmadık, sürecin gereği neyse biz onu yaşadık, biz hiçbir zaman aile olarak, Yeni Şafak gazetesi olarak mağduriyetten hiçbir zaman bahsetmedik. Yani o günkü insanların ne yapması gerektiğini, onlar yapılması gerekenleri yaptılar, biz de hem şirketler grubu olarak hem de Yeni Şafak gazetesi olarak bize düşen görevleri yerine getirdik. Bu süreç 80 ihtilalinden sonra Türkiye’de yeni bir yapılanma oldu ve bu yapılanma sürecinde işte siyasi partilerin kısıtlanması ve barajların getirilmesi ve 80 sonrası biz de bir siyasi hareketin içinde yer almıştık. Tabii 91-92 yılına kadar bu siyasi hareket yüzde 5’ler, yüzde 10’lar, yüzde 15’lere kadar çıktı. 92’den sonra İstanbul’daki birkaç belediyeyi Refah Partisinin alması ve 94’te Tayyip Bey’in Belediye Başkanı olmasıyla Türkiye’de yeni bir süreç başladı. Bu süreç içinde biz de o siyasi hareketin içinde olmamız hasebiyle, bu süreç içerisinde Türkiye’de değişik bir yapılanma süreci başlamıştı. Bu yapılanma sürecinde daha sonra işte piyasaya çıkan güçleri yok etmek için Türkiye’de belli derin güçler var, bu güçleri yok etmek için ellerinden geleni yaptılar ve yapmaya da devam ettiler. Bunun sonucu olarak da Sayın Recep Tayyip Erdoğan o dönemin Belediye Başkanı bir şiirden dolayı ceza aldı ve daha sonra da Refah Partisinin kapatılması sonucunda bir siyasi hareket başlangıcı oldu. Bu siyasi hareket de 14 Ağustos 2001’de başladı, 14 Ağustos 2001’de AK PARTİ kuruldu. AK PARTİ’nin kuruluş sürecinden sonra da 12 Eylülde, İstanbul Büyükşehir Belediyesine yapılan büyük bir operasyon başladı. 12 Eylül 2001’de bu operasyon. Recep Tayyip Erdoğan ve orada iş yapan Albayrak firması ve 80 kişinin yargılandığı ve yaklaşık 210 kişinin de ifade verdiği devlet güvenlik mahkemeleriyle başladı. Ha, bu sürece nasıl gelindi? Refah-Yol Hükûmeti yıkıldıktan sonra yeni bir iktidar işbaşına geldi. Bu iktidar dönemin işte belediye başkanını önce görevden aldı, daha sonra da yasaklı duruma getirdi fakat bu işler yapılırken süreç çok iyi kontrol edildi. Şöyle anlatayım ben size onu: İktidar, arkasında basın, medya; hemen onun arkasında devletin bütün güç ve birimleri oluştu. Bakın, mesela o dönemde bizim üzerimize gelme sebeplerinin yüzde 95’i Yeni Şafak’ın yapmış olduğu yayınlardandır. Burada ben bütün komisyon üyesi arkadaşlarımıza, gazetemizin yayınları ve şirketimiz üzerine nasıl gelindiğine dair altı tane bunlardan nüsha nüsha yaptırdım ve diğer basın, medyada çıkan tüm haberleri de taramıştık dönemimizde, onları da birer dosya hâlinde bütün komisyon üyesi arkadaşlarımıza sunacağız. Bunlar sizinle ilgili çok ciddi, belki bizde hafızalar çok fazla geriye gitmiyor, tekrarlaması açısından

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 3

ben de şimdi gelirken bir dosyamızı inceledim ve o dönemde yaşananları gün be an ve her şeyiyle beraber not ettik ve komisyondaki arkadaşlarımıza birer dosya sunacağız. Esas amaç burada, öncelikle belli bir kesim var, o kesimi yok etmek ve kendilerinin kurmuş oldukları güç odaklarını devam ettirmekti ama Allah yardım etti, bugünlere ülke geldi, inşallah daha iyi günlere gelecektir. Biz tabii süreçte öncelikle tüm gazeteler o gün, yani Yeni Şafak’ın yapmış olduğu haberlerden dolayı üzerimize geldiler ve aleyhimizde bir sürü haberler yaptılar. Bu haberleri o günkü İçişleri Bakanı ilk başta Sadettin Tantan Bey’di, Sadettin Tantan Bey’e Mesut Yılmaz Bey müfettişleri gönderiyor, “Gidin, İstanbul Belediyesini ve Albayrak’ın almış olduğu tüm ihaleleri alın, inceleyin.” diye. Geliyor müfettişler, altı ay bir çalışma yapıyorlar. Altı aylık çalışma sonunda iki müfettiş burada yapılmış olan ihalelerde prosedür olarak ve hukuka aykırı hiçbir şey bulamadıklarını ifade ediyorlar, dosyaları hazırlayıp Sayın İçişleri Bakanı Tantan’a sunuyorlar. Sadettin Bey dosyaları alıyor, aldığı günün ertesi günü Mesut Yılmaz -o günün Başbakan Yardımcısı- Sadettin Tantan’ı görevden alıyor ve Rüştü Kazım Yücelen’i İçişleri Bakanı yapıyor. Rüştü Kazım Yücelen İçişleri Bakanı olur olmaz hemen arkasından Candan Eren diye bir müfettişi görevlendiriyor, bu müfettiş de bir-bir buçuk aylık bir çalışmayla İstanbul Belediyesinde yapılmış olunan ihalelerin tamamını mercek altına alıyor ve burada yolsuzluk olduğunu tespit ediyor. Devlet güvenlik mahkemesine, organize olduğu için -o zaman devlet güvenlik mahkemeleri var- oraya veriyor, orası da hemen bir soruşturma başlatıyor ve arkasından bu soruşturmanın arkası devam ediyor, 2001’in 12 Eylülünde operasyon başlıyor, yaklaşık 200 kişi gözaltına alınıp ifadeleri alınıyor. Bunlardan sadece grubumuzdan 3 kişi tutuklanıyor, diğerleri de tutuksuz yargılanmak üzere dava devam ediyor. Sonuç itibarıyla, bu dava yaklaşık 2003 yılına kadar devam ediyor, 2003 yılında bu davadan sadece 3 kişi üç ay hapis cezası alıyor ve işte o zamanın parasıyla da 100 lira, 200 lira ağır para cezası, bu da ertelenmek kaydıyla tehir ediliyor. Bizim bu süreçte şirketimize yaklaşık… MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – 3 kişinin üç ay ceza almasının sebebi neydi? NURİ ALBAYRAK – Sebep mi? MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Kanun maddesi? NURİ ALBAYRAK – Kanun maddeleri işte evrakta sahtecilik falan, yani ufak tefek şeyler. Biz buna da itiraz ettik, hiçbir evrakımızın sahte olmadığına dair ama sonuçta hâkim beyin, savcı beyin bizden ricaları da oldu, şunu söylediler, yani buna itiraz etmeyin diye.

