ÖDÜLLÜ ÞÝÝR YARIÞMASI

AYLIK KÜLTÜR-SANAT VE ENFORMASYON GAZETESÝ

YIL: 2

SAYI: 10

1 ÞUBAT 02

0,25 EURO

Türkiye geri git, yerinde say, devam et...

KÝM NE DÝYOR!

MGK’nin resmen sivilleþtirilmeli, mahkeme öncesi gözaltý koþullarý düzenlenmeli, dernekler ile toplantý ve gösteri yasasýnýn deðiþtirilmeli, Adil yargýlama ilkesi çerçevesinde AÝHM kararlarý dikkate alýnarak yeniden yargýlamanýn yolu ilk pakette açýlamazsa bile yýl içinde gerekli deðiþiklikleri yapýlmalý. Yeni RTÜK Yasasý’nýn çýkarýlarak, yeni düzenlemede baþka dillerde yayýn yapmalý ve idam cezasý tamamen kaldýrýlmalý.

Bahçeli þöyle diyor: ”Ülkemizi tam üyeliðe aday olarak gören bir Avrupa Birliði yönetiminin, terörizmle mücadele konusunda çok daha tutarlý, kararlý ve açýk olmasý gerekmektedir. Türk Milleti ve devleti, böyle bir yaklaþýmý Birlik yönetiminden haklý olarak talep etmekte ve beklemektedir ..Sonuç ne olursa olsun, Türkiye varlýðýný tehdit eden her türlü yýkýcý ve bölücü unsura karþý mücadelesini bütün zeminlerde sürecek.

ANAP ”Avrupa Birliði nedeniyle milli çýkarlarýmýzdan taviz verilmesi düþünülemez, bu durum bilhassa Yunanistan’la aramýzdaki sorunlar ve Kýbrýs için geçerlidir. Ancak, insan haklarýnýn eksiksiz yerleþtirilmesi, demokrasi standardýnýn yükseltilmesi, sivil siyasetin güçlendirilmesi alanlarýnda atýlmasý gerekli hiçbir adým, yani Türkiye’nin kendi vatandaþlarý için yapacaðý hiçbir þey taviz deðildir.

Ýslam ahlakýnýn getirdiði hoþgörü, barýþ ve adalet ortamýdýr

K

uran ahlakýna göre bir Müslüman, Müslüman olsun veya olmasýn tüm diðer insanlara karþý iyi ve adaletli davranmakla, zayýflarý ve masumlarý korumakla ve „yeryüzünde bozgunculuðu önlemekle“ sorumludur. Ýbrahim Ýlyas‘ýn yazýsý sayfa 8‘de

Ýnsan haklarý ve özgürlük savaþçýsý, Belge Yayýncýlýk Yönetmeni

AYÞE ZARAKOLU’NU KAYBETTÝK

T

ürkiye, insan Haklarý, düþünce özgürlüðü ve sosyal adalet mücadelesinin seçkin simalarýndan birini, Uluslararasý Belge Yayýncýlýk’ýn yöneticisi Ayþe Nur Zarakolu’yu yitirdi. Türkiye’de çok az kiþinin üzerine gidebildiði konularda, Kürt sorunu üzerine, genelde halklar ve milliyetler sorunu üzerine yüzlerce kitap yayýnladý. Ülkemizin tüm halklarýnýn, Türk, Kürt, Ermeni, Asuri, Grek, Laz farký gözetmeksizin, kültürel deðerlerini tanýttý ve yaþattý. Militarist rejim, kendi þoven dayatmalarýna boyun eðmeyen tüm dürüst insanlar gibi, Ayþe’yi de yýllarca mahkeme kapýlarýnda süründürdü, demir parmaklýklar arasýna gönderdi, yurtdýþýna çýkýþýný engelledi. Tüm baskýlara ve aðýr hastalýðýna raðmen Ayþe boyun eðmedi, son nefesini verinceye kadar daima güçlü ve baþý dik yaþadý. Kavgasý ve adý unutulmayacaktýr. Türkiye halklarýnýn tüm özgürlük ve insan haklarý savaþçýlarý, baþýnýz sað olsun!

ÖN ALEVÝLÝK YADA KIZILBAÞLIK

A

nadolu Alevi Aydýnlanma hareketinin kendi sorununu üstlenme süreciyle birlikte tarihte farklý isimlerle anýlan günümüz Aleviliðinin, her süreci büyük bir titizlilikle yeniden sorgulanmýþtýr. Bu sorgulama da en çok konuþulan da ve tartýþýlan konu Kýzýlbaþlýk olmuþtur. Kýzýlbaþ kavramý; esas olarak ilk kez Mezopotamya’nýn doðusunda Medya olarak bilinen ve Med’lerin ilk yerleþim yerinde ortaya çýkmýþtýr. ”ser sor” olarak Kürtçede telafuz edilmiþ, Anadolu ve Anadolu ya gelen Türkmenler tarafýndan Türkçe olarak ”Kýzýlbaþ”olarak Türkçe ye çevrilmiþtir. Kendal Doðan‘ýn yazýsý sayfa 19‘da

HADEP anayasal haklar konusunda yapmýþ olduðu açýklamalarda, ”Anayasal Vatandaþlýk sistemi esas alýnmalýdýr” diyor. Türkiye Cumhuriyeti, bir ýrk ve kan baðý cumhuriyeti, etnik köken cumhuriyeti olarak kurulmadýðýný iddia ediyor. ”Kürt kökenli yurttaþlarýn, tüm diðer farklý kökenli yurttaþlar gibi, ülke mozaiðinin ulus yapan deðerlerin ayrýlmaz bir parçasýdýr” görüþünü savunuyor. sayfa 4‘de

Müslüman mezbahalarýna özel izin

Entegrasyonda önemli adým

A

lmanya‘ da Müslüman mezbahalarýnda, hayvanlarý bayýltmadan kesilmesi üzere gelen yasak kararý, yeniden yürürlüðe geçen mahkeme kararýnca iptal edildi. Alman Anayasa Mahkemesi‘ nin yeni aldýðý karara göre, Müslüman mezbahalarýna hayvanlarý bayýltmadan kesme izni verilecek. Mahkeme kararýnda belirli dini cemaatlerinin yalnýz bayýltýlmadan kesilmiþ hayvanlarýn yendiðine sayfa 3‘de dikkat çekildi. Kampf gegen die Kräfte des Bösen oder Kampf der Kulturen? Im Krieg schützen die Lügen die Wahrheit!!!

D

(W. Churcil)

er 11. September, hat er den Beginn des „Kampfes der Kulturen“ eingeläutet? Ist die westliche Demokratie im Kriegszustand mit der islamisch geprägten Welt? Zumindest macht die These Samuel P. Huntingtons, über den „Clash of civilizations“,die er 1993 erstmals aufgestellt und 1996 verfeinert hat, seither wieder Furore. sayfa 10‘da

Hatice Eldeniz Mülteci/ Asylant (sayfa 2) Þükrü Yýldýz Sýradan insanlar (sayfa 3) Ali Köylüce Demokrasinin özü özgür insandýr (sayfa 4) Olgun Þensoy Beyaz cinayet!.. (sayfa 5) Dr. Hüseyin Nazlýkul Televizyonunuzu kapatýn! (sayfa 6) Hasan Aydýn Xýzýr‘ýn yaþamýmýzdaki yeri (sayfa 6) Dr. Halis Özkan Döne nine (sayfa 8) Mete Alp Sevgili DEM Okuyucularý, (sayfa 11) Ýbram Erdem Bir mevsim-2 (sayfa 12) Zülfikar Yalçýnkaya Demokrasi denen þey (sayfa 13) Dr. Med Fahretin Adsay Depresyon hastalýðý (sayfa 15)

Gazetemiz DEM’in Yayýn Hayatýna Baþlamasýnýn 1. Yýl´dönümü nedeniyle ödüllü þiir yarýþmasý düzenlenmiþtir. Yarýþma herkese açýktýr. YARIÞMAYA KATILMA KOÞULLARI: 1- Yarýþmaya katýlacak þiirler daha önce ödül almamýþ olmasý gerekmektedir. 2- Yarýþmaya gönderilecek þiirlerde konu serbest olacaktýr. 3- Yarýþmaya katýlým en fazla üç þiirle olacaktýr. 4- Yarýþmaya gönderilecek þiirler A4 boyutunda bilgisayar yada daktilo ile yazýlmýþ olacaktýr. 5- Her þiirden beþ nüsha gönderilecektir. 6- Katýlýmcýlar þiirler sað üst köþesine adýný, soyadýný ve telefonlarýný yazacaktýr. 7- Yarýþmaya jüride bulunanlarýn birinci derece yakýnlarý katýlamaz. DEÐERLENDÝRME ÖDÜLLERÝ 1-) Daha sonra açýklanmak üzere ilk üç dereceye girenlere

ödül verilecektir. 2ü-) Þiirler yarýþma sonrasýnda kitap haline getirilip, yayýnlanacaktýr! SEÇÝCÝ KURUL: Þükrü YILDIZ (Gazeteci) Olgun ÞENSOY (Þair) Mete ALPSAR (Þair) Hasan Hüseyin YALVAÇ (Þair) Zeynep AKSOY (Þair) KOORDÝNATÖR: Þükrü YLDIZ EN SON KATILIM TARÝHÝ: 1 MART 2002 YARIÞMA ADRESÝ DEM Gazetesi Hack Str. 3 70190 STUTTGART FAX: 0711 420 5003 E-Mail:[email protected] Yarýþmaya katýlacak kiþiler yukarda belirtilen koþullar çerçevesinde hazýrlayacaklarý þiirleri e-mail, fax, posta veya elden 1 Mart 2002 tarihine kadar ileteceklerdir.

Yeni bir star doðuyor! MEFRAT JARKIN

9

yaþýndan beri müziðe olan tutkusu onu buraya kadar getirdi. Bir çok Konserlerde çýkýþýný yaparak ,,þu an bile piyasada olmadýðý halde Medya tarafýnda merak edilen isim oldu. MEFRAT JARKIN’I bir defa dinleyenler Müzik marketlerinde kasetini, CD’sini ve Fotoðraflarýný arar oldular. sayfa 18‘de

Avrupa’dan ‘idam cezasý’ uyarýsý

A

vrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), bugün Strasbourg’da düzenlediði ”Terörle Mücadele ve Ýnsan Haklarý” oturumunda, terörizmle mücadelenin, temel hak ve özgürlüklerden ödün verilerek yürütülmemesi gerektiðini vurgulayan bir karar aldý. sayfa 5‘de

DAVKAVUKLARIN TARÝFESÝ Ýþte tarihi belge !.. alkavuklarýn günümüzdeki tarifesini ele geçiremedik ama yýllar önce uygulanan dalkavukluk biçimlerini ve ücret tarifesini resimleri ile açýklýyoruz!..

D

sayfa 6‘da

Elin içinde beþ on kýl kalmak ve diþlerini leylek gibi çatýrdatmak þartý ile sakal zelzelesi 60 paraydý.

“DERÝN NEHÝRLER GÝBÝ AKIYORUZ; ME SÝMLÝK ÇIKAN GÜLLER GÝBÝ DEÐÝLÝZ”

S

tuttgart Efsane düðün salonunda bir dinleti veren, Onur Akýn, Yusuf Hayaloðlu ve Yasemin Göksu, dinleyicileriyle güzel saatler geçirdiler. Alýþýk olduðumuz konserlerin dýþýnda bir resim çizen sanatçýlar halkla ne kadar iç içe olduklarýný bir kez daha gösterdiler. sayfa 9‘da

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de

BÝZÝM SAYFA

[email protected] sayfa

Kira sözleþmesine atýlan imza baðlayýcýdýr; „Almanca yetersizliðinden dolayý kira sözleþmesinin içeriðini anlayamadým“ yorumu geçersizdir A

lmanya da yaþayan Türkiyelerin sýk sýk rastladýklarý sorun kira sözleþmelerinde çýkan sorunlardýr. Bir çoðumuz altýna imza attýðýmýz evraký okuyarak incelemeye özen göstermiyoruz. Okusak bile tam anlamýyla yazýlanýn ne anlamda olduðunu, dil yetersizliði nedeni ile anlayamayabiliyoruz. Bunu vesile bilerek sizlere ” Kira Sözleþmesi” nde dikkat edilmesi gereken hususlarý aþaðýda bilginize sunuyoruz. Kira Sözleþmesi Kira sözleþmesi, Medeni Kanundaki (BGB) yasal hükümlerin ve Kira Miktarlarý Yasasý’nýn (MHG) yani sýra, ev sahibi ve kiracý için en önemli unsurdur. Burada • Ev sahibinin kim olduðu, • Kiracýnýn kim olduðu, • Hangi evin kiralandýðý,

• Hangi kira miktarýnýn ödenmesi gerektiði, • Kira sözleþmesinin ne zaman baþladýðý, • Evin sýnýrlý (sýnýrlý kira sözleþmesi) ya da sýnýrsýz bir zaman için kiralanýp kiralanmadýðý saptanýr. Birçok kira sözleþmesi bunlarýn yanýnda ayrýca ev sahibi ve kiracýnýn haklarý ve sorumluluklarý hakkýnda kurallar da içermektedir. Bu kurallara güzelleþtirme tamiratlarý, kira depoziti, evde yapýlacak deðiþiklikler, evcil hayvan bulundurulmasý vb. dahildir. Sözlü veya yazýlý Kira sözleþmelerinin çoðu yazýlý yapýlmaktadýr. Bu durum ev sahibi ve kiracýnýn güvenliðini arttýrýr ve tartýþmalarý önler; her iki taraf da imzalarýyla sözleþmede hangi noktalar üzerine anlaþtýklarýný belirleye-

bilirler. Kira sözleþmesine atýlan imza baðlayýcýdýr; „Almanca yetersizliðinden dolayý kira sözleþmesinin içeriðini anlayamadým“ yorumu geçersizdir Kira sözleþmesini yazýlý olarak yapma zorunluluðu yoktur. Bunun yerine sözlü bir anlaþma da geçerlidir. Ancak bir kira sözleþmesi belirli bir zaman için (örneðin 3 ya da 5 yýl) yapýlacaksa, o zaman yazýlý olmasý öngörülmektedir. Yani sözleþmenin ev sahibi ve kiracý tarafýndan imzalanmasý gereklidir. Yazýlý biçimin uygulanmamasý durumunda da kira sözleþmesi sýnýrsýz olarak, en az bir yýl olmak koþuluyla fese edilene kadar devam eder. Etkisiz maddeler Kira sözleþmeleri için usulen Ev ve Arazi Mülkiyet Sahipleri Dernekleri veya kýrtasiyeciler

tarafýndan örnek olarak sunulan anlaþma formlarý kullanýlýr. Kira sözleþmesinin örneðini alýþýlageldiði biçimde ev sahibi seçer. Bundan dolayý ev sahibiyle kiracý arasýndaki avantajlar ve zararlar, haklar ve sorumluluklar çoðu kez eþit oranda daðýtýlmamýþtýr. Ama kiracýnýn fazlasýyla haksýzlýða uðratýlmasýný engelleyen hükümler de vardýr. Örneðin Medeni Kanuncun birçok maddesinde „Kiracýnýn zararýna bir anlaþma geçersizdir.“ ifadesi geçmektedir. Ayrýca küçük baskýlardaki haksýzlýklardan koruyan (kira sözleþme formlarý da bunun içerisine girmektedir) Genel Ticari Anlaþmalar Yasasý (AGBG) da bulunmaktadýr. Bu durum, kira sözleþmesinde yazýlý olan herselin muhakkak geçerli olmadýðý anlamýna gelir. Ege ev sahibi

kira sözleþmesine dayanarak bir talepte bulunursa, o zaman sözleþmenin sözü edile: maddesinin geçerli olup olmadýðý bilakis araþtýrýlmalýdýr. Bu madde geçersizse, kiracý kir sözleþmesini imzalamasýna raðmen ev sahibinin taleplerini reddedebilir. Önemli not: Bir veya birçok maddenin geçersiz olmasý durumunda da, kira sözleþmesinin diðer bölümleri kalýcýdýr. Bu gibi durumlarda ev sahibinin, kira sözleþmesinin varolmadýðýný iddia ederek kiracýnýn evden çýkmasý gerektiði seklinde bir talebi olamaz. Sýnýrlý süreli veya süresiz Sýnýrlý süreli kira sözleþmesinde (süreli kira sözleþmesi) sözleþmenin baþlamasýyla birlikte kira anlaþmasýnýn ne zaman sona ereceði tespit edilir. Örneðin: „Kira sözleþmesi 1.6.1999’da baslar ve 31.1 2.2002’de sona erer“ ya da „Kira sözleþmesi 5 yýlýk bir süreyle sýnýrlýdýr“ gibi. Bu tip sözleþmede kiracýnýn avantajý, sözleþmenin geçerli olduðu sürede ev sahibinin eve kendi ihtiyaç duysa bile (þahsi ihtiyaç) çýkýþ verememesidir. Sadece sözleþmeye aykýrý davranýldýðý takdirde (örneðin kiranýn zamanýnda ödenmemesi gibi.) sözleþme sona ermeden çýkýþ verilebilir. Kiracýnýn zararýna olan durum ise, kiracýnýn anlaþýlan süreye baðlý olmasýdýr. Yeni bir evE taþýnmak, sadece ev sahibinin onayýyla mümkündür. Sadece zorunlu durumlarda sözleþmede çýkmak için kiracýnýn kiracý gösterme hakki vardýr (bk. Bölüm 6) Sözleþme süresinin dolmasý durumunda dikkat edilmesi gereken, kiracýnýn sözleþmede belirlenen sürenin üzerinde evde kalmak istemesi durumunda, bunu ev sahibine yazýlý olarak bildirmesinin gerekliliðidir. Sözleþme süresinin bitiminden 2 ay önce þahsi olarak imzalanma: mektup („Evde, sözleþmede belirlenen zamanýn üzerinde kalmak istiyorum“) ev sahibinde olmalýdýr. Eðer kira sözleþmesi örn. evli çiftler gibi kiracý 2 kiþi tarafýndan imzalanmýþsa, o zâman kir süresinin uzatýlmasýný içeren mektup da her ikisi tarafýndan imzalanmalýdýr. Mektup usul olarak belirlenen süre içerisinde ev sahibine ulaþýrsa, kira sözleþmesi, ev sahibinin yasada öngörülen bir çýkýþ gerekçesi (örn. kiþisel ihtiyaç) gösteremediði durumlarda süresiz olarak uzar. (bkz.

Bölüm 7). B u n u n dýþýnda kira süresini uzatmanýn mümkün olmadýðý süreli kira sözleþmeleri de vardýr. Bu kir; sözleþmesi en fazla 5 yýl sýnýrlýdýr ve kiracý sözleþme içinde daha bastan ev sahibi tarafýndan sözleþme süresinin bitiminden sonra mekanýn ev sahibi tarafýndan kullanýlmasýnýn veya öneme derecede tamir çalýþmalarý yapýlmasýnýn ya da tamamen yýkýlacaðýnýn planlandýðý hakkýnda bilgilendirilir. Böylesi bir sözleþmeyi imzalayan kiþiler anlaþýlan sürede taþýnmak zorundadýr. Bu gibi durumlarda uzatma mümkün deðildir. Kira fiyatý En önemli bir sorulardan bir tanesi ‘Ev kirasý ne kadar yüksektir? Ev kirasýnýn yüksekliðinin uygun olup olmadýðýný nasýl öðrenebilirim?’ sorusudur. Bu sorularýn cevabi ise evin türüne baðlýdýr. Sosyal konutlarda (resmi kaynaklarla desteklenen evler) kiranýn yüksekliði sabit olarak tespit edilmiþtir. Ev sahibi de sadece belirlenen kira miktarýný talep edebilir. Bu kira miktarýnýn nasýl hesaplandýðý önceden belirlenmiþtir. Sosyal konutlar çoðu kez diðer evlerden daha ucuzdur, ama bu konutlara herkes taþýnamaz. Böyle bir konut resmi Konut Dairesi’nin verdiði; aile gelirinin belirlenen sýnýrýn altýnda olduðunu gösteren özel bir belgeyle (WBS) aracýlýðý ile edinilebilir. Bu sýnýrýn üzerinde para kazananlar baþka tür konut aramalýdýr. Özel olarak finanse edilen konutlarda ve eski yapýlarda kira miktarý özellikle arz ve talebe göre belirlenmektedir. Ev sahibi kira miktarýný kendisi belirleyebilir ve yerel kira panosunun öngördüðünden daha fazla talep edebilir. Sýnýrlar sadece kira miktarýnýn aþýrý arttýrýlmasýnýn ve kira spekülasyonunun yasaklanmasýyla konulabiliniz. Uyarý: Eðer kiranýn yüksekliði kira panosunun %20’sinden daha fazlaysa, o zaman mutlaka Kiracýlar Derneði (bkz. Bölüm 12 } devreye sokulmalýdýr. Ek Maliyetler Konut maliyetlerin büyük bir kýsmi ek maliyetlere (isletme masraflarý) aittir. Bu maliyetlerin

OKUYUCU MEKTUBU

GERÇEK ÖZÜRLÜLER

N

e zaman Türkiye’ye gitsem ,dilenciler konulu geniþ kapsamlý bir araþtýrma yapmak, fotoðraflar çekmek ve yazmak istemiþimdir. Dilenciler, sayýlarý gün geçtikçe artan, Türkiye fotoðrafýnýn buruk, acý, duygu sömürüsünü yansýtan parçasýdýr. Kimisi gerçek ihtiyaçtan belki, kimisi yapacak iþ bulamadýðýndan, kimi de meslek haline getirmiþ dilenmeyi. Bazýlarý da bedensel engelli olmanýn avantajýný çok iyi kullanmakta. Elbette sorunun temelinde sosyal ve ekonomik þartlarýn payý büyük. Anadolu þehirlerinde dilenciliðin çok daha yaygýn olduðunu düþünüyorum. Anadolu’nun saf ve temiz insanýna göre, kapýsýna geleni geri çevirmeme ibadetle eþ deðer bir olgudur. Eli ayaðý tutan, taþý sýksa suyunu bile çýkaracak insanlarýmýzý bile muhtaç duruma düþüren, dilendiren sebepler deðil anlatmak istediðim.

kiracý tarafýndan önceden otomatik olarak ödenmesi zorunlu deðildir, ancak kira sözleþmesinde belirtilmiþse önceden ödenmesi zorunluluktur. Genelde kiracý bir ay öncesinden bir ödeme yapar; yýlda bir kez de tam bir hesaplanrýna yapýlýr (bkz. Bölüm 10). Eðer ön ödemeler yüksek olarak ödenmiþse, fazla ödenen para geri ödenir. Ön ödemeler yetersiz kaldýðý takdirde, kiracý eksik kalan miktarý öder. Ön ödemelerin düþük olmasý yanýlmalara neden olabilir. En iyi çözüm, bir önceki kiracýdan veya evde oturan diðer kiracýlardan ek maliyetler konusunda bilgi alýnmasýdýr. Ön ödeme ve genel hesaplama yerine belirgin bir miktar üzerine anlaþýlabilinir. Bu durumlarda kiranýn yanýnda bir de sabit ek maliyetler ödentisi yapýlýr; tam bir hesaplamaya gerek kalmaz. Ýstisna: Isýtma masraflarý için kullanýma baðlý bir hesaplama öngörülmüþtür (Bkz. Bölüm 10). Üçüncü bir olanak ise isletme maliyetlerinin (tamamen veya kýsmi) kiraya dahil olmasýdýr. Böylesi durumlarda brüt veya herselin dahil olduðu bir kiradan söz edilir. Fakat isletme maliyetleri yükselirse, ev sahibi kirayý yersel deðerlerle dengeli olarak yükseltebilir (bkz. Bölüm 8). Depozit Maddi güvence olarak ev sahibi depozit talep edebilir. Depozit en fazla 3 aylýk kira miktarý kadar olabilir. Kiracý eðer isterse bunu 3 taksitle de ödeyebilir. Depozit ayrý bir hesap numarasýna yatýrýlmalýdýr ve kiracýnýn yararýna fa izlendirilmelidir. Bu faiz yýllýk olarak depozite dahil edilir ve böylece ev sahibinin güvencesini arttýrýr. Kira sözleþmesinin sona ermesi durumunda depozit ve faizi, eðer açýk kalan talepler yoksa genelde en geç 6 ay içerisinde geri ödenmelidir. (devam edecek)

Rotterdam’ýn en büyük tiyatro salonu Zuidplein Thater’da 15- 16 Ocak’da iki gün boyunca Kayseri Özþah Özel Eðitim Okulu Özürlüler Tiyatro Klübü, Küçük Nasreddin adlý oyunu sergiledi. Yaþlarý 11 ile 20 arasýnda deðiþen 15 kardeþimizin hepsi bedensel ve zihinsel engelli... Öylesine profesyonelce oynadýlarki, onlarýn zihinsel engelli olduðunu düþünenlerin asýl özürlü insanlar olduklarýný söyleyebilirim. Çünkü 15 genç tiyatrocu kardeþimizin hiç biri iki saat süresince repliklerini unutmadýlar, kendilerine özürlü ya da engelli dedirtecek tek bir hata bile yapmadýlar. Salonun yarýsý yine Hollandalýlarla doluydu. Hiç anlamadýklarý dilde seyrettikleri oyun, tiyatro severleri öylesine etkiledi ki; oyun sonunda dakikalarca duyarlý vatandaþlarýmýzla birlikte yürekten alkýþladýlar. Kendileri ile ayný durumda olan hatta bedensel ve zihinsel hiç bir engeli olmayan onbinlerce yaþýtlarý ayni saatlerde Türkiye’nin her hangi bir yerinde el açýp dilenirken, bu kardeþlerimiz Hollanda’da baþarýlarýndan dolayý alkýþlanýyordu.

HATÝCE ELDENÝZ

2

[email protected]

Mülteci/ Asylant

O

nca zamandýr aradýðým bir haber, bir bilgi, bir olayýn aydýnlatmasý var. ne yazýk ki bulamýyorum. Bulamamýn sebebi ise, herkesin unutmak istediði, yokmuþ gibi davrandýðý insanlardýr. Bu insanlar bir veya iki veya 10 kiþi deðil. Bu insanlarýn sayýsý binleri aþýyor. Düþünen yok mu diyeceksiniz bu insanlarý? Vardýr elbet! Ama kim bunlari düþünenler? Yakýn aile, akraba veya dostlarýdýr belkide, ama hayýr onlarda yoktur, Belki irili ufaklý bir kaç özel kurum veya kuruluþtur. Bu kurum ve kuruluþlar ise kendi, sözümona insani görevlerini yerine getirme duygusunu tatmin edenlerdir. Ama hiç yoktan iyidir tabi.. bahsettiðim insanlar kimler mi? Aslýnda hepinizin bildiði, gördüðü, dönem dönem þehir dýþlarýnda, sanayi bölgelerinde etrafý tel ile örülmüþ kamplarda yaþamlarýný sürdürmek zorunda kalan insanlardýr. Tabi bu insanlara bir de sýfat takýlmýþtýr. “ mülteciler” deðilki sadece bir Alman toplumu yüz çevirsin, horlasýn, toplumun artýklarý olarak görsün, acý olan olay bu insanlarýn kendi toplumu tarafýndan böyle deðerlendirilmesidir. Daha önce ki bir yazýmda böylesi bir insandan bahsetmiþtim. Beni etkileyen bir olaydý ve duyurmak istedim. “ insanlar çok deðiþmiþ” diye haykýrmýþtý anlattýðým insan. Evet çok deðiþmiþ. Býrakalým insani iliþkileri ki, zaten Alman toplumunda bizim toplumun yaþadýðý insani iliþkiler yok ve ayrýca Türkiye‘nin AB‘ye girmesi için kendi iç yapýsýnda deðiþtirmesi gereken bir plan bu. Yani sosyal yapýnýn yýkýlmasý. Türkiye bu plana fazla bir yatýrým yapmasýn, Avrupa‘da yaþayan Türkiyeliler zaten bu planý çoktandýr uyguluyorlar. Çok aðýr þartlar atlýnda yurtdýþýna kaçan bu insanlar ve buraya kaçmayý çare bulan insanlarýn sahipsiz kalýndýðýný biliyormuydunuz ? bu insanlarýn kendi ülkesinde gelen birisi yerine, dilini, kültürünü anlamayan yabancý bir insana sýðýndýðýný biliyormuydunuz? uzun yýllardýr bu insanlarýn sorunlarý ile ilgilendiðimi düþündüðüm bir insaným. Bu nedenden dolayýda yorgun akþamlarýmý zaman zaman bu insanlarý düþünmek ile geçirmekteyim. Kapýsýnda girdiðim tel örgülü kampýn boþ alanýnda çocuklar koþturuyor, benim çocuklarým ise okulda. Duvarýn dibinde çömelmiþ bir dizine erkek ve kadýn, kimisi elindeki çalý ile yerleri kazýyor, kimisi uzaklara bakýp duruyor. Hani gidecek olsalar…Ama nereye? Kaldýklarý bölgede belkide hiç tanýdýklarý yoktur. Kalmýþ ki kendilerine verilen 30 Km‘lik bir sýnýrý aþamayacaklar. Alabildiðince dýþardaki yaþamdan uzaklaþtýrýlmaya çalýþýlan bu insanlar, sadece toplumda tecrit edildikleri için deðil, artý kendi ülkesinde yaþadýklarý olaylar da ezip geçiyor. Neden terkettikleri sebeblerine gelince kuskusuz herkes deðiþik neden ile burdadýr. Bu nedenler basýn ve farklý ortamlarda çokça tartýþýlmýþtýr. Fakat hepsinin ortak nedeni, kendi ülkelerinde yaþam ortamý bulamadýklarý içindir. Bazen yine düþündüðümde cüzam hastalýðýna yakalanan insanlar gelir aklýma. Hani ortaçaðda yaygýn olan bu hastalýktaki insanlarýn hepsi diðer saðlýklý insanlardan uzaklaþtýrýlarak, bölge dýþýnda tutulurlardý. O bölgeyi terk edecek olanýda ölümle cezalandýrýrlardý. Ne alakasý var diyeceksiniz? Ýlginç ama ben bu insanlara yapýlanlarý dönem dönem böyle deðerlendirmekten de kendimi alamýyorum. Mülteci yasasý zaten bunlarý yaþatýyor bu insanlara, birde biz yaþatmayalým. Böylesi bir hayata laik görülen insanlarýn bir çoðu belkide bulunduklarý koþullarýn tam bilincinde deðillerdir. Bilincinde olanlar ise çaresizlik içerisinde bunalýmdadýr. Ýsterseniz birlikte bir yolculuk yapalým bu insanlara doðru…. Uzunca bir kuyruk, sabah saat 08.00 sýrasý gelenler ellerinde bir paketle dönüyorlar. Paketi alan insan kendisine verilen odaya gidiyor. Bu bir yemek paketidir. Belki ayda bir 40 Euro´da para veriliyor. Sigara içen bir insan için biraz az gibi.. Ama sizde haklýsýnýz! Sigara saðlýða zararlýdýr. „Ýçmesinler!“ diyemeyiz.. Devam edelim. Bir kac yýldýr tek bir odada 5 kiþilik bir nüfus düþünelim. Mutfak, tuvalet, banyo onca yýldýr müþterektir. Doðal duygularýmýzý, insanýn doðal yaþama hakkýný düþünelim. Bundan sonraki yolculuðu kendiniz devam edin. Çünkü yazýlmadan anlaþýlanlar olacaktýr. Sizce duygu sömürüsümü yapýyorum? Olabilir. Ýzine gidipte evinde çayýný içtiðim komþum buraya mülteci olarak gelmiþ, ben de onun benim baþýma bela olabileceðini düþünerek hemen baðlarýmý kesiyorum. Eyvah! Mülteci kýzýma aþýk oldu, kesinlikle evlenemez o nede olsa culsuz, mültecinin tekidir. Herhalde bir çoðu gibi böyle düþünmem lazým bazý insanlar için. Haklýsýnýz! Sözlerim belki de abartýlýdýr. Fakat yazýlmasý gerekeni yazmýyorum. Sadece üzerinde düþünülmesi için bir kaç uç konumda düþünce belirtiyorum. Ben sadece, her gün her hangi bir kampýn üst katýna çýkýp da hayatýna son vermek isteyen insanlarýn, yaþadýklarý ortam nedeni ile aðýr depresyon geçiren insanlarýn yaþadýklarý olaylarýn üzerine birde burada kendi insanýnýn vurdum duymazlýðýna kapýlýp tümden ümidini yitiren insanlarýn düþünülmesini gerektiðini düþünüyorum. Neyse fazla duygu sömürüsü yapmadan son cümlemi yazayým. Biz hava atmaya devam edelim, böylesi insanlar yokmuþ gibi, nasýl olsa bütün yatýrýmýmýzý hava atmaya baðlamýþýz. Onlarda kendi baþýnýn çaresine baksýnlar! Mý acaba!

Demek ki, gerekli ilgi biraz da emek verilince horlanan, toplum dýþýna itilen, hatta özel durumlarýndan dolayý ailelerinin utanadýðý bu durumdaki kardeþilerimiz, normal insanlarýn yapabileceði her iþi mükemmel bir ºekilde yapabilmekte. Aylarca gecesini gündüzüne katarak çalýþan ve bürokratik tüm zorluklarý aþarak bu özel kardeþlerimizin Hollandaya’ya gelmelerini saðlayan Hollanda Yabancý Özürlüler Vakfý Genel Koordinatörü Birsen Yurdakul haným gerçekten isimsiz bir kahraman. Devler memurluðundan istifa ederek kendisini engelli kardeþlerimize adayan özel eðtim uzmaný ve oyunun yönetmeni Fevzi Özyürek ile Özþah Özel Eðitim Kurumlar Genel Müdürü Ali Akpýnar ne kadar büyük bir iþ baþardýklarýnýn farkýnda bile deðiller. Bu ikili için varsa yoksa çocuklar... Küçük Nasreddin adlý oyundan ben payýma düþeni aldým ve dilenciler hakkýnda yazmaktan vazgeçtim. Sokaklarda dilendirilen, evlerde hapsedilen, zincire vurulan ayný durumda çocuklara her rastladýðýmda çevremde dolaþan, kendini

akýllý, saðlýklý zanneden kim olursa olsun zihinsel özürlü gözüyle bakacaðým. Bir þarkýda olduðu gibi ” Bir þey yapmalý” diye baðýrmak yerine artýk bir þey yapmaya baþlamalý. Bakýn Kayseri Özþah Özel Eðitim Kurumlarý ”Yapmalý” dememiþ çok da güzel yapmýþ. Belirli makamlarý iþgal eden, yüksek mevkilede, ekranlarda, mikrofonlarda oturan, konuþan, yüzünü gösteren ve köþelerdeki akýllý rolünü çok iyi oynayan gerçek özürlülerden yardým beklemeden baþlamak, baþlamýþ olaný desteklemek gerek. Ben bir ºey yapmamaktansa ve ortalýkta þahsi çýkar uðruna dolaþan asalaklarý gördükçe zihinsel özürlü olup ”Küçük Nasrettin” adlý oyunda en küçük role razýyým. Hemen bu yazýyý okur okumaz aklýnýz erdiðinden itibaren yaþadýklarýnýzý gözünüzün önünden geçirin ve zihinsel özürlülerin kimler olduðunu tespit edin. Gerçek özürlüler kimlermiþ, Bulabildiniz mi?

