ÜNİTE 9 TOPRAK EROZYONU VE ÖNLENMES İ

ÜNİTE 9 TOPRAK EROZYONU VE ÖNLENMES İ ÜNİTENİN KONULARI Giriş Erozyonun Boyutları • Dünyada Erozyonun Boyutları • Türkiye’de Erozyonun Boyutları Or...
Author: Iskender Apak
2 downloads 0 Views 260KB Size
ÜNİTE 9 TOPRAK EROZYONU VE ÖNLENMES İ

ÜNİTENİN KONULARI

Giriş

Erozyonun Boyutları • Dünyada Erozyonun Boyutları • Türkiye’de Erozyonun Boyutları Ormanlar ve Erozyon

Tarım Alanları ve Erozyon

Meralar ve Erozyon

Özet

ARAŞ TIRMA KONULARI

1. Çevrenizde erozyona uğramış yerler var mı? Varsa, bunların nedenlerini araştırıp, açıklayınız. 2. Çevrenizdeki bitki örtüsü toprak erozyonunu nasıl etkiliyor? Araştırınız. 3. Ülkemizde erozyon tehlikesi var mı? Varsa erozyonun artmasının nedenlerini araştırıp, açıklayınız. 4. Bulunduğunuz çevrede toprak erozyonunu önlemek için neler yapılmaktadır? Araştırınız. 5. Çevrenizde ne tür bitki örtüleri var? Üzerinde bitki örtüsü bulunmayan toprakların durumlarını açıklayınız.

1

GİRİŞ Erozyon, bitki örtüsü tahrip edilmiş olan toprağın, su veya rüzgarın etkisiyle aşınıp taşınması ve biriktirilmesi olayıdır. Erozyon, ülkemizde olduğu gibi bütün dünyada da farklı şiddette meydana gelen bir afettir. Bunda; insandan kaynaklanan asıl etmenlerin yanında, doğal etkenler olarak, iklim, toprak özellikleri, arazinin bitki örtüsü, eğimi ve yükseltisi (topografik yapı) önemli rol oynar. Toprağın bütün canlılara yaşam ortamı ve durak yeri olarak çok önemli hizmetler sunması, erozyonla kaybedilmesinin onlar için ne kadar büyük bir tehlike oluşturduğunu açıkça göstermektedir. Bugün birçok dünya ülkesinin yanında, Türkiye de, çok ciddi toprak erozyonu tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Toprak erozyonu ile mücadelede alınabilecek önlemlerin başında, bitki örtüsünün korunması gelir. Şu halde orman ve meraların bitki örtüsünün tahrip edilmemesi, tarım alanlarının usulüne uygun olarak kullanılması, toprak erozyonunun önlenmesindeki ön koşullardır. EROZYONUN BOYUTLARI Erozyon, dünyada ve ülkemizde günümüzün en büyük çevre sorunlarından biri ve belki de en önemlisidir. Erozyon; neden olduğu toprak kayıpları bakımından hafif, orta, şiddetli ve çok şiddetli olarak sınıflandırılmaktadır. Hafif erozyon, üst toprağın %25’ine kadar aşınmış ve taşınmış olmasıdır. Orta derecede erozyon, üst toprağın %25-75’inin aşınıp taşınmış; şiddetli erozyon, üst toprağın %100’ü ile alt toprağın %25’inin aşınıp taşınmış; çok şiddetli erozyon ise, alt toprağın %25-75’inin aşınarak taşınmış olmasıdır. Dünya kurulduğundan bugüne kadar, hem toprak oluşumu hem de erozyon sürekli olarak dünyanın her yerinde az veya çok meydana gelmektedir. Ancak burada her iki olay arasında doğal bir denge söz konusudur. Zararlı boyutta toprak kayıplarına neden olan, hızlandırılmış erozyondur. Bu bakımdan erozyon, doğal erozyon ve hızlandırılmış erozyon olarak da sınıflandırılabilir. Doğal erozyon, insan müdahalesi olmaksızın toprağın aşınması ve bir yerden başka bir yere taşınması anlamına gelir. Burada bütünüyle doğanın kendi iç hareketliliği söz konusudur. Doğal erozyon çoğunlukla zararlı olmayıp, diğer bir ifadeyle toprak ve bitki örtüsünü tahrip edici nitelikte değildir. Hatta toprak yenilenmesini sağladığından yararlı olarak bile düşünülebilir. Hızlandırılmış erozyon ise insanların çeşitli nedenlerle bir arazideki toprağı gevşetmeleri ve bitki örtüsünü tahrip etmeleri sonunda, toprağı suyun ve rüzgarın 2