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 4

Dedik ki: “Niye, biz böyle bir suç da işlemedik, niye itiraz etmeyelim ki buna?” Koskoca devlet şu kadar zaman çalıştı, bu kadar büyük bir operasyon yapıldı, yani bu operasyonda insanlara işkenceler yapıldı, çocuklarımız alıkonuldu, hanımlar gitti, yani biz dosyada bunların hepsinden tek tek. Ben çok fazla detaylara da girmek istemiyorum, bunları sizlere yazılı olarak veriyoruz, siz bunları inceleyeceksiniz. Kardeşim, o dönem organizede Adil Serdar Saçan tarafından işkence yapıldı. Bütün arkadaşlarımıza yapıldı. Yani siz on yaşında çocuğu alıp organize işlere getiriyorsunuz, gecenin saat ikisi, üçü… Telefonla arıyor Adil Bey, hanımım arıyor beni organizeden, diyor ki : “Burada bir arkadaş var, polis memuru, sizinle görüşmek istiyor.” Alıyorum telefonu “Buyurun.” diyorum, diyor ki: “Bak çocukların, ailen burada, sen gelirsen biz bunları bırakacağız.” Dedim “Onların bir suçu var mı?” Yok, onları rehin olarak aldılar. Dedim “Onları bırakın, ben şu anda Trabzon’dayım, yarın İstanbul’dayım, geleceğim, size ifade vereceğim.” Bizim bir suçumuzun olmadığına inanıyoruz. O gece saat işte dört buçuk, beşte çocukları bıraktılar. Diğer biraderimin, kardeşimin çocuklarını da işte dört yaşında, beş yaşında eve gidiyorlar polis ve emniyet teşkilatı, evde rehin alıyor. Tabii, bunlar ülkemizin, memleketin bugünlere gelmesinde ufak bir fayda sağladıysa ne mutlu bizlere diyoruz, biz de bu ülkede demokrasinin gelişmesinde, kalkınmasında bize de bir görev düştü diyoruz, buna da şükrediyoruz yani. FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul).- Nuri Bey, ben kalkacağım, müsaade ederseniz ben şeylerimi alayım da öyle kalkayım. NURİ ALBAYRAK – Başkanım, dosyaların hepsi orada, birer nüsha… BAŞKAN – Nuri Bey, konuşmanızı tamamladınız mı, tamamladıysanız sorularla devam edelim. Tamamladınız mı? NURİ ALBAYRAK – Ben kısaca özetledim, ama burada size sunacağım dosyada çok detaylı bir dosya var. BAŞKAN – Yazılı olarak hazırlamışsınız, teşekkür ederiz. NURİ ALBAYRAK – Geçen gelen komisyon üyesi arkadaşlarımızla da bayağı bir oturduk, sohbet ettik ama burada yazılı olarak bütün arkadaşlarımızın istifadesine sunacağız bunları. BAŞKAN – Yaşar Karayel Bey, buyurun. YUSUF ZİYA CÖMERT – Bir şey soracağım ben, ben bu komisyona…

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 5

NURİ ALBAYRAK – Yusuf Bey, şöyle: Biz aile olarak gazetenin yayın yönetmeni gazeteyle alakalı işte günlük, güncel şeyleri vermesi açısından Yeni Şafak’a yapılanlarla alakalı, bir de aile adına. Ben aile adına geldim. Yusuf Bey de Yeni Şafak adına konuşacak. BAŞKAN – Burada olmanızda, bulunmanızda bir sakınca yok; ama benim önümdeki listede dinlenmesi talep edilen ve burada bulunan Nuri Bey olduğu için, size herhangi bir soru sormayacağız. Direkt kendisiyle… YUSUF ZİYA CÖMERT - Şimdi konunun dışında ama… BAŞKAN – Tutanaklara geçiyor, ona göre konuşun. YUSUF ZİYA CÖMERT - Fakat Sırrı sırf soru sormak için, hani bana soru sorulmayacak… BAŞKAN – Ben de o yüzden uyardım tutanaklara geçiyor diye. Buyurun Yaşar Bey. YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Teşekkür ederim. Hoş geldiniz. Özellikle siz 28 Şubat postmodern darbesinin yaşanma biçimiyle alakalı direkt içindesiniz ve direkt muhatabısınız. Şimdi basın dünyasının içinde olan ve bir gazetenin de sahibi olarak diğer basın mensuplarıyla ilişkileriniz oldu, özellikle o zamanlar hem sizin gazetenizde hem de Hürriyet gazetesinde manşetler oldu, hem sizin aleyhinizde; sizin gazetenizde de Doğan Grubunun yayınlarıyla ilgili. Yani Aydın Doğan ile aranızda ne gibi bir çekişme oldu? Aydın Doğan sizi bir yemeğe davet etmiş, siz o yemekte 28 Şubatı mı konuştunuz, bir şirketler üzerinde bir ne, yani ne konuştunuz? O konu bizim için çok önemli. Bunlarla ilgili bilgi verirseniz. Bir de bu Adil Serdar Saçan, siz hem çocuklarınıza hem ailenize hem gazetenize o dönemde şube müdürü olarak görevi gereği veya görevinin dışında gelip giderken bir sürü sıkıntılarınızın olduğunu söylediniz. Onunla ilgili bir dava açtınız mı, dava açmışsanız neticesi ne oldu? Onları açıklayabilirseniz memnun olurum. Yani Aydın Doğan sizden, gazetelere de yansıdı, bir yazarın sizin gazetenizde yazı yazmamasını istemiş, siz de ondan bir gazetede yazı yazan bir kendi elemanının yazı yazmamasını istemişsiniz. Bunları biraz açarsanız, yani 28 Şubat dönemini anlamak ve anlatmak da daha kolay olur. Buyurun.

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 6

NURİ ALBAYRAK – Şimdi, 28 Şubatın en önemli ayaklarından birisi de, bana göre medya. O zamanlar herhâlde “dördüncü güç” diye anılıyordu. Esas bana göre güç, halkın gücüdür, medya güç değildir ama maalesef, gündem o şekilde oluşmuştu, medya çok büyük bir güçtü, kendilerine göre ama bize göre hiçti yani. Bugün neyse bana göre medya da o gün oydu ama o günkü şartlarda bizim, basının, medyanın Akit gazetesi, Millî gazete hariç, onun dışında veya belki Türkiye gazetesi de olabilir, onun dışında diğer gazetelerle hiçbir diyalogumuz, hasbıhâlimiz olmuyordu. O günün gazeteleri belliydi yani üç tane, iki tane, bilemediniz dört tane gazete. Tabii, biz bu manşetleri… Yeni Şafak yolsuzlukların üzerine gidince, bu manşetleri atmaya başlayınca, özellikle 28 Şubat sürecinden sonra diğer gazetelerden kovulan hakikaten çok iyi, demokrat yazarlar vardı; bu yazarlar hepsi geldi Yeni Şafak’a sığındı, Cengiz Çandar’ından, Mehmet Barlas’ından, Nazlı Ilıcak’ından… Fehmi Koru bizde yazıyordu zaten. Geldiler Yeni Şafak’ta hepsi yer buldu ve bunlar Yeni Şafak’ta yazmaya başladılar. O süreçte bizim gazetenin Genel Müdürü Mehmet Atalay Bey’di o zaman, bir gün geliyor bize diyor ki: “Siz basın, medya dünyasının toplantılarına katılmıyorsunuz, patronlar sizi arıyor -Dinç Bilgin olsun, işte Aydın Doğan olsun- muhakkak gelsinler, niye gelmiyorlar?” falan diye. Bizim hakikaten oralarda yerimizin olmadığına inanıyoruz o süreçte. Neyse günün birinde Aydın Bey bizi yemeğe davet ediyor, yemekte sohbet çay, kahve, oturuyoruz sohbet esnasında kendileri… YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Nereye gittiniz yemeğe? NURİ ALBAYRAK – Aydın Doğan’ın şu andaki kendi bürosuna. Gittik, oturduk, sohbet; işte kendisinin de bizim Trabzon Oflu olmamız, kendisinin de Gümüşhaneli olması bir hemşehrilik bağlarından olayı başlattık fakat süreçte ticari ortaklıklar yapalım diye bize kendisi bazı ticari faaliyetleri önümüze koydu. Sonra biz de dosya tavsiyesi oldu: “Nazlı Hanım benimle ilgili çok ağır eleştiriler yazıyor, çok ağır yazılar yazıyor, rica etsem siz Nazlı Hanım’a deseniz de bundan sonra benimle ilgili yazmasa.” Ahmet Bey ”Olur, söyleriz. Nazlı Hanım’a söyleriz, hak, hukuk dışında aleyhinizde sizi yıpratacak hakkınız olmayan bir şey olursa onları engelleriz ama haklı, elinde resmî evrakı varsa onunla ilgili bir şey diyemeyiz, onu yazar sonuç itibarıyla. Biz söyleriz ama benim de sizden bir ricam var, o da şudur: Emin Çölaşan var ya sizin gazetenizde o da… Şahsımla ilgili bir şey istiyorsam namerdim, Emin Çölaşan’a da siz söyleyin Müslümanların aleyhinde yazmasın ve İslam’a küfretmesin. Sadece bunu istiyorum ben sizden. Şahsımızla ilgili bir şey istemiyorum, benim

