İKİZLERDE OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

ANAOKULU SEÇİMİ İKİZLERDE OKUL ÖNCESİ EĞİTİM ANNELER BABALAR EVLATLAR “ ŞEMS' İN KIRK KURALI : ÇOCUKLARINIZ BU KİTAPLARI OKUMADAN BÜYÜMESİN TATİ...
Author: Emin Özker
7 downloads 0 Views 728KB Size
ANAOKULU SEÇİMİ

İKİZLERDE OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

ANNELER BABALAR EVLATLAR



ŞEMS' İN KIRK KURALI :

ÇOCUKLARINIZ BU KİTAPLARI OKUMADAN BÜYÜMESİN

TATİL MEVSİMİ

ÇOCUKLARIMIZIN RESİMLERİNİ YORUMLAYALIM

ANAOKULU SEÇİMİ

Bir insanın yaşamının özellikle ilk 6 yılı öğrenmenin en hızlı olduğu dönem olarak düşünülmektedir. Bu dönem için de bebeğiniz büyüdükçe ne kadar ilgili ebeveynler olsanız da bir eğitim kurumu kadar geniş kapsamlı ve düzenli eğitim verebilmeniz mümkün olmayacaktır. Aynı zamanda ev içinde okulda ki gibi bir sosyal ortam oluşturmak ve çocuğunuza çok sayıda arkadaş bulabilmeniz de zor olacaktır. Bu nedenle okul öncesi eğitimi gerek zihinsel, gerek fiziksel, gerekse sosyal açıdan çocuğun gelişimi için oldukça önemli. İlk kez 3 yaşında tanışacağı okul öncesi eğitimi için çocuğunuza okul seçerken nelere dikkat etmeli siniz? • Öncelikle çevrenizde ki çocuğu anaokuluna devam eden başka insanların size önerilerini bir yana bırakın. Zira sizin ve çocuğunuzun beklentileri çok yakın bir tanıdığınızın beklentileri ile hiç uyuşmayabilir. En iyisi siz kendinizin ve çocuğunuzun beklentilerini not edin. Çocuğunuzun ilgi alanları neler? Bunları da notlarınıza ekleyin. • Çocuğunuzun ihtiyaçları neler? Sizin okuldan beklentileriniz ile çocuğunuzun ihtiyaçları birbirini tutuyor mu? Örneğin sosyal olarak gelişmeye ihtiyacı olan çocuğunuzu, sosyal faaliyetleri az olan ya da çocuk sayısının az olduğu bir okula temizlik ve görünümünü beğendiğiniz için göndermemelisiniz. • Bu notları aldıktan sonra uygun gördüğünüz okulların listesini yapın ve okulları ziyaret etmeye başlayın. Bu ziyaretleri yaparken anne ve babanın birlikte gitmesi önemli. Çocuğunuzu ise yanınızda götürmeyin. • Okulda elinizdeki notlar doğrultusunda sorularınızı sorun. Sorularınıza aldığınız cevaplara göre sizi en çok tatmin eden ve çocuğunuzunda ihtiyaçlarını karşılayacak okulu tercih edin. Okul ile ilgili olarak nelere dikkat etmek gerekiyor ve hangi konularda sorular sorabiliriz?

•Okulun mevcudu ve sınıfların kaç kişi olduğu ve çocuk sayısına göre sınıflara kaç eğitmen düştüğü, ne çok kalabalık ne de arkadaş edinmesini kısıtlayacak kadar az sayıda çocuk olan bir okul. •Okulun programının içeriğinin ne olduğu? Hangi alanlarda gelişim için neler yapıldığı? •Evinizden okula ulaşımın nasıl olduğu, yaşı küçük olan çocukların uzun süreyi serviste geçirmelerini göz önünde tutmak önemli. •Sınıflarda ve diğer alanlarda çocuğun hareket edebileceği yeterli alan olup olmadığı, bahçesi olup olmadığı. Farklı faaliyetler için farklı ekanlar sunup sunmadığı, örneğin yemek, uyku, spor ya da resim alanları gibi. •Okul içinde gerekli güvenlik önlemlerinin ve hijyen koşullarının oluşturulup oluşturulmadığı. Sınıfta çocuğa zarar verecek alanlar var mı, elektrik prizleri ya da kaloriferler korumaya alınmış mı? Merdiven varsa yanlarında parmaklık olup olmadığı, özellikle tuvaletlerin ve mutfağın temizliği, sınıfların temiz ve havadar olması gibi. •Okulda belirli konularda uzman olup olmadığı. Örneğin psikolog ya da psikolojik danışman gibi. Bu uzman belirli aralıklarla size çocuğunuzun gelişimi ile ilgili bilgi veriyor mu? •Sınıflarda eğitimcilerin disiplini nasıl sağladıkları, kurallara uymayan çocuklara nasıl yaklaşıldığı, kuralların neler olduğu konusunda bilgi mutlaka alınmalı. Okulun ve ailenin disiplin anlayışlarının arasında büyük farklar olmamalı. Örneğin kuralların çok sıkı olmadığı bir ailede yetişen bir çocuğun disiplin kurallarına sıkı sıkı bağlı ve çok kuralcı bir okulda zorlanacaği kesindir. • Sağlık ile ilgili konularda ortay çıkacak sorunlarla ilgili önlemler neler? Çocuğunuz yaralanacak ya da hastalanacak olursa bu konuda neler yapılacak?