Yavuz Nufel 18 OCAK 2002 Rotterdam- HOLLANDA

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de

ALMANYA

Müslüman mezbahalarýna özel izin

Entegrasyonda önemli adým A

lmanya‘ da Müslüman mezbahalarýnda, hayvanlarý bayýltmadan kesilmesi üzere gelen yasak kararý, yeniden yürürlüðe geçen mahkeme kararýnca iptal edildi. Alman Anayasa Mahkemesi‘ nin yeni aldýðý karara göre, Müslüman mezbahalarýna hayvanlarý bayýltmadan kesme izni verilecek. Mahkeme kararýnda belirli dini cemaatlerinin yalnýz bayýltýlmadan kesilmiþ hayvanlarýn yendiðine dikkat çekildi. Ýzinler iptal edilmiþti 1995 yýlýndan beri, Hayvanlarý Koruma Kanunu‘ na istinaden, hayvanlarýn genel olarak bayýltýlmadan kesilmesi yasaktý.

Ancak Federal Ýdare Mahkemesi‘ nin o zamanki kararýnda, Ýslam dinine göre hayvanlarýn kesilmeden önce bayýltýlmasýna, þartsýz olarak izin verilmediði yetersiz iþlenmiþti. Ayný zamanda müracaat edip özel permiyle hayvanlarý bayýltmadan kesen mezbahalarýn izinleri de iptal edilmiþti.

mahkeme kararýnýn Müslümanlarýn entegre olamasýnda büyük katkýsý olduðunu açýklarken, ”Almanya‘ da büyük bir sorun çözüldü. 1995‘ de iptal

edilen özel izinler, birçok meslektaþýmýn iþlerini illegal olarak icra etmesine yol açmýþtý” þeklinde konuþtu.

[email protected] sayfa ”Daha kolay entegre olunabilecek ” Almanya‘ daki Müslümanlarýn Merkezi Meclisi Baþkaný Nadeem Elyas yeni kararla ilgili, ”Kararla beraber Almanya‘ daki Ýslam alemi de güçlendi. Müslümanlar böylece güncel hayatlarýnda da engellenemeyecek ve daha kolay entegre olabilecek” açýklama yaptý. Derneklerden protesto yaðmuru Ancak Anayasa Mahkemesi‘ nin yeni kararý, hayvanlarý koruma dernekleri arasýnda büyük tepki oluþturdu. Alman Hayvanlarý Koruma Birliði Baþkaný Wolfgang Apel, ”Eziyeti çekenler hayvanlar oluyor. Maddiyat, hayvanlarýn yaþamýndan daha önemli olmamalý” derken, hayvanlarý koruma konusunun anayasaya alýnmasýnýn önemini ifade etti.

”Büyük bir sorun çözüldü” Anayasa Mahkemesi‘ nin Müslüman topluluðuna hayvanlarý dinine uygun þekilde kesebilmesi izni vermesinde Gießen‘ li Rüstem Altýnküpe‘ nin büyük rolü vardý. Ýtiraz dilekçesinin baþýný çeken Altýnküpe, yeni yürürlüðe geçen

Berlin‘ de 5500 Türkiyeli Þirketi Esnaf, elinin tersiyle marký geri çevirirse

T

Eski parayý almamakta hür

20 yýllýk meyve

ürkiyeli þirketleri 20 yýldan beri Berlin kentinin vazgeçilmez bir parçasý durumuna geldi. Ticaret odasýndan alýnan bilgilere göre, Almanya‘ da þirket sahibi Türkiyelilerin onda biri Berlin‘ de çalýþýyor. Bu þirketlerin yýllýk cirosu yedi milyar Alman Marký sýnýrýný aþarken, baþkentte milli hasýlanýn yüzde beþini temin ediyor. Þirketlerde birçok Alman çalýþýyor Berlin‘ de yaklaþýk 5500 Türk þirketi bulunurken, þirketlerde çalýþanlarýn sayýsý 22 bin civarýnda. Berlin- Brandenburg Türk Birliði (TBB) sözcüsü Safter Çýnar‘ ýn verdiði bilgiye göre, sirketlerin ortaklarý ve iþçileri arasýnda çok sayýda Alman yer alýyor. Ayrýca þirket sahiplerinin çoðunluðu Alman vatandaºlýðýna geçmiþ bulunuyor. 1961‘ den bugüne Türkiyelilerin Almanya‘ ya göçmesi 50‘ li senelerde baþladý. 1961 yýlýnda imzalanan ilk anlaþma üzerine gelen göçmen iþçiler arasýnda

en kýsa zamanda kendi iþlerini kuranlar da vardý. Ýlk adýmlar perakende, lokantacýlýk ve el sanatlarý alanýnda yapýldý. Yavaþ yavaþ çoðalan Türkiyelilerin þirketleri, 80‘ li yýllarda üç misli büyümüþtü. Ýstatistiklere göre, 20 yýl önce iþleyen þir-

A

lmanya’ daki esnaf, Þubat’ ýn sonuna kadar ödeme aracý olarak geçerli olan marký hukuken müþteriden almak zorunda deðil. Federal Maliye Bakaný, Euro’ nun Avrupa’ da tedavüle geçmesinden ve böylece resmi para olmasýndan itibaren, mark kabul etmeyen perakendecilerin ve lokantacýlarýn çýkabileceðinin altýný çizdi. Ýmzalanan bir anlaþma, restoran sahiplerine ve tüccarlara eski Alman parasýný kabul etme serbestliðini tanýyor, ancak buna zorlamýyor.

Böylece Köln kentindeki Avukat Gerd Horr ”Bild am Sonntag” ile yaptýðý söyleþide doðruladýðý gibi, marký reddeden esnafa karþý yapýlacak birþey yok. Politikacýdan sert uyardý Bu müþkül durumu kýnayarak yasalardaki boþluða sinirlenen Hür Demokrat Partisi’ nin Federal Meclis Fraksiyonu’ ndaki tüketicilere yönelik siyasi sözcüsü Gudrun Kopp, ateþ püskürdü. FDP’ li politikacý, ”Federal hükümet gerekise kýsa vadeli bir yönetmelikle hukuki durumu aydýnlatmasý þart. Tüketicilerin isteðine öncelik tanýnmasý gerek. Müþterilere, þubatýn sonuna kadar Alman Marký ile ödeyebileceklerine dair güven verilmesi lazým” dedi.

3

ÞÜKRÜ YILDIZ

eflatunî Ayþe Zarakolu Aramýzdan bir yýldýz kaydý. Yaþamýný düþüncesine ve onun gereklerine adayan bir hayat, mirasýný ardýlarýna býrakarak aramýzdan ayrýldý. Dost ve sevenlerinin üzüntüsü, üzüntümüzdür. Topraðý bol olsun.. Unutmayacaðýz...

Sýradan insanlar

S

ýradan insanlarýn sýradan davranýþlarý içinde geçiyor günlerimiz. Mekke’de, Osmanlý’dan kalma kalenin yýkýlmasýna kýzan bir grup ”ülkücü” Suudi Konsolosluðu önünde yaptýklarý gösteride ”þehitler ölmez, vatan bölünmez” diye sloganlar atýyor. Vataný bölmek isteyen Suudi Arabistan’a karþý tepkimizi kutluyorum. Ve bende Suudi‘yi þiddetle protesto ediyorum. Almanya Adolf Hitler’den kalma tüm yerleri özel korumaya aldý. Bir çoklarýný özel müze haline getirdi. Þimdi sýradan olmayan insanlarýn deðerli vakitlerini geçirdikleri mekanlar onlar... Suudi bunu anlayacak kadar deðil... Sýradan düþünüyor... Ayýp ediyor... ”Þehitler ölmez, vatan bölünmez”... Bunu bilmiyor. Bunu ”ülküdaþlar” yaptýklarý gösteriyle öðretmiþ oluyor. Vatanýn bölünmesine bu kadar hassas davranan vataný böldürmezler, Hasankeyf gibi bir tarihi mekanýn sular altýnda kalmasýna aðzýndan salyalar akýtarak alkýþ tutuyor. Alkýþlar sýradan insanlarýn kirli benliklerinin resmi oluyor... Sýradan olan gülüþüm geliyor yüzüme... Sýradan olmak istemiyorum. Hemen titreyip kendime geliyorum. Sýradan insanlarýn sýradan davranýþlarýný da kabul etmiyorum. Sýradan insanlarýn, sýradan dünyasýnda, sýradan yönetiliyoruz... Devletli Bahçemiz Avrupa’ya geliyor. Rusya’daki, Avusturya’daki meslektaþý ve hem fikirlileri gibi kimse itibar etmiyor. Görüþmüyor. Kimsenin görüþmediði, sýranýn da altýndaki yöneticimiz oluyor... Kabul etmek, sýradanlaþmak oluyor, sýradanlýðý kabul etmek istemiyorum. Onu kabul eden sýradan dünyayý da ret etme hakkýmý kullanýyorum.

ketlerin yüzde onu, on kiþiden fazla eleman çalýþtýrýyordu.

Ütopyamý seviyorum Ütopyamý seviyorum. ”Ayaklarýnýz yere bassýn” diye baþlayan hiç bir þeyin, güzel olandan -bu bir ütopyada olsa bile- yerini alamayacaðýný düþünüyorum. Ütopyamýn istediðini yapmak istiyorum. Sýnýrý zorluyorum. Kabul edilmesini deðil, ütopyama uygun olmasýný önemsiyorum. ”Sen kimsin” diyen soruyu sevmiyorum. Sýradan dünyanýn sýradan, hesapsýz kelimesini, cümlenin meyhanesi olarak görüyorum. Sarhoþ olmayan masalarýn sarhoþ aðýrlayan mekanlarýnda, beyinlerini yitiren ve sýradan insanlarýn dünyasýnda sýradan alt baþlýklarla izahý yapýlan, önemsenmeyen yaþama vurulmuþ bir hançer olarak deðerlendiriyorum... Her þeyi önemsiyorum... Deðerlenmesini istiyorum.

90 farklý alanda aktivite Yeni istatistikler þirket sahiplerinin yüzde 50‘ sinin ticaret, yüzde 25‘ inin lokantacýlýk ve yüzde onunun inþaat alanýnda faaliyet gösterdiðini tespit ediyor. Son yýllarda ayrýca iletiþim ve modern hizmet alanýnda giriþimlerin arttýðý dikkat çekiyor. Berlin‘ de bulunan Türkiyelilerin þirketleri yaklaþýk 90 farklý alanda aktif.

Gazetemize ödül Gazetemiz ilk ödülünüde aldý. BW‘de yaþayan vatandaþlarýmýzýn sorunlarýzla ilgili yapmýþ olduklarý yayýnlardan dolayý Des-Bir, Türk Toptancýlar Birliði, Ata-Consul tarafýndan verilen ödüle gazetemiz DEM‘de laik görüldü. Stuutgart Belediye Baþkanýndan ödülü gazetmiz imtiyaz sahibi Hatice Eldeniz aldý. Gazetemizin ebatlarýnda yeni düzenlemeye gittik. Bu konudaki görüþlerinizi de bekliyoruz.

Eller kollar baðlý Bu konuda Almanya hukuki bir düzenlemeyi gerek görmeyerek perekendecilerin sözüne itimat ederken, diðer on bir Euro ülkesi, geçim dönemi için geçerli olacak çift para sürecini yasalarýna aldý.

Rakiplerin kapasiteleri karþýlaþtýrýldý

Stoiber daha dayanýklý

Y

apýlan son araþtýrmalar, Alman halkýnýn ekonomi, eðitim ve iç güvenlik konusunda birlik baþbakanlýðý yeni adayý Edmund Stoiber‘ i, Baþbakan Gerhard Schröder‘ den daha verimli olabileceðini düþünüyor. Öte yandan yabancýlar, sosyal ve dýþ politika alanýnda SPD baþkanýnýn Stoiber‘ den daha baþaralý olduðu tahmin ediliyor. Bavyara Eyalet Baþbakaný Stoiber‘ in genel olarak daha efektif ve dayanýklý olduðunu düþünen Alman vatandaþý, Schröder‘ in ise daha sempatik

www.dem-ajans.de

internetdeki sizin adresiniz Kontratlar denetlenmeden imzalanmasýn

syon bantlarý, ayný þekilde ceplerden parayý emiyor. Örneðin 0190‘ lý numaralarýn bir dakikasý 3, 63 Alman Marký tutuyor. Ve banttan gelen ses dinleyiciyi hiç bir þekilde konuþmaya dahil etmeden, daha baþka telefon numaralarýyla dinleyicinin hem zamanýný hem de parasýný boþa harcatýyor.

Yan iþlerin riski M

ükemmel bir iþ teklifi. Aslý K. evden ek olarak yaptýðý sekreterlik iþi için iki bin mark alacaktý. Ýþverenin kendisine bu iþ için bir bilgisayar almasý gerektiðini söylemesi Aslý‘ yý biraz þaþýrtsa da, üç bin mark harcayýp bir bilgisayar aldý. Nasýl olsa en kýsa zamanda yatýrým miktarýný, alacaðý maaþýyla karþýlayacaktý. Fakat Aslý kontratýný imzaladýktan birkaç hafta sonra þirket iflas bayraðýný çekti. Zaman ve para boþa gidiyor Aslý‘ nýn baþýna gelenler münferit bir hadise deðil. Pahalý hotline aracýlýðýyla iþleyen enforma-

El iþleri en popüler Bu sýralar ”Home Office” den yapýlacak olan iþlerin en popüleri el iþleri. Telefon iþleriyle hiç bir alakasý olmayan bu iþte genelde kalem parçalarý birleþtiriliyor, Noel süsleri yapýlýyor, pul toplanýyor veya adres listeleri oluþturuluyor. Müdafaaya geçmek tavsiye ediliyor Kurnaz iþverenlerin tuzaðýna düþen tuzakzedeler ne yapabilir? Olanlarý içine atýp, maddi zarar katiyen kabul edilmesin. Tüketiciyi koruma dernekleri kendini müdafaa etmeyi tavsiye ediyor. Böylece tuzakzedeler dersini almýþ olur ve baþkalarýnýn da ayný tuzaða düþmelerini engeller

Yeni adayýn güçlü yönleri 1005 kiþinin katýlýmýyla yapýlan bir seçmen araþtýrmasýna göre, iþ piyasasý politikasýnda Edmund Stoiber‘ in yüzde 36‘ lýk bir oranla daha verimli olduðu düþünülür-

ve reformsever olduðunu iddia ediyor.

ken, Schröder taraftarý yalnýz yüzde 24‘ lük bir oran saðladý. Araþtýrmaya katýlanlar arasýnda CSU Þefi Stoiber ayný zamanda ekonomi politikasýnda yüzde 42‘ ye 31, devlet finans alanýnda yüzde 33‘ e 30, iç güvenlik konusunda yüzde 40‘ a 30 ve eðitim politikasýyla ilgili yüzde 33‘ e 28‘ lik bir çoðunluk saðlamýþ bulunuyor. Schröder‘ in aðýrlýðý farklý Ancak yabancýlarla ilgili hususlarda yüzde 39‘ a 33‘ lük bir sonuçla daha uygun olduðu düþünülen Baþbakan Schröder, ayný zamanda sosyal politika ve dýþ politika alan-

larýnda da yüzde 48‘ e 23 ve yüzde 54‘ e 23‘ lük bir çoðunluk saðlayabildi. Partiler adaylardan geride Birlik adayý Stoiber, Schröder‘ in de olduðu gibi, genel olarak seçmenleri memnun edebilme hususunda þahýs olarak, partilerinden daha fazla taktir kazanýyor. Seçmenlerin yüzde 62‘ si Stoiber‘ in yaptýðý çalýsmalarýndan memnun kalýrken, partisinin yaptýðý çalýþmalar yalnýz yüzde 52‘ sinin beðenisini kazanýyor. Seçmenlerin yüzde 66‘ sý Baþbakan Schröder‘ in þahsi çalýþmalarýný beðenirken, Sosyal Demokratlarýn gösterdiði faaliyet ancak yüzde 51‘ lik taktir alýyor.

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de Tekstil Kotalarý artýþý da gerçekleþmeyecek Amerikan þirketlerine borçlarýn ödenmesi istendi

A

BD Ticaret Bakaný Evans ve ABD Ticaret Temsilcisi ile yapýlan görüþmelerde bir ilerleme kaydedilemedi. Bakan Tunca Toskay tarafýndan açýklanan tekstil kotalarýnýn artýrýlmasý konusundaki talebe Amerikan tekstilcilerinden büyük muhalefet geldi. Daha önceki görüþme sýrasýnda da Amerikan Ticaret Temsilcisi Büyükelçi Robert Zoellick, bu konuda muhalefetle karþýlaþýlabileceði uyarýsýnda bulunmuþtu. Nitekim Amerikan tekstil Üreticileri Enstitüsü Baþkaný Charles Bremer, bu konuya karþý olduklarýný ve baþkan Bush’a bu konuda baský yapacaklarýný belirtti. Daha öncede Baþkan Bush tekstil kotalarýnýn artýrýlmasýný isteyen Pakistan ve Hindistan’ýn bu taleplerini kabul etmemiþti. Bu görüþme sýrasýnda Motorala ve öteki Amerikan þirketlerine olan borçlarýnda ödenmesi hatýrlatýldý.

Derviþ neden dönüþte Almanya’ya uðradý

E

konomiden sorumlu Devlet Bakaný Kemal Derviþ, Amerika’dan her dönüþünde Almanya’ya neden uðramayý bir adet haline getirdi. Tüm ajanslarda yeralan Kemal Derviþ’in Frankfurd’a giderek burda ne hikmetse her zaman onun dönüþüne denk gelen ve bu kezde Bartelman Vakfý tarafýndan düzenlenen bir konferansa katýlýp sonra Cenevre’ye geçti. Bu Avrupa’daki ülkle ziyaretleri son üç ABD ziyaretine rastlanyýnca oldukça dikkat çekmeye baþladý. Bu arada Kemal Derviþ ile Alman hükümeti arasýnda var olduðu söylenen ve ABD’nin gözünden düþmesine neden olduðu ileri sürülen bu tuhaf iliþki Türkiye’de yeni siyasi baðlantý ve geliþmelerinde habercisi olarak deðerlendiriliyor.

Cem ile Derviþ arasýndaki rekabet kýzýþtý Derviþ gizlice Wolfovitz ile görüþtü

D

ýþiþleri Bakaný Ýsmail Cem ile Ekonomiden sorumlu Devlet Bakaný Kemal Derviþ arasýndaki gizli mücadele artýk gözle görünür hale geldi. Baþbakan Bülent Ecevit’in Beyaz Saray görüþmeleri ile ilgili Türk basýna düzenlediði basýn toplantýsýnda söz alan Dýþiþleri Bakaný Ýsmail Cem’in Derviþ’in anlatmasý gereken Afganistan yardýmlarýn yararlanma konusunu anlatmasý sýrasýnda Derviþ’in suratý ve yanaklarýnýn kýzardýðý belli oldu. Bu arada Kemal Derviþ ABD tarafýndan yavaþ yavaþ kaybetmeye baþladýðý desteði yeniden kazanmak amacýyla dün sabah gizlkice yakýn arkadaþý ABD Savunma Bakanlýðý Müsteþarý Wolfovitz ile giderek yerinde gizlice görüþtüðü de öðrenildi. Daha önce DSP’de yakýn bir zamanda liderliði býrakacaðý söylenen Baþbakan Bülent Ecevit’ten sonra parti liderliðini ele geçirme yarýþýnda kýran kýrana bir mücadele olduðu görülüyor. Ancak bu konuda Derviþ’in Amerika’nýn desteðini kaybetmesi ardýndan el altýndan ANAP ile ikinci alternatif olarak anlaþtýðý anlaþýlýyor. Bu durumun henüz farkýna varmayan Türkiye’de Derviþ’in özellikle çok sayýda gazeteci ile samimiyeti ilerletmesi de dikkat çekici.

Museviler Türkiye’yi öven belgesel yapýyor

A

merikalý Musevi guruplarý soykýrýmý zamanýnda Türkiye’nin ve Türklerin nasýl musevileri ölümden kurtarýp onlara yeni bir ülke ve vatan verdiðini anlatan bir belgesel hazýrlýyor. Yapýlan bu filmi CNN televizyonunun Uluslararasý yayýnýnda anlatan filmin yapýmcýsý Michael Berenbaum, Türkiye’ninde Ýkinci Dünya savaþý sýrasýnda uzun süre tarafsýz kalmasýna raðmen bu tarafsýzlýðýn insanlýk adýna Ýspanya ve Ýsviçre’den daha farklý ve insancýl olduðunu vurguladý. Soykýrýmý zamanýnda Türkiye adýndaki filmde Türkiye’ye kaçan bilim adamlarý ve sanatçýlarýn Türkiye’de yeni Üniversitelerin kurulmasýna ve Opera ile öteki sanat kurumlarýnýn faaliyete geçmesine neden olduðunu belirtti. Türkiye’nin yasal sisitemine yardýmcý olan bu musevi bilim adamlarýnýn yeni ve modern Türkiye’nin doðmasýna katkýda bulunurken bir islam ülkesinde yaþadýklarý hoþgörü konusunda da mutlu olduklarýný bildirdi.

HABER

[email protected] sayfa

Türkiye geri git, yerinde say, devam et...

KÝM NE DÝYOR! A

B, Türkiye iliþkileri yeni boyut kazanýyor. AB deðiþim yönünde hýzlý adýmlarýn atýlmasýný beklerken, Türkiye her gün yeni bir iç sorunla uðraþýyor. Þimdiye kadar görülmezden gelinen konular kendilerini farklý þekillerde gündeme getiriyor. AB-Türkiye sürecinin çözülmesi gereken gündemin parçalarýndan biri oluyor. Son günlerde Kürt kökenli öðrencilerin baþlattýðý ve büyük yanký uyandýran sivil itaatsizlik eylemi ”Kürtçe ana dili eðitimini” AB-Türkiye gündemine taþýmaya hazýrlanýyor. Daha önce aydýnlarýn kendilerini DGM’lere ihbar etmeleri gibi dikkat çekmeyen bir biçimde gündeme gelen itaatsizlik eylemleri, ”ana dili” eðitimi konusunda büyük ilgi görüyor. AB’ye girmek için hazýrlýk içinde olduðunu belirten hükümet hazýr olmadýðý bir anda yakalanýyor. Ýç iþleri bakanlýðýný yayýnlamýþ olduðu talimat, hükümetin ne yapmak istediðinin anlaþýlmadýðýný bir kez daha gösteriyor. Çok farklý kesimlerden sert eleþtirilere maruz kalan bakanlýk talimatý, gündeme þiddeti taþýyor. Söyleneler ile pratikte yapýlanlar arasýnda korkunç bir ayrýlýðýn olduðu tüm dünya kamuoyunun gözleri önünde cereyan ediyor. Herkes demokrasiden ve eþitlikten dem vuruyor... Avrupa deðiþim istiyor... AB Genel Sekreterliði’nin hazýrladýðý durum çizelgesine göre, hükümetin bu süre içinde atmasý gereken adýmlar þöyle sýralanýyor: Anayasa deðiþikliðiyle ilgili uyum yasalarýnýn çýkarýlmalý. MGK’nin resmen sivilleþtirilmeli, mahkeme öncesi gözaltý koþullarý düzenlenmeli, dernekler ile toplantý ve gösteri yasasýnýn deðiþtirilmeli, Adil yargýlama ilkesi çerçevesinde AÝHM kararlarý dikkate alýnarak yeniden yargýlamanýn yolu ilk pakette açýlamazsa bile yýl içinde gerekli deðiþiklikleri yapýlmalý. Yeni RTÜK Yasasý’nýn çýkarýlarak, yeni düzenlemede baþka dillerde yayýn yapma önündeki engelleri kaldýrýlmalý ve idam cezasý tamamen kaldýrýlmalý. Ýnsan haklary kavramý ulusal sorun olmaktan çýktý Cumhurbaþkaný Ahmet Necdet Sezer, son yýllarda her alanda çok büyük dönüþümler yaþandýðýný, bu çerçevede demokrasi, insan haklarý ve özgürlükler gibi kavramlarýn iþleyiþlerinin de büyük ölçüde deðiþtiðini beliriyor. Ahmet Necdet Sezer, temel hak ve özgürlükler olarak bilinen insan haklarý kavramýnýn ulusal sýnýrlarýný aþarak ulusal sorun olmaktan çýktýðýný ve uygar toplumlarýn olmazsa olmaz koþulu haline geldiðini söylüyor. Cumhurbaþkaný Sezer, Türkiye’nin Avrupa Birliði içinde yer almasýnýn temel amacýnýn da Türk insanýnýn gönenci için olduðunu belirtiyor. 5 anayasada olaðanüstü dönemlerde yapýldý Adalet Bakaný Hikmet Sami Türk de, Türkiye’nin yazýlý anayasa konusunda 124 yýla dayanan önemli bir tecrübe sahibi olduðunu belirtirken, bugüne

kadar yapýlan 5 anayasanýn da olaðanüstü dönemlerde yapýldýðýný vurguluyor. Hikmet Sami Türk, yürürlükteki 1982 anayasasýnýn da bu çerçevede sürekli tartýþma konusu olduðunu bildiriyor.

Eðer milletimizin önüne Avrupa Birliði üyeliði dýþýnda onun kabul edebileceði saðlam bir alternatif konulamýyorsa, o zaman herkes Avrupa Birliði üyeliði için gerekli adýmlarýn atýlmasýna destek olmalýdýr.”diyor.

Milliyetçi Hareket Türk Milleti ve devleti için bildiðini ve inandýðýný söyleyecek MHP Genel Baþkaný, Devlet Bahçeli, Birlik yönetiminin samimiyetinden ve ciddiyetinden þüphe edildiðini söylemekte. Bahçeli þöyle diyor: ”Ülkemizi tam üyeliðe aday olarak gören bir Avrupa Birliði yönetiminin, terörizmle mücadele konusunda çok daha tutarlý, kararlý ve açýk olmasý gerekmektedir. Türk Milleti ve devleti, böyle bir yaklaþýmý Birlik yönetiminden haklý olarak talep etmekte ve beklemektedir .. Sonuç ne olursa olsun, Türkiye varlýðýný tehdit eden her türlü yýkýcý ve bölücü unsura karþý mücadelesini bütün zeminlerde sürdürmeye devam edecektir. Son zamanlarda bölücü unsurlarýn yeni stratejileri çerçevesinde çeþitli eylemler geliþtirdiði ve amaçlarýna dolaylý yollardan ulaþmak istediði anlaþýlmaktadýr. Bölücü-yýkýcý terörist odaklarýn bu tür yollarla da hedeflerine varmasý mümkün deðildir. Türk milleti ve devleti, hem geliþme ve reform iradesini kuvvetlendirerek koruyacak, hem de birlik ve dirliðine yönelik planlý giriþimleri bertaraf edecektir. Ama ne olursa olsun, Milliyetçi Hareket Türk Milleti ve devleti için doðru bildiðini ve inandýðýný söylemeye devam edecektir.”

Kültür kimliklerinin var olmasý ve varlýðýný sürdürmesi, geliþtirilmesi, demokrasinin gereðidir CHP göre ise; ”Laik Türkiye Cumhuriyeti, birçok Avrupa ülkesi gibi bir ulus-devlet olarak kurulmuþtur. Türkiye tek bir etnik gruba dayanmayan, etnik çoðul bir toplumdur. Ýnsanlarýn etnik ve kültürel özelliklerini, ülke ve toplum bütünlüðü içinde geliþtirilmelerine olanak tanýnmasý, demokrasinin ve çaðýn gereðidir. Türkiye’nin ulusal bütünlüðünün ve coðrafya bütünlüðünün içinde farklý etnik, farklý kültür kimliklerinin var olmasý ve varlýðýný sürdürmesi, geliþtirilmesi, demokrasinin gereðidir. Anadil(ler), kültür alanýnýn olgusudur. Resmi dil ise, kamu alanýnýn ve siyasal birliðin aracýdýr. Anadil ile resmi dilin ayný olmasý (tarihsel nedenlerle) her zaman mümkün deðildir. Bunun örneklerine birçok batýlý demokrasilerde rastlamaktayýz. Türkiye’nin resmi dili, anayasal dili, ortak dilimiz Türkçe’dir. Ancak, ülkemizde anadili Türkçe’den farklý olan milyonlarca yurttaþýmýzýn bulunmakta olup, bunlar arasýnda Kürtçe, Zazaca önemli bir yer tutmaktadýr.”

Türkiye’nin kendi vatandaþlarý için yapacaðý hiçbir þey taviz deðildir. ANAP ”Avrupa Birliði nedeniyle milli çýkarlarýmýzdan taviz verilmesi düþünülemez, bu durum bilhassa Yunanistan’la aramýzdaki sorunlar ve Kýbrýs için geçerlidir. Ancak, insan haklarýnýn eksiksiz yerleþtirilmesi, demokrasi standardýnýn yükseltilmesi, sivil siyasetin güçlendirilmesi alanlarýnda atýlmasý gerekli hiçbir adým, yani Türkiye’nin kendi vatandaþlarý için yapacaðý hiçbir þey taviz deðildir.

Geshäftszeiten Dienstag-Freitag 09.00 Uhr bis 18.30 Uhr Samstag 09.00 Uhr bis 14.30 Uhr

Um telefonische Voranmeldung wird gebeten

[email protected]

DEMOKRASÝNÝN ÖZÜ ÖZGÜR ÝNSANDIR 2002 yýlýnýn bu ilk DEM’inde merhaba. Bu yazýmýz da birey, toplum ve demokrasi konusunu irdelemek istedik. Demokrasinin özü, özgür bireydir. Özgür birey örgütlü bireydir. Örgütlü birey, örgütlü toplumdur. Örgütlü toplum her alanda örgütlenmektir. Her alanda örgütlenmiþ bir toplum, özgür bir toplumdur. Çaðýmýzda birey özgürlüðü ve birey hakký en öne çýkan ve insanlýðýn ulaþtýðý en önemli sosyal aþamadýr. Özellikle batý demokrasilerinde gittikçe daha da önem kazanan bu sosyalleþmenin temel geliþim esprisi bireyin özgürce, düþünebilme ve yaratýcýlýðýnýn geliþtirilmesidir. Ancak bu özgürleþen bireyin yaptýrým gücü oluþturmasý ise örgütlü olmasýna baðlýdýr.Bu örgütlenme sivil bir örgütlenmedir.Bireyin hassasiyetini ortaya çýkaran bir örgütlenmedir. Yani bireylerin tamamen özgürce, katýlýmcý ve ihtiyaç duyduðu ortak amaçlarla ortaya çýkan bir örgütlenme modelidir. Bu sivil örgütlenme her bireyin kendi düþüncesi ve kendi arzusu ile oluþumunda yer aldýðý sivil toplumu oluþturur.Böyle bir toplum sivil ve demokratik olur. Sivil toplum örgütleri;bireylerin yaþam ve çalýþma alanlarýnýn ihtiyaç teþkil ettiði her sahada olmalýdýr. Bunlar meslek gurubu, çevre, bilim, basýn, sanat, siyaset, ekonomi, kültür v.s her alanda insanlarýn ilgi ve ihtiyaçlarýna göre ortaya çýkar. Günümüzde bir ülkenin,bir halkýn demokrasi ölçüsü sivil toplum örgütleri ile ölçülür. Bu ölçü ayný zamanda geliþmiþlik ölçüsüdür. Monarþinin, Teokratik rejimlerin,dar ideolojik ütopyalarýn, kaba askeri ve her þeyi toplum adýna düþünüp karar veren anlayýþlarýn panzehiri sivil örgütlenmede azami ölçüleri yakalamýþ bir toplumsal yapýdýr.Böyle bir toplum kendi iradesini, azami derecede kendi kaderini belirlemede kullanmýþ olur. Geçmiþte sað teokratik-Faþizmin alternatifi olarak ortaya çýkan sol-sosyalizmde kýsa zamanda sol teokratik ve dar ideolojik bir rejime dönüþmüþtür. Bunun nedeni toplumlarýn sivil örgütlenmede henüz çok güdük ve yetersiz olmalarýydý. Zaman içinde halk adýna karar vermeyi bu teokratikleþen rejimler üstlendikçe, birey ve toplum daraltýlmýþ ve yaratýcýlýk geliþimi zayýflatýlmýþtýr. Batý, bu durumu daha önce aþmaya baþladýðý için, bireyseltoplumsal üretkenlik ve yaratýcýlýk batýda daha önce baþlamýþ, ayný zamanda sosyal devlet sýnýrlarýný da zorlayarak birey lehine bir avantaj yaratmýþtýr. Bugün artýk herkes birey haklarýna dayanarak toplumlarýn haklarýný savunur bir konuma gelmiþtir. AB’nin en önemli ilkesi, iþte bu Kopenhag’ýn kriterlerindeki birey ve gurup haklarýdýr. Bugün bile az geliþmiþ ülkeler ve toplumlar,bu haklarý kendileri için isterken, baþkalarý için ret ederler. Bundan dolayý da gülünç duruma düþerler. Sivil düþünemeyen toplum ve kuruluþlar her þeyden önce kendini sýnýrlandýrmýþ ve kapatmýþ olur. DEM gazetesi kendi alanýnda ve içinde çýktýðý toplumsal yapý gerçeðinde bir ilktir. Gerek etnik olarak, gerek inançsal olarak günümüze kadar çýkan tüm gazete ve dergiler çeþitli parti, gurup ve siyasi çevrelerin yayýný durumunda olmuþtur. Halbuki DEM gazetesi tamamen sivil bir yayýncýlýk anlayýþý ile ortaya çýkmýþ ve sürmektedir. Onun içinde, içeriði her yazan bireyin rengini, iradesini ve arzusunu yansýtýr. Birey kendisini daha iyisini bulmaya, yazmaya zorlar. Halbuki dar kalýplarýn olduðu yerde bireyler ilgisiz, nasýl olsa kendileri adýna gerekeni düþünen birileri vardýr. Onlar her zaman en iyisini bilir anlayýþý egemendir. Çaðýmýzýn modern toplumlarýnda eðitim çok önemlidir. Modern bir eðitim; bireyi özgür düþünmeye yönlendiren eðitimdir. Bu nedenle eðitimin temel amacý, bireyin baðýmsýz düþünme yeteneðini geliþtirmeyi esas alýr. Özgürce düþüne bilen bireylerin oluþturduðu özgür toplumlar ve ülkelerde yaþamak için 2002 yýlýnda ülkemiz insanýný daha çok iþ bekliyor. Türkiye’de anadil ile eðitim hakký için geliþen ve yaygýnlaþan kampanya, ayný zamanda bireysel ve toplumsal bir haktýr. Sivil toplum mücadelesinde önemli bir örnek ve fýrsattýr. Öðrencilerin ve ailelerin haklý talepleri karþýsýnda hiç bir güç duramaz ve hiç bir gerekçe haklý olamaz. Haydi Anadil‘de eðitim hakký için el elle. Yurt içinde istediklerimize yurt dýþýnda da sahip çýkalým. Anadil derslerine ve kurslarýna sadece çocuklarý deðil, anne ve babalarda katýlmalýdýr.