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 7

onun yazdığı yazdılar kanıma dokunuyor.” dedi. Aydın Bey onun üzerine kalktı dedi ki: “Yok arkadaş, ben yazarıma bir şey söylemem.” Bunun üzerine “Sen söylemezsen biz de söylemeyiz.” Arkasından hemen “Ben patronla uğraşırım.” dedi Aydın Bey. Ahmet Bey de elini şöyle masaya sert bir şekilde vurdu, yarın başlayalım Aydın Bey bizim kaybedecek bir şeyimiz yok. Yani ‘Patronla uğraşırım.’ derken, ben buraya memleketten gelişim belli, durumum da belli ama sizin gibi bu memleketi biz sömürmedik, geldiğiniz yer belli, şu andaki durumunuz belli, ülkenin durumu da belli. Bu memleketi sağ olun, sizin sayenizde her şeyi örtbas ederek bu memleketi sizler batırdınız. Birinci derecede siyasiler, sizler bir sacayağı oluşturdunuz bu ülkede” falan diye… YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Siz bunu tehdit olarak mı algıladınız? NURİ ALBAYRAK – Tehdit olarak algıladık. Ve hemen arkasından sertleşince biz tabii o biraz alçaktan aldı. Oturduk bir on dakika daha konuştuk, müsaade istedik, kalktık ve çıktık. Çıkarken hemen kapıda da Cumhuriyet Halk Partisi eski Genel Başkanı, onun gazetesinde de yazı yazıyor, Altan Öymen Bey kapıda o da bekliyor içeri girecekti. “Altan Bey tanıştırayım, işte Yeni Şafak’ın patronları Ahmet Albayrak ve Nuri Albayrak.” deyince, “O çok memnun oldum.” falan dedi Altan Bey. “Nasıl buluyorsunuz Yeni Şafak gazetesini?” dedik. “Yeni Şafak’ tebrik ederim, hakikaten kimsenin yazmadığını yazan, yazılamayanları yazan bir gazetesiniz.” falan diye öyle ayrıldık ve hemen, bu süreç 2000 yılında oluyor, bu süreçten sonra merkez medya dediğimiz Sabah ve Milliyet, Doğan Grubu ondan sonra bizim aileyle ilgili bir sürü yayınlar yaptılar ve bu yayınlar da işin tetiği oldu ve arkası ondan sonra devam etti. 2001’de soruşturma öncelikle bu yayınlardan başladı. O gün de enteresan bir durum var, bir sürü yalan haber var, belki inanmayacaksınız ama bugüne kadar -Sayın Başkanımız avukattır, kendileri bilirler, o dönemden de tanışıyoruz- bir tane dava kazanamadı. Bakın, adliye kesimi tamam, her yer tamam; yani böyle bir şey mümkün mü ya? Şurada “Hortum”, “Albayrak hortum sorgusu.”, “Hortuma Tantan el koydu.” Tantan el koydu hortuma, araştırma yapıyor, altı ay sonra “Hiçbir şeye rastlanmamıştır.” diyor ve bu işler bu şekilde devam etti. Adil Serdar Saçan’la ilgili sormuş olduğunuz sorunuzda hukuk, hak tanımayan bir insandı, o gün güç neyse o gücü kullandı, insanlara işkence yaptı. Kendisini mahkemeye verdik, dava açtık, dava kendisinin bu şeyi yaptığına dair, işkenceleri yaptığına dair; mahkeme karar verdi. Bakın, önce kardeşim Haseki Hastanesine gidiyor, oradan işkence raporu veriliyor. Emniyete geliyorlar, emniyette bir bakıyorlar ki raporu okuyorlar “Mustafa

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 8

Albayrak’a işkence yapılmıştır.”, hemen saat gece ikide kalkıyorlar oradan gidiyorlar SSK Okmeydanı Hastanesinde gece evinde, o gece nöbetçi olmayan -bunların hepsi tespitlibaşka bir doktor getiriyorlar, o doktora da “Mustafa Albayrak’a işkence yapılmamıştır.” diye o doktor rapor veriyor. Bunların hepsi tespitli, mahkemeler de bunlarla ilgili kararları vermiş durumda. YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Siz bir ed o dönemde Başbakan Yardımcısı olan Hüsamettin Özkan’ı ziyaret etmişsiniz. NURİ ALBAYRAK – Evet. YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Hüsamettin Özkan’ı ziyaret sebebiniz neydi; yardım mı istediniz, yoksa içinde bulunduğunuz şartlar mı sizi oraya götürdü? NURİ ALBAYRAK – İçinde bulunduğumuz şartlar bizi götürdü. Salih Kapusuz Bey, şu andaki Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül Bey, Kemalettin Göktaş Bey, onlarla beraber Ahmet Albayrak, ağabeyim, gittiler Hüsamettin Bey’e durumu arz ettiler. Dediler ki: “İşte böyle, böyle sıkıntılar var, çok fazla Albayrak ailesinin üzerine gidiliyor, işkenceler yapıldı, işte bu işleri durdurmak için ve önemli olan iş hukuka aksetsin bir an önce.” O esnada da birader cezaevinde; üzerimizdeki o günün bütün devletin kurumları, SSK, Maliye… Düşünün bir gece sabahleyin kalkıyorum, Milliyet gazetesinde, Albayrak Şirketler Grubuna 35 trilyon lira ceza kesiliyor ve ben onu Milliyetten öğreniyorum, o cezanın nüshası bana bir hafta sonra geliyor. Yani Maliye önce bunu Milliyet gazetesine bildiriyor, Milliyet gazetesinden okuyorum ben haberi ve bu şekilde oluyor. Gittiler, dedi ki Hüsamettin Bey: “Siz şu andaki hâlinize şükredin, kardeşin çok emin yerde, başınıza başka kazalar, belalar gelebilir.” Biz, tabii, bugün, bu olaylar yaşandıktan sonra işin o günkü vahametini şu anda anlıyoruz açıkça söyleyeyim. Haa, geri adım atar mıyız? Atmazdık, sonuçta bir şeyimiz yok ama insanları biz bir gece bize İçişleri Bakanı haber veriyor, “Ben onları bir gece evden bekçiyle bile aldırırım.” diyor, sokakta gümbürtüye giderler gibi… YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Bu haberi gönderen kim? NURİ ALBAYRAK – Rüştü Kazım Yücelen, o zaman İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen. Hatta, bizim amcaoğlu Yaşar Albayrak, o da ANAP Milletvekiliydi daha önceki dönemler, onunla bir araya geliyoruz ve bana şunu söylüyor: “Yaptığınız yanlıştır, buralardan geri adım atın.” falan diye. “Bizde geri adım yok kardeşim.” dedim, “ağabey” diyorum ona, bizden büyüktür; “Bizde geri adım yok, bizde hep ileri. Bir adım geri atarsam…” O dönem de yani bu işlerin, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin başı Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan, yani