aşındırma ve sürükleme gücüne karşı dirençsiz hale getirmeleri ile ortaya çıkar. Bu olumsuz müdahaleyi takiben toprakta yoğun bir aşınma ve taşınma görülür. Hızlandırılmış erozyonun meydana geldiği arazide toprak miktarı giderek azalır ve belli bir süre sonra bütünüyle yok olur. Geride sadece çıplak ve sert bir zemin kalır. Böyle bir materyal üzerinde tarımsal faaliyetlerin sürdürülmesi mümkün olmadığından,.arazi zamanla sahibi veya kullanıcısı tarafından terk edilir. Ancak üzerinde, onu koruyacak olan bir bitki örtüsü ve herhangi bir bitkisel gelişimi sağlayacak olan toprak tabakası bulunmadığından, erozyonun şiddeti giderek daha da artar ve arazi tamamıyla derelerle bölünüp parçalanmış halde elden çıkar. Daha öncede belirtildiği gibi erozyon, toprağın çeşitli sebeplerden dolayı aşındırılması ve oluştuğu yerden başka bir yere taşınıp biriktirilmesi olayıdır. Bu olayda etkili olan bazı doğal faktörler vardır. Bunlar; iklim, topoğrafya, toprağın yapısı, bitki örtüsü vb. olarak sıralanabilir. Bu doğal faktörlerin erozyonu nasıl etkilediği birer örnekle şöyle açıklanabilir: İklimin temel öğeleri, başta yağış ve sıcaklık olmak üzere, rüzgar, nem, ışık vb.dir. İklime bağlı olarak bir bölgedeki yağış yoğunluğunun (şiddetinin) çok fazla olması, toprağın erozyona uğrama derecesini artırır. Bunun yanında yağışın miktarı, süresi, damla büyüklüğü ve düşüş hızı, yağışın mevsimlere göre dağılımı da erozyon oluşumunda etkilidir. Topografya, bir arazi parçasının eğimini, yüksekliğini, yöneyini (bakışını), pürüzlülüğünü vb. yüzey yapısını gösteren bir kavramdır. Yağışla birlikte düşünüldüğünde topografya da erozyon oluşumunda etkilidir. Örneğin, aynı yağış şiddetinde, eğimin fazla olduğu yerlerde toprağın sürüklenmesi daha kolay olmaktadır. Toprağın yapısına bağlı olarak, erozyon bazı yerlerde daha fazla ya da daha az meydana gelebilir. Örneğin içinde bol miktarda organik madde (humus) bulunması halinde aşınmaya karşı daha dirençli olan killi toprak, erozyon oluşumunu yavaşlatabilir. Toprağın işleniş biçimi, mekanik bileşimi (tane iriliği dağılımı), içerdiği organik ve inorganik maddelerin miktarı da erozyona eğilimi üzerinde oldukça etkilidir. Organik maddenin diğer bir etkisi de toprağın yapısını geliştirmek, toprak taneciklerini kümeleştirmek suretiyle infiltrasyon (toprağın suyu emme ve geçirme gücü) kapasitesini artırarak yüzey akışı ve dolayısıyla erozyonu önlemesidir. Erozyon oluşumunu etkileyen en önemli faktör bitki örtüsüdür. Bitki örtüsünün sıklığı, çeşidi, bitkilerin kök dağılımı, yaşam süresi vb. nitelikleri, toprağın aşınma, taşınma miktarında ve hızında etkili olur. Örneğin çok yıllık odunsu bitki topluluğu 3

sınıfına giren ormanlar, toprağı en iyi koruyan bitki örtüleridirler. Bitkiler kökleriyle toprağı tutarak erozyona neden olan yüzey akışını azaltır. Aynı zamanda yaprakları ve dallarıyla yağmur damlalarının hızını da keserler. Böylece de damlaların toprağa doğrudan çarpmak suretiyle ve toprak kümelerini parçalamasını ve daha kolay taşınabilir hale gelmesini engellerler. Odunsu ve otsu bitkiler, özellikle birlikte bulunduklarında, toprak erozyonunu etkili olarak önleyen doğal koruyuculardır. Erozyon, aşınma ve taşınmayı yaratan doğal kuvvetlerin çeşidine göre de sınıflandırılabilir. Bu sınıflamaya göre erozyon su, rüzgar, yerçekimi, buzul, dalga, çığ vb. olmak üzere bölümlere ayrılır. Bunların her birinin ayrı ayrı oluş şekli vardır. Dünyada Erozyonun Boyutları Günümüzde dünya ülkelerinin pek çoğu erozyon tehlikesiyle karşı karşıyadır. İnsanların, orman örtüsünü bilinçsizce tahrip etmesi, tarım alanlarını yanlış kullanması, düzensiz hayvancılık yapması gibi etkenler doğal bitki örtüsünün giderek yok olmasına, toprakların aşınıp taşınmasına, sonuçta verimsizleşmesine ve arazilerin terk edilmesine neden olmaktadır. Uzmanlarca yapılan araştırmalara göre; dünyada tarım alanlarından her yıl yaklaşık olarak ortalama 24 milyar ton toprak erozyonla kaybedilmektedir. Böylece yılda 60 milyon hektarlık tarım arazisi yok olmaktadır. Yanlış toprak işleme, hatalı ekim-dikim ve uygun olamayan bitki nöbetine bağlı olarak, toprağın erozyonla aşınıp taşınmasından dolayı 550 milyon hektar genişliğindeki tarım arazileri, bitkisel ürün yetiştirme özelliğini kaybetmiştir. Bu, dünya üzerindeki tüm ekilebilen alanların %17’sini oluşturmaktadır. Genel olarak akarsuların denizlere, göllere ve barajlara taşıdığı toprak miktarı; yörenin iklimi, bitki örtüsü, arazi şekli, toprak yapısı, tarım sistemi ve erozyon önlemlerinin alınıp alınmaması gibi etkenlere göre değişiklik gösterir. Çin’de Sarı Irmak ve Hindistan’da Ganj Nehri, dünyanın en çok toprak taşıyan akarsularıdır. Dünyada en yüksek debiye sahip olan Amazon Nehri ise, diğerlerine oranla en az toprak taşıyan akarsudur. Bunda, Amazon ve kollarının su toplama havzalarının zengin bitki örtüsü ve ormanlarla kaplı olması etkilidir. Buradan, sık ve bol bitki örtüsünün, özellikle de ormanların, toprak erozyonunu önlemede ne derece önemli ve etkili olduğu ortaya çıkmaktadır.