„Beyan esasý kalkacak“

M

Tel: 0711/ 2 62 13 40 Neckarstraße 200 70190 Stuttgart

ülkenin temsilcilerinin ne þekil biraraya geleceði hakkýnda bilgi verilmedi.

Helsinki‘ de düzenlenen zirvede, Türkiye AB‘ ye üye olabilecek aday muamelesi görmesinden dolayý, kendisinden 2004 yýlýna kadar Yunanistan‘ la olan sorunlarýnýn çözülmesi istendi. Sorunlarýn çözülmediði takdirde, Ankara‘ nýn Den Haag‘ da bulunan Uluslararasý Mahkeme‘ ye baþvurmasý tavsiye edildi. Ýki devletin arasýndaki en büyük sorunlardan biri kara sularý.

2004 yýlýna kadar mühlet 1999 yýlýnýn Aralýk ayýnda

”Deprem Diplomasisi” yetersiz Ezelden beri birbirine

Kritik konular” ele alýnacak Türkiye-Yunanistan zirvesi

Y

unanistan, Ege Bögesi‘ ndeki toprak mutalebesiyle ilgili Türkiye‘ yle biraraya gelmeyi kabul etti. Yunan Dýþiþleri Bakanlýðý sözcüsü Panagiotis Beglitis yaptýðý açýklamada, ”Toplantý, AB‘ nin 1999 yýlýnda Helsinki‘ de düzenlediði þekil olabilir ” dedi. Bakanlýðýn çevresinden gelen açýklamalar bundan sonra ”kritik konularýn” da ele alýnmasýnýn zamaný geldiðini vurguluyordu. Henüz iki

Anayasal vatandaþlýk esas alýnmalý HADEP anayasal haklar konusunda yapmýþ olduðu açýklamalarda, ”Anayasal Vatandaþlýk sistemi esas alýnmalýdýr” diyor. Türkiye Cumhuriyeti, bir ýrk ve kan baþý cumhuriyeti, etnik köken cumhuriyeti olarak kurulmadýðýný iddia ediyor. ”Kürt kökenli yurttaþlarýn, tüm diðer farklý kökenli yurttaþlar gibi, ülke mozaiðinin ulus yapan deðerlerin ayrýlmaz bir parçasýdýr” diyor. Ulusal birliðin temeli kültürel alan veya kan baðý deðil, yurttaþlýk bilinci ve siyasal alan olmasýný istiyor.

ALÝ KÖYLÜCE

4

düþman olarak tanýnan Türkiye ve Yunanistan 1999 yýlýnda her iki ülkede meydana gelen deprem sonrasý, herþeye raðmen birbirine yardým etmeyi ihmal etmedi. Bunun ardýndan Dýþiþleri Bakanlarý Giorgos Papandreou ve Ýsmail Cem‘ in irtibatýnýn artmasý sonucu ”Deprem Diplomasisi” imzalanýp, bu çerçevenin içinde birçok anlaþma imzalanmýþtý. Fakat o zamanki anlaþmalar kara sularýndan ziyade, daha fazla ekonomik iþbirliðini ve terörle mücadeleyi kapsýyordu.

aliye Bakaný Sümer Oral, emlak vergisi oranlarýnda bir deðiþikliðin düþülmediðini bildirdi. Oral, emlak vergisine iliþkin yeni düzenlemede beyan esasýnýn kalkacaðýný, belediyelerin ‘’asgari deðerler’’ üzerinden vergi tahakkuk ettirip mükellefe ileteceðini söyledi. Bakan Oral, Anadolu Ajansý muhabirine yaptýðý açýklamada, emlak vergisinde 4 yýlda bir beyanname verildiðini, bu çerçevede 2002 yýlýnýn yeni beyan dönemi olduðunu hatýrlattý. En son beyannamelerin 1998 yýlýnda verildiðine dikkati çeken Bakan Oral, 1999 yýlýnda hükümete geldiklerinde de, emlak vergisinde bugünküne benzer sorunlar ile karþýlaþtýklarýný ifade etti. 1998 yýlýnda verilen beyan-

namelerin bazýlarýnda emlak deðerinin yüksek, bazýlarýnda düþük gösterildiðini, bunun da büyük bir huzursuzluk yarattýðýný anlatan Oral, o dönem 18 milyon dolayýnda mükellefi ilgilendiren bu soruna el attýklarýný vurguladý. Oral, söz konusu dönemde

çýkarýlan 4444 sayýlý kanunla, daha önce yüksek ya da farklý deðer beyan edenlere yeni beyanda bulunma hakký tanýndýðýný ayrýca eimlak vergisine tabi deðerlerin yeniden deðerleme katsayýsýna göre deðil, bu rakamýn yarýsýna kadar artýrýlmasýnýn öngörüldüðünü belirtti.

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de

AVRUPA

TÜRKÝYE-AB ÝLÝÞKÝLERÝ

Helsinki Zirvesi Sonrasý Yaþanan Geliþmeler T

ürkiye’nin AB’ne adaylýðýnýn iþbirliðinin daha etkin ve düzenli lan Konvansiyon’a diðer adaylarla eþit kurumlarý ve üye ülkeler arasýndaki yetki hukuki zeminini oluþturan Katýlým iþlemesi için gerekli olan Tek Çerçeve- statüde katýlýmýmýz ise diðer bir olumlu paylaþýmý, AB Antlaþmalarýnýn sadeOrtaklýðý Belgesi ve Çerçeve nin tamamlanmasýna yönelik çalýþma- geliþmeyi oluþturmuþtur. leþtirilmesi konularý üzerinde yoðunlaþYönetmelik’in 2001 yýlý baþlarýnda AB larýný 2001 yýlý süresince sürdürmüþtür. masý öngörülmektedir. Konseyince onaylanmasýnýn ardýndan Sonuçta ilgili kararlar 17 Aralýk 2001 AVRUPA’NIN GELECEÐÝNE Konvansiyon’un statüsü Laeken Zirülkemiz AB Müktesebatýnýn Üstlenilme- tarihinde Konsey tarafýndan onaylanÝLÝÞKÝN KONVANSÝYON vesinde yayýnlanan bir Bildiri ile somutsine iliþkin Ulusal Programý 26 Mart mýþtýr. Bu çerçevede, bundan böyle Geniþleme süreci kapsamýnda laþmýþtýr. Buna göre Konvansiyon ilk 2001 tarihinde Komisyona tevdi etmiþtir. Türkiye-AB mali iþbirliðinde PHARE pro- AB’nin gerçekleþtirmesi gereken toplantýsýný 1 Mart 2002’de yapacaktýr. AB ile iliþkilerimiz bu tarihten itibaren sedürleri uygulanacaktýr. Öte yandan kurumsal reformlarý ele almak üzere Aday ülkeler de üye ülkelerle ayný söz konusu belgelerde kayýtlý önce- Topluluk programlarýna iliþkin Çerçeve Þubat 2000’de oluþturulan Hükümet- statüde Konvansiyon’a katýlacak, bu liklerimiz kapsamýnda þekillenmeye Anlaþma’nýn onaylanmasýný takiben ler arasý Konferans (HAK) ve bunun çerçevede ülkemizden de biri hükübaþlamýþtýr. Ulusal Program, Katýlým Türkiye 2002 yýlýndan itibaren Topluluk bir sonucunu oluþturan Aralýk 2000 met temsilcisi, ikisi Parlamento üyesi Ortaklýðý Belgesi’nde yer alan kýsa ve programlarýna katýlabilecektir. tarihli Nice Zirvesi ile çalýþmalar önemli olmak üzere üç temsilci söz konusu orta vadeli önceliklere geniþ bir þekilde bir mesafe kat etmiþtir. Bu konuda 19 oluþumda yer alacaklardýr. Ancak aday cevap vermekte olup, Programýn LAEKEN ZÝRVESÝ Ekim 2001 tarihinde Belçika’nýn Ghent ülkeler, üye devletler arasýnda oluþahayata geçirilmesi konusunda çalýþ14-15 Aralýk 2001 tarihlerinde þehrinde yapýlan AB Gayrýresmi Hükü- bilecek görüþ birliðini engelleyemeymalar devam etmektedir. Brüksel/Laeken’de gerçekleþtirilen AB met ve Devlet Baþkanlarý Zirvesinde, eceklerdir. Baþkanlýðýna eski Fransa Bu geliþmeleri takiben, 26 Haziran Laeken Devlet ve Hükümet Baþkanlarý kurumsal reformlara iliþkin çalýþmalarý Cumhurbaþkaný Giscard d’Estaing’in ve 2001 tarihinde 40. Ortaklýk Konseyi, Zirvesi Türkiye-AB iliþkileri açýsýndan 2004 yýlýnda sonuçlandýracak olan yardýmcýlýklarýna eski Ýtalya Baþbakaný Lüksemburg’da toplanmýþtýr. Helsinki olumlu geçmiþ ve üyelik yolunda önemli Hükümetler arasý Konferansla ilgili bir G. Amato ve eski Belçika Baþbakaný Zirvesi sonrasýnda gerçekleþtirilen bu kazanýmlar saðlamýþtýr. Sonuç Bil- ”Konvansiyon”un oluþumu ve çalýþma J.L. Dehaene’nin getirildiði baþkanlýk ikinci Ortaklýk Konseyi toplantýsýnda, dirgesinin 12. paragrafýnda yeralan, usulleri ele alýnmýþtýr. Konferansta, Kon- divanýnca yönetilecek olan KonvanTürkiye’nin AB’ye katýlým-öncesi strate- ülkemizle tam üyelik müzakerelerinin vansiyonun hazýrlýk sürecine üye ülke- siyon, bir yýl sürecek çalýþmalarýnýn jisi çerçevesinde kaydedilen geliþme- açýlmasýna yönelik ifadeler çerçeve- lerin ulusal parlamento ve hükümet ardýndan Konsey’e, 2004 yýlýnda ler deðerlendirilmiþ, Türkiye’nin Topluluk sinde Türkiye’ye üyelik yolunda verilen temsilcileri, Avrupa Parlamentosu üye- düzenlenecek HAK’ta yararlanýlmak programlarýna katýlýmý, TAIEX’e tam perspektif bunlarýn baþýnda gelmek- leri, Komisyon temsilcileri ve sivil toplum üzere, tavsiye niteliðinde kararlar sunaeriþim, Gümrük Birliði çerçevesinde tedir. Öte yandan AGSP konusunda örgütlerinin katýlmasý, aday ülkelerin caktýr. Konvansiyon’a paralel olarak, ticari konularýn düzenli olarak ele tarafýmýzdan atýlan adýmlar ile Kýbrýs de Konvansiyona davet edilmesi On Avrupa’nýn geleceði tartýþmasýna tüm alýnmasýna yönelik istiþare mekaniz- konusundaki son geliþmeler Türkiye-AB beþlerce kararlaþtýrýlmýþtýr. Konvansiyon Avrupa vatandaþlarýnýn katýlmasýnýn malarý oluþturulmasý gibi bir dizi önemli iliþkilerine olumlu yönde yansýmýþtýr. çalýþmalarýnýn Temel Haklar Þartý’nýn teminen geniþ bir yelpaze içinde sivil karar alýnmýþtýr. Bir sonraki Ortaklýk Kon- AB’nin geleceði konusunda oluþturu- statüsü, ulusal parlamentolarýn rolü, AB toplum örgütlerinin temsilcilerinden seyi toplantýsýnýn 16 Nisan oluþacak bir forum g ö r m e y e c e ð i n e teþkil edilmesi de karar2002’de yapýlmasý öngörülinanýlan suçlularýn laþtýrýlmýþtýr. Söz konusu mektedir. iadesine de karþý örgütlerin katkýlarýnýn 2001 yýlý içinde Ulusal Avrupa Konseyi Parlamençýkýyor. Program’da öngörülen terler Meclisi (AKPM), bugün tartýþmaya girdi saðlaKararda, uluslara- masý benimsenmiþtir. önceliklerin gerçe- Strasbourg’da düzenlediði ”Terrasý ceza mahkemesi Avrupa’nýn geleceði kleþtirilmesi için çalýþmalar örle Mücadele ve Ýnsan Haklarý” statülerinin en kýsa konusunda oluþturulan her alanda sürdürülmüþtür. oturumunda, terörizmle mücasürede imzalanýp yürür- ve resmi bir statüye Siyasi kriterler alanýnda en delenin, temel hak ve lüðe girmesi ve bu sahip önemli geliþmelerden birini özgürlüklerden ödün verilerek olan mahkemenin terörizm Konvansiyon’a ülkemiTBMM’de Partiler arasý yürütülmemesi gerektiðini vurkonusunda da yetkili zin aktif olarak katýlýmý Uzlaþma Komisyonu tarafýn- gulayan bir karar aldý. kýlýnmasý çaðrýsýnda ve yapacaðýmýz katkýlar dan Anayasamýzda yapýlbulunuluyor. masý gerekli deðiþikliklerle önem arz etmektedir. ararda, terör suçlularýnýn ilgili olarak hazýrlanan 37 Tarama Süreci ölüm cezasý uygulayan AVRUPA SÖZLEÞ- 11 Nisan 2000 tarimaddelik bir Anayasa ülkelere iade edilmemesini MELERÝ ÝMZALANSIN Deðiþiklik Paketi isteyen bir madde de var. Kararýn mel yoldur” ifadesi kullanýlýyor. hinde, Lüksemburg’da Kararda son olarak, tüm yapýlan Türkiye – oluþturmaktadýr. Sözkonusu bu maddesi, isim verilmese de, ABD VE TÜRKÝYE’YE MESAJ Avrupa ülkelerinin Terörle Müca- Avrupa Birliði Ortaklýk deðiþiklik önerilerinin 22 ABD ve Türkiye’ye yönelik bir Teröristlere yönelik ölüm dele konusunda Avrupa Konseyi Konseyinde adedi Ulusal Pro- mesaj. alýnan cezasý konusuna da deðinilen bünyesinde hazýrlanmýþ sözleþ- karar uyarýnca, AB gramýmýzda yeralan önceGenel kurul toplantýlarý için kararda, Avrupa’nýn ”ölüm meleri imzalayýp yürürlüðe koy- müktesebatýnýn analiliklerle örtüþmektedir. TBMM Strasbourg’da toplanan Avrupa cezasýndan arýndýrýlmýþ kýta” malarý isteniyor. Bunlar arasýnda, tik incelemesini gerGenel Kurulunda 3 Ekim Konseyi Parlamenterler Meclisi olduðu vurgulanarak, terör ”terörizmin finansmanýna karsý çekleþtirmek amacýyla günü yapýlan oylamada 34 (AKPM), terörle mücadelenin suçlularýnýn iadeleri öncesinde, mücadele sözleþmesi”, ”Avrupa 8 maddeye iliþkin anayasa insan haklarý ve uluslararasý alt-komite iadeyi isteyen ülkeden ölüm terörizmin önlenmesi sözleþ- kurulmuþtur. Bu karara deðiþiklikleri kabul edilmiþtir. hukuka saygý çerçevesinde yapýlcezasý uygulanmayacaðýna dair mesi”, ”Avrupa suçlularýn iadesi göre Temel hak ve özgürlükler masýný isteyen bir karar aldý. alt-komiteler güvence alýnmasý isteniyor. sözleþmesi”, ”Avrupa ceza Ortaklýk alanýnda yapýlmasý öngörüKomitesine AKPM’nin ”Terörle Mücadele Kararýn bu maddesi özellikle, hukuku alanýnda yardýmlaþma rapor len diðer anayasa deðiþi- ve Ýnsan Haklarýna saygý” baþlýklý sunmak Avrupa topraklarýndaki birçok ter- sözleþmesi”, ”Avrupa para zorundadýr. Alt-komiteklikleri hakkýnda yeni bir oturumu sonunda alýnan öristin iadesini talep eden, ancak aklama ve suç ürünlerine el lerin karar alma yetpaket üzerindeki çalýþmalar kararda, global olarak, terörle ölüm cezasýný yasalarýnda tutkoyma sözleþmesi” ve ”Avrupa kileri yoktur. Alt-komite devam etmektedir. mücadelenin temel insan hak ve maya devam eden ABD ve sanal suçlar sözleþmesi” de bulu- toplantýlarýnýn ikinci turu Ekonomik alanda, son özgürlükleri pahasýna yapýlmaTürkiye’yi ilgilendiriyor. AKPM, nuyor. yaþanan ekonomik krizle masý isteniyor. da tamamlanmýþtýr. birkaç gün önce Strasbourg’da Türkiye geçen yýl imzaladýðý Ülkemizle ilgili bu yýl mücadele etmek amacýyla AKPM kararýnda, hiçbir gere- aldýðý bir kararda, Avrupa kýtasýný ”Kara para aklama ve suç ürün- ki Ýlerleme Raporu birçok reform gerçekleþtiril- kçenin terörü meþru kýla”ölüm cezasýndan arýndýrýlmýþ lerine el koyma sözleþmesini” þu Komisyon tarafýndan 13 miþtir. Bu reformlar Ulusal mayacaðý belirtilerek, terörle alan” ilan etmiþti. Avrupa ana kadar yürürlüðe koymuþ Kasým 2001 tarihinde Programýmýzýn bu alandaki mücadele edilirken bir yandan Konseyi’ne üye 43 ülke içinde, deðil. Sanal suçlarla mücade- yayýnlanmýþtýr.Raporun öncelileriyle de birebir örtüþ- da terörü yaratan nedenler üzeölüm cezasýný yasalarýnda tutleye karþý geçen yýl Kasým ayýnda hazýrlanma süreci içemektedir. Ayný zamanda, rinde düþünülmesi gerektiði vurmaya devam eden tek devlet Türimzaya açýlan sözleþmeyi de risinde, Raporda, resmi müktesebat uyumu için AB gulanýyor. kiye. henüz imzalamadý. Genel Sekreterliði eþgüdüanlamda bir tarama Kararda bu konuyla ilgili madAKPM ayný kararda, Avrupa AKPM’nin aldýðý kararýn sürecine (screening) münde ilgili kuruluþlarýmýzýn dede, ”AKPM; eðitim düzeyinin kapsamlý çalýþmalarý da yýl yükseltilmesi, insani yasam koþul- Ýnsan Haklarý Sözleþmesi’nin doðrudan baðlayýcýlýðý olma- geçilmesi yönünde bir 3’üncü maddesi çerçevesinde makla birlikte, Avrupa genelin- öneride boyunca devam etmiþtir. bulularý ve insan onuruna saygý, öngörülen kötü ve insanlýk dýþý deki havayý yansýtmasý açýsýndan nulmasýna atfettiðimiz Öte yandan AB de, terörizmin bazý ülkelerde aldýðý Türkiye’nin Topluluk pro- desteði azaltmak için en mükem- muamele ile adilane yargý önem taþýyor. önem Komisyon yetkiligramlarýna katýlýmý ve mali lerinin dikkatine deðiþik

Avrupa’dan ‘idam cezasý’ uyarýsý

K

yeterki kararmasýn

OLGUN ÞENSOY

BEYAZ CÝNAYET !..

B

ugün herþeye raðmen güzel yanýný yazmak istiyordum yaþamýn. Renk renk vosvoslarýn birbirinden kýymetli sürücüleri Dr. Nalan’ ý, Özkan’ý, Güneþ’i, Emre’ yi, Neþe’ yi, Hasan’ ý, Hülya’ yý, Nihat’ý, Derya ‘ yý, Fahrettin Bey’ i, çok þey borçlu olduðumuz Ankara Volkswagen Fan Club’ u 19993 de kuran sevgili nöbetçi sarhoþumuz Hami GERÇEK ‘i 30 yaþýný geçmiþ barýþýn vosvoslarýyla yapýlan sevgi dolu etkinlikleri... Anlatmak isterdim sporun her branþýnda son günlerde ülkemizi baþarýyla temsil eden kardeþlerimizi... Daha çaðdaþ bir ülke yaratmak için Sayýn Semra SEZER tarafýndan baþlatýlan Eðitim Seferberliðine katýlan annelerimizin parýldayan gözlerindeki yazabilme sevincini. Ama ne var ki bütün anlatýlmasý gereken sevinçlerimiz yaðan karýn altýnda kalýyordu, çocukluðumuzda özlemle beklediðimiz. Artýk acýlara boðuluyordu ülkem insaný, etrafýný sýmsýký saran beyaz cinayetlerle birlikte. Yýllardýr kar yüzü görmeyen iller, sabah uyan-

dýðýnda kar kýlýðýna girmiþ beyaz canavarýn þaþkýnlýðýný atamýyordu üzerinden. Atamýyordu Canan Haným her sabah emekli parasýyla aldýðý yemleri Kýzýlýrmak boylarýna. Ne yem atacak toprak ne de kuþlar vardý beslenebilecek. Çünkü beklenmeyen kar ve soðuklar ne güvercin býrakmýþtý sokaklarda, ne de sahipsiz kediler. Evet beklenmiyordu böylesine soðuk, böylesine kar. Bunlara kendini bilmezlerin yaktýðý orman, kestiði aðaçlarda eklenince geliyordu peþinden toprak kaymalarý. Ama gelmiyordu erozyon sonucunda toprak altýnda kalan binbir güçlükle yapýlan evler ve yitirdiðimiz insanlar. Gördüm amansýzca yaðýyordu kar. Her kýþ kapanan köy yollarýný anlatan spikerler, metropollarýn ulaþýlamayan mahallelerini görüntüleyebilmekten yorgun düþüyor, kapanýyordu günlerce okullar. Anlattýðýmýz metropollar olunca siz düþünün ne haldedir doðu, güneydoðu, karadeniz ve bu bölgelerde yaþayan insanlar. Gördüm kar yaðýyordu. Ama çocukluðumuzda ki gibi mutlu deðildi insanlar. Gözyaþý içindeydi askeri ücretliler, iþsizler, memurlar. Ne odun alabilecek, ne de doðalgaza verebilecekleri ücretleri vardý, kýþýn yazlýk elbiseleri giyerken. Tek dayanaklarý umut, tek dayanaklarý sevgiydi herþeye raðmen çocuklarýný ýsýtabilen. Bunlar bile þans sayýlýyordu, aile içi þiddetin sokaklara saldýðý çocuklar, çocuklarýnýn yaþlý diye kapý önüne býraktýðý anne ve babalarýn çaresizliðine bakar-

[email protected] sayfa vesilelerle getirilmiþtir. Zira, tarama sürecine geçilmesine iliþkin bir karar ancak Komisyonun önerisi üzerine, Devlet ve Hükümet Baþkanlarý Zirvesinde alýnabilmektedir. Komisyonca daha önce hazýrlanan çeþitli belgelerde, tarama sürecinin amacý, ”müzakerelere baþlamamýþ olan aday ülkeler açýsýndan, AB müktesebatýnýn daha iyi anlaþýlmasý ve kademeli olarak benimsenmesini kolaylaþtýrarak, bu ülkelerin katýlým hazýrlýklarýný hýzlandýrmak” þeklinde tanýmlanmýþtýr. Buna karþýlýk 2001 Ýlerleme Raporu, ülkemiz için tarama sürecinin baþlatýlmasý yerine, ”mevcut yapý (alt-komiteler) içerisinde belirli sektörel konulara odaklanýlmasý, bu alanlarda AB müktesebatýnýn uyarlanmasý, uygulanmasý ve güçlendirilmesi konusunda daha ayrýntýlý bir diyalog içine girilmesi ve taslak Türk mevzuatýnýn AB uzmanlarý tarafýndan gözden geçirilmesi” þeklinde farklý bir yöntem ortaya koymuþtur. Ülkemizle tarama sürecine geçilmeyiþine gerekçe olarak, birçok AB Üyesinin, tarama sürecinin baþlatýlmasýný üyelik müzakereleri ile eþdeðer gördüðü, Türkiye müzakerelere baþlamak için siyasi kriterleri yerine getirmediði için, tarama sürecine de baþlayamayacaðý belirtilmektedir. Oysa, diðer adaylarýn durumu incelendiðinde, tarama sürecine geçiþ için yeknesak bir uygulamanýn mevcut olmadýðý bilinmektedir. Bir grup adayla (Slovakya, Litvanya, Letonya, Romanya, Bulgaristan) üyelik müzakerelerine baþlanmadan önce tarama yapýlmýþ, ikinci bir grup adayla (Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Slovenya ve GKRY) ise, önce müzakerelere baþlama kararý alýnmýþ, bilahare tarama sürecine geçilmiþtir. Hatta, Slovakya tarama sürecine geçildiðinde siyasi kriterleri karþýlayamamýþtýr. Dolayýsýyla, Komisyonun, tarama süreciyle müzakerelere baþlanmasýný irtibatlandýran yaklaþýmýnýn uygulamada dayanaðý bulunmamaktadýr. Bu çerçevede, Ýlerleme Raporunda Türkiye için önerilen ve diðer adaylarýn tabi tutulduðu uygulamalardan farklýlýk arz eden süreç, teknik anlamda müktesebata uyum konusunda daha derinleþmeye imkan tanýyacak olsa bile, siyasi açýdan ülkemizin beklentilerinin uzaðýnda kalmýþtýr. Öte yandan, Ýlerleme Raporuna bir ek halinde, alt-komite çalýþmalarýna iliþkin bir deðerlendirmeye yer verilmiþtir. Alt-komitelerde Haziran 2000-Temmuz 2001 arasýnda gerçekleþtirilen iki tur toplantýlara dair bu deðerlendirmeye göre, çalýþmalarýn en çok Gümrük Birliði alanlarýnda geliþme gösterdiði, geri kalan alanlarda ise bir-iki konu dýþýnda uzun ve derinlemesine faaliyetlere ihtiyaç bulunduðu belirtilmektedir. 2001 Yýlý Ýlerleme Raporu ve Strateji Belgesi Avrupa Birliði Komisyonu tarafýndan aday ülkelerle ilgili olarak her yýl hazýrlanan Ýlerleme Raporlarý baðlamýnda ülkemiz için hazýrlanan dördüncü Ýlerleme Raporu 13 Kasým 2001 tarihinde açýklanmýþtýr. AB Komisyonu ayný zamanda, geniþleme süreci çerçevesinde önümüzdeki dönemde izlenecek yönteme iliþkin önerilerini içeren Strateji Belgesini de yayýnlamýþtýr. Ýlerleme Raporlarý, sadece son bir yýl içinde aday ülkelerde gerçekleþen uygulamalar ile yapýlmasý vaat edilen unsurlarýn yerine getirilip getirilmediðini

sak. Þanslý sayýlýyordu, sur diplerinde soðuktan kývrýlýp kalmýþ, sakalý býyýðý aðarmýþ ülkem insaný belediye ekiplerince bulunup koruma altýna alýnýnca. Ama bir o kadar da bulunamayanlar donup ölenler oldu haberlere yansýmayan. Ne yazýk ki yaþý daha onu yeni bulmuþ, potansiyel suçlu gördüðümüz adýna tinerci dedikleri yavrular vardý sokaklarda. Þimdi bunca acýlardan sonra baþka acýlarda bekliyordu ülkem insanýný. Yýllardýr saðlam alt yapý yerine, oy almak uðruna makyajlarla halký kandýrýp, insanýn alýn teriyle kazanýp verdikleri vergileri gereksiz yatýrýmlarla yandaþlarýna aktaranlar. Dev kar yýðýnlarýnýn erimesi sonucunda doðacak felaketlerin sorumluluðunu kimlere atacaklar, birlikte göreceðiz. Dün Hatay, Mersin, Ýzmir, Ýstanbul, Ankara gibi illerde yaþanan sel felaketlerinin sorumlularý kimlerse bugünde onlar elbet. Evet ülkeme kar yaðdý gördüm. Üst üste gelen zamlardan nefes alamayan dar gelirliler, evlerini birleþtirmek isteyen aileler, aldýðý maaþý doðalgaza yetiremeyenler. Çoðalt çoðaltabildiðin acýlarý. Ama hangi yürek sýzlamaz ki 14 yaþýnda ki bebesini donarak kaybeden annenin iç parçalayan feryadýný. Artýk emekli Canan Hanýmlarýn ne yem verecek kuþlarý, ne de dökecek göz yaþlarý kaldý son günlerde yaþadýðý acýlardan. Acýlarýmýzýn sevinç bahçelerine dönüþtüðü yeni bir yýl olmasý umuduyla Selamlar sevgiler Ankara’ dan. [email protected]

5

deðerlendirmektedir. Bu açýdan bakýldýðýnda ülkemiz için hazýrlanan bu yýl ki Rapor öncekilere nazaran bu kere farklý bir kapsamda olmuþtur. Rapordaki tespitlere bu kere, ülkemizin AB’ne katýlým hazýrlýðýnýn irdelendiði bir þekil ve içerikte yer verilmiþ ve bu yaklaþým çerçevesinde diðer adaylar için yapýldýðý gibi, Topluluðun tüm müktesebat alanlarýný içeren bir deðerlendirme yapýlmýþtýr. Ýlerleme Raporu ve Strateji Belgesi, geneli itibariyle, yumuþak ve ülkemizdeki siyasi ve ekonomik reform çabalarý teþvik eder bir üslupla kaleme alýnmýþtýr. Ancak, Türkiye’nin halihazýrda Kopenhag siyasi ve ekonomik kriterlerini karþýlamaktan uzak bir noktada bulunduðu, üyelik süreci içerisinde hemen her alanda atýlmasý gereken daha pek çok adým olduðu ve bunlarýn, Ulusal Programýn gözden geçirilmesi baðlamýnda, daha iyi bir öncelik sýralamasýna tabi tutulmalarýnýn ve sarih takvimlere baðlanmalarýnýn gerektiði de, altý çizilerek vurgulanmýþtýr. Esasen Türkiye, gözden geçirilmiþ yeni Ulusal Programýný Mart 2002’de açýklamayý öngördüðünü, Ýlerleme Raporunun yayýnlanmasýndan önce duyurmuþtur. Ýlerleme Raporunun siyasi bölümü aðýrlýklý olarak insan haklarý alanýna teksif edilmiþtir. Gerçekleþtirilen tüm anayasa deðiþikliklerine raðmen, bunlarýn uygulamasýna aðýrlýk verilmiþ ve bu uygulamayý görmeden bir deðerlendirme yapýlmasýnýn uygun olmayacaðý ifade edilmiþtir. Ýnsan haklarý alanýnda özellikle ifade özgürlüðü, F-Tipi cezaevleri, Avrupa Ýnsan Haklarý mahkemesindeki davalar ve yolsuzlukla mücadeleye aðýrlýk verilmiþtir. Bu baðlamda insan haklarý ihlalleri aðýrlýklý olarak Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi kapsamýnda sýralanmýþtýr. Genel ifadelerle Türkiye’nin gerçekleþtirilen deðiþikliklere raðmen Kopenhag siyasi kriterlerinin yerine getirmemiþ tek aday ülke olduðunun altý çizilmektedir. Ekonomik alanda, yaþanan iki mali krizin, Türkiye’nin Kopenhag ekonomik kriterlerini karþýlama yönünde ilave ilerleme kaydedememesinde büyük rol oynadýðý ve bu krizlerin ekonomideki iyileþmeyi durdurarak, önceki istikrar programýnýn uygulanmasýna engel olduðu vurgulanan Raporda, Gümrük Birliðinin kapsadýðý alanlarda Türkiye’nin AB müktesebatýna uyumunun ileri düzeyde olduðu ve geçtiðimiz yýldan bu yana, söz konusu alanlarda daha da fazla uyum gerçekleþtirildiði teslim edilmektedir. Bununla birlikte, Türkiye’nin Kopenhag ekonomik kriterlerinden birini oluþturan”iþleyen piyasa ekonomisine sahip olmadýðý” iddia edilmektedir. Strateji Belgesinde, Kopenhag siyasi kriterlerine, ülkemizden baþka tüm adaylarca uyum saðlandýðý, Kopenhag ekonomik kriterleri baðlamýnda ise, Türkiye, Bulgaristan ve Romanya hariç, diðer aday ülkelerin ”iþleyen piyasa ekonomisine sahip olduklarý ve AB’nin rekabeti ve piyasa güçleriyle baþ edebilecekleri” teyit edilmiþtir. Bu deðerlendirme ýþýðýnda, Komisyonun 2002 Ýlerleme Raporlarýnda, hangi aday ülkelerin üyeliðe kabul edilebileceði konusunda somut tekliflerde bulunulabileceði ve azami 10 Aday Ülkenin, 2002 sonu itibariyle üyelik için gereken kriterleri karþýlayabilecek durumda göründükleri belirtilmektedir. Türkiye için ise, üyelik konusunda somut herhangi bir perspektife yer verilmemiþtir.

