1
2
Jeannette Angell TELEKIZ
3
Can Yayýnlarý: 1392 Çaðdaþ Dünya Edebiyatý: 588
Callgirl, Jeannette Angell © Jeannette Angell, 2004 © Can Sanat Yayýnlarý Ltd. Þti., 2004 Bu kitabýn Türkçe yayýn haklarý Onk Ajans Ltd. Þti. aracýlýðýyla alýnmýþtýr. 1. basým: Nisan 2006
Yayýna Hazýrlayan: Seçkin Selvi Kapak Tasarýmý: Erkal Yavi Kapak Düzeni: Semih Özcan Dizgi: Serap Bertay Düzelti: Fulya Tükel Montaj: Mine Sarýkaya Kapak Baský: Çetin Ofset Ýç Baský ve Cilt: Þefik Matbaasý
ISBN 975-07-0632-3
CAN SANAT YAYINLARI YAPIM, DAÐITIM, TÝCARET VE SANAYÝ LTD. ÞTÝ.
Hayriye Caddesi No. 2, 34430 Galatasaray, Ýstanbul Telefon: (0212) 252 56 75 - 252 59 88 - 252 59 89 Fax: 252 72 33 http://www.canyayinlari.com e-posta:
[email protected]
4
Jeannette Angell TELEKIZ ROMAN
Ýngilizce aslýndan çeviren
DÝLEK ÞENDÝL
CAN YAYINLARI
5
6
Giriþ
Herkes bu konuda yýðýnla soru sorar. Yaptýn mý sahi den? Dalga geçiyorsun, deðil mi? Nasýl baþladýn? Nasýldý? Bu servisi nasýl kimseler kullanýr? Ne tür kýzlar çalýþýr? Erkeklerin konuya ilgileri daha baþkadýr. Sürekli bun dan konuþmak ister, ayný sorularý defalarca sorarlar, öðren dikleri yetmez onlara. Biraz yasak, biraz gizemli, pornogra fiyle alaya alýnan, tutucularýn topa tuttuðu ve hemen herke sin hakkýnda fikir yürüttüðü bir dünyaya göz attýklarý duy gusuna kapýlýrlar. Erkekler bu dünyayý gözlerinin önüne getirince baþkasýnýn tattýðý cinsel ürpertiyi duyarlar. Kadýn larsa baþka türlü bir bedel adýna düzenli olarak verdikleri bir þeyi, para –hem de çok para– karþýlýðý yapmanýn nasýl olacaðýný merak ederler. Kimileri ellerinde olmadan çekinerek bakarlar bana. Onlardan biri olabilirdim pekâlâ, öyleyim de. Kýz kardeþleri, komþularý, kýz arkadaþlarý. Kimsenin kafasýndaki fahiþe tipine benzemem. Belki de onlarý korkutan budur. Telekýzlarýn farklý olmasýný, parmakla gösterilebilmele rini isterler. Böylece kendileri güvende olacaktýr. Oysa gerçekte hiçbir farkýmýz yoktur. Ha, evet, geceleri kaldýrýmlarda bekleþen kýzlar var, diyeceksiniz. Doðrusunu isterseniz öyle kýzlardan benim de ödüm kopar. Bir gece Peach ile birlikte dolaþýyorduk, yanlarýndan geçerken ara banýn kapýlarýný kilitledik, sözde ayný iþi yapýyoruz, deðil mi? Yok, onlarla ortak hiçbir yanýmýz yok bizim. Biz telekýzlar –özellikle de pahalý olan ve baþka kadýn larýn iþlettiði telekýz ajanslarý için çalýþan kadýnlar– kimse den farklý deðiliz. Daha güzel de sayýlmayýz. Ürkütücü 7