4

Dünya yüzeyinin tümünden, her yıl akarsularla denizlere ve göllere taşınan toprak miktarı yaklaşık 25 milyar ton dolayındadır. Ancak, meydana gelen toprak erozyonunun şiddeti kıtalara göre farklılık gösterir. Bu durum, sadece kıtaların büyüklüklerinden kaynaklanmaz. Bunda; erozyonun doğal etkenleri olan iklim, bitki örtüsü, toprak yapısı ile erozyon önlemlerinin alınmış olup olmaması gibi faktörler önem taşır. Erozyonla baraj, akarsu, göl ve denizlere taşınan toprak miktarı bakımından Asya kıtası ilk sırada yer almaktadır. Erozyonla ilgili veriler incelendiğinde, dünyamızın ciddi toprak erozyonu tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu açıkça görülür. Toprak erozyonu ile mücadele için gerekli önlemler alınmadığı takdirde, erozyonun şiddetinin gittikçe artacağı ve buna bağlı olarak dünyamızın hızla çölleşeceği sonucu çıkmaktadır. Türkiye’de Erozyonun Boyutları Türkiye, toprak erozyonu bakımından çok duyarlı bir konuma sahiptir. Bunda; ülkemizin iklimi, bitki örtüsü, jeomorfolojik yapısı, toprak özellikleri, arazinin topografyası gibi doğal etkenler büyük önem taşımaktadır. Ancak mevcut koşullarda erozyonun hızlandırılmasının tek sorumlusu insanoğludur.

Mevcut koşullarda erozyonun hızlandırılmasının tek sorumlusu insanoğludur. Erzurum’da Oltu-Narman arasında erozyona uğramış bir bölge. (Tepelerdeki bitki örtüsünün bütünüyle yok edilmiş olması dikkat çekicidir.) Fotoğraf: Hayrettin Karaca.

Yükseltisi ve eğimi fazla olan topografik yapı, dayanıksız, gevşek mekanik bileşim, killi ve kireçli toprak özellikleri, yağışların yetersiz ve sağanak şeklinde olması, zayıf bitki örtüsü, yanlış arazi kullanımı, hatalı toprak işleme, ülkemizin erozyona aşırı duyarlı olmasına yol açmıştır. Yıllarca uygulanan bilinçsiz tarım ve hayvancılık yüzünden bitki örtüsünün tahrip edilmesi, ülkemizin yarı kurak iklim kuşağında 5

bulunmasından kaynaklanan bitkilendirme güçlüğü ve düzensiz yağışlar gibi etkenler de topraklarımızın erozyona karşı duyarlı olmasının ana nedenleri sayılabilir. Türkiye’de her yıl km2 başına yaklaşık 600-800 ton verimli toprak, akarsularla denizlere, göllere ve barajlara taşınmaktadır. Dünyada meydana gelen erozyon miktarıyla karşılaştırıldığında bu değerin, dünya ortalamasının (368 ton/yıl) yaklaşık iki katına eşit olduğu görülür. Dünya sıralamasında Türkiye maalesef toprakları en çok erozyona uğrayan ülkelerin başında yer almaktadır. Deniz, göl ve barajlarımıza en çok toprak taşıyan akarsularımız arasında Fırat, Yeşilırmak ve Kızılırmak ilk sıralarda yer alırlar. En az miktarda toprak taşıyan akarsularımız ise, Dalaman Çayı ve İyidere’dir. Bu akarsularımızın çok az toprak taşımasının asıl nedeni, havzalarının ormanlarla kaplı olması ve güçlü doğal bitki örtüsünün toprağı korumasıdır.

En çok toprak taşıyan ırmaklarımızdan biri; Yeşilırmak. Fotoğraf: Hayrettin Karaca.