• Yemek ve beslenme saatlerinde verilen yiyecekler nerelerden temin ediliyor? yemek listeleri neye göre hazırlanıyor? Bir beslenme uzmanından yardım alınmış mı? • Müze, sergi, tiyatro gibi sanat faaliyetlerine ve yeni konuların tanıtımı için gezilere yer veriliyor mu? • Okulun sizden beklentileri neler? Çocuğunuzdan neler bekliyorlar ve sizden veli olarak neler bekliyorlar? • Önemli konulardan biri de tabi ki işin maddi boyutu. Okulun ücretleri bütçenize uygun mu? Tüm bu soruların cevaplarını aldıktan sonra kararınızı verdinizse artık çocuğunuzu okula getirebilir ve eğitmenler ile tanıştırabilir ve okulu gezdirip onun da fikrini alabilirsiniz. Eğer o da okulu beğendiyse kayıt yaptırabilirsiniz. Çocuğunuza okulun en çok nelerini beğendiğini sorun mutlaka. Bakalım onun için öncelikler neler? Böylece ileri de ilköğretim içinde okul seçerken çocuğunuzun da önceliklerini ve nelere dikkat ettiğini göz önünde bulundurabilirsiniz. Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir nokta da okul öncesi eğitimine başlayan pek çok çocuk ilk günlerde annesinden ayrılmakta zorluk çekebilir, ağlayabilir. Bu davranışlar da normaldir ve çocuğa bir zaman tanımak lazımdır. Bu konuda da okuldan bilgi almak başlangıçta zorluk yaşayan çocukların uyum sağlamasını kolaylaştırmak için ne gibi yöntemler uyguladıklarını sormakta faydalı olacaktır. Nur Dinçer Genç Psikolog DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Bölümü http://www.dbe.com.tr/Default.aspx?SectionID=614