olmamýz bundan kaynaklanýr, aranýzdan biri olabiliriz çün kü. Öyleyiz belki de. Televizyondan söz ederken edebiyat yapmaktan hoþ lanmam, ama burada yapmak zorundayým. Bu günlerde The West Wing (Batý Kanadý) adlý diziyi hiç kaçýrmýyorum, zeki, kývrak, siyasal içerikli, duyarlý bir dizi. Düþünceli oluþ larýyla ve görevlerine baðlýlýklarýyla karakterleri beni pek etkiliyor. Ama dizinin baþlarýnda karakterlerden biri bir telekýzla ilgili görüþlerini belli ki evrensel düzeyde geçerli sözlerle dile getirir, kýzýn elle tutulur ahlak kurallarý olmadýðýný, para için her þeyi yapabileceðini, mesleðiyle kiþiliðinin uyuþtuðunu söyler. Mesleði de yüzkarasýdýr zaten. Böyle bir kanýyý aramýzda hoþ gören var mý? Þimdi kulaklarýnýzý iyi açýn. Telekýzlarýn ahlak kurallarý vardýr. Bizler de herkes gibi kendi dinimize, inancýmýza göre kararlar alýrýz. Aramýzda Demokratlar, Cumhuriyetçi ler, Baðýmsýzlar, Sosyalistler ve Liberaller bulunur. Kimimiz küçük hayvanlarý severiz. Ne seks manyaðýyýzdýr ne de nemfoman. Biz de iliþkiler yaþarýz, güven veririz, sýr sakla rýz. Bizler de birilerinin kýzý, kardeþi, annesi ve eþiyizdir. Gerçek þu ki erkeklerin bize ihtiyacý vardýr. Fakat ihti yaç duymak istemezler. O nedenle de suçu bize atarlar. Müs lüman kadýnlarýn erkeklerden kaçýnmalarýnýn nedeni de buna benzer; erkeklerin cinsel arzularýna gem vuramamasý kadýnlarýn kabahati diye görülür. “Kaldýrým süpürgelerine” ahlaksýz gözüyle bakýlmasýnýn nedeni de ayný, onlarýn göre vi hepimizin içinde yatan ahlaksýza hizmet etmektir. Hepsini bir kenara býrakmaya çalýþýn. Tavrýnýzý, size belletilen yargýlarýnýzý býrakýn. Bir süreliðine suçluluk duy gusundan, önyargýlarýnýzdan, deðer yargýlarýnýzdan arýnýn. Ancak ondan sonra anlatacaklarýma kulak verebilirsiniz. 8
1995 yýlýnda sosyal antropoloji dalýnda doktoramý tamamlamýþ, saygýn bir yüksek öðretim kurumunda tam gün, kadrolu bir görev almayý bekliyordum. Oysa bana okutmanlýk verdiler, bir sürü derse girip çýkmaya baþladým, çünkü üniversitelerin çoðunda artýk profesörlük kürsüsü kalmamýþtý, olsa da çok azdý. Ne de olsa doksanlý yýllarday dýk, ne yapýlan baðýþlar eskisi gibi bol kesedendi ne de öteki gelir kaynaklarý. Yine de görevimde kalmaya kararlýydým, kendim seçmiþtim bu mesleði. Elimdeki altýn bilezik buy du. Telekýz ajansýnda çalýþmaya baþladýðýmda, sömestrden sömestre yenilenen bir sözleþmeyle ders veriyor, paramý sömestr bitiminde alýyordum – sýnýf baþýna brüt bin üç yüz dolar gibi hiç de dolgun olmayan bir ücretti elbet. Peach dediðim kadýn telekýz ajansý iþletiyordu, orta çaplý bir ajanstý. Nasýl anlatsam? Bir düþüneyim. Rock yýl dýzlarý kente geldiklerinde onlara hizmet vermiyordu ama, onlarýn yakýn çevresindekiler müþterileriydi. Þirket sahip leri de vardý müþterilerinin arasýnda, fakat herkesin adýný bildiði þirketler deðildi bunlar. Kimi müþterileri Four Sea sons Oteli’nde özel daire tutarlardý, ama ünlü Custom House’ta dairesi olana rastlanmazdý. Arabada ayaküstü sak sofon