Bitki örtüsünün zayıf ya da tahrip edilmiş olmasından dolayı, durmadan toprak taşıyan akarsularımız, diğer olumsuz etkilerin yanısıra, çok yüksek maliyeti olan baraj ve göllerimize de zarar vermektedir. Sulama ve enerji üretimi amacıyla yararlanılan barajlar, toprak taşıntılarıyla (sediment) dolmakta ve işletim ömürleri kısalmaktadır. Böylece ülke ekonomisi büyük kayıplara uğramaktadır.

6

1974 Yılında su tutulmaya başlanan Keban Barajı’nın 1997 yılındaki durumu. (Göl içinde toprak adacıklar.) Fotoğraf: Metin Şenol.

Toprak erozyonu ülkemizde önemli sosyo-ekonomik olaylara da yol açmakta, ulusal ekonomimize önemli zararlar vermektedir. Erozyon oluşumuna bağlı olarak toprağın verimsizleşmesi, tarım alanlarının yok olması, hayvancılığın yapılamaması gibi somut sonuçlar, yıllardan beri köyden kente göçü zorunlu kılmıştır. Her yıl yaklaşık 1,2 milyon insan doğup büyüdüğü yerden ayrılarak büyük yerleşim merkezlerine göç etmektedir. Bu hızlı göç, anormal nüfus yığılması meydana getirmekte ve çarpık kentleşmeye neden olmaktadır.

Çarpık kentleşmenin nedenlerinden birisi de erozyon ve toprakların verimsizleşmesi yüzünden köyden kent e olan göçtür. Adana’nın bir mahallesinden görünüm. Fotoğraf: Hayrettin Karaca.

Yakın bir zamana kadar bitkisel ve hayvansal üretim bakımından kendi kendine yeterli sayılı ülkelerden biri olan Türkiye, bugün artık bu niteliğini yitirmiş, tarımsal ürün ihtiyaçlarının bir kısmını, dış kaynaklardan ithal yoluyla karşılamaya çalışmaktadır. Ü lke y üz ey inin %80’inde, ort a ile ş iddet li d erec eler aras ında eroz y on vardır. Erozy on, t op rak kay bının y anıs ıra es as en ekonomik ve s osy al düz ene z arar vermekt e, ins an y aş amı i çin t ehlik e oluş t urmakt adır. 7

Bunun çarp ıcı örne ği, 13 T em muz 1995 ‘t e mey dana ge len Is p art aSenirk ent kit le eroz y onudur. Senirkent yöresinde yaklaşık 10-13 dakika süren sağanak yağış, sel ve erozyon afetine yol açmıştır. Burada evlerin çoğu ahşaptır ve çeşitli ağaçlar kullanılarak yapılmıştır. Senirkent’te bir ev için yaklaşık 600 ağaç kesilmekte, bu da yaklaşık 0.5 ha ormanın yok edilmesi anlamına gelmektedir.

Senirkent felaketinden artakalan bir evden görünüm. Evde kullanılan ağaçlar felaketin nedeni hakkında bizlere önemli ipuçları veriyor. Fotoğraf:Hayrettin Karaca.

Bu durum Senirkent’in arka-yukarı yamaçlarındaki ormanın tükenmesine, bitki örtüsünün giderek zayıflamasına neden olmuştur. Buradaki bitki örtüsünün tahrip edilmesinden kaynaklanan sel ve erozyon afetinde 74 kişi çamurlu sel sularıyla boğularak hayatını kaybetmiştir. Bu örnekte görüldüğü gibi, erozyonun asıl ve en önemli nedeni, doğal bitki örtüsünün yok edilmesidir. Erozyonu önlemek, verdiği zararlara maruz kalmamak için mutlaka doğal bitki örtüsünün korunması, ilave bitkilendirme ve ağaçlandırma yapılması, yerine göre teraslama gibi kültürel ve teknik önlemlerinin alınması gerekmektedir.

8

Bitki örtüsünün yok edilmesinden dolayı 1995 yılında sel ve erozyon felaketiyle karşı karşıya kalan Senirkent’ten genel bir görünüm. (Soldaki yamaçların bitki örtüsü korunmuş olsaydı felaket yaşanmayacaktı.) Fotoğraf:Hayrettin Karaca.

ORMAN LAR VE ERO ZYON Erozyonun etkisinin azaltılmasında ve önlenmesinde en etkin bitki örtüsü ormanlardır. Orman; ağaçlar, diğer bitkiler, hayvanlar ve diğer mikroorganizmalardan oluşan canlı varlıklar ile ısı, ışık, hava, su gibi fiziksel çevre unsurlarından oluşan ve bunların birbirleriyle karşılıklı etkileşim içinde bulunduğu doğal bir ortamdır.

Bolu – Aladağ’da bir orman. Geri planda ağaçların yok edilmesiyle erozyon başladığı görülmektedir. Fotoğraf: Hayrettin Karaca.

Orman bitki örtüsü, kök, gövde, yaprak ve dallarıyla erozyon oluşumuna fırsat vermez. Bitki kökleri farklı kalınlıkta, sıklıkta ve uzunlukta olup,özellikle kılcal saçak kökler toprağı bir ağ gibi sarar, toprağın su ya da rüzgarla aşınıp taşınmasını engeller.