ÇOÐUL YALNIZLIKLAR Sanki söyleyemediklerimiz acýtýyor kalplerimizi, Beklenmedik anlarýmýz da. Seviyoruz derken yalnýzlýklarý Göz bebeklerimiz küçülüyor, Yalanlarýmýz acýtýyor Sevgiye susamýþ bedenlerimizi. Oran sýrtlarýnda gezinirken Çoðul yalnýzlýklarýmýz. Eryaman semalarýnda uçuþmuyor mu özlemlerimiz Gel desem bir gün Bütün sevinçlerini yüklenerek çoðul yalnýzlýðýma Kaç yangýn çýkar bilir misin Kuþatýlmýþ özlemlerimizin buluþmasýnda Kaç yangýn sarar Ýnsana susamýþ bedenlerimizi Gel istersen Zaman deðirmeninde un ufak olmadan bedenlerimiz Gel istersen Ben seni yangýnlar içinde Yapayalnýz Yaralý bir ceylan gibi beklerken.

Olgun Þensoy 2 OCAK 2002

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de HÜSEYÝN NAZLIKUL

[email protected]

Televizyonunuzu kapatýn!

Y

TOPLUM

DALKAVUKLARIN TARÝFESÝ

aþaðýda görebilirsiniz. Bir bostan dolabýna baðlanarak, su Ýçinde bir süre

D

alkavuklarýn günümüzdeki tarifesini ele geçiremedik ama yýllar önce uygulanan dalkavukluk biçimlerini ve ücret tarifesini resimleri ile açýklýyoruz!.. Dalkavuklar Eskiden kahyalarý, nizamnameleri ve narhlarý olan bir esnaf zümresiydi. Kendilerine yapýlan her hakarete tahammül etmeleri meslekleri icabýydý, fakat dalkavuða yapýlan her muzipliðin, her hareketin derhal narhý üzerin-

Ellerinin ve ayaklarýnýn domuztopu denilen þekilde baðlanmasý 40 paraydý.

den bedeli ödenirdi. Mesela dalkavuðun yüzüne bir tokat atma 30 para; merdivenden yuvarlama 180 paraydý. Bir

TEZOK‘TAN ÝLGÝNÇ AÇIKLAMA

Burna fiske vurmak, Fiske baþýna 20 paraydý.

yeri sakatlansa, latifeyi yapan tedavi ettirmeðe mecburdu.

Demokrasi ve özgür-

Stuttgart Baþkonsolosu Ahmet Funda Tezok, Türkiye’nin Avrupa Birliðine giriþinin çok kazançlý olacaðý için engellendiðini söyledi.

A

TA Consult Þirket Danýþmanlýk Merkezi tarafýndan düzenlenen Sohbet Akþamlarýna konuk olarak katýlan Stuttgart Baþkonsolosu Ahmet Funda Tezok Avrupa Birliði (AB) konusunda bilgi verdi. Toplantýya Konsoloslar Ülkü Kocaefe, Cengiz Patýr, ataþeler ve çok sayýda vatandaþ katýldý. „Bir Türk Diplomatýnýn Gözüyle AB“ adlý kitabý yayýnlanan Funda Tezok kitabýnda iþlediði konulara deðindi. Türkiye-AB iliþkileri hakkýnda bilgi verdi. Ýlk AB fikrinin Türklerin Anadoluya yerleþmesiyle doðduðuna deðinen Tezok, din faktörünün Avrupa’nýn birleþmesinde önemli bir etken olduðunu söyledi.

lükler, toplumsal refah ve güvenlik konularýnýn AB’nin üç temel hedefini oluþturduðunu kayd etti. AB içinde Almanya’yý rakipsiz olduðunu, Türkiye’nin Almanya’nýn gücünü dengeleyebilecek tek ülke olduðunu açýkladý.Genç nüfusu, yetiþmiþ iþgücü, geliþmiþ iletiþim aðlarý,

Kuyruðu dýþarýda kalmamak üzere bir fýndýk sýçanýný dalkavuðun aðzýna kapama 400 paraydý. Tarifeye baðlý diðer ilginç yöntemleri ise

verimliliðini koruyan topraklarý, Orta Doðu ve Orta Asya’ya yönelik ulaþým koridorlarý üzerindeki konumu nedeniyle Türkiye’nin bu güce sahip olduðunu söyledi. AB’ye tam üye olmasý durumunda Türkiye’nin kazancýnýn çok büyük olacaðý bilindiðinden sürekli engellendiðini kayd etti. ÝSLAM DÜNYASI Türkiye’nin Ýslam Dünyasýyla da iliþkilerini geliþtirmek için büyük gayretler sarfettiðini açýklayan Funda Tezok, gösterilen tüm gayret ve çabalara raðmen bir yere varýlamadýðýný söy-

eden iþverenler, boþ zamanlarda uyguladýklarý toplantýlarla baðlantýyý saðlamaya çalýþýyor. Baðlantý kurulamadýðý takdirde, iþçiler ortamdan rahatsýz olup, þirketi deðiþtiriyor.

Ý

Uzmanlarýn sabit yeri yok Yapýlan araþtýrmalar, birçok bilgisayar þirketinin kendi kendine çalýþma saatleriyle ilgili uyguladýklarý ”deneylerden” dolayý, sorun ürettiklerini gösteriyor. Bilgisayar uzmanlarý iþlerini çoðunlulkla direkt olarak müþterilerin þirketlerinde icraa ettiðinden, kendi þirketlerinde sabit bir yerleri olmuyor. Sonuç olarak sosyal anlamda bir iþyeri mevcut olmadýðý meydana çýkýyor. Boþ zamanlarda toplantý uygulanýyor Seyyar kadronun çoðaldýðýný fark

Motivasyon kaybý dikkat çekiyor Ýþçilerin sürekli iþyerini deðiþtirmesi ”tacit knowledge” in, yani kendi kendilerine iþyerlerinde kazandýklarý enformasyonun kaybýna yol açýyor. Genelde sekiz saatten daha fazla çalýþan bilgisayar eksperleri, sürekli büyüyen IT alanýnda kendilerini geliþtirmeye zaman bulamýyor. Ýþçiler sonuç olarak motivasyonunu kaybedip, efektif olamýyor. Organize aðýrlýklý sorunlar çözülmeli Bilgisayar þirketlerinin kendini ileriye dönük piyasada ispatlamasý, günden güne oluþan organize aðýrlýklý problemleri ne þekil çözmesine baðlý. Bu sorun çözülmediði sürece, iþçileri tutmak daha zor olabilir.

rasý yapýyor. Bu bir yerde dayanýþmadýr, veya yapýlan kurbanlarýn paylaþýmý anlamýna da geliyor. Ocak ayýnýn ilk baþlangýcýna veyahut ta Þubat ayýnýn ilk haftalarýna doðru yani eski hesap bizde (hesavo kan) derler ki eski hesapla bu 13 gün veya 7 gün aldýktan sonra þubattan þöyle yapýyorlar mesela bizde benim çok yaþadýðým þeydir iþte ” Rose Xýzir” amo iþte ”ewro çele 13” yani eski hesapla ayýn 13 ü olunca ocak ayýnýn 1’i olarak hesaplýyorlardý. Bazýlarý 9’undan sonra ayýn biri olarak hesaplýyorlardý, fakat Babamýn yaptýðý ayýn 13’ünü ocaðýn 1’i olarak hesaplýyordu ve oradan baþlýyorlardý mesela kurban tutuyorlardý o dört hafta içinde o kurbana bakýyorlardý, yani ailenin bir ferdi idi dýþarý götürülmezdi iþte herkes ona iyi bakýyorlardý türkçesi olarak özel bakýma alýnýrdý. Adak olarak adanan kurban diðer hayvanlardan ayrýlarak özel bakýma alýnýrdý,

süslüyorduk, kýnalar filan yakýyorduk, eðer koç ise boynuzlarýna çan takýlýyordu, boncuk takýlýyordu böylece hep evin içinde tutuyorduk. Xýzýr’ýn son üç günde oruç tutuluyordu ve bu kurban niyazla bir çýla yaparlardý. Üç tane temiz beyaz bir bezden ve bal mumundan hazýrlanarak onunla evin damýna yada bir harman yerine gidilir, komþular toplanýr orada hazýrlanan mumlar yakýlýr, kurbanlar kesilir, niyazlar daðýtýlýr ve Xýzýr böyle karþýlanýyordu. Fakat bizde birde ”Gole Xýzir” vardýr. Yani suyun aktýðý yerlerde yada yüksek daðlarda, çeþmelerde Xýzýr’ýn pýnarý olarak görülür(gole Xýziriyo, hiniye Xýzýriyo, kemere Xýzýriyo) böyle biraz geçimi güç olan veya ulaþýmý güç olan yerlerde yeri olarak görülür. Uzun yolculuklarda bulunan suda kutsanýr ve Xýzýr suyu yardýmý olarak görülür. H. AYDIN : Yanýlmýyorsam ve anlattýklarýnýz-

dan anladýðým kadarýyla Xýzýr hep yüksek yerlerde aranýyor doðru mu? Latif QALFERAT: Doðru yüksek yerlerde aranýyorlar yani insanlar dara düþtüðü zamanda hep Xýzýr’a çaðýrýyorlar ve inandýrýcýlýk açýsýndan da yeminlerde de yine Xýzýr’ýn adýna yemin edilir. Yani nasýl ki Ýmam Hüseyin’in baþý için olsun diyorlar ya bizde de Xýzýr’a o yönde bir þey söylüyorlar. Ben tabi Avrupa da da þunu anladým bu Nikolaus diye biri var ya hani bu weihnachtta. H. AYDIN : Evet Latif QALFERAT: böyle ak sakallý birinin gelip yardým etmesi, birazda ben Xýzýr ile o Nikolaus’u birbirine benzetiyorum ki oda böyle isteklere falan cevap veren biri olarak burada Avrupa da görülüyor. O da ak sakallý iþte torbasýnda bir þeyler var iþte bilinmediði bir yerde ki bu bir yerde de þeyden geliyor biliyorsunuz yine Mezopotamya topraklarýndan gelen bir kiþilik. Yani Xýzýr olayý bizde biraz böyle.

ledi. Türkiye’nin Avrupa ile ekonomik, ticari, turizm, kültürel açýdan iliþkilerinin çok geliþmiþ olduðuna da deðinen Baþkonsolos Tezok, Türkiye’nin Avrupa’nýn bir parçasý olduðunu söyledi. AB’ni tam üyelik konusunda Türkiye’nin de ulusal çýkarlarý konusunda çekinceleri olduðunu açýklayan Tezok bu sorunlarýn çözümünün mümkün olduðunu, bu imkanlarý bulup çýkartmak gerektiðini söyledi. Türkiye’nin AB’ye Kopenhag kriterlerini yerine getirmesi durumunda girebileceðini söyleyen Tezok bu kriterleri saðladýðýnda Avrupa Ülkelerinin iddia ettikleri Türk iþgücü akýmý tehlikesinin ortadan kalkacaðýný çünkü bu iþ gücüne Türkiye’nin kendisinin ihtiyaç duyacaðýný söyledi.

Inh. Hüseyin UÇURUM

Þirketler süreksizlikten yakýnýyor þ ve Teknik Enstitüsüsü‘ nün (IAT) yaptýðý araþtýrmaya göre, tipik bir bilgisayar mühendisi genelde erkekdir ve full-time olarak yaptýðý kontrat süresi vadesizdir. Ancak bugüne kadar yaþanan ”normal” durum, bugünden sonra hiç de geçerli deðil. Kýsacasý, bilgisayar alaný iþçi kaybediyor.

durdurulmak þartý ile bostan kuyusuna bir devir 600 paraydý... Ölürse cenaze masrafýný Latifeyi yaptýran verirdi.

FÝNANZBERATER SERVÝCBÜRO

Bilgisayar uzmanlarýný tutmak zorlaþýyor

XIZIR’IN YAÞAMIMIZDAKÝ YERÝ VE EFSANESÝ çerisinde ben kendi bulunduðuailemde görmuz ay Alevi düðüm, Anne inancý içerisinde ve Babamdan önemli yeri olan gördüðüm, Xýzýr ayýdýr. Xýzýr ailemizdeki ayý vesilesi ile yaþam biçimi okuyucularýmýzýn olarak ben da kafasýnda b i l i y o r u m. Hasan Aydýn belirlenen bir Babam yüz takým sorulara yaþýn üzeyanýt bulmaya çalýþarak rinde halen de yaþýyor, Xýzýr’ýn bizim yaþamýmýz bizde Xýzýr her zaman dara daki yeri, konumu, bir inanç düþenin yardýmýve bir kültür olarak na koþar. Ak sakallý, Boz mazlumdan, yoksuldan, atlý Xýzýr derlerdi. Yani Boz zora düþenden yardýma atlý Xýzýr her zaman dara çaðrýlan ve yardýmýyla güç düþenin yanýndadýr her kazanýlan kutsanmýþ bir zaman ona el uzatýr, onu kiþilik olarak yaþamýmýza kaldýrýr bunun için de oruç nasýl girmiþtir? Efsanesi tutulur, adak (kurban) nedir? adanýr. Genellikle bizim dilimizde bu aya ”asma çeli” H. AYDIN : Hocam bu derler yani bizde ”asma ay biliyorsun Xýzýr ayýdýr çeli” Xýzýr ayý olarak bilinir. biz bu ay vesilesi ile bir Yani bu ocak ayý Xýzýr ayý yazý dizisi hazýrlýyoruz. Bu olarak söyleniyor (Rosa konuda sizin görüþlerinizi Xýzýriya) derler bizde tabi almak istiyorum, Xýzýr’ýn bizim Dersim aþiretleri bizim yaþamýmýzdaki yeri hepsi ayný günde Xýzýr’ý nedir? Bize anlatýr karþýlamýyorlar yani her mýsýnýz? aþiret deðiþik günlerde, bir Latif QALFERAT: Þimdi gün öncesi veya bir gün son-

6

Ýþte tarihi belge !..

ýl dönümleri, umut ve beklentilerin yeþermesinin yaný sýra biraz da yaþlanmanýn resmi bir kanýtýný olduðundan mýdýr bilinmez, insana garip bir hüzün veriyor. Geçen yýl ile ilgili yazacak pek hoþ þey yok. Gelecek için umutlarýmý yitirmek istemiyorum. Ama! Bende bu baðlamda farkýnda olmadan geçen zamanýn birazcýk olsun farkýna varmak adýna televizyonunuzu kapatmanýzý öneriyorum. Sadece evde bulunan yaþamýnýzý tamamen kendine endeksleyen televizyonunuzu kapatarak deðiþtirme imkanýna sahipsiniz. Yaþamýmýzda bu derece derin bir þekilde yer almýþ olan televizyonu, baþlangýçta haftada sadece bir akþam kapatmakla baþlayabiliriz. Kendimizi kaptýrýp izlediðimiz programýn hiç deðilse bir akþam kendi yaþamýmýz olmasýna olanak verelim diyorum. Son günlerde Türkiye de yaþanan kýþ ve akýbetindeki elektrik kesilmeleri beni bu konuda düþünmeye itti. Yýllardýr unuttuðumuz sohbet ve kitap okuma alýþkanlýðýný yeniden keþfettik. Bu durum hiçte sýkýcý gelmedi doðrusu. Elektronik baðýmlýlarý için ara sýra TV’yi kapatmak çok dehþet verici gelse de, bundan korkmayýn! Bu zehirden yavaþ yavaþ kurtulabilirsiniz. TV hakkýnda sakin bir kafa ile düþünecek olursanýz ev ortamýnda konuþmayý ve hatta sohbet etmeyi bile bize unutturduðunu çok rahat bir þekilde göreceksiniz. Çok TV izliyorsanýz ve bunun farkýndaysanýz, kendi kendinize þu soruyu sormanýz yararlý olacaktýr. ‘TV ekranýnýn hangi> tarafýnda yaþamak hoþuma gider?’ TV izlerken, görünenin kimi zaman gerçek olduðunu düþünsek de, bunlarýn çoðunlukla kýlýfýna uydurulmuþ bir düzenin görüntüleri olduðunu kim inkar edebilir ki? Onlar ekranýn en iyi tarafýndadýrlar, çünkü eðlenmektedirler. Siz ise edilgen bir biçimde, yalnýzca onlarýn eðlendiklerini izlemektesiniz. Onlar para kazanmaktadýr, siz ise para ödemektesinizdir. Siz istemesiniz de beyninizin kaldýracaðýndan daha fazla gereksiz bilgi her gün TV sayesinde size ulaþmaktadýr. Kitap ve gazete gibi yazýlý basýnlardan faydalanýrken hepimizin az çok seçme> þansý var. Þöyle ki; beðenmediðiniz veya size hitap etmeyeceðini düþündüðünüz haber ve yazýlarý görmeden, okumadan geçmeniz mümkün. TV sayesinde beynimiz bir sürü gereksiz bilgi çöplüðüne dönüþmüþ durumdadýr. Kimin eli kimin> cebinde? Kim kiminle haber aralarýnda bile dedikodu hat safhada ve bütün bunlar beyninize adeta þýrýnga edilmektedir. TV programlarýnýn eðiticiliðine ve içeriðine hiç de girmek niyetinde deðilim. Tabi ki TV sayesinde dünya da olup bitenlerden haberdar olduðumuz da bir gerçek! Zaman zaman baþka insanlarýn yapmaktan hoþlandýklarý þeyleri izlemenin yanlýþ bir yaný yok tabi. Ama ne var ki, günümüzde ortalama bir ev halký bunu günde en az sekiz saate yakýn bir zaman diliminde yapmaktadýr! Bazýlarý ise güne TV> açarak baþlar ve kapatarak uykuya dalar. Bu durumda yukarda sorduðum soruyu tekrar soracak olursam siz TV ekranýn hangi tarafýnda yaþamak istersiniz? TV yi kapalý tutun ve oturma odasýnda aile fertleri ile oturun. Bakýn göreceksiniz bu durum sizlere neler katacak. Sizi buradan biraz düþünmeye itmek maksadýyla biraz sesli düþünmeye devam etmek istiyorum. Sizlerin hoþgörünüze sýðýnarak sizinle bir test yapmak istiyorum. Televizyon mu yoksa kitap mý sizi daha çok motive eder? Bunu dürüstçe test edelim mi ne dersiniz? Bir ay önce TV’da ne izlediðinizi anýmsamaya çalýþýn. Sonra da , bir ay ve hatta iki ay önce okuduðunuz kitabý düþünün. Hangisinin üzerinizdeki etkisi daha deðerli ve kalýcý oldu? Buna içtenlikle yanýt verin. Hangi eðlence biçimi size öz güdüleme yönünde daha iyi kýlavuzluk edebilir? Ayný çatý altýnda yaþayan insanlar TV sayesinde iki kelime bile etmeden günü bitirebiliyorlar. TV bizde öyle bir hal aldý ki, birbirimizle hiç konuþmadan da bütün bir geceyi geçirebiliyoruz. Oysa TV’u kapattýðýnýzda bir birinize ayýracak zaman ve konuþmaya vaktiniz olduðunu göreceksiniz. Özellikle çocuklarýmýza bu baðlamda büyüklerin örnek olmalarý gerekmektedir. TV, insanlarý bir birine yabancýlaþtýran ve mantýklý düþünmeden alý koyan bir araç haline geldi. TV’ ye ayýracaðýmýz zamaný kendimize, ailemize, dostlarýmýza ve insanlýðý ayýrsak baþaramayacaðýmýz hedef yoktur. Hep zamansýzlýktan yakýnýrýz. Varmýsýnýnz bu zamaný artýk birlikte yaratmaya. Bir birimize ayýracaðýmýz zamanýn startýný televizyonlarýmýzý kapatarak versek diyorum.

Ý

[email protected] sayfa

è è è

PRÝVAT KREDÝ EV KREDÝSÝ SATLIK DAÝRELER

Almanya‘nýn her yerinde

Bütün krediler birleþtirilerek tek kredi haline getirilerek eizene kredi verilir! STUTTGARTER STR. 6, 71522 BAKNANG Tel: 07191 36 72 84 Fax: 07191 367285 Mobil: 0173 9735 380 [email protected]

Þimdiye kadar yapmýþ olduðunuz yatýrýmlarý bir gözden geçirin, hatalý birikim yapmýþ olduðunuzun farkýna varacaksýnýz.

Artýk sizinde güvenilir ve uzman bir yatýrým fonu danýþmanýnýz var! þ Hiç yedi sene içerisinde iþ veren teþvikli 78,- DM birkiminize ortalama en az 13.000 DM aldýnýz mý? Ve fazlasýný düþündünüz mü? þ Veya toplu yatýrýmlarýnýza senede % 60´lara varan kar elde ettiniz mi? Hayat sigortanýzýn fonlara endeksli olabilmesi ve kar oranlarýnýn bankadaki faizlerle kýyaslanmýyacak kadar yüksek olma ihtimalini düþündünüz mü? Ev Kredilerinizi fonlarla indeksli olmasýný hesabladiniz mi? þ Hayat sigortasýnda 25 aðýr hastalýða (kalb krizi, kanser,

beyin timörü, felç, saðýrlýk, körlük v.s ) karþý´da bir önlem alinabileceðini biliyormuydunuz? þ Çocuklarýnýzý ilerideki okul masraflarýný kendileri karþýladýmý? þ Yeni emeklilik kanununda yararlanma nasil olur? þ Halen yatýrýmlarýnýzý doðru yönde yaptýðýnýzý düþünüyorsanýz, iyi bir daþnýþmanýz var, þ Yok eðer hatalarýnýzý görüp zararýn neresinden dönersek

Bizleri aradýðýnýzda kayýp edeceðiniz en kötü ihtimal telefon paranýz. Aramadýðýnýz taktirde küçük bir servetten olabilirsiniz. Seminerlerimize iþtirak edebilirsiniz. Bankalarýn sizlere 20 senedir veremediði bilgileri sizler 3 saat içerisinde detaylý þekilde alabilirsiniz.... Not: karier çizmeniz ve hayallerinizi gerçekleþtirmek için beraber birlikte çalýþacak Avrupa genelinde elemanlara ihtiyacýmýz vardýr. Baþvurularýnýz için teþekkürler.

Investmenntsfondsvermittlung

Fidelity Tempelten Painer DWS

DIT ADIG SALI Sunlive

FERIDUN BEKTAS

Vertriebsleiter

Selbständiger Handelsvertreter der Ascent AG

Nicklaus Lenau Platz 17, 71067 Sindelfingen Tel: 07031/ 4 18 18 50 Fax: 07031/ 4 18 18 51 Mobil: 0171/1 96 01 09 Priv: 07031/ 80 55 47

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de

EKONOMÝ

[email protected] sayfa

7

AV. ALTAR TÜRKER FENDO ÝLE; GLOBALEÞEN DÜNYAMIZDA ÞÝRKET BÝRLEÞMELERÝ VE GLOBAL TÝCARET ÜZERÝNE SÖYLEÞÝ Sayýn Altar Fendo bizlere günümüz dünyasýnda þirket birleþmelerinin sürecini ve Avrupa da yaþayan Türk müteþebbislerine bu sürece nasýl entegre olunmasý gerektiðini açýklar mýsýnýz? Av. Altar Türker FENDO: son dönemde þirket satýn almalar ve birleþme büyük hýz kazandý. Rekabet koþullarý, maliyetlerin düþürülmesi için duyulan gereksinim ve büyük þirketlere karþý mücadele þartý bu eðilimi hýzlandýrdý. Özellikle telekomünikasyon finans tekstil ilaç gibi sektörlerde büyük hararetlilik gözlendi. Son dönemde Amerika’dan sonra Avrupa’da bu eðilimin arttýðý görülüyor. Bu da Avrupa da Hisse senedi piyasalarýnýn þeffaflaþmasý, Avrupa ortak para birimi Euro’nun iþlem görmeye baþlamasý, þirketlerin perspektifinin geniþlemesi ve rekabet ortamýnda þirketlerin küçük birer oyuncu olarak kalmayacaklarýný anlamasýyla açýklanýyor. Türkiye’de de bu akýmýn yavaþ yavaþ ivme kazandýðýndan söz ediliyor. Bize göre günümüz rekabet koþullarý altýnda þirketlerin maliyetleri düþürmek, rekabet avantajý

yakalamak, Pazar paylarýný büyütmek ve küreselleþen dünyada global bir oyuncu olmak için birleþme yoluna gitmesi þarttýr. Türkiye’de birleþme satýn almalarýn hýz kazanmasý için, bir adým baþka oluþumlarýn yaþanmasý gerkiyor. Örneðin, Türkiye’de þirketlerin halka açýklýk oraný hala düþük. Hala ailelerin egemenliði altýnda olan þirketlerde þeffaf bir yapý yok. Ýkincisi Türkiye’deki þirketlerin henüz birleþme ve satýn almalar için gerekli zihniyete ulaþýldýðýna inanmýyorum. Þirketler hala rakip þirketle birleþip daha büyük bir þirket oluþturma yerine rakip þirketi nasýl geçebilirim þeklinde bir yaklaþým içinde. Global bir yaklaþýma sahip deðiller. Buna baðlý olarak Avrupa’da yaþayan Türk müteþebbisler genelde eðitimlerini, bilgilerini Avrupa da almýþ olmalarýna raðmen Türkiye’de devam eden az olsun benim olsun tarafýnda düþünceleri mevcut olup genelde Aile þirketi niteliðinde giriþimlerdir. Her ne kadar Türkiye de böyle olsa da bu bir kültür deðildir. Global ticaretin kurallarý dýþýnda profesyonelleþmemiþ yapýdýr. Buna raðmen

Türkiye de global ticaretin içinde veya yanýnda hiç olmamýþtýr diyemeyiz. Zaten günümüz dünyasý ölçeðin büyüklüðün çok önemi olduðu bir dünya. Bu günümüz sektörlerinin yapýsý gereði de böyle. Örneðin telekomünikasyon gibi yatýrýmlar Türkiye’de baþlayan global ticaretin bir sinyalidir. Bir sektör, büyüklüðü gerektiriyor. Türk þirketlerinin de günümüz dünyasýnda rekabet edebilmek için böyle bir deðiþimi mutlaka geçirmesi gerekiyor. Türkiye’de birleþme trendinin hýzlandýrýlmasý için gerekli hukuksal altyapýnýn da oluþturulmasý lazým. Hukuksal altyapý, halen çok eski bir sisteme ticaret hukukuna dayalý. Deðerlendirme yöntemlerinin ne olduðu daha saptanmamýþ bir sistemdir bu. Hükümet de Türk þirketlerinin belli bir büyüklüðe ulaþmasý için, bu tip birleþmeleri teþvik etmeli. Avrupa konteksti içinde, bu altyapý üzerine hýzla çalýþmaya baþlamasý lazým. Türkiye’de bu yaklaþýmlarýn deðiþmesi durumunda, önümüzdeki dönemde birleþme ve satýn almalarýn hýzla arttýðýný görebiliriz. Türkiye’de özellikle kimi sektörlerde birleþmelerin mutlaka yaþanmasý gerekiyor. Türkiye enflasyonunun düþük olduðu bir ortama doðru gidiyor. Bu gidiþ trendinde Avrupa’da ticaret yapan firmalar bireyler Türkiye de reel olmayan ciddiyetsiz sektörlerde hisse veya hisse senedi almak yerine kendi ticaretlerini veya Türkiye deki ticareti Avrupa’ya taþýyabilmek üzere birleþmeyi düþünmektedirler. Ancak yabancý sermayenin gelmesi için öncelikle makro ekonomik durumun uygun olmasý lazým. Türkiye’de þu ana kadar bu uygun deðildi. Türk þirketleri yüksek enflasyona alýþýk olsalar bile, bu yabancýlarý korkutan bir görünümdü. Bu ortamda nasýl faaliyet göstereceklerini bilmiyorlardý. Bu tablo son ekonomik önlemlerle birlikte deðiþmeye baþladýkça, yaratmayan yabaný þirketler uluslar arasý pazara yöneliyor. Doðru olan program budur. Bizlerinde gerek Türkiye’de gerekse avrupa ülkelerinde bu profesyonel yönelimleri izlemeliyiz. BÝRLEÞMEDE EURO’NU ETKÝSÝ BÜYÜK Sayýn Fendo Dünyada son

dönemde birleþme ve satýn almalarda görülen büyük artýþýn nedenleri ne? 1998’de tüm dünyada, birleþme ve satýn almalarýn toplam tutarý bir trilyon dolarýn altýndayken, bu rakam 1999’da 1,5 trilyon dolara ulaþtý. Bu rakam bu yýla kadar yaklaþýk 2,5 trilyon dolar civarýndadýr. Özellikle Avrupa’da bu yöndeki eðilim arttý. Eskiden Amerika birleþme ve satýn almalarda baþý çekerken, þimdi Avrupa ayný derecede hacim yaratýyor. Avrupa’da görülen bu artýþýn nedenlerini þöyle açýklamak mümkün. Avrupa’da piyasalar, özellikle hisse senedi piyasalarý, daha þeffaf hale gelmeye baþladý. Þirket üzerindeki etkileri artan hissedarlar, daha fazla getiri talep etmeye baþladý. Bu talepleri kendi organik büyümeleri yada yeniden yapýlanmalarýyla çözümleyemeyeceklerini anlayan Avrupalý þirketler ise maliyetlerini azaltmak amacýyla birleþmelere yöneldi. Öte yandan Avrupa ortak para birimi Euro’nun iþlem görmeye baþlamasý da çok etkili oldu daha önce kendi piyasalarýna bakan þirketler, Euro ile birlikte perspektiflerini tüm Avrupa’ya çevirdi. Bu þirketlerin alýmlarý finanse etmek için, nominal deðeri Euro üzerinde belirlenen bir bonus piyasasýnýn oluþmasý da etkili oldu. Euro’yla birlikte hisse senedine yatýrým yapan yatýrým fonlarý, eskiden ülke bazýnda yaptýklarý allokasyonlarý, sektörel baza çevirdi. Ve sektörel bazda en iyi olan þirkete yatýrým yapma yolunu seçti. Þirketlerde yatýrýmý trendinin deðiþmesiyle anladýlar ki eðer kendi iç piyasalarýnda küçük birer oyunu olarak kalýrlarsa gerekli o.....lanmayý yapamazlarsa hisse senedi piyasalarý onlarý cezalandýracak. Sayýn Fendo: Devam eden özelleþtirme ve liberalizasyon trendi de etkili oldu mu? Elbette. Bunun özellikle telekomünikasyonda geçerli olduðunu görüyoruz. Bunun en iyi örneði þu an Almanya da yaþanýyor. Bununla Alman posta servisi Deutsche Post özelleþtiriliyor. 2003 yýlýnda bu sektör tamamen liberalize olacak. Ve bu liberalizasyondan sonra rekabettin artacaðýný anlayan Deutsche Post stratejik alanlarda þirket alýmlarýna yöneldi.

Bu aslýnda yalnýzca telekomünikasyon deðil, ayný zamanda tekel olarak faaliyet gösteren çok sayýda þirket için geçerli. Bunlar tekel olarak yaþayamayacaklarýný anladýklarýnda, birleþme yoluna gittiler. YA B A N C I L A R MAKRO EKONOMÝYE BAKIYORLAR. Sayýn Fendo: Yabancýlar Türkiye pazarýna gelmeden önce ne gibi kriterler ararlar? Öncelikle makro ekonomik koþullarýn doðru olmasý enflasyon ortamý düzelmesi gerekiyor. Ekonomik koþullar doðru olduðu taktirde kendi düþünce yapýlarýnda bir þirket yönetimi ile karþýlaþmak isterler. Yabancýlar Türkiye’deki bir þirketi satýn alma yoluna giderlerse talepleri Türkiye’nin en büyük 20-30 þirketine yönelecektir. Anadolu’dan küçük bir þirketle beraberlik kurmalarý zor. Bunun yansýra eðer mevcut bir operasyonun parçasýný satýn alam istiyorlarsa mutlaka büyüklük arayacaktýr. Yani biraz önce dediðim gibi yabancý þirketler büyük bir operasyonun parçasý olmak istiyor. Ayný þekilde eþit derecede kontrol sahibi olmak istiyor. Örneðin yüzde 60 in Türk ortakta kalmasýný yüzde 40 in kendilerine ait olmasýný kabul etmezler. Söz hakkýnýn tamamen Türk ortakta olmasý mümkün deðil. Sayýn Fendo: Yabancý ortak arayan küçük veya orta ölçekli Türk þirketlerine ne önerirsiniz? Yabancýlarla ortaklýk kurmak istiyorlarsa öncelikle kendi aralarýnda birleþme gerçekleþtirme zorundalar, yada yabancý bir þirket büyük bir operasyonun parçasýný aldýklar yada baþka bir oluþumla sýfýrdan baþladýktan sonra hangi þirketi alabiliriz diye etrafa bakmaya baþlayabilir. Ama ilk bakýþta eðer Türk þirket çok geniþ bir alanda deðilse veya üstün bir teknolojiye sahip deðilse yabancý bir þirketin Türkiye’de veya Avrupa’daki Türk

þirketi ile küçük ölçekte birleþip bir pazara girmesi çok zor. Baþta da söylemeye çalýþtýðým gibi Türk þirketleri Anadolu’nun önceden beri sürüp gelen paylaþmaya dayalý olmayan az olsun benim olsun Aile þirketi Hüviyetinden kurtulamaz. Ticari birleþmelerin güç birliklerinin ne kadar önemli olduðunu Avrupa kýsa zamanda entegre oldu. Bizlerin bu entegrasyona hýzlý bir geçiþ yapabilmemiz için ticari birleþmeleri yeniden deðerlendirip þirket evliliklerinin ve satýn almadaki maliyet deðerlerinin rekabetin getirdiði sýkýntýyý bertaraf edecektir. Bunun için özellikle Türk giriþimcileri mutlaka danýþmana Hukukçuya ihtiyacý vardýr. Bu çalýþmalarýn sahalarýnda uzman kiþilerle çalýþacak baþarýlabileceðini düþünüyorum. Global ticarette ekip çalýþmasý sermayeden önce gelir. Öncelikli olarak ekibinizi oluþturmalýsýnýz. Ticaretinizi rekabetinizi konunun uzmanlarýyla paylaþmalýsýnýz. Bu paylaþým asla bir maliyet deðildir. Bilakis ticaretin gereðidir. Dünyada, Avrupa’da Global ticaretin içinde saflarýmýzý almalýyýz. Türkiye’nin kýsa zamanda bu trende uyum saðlayabileceðini ümit ediyorum. Avrupa da kurulu Türk þirketlerinin bu süreçte Türkiye’nin Avrupa ile entegrasyonda büyük rolü vardýr. Büyüyen haklý rekabet olan bir ticarete hep birlikte talip olalým.