İkizlerde Okul Öncesi Eğitim

Günümüzde değişen birçok konu gibi gebelik yaşı ve yöntemleri de farklılık göstermektedir. Tıp dünyasındaki gelişmeler, kısırlık tedavilerinde kullanılan yöntemler çoğul gebelikleri ve ikiz doğumlarını geçmiş yıllara oranla bir hayli arttırmıştır. Aynı yaşta olup da daha anne karnında farklı davranışlar sergileyen iki çocuğu olan anne ve babayı onları büyütürken de birçok önemli konuda alınacak kararlar beklemektedir. Ebeveynlerin kafasını kurcalayan ilk ciddi konu çocukların ne zaman okula başlayacakları ve başladıkları okulda aynı sınıfta olup olmayacaklarıdır. Tüm çocuklar için önem taşıyan okul öncesi eğitim, ikizler için daha büyük önem taşımaktadır. Anne ve babaların okul öncesi eğitim almaya karar vermelerinin birkaç tane ana sebebi vardır. Bunların başında ilkokula başlamadan çocukların dış dünyayla tanışması, birbirlerinden başka çocuklarla da iletişim kurmaları gerekliliği ve grup ortamlarına uyum sağlamayı öğrenmeleridir. İkizlerin doğdukları andan itibaren halihazırda olan bir oyun arkadaşları, yaramazlık için suç ortakları olsa da bu durumun çoğu zaman bir dezavantaj olduğu, iki kişilik kendilerine özel bir dünya yarattıkları bunun sonucunda da dış dünya ile iletişim kurmalarında diğer çocuklara oranla geç kaldıkları görülmüştür. Bir diğer önemli sebep, ikizler genellikle kendi aralarında bir dil geliştirip sadece ikisinin anlayabileceği uydurma kelimeler ve işaretlerle anlaşarak bu konuda yaşıtlarından geri kalabilirler. Bu durum ilkokula başladıklarında ciddi bir sıkıntı yaratacağından okul öncesi eğitim onların dil becerilerinin gelişmesi için büyük bir adım olacaktır. Ayrıca bireysel ve özel deneyimler yaşamaları, onların tek bir canlı değil de iki ayrı birey olduklarını anlamaları açısından da önemlidir. Onları hep birlikte görmeye alışmış olan aile ve sosyal çevrelerinde genellikle adlarıyla çağırılmaları yerine “ikizler” olarak tanımlanan bu çocuklar, şikayetçi oldukları ve kimlik gelişimlerini engelleyecek durumlardan kurtulup bireyselleşmeye başlayacaklardır. Bir diğer önemli faktör de evde yaşanan gerçeklerdir. Çocuklara bakan kişi veya anne için de aynı yaşta yüksek enerjili iki çocuğa bakmak hiç kolay olmadığından okul öncesi eğitim çoğunlukla zorunluluk halini almaktadır. Birçok okulda ikiz çocukların ayrılması ya da aynı sınıfta okuması konusunda kesin bir kıstas yoktur. Bazı okullar gerekli kararı almak için kendi gözlem ve anketlerini kullanırken bazıları da sadece velinin isteğine göre hareket edebilirler. Okul rehberlikleri gerekli çalışmaları yaptıktan sonra ikizlerden birinin çok baskın olması veya birinin diğerini özellikle sosyal alanda kısıtlaması durumunda çocukların bağımsızlıklarını geliştirmek amacıyla ayrılmalarına karar verebilir. Bu durum aileye de anlatılarak onlardan da onay alındığı takdirde sınıflar ayrılır. Başlangıçta hem evdeki güvenli ortamdan ayrılmak hem de ikizini başka sınıfta bırakmak onlara zor gelse de zamanla alışacakları bu durum ileriki yıllar için iyi bir yatırım olmaktadır. Eğitim hayatının ilk yıllarında alınan bu karardan dönmek zor olduğundan anne ve babaların dikkat etmesi gereken en önemli nokta, çocuklarının ister aynı sınıfta ister başka sınıflarda okurken ayrı kimlikler kazanmasına yardımcı olmalarına özen göstermeleridir. Unutulmamalıdır ki, hayat her zaman ikisine beklediklerini aynı anda sunamayacağından onların erkenden bireysel olarak sorun çözme becerilerinin ve kendilerine özel arkadaş edinme ve gruplara dahil olma yeteneklerinin gelişmesi gidecekleri okulda alacakları eğitimden önce anne ve babanın çocukları yetiştirme tutumlarına bağlıdır. Merve Soysal Başa Klinik Psikolog Davranış Bilimleri Enstitüsü

ANNELER --BABALAR--EVLATLAR

Anne dışarıda alış-verişteydi. İki buçuk yaşındaki bebeğe babası gözkulak oluyordu. Aslında bu pek de zor bir şey değildi. Yavrucak halının üzerinde ‘çay seti’ oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyor, ara sıra da bebeğinin kendisine -çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla- ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyordu. Derken anne eve geldi. Baba anneye sus işareti yapıp, bebeği izlemesini istedi. Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu. Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesini seyretti. Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi: - ‘Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi?’ Sonuç-1: Anneler evlatlarını çok sever ve onlara dair her şeyi bilir. Sonuç-2: Babalar da evlatlarını çok sever