üflenmesini isteyenlerle çalýþmazdý Peach; kýzý bir haftalýðýna Bahama Adalarý’na götürmek isteyen adamlar da pek çalmazdý kapýsýný ya. Peach’in eleman ararken verdiði ilanlar, en az yüksek okul öðrenimini þart koþmasýyla diðerlerinden hemen ayrý lýrdý. Nice üniversite öðrencisinin öðrenim kredisini geri ödemesine katkýda bulunurdu doðrusu. Özel bir müþteri portföyü oluþturmuþtu: Seksin yanýnda akýllý uslu sohbetler isteyen müþterileri onun hizmetinden çok memnundu. Hem çalýþtýrdýðý telekýzlara hem de müþterilerine baðlýlýk aþýlar ve herkese dürüst davranmaya çalýþýrdý. Peach’in müþterileri üniversite çevresinde çalýþanlar, borsa simsarlarý ve avukatlardý. Onun sorunlarýný “halleden” yeraltý dünyasýndan adamlarla sutyen ölçülerindeki C kupu nu bilgisayardaki C sürücüsüyle karýþtýran bilgisayar çat 9
laklarý da vardý aralarýnda. Kimileri ya lokanta ya gece kulü bü ya da jimnastik salonu sahibiydi. Kimi özürlü, kimi çok faal, kimi insan iliþkilerinde beceriksiz, kimi de bekârlýða veda etmek üzereydi. Kýzlarla iþyerlerinde, lokantalarda, teknelerinde, karýlarýyla yattýklarý yatakta, yol kenarlarýn daki ucuz otel odalarýnda, Park Plaza Oteli’nin lüks odala rýnda buluþurlardý. Boston’ýn bu en görünmez, en silik erkeklerinin ortak yaný bir kýzla bir saat birlikte olmak uðruna iki yüz dolarý gözden çýkartabilmeleriydi. Parasýný ödedikleri saati türlü yollarla geçirirlerdi, zaten biri kalkýp da para karþýlýðý seks yapmanýn ne kadar aþaðýlayýcý olduðunu söylese –ki er ya da geç bu meslekle ilgili atýp tutan biri çýkar– ona da böyle derim. Çünkü, dene yimlerimle karþýlaþtýrýldýðýnda, dedikleri çok anlamsýzdýr. Kelime oyunu yaptýðýmý düþünüyorsunuz, deðil mi? Yanýlýyorsunuz, ben burada martaval okumuyorum. Birçok meslekte çalýþanlara saat baþý ücret ödenir, haksýz mýyým? Ýþverenler danýþmanlara iþ verir, onlardan belli uzmanlýk alanlarýnda görüþlerini isterler, çünkü iþverenin amacý iþini yükseltirken kaldýraç kullanmak, kaldýraç edinmektir, falan filan. Ýþveren –veya müþteri– danýþmana saat baþý ücret öder. Danýþman o süre boyunca müþterisi için önceden ara larýnda kararlaþtýrdýklarý görevleri yerine getirir. Danýþmanýn yaptýðý uzmanlýðýný konuþturmak, müþte risine bir ürün sunmaktýr, yoksa uzmanlýðýný sattýðý filan yoktur. Talep duyulan ve müþterinin saat baþý önceden belirlenmiþ bir ücret ödemeye hazýr olduðu bir alanda bilgi sahibi olan profesyonel kiþidir. Yalnýzca zamanýný satýyor dur. Uzmanlýðý onda kalýr; müþteri ürünü alýr; ama proje süresince geçen saatler geride kalmýþtýr. Telekýzlar da kararlaþtýrýlan bir projeyi tamamlamalarý için kendilerine saat baþý ücret ödeyen bir müþteriyle yaptýk larý sözlü anlaþmayý yerine getirmek üzere uzmanlýklarýyla baþtan çýkarma ve zevk verme deneyimlerini kullanan danýþmanlardýr. Talep duyulan ve müþterilerin saat baþý önceden belirlenmiþ bir ücret ödemeye hazýr olduklarý bir alanda bilgi sahibi olan profesyonel kimselerdir. Müþteri için 10