9

Bitkilerin gövdeleri, yüzey akış suyunun hızını keser. Özellikle eğimli alanlarda, eğim yönünde hareket eden yüzey akış suyunun hızlanmasını engeller, toprağın yağış sularıyla taşınmasını önleyerek, suyun toprağa sızmasını sağlar. Bitkilerin dal ve yaprakları da erozyonu engellemede etkilidirler. Dal ve yapraklar, yağmur damlalarının hızla toprağa çarpmasını ve toprak yüzeyindeki agregatları (kümeleri) parçalamasını engeller. Böylece, toprak parçacıklarının dağılıp yüzey akış sularıyla taşınmasını önler. Orman topraklarının kendine has özellikleri de, erozyonun önlenmesinde etkilidir. Orman ağaçları, yapraklarını dökünce toprak üzerinde bir organik örtü oluştururlar. Buna “ölü örtü” adı verilir. Toprak yüzeyini yorgan gibi kapatan bu organik tabaka, toprakta yaşayan canlıların soğuktan korunmalarını sağlar ve bu canlıların besin kaynağını oluşturur. Özellikle mikroorganizmaların, besin elde etmek amacıyla ayrıştırdığı bu örtüden humus adı verilen bir organik madde kitlesi oluşur. Humusun ve organik maddenin çeşitli ayrışma ürünlerinin toprağa karışmasıyla, toprak sünger gibi gözenekli, kırıntılı (Granüler, agregatlı) sağlam ve esnek bir nitelik kazanır. Oluşan granüller yağmur damlalarının darbe etkisine ve yüzey akış suyuna karşı dayanıklıdır. Böylece humuslu toprak, yağış sularının kolay emilmesini ve gözeneklerde depolanmasını, fazla suyun derinlere sızmasını sağlar. Suyun yüzeysel akışa geçmesini ve toprağın taşınmasını engeller. Ayrıca bu ölü örtü, yağmur damlalarının toprak yüzeyine doğrudan çarparak toprak granüllerini parçalamasına olanak vermez. Ormanlar, toprak oluşumunda da önemli rol oynarlar. A ğaçların derinlere kadar giden kökleri, kayalara basınç yaparak ve salgılar üreterek toprak ana materyalinin parçalanma ve ayrışmasında etkili olur. Aynı şekilde, bitki örtüsünün yaratmış olduğu ılımlı iklim ve kendine özgü toprak canlıları, toprak oluşumunun hızlanmasına yardımcı olur. Ölü örtünün ve ayrışma ara ürünlerinin etkilerinin de eklenmesiyle, derin, verimli, fiziksel ve kimyasal koşullarının uygun olduğu, iyi bir toprak gelişim ortamı sağlanmış olur. Ormanlar rüzgar erozyonunun engellenmesinde de, önemli rol oynarlar. Ormandaki ağaçlar ve diğer bitkiler, rüz garın hızını yavaşlatarak, yönünü değiştirerek, toprak yüzeyini örterek rüzgar erozyonunu önlerler. Ormanlar yer yer, çok büyük yanlış yapılarak genellikle tarım ve mera alanlarına çevrilmek suretiyle yok edilmektedir. Erozyon oluşumunu engellemede önemli rol oynayan ormanların korunması ve geliştirilmesi konusunda her türlü önlemin alınması 10

kaçınılmazdır. Ormanların mera ve tarım alanlarına dönüştürülmek maksadıyla yakılması, yakacak ve yapacak temini maksadıyla kaçak olarak kesilmesi mutlaka durdurulmalıdır. Orman içindeki boş yerlerin teras dikimi yapılarak ağaçlandırılması, ağaç kesiminin kontrol altına alınması, ormanların korunması için gerekli eğitim ve öğretimin verilmesi, kamuoyunun bilinçlendirilmesi gibi teknik ve yasal önlemler mutlaka alınmalıdır. Eğimli alanlarda ağaçlandırma ile erozyon kontrolü yapılıncaya kadar, bu yerlerin öncelikle otsu bitkilerle örtülerek ilk planda toprağın yerinde tutulması sağlanmalıdır.

Trakya (Çatalca yöresi) meşe ormanlarında tarım alanlarına dönüştürülmüş yerlerden bir görüntü. Bu eğimli araziler tarıma açıldığı sürece yok olup gitmektedir. Fotoğraf Hayrettin Karaca.