ÇOCUKLARINIZ BU KİTAPLARI OKUMADAN BÜYÜMESİN

Şeker Portakalı Jose Mauro de Vasconcelos

Momo Michael Ende

Küçük prens-----Antoine de Saint-Exupéry

Pinokyo Carlo Collodi

Çocuk Kalbi Edmondo De Amicis Don Kişot Cervantes

Kelile ve Dinme Beydeba

Martı Jonathan Livingston

ÇOCUKLARIMIZIN RESİMLERİNİ YORUMLAYALIM

Çocuklar büyüyüp,olgunlaştıkça resimleri daha ayrıntılı oranlı ve gerçekçi olur. Her yaş dönemi resimlerinin belirgin özellikleri vardır. 1-KARALAMA DÖNEMİ (1-4)YAŞ ARASI Çocuklar bu yaşlar arasında gelişi güzel çizimler yaparlar. Resimler daha çok oyun amaçlıdır. Çizgiler,tren rayı vb. dir. Karalama Örneklerinden bazıları şunlardır. 2-ŞEMA ÖNCESİ DÖNEM (4-7) YAŞ ARASI Üç yaş çocuğu tipik yuvarlak kafa çizebilir. İnsan çiz değince baş ve ayakları olan insan çizebilirler. Yüz hatlarını belirleyebilir. Dört yaş çocuğu kolları ve bacakları olan çöp adam çizebilirler. Beş yaşındaki çocuğunun yaptığı insan ve evler daha belirgin olmaktadır. Altı yaş çocuğunun yaptığı resimler de artık yavaş yavaş konuda vardır. Resimlerde yer zemini çizgisi mevcuttur. Resimlerde saydamlık da vardır. Örneğin ev çizimlerinde evin içindeki eşyalarında çiziliyor olması gibi. RENKLERİN ANLAMLARI (4-7) YAŞ ARASI Dört beş yaşlarındaki çocuklar genelde renk ayrımı yapmadan resmi boyarlar. Bu yaşlarda ana ve ara renkleri öğrenebilirler. Mutlu resimlerde genelde sarı renk, üzüntülü resimlerde genelde kahverengi renk daha ağırlıktadır. Unutulmamalıdır ki çocuk hangi rengi seviyorsa ,resimlerde ağırlık o renge doğrudur. Resimlerde ağırlık kırmızı renkse iddiacılığı ve saldırganlığı temsil eder. Pembe,sarı,turuncu......gibi sıcak renkleri seçen çocuklar sevecen,uyumlu,işbirlikçi......dir. Siyah,mavi,yeşil,kahverengi gibi soğuk renkleri seçen çocuklar, baskıcı aile ortamında yetişen iddiacı,çekingen,güçlükle kontrol edilen,uyumsuz,gerçek duygularını bastıran .... çocukları temsil edebilir. 3-ŞEMATİK DÖNEM (7-9) YAŞLAR ARASI Resimler daha belirgin ve ayrıntılıdır. İlk bakışta resmin ne olduğu kolaylıkla anlaşıla bilinir . Resimler daha gerçekçidir. Resimde mekansal ilişki vardır. Çocuklar yer çizgisi kullanırlar. Yer çizgisi çocuğun kendisi ve çevresiyle olan ilişkinin boyutunu temsil eder. Bu dönemde kuşbakışı resim çizimleri ağırlıktadır. 4-GERÇEKÇİLİK DÖNEMİ (9-12)YAŞLAR ARASI Bu dönemde resimlerde daha ayrıntılı çizimler ve gerçekçi bir yaklaşım görülür. Resim konularında kızlar ve erkekler arasında farklılıklar gözlemlenir. Kız çocukları daha çok bebek resmi,portreler,elbiseler...erkek çocukları ise araba,gemi,uçak...çizerler. Resimleri beğenmeme , aşırı hassasiyet ve kendini ifade güçlüğü görülür. 5-DOĞALCILIK DÖNEMİ(12-14)YAŞLAR ARASI Nesneler orantılıdır. Resimler perspektiftir. Yakın çevrede gördüğü objelerin orantılarını,boyutlarını ve derinliklerini çizgileriyle yansıtmaya çalışır. Renkleri ise en iyi şekilde kullanırlar. ZİHİNSEL YETERSİZLİĞİ OLAN ÇOCUKLARIN RESİMLERİ Resimlerde belirgin herhangi bir konu yoktur. Plansızdır. Yaşıtlarının resim özelliklerinden oldukça gerilik gösterir. Resim cılız ve ilkeldir. Çoğunlukla kağıda resim yerine çeşitli ÇOCUK RESİMLERİNİN GENEL OLARAK YORUMLANMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR Çocuğun bize kendisini yansıtması ve olaylar hakkında duygu ve düşüncelerini ifade etmesinde,yalın bir anlatım aracı olan resmim önemi büyüktür. Resim etkinliğinin aynı zamanda sözsüz dili oluşturması ve bu yolla anlatımın kolay olması, yaşı ve kişilik özellikleri nedeniyle sözlü iletişim kurmakta güçlük çeken çocukları tanımada da önemli bir teşhis aracı olmasını sağlamaktadır. Çocuk resimlerini yorumlarken ,dikkat etmemiz gereken bazı önemli noktalar bulunmaktadır. Tek resimden yola çıkarak yapacağımız bir değerlendirme bize hatalı sonuç verebilir. Çocuğun diğer resimlerinede dikkat etmeli ve toplu bir değerlendirme yapılmalıdır. Resim değerlendirmesine başlamadan önce.....Çocuğun genel tutum ve davranışlarını ,içinde yaşadığı