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 9

onlar… 22 tane banka batmış, bana gelen haberleri ben haber yapmadıktan sonra Yeni Şafak’ın bir değeri, hükmü yoktu ve sonuçta oradan geliyoruz ve olaylar aynen devam ediyor. YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Size “Bu yolsuzlukların üstüne gitmeyin.” diye aracılar geldi mi? NURİ ALBAYRAK – Geldi, çok… YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Kim geldi mesela? NURİ ALBAYRAK – Çok değişik insanlar geldiler. Örnek vereyim size: Bir gün Halk Bankasının Genel Müdürü, İzmit’te, oradan 10 milyon dolar döneminde kredi almış bir vatandaş geliyor, diyor ki: “Ne istiyorsunuz siz Albayrak olarak? Teminat mektubu mu, kredi mi, bilmem ne mi?” Dedim ki: “Bizim hiçbir şey istediğimiz yok.” “O zaman sizden ricamız var, bu bilgileri size kim aktarıyor, onları bize söyleyin.” dedi. “İçeride namuslu insanlar var, ben size bunları söyleyeceğim, siz de bunları işten çıkaracaksınız. Yok kardeşim, size ancak şunu yaparım ben: Yeni Şafak’ta, gazetemizde eğer çıkan haberler yalansa, yanlışsa o haberin bana doğrusunu getirirsin, ne kadar haber yaptım? Tam sayfa, tam sayfa ben o haberin doğrusunu yazar veririm. diye söyledik kendilerine.” diye söyledik kendilerine. Ondan sonra arkasından bir sürü yerlerden, sağdan soldan bu tip şeyler geldi bize. YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Bu başınıza gelenler özelleştirmeden aldığınız veyahut da ihaleye girip aldığınız kurumların yüzünden mi geldi, yoksa sizin inançlarınızdan ve gazetelerinizde yazdığınız yolsuzluklardan dolayı mı geldi? Hâlbuki siz bu yaptığınız, ürettiğiniz malzemelerin büyük bir kısmını da Türk Silahlı Kuvvetlerine satıyordunuz. NURİ ALBAYRAK – Şimdi, bakın orası çok ilginç. YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Yani nasıl oldu bu? NURİ ALBAYRAK – Bizim şirketimizi bastıkları zaman, önce 99’da bir operasyon oluyor, 99 operasyonunda bütün her şey inceleniyor, hiçbir belge ve bilgi de mahkeme soruşturmaya gerek yoktur diye karar veriyor 99’da. Daha sonra 2001’de AK PARTİ’nin kurulmasıyla bu süreç zaten 2001’in başında başlamıştı, yani bu gazete haberleri o zaman başlamıştı. Öncelikle Türkiye’de bir cenah var, burayı yok etmek ve bizim şahsımızla alakalı hiçbir şey yoktu, biz o dönem Türk Silahlı Kuvvetlerine yılda yaklaşık 1 milyon takım elbise yapıyorduk, 1 milyon takım. Türk Silahlı Kuvvetlerinin en büyük müteahhidiydik. Şirketimizden belediyelerle ilgili bütün dosyaları topluyorlar, Türk Silahlı Kuvvetlerine yaptığımız işten hiçbir dosyasını almadılar. Ortağımız vardı mesela İstanbul Metro’sunda Cengiz İnşaat. Bizim proje müdürünü sorguluyorlar, Albayrak’ın dosyalarını sorguluyorlar,

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 10

Cengiz İnşaat hiçbir bir ne sorgulama ne bir yetkilisinin ifadesi alınıyor. Sırf üzerimize, şahsımıza, AK PARTİ, o günkü Müslümanlar üzerine kurulmuş olan bir komploydu ve o dönem kendilerine göre başarılı oldular ama çok şükür şu anda kendileri yargılanacak inşallah. Ama bugün Türkiye’de Ergenekon olsun, 28 Şubat olsun, bir sürü yargılanan insanlar var, benim en çok üzüldüğüm taraf basın ve medya ayağı bu işin yargılanmıyor, onlar bu işi herhâlde bedava yediler gibi geliyor bana. Bugün Türkiye’de bir şike davası, yani bizim olayla çok bağlantılı, şike davası başladı. Ben de iki buçuk sene aynı zamanda Trabzonspor Kulübüne Başkanlık yaptım, sırf yolsuzluk, usulsüzlük, bu şikelerden dolayı inanın dönemimde mağdur oldum, hakemler haksızlık yaptı, bir sürü haksızlıklara uğradık. Şu anda, yani o dönemin hakemlerinin hiçbiri şu anda bu şike davasında yargılanmıyor. Mümkün mü böyle bir şey ya? Ben şunu istiyorum: Şu dönem bu gazeteciler, bu medya patronları, bu medya yazarları, şu manşeti atan gazeteciler yargılansın, kınansın, gerekiyorsa gazetecilik kimlikleri ellerinden alınsın. İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Nuri Bey, o konuda bir tespit yapalım. “Niye yargılanmıyor şikeden?” dendiği zaman, kayıtlara geçmesi açısından müdahil oluyorum; çünkü o zaman, sizin yöneticilik yaptığınız dönemde bunun bir yasal mevzuatı yoktu, yani şikeyle alakalı yasanın Meclisten geçtiği tarih 2010 herhâlde, evveliyatında böyle bir şey yoktu. NURİ ALBAYRAK – Ama şu var: Bugün çağıracaksın, kardeşim şu anda dünyada maç yönetiyor… Ben yirmi yıldır futbolun içindeyim, on iki sene İstanbul Büyükşehir Belediye Spor Kulübünde Başkanlık yaptım, futbol orada ikinci plandaydı, amatör 3.500 sporcumuz vardı dönemimde, 3.500. Türkiye'nin amatörlerde, bütün branşlarda şampiyon olmuş takımıydık, Avrupa’da karate, judo, tekvando, güreş ve bakın… İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – O konuda tereddüt yok, sadece yasal olarak… BAŞKAN – İdris Bey, müdahale etmek durumundayım, gündemimiz dışına… NURİ ALBAYRAK – Şuraya gelmek istiyorum ama: Bakın, dünyanın şu anda en iyi hakemlerinden ama bir maçta çıkıyor üç tane, beş tane penaltı veriyor, üç penaltı veriyor. Kardeşim, bu adama hiçbir şey yok ya. Bugün hakemler veya hâkimler… Benim dönemimde benimle ilgili verilen gazete manşetlerinin haberlerinin tamamını mahkemelerde hiçbiri ceza almadı ya, hiçbiri ceza almadı. İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Bununla alakalı, bağlantılı bir sual sormak istiyorum Sayın Başkanım müsaade ederseniz.

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 11

BAŞKAN – Yaşar Bey, sorularınız bitti mi? Kısa bir düzeltme yaparak İdris Bey size söz vereceğim. Biz, komisyonumuz, öncelikle aslında bunu anlatarak da başlıyordum, Mecliste İçtüzük çerçevesinde görev yapan bir araştırma komisyonu. Araştırma komisyonları görevlerini ifade ederlerken yargısal yetki kullanmadıkları gibi, yargı yetkisi kullanımı anlamına gelebilecek durumlardan da kaçınmak durumundadırlar. Kaldı ki, şu anda hem 28 Şubat hem de 12 Eylül davası yargılamaya konu olduğu için de biz özellikle bu iki alt komisyonun meselesini çok titizlikle takip ediyoruz. Mümkün olduğu kadar da dediğim gibi, size sorulan soruları bu anlamda vereceğiniz cevaplar açısından da değerlendirirseniz, konu çerçevesinde sınırlı kalmak kaydıyla yargıya intikal etmiş hususlarla ilgili, burada tutanaklara geçtiği için söylüyorum söylediğiniz her söz, “Onlar niye yargılanmıyor?” veya işte “Şike davaları, hakemler, vesaire…” Bunlar hem bizim konumuzun çok dışında hem de meseleyi farklı bir yere alıp götürecek başka bir tartışmaya yol açmamak adına diyorum. İdris Şahin Bey, buyurun lütfen. NURİ ALBAYRAK – Sağ olun Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum. Ben de Nuri Bey demin kısmen konuyu biraz anlattı ama kendileriyle alakalı, kendilerinin de içinde bulundukları bir süreçle, yani 28 Şubatın sonuçları itibarıyla önemsediğimiz bir hadise. Bu Büyükşehir Belediyesine yapılan operasyon ve devamında müfettiş raporuyla alakalı, müfettiş raporunun olumlu olması üzerine Sadettin Tantan’ın görevden alındığını ve onun yerine Rüştü Kazım Yücelen’in İçişleri Bakanı olarak göreve atandığını ifade ettiniz ve devamında da bizim bildiğimiz ve basına yansıdığı şekliyle de özellikle o dönemin komutanlarından Çetin Doğan ve İstanbul MİT Bölge Başkanının bu soruşturmayla alakalı dosya savcısı üzerinde bir kısım baskılarda bulunduğunu ifade etmiştiniz. Yine bu dosyada Müfettiş Candan Eren isminde bir mülkiye müfettişinin ise bir kısım sahte belgeler üretmek suretiyle yargılamanın seyrini değiştirmeye yönelik eylemlerde bulunduğunu bizzat sizin ağzınızdan duymuştuk. Bu konudaki düşünceniz, zabıtlara geçmesi açısından, çünkü çok önemli hem sahte delil üretmek suretiyle bir yargılama faaliyetini etkiliyor hem de dosya üzerinde ciddi anlamda bir baskı kuruyor ve bunun da zikrettiğiniz isimlerden biri asker kanadı, diğeri ise Millî İstihbarat Teşkilatının başında olan bir kişi ve bir bakan değişikliğinin böyle bir dosyayla alakalı olduğu düşüncesine siz nereden vardınız? Çünkü herhangi bir şekilde bakan değişikliği yapılabilir. Direkt sizin bu dosyanızla alakalı olduğundan emin