uzmanlýðýný konuþturarak ona bir ürün sunar, yoksa ne uzmanlýðýný ne de iþini yaparken kullandýðý araçlarý satmak tadýr. Danýþmanlarla telekýzlar arasýnda bir uçurum olduðu nu, birinin ötekine göre aþaðýlýk olduðunu düþünüyorsanýz, bunu bana açýklamanýz gerek, çünkü ben bir fark göremiyo rum. Garsonluk yapan bayan arkadaþlarým var, hem de Newsbury Caddesi, Columbus Bulvarý gibi yerlerde, deniz kýyýsýna kurulmuþ seçkin lokantalarda garsonluk yaparlar, affedersiniz ama ben onlarýn her gece katlanmak zorunda kaldýklarý koþullarý asla kaldýramazdým. Parasý ne kadar bol olursa olsun. Pa ra dan söz açýl mýþ ken, saat ba þý üc ret hiç de fe na sayýlmaz. Unutmayýn, biz elimize geçen parayý kimseyle paylaþmak zorunda deðiliz, ne devlete vergi kesilir ne de sosyal güvenlik primi. Sözümü geri alýyorum, fena sayýlmaz ne demek, çok iyi para alýrýz. Sekse yer verilmediði de olur. Yalnýzlýk çeken erkekler, bazen yalnýzca onlara arkadaþlýk eden, dediklerini dinleye cek bir kadýn isterler; buna para ödemeye deðer. Frankie ve Johnny filminden bir sahne kalmýþ aklýmda, Al Pacino hapisten yeni çýktýðýnda onunla öpüþüp koklaþacak, kedi gibi vücudunun kývrýmýnda uyumasýna izin verecek bir kadýn tutar. Bu sahne bana çok dokunaklý gelmiþti. Bazý müþteriler lokantalara, konserlere giderken yanla rýnda götürmek üzere kadýn kiralarlar, ya gerçekten o etkin liklerde birinin kendilerine eþlik etmesini istiyorlardýr ya da güzel bir kýzla çýkmayý baþarabildiklerini herkese göste rerek caka satmak. Bizi terapistlerle karýþtýranlar da çýkar, bir saat boyunca konuþur, sorunlarýný, çektikleri yalnýzlýðý dinlettirirler. Ne var ki müþterilerin çoðunun seks istediði doðrudur. Kimi çarçabuk, becerikli iþ ister; bitince kýz gitmekte özgür dür; kimi de flörtüyle seviþir gibi aðýrdan alýr ve yanýndan bir dakika önce ayrýlmaya kalksanýz, parasýnýn karþýlýðýný alamadý diye sýzlanýr. Bu uç tipler arasýnda aklýnýza gelebi 11
lecek her türlü insanla karþýlaþýrsýnýz.
Bu kitabý yazarken kendi adým dýþýnda herkesin adýný deðiþtirdim, anlayýþla karþýlayacaðýnýzý biliyorum. Ama hiç biri uydurma karakterler deðil. Hepsi gerçek insanlar. Her þey 1990’larýn ikinci yarýsýnda Boston’da yaþandý. Ýnanýn bana. Peki... merakýnýz arttý mý, siz de yaþananlarý bilmek isteyenler arasýna katýldýnýz mý? Biz telekýzlarýn neler düþündüklerini, neler hissettiklerini, kim olduklarýný öðren mek istiyor musunuz? Öyleyse dünyama hoþ geldiniz.