Psikolojik sosyo-kültürel ve ekonomik durum,arkadaşlarıyla kardeşleriyle ilişkileri,okul ve aile içi ilişkileri çocuğun yaşını,cinsiyetini,ailede kaçıncı çocuk olduğunu varsa uyum ve davranış sorununun türünü, ailesinin genel özelliklerini,okul başarısını,çocuk hakkındaki genel izlenim ve görünüm ,diğer önemli özellikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Resim aynı zamanda öğrenilen bir davranıştır. Resim çizmede öğretmen faktörü de önemlidir. Çocuklar resim çizmeyi kendi kendilerine, ailelerinden,öğretmenlerinden veya arkadaşlarından öğrenebilirler. Konu seçimi yapmadan 'Hadi bakalım bize bir resim çiz' dediğimizde,çocuk ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda içinde yaşadığı psikolojik duruma ve hayal gücünün de etkisiyle resim çizebilir .Serbest konu verdiğimizde çocuğun çizmiş olduğu resimdeki tema da çok önemli-dir . Unutulmamalıdır ki, resim değerlendirilmesi projektif bir tekniktir. Yorumlar, yorumlayana göre değişkenlik gösterebilir.

Çizgilerin Yorumu Büyüklük: Çok büyük ve çok küçük resimler anlamlı olabilir.

Büyük Resimler : Sayfanın tamamını kaplayan çok

Küçük Resimler: Birkaç cm büyüklüğünde ki

büyük resimler

resimler

-İç kontrol zayıflığı

-Ürkek

-hiperaktivite

-Benlik Saygısı düşük

-Dikkat dağınıklığı

-İçe dönük

-Saldırganlık

Abartılı Çizimler: beden kısımlarının abartılarak büyük veya küçük çizilmesi

Baş

Zihinsel açıdan kendini yetersiz gören çocuklar

Ağız

Konuşma ve dil problemi olan çocuklar Bağımlı çocuklar

Gözler

Göz bebeği olamadan çizilen resimler görme problemi olan çocuklar Güvensiz ve şüpheci

Ayaklar

Güven isteği, Kaygı

Burun

Solunum güçlüğü çeken çocuklar

Kulaklar

İşitme problemi Kuşkucu,(başkaları tarafından dinlenme )

Cinsel Organlar

Saldırganlık Dürtü kontrolü zayıf

Eksik ve Unutulan Çizgiler:Bazı beden kısımlarının çizilmemesi veya belirgin olmaması