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 12

misiniz? Çünkü 28 Şubat öncesinde de yapmış olduğunuz yayınlarla son derece cesur, o dönemin iktidarı ve muhalefetini de kapsayacak şekilde yayınlar yaptınız ve demokrat bütün yazarların aşağı yukarı sizin gazetenizde toplandığı bir dönem. Bunları yaparken 28 Şubatın öncesinde ortamın biraz da sizin bu yayınlarınız vasıtasıyla kızıştığı kanaati sizde hiç oluştu mu? Bunları cevaplandırırsanız sevinirim. NURİ ALBAYRAK – Şimdi öncelikle Candan Eren’in ve Rüştü Kazım Yücelen’in bakan değişikliği ve müfettiş değişikliği… Çünkü öncesinde bir dosya, iki müfettişin, Mehmet Günaydın İçişleri Bakanlığı müfettişinin hazırlamış olduğu ve kendilerine sunmuş olduğu dosya, müfettiş dosyası kendilerini tatmin etmedi. Hemen akabinde, çok kısa bir sürede o dosya kabul edilmiyor, o müfettiş raporu kabul edilmiyor ve ikisi de görevden alınıyor ama o rapor İçişleri Bakanlığına sunuluyor, Sadettin Tantan Bey’e sunuluyor. Hemen arkasından Sadettin Tantan Bey görevden alınıyor ve İçişleri Bakanlığına Rüştü Kazım Yücelen görevlendiriliyor. Yani sırf bu olaydan olduğunu, yeni bir müfettişin atanması, yeni İçişleri Bakanının görevlendirilmesinin buradan olduğunu öğreniyoruz ve o günün müfettişi Candan Eren’e, işte sen bu dosyayı hallersen… Gazete, basın, medya, sağdan soldan, içişlerinden aldığımız istihbaratlarda, biz de gazeteciyiz, kendisi bu işi hallederse kendisinin de vali olacağı sözü verildi kendilerine ve bu soruşturma yapılırken devlet güvenlik mahkemesinde o zaman şu anda görevde değil kendileri, DGM’nin Başsavcısı Aykut Cengiz Engin Bey’di… İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Diğer savcıları ben size söyleyebilirim, Abdülaziz Özatlan… NURİ ALBAYRAK – Diğer savcısı da Abdülaziz Özatlan, bizi sorgulayan savcı da Abdülaziz Özatlan Bey’di ve kendisine biz sorgulamaya, ifade vermeye gittiğimizde özellikle bana, ben iki dönem Büyükşehir Belediye Meclis Üyeliği yaptım, on iki yıl İstanbul Büyükşehir Spor Kulübü Başkanlığı yaptım; bana sorduğu çok ilginç bir soru oldu: Tayyip Erdoğan cezaevine giderken kendisine bizim bir iki katlı Albayrak otobüsümüz vardı, “O otobüsten ücret aldın mı, fatura kestin mi, kesmedin mi?” diye bunun sorusunu sordu bana. Dedim “Ne alaka?” Yani, şimdi Tayyip Erdoğan benim otuz senelik arkadaşım, cezaevine gidiyor, ben şimdi ona bir otobüs vereceğim. “Bundan ücret aldın mı veya almadın mı; fatura kestin mi, kesmedin mi?” Ben hatırlamıyorum böyle bir şeyi ve böyle bir şey de olmaz yani sonuç itibarıyla, cezaevine gediyor sonuçta. Şimdi rüşvet mi vermiş kabul edecek bunu? Ben ne algılamak istediğini de anlayamadım tabii orada ama o dönem henüz atanmamıştı herhâlde resmen ama 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan Bey İstanbul’a ataması yapılmıştı, resmen

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 13

herhâlde göreve başlayıp başlamadığını bilmiyorum, Aykut Cengiz Engin Bey’e geldiler ve dönemin İstanbul İstihbarat Bölge Başkanı da geldiler kendisine baskı yaptılar, “Gelecek olan Albayrak ailesinin tamamını tutuklayın.” diye. Ama o dönem benim şirketlerde ortaklığım olmadığı için, gittik Ahmet Albayrak’la beraber ifade verdik ve DGM’den ayrıldık. Hemen onun arkasından diğer biraderler de ifadeye gideceklerdi, oradan içeriden istihbari bilgiler bize geldi, “İfadeye gelmesinler, onları tutuklayacağız.” diye. Diğer üç kardeşim daha vardı o zaman aranan. Böyle bir süreci yaşadık. İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Teşekkür ederim. BAŞKAN – Mehmet Bey, buyurun. MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Şimdi, tabii o dönemde Akit vardı gazete olarak, Millî gazete vardı… NURİ ALBAYRAK – Zaman… MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Yani daha doğrusu sağ kesim… NURİ ALBAYRAK – Ama bize yapılanların tamamı, fazlasıyla onlara da yapıldı. Onu da ilave edeyim yani. MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Şöyle: Yani onlar hakkında tahkikat yapılmaması, tutuklama olmaması, ailecek peşlerine düşülmemesi sizce aslında buradaki en büyük sıkıntı sizin ticari ilişkilerinizin olma ihtimalî daha yüksek olması mı, yani işte devletten ihale almanız, iş yapmanız acaba karşı tarafın ya da rakip olarak girdiğiniz ihalelerden kaynaklanan sıkıntıların olma ihtimalî de var mı bununla ilgili? Onu sormak istiyorum. Sizin Belediye Meclis Üyesi olması hasebiyle Belediyeden alınan ihalelerden dolayı üzerinize daha çok gidilmiş olma ihtimalî var mı? Bunu merak ediyorum. Bir de, bu kişiler hakkında, yani “Bana işkence yaptı.” dediğiniz Adil Serdar Saçan dâhil bu kişilerle ilgili bir suç duyurusunda bulundunuz mu, akıbeti ne oldu? “Sahte belge üretildi.” dediniz örneğin mülkiye müfettişi tarafından, yani bunlar geri dava olarak… NURİ ALBAYRAK – Hepsine davaları açtık ama sonuç yok. MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Sonuçlandı yani davalar. NURİ ALBAYRAK – Sonuçlandı. Niye sonuç yok? Şimdi gidiyor Adil Serdar Saçan Haseki Hastanesine gidiyor, işkence yapılmış raporu veriyor, ondan sonra kalkıyor… Bakın, bu davada suçlu bulundu Adil Serdar Saçan, ondan sonra kalkıyor bu raporun, almış olduğu o işkence raporunun dışında gidiyor SSK Okmeydanı Hastanesinden, evden siparişle doktor