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de Dr. HALÝS ÖZKAN

[email protected]

Döndü Nine

D

öndü Nine, Almanya’nýn Marl þehrinde, oðlunun yanýnda yaþýyor. Ne zaman dünyaya geldiðini bilmiyor. Oðlu Ali Çerik de annesinin doðum tarihi hakkýnda kesin bilgi veremiyor. Ancak, nüfusa kayýtlý olduklarý Samsun, Ladik ilçesindeki Nüfus kayýtlarýndan, Kuyucak köyünde doðmuþ olduðunu ve evlenme çaðýna geldiði zaman nüfusa kaydedildiðini söylüyor. Oðlu Ali Çerik memleketinde, çevre köylerde, hayvan ticareti ve çiftçilik yaparak ailesinin geçimini saðlamýþtýr. Ali ilkokulu köyünde bitirmiþ ve ayný zamanda kuran kurslarýna giderek Arapça okuma, yazma öðrenmiþ ve çevre köylere giderek kuran öðretmiþ, cenaze defin iþlerini yürütmüþtür. Babasýnýn, 1970 yýlýnda vefatýndan sonra 1971 de Almanya’ya gelen Ali Çerik 1975 te eþi ve çocuklarýný 1978 de annesi Döndü’yü yanýna getirmiþ. Döndü Nine, Almanya’da torunlarýna bakýyor, torununun torununu da büyüterek çocuklara karþý olan sevgisini doyasýya tadýyor. Yaþadýklarýný kýsaca þöyle anlatýyor: “Altý çocuk büyüttüm, 62 torunum var. Torunumun torununu da gördüm ve onlarý, gerek Almanya’da gerek Türkiye’de büyütmenin sevincini yaþýyorum. Ben bu kadar insaný yani, çocuklarýmý ve torunlarýmý malesef okuma, yazma bilmeden büyüttüm. Almanya’da yanýnda olduðum çocuklarým ve torunlarým bir araya geldikleri zaman, onlarla birlikte olmanýn ve bütün ömrümde olduðu gibi, beraber ayný sofrada oturmanýn kývancýný yaþýyorum. Kuyucak köyünde aldýðým gýda çeþitleri, süt, ayran, yoðurt, dövme, mercimek ve diðer çorba çeþitleri ve bulgur pilavýna itibarý Almanya’da da gösteriyorum. Tatlýlara önem vermiyorum. Memleket yemeklerine karþý olan alýþkanlýðým, saðlýðýmýn temelini oluþturdu ki, hala doktora gitmeme gerek kalmýyor. Memleketimin örf ve adetleri arasýnda 12 Ýmamlara, Hýzýr Orucuna, Cem Ýbadetine son derece inanýyor ve bu dini vecibeleri yerine getiriyorum.” Döndü Nine, ne kadar çok mutlu olduðunu gösteriyor ise de, 1978 tarihinden buyana, Almanya‘ da olduðundan, yasalar gereðince memleketine gidemediðinden de eþinin kabrini ziyaret edememenin eksikliðini ve acýsýný da yüzündeki ifade ile belli ediyor. Döndü Nine, insanlýða hizmet veren herkese daima dua etmeyi ihmal etmiyor. Biz de kendisine saðlýklý, nice yýllar diliyoruz. Toplumumuzun sosyolojik bir problemi olmasý nedeni ile bu sayýda böyle bir konuyu dile getirmekte fayda görüyorum. Döndü Ninenin Türkiye’ye eþinin kabrini ziyarete gidip gelmesi için ilgili mercilerde gerekli teþebbüste bulunacaðým.

8 Ýslam ahlakýnýn getirdiði hoþgörü, barýþ ve adalet ortamýdýr TOPLUM

Ýbrahim Ýlyas

Kuran ahlakýna göre bir Müslüman, Müslüman olsun veya olmasýn tüm diðer insanlara karþý iyi ve adaletli davranmakla, zayýflarý ve masumlarý korumakla ve „yeryüzünde bozgunculuðu önlemekle“ sorumludur. Terör, siyasal nitelikli amaçlara ulaþmak için kullanýlan ve psikolojik yaný aðýr basan bir savaþ biçimi; siyasal süreci etkilemeyi amaçlayan þiddet eylemleri, olarak tanýmlanýr. Bir diðer ifadeyle terörün hedefleri tamamen suçsuz olan sivil insanlardýr. Bu nedenle de terör, masum insanlara karþý þiddet uygulanmasý anlamýna gelir ve bunun hiç bir ahlaki, siyasi veya vicdani mazereti yoktur. Bu zulüm, Hitler’in veya Stalin’in cinayetleri gibi, „insanlýða karþý iþlenmiþ suç“tur. Ýslam dininde ise teröre ve þiddete dayalý herhangi bir eyleme kesinlikle yer yoktur. Dinimiz þiddet, terör ve benzeri zalimane hareketleri kesin olarak yasaklamýþtýr.

[email protected] sayfa

sevmez. ”(Maide Suresi, 64) Allah masum insanlarý öldürmeyi yasaklamýþtýr Bir insanýn suçsuz yere öldürülmesi, en büyük bozgunculuk örneklerinden biridir. Pek çok Kuran ayetinde Allah, masum insanlarý öldürmeyi açýk hükümlerle yasaklamýþ, hatta bir cana kýymanýn „bütün insanlarý öldürmek gibi“ olduðunu söylemiþtir. Allah, daha önce Tevrat’ta Yahudiler için vermiþ olduðu bir hükmü, Kuran’da da tekrar þu þekilde açýklamaktadýr: ”...Ýsrailoðullarýna þunu yazdýk: Kim bir nefsi, bir baþka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karþýlýk olmaksýzýn öldürürse, sanki bütün insanlarý öldürmüþ gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanlarý diriltmiþ gibi olur...” (Maide Suresi, 32) Yine bir baþka Kuran ayetinde buyrulduðu üzere, Allah masum insanlarý haksýz yere öldürmeyi haram kýlmýþtýr:

hükümleri ve bunlarýn tarihte Müslümanlar tarafýndan uygulanýþý bu konuda hiç bir tartýþmaya yer vermeyecek kadar açýktýr. Allah, Kuran’da hiç bir zaman „zulme karþý zulüm“ uygulanmasýna izin vermemiþtir.

Allah güzel ahlaký ve barýþý emretmiþtir Kuran Allah’ýn insanlara yol gösterici olarak indirdiði bir kitaptýr ve Allah bu kitapta insanlara güzel ahlaký emretmektedir. Bu ahlakýn temelinde ise, sevgi, þefkat, hoþgörü ve merhamet gibi kavramlar yer alýr. Allah tüm insanlarý, yeryüzünde merhametin, þefkatin, hoþgörünün ve barýþýn yaþanabileceði model olarak Ýslam ahlakýna çaðýrmaktadýr: ”Ey iman edenler, hepiniz topluca „barýþ ve güvenliðe girin ve þeytanýn adýmlarýný izlemeyin. Çünkü o, size apaçýk bir düþmandýr.” (Bakara Suresi, 208) Müslüman barýþý ve huzuru tesis etmekle yükümlüdür Kuran ahlakýna göre bir Müslüman, kendi dininden olsun veya olmasýn tüm diðer insanlara karþý iyi ve adaletli davranmakla, zayýflarý ve masumlarý korumakla ve „yeryüzünde bozgunculuðu önlemekle“ sorumludur. Bozgunculuk, yeryüzünde insanlarýn güvenlik, barýþ ve huzurunu ortadan kaldýran her türlü anarþi ve terör halidir. Bir ayette buyrulduðu gibi, „Allah, bozgunculuðu sevmez“. (Bakara Suresi, 205) Yine bir baþka Kuran ayetinde, Allah teröre, bozgunculuða ve savaþa asla rýza göstermediðini belirtmiþtir: ”...Onlar ne zaman savaþ amacýyla bir ateþ alevlendirdilerse Allah onu söndürmüþtür. Yeryüzünde bozgunculuða çalýþýrlar. Allah ise bozguncularý

”Ve onlar, Allah ile beraber baþka bir ilah’a tapmazlar. Allah’ýn haram kýldýðý caný haksýz yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunlarý yaparsa ‘aðýr bir ceza ile’ karþýlaþýr.” (Furkan Suresi, 68) Görüldüðü gibi tek bir insaný bile, „bir baþka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karþýlýk olmaksýzýn“, öldüren bir kiþi, tüm insanlarý öldürmüþ kadar büyük bir suç iþlemektedir.

Aksine, Allah ayetlerinde müslümanlara „kötülüðe karþý iyilikle cevap vermelerini“ emreder: ”Ýyilikle kötülük eþit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüðü) uzaklaþtýr; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasýnda düþmanlýk bulunan kimse, sanki sýcak bir dost(un) oluvermiþtir.” (Fussilet Suresi, 34)

Allah kötülüðe iyilikle karþýlýk verilmesini emretmiþtir Kuran ahlakýnýn temelini hoþgörü, barýþ, merhamet oluþturmaktadýr ve Ýslam yeryüzünü bozgunculuktan arýndýrmayý hedeflemektedir. Kuran’ýn

Allah her durumda adaleti emreder Kuran ahlaký iyilik, barýþ ve adalet gerektirir. Müslümanlar, kendilerine uygulanan zulme karþý hiç bir zaman gözü kapalý bir nefrete, adaletsiz bir

husumete kapýlmazlar. Bir Kuran ayetinde Allah Müslümanlarý bu konuda uyarýr ve kin, nefret gibi duygulardan kaynaklanan bir öfkenin, onlarý adaletsizliðe sürüklememesi gerektiðini haber verir: „Ey iman edenler, adil þahidler olarak,

Teröristlerin hedeflediði dünyada þiddet, savaþ, çatýþma, kaos, korku, endiþe tedirginlik, sýkýntý, üzüntü ve kavga vardýr. Ýslam ahlakýnýn yaþandýðý bir toplumda ise barýþ, hoþgörü, uzlaþma, affedicilik, sevgi, þefkat, yardýmlaþma, fedakarlýk ve neþe hakimdir.

yürütenleri sever.“ (Maide Suresi, 42) Allah þiddete baþvuranlarý ve insanlara zulmedenleri cezalandýracaðýný bildirmiþtir Teröristlerin iþledikleri cinayet, katliam ve gündemdeki tabiriyle ”intihar saldýrýlarý” Ýslam’a göre açýk birer suçtur. Allah terörizmin bu zalim yüzünün ahiretteki karþýlýðýný þöyle bildirir: ”Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksýz yere ‘tecavüz ve haksýzlýkta bulunanlarýn’ aleyhinedir. Ýþte bunlara acýklý bir azab vardýr.” (Þura Suresi, 42) Görüldüðü gibi, Allah, Kuran ayetleriyle, Ýslam dininde terör, þiddet anlamlarýný da kapsayan her türlü bozgunculuk hareketinde bulunanlarýn -Allah’ýn affetmesi dýþýnda- ahirette acýklý bir azapla karþýlaþacaðýný bildirmiþtir.

Allah için, hakký ayakta tutun. Bir topluluða olan kininiz, sizi adaletten alýkoymasýn. Adalet yapýn. O, takvaya daha yakýndýr. Allah’tan korkup-sakýnýn. Þüphesiz Allah, yapmakta olduklarýnýzdan haberi olandýr.“ (Maide Suresi, 8) Allah’ýn ayetteki emrine uyan bir müslüman, tüm kiþisel duygu ve düþüncelerini bir kenara býrakýr, her þart ve durumda doðrudan yana olur, dürüstlükten ve haktan asla taviz vermez. Dil, ýrk, etnik köken gözetmeden tüm insanlar arasýnda eþit olarak adaleti uygular, çünkü bilir ki „Allah, adaletle hüküm

Çözüm: Kuran Ahlaký Masum insanlara karþý terör eylemlerinde bulunmak, Ýslam’a tamamen aykýrýdýr ve hiç bir müslüman böyle bir suç iþleyemez. Dolayýsýyla, „dünyadaki mazlum milletlerin temsilciliði“ iddiasýyla ortaya çýkarak diðer milletlerin suçsuz insanlarýna karþý terör uygulamanýn Ýslam’la hiç bir ilgisi olamaz. Aksine, Müslümanlar bu suçlarý iþleyen insanlarý durdurmakla, „yeryüzündeki bozgunculuðu“ ortadan kaldýrmak ve tüm insanlara huzur ve güven getirmekle sorumludurlar. Müslümanlýk, terörle birlikte düþünülemez, aksine terörün engelleyicisi ve çözümüdür. Ýslam adýna ortaya çýkarak terör uygulayan, baskýcý rejimler oluþturan, dünyayý güzelleþtirmek yerine çirkinleþtiren kiþi ve gruplara karþý ise, tek bir çözüm vardýr: O da, Ýslam’ýn sunduðu güzel ahlakýn temel dinamiklerinin kitleler tarafýndan anlaþýlmasý; insan haklarý, demokrasi, özgürlük, güzel ahlak, bilim, sanat, estetik gibi Kurani kavramlarý özümsemiþ, insanlýða mutluluk ve yaþama sevinci sunan bir Müslüman modelinin yaygýnlaþmasýdýr.

Bütün ilahi dinler terörü lanetler Hiçbir din ahlakýnýn özünde þiddete yer verilmez, bütün ilahi dinler insanlarý barýþa, kardeþliðe ve esenliðe çaðýrýr.

B

www.dem-ajans.de internetdeki sizin adresiniz

ütün ilahi dinler sevgiyi, merhameti, barýþý emreder. Kuran ayetlerinde en temel hükümlerini gördüðümüz üzere, Allah, þiddet ve þiddete dayalý herhangi bir eylemi yasaklanmýþtýr. Ýslam ahlaký son derece ýlýmlý ve barýþçýldýr. Ýslam, Allah’ýn sonsuz merhamet ve þefkatinin yeryüzünde tecelli ettiði huzur ve barýþ dolu bir hayatý insanlara sunmak için indirilmiþ bir dindir. Allah tüm insanlarý, yeryüzünde merhame-

tin, þefkatin, hoþgörünün ve barýþýn yaþanabileceði model olarak Ýslam ahlakýna çaðýrmaktadýr. Samimi dindarlar teröre karþýdýr Ýncil ve Tevrat, tahrif edilmiþ olmasýna raðmen, özünde sevgi, barýþ ve kardeþlik mesajlarý içerir. Tüm ilahi dinlerde zorbalýk, zulüm, þiddet ve terör benzeri hareketler lanetlenir. Kavga, karýþýklýk,

þiddet ve bozgunculuðun karþýlýklý sevgi, saygý, barýþ ve hoþgörü çerçevesinde ortadan kalkabileceði vurgulanýr. Bu itibarla, hangi dine mensup olursa olsun, dünya üzerindeki samimi dindarlar teröre karþýdýr. Çünkü terör dinin zýttýdýr; acýmasýzdýr, kan dökmek, öldürmek, acý çektirmek ister. Dolayýsýyla bir terör eylemine fail ararken, kaynaðý dindarlýkta deðil dinsizlikte aramak gerekir. Kaldý ki, terör eylemlerine karþý kalýcý bir mücadele yürütmenin yolu, yine dinin getirdiði güzel ahlaktadýr. Allah’ýn insanlara sunduðu güzel ahlakýn temel prensiplerinin kavranmasý ve yaþanmasý terör belasýnýn ortadan kalkmasý yolunda yegane çözümdür. Yeryüzünde

barýþ

ve

huzur için ortak bir çaba gerekir Bu noktada hangi dine mensup olursa olsun, herkese önemli bir sorumluluk düþmektedir. Allah Kuran’da, Müslümanlara Yahudiler ve Hýristiyanlar hakkýnda bir emir verir: bu emir onlarý, „ortak bir kelimede birleþmeye“ çaðýrmaktýr: „De ki: „Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranýzda müþterek bir kelimeye gelin. Allah’tan baþkasýna kulluk etmeyelim, O’na hiç bir þeyi ortak koþmayalým ve Allah’ý býrakýp bir kýsmýmýz bir kýsmýmýzý Rabler edinmeyelim.“ (Ali Ýmran Suresi, 64) Müslümanlar, Hýristiyanlar ve Yahudiler karþýlýklý sevgi, saygý, barýþ ve hoþgörü çerçevesinde „ortak bir kelime“de birleþtiklerinde, dünya çok daha farklý bir yer olacaktýr. Asýrladýr süren çatýþmalar, husumetler, korkular, terör eylemleri sona erecek ve „ortak bir kelime“ üzerinde sevgi, saygý ve huzura dayalý yeni bir medeniyet kurulacaktýr.

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de

STUTTGART‘A YENÝ MÜDÜR

BÖLGESEL HABER

düðünü ifade etti. Bu baþarý çizgisi’nin yeni müdürü Wolfgang Gerlach ile birlikte devam edeceðine bütün kalbiyle inandýðýný söyleyen Bernhard Jagoda yeni müdüre atama belgesini verdi. 1974 senesinde Stuttgart Ýþ Dairesinde pratisyen olarak memuriyete ilk adýmýný atan Wolfgang Gerlach çeþitli kademelerden geçerek 1997 yýlýnda Baden-Württemberg Eyalet Ýþ Dairesinde bölüm baþkaný oldu. 27 sene önce pratisyen olarak girdiði daireye þimdi müdür olarak geri dönen Wolfgang Gerlach resmen 10. Ekim 2001 tarihinde göreve baþladý.

Varujin Hanamirian-Stuttgart naltý yýlý aþkýn bir hizmet döneminden sonra Stuttgart Ýþ ve Ýþçi bulma kurumu müdürü Dr. Heribert Rottencker Nürnbergdeki Federal Ýþ Dairesi Baþkaný Bernhard Jagoda ve Baden-Württemberg Eyalet Ýþ Dairesi Baþkaný Otto-Werner Schade´nin de katýldýðý bir törenle emekliye ayrýldý. Meslek Eðitim Merkezinde yapýlan törene Stuttgart Belediye Baþkaný, sosyal, siyasi ve iktisadi hayatýn ileri gelenleri, yabancý diplomatlar ve basýn mensuplarý katýldý. Törende Eyalet Ýþ Dairesi Baþkaný Otto Werner Schadenin açýlýþ konuþmasýndan sonra söz alan Federal Ýþ Dairesi Baþkaný Bernhard Jagoda emekliye sevk edilen müdür Dr. Heribert Rottenecker’e hizmetlerinden dolayý teþekkür etti. Hizmet süresi boyunca Stuttgart Ýþ Dairesini “ kurum” etiketinden kurtararak modern bir merkez haline getiren Rottenecker’in çalýþmalarýnýn diðerlerine örnek olmasý gerektiðini vurgulayan Jagoda, sýhhi sebebeler yüzünden erken Arbeitsamt‘ýn yeni müdürü Wolfgang Gerlach (solda) Eski müdür Dr. Heriemekliliðini isteyen eski bert Rottenecker (saðda) arkadaþýmýy Varujan Hanamýrýan ýle býrlýkte müdürün gidiþine çok üzül-

O

YOL PROJESÝ TANITILDI Stuttgart, Karlsruhe ve Reutlingen’de uygulanmasýna baþlatýlan YOL Projesi kapsamýnda Türk gençleri ve aileler meslek seçimi konusunda bilgilendirilecekler.

STUTTGART/ Muzaffer Gül eslek eðitimi ve iþ dünyasýna hazýrlýk konularýnda Türk gençleri ve aileleri bilgilendirmeye yönelik baþatýlan YOL projesi, Stuttgart ATA Consult Þirket Danýþmanlýk ve Hizmet Merkezinde tanýtýldý. ATA aktif eðitim merkezi tarafýndan geliþtirilen, Avrupa Birliði Sosyal Fonu, Baden Württemberg Sosyal Bakanlýðý ve Stuttgart Türk Alman Forum Derneði tarafýndan finanse edilen proje çerçevesinde mesleki uygulama yeri arayan gençler ile aileler meslek eðitimi, meslek seçimi ve eðitim imkanlarý konusunda ana

dillerinde ücretsiz olarak danýþmanlýk ve rehberlik hizmetleri verilecek.

M

Bilgiler, seminerler, iþ baþvurusu tekniklerinin öðretilmesi ve bilgisayar kurslarý ile desteklenecek. GERÝLEME YAÞANIYOR Almanya’daki Türk gençlerinin

BW. Türkiyeli Sanatçýlar Dernekleþme çalýþmalarýna Baþladý 5 ocak 2002 tarihinde, Stuttgart’da bir araya gelen sanatçýlar sorunlarýný tartýþtýlar.

Sadýk Karslý/Stuttgart ir senedir bir araya gelip sorunlarýný tartýþan sanatçýlar özellikle yayýnladýklarý kitaplarýn okuyucuya ulaþamadýðýndan yakýndýlar… Senelik programlarýna daha çok kitabý çýkýp da

B

tanýnmayan þair, öykü yazarlarýnýn tanýtýmýna aðýrlýk vereceklerini belirten sanatçýlar U n e s c o tarafýndan bu yýlýn N a z i m Hikmet yýlý olmasý dolayýsýyla Eylül”deki etkinlikler içinde Nazým’ý anma

eðitim baþarý oranlarýnda önceki yýllara göre gerileme yaþandýðýna dikkat çeken ATA aktif Eðitim Merkezi yöneticisi Dr. Ahmet Ertekin Almanya’nýn birleþmesinden sonra Türk gençlerinde kendi kültürlerine dönüþ yaþandýðýný söyledi. Almanya’nýn uyum politikasýnýn Türk gençlerinin yaþadýðý topluma uyum saðlamalarýna imkan tanýmadýðýný belirtti. Meslek eðitimi, okul baþarýsý gibi konularda sorunlar derinleþmeden acil önlemlere ihtiyaç duyulduðunu söyledi. YOL proje yöneticisi Þener Uzuner ise özellikle genç kýzlarýn olumsuzluklardan daha fazla etkilendiklerini açýkladý. Meslek eðitimi konusunda genç kýzlarýn g ü n ü düzenleye-

ceklerini belirttiler. Sanatçýlar adýna konuþan Hasan Savaþ”

tuttgart Efsane düðün salonunda bir dinleti veren, Onur Akýn, Yusuf Hayaloðlu ve Yasemin Göksu, dinleyicileriyle güzel saatler geçirdiler. Alýþýk olduðumuz konserlerin dýþýnda bir resim çizen sanatçýlar halkla ne kadar iç içe olduklarýný bir kez daha gösterdiler. Þiirleri ile dinleyicileri büyülen Yusuf Hayaloðlu’nun ardýnda güzel sesiyle dinleyicileri büyüleyen Yasemin Göksu ise geceye baþka bir renk kattý. En son sahnede yerini alan Onur Akýn Yaðmur yüreklim Parçasýyla baþladýðý dinletisinde, dinleyicileri baþka dünyalara götürdü. Gazetemize açýklamada bulunan Onur Akýn, “Kitleleri yönlendirenler

ÝKÝ YIL SÜRECEK 2003 yýlý Agustos ayýna kadar sürecek olan YOL projesi hakkýnda bilgi veren Dr. Ahmet Ertekin, Þener Uzuner,Alfred Kaufmann proje’den yararlanmak isteyenlerin Stuttgart’ta aktif eðitim merkezi ( Tel:0711/6154317), Reutlingen Türk Eðitim ve Kültür Merkezi (Tel:07121/ 346839), Karlsruhe Türk Alman Derneði’nden (Tel: 0721/210-10) gereken bilgileri alabilceklerini açýkladýlar. olduklarýný söyledi. Almanya BW. Eyaletinin çeþitli þehirlerinden toplantýya katýlan Hasibe Sönmez, Yurdagül Kýlýnç, Hacer Þirin, Sadýk Karslý, Ahmet Dümrül, Murteza Yönden, Nihat Gülenler, Cam Bozak, Mustafa Yalým, Hasan Savaþ, BedriDemirkol, Yalçýn Yücesoy, Tarkan Bozkurt, Mehmet Capan ve Þükrü Kýlýnç bu oluþumdan çok umutlu olduklarýný ve bu oluþumu geniþletmek için ellerinden geleni yapacaklarý düþüncesinde birleþtiklerini belirttiler.

UÞAKLIK BÝZÝM KANIMIZDA

B

ugünlerde Ülke politikasýna baktýðýmýz zaman “ Gelen gideni aratýyor” sözü biraz gerçek oluyor. Çok büyük bir ülkeye kimler geldi, kimler geçti. Lakin su andaki duruma hiç bir zaman düþmedik. Gelenler, Ülke menfaatini düþünmeyip hem kendi hem de etrafýndaki dalkavuklara hizmet etmektedir. Koskoca Osmanlý hiç kimseye uþaklýk etmedi, su anda büyük Türk Osmanlýsý disardaki uþaklara uþaklýk ediyor. Müslüman ülkeler birbirine destek olacaklarýna köstek oluyorlar. Bizlerin kanýnda var herhalde uþaklýk, dalkavukluk. Daha gecen senelerde balkanlarda olan olaylara seyirci kaldýk. Müslüman’ý müslümana kýrdýrdýlar. 21. yüzyýla geldik, Ülkenin diðer komþularý basýna gelenlere bizler hem seyirci oluyoruz hem de onlarýn basýna gelenleri destekliyoruz. Büyük rüzgarýn daðýlmasý orada bulunan Türk devletlerine Amerika kendi sahipledi, Ýngilizler, Fransýzlar, Ýtalyanlar ve almanlar sahiplendi. Fakat uþaklýk ülke Türkiye sahiplenemedi. Nedendir bilinmez, Afganistan’a saldýrý oluyor bizler sessiz kalýyoruz. Yarin bir gün bizlerin basýna bir þey gelirse, olacaðý buydu deriz. Geçenlerde Amerika gezisi çok güzel olmuþ Türkiye için. Ülkenin borcu ( Ýç ve Dýþ) öyle boyutlara gelmiþ ki, ülkeyi parçalayýp satan kansýzlar hala diz boyu gel gelelim uþaklýk yapýp ta kansýzlara, ruhsuzlara, Fýrsat býrakmayalým. Bu Ülke hepimizin, bizlerin, siz gelecek kuþak yeni gençlerin. Gelin bu uþaklar ve uþaklýk edenlere dur diyelim ve gelecek bundan sonra Dalkavuksuz, uþaklýk etmeden özgürce ve ülke menfaatini düþünen 21. yüzyýlýn gençlerine ihtiyacýmýz vardýr. Bu Ülke hepimizindir.

Çetin Ciloðlu

ÜNÝVERSÝTE SEVÝNCÝ

S

tuttgart Baþkonsolosu Ahmet Funda Tezok Uluslararasý Avrupa-Türkiye Üniversitesinin Kuruluþunu destekleyenler onuruna evinde davet verdi.

9

“DERÝN NEHÝRLER GÝBÝ AKIYORUZ; MEVSÝMLÝK ÇIKAN GÜLLER GÝBÝ DEÐÝLÝZ” S

eðitimlerine devam etmelerini saðlýyacak alternatifler oluþturulacaðýný, ev ziyaretlerine gidilerek ailelerin bilgilendirileceðini söyledi. Türk gençlerini meslek ve iþ yaþamýna hazýrlayacak yeni projelere, ihtiyaç duyulduðunu belirten .ATA aktif eðitim merkezi sorumlusu Alfred Kaufmann, Türk ailelerin çocuklarýnýn eðitimleri konusunda bilinçlenmeleri gerektiðini söyledi.

ileri tarihte bir dernek çatýsý altýnda birleþmek ve daha güzel çalýþmalar yapmak için toplantýlarýn aylýk periyotlarla yapacaklarýnýn altýný çizerek Türk sanat ve edebiyatýna hizmet etmek istediklerini belirterek , sair arkadaþlarýn þiirlerini bir araya toparlayarak bu eserleri bir kitap haline getirmek düþüncesinde

[email protected] sayfa

STUTTGART-ATA CONSULT: Stuttgart Baþ-

sanatçýlar, þairler ve edebiyatçýlardýr” dedi. Akýn, çýkarcýlýktan ziyade dostluða yatýrým yaptýðýný belirterek, orkestrasý ile 10 yýldýr birlikte çalýþtýðýný ve ayný zamanda Gazeteci olduðunu söyledi. Sýk sýk kýzý Eylül´den bahseden Onur Akýn

Jasemin Göksu

Onur Akýn ve grubu çok huzurlu olduðunu söylerken, “ Ben her yerde Onur Akýn´ým her yerde birim” dedi. Türkiye siyasi ortamý ile ilgili görüþ

Bozuk Düzen Deðerli Okuyucular, Yazýma baslarken sizlerin ve tüm dünya insanlarý’nýn yeni yýlýný candan kutlar, 2002 yýlýnýn tüm Dünya insanlarýna hayýrlý olmasýný barýþ ve kardeþlik yýlý olmasýný dilerim. Deðerli okuyucular yazýmýn baþlýðýnýn çok yerin olduðunun kanýsýndayým. Sizlere bu bozuk düzeni ve onun insanlarý ezerek ufaltarak dönüp giden çarkýnýn somut örneklerini vermeye çalýþacaðým. Nedir bu düzen? Önceleri aðalar Þýhlar düzeni, simdi ise sömürü, tefeci düzeni, bürokraside insan ayýrma düzeni, devlet içinde devletin soyma düzeni, hortumcu, vurguncu, ihale düzeni ve bu düzenin getirdikleri çarpýk bir yaþam tarzý yoksulu daha yoksul zengini daha zengin yapma düzeni. Ýþte bu düzenin önemli konularý Eðitim daðýlýmý gelir daðýlýmý yerleþim daðýlýmý , aile planlama çarpýklýðý, saðlýk daðýlýmý, her neresine baksan dengesizlikler göz önündedir. Ülkenin bir avuç insan dolusu kodaman beyler nüfusun yüzde altmýþýnýn gelirinden fazla gelir almaktadýr. Köþklerde, yatlarda, villalar da, kapýlarýnda uþaklarla lüks hayat yasayan beylerin bizler onun kapýsýndaki köpek kadar bile olamayýz. Çünkü o köpek bakýmlýdýr. Doktoru, bakýcýsý var. Þimdi diðer taraftan milyonlarca insanýn yaþam biçimine eðilelim. Kýrsal bölgelerde tarlasý, baðý, bahçesi, ineði, keçisi olmayan aç kalmamak için yazýn sýcaðýnda çýrpýnan milyonlarca aileden sonra büyük kentlerde alt yapýsýz, elektriksiz, susuz, yýkýk, dökük gecekondularda yasam mücadelesi veren nüfus sayýsý göz ardý edilecek bir rakam deðildir. Kýrsal bölgelerde büyük kentlere göç edip gelen ailelerin dramý daha iç açýcýdýr. Ailenin küçük yasta çocuklarý ailelerinin geçimine katkýda bulunmak için eðitimden yoksun, çocukluðunu ayakkabý boyalayarak, su satarak, arabalarýn camlarýný yýkayarak veya küçük bedenleri ile çok aðýr islerde çalýþarak bu düzenin çarkýnda ezilip gitmektedir. Bu eðitimden sosyal haktan ve hatta yaþama hakkýndan mahrum edilmiþ çocuklar ileride karþýmýza suç islemiþ suca cezaya mahkum edilmiþ olarak çýkacaklardýr. Bugün günümüzde açlýk siniri altýnda yasayan insanlarýn saðlýk sorunlarý ile ölüme terk edilmiþlerdir çocuðunu hastalanýnca kucaðýna alýp aðlamaktan baþka çaresi yoktur. Hastanelerde doðum yapmak zorunda kalan zavallý annelerin hastane masrafý karþýlýðý bebekleri rehin tutulmaktadýr. Diðer bir taraftan zavallý iþçi-memur ve emeklilerin ayrý bir çilesi vardýr. 2-3 çocuklu bir memur aldýðý aylýðý ilk günde kasaba, bakkala, kiraya, elektriðe ve suya verip 29 gün gelecek aylýðý beklemektedir. Emeklilerin üç beþ kuruþ aylýklarýný almak için bekledikleri kuyruklarda can vermektedirler. Okumuþ ve memur olmuþ insanlarýmýzýn çoðu maaþ yetmezliðinden pazarcýlýk, bulaþýkçýlýk ve temizlik yapmak zorunda kalmýþlardýr. Deðerli Okuyucular! Bu düzenin bozukluðunu bu satýrlarla izah etmek gayri mümkündür. Simdi burada yakýn zamanýmýzda ülkenin çeþitli yörelerindeki insanlarýn dramýný somut kanýtlarla sizkonsolosu Ahmet Funda Tezok AvrupaTürkiye üniversitesinin kuruluþu nedeniyle evinde bir davet verdi. Türk toplumumun eðitimine yönelik tüm çalýþmalarýn destekleyicisi olduklarýný belirten Tezok’un davetine Stuttgart Baþkonsolosluðu konsolos ve ataþeleri, Þahinler Holding Baþkaný Kemal Þahin, Avrupa-Türkiye Üniversitesi Koordi-

belirten Akýn, Türkiye’de var olan bir patlama süreci yaþandýðýna dikkat çekerek bu sürenin kesinlikle uzatýlmamasý gerektiðini belirtiyor. köy ve kent ikilimi yasadýklarýný kaydeden Onur Akýn “DERIN NEHIRLER GIBI AKIYORUZ; MEVSIMLIK CIKAN GÜLLER GIBI DEGILIZ” dedi. Güzel sesi ile dinleyicilerini hayran býrakan Yasemin Göksu, yüreði ve sesiyle halkýn içinde olduðunu, kendi coðrafyasýndaki insanlar ile barýþýk olduklarýný söyledi.

lere aktaracaðým. -28 kasým 2001´de ATV´de “ yasamýn kýyýsýnda”ki programý içinizde izleyenler vardýr. Urfa’dan, Adýyaman’dan ve diðer yörelerden hastalarýný ADANA Balcalý hastanesine tedavi amacý ile getiren zavallý yoksul insanlarýn durumlarýný gördüðüm an yüreðimden derin bir sizi koptu. Elindeki avuncundaki bütün paralarýný hastane ve doktor masrafý olarak veren insanlarýn hastane bahçesinde soðukta, yaðmurda haftalarca orda yatmaktadýrlar. ATV de bu görüntüleri görenleriniz vardýr. Parasýzlýktan ne bir otele gidebiliyorlar, nede birileri onlara yardim elini uzatýyor. Aç periþan bir halde hastalarýný iyileþtirmek için gelenler kendilerini hastalýða, periþanlýða terk etmiþtir. -16 Aralýk 2001´de Ýstanbul da insani bayram yardýmý daðýtýlýrken 70 yasýnda bir ninemizin aç kalmamak için bir paket almaya çalýþýrken ezilmekten zor kurtulmuþtu. Ayni gün bütün TV kanallarýnýn büyük kentlerdeki zavallý ailelerin çöplüklerde bir þeyler bulmaya çalýþmalarýný seyredeniniz olmuþtur. Gene 7 Ocak´da Istanbul’un bir kösesinde yýkýk dökük gecekondusunda kar giriyor, çaputlarla kar deliklerini týkýyor, lastik yakarak donmaktan kurtulmaya çalýþan bir çocuklu aileyi TV Kanal D vermiþtir. Deðerli Okuyucular! Bu düzenin pislikleri yazmak ile bitmez. Ben sadece bir kaç örnek verdim. Bu rezaleti bu insanlarýn böyle yasamalarýna neyime lâzým demek insanlýk dýþýdýr. En azýndan bu düzenin çarkýnýn önün bir kaç tas atalým ve bir kaç diþlisini kiralým. Caba gösterelim ki insanlýðýmýzdan þüphe etmeyelim. Simdi burada çok somut bir insanlýk örneði veriyorum. 12 Ocak Cumartesi aksam ATV´de “ ceviz kabuðu” programýnda sayýn hocamýz Ýlahiyat profesörü Zekeriya Beyaz´in bir söyleþisini aktarýyorum.” Gecen sene Türkiye den Hacca 120 bin kiþi gitmiþ. Bunlardan ancak 20 bininin Hacca gitme þartlarýný farzlarýný yerine getirdiðini, diðer yüz binin ise Hacca gitme haklarýnýn olmadýðýný ve hatta bunlarýn günah islediklerini söyledi. Bunun 65 Milyon insanýn karþýsýnda ATV kanalýnda söyledi. Bende buna yürekten katýlýyorum. Hocanýn hacca gitme þartlarýnýn çok yerinde buldum. Komþu yoksul ekmek bulamazken, kirayý ödeyemezken, ona yardim etmeyen, ayda bir kez bile evine et girmeyen bir aileye bir kilo et vermediyse, hasta yatýp doktor ilaç parasý bulamayan insanlara insanlýk elini uzatmýyorsa Aç doyurup yoksul giydirmiyorsa, öksüze yetime bakmýyorsa, o kiþilerin hacca gitmeleri sadece bir gösteriþtir. Ülkesinde o kadar aç periþan, hasta çaresiz insanlar var iken, onlara yardim elini uzatmýyorsa sadece hacý desinler diye hacca gidiyorlarsa bunun Allah nezdinde de doðru olmayacaðý aþikardýr. Deðerli Okurlar! Müsaadenizle yazýmýn sonuna geldim. Gelecekte daha güzel þeyler yazmaya çalýþacaðým. Hepinizi kucaklýyor þimdiden Kurban bayramýnýzý kutluyorum. Saygýlarýmla Mustafa Kaya nasyonu Sözcüsü Dr. Harun Gümrükçü, Baden ve Württemberg Koordinasyon Kurullarý Baþkanlarý Dr. Yavuz Dedegil ve Tahsin Bayar, Türk dernek ve kuruluþ temsilcileri ile TRT korosu temsilcileri katýldýlar. Oldukça neþeli geçen davette 25 kiþilik TRT korosu küçük bir konser verdi. Koronun þarký ve türkülerine davetliler de eþlik ettiler.