TARIM ALANLARI VE EROZYON Tarım alanları, toprak yapısı ve iklim özelliklerine göre farklılıklar gösterir. Her tarım arazisinde her çeşit bitki yetişmez. Bu nedenle tarım alanlarının etüt edilerek arazi kullanım yeteneklerine göre sınıflandırılması ve her yetenek sınıfındaki toprakların kullanım planlarının yapılması gerekir. Tarım alanlarının, başta amacı ve yeteneği dışı olmak üzere, yanlış kullanılması, toprak ve su korumaya yönelik tarla içi önlemlerin alınmamış olması gibi etkenler, toprağın işlevini ve verimliliğini kaybetmesine neden olmaktadır. Verimsizleşen toprak üretim gücünü de kaybeder. Toprağın dış mekanik etkilere dayanıklılığı azalır. Fiziksel özellikleri bozularak, su emme, iletme, havalanma yeteneği zayıflar. Su karşısında derhal dağılan balçıklaşan bir durum alır. Öte yandan toprağın yüzeyini örterek onu yağmur damlalarının darbe etkisinden koruyacak olan bitki örtüsü zayıflar, toprak çıplaklaşır. Bütün bu olumsuz koşullar altında, yağacak olan en basit bir sağanakta toprak erozyonu başlar. 11

Tarım alanlarında eğim genellikle %0-10 arasında kabul edilmiş olup, toprak kültür bitkilerinin ihtiyacını karşılayacak kadar derindir. Taban suyu yaklaşık 1 m’den daha aşağıdadır. Yüksek tarım arazilerinde ise taban suyu bulunmaz. Eğimi %10’dan daha fazla olan araziler toprak işlemeli tarım yapmaya uygun değildir. Buralar mera veya ormana tahsis edilmelidir. Aksi halde toprak erozyonu kaçınılmaz olur. Ya da çok zorunlu ise ancak arazi teraslanarak eğim azaltıldıktan veya diğer kültürel önlemler alındıktan sonra tarım yapılabilir.

Toprak koruma önlemlerinin alındığı bir tarım alanı. İbrada (Akseki-Antalya). Fotoğraf: Hayrettin Karaca.

Tarım alanları ve bu alanlarda erozyonun önlenmesine ilişkin özet bilgiler şöyle sıralanabilir: • Tarım alanları; genellikle toprağı işleyerek daha çok tek yıllık kültür bitkilerinin yetiştirildiği arazilerdir. • Toprağın her yıl ve sıkça işlenmesi nedeniyle çok ciddi bir erozyon tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. • Özellikle eğimi fazla olan yerlerde erozyon riski çok yüksektir. Bu nedenle toprak ve su korumalı tarım yapılmalıdır. • Toprak ve su korumalı tarım için “Arazi Kullanma Yeteneği Sınıfları”na göre toprak kullanma önlemleri alınmalıdır. • Arazi Kullanma Yetenek Sınıfları toplam sekiz adet olup, bunlardan ilk dört sınıf (I., II., III., IV. Sınıf) toprak işlemeli tarıma elverişlidir. Geriye kalan V., VI., VII. sınıf araziler mera ve orman için, VIII. sınıf araziler ise ancak doğal

12

• • •





orman ve yaban hayatının sürdürülmesi ya da çeşitli arazi ihtiyaçları için (yerleşim, turizm, sanayi) uygun olan alanlardır. Tarım arazilerinin yetenek sınıfı numaraları büyüdükçe alınması gerekli toprak koruma önlemleri artar. Her yetenek sınıfı için öngörülen önlemler alınmadığı taktirde erozyon şiddetlenir. Bunların dışında tarım topraklarının hatalı işlenmesi de erozyonu artırır. Hatalı toprak işleme; 1. Toprağa uygun olmayan alet kullanılması, 2. Toprağın sürekli aynı derinlikte işlenmesi, 3. Toprağın eğim doğrultusunda işlenmesi, 4. Toprağın tav dışında işlenmesi, 5. Toprağın çok sık işlenmesi vb. dir. Kış döneminde uzun süre toprak yüzeyinin çıplak (bitkisiz) bırakılması, özellikle hatalı toprak işleme ile birlikte, eğimli tarım alanlarında çok tehlikeli boyutta erozyona yol açar. Tarım alanlarında sıkça meydana gelen erozyon çeşitleri; 1. Yağmur damlası erozyonu (Darbe etkisi), 2. Yüzey erozyonu (Tabaka erozyonu), 3. Oluk erozyonu (Parmak erozyonu) dur. Daha seyrek olarak; 4. Oyuntu erozyonu (Yarıntı erozyonu) da görülebilir.

MERALAR VE ERO ZYON M eralar, toprakların erozyona karşı korunmasında önemli role sahip, otsu doğal bitki örtüsü içeren alanlardır. Taban suyu derinde olan, sığ topraklı, genellikle kıraç, eğimli ve engebeli arazilerde bulunan, kısa boylu ve seyrek bitkiler içeren meralar, hayvan otlak alanları olarak kullanılırlar.

13

TEMA Vakfı’nın Bergama-Çamavlu’da uyguladığı mera ıslah projesi neticesinde korumaya alınmış düzenli bir mera. Fotoğraf: Hayrettin Karaca.