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 14

getiriyor. Tespit edilmiş bunlar, gece nöbetçi olmayan doktor geliyor ayrı bir rapor veriyor. İki raporu da sunduk biz mahkemeye, o raporu da, bu raporu da ve o gece o doktorun nöbetçi olmadığını görüyoruz. Ben, o dönem, İstanbul Belediye Meclis Üyesiyim, hiçbir şirkette ortaklığım yok, hiçbir şirkette ortaklığım yok. İki dönem Belediye Meclis Üyeliği yaptım ve 2004 yılında Belediye Meclis Üyeliğini bıraktım. Bizim Belediyeden almış olduğumuz, yani kardeşlerimin ve şirketlerinin almış olduğu ihaleler 82 yılında İstanbul Belediye Başkanı Tırtıl Paşa’yla başlar ve Tırtıl Paşa, Bedretttin Dalan, Nurettin Sözen, Recep Tayyip Erdoğan, ondan sonra Ali Müfit Gürtuna, şu anda da Kadir Topbaş... Hâlen devam ediyor. Taşımacılık, en ağırlıklı iş oydu. Onun dışında da çok da fazla böyle büyük ihaleler… “Yirmi bir tane ihale”diyor ya on yılda alınan ihaleyi ikiyle çarpmış, iki tane ihale olur, bir tane ihale olur; yirmi bir… Bir de ortak aldığımız Fransız Cegelec firması ve Cengiz İnşaatla beraber İstanbul Metrosu. Oradaki ortaklık oranımız yüzde 5’i, yüzde 7’yi geçmiyor; yüzde 5 bizim, yüzde 5 Cengiz İnşaatın. Ama biz dosyadan yargılanıyoruz, aynı dosyadan orada Cengiz İnşaat ortağımızın ifadesi bile alınmıyor. Bu maksatlı, gayeli, amaçlı bir şey. Haa, bizi birinci planda vurmak istedikleri ve engellemek istedikleri 14 Ağustos 2001’de AK PARTİ kuruluyor, biz iç içeyiz, yani Tayyip Erdoğan bizim arkadaşımız, ben yıllarca siyasi partide hareket etmişim; 14 Ağustos… 12 Eylülde de bizim operasyon başlıyor. Sonuç, sırf burada Tayyip Erdoğan’ı yıpratmak, AK PARTİ’yi yok etmek. Benim ticari olarak Yeni Şafak’ı yok etse ne olur? Hiçbir şey olmaz ama işte bugünkü durumları, onların gelecek ufukları iyiydi ki bugünkü durumu gördüler ki bu operasyonları yaptılar, çok iyi gördüler, yani ileriyi gördü arkadaşlar o günkü operasyonları yaptılar. MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Belki de böyle bir ortama zemin hazırlamak için yaptılar. Nereden biliyorsunuz? NURİ ALBAYRAK – Yani, bunu ancak Allah bilir. MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Bilemezsiniz yani. İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Başkanım, müsaade ederseniz… Bu biraz basına da yansımıştı, Yargıtay ceza dairesinin birinde üyeleri hakkında yapmış olduğunuz bir haberden kaynaklanan kendilerine iftira niteliği taşıyor diye bir haber yapmıştınız, bunun üzerine de Yargıtay üyeleri gazeteniz aleyhinde bir tazminat davası açmıştı. Bu tazminat da yargıdaki en hızlı işleyen süreç olarak belki tarihe geçti. Bunu da komisyonumuza, yani zabıtlara geçmesi adına söylüyorum, bu davaları size kim açmıştı, haber neydi, neden dolayı sizin aleyhinize

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 15

bu tazminat davaları açıldı ve çok jet hızıyla bu kararlar ne şekilde onandı? Bu konuda da bir bilgi verirseniz. NURİ ALBAYRAK – Şimdi, bakın, bizim 2002 yılından, 2003 yılından hâlen devam eden davalarımız var. Ancak Yargıtaydaki olay, oradaki yargı mensuplarının yapmış oldukları, onların aleyhinde yapmış olduğumuz haberlerden dolayı dava açtılar ve on beş günde bu Yargıtaya gitti ve onandı, geldi. Hemen arkasından da Yeni Şafak’ın alacağı yerlerdeki alacaklarına haciz koydular. Değil mi Yusuf Bey? YUSUF ZİYA CÖMERT – Evet. NURİ ALBAYRAK – On beş günde. Yani yargı tarihinde böyle bir şey görülmemiştir ya, on beş günde. İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Somutlaştırırsanız hangi daireydi, tam olarak hatırlıyor musunuz? NURİ ALBAYRAK – Onların belgeleri var mı bizde Yusuf Bey? YUSUF ZİYA CÖMERT – Şu anda yok ama komisyona iletebiliriz. İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Yazılı olarak da bunu sunarsanız. NURİ ALBAYRAK – Olur. İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Jet hızıyla Yargıtay üyelerinin açmış olduğu bir tazminat davaları var. BAŞKAN – 8. Ceza Dairesinin. İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Ben de öyle hatırlıyorum, çünkü Ünver’di herhâlde 8.Ceza Dairesi Başkanı. Sayın Ünver’in açmış olduğu tazminat… BAŞKAN – Bu konuya ilişkin şeyleri bize iletsinler daha sonra, komisyonumuza; disiplin ceza dairesinin üyelerinin açmış olduğu… NURİ ALBAYRAK – Yazılı olarak bildirelim. İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Yargının hızlı işlediğine karine teşkil etsin diye, yani bizim amacımız o. NURİ ALBAYRAK – İstediği zaman işletiyorlar. YUSUF ZİYA CÖMERT – Biz orada bir de eleştiri haberi yapmıştık, ondan da ceza yedik, yani büyük bir rekor kırdılar falan diye… BAŞKAN – Mehmet Bey, buyurun. MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Ticari sır olarak kabul etmezseniz şirketin siz de şu anda fiilî ortağısınız değil mi?

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 16

NURİ ALBAYRAK – Şimdi, bütün şirketlere ortak değilim ben, yani bizim aile ayrı ayrı kardeşler arasında… MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Benim bildiğim en eski ve bu işi en çok yapan Ahmet Bey galiba... NURİ ALBAYRAK – Ahmet Bey değil, Mustafa. MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – …sıfırdan başlayan… NURİ ALBAYRAK – Yok, bizim bu işleri başlatan babamdır rahmetli, o da iki sene önce rahmetli oldu. MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Allah rahmet eylesin. NURİ ALBAYRAK – Ondan sonra kardeşler arasında kendimize göre iş bölümleri var yani. MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Yani holding olarak ortaklığınız değil, bazı şirketlere mi ortaksınız? NURİ ALBAYRAK – Bazı şirketlere, evet. BAŞKAN – Başka soru var mı? YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Ben şeyi sorayım: Sizin gazete o dönemde kurşunlandı. O kurşunlama döneminde de İstanbul Valisi Sayın Çakır’dı. Burada da idarecilerin İstanbul Valiliğinin bu polisiye baskıların dışında idari olarak da sizinle bir şeyleri, ilişkileri oldu mu? NURİ ALBAYRAK – Sadece emniyet teşkilatının gelip, oralarda araştırma yapıp… Bizim gazete bu dönemde de kurşunlandı, yani şu süreçte de kurşunlandı ama sonuçta kameralara, kayıtlara bakıldı, edildi, yapıldı, herhangi bir ipucu elde edilemediği için… Gazeteye her zaman devamlı bir sürü tehditler geliyor. MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Hayaletler yapmıştır. BAŞKAN – Sanıyorum tamamlandı. Sırrı Bey bir soru yöneltecek. Buyurun. SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bu bir bekçiye vurdurma telefonu açan bakan kimdi? NURİ ALBAYRAK – Telefon açmadılar, haber gönderdiler bize. Rüştü Kazım Yücelen’di İçişleri Bakanı, dönemin Başbakan Yardımcısı da Hüsamettin Özkan Bey’di ve bizim Abdullah Bey olsun, Salih Kapusuz Bey olsun, Ahmet Albayrak, Kemalettin Göktaş Bey