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de

Harry Potter:

Das Buch und der Film

Wörter auftauchen, die es eigentlich nicht gibt, z.B. „Muggel“. Muggel ist eines dieser Wörter und bedeutet in der Zaubererwelt „ nicht magische Menschen“. Menschen, die

H

arry Potter, das wohl bekannteste und beste Buch unserer Zeit, ist nun auch im Kino erschienen. „ Harry Potter und der Stein der Weisen“ ist ein fabelhaftes Buch. Es ist spannend, lustig und interessant. Wer einmal angefangen hat, es zu lesen, kann nicht mehr aufhören und kann auch nicht abwarten, die anderen 6 Bänder zu lesen. Insgesamt sind es 7 Bänder. Sie wurden alle mit unzähligen Preisen ausgezeichnet. 4 der 7 Bänder sind schon veröffentlicht, die anderen 3 kommen dieses Jahr heraus. Der Film „ Harry Potter und der Stein der Weisen“ ist ebenfalls gelungen, doch im Gegensatz zum Buch eher enttäuschend. Viele Szenen, die zum Teil auch ( sehr) wichtig sind, wurden entweder weggelassen oder verändert, nur um den Film zu verkürzen. Trotz der Verkürzungen dauert der Film 3 Std.. Menschen, die das Buch zum Film nicht gelesen haben, haben es schwer, den Film zu verstehen, da

kein Zaubererblut haben und von daher nicht zaubern können. Er ist trotz der Verkürzungen und Veränderrungen ein spannender und interessanter Film. Sehr sehenswürdig.

Ist Intelligenz weiblich?

R

enommierte Wissenschaftler haben vor kurzem herausgefunden, dass das X-Chromosomen eine signifikant höhere Anzahl an Intelligenzgenen

besitzt als die übrigen Chromosomen. Damit ist die Frau mit ihren zwei X-Chromosomen dem Mann gegenüber, der ein X- und ein Y-Chromosomen besitzt, im Vorteil. Dies wurde in den letzten Jahren durch zahlreiche Studien weltweit unterstrichen. Zuletzt veröffentlichte eine Forschergruppe der Universität Ulm, dass das Risiko einer mentalen Retardierung bei den Männern um 30% höher liegt als bei den Frauen (Zechner et al. Trends Genetic 2001). Die auf den X-Chromosomen gelegenen Intelligenzgene sind verantwortlich für mentale Leistung und Eigenschaften wie hohe Auffassungsgabe, Denkfähigkeit, geistig-verstandesmäßige Begabung und die Fähigkeit, ungewohnte Situationen zu meistern. Folglich könnte man sagen, dass die Frau naturgegeben aufgrund ihrer bevorzugten Ausstattung an diesen Genen die Möglichkeit hat, höhere mentale Leistungen zu erbringen als der Mann. Wie sieht es nun aber in

der Praxis aus? Die überragende Mehrzahl der Führungspositionen in Politik, Wirtschaft, Wissenschaft und in anderen Branchen werden durch Männer eingenommen. Nobelpreise wurden bisher überwiegend an Männer vergeben. Männer haben besser bezahlte Jobs als Frauen. Dabei gibt es weltweit mehr Frauen als Männer, ausgenommen Indien, wo männliche Nachkommen selektiert werden. D i e s e s Ungleichgewicht ist in verschiedenen Ländern der Welt, in allen Kulturen und seit Jahrhunderten unverändert zu beobachten. Immer noch gilt in der Gesellschaft -und dazu gehören auch Mütter und Lehrerinnen, als tragende Säulen der Gesellschaft-, dass eine Top-Position nur von Personen geführt werden kann, der Durchsetzungsvermögen, Wille zur Macht und Taktierfähigkeiten hat. Eigenschaften, die also dem Mann zugesprochen werden. Harmoniebedürftigkeit, Ausdauer und soziales Verhalten gelten in oberen Rängen als kontraproduktiv, zumal die Person an der Spitze sich gegen seine männliche Kollegen behaupten muß. Haben sich Frauen an die Spitze durchgekämpft, so

wird Ihnen nachgesagt, sie sind vermännlicht, wie z.B. die „Eiserne Lady“ oder sie gelten als Alibifrau ihrer gönnenden männlichen Kollegen. Die wenigen „weiblichen Oberhäupter“ in der Geschichte verbleiben jedoch um so mehr in unserem Gedächtnis. Erwähnt sei hier nur Rosa Luxemburg. Stellt sich also die Frage, ob die unterschiedlichen Eigenschaften der Geschlechter und dadurch die ungleiche Verteilung der Stellung naturgegeben ist. Und ist die Frau aus Adams Rippe geschnitzt? Unabhängig davon, ob sie es ist oder nicht, die Rolle der Frau beinhaltet seit Jahrhunderten das Gleiche: Das Versorgen der Kinder, das Führen des Haushaltes und das Kochen. Zusätzlich zu diesen Aufgaben gehört meist die berufliche Verantwortung, die die Mehrzahl der Frauen heutzutage trägt. Eine Veränderung ist nicht in Sicht. Diese Doppelbelastung bedingt die Tatsache, dass Frauen im Allgemeinen mehr Leistung erbringen müssen als Männer, um die gleiche Position zu erreichen. Hierzu könnten die Intelligenzgene auf den X-Chromosomen den Frauen behilflich sein. Die Behauptung, dass die vermehrte Anzahl an Intelligenzgenen auf den X-Chromosomen zu höherer Intelligenz der Frau führt, ist zu diesem Zeitpunkt wissenschaftlich nicht bewiesen und bedarf weiterer Untersuchungen.

DEUTSCH

[email protected] sayfa

Unter der Lupe DEM/Hamburg Menschenrechtler haben es zur Zeit nicht leicht. Seit dem 11. September wird viel über Sicherheit diskutiert und getan, nicht jedoch oder besser gesagt nicht mehr über Sicherung der Menschenrechte. In vielen Ländern, die sich bisher für gleiche Standards für Menschenrechte eingesetzt haben, werden die bisher heilig geltenden Bürgerechte eingeschränkt, teilweise bis zur Unkenntlichkeit. In den meisten Ländern, in denen das Respektieren der Menschenrechte bisher nicht groß geschrieben war, werden auch die restlichen Bruchstücke der Bürgerrechte außer Kraft gesetzt. Das Spiel wird gerade herumgekehrt. Es wird so argumentiert, als sei die Existenz der Menschenrechte ein Risiko für die Sicherheit und das Eintreten für die Einhaltung der Menschrechte für Sicherheitsorgane suspekt! Hoffnung geben uns Menschen, die sich unermüdlich, auch unter den jetzigen Bedingungen, für die Verwirklichung und Einhaltung der Menschenrechte einsetzen. Sie tun dies vielfach unter Lebensgefahr. Akin Birdal ist einer von diesen wenigen Menschen. Der 1948 in Nigde/Türkei geborene Akin Birdal ist Vater von zwei Kindern und vom Beruf Ingenieur für Landwirtschaft. Von 1974 und 1977 war er als Vorstandsmitglied in der Landwirtschaftlichen Ingenieurskammer der Türkei tätig und später unter den Gründern der landwirtschaftlichen Kooperativen

zu finden. Gleichzeitig war er im geschäftsführenden Vorstand der “Volkshäuser” aktiv. Wegen seiner oppositionellen Haltung wurde er nach dem Militärputsch vom 12. September 1980, wie viele andere Oppositionellen, verhaftet und für ein Jahr in das berüchtigte Gefängnis von Mamak in Ankara gesteckt. Er hat während dieser Zeit selbst erlebt und gesehen, wie Menschenrechte missachtet wurden. Geprägt von solchen Erfahrungen nahm Akin Birdal 1986 aktiv an der Gründung des Menschenrechtsvereins (Insan Haklari Dernegi, IHD) in der Türkei teil und wurde Generalsekretär dieses Vereins. Später, von 1992-1998 wurde er Vorsitzender des IHD. Seine Arbeit und sein Einsatz für Menschrechte fanden über die Grenzen der Türkei hinaus Anerkennung. Er wurde 1997 zum stellvertretenden Vorsitzenden der Internationalen Föderation der Menschenrechtsvereine. 1998 wurde er mit dem Menschrechtspreis der deutschen Sektion

des Amnesty Internationals (AI) ausgezeichnet. Er konnte diesen Preis nicht in Deutschland in Empfang nehmen, da die türkischen Behörden ihm die Ausreise nach Deutschland untersagten. Daraufhin reiste eine von AI-Sektionen mehrerer Länder gebildete Delegation in die Türkei und übergab Akin Birdal den Preis. Ihm wurde auch die Ausreise zur Teilnahme am Internationalen Treffen der Menschrechtsvereine 1998 in Paris untersagt, allerdings mit dem Nebeneffekt, dass alle Delegierten aufstanden und “ja” sagten, als der Name von Akin Birdal aufgerufen wurde. Er war wegen seines uneingeschränkten und unbeugsamen Einsatzes für Menschenrechte und für Frieden bei den politisch-verantwortlichen der Türkei nicht nur unbeliebt sondern auch Zielscheibe verleumderischer Kampagnen geworden, die von offiziellen Stellen der Türkei initiiert und unterstützt wurden. Im Mai 1998 wurde auf Akin Birdal in seinem Büro ein Attentat verübt, und er wurde durch acht Schüsse schwer verletzt. Wie ein Wunder überlebte er und setzte sich allen Angriffen trotztend weiterhin für Menschenrechte ein. Heute ist er Ehrenvorsitzender von IHD. Wegen einer Rede, die er anlässlich des Weltfriedentages am 1. September 1999 hielt, wurde er am 3. September 1999 erneut verhaftet. Er darf seit dem nicht im öffentlichen Dienst beschäftigt werden und seine Grundrechte auf politische Tätigkeit wurden massiv eingeschränkt. Im Gefängnis hat er nun gelernt, seine linke

Kampf gegen die Kräfte des Bösen oder Kampf der Kulturen? Im Krieg schützen die Lügen die Wahrheit!!! W. Churcil er 11. September, hat er den Beginn des „Kampfes der Kulturen“ eingeläutet? Ist die westliche Demokratie im Kriegszustand mit der islamisch geprägten Welt? Zumindest macht die These Samuel P. Huntingtons, über den „Clash of civilizations“,die er 1993 erstmals aufgestellt und 1996 verfeinert hat, seither wieder Furore. Samuel P. Huntington, 1927 geboren, ist Professor für Politikwissenschaft an der Harvard Universität. Zugleich agiert er als Berater des US-Außenministeriums. Im Sommer `93 druckte die Zeitschrift „Foreign Affairs“ seinen Artikel mit dem Titel „The Clash of civilizations?“, in dem er zu der These gelangt, dass die größte Gefahr für die kommende Weltpolitik der Konflikt zwischen Gruppen aus unterschiedlichen Zivilisationen sein könnte. Die grundlegende Ursache von Konflikten nach dem Ende des Kalten Krieges werde in erster Linie kulturell bedingt sein. Dieser Artikel löste damals heftige Diskussionen rund um die Welt aus, wobei die Reaktionen von Übereinstimmung bis hin zur Empörung reichten. Huntington schrieb daraufhin in Anlehnung an seinen Beitrag das Buch „Clash of civilizations“, um seine These genauer zu beleuchten, zu entfalten und zu vertiefen. Er verzichtete bei seinem Buchtitel auf das Fragezeichen. In den letzten Monaten seit dem Massaker in New York erlangte seine These prophetische Wirkung. Was beinhaltet aber seine These vom Kampf der Kulturen? Huntington unterscheidet in seinem Buch die folgenden sieben oder acht Kulturkreise: die westliche, die konfuzianische, die japanische, die islamische, die hinduistische, die slawisch-orthodoxe, die lateinamerikanische und möglicherweise die afrikanische. Kultur definiert sich nach Huntington sowohl durch gemeinsame objektive Elemente wie Sprache, Geschichte, Religion, Gebräuche, Institutionen, Sitten- wie durch das subjektive Selbstverständnis der Menschen, die in ihr leben. Er schreibt in seinem Buch, dass zukünftige Herausforderungen nicht ideologischer oder ökonomischer Natur sein werden, sondern die Auseinandersetzungen der Weltpolitik zwischen den Ländern und Gruppen mit unterschiedlicher kultureller Zugehörigkeit stattfinden werden. Huntington zeichnet ein sehr grobkörniges Modell. Nun ist es eine Eigenart von groben Modellen, dass sie Details nicht erfassen und so eine realitätsnahe, punktuelle Prognose nicht gestatten. Anhand solcher Modelle ist es nur möglich einen Handlungsspielraum vorzugeben; alles andere würde zu einem hohen Wahrscheinlichkeitsgrad zu Falschaussagen führen. Auf der anderen Seite sind detaillierte Modelle gerade wegen ihrer Fülle an Informationen, schwer auszuwerten und sehr

D

unübersichtlich. Eben diese Erkenntnis ist Huntingtons Beweggrund für die Darstellung eines groben Modells, eines Handlungsrahmens für die zukünftige Außenpolitik. In der heraufziehenden Ära seien Kämpfe zwischen Kulturen die größte Gefahr für den Weltfrieden. Anzunehmen, er meine kriegerische Auseinandersetzungen der acht Kulturkreise an den Bruchlinien, -aufgrund kultureller Unterschiede-, würde einem Mißverständnis seiner These entsprechen. Dazu ein Zitat aus seinem Buch: „Das durchgängige Charakteristikum der Welt der Kulturkreise ist ... das Verhältnis zwischen der Macht und Kultur des Westens und der Macht und Kultur anderer Kreise. In dem Maße, wie die relative Macht anderer Kulturkreise zunimmt, schwindet die Anziehungskraft der westlichen Kultur, und nicht westliche Völker wenden sich...ihrer eigenen, angestammten Kultur zu“. Es ist also die Macht, welche die Attraktivität und das Selbstbewußtsein einer Kultur ausmacht. Weil Huntington den Westen als die mächtigste Kultur einschätzt, ist es für ihn zwangsläufig, dass andere Kulturen versuchen, ihre relative Macht gegenüber dem Westen auszubauen. Dass mächtigere Kulturen, aufgrund ihres größeren Einflusses dabei eher Erfolg haben werden als weniger mächtige Kulturen, bedarf wohl keiner näheren Erläuterung. Hier nehmen nach Huntington der Islam und China eine vorrangige Stellung innerhalb der übrigen Kulturkreise ein. China hat seit den 80`er Jahren konstant hohe ökonomische Wachstumsraten und einen riesigen Markt. Die islamische Kultur ist zwar ökonomisch nicht so prosperierend, hat aber nach Huntington den anderen Vorteil eines im Vergleich zu anderen Kulturkreisen riesigen Bevölkerungswachstums, welches einen großen Prozentsatz von 15-25 jährigen Jugendlichen hervorbringe, die empfänglich für antiwestlichen Islamismus sind. Da die Macht und das Selbstbewußtsein dieser beiden Kreise im Vergleich zum Westen zunimmt, werden die Wert- und Interessenkonflikte zwischen ihnen zahlreicher und heftiger . Es wird also deutlich, dass das Machtpotential, welches das Selbstbewußtsein bedingt, die Voraussetzung für Wert- und Interessenkonflikte darstellt. Insgesamt ist also festzustellen, dass Machtinteressen die Ursache für Konflikte zwischen den Kulturen sind und die Kulturinteressen diese dann noch verstärken oder als Basis

10

Hand fürs Schreiben einzusetzen, da der rechte Arm und die rechte Hand durch den Anschlag schwer geschädigt sind. So heißt das Buch, das seine Tagesnotizen aus dem Gefängnis beinhaltet, “Meine linke Hand” (Sol Elim). Der heute 54 jährige Akin Birdal sagt, dass er seinen eigentlichen Beruf “Gartenbauingenieur” sehr gerne ausgeübt habe und sich heute noch danach sehne. So ist sein Leben durch Liebe zu Menschen und zur Natur geprägt.

Er zahlt dafür einen hohen Preis. Das ist ihm bewusst und er weiß, dass das nicht vergebens ist. Das gibt ihm innere Stärke. Insbesondere die Türkei braucht mehr Akin Birdals und noch viel mehr Menschen, die diese Arbeit unterstützen. Denn nur dadurch wird es möglich sein, die Menschrechte zu sichern und die Welt für alle sicherer zu machen. Dies ist nach dem 11. September notweniger denn je zuvor.

für Koalitionen dienen. Erklärt dies nun die Geschehnisse des 11.September? Sicherlich handelt es sich um eine Art Kulturkampf -Amerika, der Inbegriff der westlichen Kultur, wurde durch islamistische Terroristen angegriffen. Um den Beginn des clash of civilizations handle es sich laut Huntington aber nicht. „Der Anschlag war zuvorderst ein Angriff gemeiner Barbaren auf die zivilisierte Gesellschaft der ganzen Welt, gegen die Zivilisation als solche... Es ist wichtig, dass dieses Verbrechen jetzt eben nicht den Kampf der Kulturen auslöst...Wir brauchen eine Koalition, die auch islamische Staaten umfasst...Wenn diese Staaten diesen Krieg aussitzen, sich gar mit den Verbrechern solidarisieren, wächst die Gefahr, dass daraus tatsächlich ein clash of civilizations wird und nicht bloß ein Kampf der zivilisierten Gesellschaft gegen die Kräfte des Bösen.“ (Huntington in der Wochenzeitung „Die Zeit“). Ob es sich tatsächlich noch nicht um einen Kampf der Kulturen handelt, bleibt offen. Hinter den Kulissen der Politik wird sicherlich über Strategien diskutiert, wie man in Zukunft gegen andere aufsteigende Mächte und gleichzeitig Kulturen bestehen kann. Zu erwähnen wäre hierbei Silvio Berlusconi, der von der Überlegenheit des Abendlandes über den Islam sprach. Oder Otto Schily, der in einem Interview sagte, dass „Kirchen als Verwalter von Glaubensinhalten nicht immer die Kraft zu haben scheinen, die geistige Auseinandersetzung mit dem Islam zu bestehen.“ Es wäre außerdem zu diskutieren, ob der 11. September nicht den Kampf der Kulturen, sondern eher Hans Magnus Enzensbergers These von der Inhaltlosigkeit der Gewalt widerspiegelt, eine „Reaktionsbildung auf den gegenwärtigen Zustand der Weltgesellschaft“. Bei dem Kampf gegen fundamentalistische Minderheiten müssen neben einer rein militärischen Terrorismusbekämpfung auch die gesellschaftlichen und wirtschaftlichen Ursachen des Terrors angegangen werden. Ansonsten wird Daniel Cohn-Bendit recht behalten, indem er meint, „der radikale Islamismus surft auf dem Unglück der arabischen Massen wie einst der Bolschewismus auf dem Unglück des Proletariats“ (taz). Die letzten Zeilen Huntingtons 1996 erschienenen Buches, die nach dem 11. September anders klingen als damals, lauten: „Im Kampf der Kulturen werden Europa und Amerika vereint marschieren müssen oder sie werden getrennt geschlagen. In dem größeren Kampf, dem globalen „eigentlichen Kampf“ zwischen Zivilisation und Barbarei sind es die großen Leistungen auf dem Gebiet der Religion, Kunst und Literatur, der Philosophie, Wissenschaft und Technik, der Moral und des Mitgefühls, die ebenfalls vereint marschieren müssen, da auch sie sonst getrennt geschlagen werden.

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de

Ýnsanlarýn varlýðý daima bir iþe yaramalýdýr

KÜLTÜR-SANAT larý ve sorunlarý dile getirmesi gerektiðini belirtti.

‘’Halk þiiri yapmanýn zararý yok. Ne diyorlarsa desinler. Ben halký seviyorum. Yani natürel, avam yaþamayý seviyorum. Kültürüm de bu, sokaktan gelmeyim. Bunu da inkar etmiyorum. Zamanýnda kolej muadili okudum, akademi okudum, batý kültürü okudum, Schekspir, Marks okudum. Yani sonuçta hiçbirþey deðil, hiçbiryere varamýyorsun. Yani gelip geleceðin nokta bir kara toprak derler ya. Neticede halkýn denizine” „Yýllardýr

A

lbümünü kazançtan çok þiirseverlere iyi bir þiir dinletisi vermek için hazýrladýðýný belirten Yusuf Hayaloðlu, bazýlarý tarafýndan yapýlan sanatýn halktan ve gerçek sorunlarý dile getirmekten uzak olduðunu vurguladý. Stuttgart’da Onur Akýn ve Yasemin Aksu ile birlikte bir dinleti vermek için bulunan Yusuf Hayaloðlu gaztemiz Dem’i kendi kimliðine yakýn buluðunu belirtti.

„Artýk bu þiirlerin okuma sýrasý bana geldi” Þiir yazmanýn zor, okumanýn daha zor olduðunu söyleyen Hayaloglu, Sanatçýnýn eserlerinde yasanan-

baþta dostum Ahmet Kaya olmak üzere birçok sanatçý arkadaþa besteler verdim. Artýk bu þiirlerin okuma sýrasý bana geldiðini düþünerek bu iþe baþladým. Þiir yazmak zor ama okumak daha zor. Bu yüzden titiz ve uzun bir çalýþma sonucu kaseti bitirdik. Sanatçý her þeyden önce yasadýðý yerin insanlarýnýn acýlarýný ve haykýrýþlarýný sanatla dile getirmeli ve halktan kopuk olmamalý. Þiirlerimde buna dikkat ediyorum. Kalem ve kaðýdý eline aldýðýnda zaten kendiliðinden bunlarý yapmýþ oluyorsun. Ezilmiþ halkýn içinde olmam bunu görmemi saðlýyor“ dedi. ”Alevi benliðimden gücümü alýyorum” Alevi benliðinden gücünü aldýðýný söyleyen Hayaloðlu “ ...inanca deðer veriyorum. Ýnsan olma sýrýný bulamadým, arýyorum. Elime, dilime, belime sahip olmak için caba gösteriyorum. Ýyiden ve doðrudan yanayým. Bütün zulümlerin karþýsýnda, ezilenin yanindayim. Bütün insanlarýn iyi olmasý için uðraþýyorum. Bunlarýn olabilmesi için þiirleriminde islevsel olmasý gerekiyor. Þiirde insanlara bir seyler vermelidir. Kaybettigimiz deðerler vardýr. Kaybedilen deðerlerin yeniden

BÜYÜK YÜREKLÝLÝK; ÖLÜME OLDUÐU GÝBÝ, IÞIÐA DA GÖZLERÝNÝ KIRPMADAN BAKABÝLMEKTÝR. ALBERT CAMUS

bir orak tutar, doðumlarý ve ölümleri düzenler. Ruhlarý cesetlerden kurtararak büyük ýþýða doðru çeker.Göðün ünümüzden beþbin yýl önce bir terzi yaþadý. Bu ikinci katýný yöneten Utarit yýldýzýdýr. Utarit, soyluluk terzi, yüz bin yýllýk bilinç diyalekiðinin oldurduðu dehasýdýr. Bu kata çýkan ruhlar soyluluklarýný kanýtlamýþ bir düþünceydi. Beþ bin yýldan beri, gök ve yer ölçüleri ruhlardýr. Üçüncü katý Zühre yýldýzý yönetmektedir. Zühre içinde parlayan bütün ýþýklarda, bu terzinin kývýlcýmý aþk dehasýdýr, elinde aþk aynasýný tutar, birbirlerini vardýr. Terzi, Mýsýr papirüslerinde Hermes Tut adýný unutan ruhlar aþk aynasýnda birbirlerini bulurlar. Dördüncü kat gök, güneþin egemenliðindedir. Güneþ güzellik dehasýdýr. Baþarýlý ruhlar ölümsüzlüðe yükselebilmek için böyle bir tüm güzellikten geçerler. Beþinci katý Merih yönetir. Merih düzenin dehasýdýr. Elinde düzenin keskin kýlýcýný tutmaktadýr. Altýncý katý yöneten Müþteri yýldýzýdýr. Müþteri bilimin dehasýdýr ve elinde büyük gücün asasýný tutmaktadýr. Yedinci ve son katsa, ölümsüzlüðe kavuþulan büyük aydýnlýk, tümel aklýn tüm sýrrýný saklayan Zuhal yýldýzýnýn katýdýr. Ruhalarý ölümsüzlüðe götüren, dünya sýnavýnda, iradelerini kullanarak, güçlerine dayanarak, acý çekerek elde ettikleri aydýnlýk BÝLÝNÇ’tir. Bu bilice kavuþabilmek için, yükselmeyi istemek yeter. Yükselen ruh aydýnlýk bilincine dayanarak tüm güzellik, tüm güç, tüm akýl olacaktýr. Buysa Ölümsüzlüktür. Hermes’in bu öðretisi, Eski Mýsýr’ýn Tep ve Memphis tapýnaklarýnýn büyük taþýyor. Yunanlýlar ona Ermis ya ve kutsal sýrrýdýr. Bu yüzden de Sarkaç dünyanýn döndüðünü gösteriyor, da üçkez bilgin anlamýna gelen hiçbir papirüste yer almamýþtýr. ama asýlma noktasý sabit kalýyor (çünkü tüm Trismegiste diyorlar. Yahudilere Sadece yer altýnda gizlenmiþ bir noktalarýn ortasýnda duran nokta-geometrik göre onun adý Honok’tur. maðranýn duvarlarýna sembonokta- onu göremezsin, boyutlarý yoktur, Araplar, Hermes-ül-Haramise lik iþaretlerle kazýnmýþtýr. Böyboyutlarý olmayan birþeyse dönemez) Nokadýyla anmaktadýrlar. Kur-an’a lelikle sýr ona layýk olandan tanýn boyutlarý yoksa çevresinde dönemez. göre o Adem ve Oðlu Þit’ten baþka, kimsenin eline geçmez. Öyleyse kendisi bile yoktur. sonra gelen üçüncü peygamHermes’in büyük sýrrýný öðreber Ýdris’tir.Terzi Hermes’in, kennebilmek için geçirilecek sýnavtalyan yazar Umberto Eco 1932 dinden sonraki bütün düþünsel lar pek güçlüdür. Aklý ve iradesi doðumlu.1971 yýlýndan bu yana Boloakýmlara ýþýk tutan düþüncesi güçsüz olan istekliler, ya yolun gna Üniversitesi’nde ortaçað, semionoloji þudur „Ýnsanlar ölümlü tanrýlar dönülebilecek parçasýndan ters ve göstergebilim dallarýnda profesörlük ölümsüz insanlardýr.“ Terzi düz edip geriye dönerler, ya yapan yazar 1980 yýlýnda yazdýðý „GÜLÜN Hermes evrensel düþünü þöyle korkudan çýldýrýrlar ya da binbir ADI“ isimli kitabýyla üne kavuþtu. Edebiyat kuruyor: Kocaman boþluðun en ürkütücü görünüþ içinde yürekeleºtirisi, tarih ve iletiºim konularýnda, çeþitli altýnda ölümlülük yeridünya var, leri durur, bir uçuruma yuvardergilerde makaleleri yayýnlanan Eco bir en üstünde de ölümsüzlük yeri lanýr, ölür giderler. Ýstekli dönem Ýtalyan RAI televizyonunda kültür Zuhal Yýldýzý... Zuhal Yýldýzý, baþlangýç olarak Ýzis Tapýnaðýna programlarý yönetmenliði de yaptý. evrensel aklýn bütün esrarýný götürülür. Tapýnak, yeraltý taþýmaktadýr, yedinci ve son mezarlarýna giden deliklerle UMBERTO ECO’NUN kattýr,ölümsüzlüðe orada eriþidoludur. Tapýnaðýn kapýsýnda Türkçe’ye çevirilen kitaplarý: lir. Zuhal, parlak bir ýþýk içinÝzis heykeli vardýr. Ýzis oturmuþ „FOCAULT SARKACI“ dedir. Ruhlar, oradan koparak dizlerinde kapalý bir kitap vardýr „GÜLÜN ADI“ dünyaya doðru düþmeye yüzü örtülüdür. Heykelin altýnda „ORTAÇAÐI DÜÞLEMEK“ baþlarlar. Bu düþüþ bir þu söz yazar „Yüzümdeki örtüyü „ÖNCEKÝ GÜNÜN ADASI“ sýnavdýr.Düþüþ, büyük ýþýktan, hiçbir ölümlü kaldýramadý.“ „YORUM VE AÞIRI YORUM“ inildikçe yavaþ yavaþ koyulaþan Ýsteklinin geçirdiði sýnav tek „ANLATI ORMANLARINDA ALTI GEZÝNTÝ“ karanlýða doðrudur. Iþýk ruh, ruhtan kopan sayýsýz ruhlarýn “ORTAÇAÐ ESTETÝÐÝNDE SANAT VE GÜZELLÝK” karanlýk maddedýr. Ruh, kýsa bir yeryüzünde geçirmekte oldu“SOMON BALIÐIYLA YOLCULUK” sýnama için yeryüzüne inip klarý sýnavýn küçük bir örneði“YANLIÞ OKUMALAR” maddeyle birleþecek, ama dir. Hermes’e göre, insanca maddeye boyun eðmeyecektir. ölümlü olmak da tanrýca ölümÝnsan ruhu tümel ruhun (Tanrý’nýn) Çocuðudur. Sýnavý süz olmak da elimizde... Ufaklýklar, ki büyük çoðunlukkazanamazsa, o ruhta bulunan tümel ýþýk sönecek, ýþýk tur, ya aptal ya da kötüdürler. Aptalsalar, bu gerçek yalnýz baþýna çýktýðý yere dönerek ruhu karanlýkta býra- karþýsýnda akýllarýný büsbütün yitirirler. Kötüyseler, bu kacaktýr. Sýnavý kazanan ruhlar yedi kat göðe baþarýyla gerçeði kötüye kullanarak büsbütün kötülük ederler. yükselip ölümsüzlüðe kavuþurlar, salt gerçeði öðrenir- Gerçeði gizlemekten baþka çýkar bir yol yoktur. BÝLMEK , ler. Maddeye boyun eðmeyen baþarýlý ruh ilk basamak BULMAK, SUSMAK gerek. olarak aya yükselir. Ay, düsünce dehasýdýr, elýnde gümüþ

G

Ý

[email protected] sayfa

tazelenmesi için uðraþýyorum. Yaþamadýðým hiç bir þeyi yazmýyorum. Ýlhama inanmýyorum. Ýlham yapaydýr. Hayatýn üzerinde anlatmak daha hakikidir. “damardan denilen olaylar” derdim sanat yapmak degildir. Sanat toplum içindir. Herkes seviyor, ona ulaþmak istiyor. Gündelik konuþulan, herkesin anladýðý dilden kulanýyorum. Ýnsanlarýn arasýnda sýradan herkes gibiyim. ” Diyor. ”Ýyilik savaþcýsýyým” 15 yasýndan bu yana bir iyilik savascýsý olduðunu kaydeden þair; ”Baþkalarý içinde savaþtýk. Bizim halkýmýz karþýlýðýný veriyor. Her halk kendisini bulur. Halk buluyor biz onlara yardým ediyoruz. Hak kavramý için yapýyorum, kendim- allah ve insan için yapýyorum. Tek tek acýlar halkýmýza mal ediliyor. Herkes hak ettiðini bulur. Onlar bir gün doðruyu bulacaklardýr. Biz doðruyu söylerken tutuklanýyorduk”larýný söylüyor. Yusuf Hayaloðlu’nun misyonu sýradan insanlarý anlatmaktýr. ”Þiirlerim ile dostluðu, mücadeleyi, duygularý anlatýyorum. Her zaman herþeyin bir gerekçesi vardýr. Yusuf Hayaloðlu’nun misyonu sýradan insanlarý anlatmaktýr. Bir mesaj vermek istiyorum. Her eserde bir þey vermek istiyorum. Sinema olayý gibi bir þey.. bir ses alýp vermek gibi, duygu vermek istiyorum. Her þiir bir seye yaramalý, insanlarýn varlýðý daima bir iþe yaramalý” diyen Yusuf Hayaloðlu’na bizde baþarýlarýnýn devamýný diliyoruz.