M era bitkileri, toprağı örterek erozyonu engellemede önemli rol oynar. Arazinin eğimi, erozyonu arttıran etkenlerden biridir. Özellikle fazla eğimli mera alanlarında, bitki örtüsü yüzey akışının hızını ve miktarını azaltmada çok önemli hizmet görür. Bitki örtüsü yağmur damlalarının toprağa hızla çarpmasını ve toprak parçacıklarının dağılmasını engeller, böylece erozyonu önleyici etkide bulunur. Toprağın erozyona karşı dayanıklı olmasını sağlayan en önemli özelliklerinden biri de, toprağın organik madde yönünden zengin olmasıdır. Organik maddeler toprak granüllerinin suya ve dış etkenlere karşı direncini artırır. Diğer bitki türlerine oranla, toprağı organik madde yönünden daha çok zenginleştiren meralar, yağmur sularının toprağa sızarak depolanmasına hizmet eder, yüzey akışını engelleyerek toprağın taşınmasını ve dolayısıyla erozyonu önler. M eraların otlak alanı olarak kullanılması, hayvanların serbestçe dolaşması, organik madde yönünden zenginleşmesinde önemli etkiye sahiptir. M eraların bozulmasının ve yok olmasının başlıca nedenleri; düzensiz, erken ve aşırı otlatmanın yanısıra, buraların tarım arazilerine dönüştürülmesidir. M eralarda toprak işlendiği takdirde, arazi eğimi erozyonu hızlandırır. Sığ olan toprak kısa zamanda verimsizleşir. Doğal bitki örtüsü yok olur, arazi çıplaklaşır. Toprak yeterli ürün vermediği için bir süre sonra terk edilir. Doğal bitki örtüsünün tahribine bağlı olarak, ağır erozyon zararına maruz kalır. M eralarda tarım alanları açılması, bu arazilerin daralmasına ve geri kalan meraların aşırı ve erken otlatılmasına yol açar. Bu da, meraların zayıflamasına, bitki örtüsünün tahrip olmasına, dolayısıyla erozyona uğramasına neden olur.

14

Düzensiz otlatma sonucu bozulmuş bir mera. Bahçesaray-Van. Fotoğraf: Hayrettin Karaca.

M eralarda erozyona karşı alınabilecek önlemlerden bazıları; • Düzensiz, zamansız ve aşırı otlatmadan vazgeçilmesi, meraya gelişme fırsatı verilmesi, • M ünavebeli otlatma yapılması, • M eraların sahiplenilmesine izin verilmemesi, • Yem bitkileri tarımına ağırlık verilerek meraların yükünün hafifletilmesi, • M era ıslah çalışmaları yapılması, bu kapsamda teraslama ve diğer teknik işlemlerle beraber, meranın tohumlanması ve gübrelenmesi vb. sayılabilir.

ÖZET Erozyon, dünyada ve ülkemizde farklı boyutlarda meydana gelmekte ve giderek büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Dünyadaki akarsular; deniz, göl ve barajlara farklı miktarlarda toprak taşır. Bunda, toprak özellikleri, topoğrafik yapı, bitki örtüsü, iklim gibi faktörler etkilidir. Güçlü bitki örtüsüne ve organik madde yönünden zengin topraklara sahip olan yerlerde erozyon meydana gelmez.

Dünyamızda erozyon oluşumu farklı boyutlardadır. Çeşitli kıtalarda meydana gelen erozyon miktarı, onların büyüklüklerine göre değil, yukarıda sayılan özelliklerine bağlı olarak gerçekleşir. Dünyada bitki örtüsü giderek azalmakta, toprak verimsizleşmekte ve erozyon oluşumu artmaktadır. 15

Ülkemiz erozyona aşırı duyarlıdır. Ülkemizin topoğrafik yapısı, iklimi, bitki örtüsü ve toprak özellikleri erozyon oluşumuna olanak verir. Ülkemizde; bitki örtüsünün insanlar tarafından tahrip edilmesi, yanlış arazi kullanımı ve hatalı toprak işleme erozyonu engelleyici önlemlerin alınmaması veya uygulanmaması gibi faktörler erozyonu arttırmaktadır.

Bitki örtüsü erozyonu engeller. Ormanlar, erozyonu engelleyen en önemli bitki örtüsüdür. Toprağın parçalanmasını ve taşınmasını önler. Tarım arazileri ve meralar da erozyonu önlemede etkilidir. Tarım alanlarının yanlış kullanılması, koruyucu önlemlerin alınmaması gibi etkenler bu alanların yok olmasına ve topraklarının verimsizleşmesine yol açarak erozyon oluşumunu arttırır. Aynı şekilde mera alanlarının tahrip edilmesi ve buralarda düzensiz otlatmanın yapılması sonucu erozyon meydana gelir. Tarım alanları ve meralardaki bitki örtüsü, toprağı koruyarak toprağın parçalanmasını, yüzeysel akışı ve erozyon oluşumunu azaltır. Bu nedenle, orman, mera ve kültür bitki örtülerinin korunmasına yönelik her türlü önlemin alınması zorunludur.