12
Birinci Bölüm
“Boþluða dikkat... Boþluða dikkat!” Londra’da metro istasyonunda beklerken sevimsiz bir dadý edasýyla beni adý mýma dikkat etmem için uyaran bedensiz sesi dinliyordum. Kaygý duymalarýný saygýyla karþýlýyordum ama bunu dile getiriþ biçimlerini asla. Orada durmuþ uslu bir kýz çocuðu misali boþluða dik kat ederken omzumdaki çantada katlý duran gazetede gözü me iliþen ilan takýlmýþtý aklýma. Biraz tedirgindim, sanki orada bulunan herkes aklýmdan geçirdiklerimi okuyor, ilan da yazanlarý biliyordu. Boston’dan ayrýlmadan önce içimden bir þey dürtmüþ, bana haftalýk Phoenix dergisi aldýrtmýþtý, aslýnda pek dürtü de sayýlmazdý ama o kýlýða bürünmüþtü. Dürtülerim genel likle böyledir. Bir haftalýðýna gitmiþtim Londra’ya, London School of Economics’te ders verecektim, gelgelelim aklým iþimde sayýlmazdý pek. Oysa iþimi düþünmeliydim. Burada bulunmak bir ayrý calýktý, onur duymam gerekirdi, özel yaþamýnda çektiðim sorunlar meslek yaþantýmý etkilememeliydi. Ama hep öyle olmaz mý? Ýkisini birbirinden ayýracaðýný sanýrsýn, yaþamýný birbiriyle kesiþmeyen bölümlere ayýracaðýný düþünürsün. Düþünürsün de yanýlýyorsundur. Özel yaþamým ilgi diye baðýrýyordu. Avaz avaz. Paraya ihtiyacým vardý. Çok paraya. Hem de derhal. Para sorunum son sevgilim Peter’ýn eski (sonradan anlaþýldýðýna göre birlikte olduðumuz onca zaman boyunca benden gizli becermeye devam ettiði) sevgilisiyle buluþmak üzere San Francisco’ya giden uçaða binmeye karar verip 13
giderken de hesabýmdaki bütün parayý boþaltmasýyla baþla mýþtý. Erkekler arasýnda bir prens. Kiramý ödemekte gecikmiþtim. Sýnýrlý hesabýmdaki meblað sömestr sonuna kadar geçinmek zorunda olduðum paraydý. Seçmeli sosyoloji dersi verdiðim iki okuldan para mý ancak o zaman alacaktým. Ayaðýmý yorganýma göre uzat mam, önceden belirlediðim bütçenin dýþýna çýkmamam gerekiyordu, ne fazladan ne de sürpriz bir harcama yapabi lirdim. Oysa Peter’ýn ayrýlýþý sürpriz harcamaydý. Sömestrin sonuna daha iki ay vardý. Bu nedenle fena halde para lazýmdý. Sorunu her zamanki yöntemimle ele aldým. Bir akþam kafayý bulana dek içip kendime acýdým, sabah uyandýðýmda akþamdan kalma halimden kurtulmak için elimden geleni yaparak bir liste çýkardým. Liste yapmayý severim. Hep sev dim. Listeler ipleri ele aldýðým izlenimi uyandýrýrlar bende. Gereken parayý saðlayabileceðim her olanaðý sýraladým. Sonuç kýsacýk bir listeydi. Yapmayacaðým bir þeyse yardým istemekti. Ne ailem den ne de Massachusetts Sosyal Yardým Fonu’ndan. Yanlýþ yargýlarýn peþinden giden bendim, bunun bedelini baþkasý na ödetmenin hiçbir anlamý yoktu. Dolayýsýyla listemde “devlet yardýmý”sözcüklerine yer vermiþ olsam da bu ola sýlýðý es geçip ötekilere baktým. Geriye kalanlara kaþlarýmý çatarak baktýðýmý fark ettim, “çocuk bakýcýlýðý” silinmek zorundaydý, çocuklarla aram hiç de iyi sayýlmazdý, hem de ücreti beni rahatlatmayacak kadar düþüktü. Geride kalan seçenekler hiç de iç açýcý sayýlmazdý. Gelgelelim o seçeneklerden birini denemem gerekiyor du. Elimde çok fazla seçenek yoktu. Derin bir soluk aldým ve okulun yolunu tuttum. Kampusta çýkarýlan –BU veya Northeastern ya da her neyse– bir gazetede gördüðüm, hepimizin gözüne sýkça çar pan, küçük bölmelerde oturup 900’lü numaralarý arayanlar la konuþacak kiþiler isteyen ilanda yazýlý numarayý çevir dim. Senden beklenen seksten konuþmak, arayanlarý onlar 14