METE ALP

meteseler

Sevgili DEM Okuyucularý,

2

002 yýlýnda size bir kez daha merhaba demek geldi içimden, hem de nasýl...... Yeni bin yýlýn ikinci yýlýnda, açlýklarýn, haksýz savaþlarýn, kýranlarýn, çocuk ölümlerinin, katledilen doðanýn, kimliksizleþtirilme çabalarýnýn, düþünceyi mahkum eden diþleri keskin örümceklerin, sanat ve bilim düþmanlarýnýn, ýrk ayýrýmcýlarýnýn, jenositçilerin, özgürlük düþmanlarýnýn, dini siyasete alet edenlerin, emeðe düþman olan çýkarcýlarýn, insanlýk düþmanlarýnýn, suikastçýlarýn, yaþanýlasý bir dünyayý yaratma ve varolan iyiyi yaþatma çabasýnda olan insanlarý yok etmeye çalýþanlarýn, karanlýðý seven aydýn düþmanlarýnýn inadýna, 2002 yýlýnda, þiirlerimizle, bilinçli emeðimizle, öykülerimizle, eserlerimizle yeni ve aydýnlýk bir dünya yaratma yolunda hepinize bir kez daha merhaba... Bu ay size yine ”meteseller”den küçük bir seçki, bir þiir ve bir portre ile geldim. Umarým keyifli zamanlar geçiririz birlikte... 2002 yýlýnda hem size, hem DEM çalýþanlarýna, hem de bize (Türkiye’de yaþayanlara) saðlýk, baþarý ve direnme gücü diliyorum... Sevgice kalýn...

Sevdiðim Portreler –2

TATLI BÝR MERAK KÜPÜ - Neden ? - Niçin ? - Nasýl oluyor ? - Ne zaman ? - Niye ? - ........? -.............? Özellikle ” Neden ?” Bir soru makinesi. O’nu yalnýzca ‘soru makinesi’ yanýyla tanýmadým elbette. Ýlk karþýlaþmamýzda henüz ilkokul birinci sýnýf sevimliliði üzerinden dökülüyordu sanki. Yalnýzca siyah önlüðü, beyaz yakasý eksikti. Diyebilirim ki beni ilk kez o zaman þaþýrttý. O denli çocuktu ki, az kalsýn yanaðýndan bir makas alýverecektim. Ya da ne bileyim, eline çÝkolata, dondurma, þeker tutuþturasým gelmiþti. Ýçimde ne kadar sevecenlik varsa hepsini kendisine çekiyordu ve o bitip tükenmeyen kýsacýk sorularýyla ilgimin üzerinden eksilmesine kesinlikle izin vermiyordu. Ayaküstü söyleþimizde, söyleþimizi ilgiyle izleyen diðer arkadaþlarým gibi þaþkýnlýðýmý belki de çok abartýlý bir biçimde belirtmek zorunda kaldýðýmý anýmsýyorum. Þunun þurasýnda aramýzda kaç yaþ vardý ki ? Kýsa týraþlý, yuvarlak kafasýna biçimlice yerleþmiþ iki iri, koyu cin gibi meraklý gözleri; uysallýk, zeka, çocukluk akan güneþ yanýðý esmerlikte yüzü; yusyuvarlak sevimli burnu ilk tanýþtýðýmýz günün tüm sýcaklýðýyla henüz belleðimde. Dünyada yaþýnýn bu denli altýnda gösteren ve bu denli sevimli olmayý baþarabilen baþka bir kimse yoktu sanýrým. Þimdikinden farklý olarak, ya utancýndan, ya yeni tanýþýyor olmamýzdan, ya da o akýlalmaz ‘terbiyesinden’ olacak, o zaman henüz ‘neden’lemediðini ya da ‘neden’leyemediðini söylemeliyim. Bu sevimli (keratanýn) yaþýný öðrenmeme karþýn o gün baþýný okþamadan yapamadýðýmý anýmsýyorum. Sonunda arkadaþlýk sürecini atlayarak dost olduk. Ýçimde sürekli yaþayan çocuklukla yaþam koþullarýnýn omuzuma çok erken yüklediði sorumluluklarýn yarattýðý eriþkin bir adam olma zorunluluðum, O’nun kiþiliði ile öylesine öpüþüyordu ki, arkadaþlýðý atlayarak dost olmaktan baþka yolumuz yoktu. Ne yazýk ki birlikte olabilme sürecimiz çok sürmedi. Yaþamýn, koþullarýn ve

11

toplumsal rüzgarlarýn savurduðu göz gözü görmez kargaþada birbirimizi uzun bir süre yitirdik. Zaman zaman haberlerini alýyordum. O’nu anýmsamak benim için tatlý bir keyifti... Bir gün, tanýþtýðýmýz yýllardan bu yana sakladýðý sevimliliði, meraklý, hep soru soran bakýþlarý, iri, uzun kirpikli gözleri ile çýkageldi ve dostluðumuz kaldýðý yerden hiç ayrý kalmamýþýz gibi yeniden baþladý. On yýl vardý aramýzda. Koskoca on yýl. Ama O, bu on yýlý bir çýrpýda kat etmiþ görünüyordu. Öðrenme tutkusuyla, iþlek zekasýyla ve belli ki o bitip tükenmeyen ‘neden’leriyle kat etmiþti bu on yýlý. O, sanki bir sessizlik ve efendilik tanrýsý gibi inivermiþti aramýza. Ses tonuyla, sorularýyla, sürekli tazelenen þaþkýnlýklarýyla ve neredeyse ufak tefek denilecek fiziðiyle sýmsýcak bir çocuk; dostluðuyla, olgunluðuyla hoþgörüsüyle koskoca bir adam; belirgin alçak gönüllüðüyle ve ayýrdetmeksizin herkese gösterdiði saygýsýyla saygýn bir beyefendiydi. Yine de ben, O’nu sevimli bir çocuk olarak görme eðilimindeydim. Hele konuþmasý, çabuk çabuk baþlayýp, aniden aðýrlaþan, tane tane ve kadife yumuþaklýðýyla son bulan(sonlanan) konuþmasý. Kimileyin bu hafiften bas sesin arasýna yanýk ve inceden ‘bir þeyler’ karýþýrdý. O karýþan ‘bir þeyler’i tanýmlamaya çalýþmak bu sesi anlatmaya yetecek kolaylýkta ipuçlarý vermezdi aslýnda. Ama tekdüze bir yumuþaklýk alýp götürürdü sizi. Dinlerdiniz. Sonuna kadar dinlerdiniz. Gereksinmeniz olan bir ses gibi, tartýþmanýz gereken bir konu gibi, baþka hiç bir uðraþýnýz yokmuþ gibi. Ama ister istemez dinlerdiniz. O, davranýþlarýyla ve ses tonuyla kendini dinletme büyücüsüydü sanki. Bu nedenle, bu sevimli ve sessiz dostuma ‘kararlý, prensipli’ demeden önce, ‘yumuþak baþlý-sessiz otorite’ nitelendirmesini daha çok yakýþtýrmýþtým. Gerçekten de, en azýndan bu özelliðiyle kendisini kýsa zamanda sevdirmiþ, özenilecek ölçüde saydýrmýþtý. Konuþmasýný destekleyen sessizce gülmesi de O’na kaçýnýlmaz bir bilgelik kazandýrýyordu. Hiç sesli güldüðünü görmediðimizi söyleyebilirim. Doðal yapýsýnda mý vardý yoksa özellikle çaba

mý gösteriyordu tam bilemeyeceðim ama O, bilgisini, alçak gönüllüðünü ve efendiliðini gülüþüne kattýðý sistemli bir mantýkla beslerdi. Öðrenme açlýðý. Bir yandan bu yanýný takdir ederdim. Ama kimileyin deli ederdi insaný. Her þeyi sormasý bir þey deðildi de, sorularýný ‘nedenin nedeni’ düzeyineyükseltmesigörülecek þeydi. ‘Neden’lerini öyle bir mantýk terazisi ile sunuyordu ki, ister istemez yanýtlamaya çalýþýyordunuz. Elbette bu yanýtlama süreci, çýldýrdýðýnýz ana kadar sürerdi. Çýldýrdýktan sonra(!) ya gülmeye baþlardýnýz, ya da son ‘neden’ fýrtýnasýný saçma sapan yanýtlarla geçiþtirirdiniz. Ama O’na asla kýzamazdýnýz. Ben bir kurtuluþ yolu bulmayý baþarmýþtým. Her ‘neden’ deyiþinde ben de ona ‘yeden’, her ‘niçin’ dediðinde ben ‘yiçin’, Her ‘ne demek’ sorusuna ben ‘ye demek’ diye çocuksu dille karþý soruyu getiriyordum. Bu tavrýma çok gülerdi ve yüzünde muzip bir bozulmayla ‘neden’lerini toplar giderdi. Ancak bu yolla ‘neden’lemelerinin yükünü biraz olsun hafifletmeyi baþarmýþtým. Oysa bir kitap okuma delisiydi. O’nu okurken görmek, olasý ‘neden’ sayýsýnýn azalacaðý umudunun yaný sýra, en azýndan bir süre için ‘neden’lerinden kurtulmanýn rahatlýðýný ve sevincini yaþatýrdý bize. Öte yandan, okuduðu þeylerden ürettiði yaklaþan yeni ‘neden’ fýrtýnasýna da hazýrlanmak zorunda býrakýrdý bizi. En sevdiðim yanlarýndan biri de, üzerinde aralýksýz taþýdýðý o çocukça saflýðýyla takýlmalarýmýza þaþýrmasý ve þaþkýnlýðýný ifade ediþ biçimiydi. Kendisine yöneltilen bir espriyi, hepimizi þaþkýnlýða düþürerek, çoðu kez ilk anda anlamaz, önce her zamanki gibi ‘neden’ler, anladýðýnda da, yüzünü, ”bana da bu yapýlýr mý?” mimikleriyle öyle bir süslerdi ki, hemen gönlünü almak zorunda kalýrdýnýz. Baþýný azýcýk yana doðru devirir, biraz öne doðru eðer, gözlerini iddialý bir þekilde üzerinize diker ve dudaklarýný sýmsýký kapatýp, büzerek gerçekleþtirdiði sessiz protestosunu, hoþgörülü, baðýþlayan ‘büyük adam’ yanýyla hemencecik geri alýrdý. Bu son davranýþýnýn olumlu etkilerini tamamen hissedene kadar bekler, yine yüzüne yerleþen rahatlamýþ ve zafer kazanmýþ duygusunu veren sevimli mimikleriyle aðýr aðýr günlük uðraþlarýnýn derin-

liðine dalardý. Görünen en ilginç davranýþý da ellerini kontrol ediþ þekliydi; bir þeyi alýrken ya da tutarken, baþ parmaðý, iþaret parmaðý ve orta parmaðý bir alýcý kuþun pençesi gibi kavramaya yönelir, kendine özgü o estetik yumuþaklýðý göz ardý etmeden diðer iki parmaðý avuç içine doðru katlanýr ve alacaðý þeyi yumuþakça kapýverirdi. Verirken ya da býrakýrken de bu iþlem tersine iþlerdi. ‘Yumuþak pençeler’ vereceði ya da býrakacaðý þeyden kurtulduktan sonra, parmaklar yavaþça açýlýr, bir vanayý çevirircesine döner, avuç içini göstererek bezgince yanlara düþerdi. Yaþýnýn üzerinde bir havaya sahip olmasýnýn en belirgin biçimleniþi de yürüme þekliydi denilebilir. Dayanýlmaz bir yavaþlýk içinde ayaklarýný sürüyerek ve aðýr aðýr iki yana sallanarak yürürdü. Bir kere hiç acele etmezdi. Yürüyüþünü uzaktan gözlediðinizde, neredeyse maratona hazýrlanan koþucularýn aðýrlýk yapsýn diye ayaklarýna baðladýklarý kurþun plakalarý görür gibi olurdunuz. Bir ayaðýn yerden kalkýp ve bir adým ileri basmak için nasýl bu denli zorlandýðýna da þaþýrýp kalýrdýnýz. Koþmak mý? Bu yürüme serüvenini yaþadýktan sonra O’na asla ve asla yakýþtýramayacaðýnýz bir olaðanüstülük olurdu sanýrým. Anlatmaya çalýþtýðým özelliklerinin yanýna gözü açýk uyuduðunu da eklersem, bu ‘büyük adam’ýn, bir ‘çocuk yaný’ný da aradan çýkarmýþ olacaðým. Gerçekten de uyurken küçük bir bebek gibiydi. Baþ parmaðý aðzýnda uyuyan çok bebek görmüþtüm ama orta parmaðýný þakaðýna sýký sýkýya bastýrarak uyuyan hiç kimse görmemiþtim. Tam da O’na yakýþýr bir görüntü oluþturuyordu. Uyurken Odin’in çocukken uyuyan halini görür gibi olurdum. Uyanýk olduðu zamanlarda, kimileyin gelip giden iri gözlerindeki baygýn ve anlamlý bakýþý, uyurken sürekli izlemek olasýydý. O, asla vazgeçmediði prensipleriyle yaþamýn zorluklarýný yenmek için kararlý bir týrmanýþa yönelmiþ ‘tatlý bir merak küpü’ydü. Kýrýlmaz, kýzmaz, baðýrmaz, aðlamaz, yüksek sesle gülmez, bir hoþgörü sembolü ve soru sorma þampiyonuydu. O þimdi bir bilgi sayar uzmaný. O þimdi bir yaþam emekçisi. O þimdi yine sessiz dünyasýnýn tek efendis

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de roman

ÝBRAM ERDEM

BÝR MEVSÝM 2.

H

er açtýðým kitabýn kapaðýyla içimdeki karanlýklarýn bir kapýsý daha açýldý. Bu da keyifli bir oyundu. Bu oyuna öylesine daldým ki, yirmi dört saat içine sýðdýrdýðým kitaplar her gün katlanarak artmaya baþladý. Kitaplar birbirini kovaladýkça bana yol gösteriyorlar, doðru izi sürmeme ön ayak oluyorlardý. Uzun bir savaþtan sonra kendimi her okuduðum kitapla, her bilgiyle þiþen bir balon gibi görüyordum. Baþýmýn göklere deðdiðini düþünürdüm çoðu kez. Düþlerimde okuduðum kitaplarý yeniden yazardým. O kitaplar gibi kitaplar okurdum düþ boyu. Sabah daha büyümüþ olarak kalkardým. Bu beni için için gönendiriyor, sevindiriyordu. Ýnsanlardan ayrýldýðýmý, onlardan baþka biri olduðumu hissediyordum. Bu çoðu kez kývanç veriyordu. Anlayamýyordum insanlarýn nasýl da küçücük olabileceklerini. Sýð sularda boðulmak için uðraþ verebileceklerini. Ben onlarýn sýð sularda ölemeyeceklerini biliyordum. Ama onlar ölecekmiþ gibi ciddi ciddi uðraþ veriyorlardý ve üzülüyorlardý dehþetli. Yara, bere içindeydiler. Kendimi bulmam ilk kurtuluþumdu. Ýnsanlardan uzaklaþmaya baþlamam ikinci kurtuluþumdu. Zaman gelecek çok büyük acýlar çekecektim. Hissediyordum bunu. Ama þu an aldýrmýyor, dolu dizgin kazandýklarýmý yaþamaya bakýyordum. Yönümü kaybetmiþ bir denizciydim. Fýrtýnaya býrakmýþtým kendimi. Biliyordum ki o beni bir karaya nasýl olsa çýkaracak. Bu güven de mutlu ediyor beni. Korkusuzluðuma da þaþýyordum. Aslýnda korkak birisiydim. Çekingendim, ürkerdim her þeyden. Adým atamazdým bir türlü. Ama þimdi Don Kiþot’tan saldýrgandým. Bu da hoþuma gidiyordu. Kimseyle de tartýþmýyordum bu yeni yanýmý. Hatta kendimle bile tartýþmaya girmemeye özen gösteriyordum. Çünkü, sanki yapma bir benle buluþmuþum da birden bu sevdiðim ben çekip gidecekmiþ gibi bir iç sezi duyuyordum. Sonra sonra bu da silindi. Kendimle baþbaþa olduðumu anladým. Bu içimdeki adam baþka bir yerden gelmemiþti. O içimdeydi benim. Aydýnlandýkça ortaya çýktý. Bunun sevinci beni daha bir ýþýttý. Gördüklerimin her gün artmasý sevincimi daha da bir arttýrdý. Ýnsanlarla konuþmaz, kekeler, kýzarýrdým. Hele bir kýz arkadaþýmla karþý karþýya kalýnca bedenimi ter basardý. Kaçýp gitmemek için kendimi güç tutardým. Derslerde de durumum aynýydý. Dersleri bilirdim. Tümünü de ezberlerdim. Ama tahtaya kalkýnca yine dilim tutulur, ter basardý. Bildiðimi unutur, rezil olurdum. Tüm iyi niyetli öðretmenler üstüme gelir, beni adam etmeye çalýþýr, onlar geldikçe ben ürker, onlardan da kaçar hatta onlara kinlenirdim bile. Beni niye sýkýþtýrýyorsunuz, beni kendime býrakýn, diyemezdim. O anlar bitince derin nefes alýr kurtulduðumu düþünürdüm. Tüm eðitim yaþantým kýrk dakikalarýn bitmesini istemekle geçti. Bu nedenle çok çoðunca baþarýsýz oldum. Bu nedenle yýl kaybettim. Bu nedenle dilediðim fakülteye giremedim. Þimdi konuþmaya baþlayýnca insanlar benden korkuyordu. Onlarý görüyordum. Konuþurken kendimi de görüyordum. Eskiden kendime batar, kanter içinde hiç birþeyi göremezdim. Þimdi her bir þeyi tüm ayrýntýlarýyla gördüðüm gibi insanlarýn bir cümle sonra ne söyleyeceklerini de çok iyi biliyordum. Hatta sevmediðim insanlarla birlikteysem ne söyleyeceklerini hissedip yüzlerine söylüyor, onlarýn oradan uzaklaþmasýný saðladýðým bile oluyordu. Bu oyun da beni derecesiz keyiflendiriyordu. Hoþ sevmediðim ortamlara genellikle girmiyordum. Ama öylesi bir ortamda kalmýþsam korkusuzca saldýrýyordum. Bunun için belki yýllar yýlý susup oturuþumun etkisi vardý. Ama daha çok okumaktan gelen güç beni öne çýkarýyor. Ýnsanlarýn beni dinlemesine, bana hayran hayran bakmasýna neden oluyordu. Yoksa arsýz birisi deðildim. Hiç de olmadým. Olacaðýmý da sanmýyorum. Ama bilmek insana hakkýný aramayý, var olan hakký korumayý hatta giderek tüm insanlarýn haklarýný korumayý getirmiþti. Bu da insaný daha bir insan yapýyordu. Üstümdeki perde açýlýp kendim olarak ortaya çýkýnca insanlar arasý iliþkilerim de rahatladý. Utanýp kaçtýðým kýzlardan yakamý kurtaramýyordum. Herkes benim peþimdeydi. Çok

yakýþýklý biri olduðum için deðil. Çekici biri olduðumu da sanmýyorum. Ama þimdi onlarýn gözlerinin içine bakarak konuþuyorum ve ne düþündüklerini biliyorum. Duymadýklarý sözcükler aðzýmdan teker teker dökülüyor. Bu duru akýþ en güzel kýzý bile etkiliyor. Aðzýmýn içine baktýklarýný görmek de beni sevindiriyor. Düþüncem onlarla birlikte olmak, onlarý ayartmak, onlarla yatmak deðil. Bu noktaya asla gelmedim. Ama bu güce eriþmenin huzurunu her zaman yaþýyorum. Bu da beni rahatlatýyor. Hatta seçilen birisi oluveriyor insan. Birden insanlar kendisini sunuveriyor. Konuþman, güvenin, tavrýn seçilmeni kolaylaþtýrýyor. Seni öne çýkarýyor. Kuþkusuz seçilmiþ olmak da iþime pek gelmiyor. Beðenmiyorum bu durumu. Çünkü kendimi o zaman da kobay gibi görüyorum. Seçmek seçilmek deðil önemli olan. Ayný dili konuþan insanlarýn kaynaþýp yücelmesi. Yaþamýn baþladýðý nokta insanýn kendisini ayna gibi görebilme gücünü kazandýðý andý. Biz bunu ya uzun emekler sonucu kazanabiliyoruz ya da yerine baþka þeyler oturtup, kendimizi unutup tükenip gidiyoruz. Tüm toplum kendi içini ve sonra birbirlerinin içini ayna gibi göremedikleri için karanlýk düþünceli adamlar için; iþler iyi gidiyor. Kimse kimseyi ve hatta kendisini tanýmýyor, kimse kimseyi ve hatta kendisini bile göremiyor, iþte bu noktada ipler elinde olanýn iþine katlý karlar giriyor. Bu katlanarak çoðalan karlarý tadanlar insanlarýn bilinçlenmesini, kendilerinin bulunmasýný isterler mi, asla. Ýþte bizim gibi ülkelerde kendiliðinden kurulmuþ yürüyen kültür birlikleri olmadýðý için, toplama kültürle de dere geçilmediðinden insanlarda ayazda beyazla gezmek durumunda kalýyorlar. Arada bir renk deðiþimi gelirse de vatan millet için darbe ve vur aydýnlanmacýnýn kafasýna. Yaþasýn karanlýk. Ýþte içimdeki fýrtýna durulmadan önümdeki karanlýk aydýnlandý. Ta uzaklarý görebilecek bir yeteneðim oluþtu. Ýnsaný da eþyayý da, doðayý da çok net görebiliyor, her þeyi çok iyi algýlayabiliyordum. Bu, için için bana tatlar vermekle beraber, sýkýntý çektiðim anlar da yok deðildi. O anlar da genellikle, bir duyguyu, bir düþünceyi, bir güzelliði bölüþmek istediðim anlardý. Baþlangýçta dolu dizgin bölüþtüðüm de oldu. Ama kýsa zamanda anladým ki, bölüþtüðüm güzellikler bencileyin bölüþtüðüm insanla yaþanmýyor. O baþka bir þey anlamýþ benim ortaya sunduðum güzellikten. Hatta benim anlattýklarýmýn tersi þeyler düþünmüþ. Onlarý gerçekleþtirebilmek için harekete geçmiþ. Çünkü bana anladýðýný kanýtlayacak. Bu anlarda zararlar görmüþüm. Baþlangýçta nedenini anlayamamýþým bu ters tavrýn. Sonra sonra anlaþýlmadýðýmý anladýðýmda da iþ iþten geçmiþ. Ben üzülmüþüm. Karþýmdaki sevineceðine üzülmüþ. Giderek de yürüyecek belki de güzelleþecek dostluk bitip tükenmiþ. Sonra ne olmuþ, yapayalnýz kalývermiþim. Bu duygu feodal kültürle yetiþmiþ, birlikte yaþama alýþkanlýðý olanlar için ürkütücü, korkutucu. En azýndan sýkýcý. Ýþte bu durumlarda insanlar en azýndan aile bireylerine sarýlýrlar. Kendi olmalarýndan çok aileden bir parça olmayý yeðlerler ve orada kendi varlýklarý erir. Tam bu nokataya geldiðimi gördüðüm gün içimdeki fýrtýnanýn girdaba dönüþtüðü günlerdi. Üzerinde yaþadýðým dünya nasýl evrenin bir parçacýðýysa ben de bu evrenin ve bu küçücük dünyanýn çok küçücük bir parçasýydým. O benim deðildi. Ama ben onundum. Bu doða bu yuvarlakta beni her yerde koruyabilir, kendisiyle devindirebilirdi. Kaldý ki, ben doðanýn tüm renklerini seçip ayýrabilecek, onun anlamýný tadacak, sevincini yaþayabilecek özü kazanmýþtým. Öyleyse duramazdým. Bir þeyler yapmalýydým. Yaþadýðým aile ortamý, en çok korkuyu içime salmýþtý. Ýnsanlardan korkmak, düþmandan korkmak, açlýktan korkmak, hatta yaþamaktan korkmak… Bu korkularla örgütlenmiþ kültür sahibi insan iþten eve gelgitten baþkasýný yaþayamaz. Ben kendimi buna sýðdýramamýþ biri olduðumu çok açýk görüyorum. Bunu kazanmýþým. Bu nedenle yola çýkmalýyým. Yaþam parayla örgütlenmiþ. Beni alýp yeryüzünün girintilerine, yüksekliklerine, düzlüklerine götürecek sonsuz param yok. Ama içim bilincim kalkýp çýkmamý emrediyor. Gorki’nin, London’un, Istýratý’nýn serüvenlerini özlüyorum. Ama onlar bu yaþamý yetmiþ seksen yýl önceki dünyada yaþamýþlar. O dünya daha hoþgörülü, daha temiz bir dünyaydý. Olsun. Bu serüven ateþi içime düþmüþse, dar sýnýrlar içinde olsa bile kesinlikle gidilecek. Yoksa gidilecek ateþ için için içimde yanarken benim düþlerimi de yakýp tüketecek. Sonra içinde ölüm yoktu ya. Ölüm olsa ne olacak?

EDEBÝYAT

[email protected] sayfa

KADIN DUYARLIÐI VE ÞÝÝR -2 ANA OLANIN OÐUL TÜRKÜSÜDÜR YÜREK ACILARINDAN SÜZÜLÜYOR Ölümle yargýlanan oðullar için Önce adýný aldýlar, Sonra kitaplarýný, Kopardýlar canýný canýmdan; Kara zindanlara mý bekleyecektim seni? Kýr çiçeklerini katmýþtým ninnilerine, Bulutlarýný daðlarýn, Kekik, Yaban nanesi, Bir tutam çimen... Bunun için saçlarýn Hep rüzgar kokardý.

Milyonlarca küçük kuþ Bir cezbeye tutulmuþ Dönüyor tatlý tatlý... Toprak mermer, su mermer, Mermerdendi denizler Mermerdendi ovalar... Soðuktur mermer kadar Nereye dokunsanýz... Lahzada sönersiniz, Mermere dönersiniz Her nereye konsanýz Öyle ýssýz ki dünya, Sahici mermer kadar ; Mermerden bir rüyaya Daldý bu yýl insanlar. (Gayya 1930) Þüküfe Nihal

Kara, gümrah kirpiklerin kaldýr, gözün göreyim, Ver elini, bak aþkýma iþte þahid yüreðim.

GÖK, BULUT VE YAÐMUR

Bulutlarýn arasýndan ýþýk verir ay bize; Yemin edip aþkýmýza bakýþýrýz göz göze; Ormanlýkta gönlümüzü birbirine baðlarýz. Saadetin kemaline doya doya aðlarýz. Aþk kafirdir, ver elini düþünme gel gidelim. Ýhsan Raif Haným

Benim için her bir sözün kýymetlidir inciden. Göz yaþlarýn akýtma gel, odur gönlüm inciden. Çiçeklerden taç öreyim, küçük, güzel baþýna; Tel takýlmaz altýn gibi parýldayan saçýna. Yaseminle hanýmeli olur gelin askýsý; O kabarmýþ sineciðin baþým olur baskýsý; Rüzgar okþar baþýmýzý, güller bizi mest eder; Bülbül þakýr, su þarýldar, neþ’e gelir, gam gider.

Ne varsa alacaklar elbet Þinasi Tasvir-i Efkar gazetesini çýkardýðý Dipdiri ne varsa Hatta milyonlarca gözyaþýndan Çiçeðe durup bulvarlarda Çaðdaþ bir gelin yürüyüþünde Çatlamýþ bir tohumu anýmsatan

Seni kara günden sakýnmadým, Seni kanrevan sorgulardan, Zulümden, Ýþkenceden... Bin yerde kahrolmuþum; Yüreðimde bir hançer Paslý yargýlamalarýn sancýsýnda. Ay ýþýðý küskün bakar gittin gideli, Yýldýzlar tek tek döküldü puslu gecelere, Güneþ bir daha gülümsemedi gündüzlere. Nar aðacý yasta oðul, Bahçeler, yollar, gökyüzü...

YAZ ORTASINDA ÜÞÜMEK Kar durdu Yaþlý bir köylü yüzüyle Bezgin ve dinç Doya doya gülmemiþliðin dinçliði belki bu Belki hep borçlu olmanýn

Doða gibi anlamlý Artýk öyle bir yere varmýþ ki Köylü kentli yaþamda Doðuma karþý ölüm üretiyor Uygarlýða

Kar durdu Bir çocuðun ilk kýmýltýsý gibi Beklemede býraktý sessizliði Gün – o hep buruþturup attýðýmýz - gün Üstüne yarým bir söz Iþýltýya durdu: sev... Kar durdu

Ne varsa verecekler elbet Bir akþam dönüþünde Ýzi kalmamýþ aðlamalardan Aydýnlýk bir güne çýkmýþçasýna kapkara Son bir yaðmurdan akan Gökte ne varsa buluttan Feriha Aktan

Aðýdýný kesmiyor Dallarda kuþlar, saksýda menekþe; Her þey gün solgunu sensizlikte. Iþýl Ergin

12

Durdu saatleri kuþkunun Karýn üstünde yarým bir ayak izi Bir silik söz: Belki...yarýn Sennur Sezer

MERMER DÜNYA -1929 Martýnda Ýstanbul-

GEL GÝDELÝM

Mermer bir saray dünya... Aðaçlar oya oya Hep mermerden oyulmuþ... Gökten mermer kanatlý

Gün kavuþtu, su karardý, beni üzme güzelim; Boynun büküp düþünme gel, ver elini gidelim!

Hazýrlayanlar : Þükrü Yýldýz – Ýbram Erdem - Mete Alp Sürecek............

SONBAHARDA YAÞAMAK-2

geçivermiþ yaz

4. artýk sana söylenmeyeceðim kavak aðacý soyunuyorsun sen de küfre duruyor dallarýn yeþilden/sarýdan gülüþün yok þimdi bilirsin benim de dilim acý ama deðmedi tek yapraðýna kötü sözüm hiç gördün mü sert sert baktýðýmý aman kavak aðacý caným kavak aðacý soyunma öyle birden koyup gitme beni sana muhtacým kavak aðacý bana acý

ah sonbahar sonbahar mevsimim benim biricik sevincim

Eflatuni bir kurþun yedim... Kendi kabusumda yaratýðým Koynumda yýllardýr sakladýðým...

bak gözlerimdeki ýþýða gittikçe çoðalýyor hüzünlerim

Nerede olduðumu sorma Nerede kaldýðýmý... Bilinmeyen cevaplar vereceðim sana Bilmediðim.... Kendime geldiðimde Bildiklerim bilmek istemediklerim olacak Ýstemediklerim var þimdi koynumda Biri bir yerimden yakalamýþ beni boðmakta

5. Kiraz dalýna konmadan daha bir karadutu tatmadan allanmýþ bir þeftalinin suyunu emmeden

6. Hýzla kopuyor dalandan yaprak nerede ýþýldaklarla arayýp durduðumuz yaþam /aþk üstelik ayvanýn rengini de unuttuk üzümün þýrasý da pek yavan silikleþti aðaçlar/yapraklar oysa ne çok severdim sarý ýþýnýný güneþin sararan yapraklar arasýnda eylül sonbaharýnda

Ýbram Erdem

Kadýn Duvarlarýnda kaybolduðum bu þehir... Yalnýzlýða ve çýkmazlýða terkedilmiþ sokaklar, ýslak kaldýrýmlar... Öylesine masum gözüküyor ki aslýnda gökyüzündeki ay parladýðý zaman yalnýz ve çýkmaz sokaklarýn kaldýrýmlarýndaki su birikintilerinde... Bir o kadar suçlu aslýnda kimse farkýnda olmasada. Üçüncü uykusuna daldýðýnda þehir, karþýki tepenin ýþýklarý göz kýrpýyordu. Onu gördüm þehrin sokaklarýndan birinde, aniden. Kýsacýk saçlarý, yýlgýn bakýþlarýyla kadýnlýktan o kadar uzak, hatlý vücuduyla bir o kadar yakýn. Belki korkmamak için belki de mutluluktan olsa gerek bilinmezlik türküleri çaðýrýyordu... Arka sokaklarda köpek ulumalarý... Sahilde sevþen iki aþýk... Karanlýkta önünü göremiyor, battýkça batýyordu çamura. Sonunda bir sigara yaktý, hafif kadýnsý ama bütünüyle erkek gibi. Sigarasýyla önüne beliren ýþýðý takip etti. Ayyaþlar çýkmaya baþladý önüne bir bir. Birinden kurtuldu, ikincisinden... Derken üçüncüsüne yakalanýverdi. Arka sokaktan köpek ulumalarý geliyordu, sahilden iniltiler... Kurtulmak için çabaladý çamurlu bedeniyle. Direndi... Sonunda çýkardý sustalýyý salladý karþýsýndaki. Kan deðdi eline sýcaktan. Karþýsýndaki ise hemen bitirip iþini kaçýverdi oradan. Koþtum... Gittim hemen yanýna. Sýzým sýzým akan kanýn arasýndan seslendi bana: ‘’Gizleyemedim’’ Köpek ulumalarý kesilmiþti, aþýklarýn iniltileri ise giderek þiddetleniyordu. Ve o orada... Gizleyemediði kadýn bedeniyle... Sere serpe...