Eller

Güvensizlik Çevreye uyumda güçlük

Kollar

Güvensizlik Güç ve kuvvet azlığı

Bacaklar

Çocuğun kendini desteksiz Hareketsiz algılaması

Ayaklar

Kendine güvensizlik

Burun

Benlik saygısı düşük

ağız

İlişki kurmakta zorluk

Uzun ve yorucu bir kış mevsiminden sonra çocuklar tarafından en çok beklenilen, özlem duyulan ve bir adı da “tatil mevsimi” olan yaz aylarındayız. Çocukların çok daha uzun saatlerini evde geçirmeye başladıkları bu dönem, çocuklar için her ne kadar eğlenceli ve rahat olsa da anne ve babaların çeşitli sıkıntılar yaşadığı ve cevap arayan çeşitli sorular taşıdıkları bir dönem olabiliyor. Eğer anne-babaların her ikisi de çalışıyorsa çocukların kocaman bir yaz tatilinde nasıl oyalanacakları, onlar yokken nasıl verimli zaman geçirecekleri gibi konular sıkıntı kaynağı olurken, çalışmayan anneler de evde onlarla birlikte zaman geçiren çocuklarının tatillerini en yararlı ve en geliştirici bir şekilde nasıl değerlendireceklerini düşünürken bunalabiliyorlar. Bu iki grubun da ortak derdi, oldukça uzun geçen bu zaman dilimini hem fiziksel hem de gelişimsel açıdan “çocukları için en yararlı” şekilde değerlendirme isteği olsa gerek. Bu konuda bir çok anne ve babanın kafasını kurcalayan sorulardan biri, çocuklarının yaz tatilinde ne kadar ders çalışmaları gerektiği, bu çalışmaların ne yönde olacağı ve kaç saat olması gerektiği şeklindedir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta çocuğu sıkmadan, bazı çalışmaları oyun şekline getirerek fakat her gün düzenli bir şekilde, süresi ve miktarı çocuğa göre ayarlanarak mutlaka çalışılması gerektiğidir. Yaz tatili sadece deniz, güneş veya sokakta uzun saatler oyun oynamak demek değildir. Başıboş ve çok serbest kalan çocuklar, yaz tatilinden kendilerine bir kazanç çıkaramadıkları gibi bazı öğrenilmiş davranışlarını da unutabilmektedir. Onun gelişiminin sürekli olduğu, bazı kuralların, ilkelerin tatilde de uygulanması gerektiği çocuğa anlatılmalı, onu sıkmadan ve mutlu olabileceği şekilde bir program hazırlanmalıdır. Örneğin her gün belli bir saatte, bir saati aşmayacak bir süre için çocuk masa başına oturtulmalı, burada sene boyunca eksik kalan veya tamamlanması gereken alanlar çalışılmalı. Ya da yıl içinde işlenen konular tekrarlanmalıdır. Bu sürenin sonucunda da onun mutlu olacağı bir aktivite ile tatilde olduğu unutulmadan zaman geçirilmelidir. Kısaca verimli yaz tatillerinin sloganı “önce iş sonra eğlence” olmalıdır. Yaz tatilinde çocuklar, okul döneminde yapamadıklarını yapmaya teşvik edilmeli

Çocuğun bütün sene boyunca dersler yüzünden tüm zamanının dolduğunu, yaklaşık üç ay gibi uzun bir sürenin de o dönemde yapmak isteyip de yapamadığı bir takım faaliyetlere ayrılması gerektiğini unutmamak gerekir. Bunlar çeşitli

hobiler, spor etkinlikleri veya sanatsal aktiviteleri öğrenmek ve bir alanda kendini geliştirmek olabilir. Çocuğa tatil programı yapılırken de onun istek ve ihtiyaçları ilk sırada göz önüne alınmalıdır. Çocuğun spora mı, sanatsal faaliyetlere mi yoksa bilimsel konulara mı ilgisi olduğu saptanıp kendisine de danışılarak ortaklaşa uygun bir aktivite planı yapılmalıdır. Bu planlar yapılırken, çocukların yaklaşık 3 yaşından itibaren sosyalleşmeye başladıklarını unutmayıp, grupların içinde yer alabilecekleri, takım halinde hareket etmenin önemini anlayabilecekleri aktivitelere öncelik tanınmalıdır. Bazı anne ve babaların, yaz gelince yaşadıkları bir sıkıntı da çocuklarını vermeyi düşündükleri yaz okulları konusunda kararsızlık yaşamaları ve bir çok alternatif arasından tercih yapamamalarıdır. Burada en önemli nokta, gidilen yerin çocuğa ne kattığıdır. Amaç, çocuğun sadece boş vaktini geçirmek olmamalı, ona çeşitli alanlarda gelişim imkanı yaratmalıdır. Bunu sağlamak için de programlar detaylı bir şekilde incelenmelidir; örneğin çocukların enerjilerini, doğru yere aktarabilecekleri spor aktiviteleri sunan, geniş imkanları olan, deneyimli ve yeterli bir eğimci kadrosu bulunan, geniş bir yelpaze da seçenekler sunan, grup oyunları ile sosyalleşmeyi sağlayan, sanatsal faaliyetleri belki de çocuğun o güne kadar hiç denemediği alanları deneyip, gelişmekte olan yaratıcılığını arttırıp, ona yepyeni ufuklar açabilen bir yer olmalıdır. Bütün bunların yanı sıra, unutulmaması gereken bir diğer nokta da çocukların yaz tatillerini “aileleriyle birlikte çok zaman geçirecekleri” bir zaman dilimi diye tanımladıklarıdır. Bu nedenle, gün içinde çocuğa ayrılması gereken saatler arttırılmalı ve beraber keyif alınacak aktiviteler yapılmalıdır. Anne-babalar ve çocuklar arasındaki iletişimin artması, ilişkilerin daha sağlam temellere