için yanýp tutuþtuðuna inandýrmaktý. Neyse, kalleþ sevgilim seksi bir sesim olduðunu söyler di, ben de bu iþi denemeye karar verdim. Tabii ilk ve son olarak. Berbat bir görüþme olacaðýndan habersiz, bu fikre epey kafa yormuþtum. Ürkütücü görüntülerle karþýlaþacaðým hiç aklýma gelmemiþti: kulaklýk takmýþ kadýnlarýn yan yana dizilmiþ minicik bölmelerde hiç bitmeyen konuþmalarý. Telefonlarýn üstünde yanýp sönen ýþýklar vardý. Çoðu orta yaþlý, pörsümüþ, abartýlý makyaj yapmýþ kadýnlardý, öyle kayýtsýzdýlar ki o kadar umutsuz durumda olmasaydým zalim olduklarý sonucunu bile çýkarabilirdim. Benimle konuþurken diþini karýþtýrdýðý kürdaný aðzýn dan býrakmayan, her tarafýný deliþ deþik ederek küpeler geçiren yýlýþýk bir delikanlýyla görüþmeyi beklemiyordum. Gözleri sayfalarýný karýþtýrdýðý porno dergisinden bir an bile kalkmamýþtý. “Tamam, þekerim. Saatte sekiz dolar, en az iki telefon,” dedi. “En az iki telefon ne demek oluyor?”diye sordum. “Bir saatte iki telefon mu?” Böyle demekle baþýný kaldýrýp ilgisini çekmeyi baþar mýþtým. Dalga mý geçiyordu yoksa bana acýmýþ mýydý, anla yamadým. “Bir anda en az iki telefon,”dedi. Yüzüne baktým. “Ayný anda iki kiþiyle birden konuþ mak yani?” “Hah, iþte öyle.” Çok sýkýldýðý belliydi. “Biri senin Ukraynalý bir jimnastikçi olmaný, öteki de dövmeli bir lezbi yen olmaný isterse, olacaksýn. Vakit nakit. Ýþi istiyor musun?” Bense o sýrada müþterileri birbirine karýþtýrýrsan, neler olur diye düþünüyordum. Kýyamet kopardý herhalde. Tabii ya. Saati sekiz dolara bal gibi karýþtýrýrdýn. Sonunda pes ettim, listeyi yýrtýp attým, parasýzlýða çözüm olarak derdime mum yakmakla yetindim. Faturalar kötü alýþkanlýklarý gereði arka arkaya geliyorlardý: Sýfýrý tüketmeme çok az kalmýþtý. Posta kutumdaki paslý aralýk tan resmî zarflarý seçebiliyordum. Bazýlarýnýn üstüne kýrmý zý bant çekilmiþti. Açmaya gerek bile yoktu. Ne yazdýklarý 15
belliydi. Seçmeli sosyoloji dersinde Ölüm ve Ölmek Üzerine adlý konuyu iþlememiz de duruma cuk oturuyordu. Cuk oturur du elbette, dersi anlatýrken karamsar düþüncelerin etkisin den kurtulamýyordum çünkü. Sýnýfý iki tartýþma kümesine ayýrýr, baþlarýnýn üzerinden pencereden dýþarý bakarken, korkunun soðuk pençesini ensemde hissederdim. Hele o haftalardan birinde intihar konusunu iþlerken. Olmayacak þey deðil gibi gelmiþti bana. Derken, gazetede gördüðüm ilan usulca aklýma girme ye baþladý. Bazen Phoenix dergisinin After Dark sayfalarýna göz atardým, hem Ukraynalý bir jimnastikçi hem de dövme li bir lezbiyen olamayacaðýma karar verip artýk 900’lü ilan lara bakmayý