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 17

kendilerine gittikleri zaman “Onları bir bekçiyle de aldırırız.” gibilerinden böyle bir ağır bir tehditle… MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – “Vurdururuz” mu, “Aldırırız” mı? NURİ ALBAYRAK – “Aldırırız.”, “Vurdururuz.”, artık neyse yani… SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – “Yok ederiz” demişler. NURİ ALBAYRAK – “Yok ederiz.”, yani “Bir bekçiyle yok ederiz.” SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Şimdi, burada bize verdiğiniz dosyada “Yeni Şafak gazetesinin üst düzey bir yöneticisi bir bakandan tehdit telefonu almıştı, bakan telefonda ‘Bu işlerin üzerine bu kadar giderseniz sizi bir bekçiyle yok ederiz.’ demiştir.” diye… NURİ ALBAYRAK – Doğru, o zaman Selahattin Sadıkoğlu’ydu bizim gazetenin Genel Yayın Yönetmeni. Yani o süreçte bir sürü tehditler geliyor da… SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Rüştü Kazım Yücelen hakkında bundan dolayı daha sonraki zamanlarda herhangi bir işlem talebiniz oldu mu? NURİ ALBAYRAK – Oldu ama hepsi boşa gitti, hepsi boşa gitti. Bakın, Rüştü Kazım Yücelen’le ilgili mesela o dönemde kendisini bir haber yapmıştık, yanında çalışan hizmetçi hanımefendiye tacizden dolayı dava açılmıştı. SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Dava açılmıştı, on yıl… NURİ ALBAYRAK – Evet ve o hanımefendi intihar etti, öldü fakat arkasından bir şey çıkmadı. SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Peki, ben bir iki şey daha soracağım. BAŞKAN – Tabii, buyurun. SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Dönemde yaşadığınız sıkıntıların hem döneminde hem bugün tanığıyız, yaşadığınız sıkıntılar biraz sizi daha muktedir olduğunuz günlerde en azından bu tür şeylerde daha dikkatli yaklaşıma itmeli diye düşünüyorum. Hazır Yusuf Ziya Bey de buradayken bir… BAŞKAN – Hazır burada olduğunuzun nelere mal olduğunun umarım farkındasınız Sayın Yusuf Ziya Cömert. SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bir iki vaka hakkında sizin ya da Yusuf Bey’in… YUSUF ZİYA CÖMERT – Benim tercihim değildi burada olmak. SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Biz mutlu olduk geldiğinize, durmadan savunma yapmayın.

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 18

Şimdi, o gün Aydın Doğan’la yaşadığınız bu işten çıkarmalar ya da yazarı susturmalar meselesini anlattınız. Sondan doğru başlayalım, bugün de Ali Akel vakası kamuoyuna çok yansıdı. Suriye ve Roboski meselesinde çok merhamete davet eden, kalbe dokunan ve riyakârlık olmayan, hiçbir şahsiyat yapmayan bir yazı yazdı ve ilişkisi kesildi. Kamuoyuna bu şey diye yansıdı, göstere göstere yapılması biraz bir mesaj, iktidara bir mesaj ya da geride kalanlara bir mesaj gibi algılandı. Doğrusu Yeni Şafak’tan da buna değinen yazarlar oldu ama yönetim olarak doyurucu bir açıklama gelmedi. Ben şunu merak ediyorum: Bu kadar baskıya maruz kalmış bir yönetim olarak sizin daha rikkatle ve yüksek tahammülle davranmanız gerekmez mi? Birinci sorum bu, eğer buna lütfederseniz… NURİ ALBAYRAK – Şimdi, Ali Akel denilen gazeteci arkadaşımız Yeni Şafak’ta çalışan insanların yüzde 70-80’i on yıl, on beş yıl, Ali Akel on yedi yıldır Yeni Şafak’ta çalışan ve Yeni Şafak sayesinde ekmeğini kazanan bir insan. Yusuf Bey kaç yıldır çalışıyorsun? YUSUF ZİYA CÖMERT – Bende on yedi yıl olmuştur herhâlde. NURİ ALBAYRAK – Ali Akel’le beraber o zaman işe başladınız. YUSUF ZİYA CÖMERT – Ali bizden biraz sonra, evet. NURİ ALBAYRAK – Yani sonuç itibarıyla bir gazeteci, bak bizde gazeteciler geliyor, emekli oluyor, yine şirketlerde de böyle; yani istikrardan yana bir grubuz ama Ali Akel’le ilgili verilen kararda… Öncelikle şunu söyleyeyim size: Albayrak ailesine kimse bir şey deyip de doğruyu veya yanlışı bize ayırt ettirecek bir güç yok, onu söyleyeyim size. Bizim kendi doğrularımız var, doğrudur; kendi yanlışlarımız var, yanlıştır. Bana birisi telefon açıp da “İşte şu gazeteciyi çıkar, bunu çıkarma…” Bir kere kesinlikle böyle bir şey oluşmamıştır. SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Öyle bir imada bulunmadım. NURİ ALBAYRAK – İkincisi de… BAŞKAN – Şey olarak yani Hükûmetten veya iktidardan mı geldi diye sormadı, sadece… NURİ ALBAYRAK – Yok, anlıyorum; onu söyleyeyim öncelikle. Biz bugüne kadar böyle bir şeylere de maruz kalmadık, kimse de böyle bir şeyde bulunmadı. Ali Akel’le ilgili önceden bir tasarruf yapılması gerekiyordu, bu tasarruf bu tarihe rastladı. Bu işte, bu işin sonucu olmuş olabilir yani. Yoksa bizim her şeye tahammülümüz var, her türlü demokratik, kimsenin kimseye hakaret etmeyeceği, şey yapmayacağı… Yani Yeni Şafak’ın bugün

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 19

Türkiye’de kendine göre bir çizgisi var, bir yolu var. Biz de yolumuzun doğru olduğuna inanıyoruz. SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bir son sorum daha olacak o da partimizle ilgili şöyle bir manşet attınız, hepimizin fotoğrafını koyarak “Katil Sizsiniz” diye bin manşetiniz olmuştu. Bu manşet hakkında bugünden bakınca ne düşünüyorsunuz, caiz miydi bu? NURİ ALBAYRAK – Onu yayın yönetmenine soralım. Yusuf Bey? SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ben Yusuf Ağabey düşüncelerini saydı, ben, siz ne hissettiniz onu merak ediyorum. NURİ ALBAYRAK – Şimdi, burada aileyiz, öncelikle kardeşiz. Bu ülke otuz yıldır yaşadıkları, yani bugün DHKP-C, PKK, bilmem ne, bugün BDP… Bugün BDP bir siyaset hareket oluşturmuş ama beraber hareket ediliyor gibi bütün kamuoyu ve toplum bunu böyle biliyor. Bakın, ben size samimi konuşuyorum burada. Bugün siyasi hareketsiniz ama bu şeyin dışında siz de kendi özgür iradenizle hareket edemiyorsunuz ve bir yerlerden sizlere bilgiler, belgeler geliyor, ona göre hareket ediliyor. Kamuoyu böyle algılıyor, ben şahsen böyle algılıyorum. Yani gazete de böyle algılıyor bunu, yazarlar da böyle algılıyor, herkes… Ama siz diyorsanız ki: “Yok arkadaş, bizim PKK’yla hiçbir ilgimiz yok, KCK’yla hiçbir ilgimiz yok, onlar bizi bağlamaz, onların söylemleri bizimle alakalı değildir.” İşte, bugün Diyarbakır’da Diyarbakır Belediye Başkanının üstündeki kişi ifadesini almış, öteki başka şeyler… Yani bunlar toplumda beraber hareket edildiği ve bu hareket sonucunda da bugün Türkiye’de çok büyük bir sıkıntı var, nedir? Bizim de çoluk çocuğumuz askere gidiyor, her anne-baba çocuğunu askere yollarken doğu ve güneydoğudaysa, nerede olursa olsun, evvelsi gün Trabzon’da oldu, nerede olursa olsun “Acaba oğlum sağ salim geri dönebilecek mi?” Bugün doğu ve güneydoğu halkı geçmiş dönemlerde ezilmiştir -buna inanan bir insanım- haksızlık yapılmıştır, bir sürü sıkıntılara maruz kalmıştır ve bu işleri de bugünkü işte şu dediğimiz derin güçlerle beraber yapılmıştır bunlar. Birileri kullanılmıştır, birileri bu işlere vesile olmuştur ve ülkeyi bölmek, parçalamak… Bugün doğu bölünse doğuluların hiçbir işine yaramaz ki, ne olur? Hiçbir şey olmaz. Doğuyu böldüğün zaman bugün Türkiye’de ne kadar diyelim doğu ve güneydoğulu vatandaş var? 15 milyon, 20 milyon; bunlara sen “Git memleketine kardeşim, buraya giremezsin” mi diyeceksin? SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Efendim, ben onu demiyorum. Ben çok basit, çekirdeğine indirdim, bir vebal duygusuyla, vebal dairesinde bir cevap istiyorum. Yani eğer