16

DEĞERLENDİRME S ORULARI 1. Amazon nehri dünyada en çok su ve en az toprak taşıyan akarsu özelliğine sahiptir. Aşağıdakilerden hangisi, bunun nedenlerinden biri olabilir? a) Su taşıma havzasının ormanlarla kaplı olması b) Çevresindeki bitki örtüsünün bütünüyle tahrip edilmiş olması c) Nehir çevresindeki bütün alanlarda hiç yüzeysel akışı olmaması d) Bölgeye düşen yağmur damlacıklarının kinetik enerjilerinin az olması e) Nehir kenarlarının erozyona karşı korumaya alınmış olması 2. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’nin toprak erozyonuna duyarlı olmasını doğuran etmenlerdendir? a) Humuslu toprakların bol miktarda bulunması b) Yükselti ve eğiminin çok az olması c) Bitki örtüsünün korunmaması d) Yağışların çok fazla olması e) Tarımsal faaliyetlerin yaygınlaşmamış olması 3. Türkiye’deki suların toprak taşıma oranı, dünya ortalamasının yaklaşık iki katıdır. Aşağıdakilerden hangisi bunun nedenleri arasında değildir? a) Türkiye’nin topoğrafik yapısı b) Erozyonu önlemeye yönelik uygulamaların yeterli düzeyde olmaması c) Bitki örtüsünün tahrip edilmesi d) Üzerinde bulunduğu kıtanın büyük olması e) Türkiye’nin yağışların çok bol olduğu bir iklim kuşağında yer alması 4. Aşağıdakilerden hangisi erozyonun sonuçlarından değildir? a) Toprakların verimsizleşmesi b) Köyden kente göçün artması c) Tarımsal üretimin azalması d) Bitki örtüsünün azalması e) Çarpık kentleşme 5. Aşağıdakilerden hangisi ormanların erozyonu engelleme üzerine yaptığı etkilerdendir? a) Rüzgar oluşumunu önleme b) Toprak oluşumunu etkileme c) Yüzeysel akış hızını azaltma d) Toprağı organik madde yönünden zenginleştirme e) Toprağın içinde yaşayan canlı miktarının artmasına yol açma 17

6. Aşağıdakilerden hangisi ormanların tarım alanlarına çevrilmesinin nedenleri arasında yer almaz? a) Tarım alanlarını oluşturan toprakların verimsizleşmesi b) Tarım alanlarının ülke ekonomisine ormanlardan daha çok yararlı olması c) Çiftçinin, kendi tarım alanlarını genişletmek istemesi d) Orman topraklarının verimli olması e) Ormanların yararları konusunda her insanın yeterli bilgi düzeyine erişmemiş olması 7. “Hollanda’nın yüzölçümü Türkiye’nin 1/19 kadardır. Fakat Hollanda’nın yalnızca tarım ürünleri dışsatımı neredeyse Türkiye’nin tüm dışsatımı kadardır.” Bu bilgiye göre aşağıdakilerden hangisi doğru olabilir? a) Hollanda’da nüfusun çok büyük bir bölümü tarım alanında çalışmaktadır. b) Hollanda’nın erozyon sorunu hiç yoktur. c) Türkiye, tarımsal faaliyetler için kullanılabilecek alanların önemli bir bölümünü meralar ve orman alanları için ayırmıştır. d) Tarım ve hayvancılıkta gerileme, sanayileşme sonucu olmaktadır e) Türkiye Hollanda’ya oranla tarım alanlarını verimli kullanamamakta ve koruyamamaktadır. 8. Aşağıdakilerden hangisi tarım alanlarında erozyonu arttıran nedenlerden değildir? a) Tarım alanlarında ekim nöbetinin yapılmaması b) Tarım toprağına uygun bitki türünün yetiştirilmemesi c) Eğim yönüne paralel olarak teraslamanın yapılması d) Arazilerin yetenek sınıflarına göre kullanılmaması e) Tarım toprağının veriminin azalması 9. Aşağıdakilerden hangisi ülkemizde meraların tahrip edilmesine neden olan etkenlerden değildir? a) M era alanlarının sahiplenilmesi b) Düzensiz ve erken otlatma c) M eraların tarım alanı olarak kullanılması d) M eraları koruyan yasal önlemlerin alınmamış olması e) Ülkemizde hayvan sayısının az, mera sayısının fazla olmasından dolayı kullanılmayan meralardan yararlanılmak istenmesi

18

10. Aşağıdakilerden hangisi meraların tarım alanı olarak kullanılmasının nedenlerinden biridir? a) M eraların genellikle eğimli alanlarda olması b) M era topraklarının organik madde yönünden zengin olması c) Tarımcılığın ülke ekonomisi açısından daha yararlı olması d) Ülkemizde hayvan sayısının az olması e) M eraların, taban suyu derinde olan kıraç arazilerde bulunması Aşağıdaki soruları yanıtlayınız. 1. 2. 3. 4. 5.

Dünyada toprak erozyonunun giderek artmasına neden olan etkenler nelerdir? Ülkemizde erozyon ne gibi sonuçlar doğurmaktadır? Ormanlar, erozyon oluşumunu önlemede nasıl etkili olurlar? M eraların tarım alanlarına çevrilmesi erozyon oluşumunu nasıl etkiler? Türkiye’de tarım alanlarının yok olmasına ve topraklarının verimsizleşmesine neden olan etkenler nelerdir? Bunlar nasıl önlenebilir?

19