býraktýktan sonra bile. Telefon ilanlarýndan sonraki sayfalarda telekýz ajansý ilanlarý yer alýrdý. Þöyle bir bakar, gazeteyi kapatarak orada öyle bir ilan yokmuþ gibi davranýr, kedim Scuzzy’nin hýþýrtýlý sayfalarýn üstüne uzanmasýna izin verir, ben de ödev kâðýtlarýný oku maya koyulurdum. Gelgelelim... Neden olmasýn? Olmayacak bir þey miydi? Yoksa Borders kitapçýsýnda ya da Starbucks kahvesinde asgari ücretle çalýþarak hafta lýk çalýþma programýma bir elli saat daha eklemeyi mi tercih ederdim? Listede kalan diðer seçenekler bunlardý. Görüþ meye bile gitmiþtim. Dilediðim zaman Borders’ta iþe baþla yabilirdim. Tam da o sýralarda kafamýn içindeki ses dillenmiþti. Annemin sesine nasýl da benziyordu, aklýmýn kaydýðý yer den pek hoþnut olmamýþtý anlaþýlan. Ama 900’lü seks hat týnda çalýþmak üzere baþvurduðumda sesini çýkarmamasý ilginçti, hoþ, o iþ bambaþkaydý. Ses giderek dinmek bilmi yordu. Sus, bekle, dedim. Dur biraz. Bir düþünelim hele. Bir bölmede oturup iki (ya da anlaþýldýðý kadarýyla daha çok) erkekle telefonda seks yapmak, elinden geldiði kadar oyala yýp hatta kalmalarýný saðlamak, bazen gecede yirmi, otuz ya 16
da kýrk görüþme yapmanda hiçbir sakýnca yok. Peki ya ger çekten seks yapmak, gecede yalnýzca bir kere, hem de sekiz dolardan çok daha fazla bir para karþýlýðýnda? Farký ne? Doðru söyle. Büyük fark var, diye yanýt geldi sesten. Çileden çýktýðý vurgulamasýndan belliydi, týpký ahlakla ilgili konularda anneme karþý çýktýðýmda olduðu gibi. Peki, dedim açýk konuþmayý deneyerek, ama neden? Bunun sýnýrý nerede? Biri kabul edilebilirken, diðeri neden asla kabul edilemez? Beþ dolara seks yapýlmaz dersen, bunu anlarým. Ama beþ yüz dolara ne dersin? Ya beþ milyona? Ha, evet, bu baþka bir konu deðil mi? Churchill’in bir zamanlar dediði gibi, artýk ne olduðunu biliyoruz, tek yapmamýz gereken sana fiyat biçmek. Ses birdenbire susmuþtu. Onu suçlayamazdým: Chur chill’e karþýlýk vermek hiç kolay deðildi. Sonradan, telekýzlardan bazýlarýyla tanýþýnca, onlara da ayný soruyu yöneltecektim. Barda yeni tanýþtýðýn bir adamla seks yap man hoþ gö rü lü yor da bu nu iþ ola rak yap mak neden hoþ karþýlanmýyor? Hangisi daha ahlaklý? Marie, bir an durup düþündüðünü ve sonradan tiksintiyle baktýðý kaç herifin penisini içine sokmasýna izin verdiðini, hem de hiç para almadýðýný aklýna getirince bu iþe girmeye karar verdi ðini söyledi. Ýnsan bir an durup düþünmeden edemiyor, deðil mi? Kalleþ sevgilimin bana dokunmasýna, beni öpmesine, becermesine izin vermiþtim. Oysa þimdi onun çükünü, elle rini, dilini gözümün önüne getirince kendimi kirlenmiþ his sediyordum, midem bulanýyordu. Bu da yetmezmiþ gibi bunlarýn karþýlýðýnda para öde yen ben olmuþtum. Böylece Logan’a ve Ýngiltere’ye giderken yanýma Phoe nix dergisini de aldým, ders vereceðim bir hafta boyunca parasýný ancak karþýlayabildiðim öðrenci yurdunun yatak hanesinde After Dark sayfalarýný açýp ilanlarý okumaya koyuldum. Birini iþaretledim. Telekýz
17/2
18
19