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 20

bir parti bir cinayet şebekesiyse bu ülkenin kolluğu var, bu ülkenin o partiyi denetleyen, neredeyse aldığı her soluğu izleyen bir şeyi var… NURİ ALBAYRAK – Sırrı Bey, onlar benim için ölçü… Kolluklar, o şeyler, hiçbirisi… SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Peki, benim katil olduğuma inanıyor musunuz ki oraya resmimi koyup “Katil Sizsiniz” diye. Mesela, aynısı Tayyip Bey’e El Kaide için, El Kaide olarak söylenmiştir. Ben diyorum bu ikisinin arasında ne fark var? BAŞKAN – Cevap verecek misiniz? YUSUF ZİYA CÖMERT – Vermeyeceğim, kendimi fazla buluyorum burada. SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bu ikisinin arasında ne fark var? Çünkü ben eğer bir cinayete dahletmişsem, bir yerinden dâhil olmuşsam… Katillik çok başka bir şey. “Suçlu” diyebilirsin, “PKK’li” diyebilirsin, “KCK’lı” diyebilirsin ama “Katil” isnadı… Ben, sizin vebal duygusu olan bir insan olduğunuzu bilerek bunu soruyorum, aynı şekilde Yusuf Ziya Ağabey’in de… Yani bu… NURİ ALBAYRAK – Şimdi gazetenin… BAŞKAN – Çok özür diliyorum Nuri Bey. Sırrı Bey, yani demokratik yönetim hakkımı teslim etmiş olduğunuzdan da yola çıkarak gündemimize ilişkin, konumuza ilişkin, araştırma konularımıza ilişkin bir soru olmamasına rağmen, kesmedim. Yeteri kadar… İsterseniz toplantıyı kapatalım, tutanaklar kapandıktan sonra karşılıklı istediğiniz ölçüde konuşabilirsiniz diyorum. SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yok, ben sadece… BAŞKAN – Siz söylediniz söyleyeceğinizi, tutanaklara geçti. SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Nuri Bey bunu bilsin, bu işin vebal boyutunda dün onlara yapılana, Yusuf Ziya Bey burada, dün yapıldığı zaman karşı çıkanlardan birisiyim ben. Yani o konuda her anlamda irade beyan eden birisiyim. Hani, bir tutarsızlık yok. Dün o Yeni Şafak’a yapıldığı zaman “Oh olsun” ya da “Hak ettiler” dememişim ya da sessiz kalmamışım, sessizlikle geçiştireyim dememişim. Ben o gün onu bir sorumluluk addetmişim, burada bir zulüm var, bir kadre uğrama var, ona itiraz etmişim. Onun rahatlığıyla soruyorum. Şimdi, yöntem aynı; bir psikolojik harp o gün Yeni Şafak’a yürütülmüş, Fazilet Partisine, Refah Partisine, AK PARTİ’ye yürütülmüş; bugün bize yürütülüyor. Bu vebal dairesinde ne düşünüyor? BAŞKAN – Son soruyu alalım, vebal dairesinde soruyu cevaplandırdınız. İdris Bey, buyurun.

TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı Komisyon : Dar.Araş.Kom.

Giriş : 11.00

Tarih : 28/07/2012

Grup : Yunus

Sayfa : 21

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Nuri Bey, ben özellikle 28 Şubat öncesindeki Yeni Şafak’ın manşetlerini gözümün önüne getirdiğimde çok farklı noktalara temas ediyordunuz. O gün için herkesin cesaret edemediği bir şekliyle gündemde olan mesela bir Susurluk hadisesi vardı, “Bir dakika karanlık, sürekli aydınlık” eylemi, bir kısım çeteler, işte yolsuzluklar, işte “Beyaz enerji”ydi, “Beyaz Balina”ydı, diğer hususlardı... Bu sürecin içerisinde de şöyle bir baktığımız zaman yani gazetelerin tamamına, en fazla bu hadiseleri ön plana çıkartan sizdiniz. Yani bunlar konusunda ne söyleyeceksiniz? Çünkü bunlar bizim 28 Şubat alt komisyonu olarak özellikle incelediğimiz konulardan birisi bu. Biz 91’deki karanlık cinayetlerden başlayıp 97’ye gelen süreçteki bir kısım hadiseleri, Susurluk’tu, Aczimendi’ydi, diğer hadiseler, bunları inceliyoruz ve devamında daha sonraki enerji operasyonu, Balina; bunların da takipçisi ve araştırmacısıyız. Bu konuyla alakalı düşüncelerinizi de alıp, aynı zamanda bunların da zapta geçmesinde yarar görüyorum. Söyleyeceklerinizi bizimle paylaşırsanız mutlu olurum. NURİ ALBAYRAK – Şimdi, Sırrı Bey, kendileri bugünkü PKK eylemleri veya diğer örgütlerle hiçbir bağlantılarının olmadığını… Eğer öyle bir bağlantı yoksa Allah her şeyi biliyor, yoksa, hiçbir şey yoksa ben o işten rahatsızlık duyarım ama varsa hiçbir rahatsızlık duymam. Öyle bir bağlantınız yoksa, hiçbir oradaki emir komutalar, talimatlar, şunlar bunlarla hiçbir alakası yoksa rahatsızlık duyarım ama biz de kendimize göre veya gazetenin yayınındaki insanlar da kendilerine göre bir sürü deliller, tespitler, bir sürü bağlantılar olduğuna kanaat getirerek böyle bir haber… Ben o zaman duyarım hiçbir bağlantınız yoksa, duyarım arkadaş; samimi olarak bunu söylüyorum. Gelelim sizin sorunuza. Biz o dönemde, inanın Yeni Şafak’a dosyalar akın akın geliyordu, yani bize gelen o günkü işte Vakıfbank’tan geliyor, bir sürü bankalardan geliyor, BOTAŞ’tan geliyor, bilmem nereden geliyor; yani Yeni Şafak olarak hangisini bugün manşete taşıyalım, hangisini haber yapalım diye arkadaşlar yayındaki arkadaşlar her gün toplantılarda bunları değerlendiriyordu. Niye, nasıl oldu? O süreçte tabii üzerimize de o insanlar gelince biz de o günün şartlarında böyle bir habercilik yaptık. İnşallah memlekete, millete faydalı olduysa, ülkenin o günden bugünlere gelmesinde bir faydası olduysa ne mutlu bize. Biz mağdur da değiliz; bize o günkü şartlarda öyle bir rol biçilmişti, onu yerine getirdik. BAŞKAN – Çok teşekkür ediyoruz tekrar verdiğiniz bilgiler için ve katılımınız için. Kapanma Saati: 16.04