oturtulması, birbirlerini daha iyi tanıma ve değişik yönlerini keşfetme, bu tarz aktivitelerle mümkün olmaktadır. Örneklemek gerekirse de bu aktiviteler parka gitmekten evde araba oynamaya, beraber spor yapmaya, hatta beraber yemek yapmaya kadar değişebilir. Çalışan bir anne de günlerin uzamasından ve çocuğun daha geç yatma saatlerinde yatmasından faydalanarak bunları gerçekleştirebilir. Önemli olan beraber ne kadar zaman geçirildiği değil geçirilen zamanın ne kadar kaliteli olduğudur. Bu uzun zaman dilimi iyi kullanılırsa hem anne-baba hem de çocuk açısından çok verimli geçecek bir dönem olabilir. Çocuğun derslerden ve bir takım sorumluluklardan uzaklaşıp enerjisini dünyayı tanımaya ve anlamaya ayırabileceği bir dönemi bilinçli ve planlı bir şekilde organize etmek gelecekte herkes açısından olumlu geri dönüş sağlayacaktır. Sonuç olarak, yaz tatillerinde önemle üzerinde durulması gereken noktalar şu şekilde sıralanabilir; • Çocuğun günlerinin mümkün olduğunca, çocuğun dinlenme gereksinimi ve akademik becerilerini gözetecek şekilde programlanması, • Çocuğun yaz aylarını kendisini geliştirmek yönünde bir fırsata dönüştürebilmesi için gerekli alt yapının sağlanması, • Yaz aylarının aile bireyleri arasındaki bağların ve iletişimin daha da kuvvetlenmesi için kullanılması; bu hedef için ortak faaliyetler yaratılması. Merve Soysal Başa Klinik Psikolog DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Bölümü

ŞEMS' İN KIRK KURALI (GÖNLÜ GENİŞ VE RUHU GEZGİN SUFİ MEŞREPLİLERİN KIRK KURALI): 1. Kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

2. Kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun,omzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil ! 3. Kural: Kur’an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonra ki batıni manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.

4. Kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.

5. Kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var! 6. Kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.

7. Kural: Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin. 8. Kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir. 9. Kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

10. Kural: Ne yöne gidersen git, doğu,batı,kuzey ya da güneyçıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.

11. Kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir. 12. Kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur. 13. Kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.

14. Kural: Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını? 15. Kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış birsanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler. 16. Kural: Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne layıkıyla sevebilirsin.

17. Kural: Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir. 18. Kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır 19. Kural: Başkalarından saygı,ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir. 20. Kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

21. Kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi,hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek,kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir. 22. Kural: Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil. 23. Kural: Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengârenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı, kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir, ya kıymet bilmeyiz. Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadır ne tefritte, Sufi daima orta yerde…

24. Kural: Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak , buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir. 25. Kural: Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz. 26. Kural: Kainat yekvücud, tek varlıktır. Herşey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.

27. Kural: Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır. Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir. 28. Kural: Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar. 29. Kural: Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten,”ne yapalım, kaderimiz böyle”deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin.

30. Kural: Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez. Sufi kusur görmez kusur örter. 31. Kural: Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar. 32. Kural: Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki Allah’a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama Kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!

33. Kural: Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir. 34. Kural: Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar. 35. Kural: Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah’a inanmayan kişi ise içinde ki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.

36. Kural: Hileden,desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan !

37. Kural: Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı. 38. Kural: Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık! Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

39. Kural: Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz. Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.

40. Kural: Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde...

"Elif Safak' ın son kitabı Aşk' tan alıntıdır." __________________ "Hayatım ve ona olan sevgim üzerine yemin ederim ki asla başkalarının hatırı için yaşamayacağım... ve de onlardan benim hatırım için yaşamalarını istemeyeceğim..."

Suggest Documents