Özcan /Bursa

EFLATUNÎ KURÞUN

Neden olunmasý gereken yerde olmaz ölüm Mevsimler neden kýþ olur böylesi anlarda Yüreðin neden terk eder seni acýmasýzca ..... Hiç mi sevmemiþti Gözyaþý dökmemiþti... ....

Þükrü Yýldýz

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de

TOPLUM altýnlarýna ve makyavelcilere karþý, ahlakýn varlýðýný savunuyordu. Bir yýkýlmaz deyimleme, savunma olduðu söylenebilirdi. Ne deðin az okunur, ne deðin az düþünülürse düþünülsün, avucunda sýký sýkýya sakladýðý insancýl deðerlerle karþý karþýya kalýnýyordu: siyasal davranýþ sorununu ortaya koyuyordu ortaya örneðin. Ya yanýndan kývrýlýp gitmek, ya da savaþa giriþmek gerekiyordu: tek kelime ile, düþünce hayatýný yapan gerilim için kaçýnýlmazdý. Son yýllarda, sessizliðinin bile olumlu bir yönü vardý; uyumsuzun bu Descartesçýsý, ahlakýn güvenli topraðýný býrakýp, uygulamanýn sonucu belirsiz yollarýna sürüklenmeyi reddediyordu. Farkediyorduk bunu; sessizliði seçtiði sorunlarýn ne olduðunu da seziyorduk: çünkü ahlak, yalnýz baþýna ele alýnýrsa, hem devrim yapýlmasýný gerektirir, hem de suçlar onu. Bekliyorduk; beklemek gerekti, bilmek gerekti: sonunda ne yapar, neye karar verirse versin Camus kültür alanýmýzýn belli baþlý kuvvetlerinden biri olmakta, çaðýn ve Fransa’nýn tarihini kendince temsilde devam edecekti. Ama konuþsa idi, belki gittiði yolu öðrenecek ve anlayacaktýk. Herþeyi yapmýþtý -bütün bir eser- ve her zaman

olduðu gibi, herºey ortada idi. Kendisi de söylüyordu: “Eserimi bundan sonra yapacaðým”. Bitti artýk. Bu ölümün, kendine özgü bir rezaleti var; insancýl olmayanýn, insanlýk düzenini ortadan kaldýrmasý bu. Ýnsanlýk düzeni, bir düzensizliktir henüz; haksýzdýr, geçicidir, ölünür orada, açlýktan öldürülünür; ne var ki, insanlarca kurulmuþtur, onlarca ayakta tutulmakta ve savaþý yapýlmaktadýr. Bu düzende Camus’nün yaþamasý gerekti; ilerleyen bu adam, bizim sorunumuzu ortaya koyuyordu; kendisi de karþýlýðýný arayan bir sorundu; bizler için, kendisi için, düzeni kuran ve reddeden insanlar için uzun bir hayatýn ortasýnda yaþýyordu; sessizlikten çýkmasý, karar vermesi ve sonuca baðlamasý önemli idi. Yaþlanýp ölenler vardýr; hep ertelenmiþ olup, yaþantýlarýnýn anlamý, yaþantýnýn anlamý deðiþmeden ölebilecekler vardýr. Ama bizim gibi kararsýz, þaþkýn olanlar için, en iyilerimizin karanlýk geçidin sonuna gelmeleri gerekir. Bir yapýtýn nitelikleri ve tarihsel bir anýn koþullarý, çok ender olarak, bir yazarýn yaþamasýný bu kadar açýkça gerektirmiþtir. Camus’yü öldüren kazaya, rezalettir diyorum; çünkü bu kaza, insancýl dünyada, en derin gerekliliklerimizin uyumsuzluðunu ortaya çýkarýyor. Camus, yirmi yaþýnda iken, ansýzýn

Albert Camus’nün Ölümü Üzerine Jean Paul Sartre

A

ltý ay önce, dün bile, „Ne yapacak?“ diye soruluyordu. Saygý duymak gereken karþýtlýklarla yaralanmýþ bir halde, geçici bir süre için sessizliði seçmiþti. Ama, aðýr aðýr geçen ve seçtiðine baðlý kalan ender insanlardan olduðu için, sessizliðin sonu beklenebilirdi. Bir gün konuþacaktý. Söyleyecekleri üzerinde tahminde bulunmak yürekliliðini bile bile göze alamayacaktýk. Ama, hepimiz gibi, yeryüzü ile birlikte deðiþtiðini düþünüyorduk: varlýðýnýn canlý kalmasýna yetiyordu bu. Dargýndýk; dargýnlýk -hiç görüþmeyecek bile olsak- bir þey deðil; olsa olsa, içinde bulunduðumuz dar, küçük dünyada, birbirimizi gözden kaçýrmadan ve birlikte yaþamak bir çeþit. Bu, onu düþünmeme, okuduðu bir kitap sayfasý ya da gazete üzerindeki bakýþýný duymama ve kendi kendime “Ne diyor? Þu anda ne diyor?” dememe engel deðildi. Olaylara ve içinde bulunduðum ruhsal duruma göre, bazen çok sýkýntýlý, bazen çok acý olarak yargýladýðým sessizliði; ýsý ya da ýþýk gibi, her günün niteliði idi, insancýldý. Kitaplarýnýn -öze-

llikle, belki en güzeli ve en az anlaþýlaný olan Düþüþ’ün- tanýttýðý düþüncelerinin, yanýnda ya da karþýsýnda olunuyor, ama her zaman onlarla birlikte yaþanýyordu. Kültürümüzün belirli bir serüveni idi bu: dönemleri ve sonucu bulunmaya çalýþýlan bir davranýþtý. Çaðýmýzda ve tarih karþýsýnda yaptýklarý Fransýz Edebiyatý’nda belki en ilginç olan uzun ahlakçýlar zincirinin günümüzdeki mirasçýsýný temsil ediyordu. Ýnsatçý, dar ve saf, duygulu ve sert insancýllýðý, çaðýmýzýn biçimsiz ve toplu olaylarý ile, sonucu þüpheli bir savaþa girmiþti. Ama, bunun yanýnda da reddetmedeki inatçýlýðý ile, çaðýmýzýn ortasýnda, gerçeðin

[email protected] sayfa kapýldýðý, yaþantýsýný altüst eden bir hastalýkla, uyumsuzu -insanýn budalaca yokluðunubuldu. Alýþtý buna, dayanýlmaz koþulunu düþündü ve kendisini kurtardý. Bu iyileþmiþ hasta, beklenmeyen ve dýþarýdan gelen bir ölümle çiðnendiðine göre, yalnýz ilk yapýtlarýnýn gerçeði söylediði zannedilebilir. Buna göre uyumsuzluk, ne kimsenin ona, ne de onun kimseye sorduðu sorudur; sessizlik bile denemeyecek, hiçbir þey olmayan bir sessizliktir. Böyle olduðunu zannetmiyorum. Ýnsancýl olmayan, kendini belli eder etmez insanýn bir bölümü olur. Durmuþ her yaþantý, -bu deðin genç bir adamýnki bile olsa- hem kýrýlan bir plak, hem de bütün bir hayattýr. Bu ölümde, onu sevmiþ olanlar için, dayanýlmaz bir uyumsuzluk vardýr. Gene de bu parçalanmýþ yapýtý, bütün bir yapýt olarak görmeyi öðrenmek gerekir. Camus’nün insancýllýðýnda, kendisini ansýzýn alýp götüren ölüme karþý insancýl bir davranýþ bulunduðu, onurlu mutluluk araþtýrmasýnýn, ölmenin insanlýk dýþý gerekliliðini içine aldýðý ve zorunlulaþtýrdýðý ölçüde, bu eserde ve bu eserden ayrýlamayacak olan yaþantýda, gelecekteki ölümüne karþý varlýðýnýn her anýný kuþatmak isteyen bir insanýn saf ve baþarýlý giriþimini bulacaðýz.

BE MAL- ÞAH SULTAN

E

lbistanýn Nargele köyünde olan ve Fransa’nýn Marselya kentinde yaþayan bugüne kadar 350 aþkýn bestesi olan Halk Ozaný Þah Sultan bugüne kadar ikisi Türkiye’de ve ikisi de Avrupa’da olmak üzere toplam 4 Kaseti çýktý.

BÝLiYORMUYDUNUZ

ILK KISISEL BILGISAYARIN

Ceza Hukukunun koordinesi ve „Avrupa Savcýlýðý“

Basýna ayrýlan kartlar seyircilere satýldý!

lerin kaba yaklaþýmlarý da güzel gösteriye gölge düþürmüþtür.

Sadýk karslý/stuttgart

Y

C

eza hukukunu koordine etme ve suçlularý tüm AB sýnýrlarý içinde takip etme, arama ve cezalandýrma. Buna baðlý olarak da bir ülkenin mahkemesinin verdiði bir kararý diðer tüm ülkelerde uygulama. Özellikle binasyonal evliliklerden doðan sorunlar bu yolla çözülebilecek, suçlular sýnýr ötesi takip edilip cezalandýrýlabilinecek ve deðiþik ülkelerin mahkemelerinin ayný konuda farklý karar vermelerinin önüne geçilecektir. Ayrýca Almanya’nýn teklifine uyularak „Avrupa Baþsavcýlýklarý“ (Europäische Staatsanwaltschaft) kurulacak ve bunlarýn çalýþmalarý „Eurojust“ ismi altýnda koordine edilecektir. Bu kurumun þemsiyesi altýnda AB üye ülkelerinin hakimleri, savcýlarý ve polisleri ortak çalýþacaklardýr. Bu sayede de Avrupa Polis Teþkilatýnýn (Europol) önemi artacaktýr. Bu teþkilat „Karma Çalýþma Gruplarý“ oluþturarak terörizme karþý Ýnsan Ticareti organize eden teþkilatlara karþý ve Esrar ve Silah mafyasýna karþý Avrupa çapýnda daha etkili olabilecektir. Bunun içinde özel bir polis teþkilatý „Kooperativen Task Force der Europäischen Polizeichefs“ kurulacaktýr.

Yine Türk iþi organizasyon;

MUCIDI PEROTTO ÖLDÜ

I

lk kisisel bilgisayarin mucidi Italyan Pier Giorgio Perotto, Italya‘nin Cenova kentinde 71 yasinda öldü. Italyan Olivetti firmasinda çalisirken ilk PC‘yi 1965‘de icat eden Perotto, bu bilgisayara, „“programm 101“ adini vermisti. Torino‘da 24 Aralik 1930‘da dogan Perotto, son yillarda zamaninin büyük bölümünü kitap yazarak geçiriyordu.

ýlmaz Erdogan’ýn „Cebimde yeni kelimeler“ adlý tek kiþilik oyunu seyredenler tarafýndan çok beðenildi! Hýnca hýnc doldurulan salonda, seyircilerin oyundan çok memnun olmasýna karþýn organizasyonun bozukluðu yine insanlarý çileden çýkardý! Salonun dolu olmasýna raðmen „basýn giriþ kartýný“ bilet diye 25 euro ya satan ve çekinmeden basýn için ayarlanmýþ kartlarý daðýtan yetkililer, seyircileri de istedikleri yerleþtirdiler. Ýþin en ilginci ise biletleri önceden ayarlanmýþ insanlarýn yerlerine baþ-

ÝSVEÇ’TE HALK EURO ÝSTÝYOR

A

vrupa para birliðinin dýþýnda kalan Ýsveç’te halkýn çoðunluðunun ulusal paranýn yerine euronun kabulünden yana olduðu bildirildi. Ýsveç kamuoyu araþtýrma kurumu Zapera tarafýndan yapýlan bir araþtýrma, Ýsveç halkýnýn yüzde 65’inin euronun benimsenmesinden yana olduðunu gösterdi. Araþtýrmaya göre, euronun benimsenmesine karþý olan Ýsveçlilerin oraný yüzde 23’te kalýrken, kararsýzlar ise nüfusunun yüzde 12’sini oluþturuyor.

[email protected]

DEMOKRASÝ DENEN ÞEY !! KIZMI? GELÝNMÝ? DULMU?

Y

üzyýllar boyu insanlarýn bir idialis bir oluþum bir düþünce uðruna canlarýný verdiði kavramlar olmuþtur. Tarih boyunca halada sürüp gitmekde Dünya‘nýn var oluþundan bugüne, milyonlarca insanlar canlarýný verdiði kavramlar.? Nedir bugün Demokrasi diye baðýranlar ne için baðrýyor? bu mubarek Dünyada emsali bulunmayan Güzel Kizmý, Gelinmi, Dulmu? Hangisi? Ýnsanlarnmýzýn bilerek veya bilmiyerek, haksýzlýða uðradýmý? Demokrasi diye baðrýyorlar. Sað idolojiden, Sol idolojilere, Demokratýndan, liberalinden, dinlisinden dinsizinden hepsi Demokrasi diye baðrýyor, Hürriyet diye baðrýyor. Çalanda Çaldýranda, Yumruk atanda, yumruk yinende, haksýzlýk yapanda, haksýzlýða uðrayanda illede demokrasi diyor. Her önüne gelen demokrasi diye baðrýyor. Bu demokrsi denen zavallýyý her önüne gelen yetki alan kendine göre bir demokrsi uygulmasý var. Vah beni , vah beni, vah beni beni ! Nedir bu güzel kýz? Dünyanýn en büyük elli üç devleti bir araya gelmiþ ismini tanýmýný yapmadan verdikleri bir isimdir. Ýnsanlarýn yönetileceði biçim, tanýmý yapýlmadan siyasi üç ilkeyi belrlemiþlerdir. 1.- Ýnsanlarýn özgür iradeyle kendilerini yönetecek olanlarý serbest seçimlç seçmeleri. 2.- Siyasi sistemin temel insan haklarýna ve özgürlüklerine dayanmasý. 3.-Hukukun üstünlüðünün kabul edilmiþ ollmasý Ýþte bu üç ilkeden birisi yoksa demokrasi denen bu güzel kýz da yok demektir. Bu üç temelden biri olmayan siyasal rejmin ve güzel gelinin bebeðini hamile iken kayýp eder. Artýk hastalýða kaýldýðý içinde bebek yapamayan gelinide kocasý tarafýndan terk edilir. Ve kalýr zavallý dul bir kadýn. 1990 Yýlýnda Paris Antlaþmasýna imza koyan Türkiye Cumhuriyeti devletin de bu siyasi temel unsurlarýn hangisi doðru dürüst uygulanmakda. T.C. Devleti Yukarýda saydýðýmýz ilkeleri uygulayarak demokratik bir devletmidir? Insan Hak ve özgürlüklerini tam anlamýyla uyguluyormu? ANAYASA‘nýn 10. Maddesi gereði tam eþitliði uyguluyormu? Türkiyede 25 Milyon Aleviyi yok sayan bir devletin siyasetcileri hangi demokrsiden bahsediyor? Bu siyasetciler hala ayrýmcýlýðý kendileri yapmakda yapmayada devam ediyorlar. Reisicumhurundan, Baþbakaýna, Bakanlarýna ve Milletvekilleriyle, Devletiyle Hükümetiyle , Meclisiyle......! YÜRÜTME, YASAMA, YARGISIYLA birlikde Herkesten vergi toplayarak vatandaþlar içinde yalýnýz Sünni kesmin ihtiyaclarýna cevap veren devlet 570 Trilyonla devlet bütçesinden pay alan DÝYANET ÝÞLERÝ BAÞKANLIÐI kime hizmet ediyor? Bu devlet laik demokratik devlet olabilirmi? Olsa olsa Sünni bir devlet biçimidir. Yeri gelince Alvilerin sýrtýný sývazlayan, siyasetciler, aydýnlar demokrartlar neredeler acaba? Yazýk çok yazýk þu halinize acýyoruz . Alevileri hala yok sayýlýyor, Anayasanýn 10. Maddesi Siyasilerce çiðneniyor. Bu siyasiler neye benziyor biliyormusunuz yalancý bir gencin tatlý sözlerle kandýrdýðý bekaretini yitirmiþ kýza, Bebeðini kayýp etmiþ güzel geline, kocasý tarfýndan terkedilen zavallý dul bir kadýna benziyor . iþte size demokrasai alýn kullana bildiðiniz kadar kullanýn.

ANADOLU MÜZÝK GRUBU

¯¯¯ ¯¯¯

kalarý oturmuþ ve bunu þikayet eden kiþilere biletleriniz postada kaybolmuþ yanýtýný vermiþlerdir! Bu ”yanlýþlýk” düzeltilmesi oyunun ikinci yarýsýnda olmuþtur! Organizasyondaki daðýnýklýk ve organizatör-

Böblingen Alevi-Bektaþî Kültür Merkezi 13. Olaðan Kongresini Gerçekleþtirdi

B

ZÜLFÝKAR YALÇINKAYA

13

asarýyla geçen genel Kurulda yönetim baþkanlýðýna tekrar Veli Meraklý seçildi.

Dügün, Nisan, Sünet ve Ballo´larýnýzda gönlünüzce eðlenmek için bizi arayýn. Telefonlarýmýz: Stuttgart, Ýbrahim: 0174-9218621 Mannheim, Mahsun: 0172-9129 979

¯¯¯

Yýlmaz Erdoðan için bir sözümüz var; Bol bol vurguladýðý „Sizler bizim Patronumuzsunuz“ cümlesine tek yanýt ”patronunuz sizi nasýl buralara getirdiyse bir gün oradan almasýný bilir” uyarýsý olacaktýr!

200 üyesi olan derneðin salt çoðunluk olan 103 üye katýlým sayýsýyla baþlayan „Genel Kurul“ basarýyla bitirildi. Alevilerin sorunlarý tartýþýlan ve bir „Cemevi’nin artýk þart olduðu düþüncesinde birleþilen konuþmalarda aylýk aidatlarýnda 10 Euero olmasý kararlaþtýrýldý.

Daha çok gençlerden oluþan Yönetim Kurulunda þu isimler yer aldý. Veli Meraklý (Baþkan) Aydýn Arslan Engin Eser Tufan Bektaþ Gazi Düzgün Salim Elibol Ali Ayaþlý Soner Kaymanlý

T

a

v

e

r

n

e

Timbales Die kleine gemütliche Musikkneipe Inh. Ali Osman „Alex“

Reitzensteinstrasse 36, 70190 Stuttgart (Ost) Tel: 0711 262 37 71

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de

ÝLAN

www.dem-ajans.de Sie können das alles bei uns zu angemessenen Preisen geniessen

Als Beigeschmack bieten wir Ihnen auch Getränke an!

Preisliste:

Erwachsene 5,-/Std. Sch+ler 4.-/Std.

Öffnungszeiten: täglich 9:00 bis 24:00

Ihn.

A. Akgün Özel telefon görüþmeleri için odalarýmýz vardýr

Tel: 0231 98 12 840 Fax: 0231 98 12 84 22 Händy: 0173 270 62 78

BORSIGPLATZ 12, 44145 DORTMUND

[email protected] sayfa

14

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de Bebek uyurken gözlerini açarsa korkmayýn

A

merikalý saðlýk uzmanlarý bebeklerin uyurken gözlerini ara sýra açmasýnýn genelde sinir sistemlerini kontrol etme amacý taþýdýðýný belirtiyor. Bu göz açma sýrasýnda bebeklerin tansiyonu, kalp atýþý ve vücut ýsýsý ile önemli vücut fonksiyonlarýný düzenleyen otomatik sinir sistemini kontrol ve düzenlemeden kaynaklandýðýný kaydetti. Bebeklerin gözlerini açmadan önceki iki dakika ile açtýktan sonraki 2 dakikanýn incelendiði bebeklerde tüm sistemlerin gözden geçirildiði belirtildi. Doktorlar bu sürecin bebeklerin saðlýklý geliþmesinin bir göstergesi olduðuna dikkat çekiyor.

Hamile kadýnlarda Nikotin bandý kullanabilir

S

igarayý býrakmak isteyen kiþilerin kullandýðý ve bu konuda baþarýlý olduðu söylenen, kola yapýþtýrýlan nikotin bantlarýn, sigarayý býrakmak isteyen hamile kadýnlarýnda güvenli olarak kullanabilecekleri bildirildi. New York Eyalet Üniversitesi týp fakültesi uzmanlarý yaptýklarý araþtýrmalarda nikotin bantlarýný kullanmanýn hem anne hem de karnýndaki bebek açýsýndan güvenli ve sigarayý býrakmada da etkili olduðunu tesbit ettiklerini açýkladý. Doktorlar bu konuda uzun vadede ortaya çýkacak sonuçlar konusunda da araþtýrmalarýný sürdürdüklerini vurguladý.

Ýki kireçlenme ilacý konusunda uyarý var

A

merikalý saðlýk uzmanlarý Enbrel ve Remicade adlý iki kireçlenme iþlacý verilen hastalarýn doktorlarý tarafýndan dikkatle izlenmesi uyarýsýnda bulundu. Doktorlar bu iki ilacýn bazý hastalarda az da olsa adelelerde hareket etme yeteneðini kaybetme ve vücutlarýnýn bazý bölümlerinin uyuþmasý veya hissetmemesi gibi sorunlar ortaya çýktýðýný belirterek doktorlarýn sürekli bu ilaçlarý verdikleri hastalarýn durumlarýný incelemesini öneriyor. Georgetown Üniversitesi Týp Fakültesi uzmanlarý bazý hastalarda yürüme sorunlarý bazýlarýnda ise konuþma problemlerininde görüldüðünü kaydediyor.

SAÐLIK-YAÞAM

Enurezis Nocturna

ürolojik ya da nörolojik hastalýklar gibi). Enürezis riskini arttýran durumlar: -Yoðun psikososyal sorunlar içinde olan ve olumsuz çevresel koþullarda yaþayan çocuklar -Baba ya da annenin boþanma ya da ölüm sonucu kaybý da önemli etkenlerdendir. Özellikle daha öncesinde idrar kontrolünün saðlandýðý çocuklarda sonradan 5-8 yaþlarý arasýnda idrar kaçýrma bu nedenle tekrar baþlayabilmektedir. -Davranýþsal bozukluklar gösteren çocuklarda mesane kapasitesinin

(çocuklarda gece iþemesi)

Ý

stemdýþý olan idrar çýkýþýna enurezis denmektedir. Bu durum daha çok gece uyku esnasýnda oluþtuðundan enurezis nocturna adýný almaktadýr. Ancak bu durumdaki çocuklarda teþhisin konulabilmesi için gereken yaþ alt sýnýrý 5 tir. Yapýlan araþtýrmalara göre 5 yaþýndaki erkek çocuklarda gece iþemelerinin sýklýðý % 7; kýzlarda ayný yaþta % 3 olarak saptanmýþtýr. Bu oranlar 10 yaþýnda erkeklerde % 3’e; kýzlarda % 2’ye düþmektedir. 18 yaþýna gelen erkeklerde % 1, kýzlarda ise biraz daha düþük bir yüzdede sürebilmektedir. Bu çocuklarda yaþýtlarýna göre geliþimsel gecikmeler de saptanmýþtýr. 5 yaþ sonrasýnda tedavisiz kendiliðinden iyileþme oraný % 5-10 arasýnda bulunmuþtur. Rahatsýzlýðýn teþhisi için en az 3 ay süre ile haftada en az 2 kez idrar kaçýrmanýn olmasý ya da toplumsal, mesleki iþlevsellikte, okul baþarýsýnda düþmeye ve sorunlara yol açmasý , kiþinin 5 yaþýndan büyük olmasý gerekmektedir. Ayrýca idrar kaçýrma durumu baþka bir ilacýn yan etkisine baðlý olmamalý, kiþide idrar kaçýrmaya sebep olabilecek bir hastalýk olmadýðý tespit edilmelidir ( þeker hastalýðý,

daha sýnýrlý olduðu ve bu durumun daha sýk gözlendiði saptanmýþtýr. -Yapýlan çalýþmalara göre ailede

GÜZELIK/KOSMETIK

G

ünlük olarak kullanýlan ve sýk bulunan bir çok besin ve besin katký maddesi, uzun yýllardýr güzellik amacý ile kullanýlmýþtýr. Bu maddelerin genel özelliði asit karakteristiði taþýmalarýdýr. Ekþimiþ süt, sirke güzel görünüm için en çok kullanýlmýþ olanlar. Günümüzde eskiden kullanýlmýþ ve olumlu etkileri gözlenmiþ olan maddelerin içerdikleri asýl etki eden güç analiz edilmiþ ve belirlenmiþtir. Bu kimyasal ajanlar 3 gurupta farklý gurupta kullanýlmaktadýr; yüzeyel peeling (soyma), orta derinlikte peeling ve derin peeling. Yüzeyel peeling için AHA (alphahydroxy Acid) ürünleri, baþta glikolik asit olmak üzere kullanýlýr. Cildin en dýþ katmanýný etkiler ve ciltte belirgin bir güzellik, parlaklýk ve canlýlýk oluþturur. Yüzeyel peeling amacý ile % 10 dan daha düþük konsantrasyondaki ürün evde tariflere göre 2-3 hafta kullanýlýr. Daha sonra güzellik mer-

kezindeki cilt uzmanýna gidilir. Uzman her seansta konsantrasyonunu yükselttiði AHA uygular ve takip eder. Seanslar 1 - 3 hafta ara ile olabilir. Uygulama sonrasýnda hemen kiþi günlük yaþamýna katýlabilir. Uzamanýn vereceði tarife göre evde de % 10 veya daha düþük deðerdeki AHA lý ürün uygulamasý sürer. Orta Derinlikte Peeling Genelde ciltteki yaþlanmaya baðlý olarak görülen etkilerin ve güneþin cilt üzerinde oluþturduðu istenmeyen etkilerin ortadan kaldýrýlmasýnda çok iyi sonuçlar saðlar. Yüzeyel peeling’te kullanýlan ajanlarýn özel bir protokol ile uygulanmasý ile yapýlýr. Ciltteki bu orta derinlikteki soyma iþlemi sonrasýnda cilt genellikle 3 gün gibi kýsa bir sürede iyileþir. Bu tip soyma iþleminden sonra ciltte kýrmýzýlýk oluþur ve bu kýzarma zaman içerisinde hýzla normale döner. Bu süre içerisinde makyaj ile bu kýrmýzýlýðý kapatmak kolayca yapýlabilir. Sonuçlarý çarpýcý bir yöntemdir. Mut-

anne, baba ve diðer akrabalarýn geçmiþ yaþantýlarýnda bu sorun var ise, çocuklarda da enürezis riski 5-7 kat artmaktadýr. Çocukta gece iþemeleri varlýðýnda yapýlmasý gereken incelemeler: Öncelikle idrar yollarýnda mikrobik bir durum varlýðý, basit bir idrar tahlili ile araþtýrýlabilir. Bu duruma idrar yollarýnýn özelliði nedeniyle daha çok kýz çocuklarýnda rastlanmaktadýr. Daha nadiren rastlansa da idrar yollarýndaki yapýsal kusurlar varlýðý radyolojik incelemeler ile belirlenebilir. Nörolojik muayene ve þeker hastalýðý varlýðý açýsýndan kan þeker düzeyi araþtýrýlmalýdýr. Tedavi: Ýlaç tedavisi yanýnda uygulanabilen psikoterapi, özellikle davranýþsal sorunlar yaþayanlarda etkili olmaktadýr. Bu özellikle sonradan baþlayan idrar kaçýrmalarýnda gereklidir. Diðer bir yöntem ise, ýslanmaya duyarlý nesnelerle döþenmiþ olan özel donanýmlý bir yataðýn , ýslanma ile ikaz edici bir ses çýkarmasýna ve kiþinin bu durumu zaman içinde öðrenebilmesine dayanan bir sistemdir. laka cilt uzmaný (doktor) tarafýndan uygulanmalýdýr. Ciltte skatris oluþumuna neden olabilir. Eðer hekim kontrolunda iseniz olumsuzluklarýn görülem þansý çok azdýr. Derin Peeling Cildin daha derinlemesine soyulmasýnda TCA ve fenol gibi kimyasal maddeler kullanýlýr. Akne skarlarý ve derin güneþ etkilerinin tedavisi amacý ile cilt uzmanlarý (doktor) tarafýndan ancak uygulanabilen bir yöntemdir. Kimyasal maddelerin cilde uygulanmasý kýsa süreli bir sýkýntý yaratýr. Uygulama sonra ciltteki renk deðiþiklikleri ve þiþlikler nedeni ile 1 - 2 hafta iþ ortamý gibi ortamlara girmek önerilmez. Bu süre sonunda eski cilt hücreleri tamamen dökülür ve yerini yeni hücrelere býrakýr. Çok daha genç ve taze bir cilt görünümü kazanýlýr. Uygulama sonrasýnda nedbe dokusu oluþabilmektedir. Mutlaka doktor tarafýndan uygulanmalý ve takip edilmelidir. Cerrahi bir giriþim olmadan yüzde gerilme ve kýrýþýklarýn gitmesi saðlar.

[email protected] sayfa saðlýðýnýz

Dr. Med FAHRETTÝN ADSAY

Depresyon hastalýðý

H

er ne kadar uzmanlýk alaným olan dahiliye uzmanlýðýn dýþýnda da olsa depresyon hastalýðý çok yaygýn ve dahiliye ve diðer ev doktorlarý tarafýndan sýk sýk tedavi edilen bir hastalýktýr. Ev doktorlarýna giden hastalarýnýn yaklaþýk % 20 si depresyonlu hastalardýr. Bir Dahiliyci olarak bu hastalýðý yazmanýn en önemli sebebi þudur: Çoðu depresyonlu hastayý bir sinir hastalýktýr. (Nöroloji) uzmanýna gitmeyi tavsiye ettiðimizde, hasta ”Ben deli deðilimki deliler doktoruna gideyim,, gibi itirazlarla karþýlaþýyoruz. Burada yapmak istediðimiz, hastayý bir uzman meslektaþa göndermektir. Fakat çoðu hastalar itirazlarýnda hastalýðý kabullenmeme ve kötüsü ise ”Akýl“ ve ya ”Deli,, denen hastalýðý yadýrgamasýda ve isani bir anlayýþ gösterememesi dir. Ýþin vahim tarafýda budur, çünkü sözüm ona ”Deli“ veya Akýl hastalýðýna kapýlan bir insan her halukarda bir þeker ve ........... gibi bir hastalýktýr. Ne az nede kötü bir hastalýktýr. Adý geçen depresyon ”delilik” gibi hastalýklara yakalanan bir insana anlayýþ göstermemek, hör görmek, alay etmek, dýþlamak – en aðýr insanlýk suçlarýndan birisidir. Hangi toplum ve cemaat olursa olsun böyle insanlara anlayýþ göstermeyenler cahilliklerini ve geri kalmýþlýklarýný sergiliyorlar. Çünkü hangi din olursa olsun, hangi cemaat veya insan (birey) olursa olsun kendisiyle beraber yaþýyan insanlara anlayýþ göstermek, gerekirse yardým etmekle yükümlüdür. Aksi takdir de insancýl ve medeni bir toplumun bireyi oldugunu iddia edemez. Depresyon hastalýðýnýn belirtileri: Depresyonun en belirgin belirtisi moral bozukluðu, neþesizlik, ilgisizlik genel yorgunluk (yani sebebi belli olmayan halsizlik. Bu adý geçen belirtiler görülür. En azýndan ikisinin en az iki hafta sürmesi gerekiyor ki o zaman Depresyon –episoden – denilir. Depresiyonun diðer belirtileri unutkanlýk, konyentrasyon bozukluðu, iþtah azalmasý þahsýn kendisine güveninin azalmasý, uykusuzluk, özellikle sabah erken moral bozukluðun akþama doðru azalmasý yine tedavi ye gelince: Hastaya anlayýþ ve ilgi gösterilerek konuþma tedavisinin uygulanmasý. Eðer bu yöntemler yetmiyorsa ilaçlarýn verilmesi çoðu durumlarda kaçýnýlmaz oluyor. Genellikle depresyona karþý verilen ilaçlarýn çok yan tesirleri vardýr, ilaç tesirini geç gösterebilir, hasta ilaçlarýný almakta ihmal eder veya hastalýk gereði almaz. Bu durumlarda aile fertlerinin yardýmý, anlayýþý ve ilgisi çok önemlidir. Hasta ilaçlarýnýn yan tesirini kaldýramýyorsa mutlaka doktoruyla konuþmasý ve ilaçlarýný uzun bir süre almasý tavsiye edilir. Ýlaçlarýný býrakacaksa önce doktoruyla konuþmasý ve hasta genellikle ev doktorunun dýþýnda bir sinir ve ruh hastalýklarý uzmanýnýn kontrolünde tedavi görmelidir.

Kýzgýn ve sinirli kiþilerde stroke riski yüksek

A

merikalý araþtýrmacýlar yapý olarak sinirli ve kýzgýn kiþiliði bulunan þahýslarda stroke diye bilinen beyin kanama riskinin yüksek olduðunu belirledi. Doktorlar bu tür kiþilðe sahip olan hastalarda HDL diye bilinen iyi kolestrol düzeyinin düþük olmasýna kötü kolestrolun yükselmesine ve tansiyonu artmasýna neden olduðuna dikkat çekiyor. Doktorlar siniendiði zaman inzsanlarýn salgýladýðý adrenalin gibi hormonlarýn kan damarlarýna zarar verdiðini de ileri sürdü.

Kýþýn grip deðil soðuk hava ölümlere neden

K

ýþ

aylarýnda görülen ölüm olaylarýndaki artýþa grip ve soðuk algýnlýðýnýn deðil daha çok soðuk havanýn neden olduðunu son bir araþtýrma ortaya koydu. Doktorlar genelde soðuk havanýn yaþlýlarda beyin kanamasý ve solunum yollarý rahatsýzlýklarýna neden olduðunu ileri sürdü. Uzmanlar yaþýlýlarýn soðuk ve sýcak farkýna tahammül edemediklerini vücut ýsýlarýný gençler kadar kolaylýkla soðuða karþý ayarlayamadýklarýný belirtiyor. Doktorlar bu ndenele soðuk havaya çýkan yaþlýlarýn sýký þekilde giyinmelerini bir yerde beklerken otobüz duraðý gibi kapalý rüzgardan korunan yerleri seçmelerini tavsiye ediyor.

Nikotin kan damarlarýna zarar veriyor

A

merikalý saðlýk uzmanlarý yaptýklarý yeni bir araþtýrmada nikotinin kalp krizlerine neden olabilecek boyutta kan damarlarýna zarar verdiðini ortaya koydu. Doktorlar burundan sprey halinde veya sigara içilerek alýnan nikotinin kan damarlarý içindeki kan akýþýný yavaþlattýðýný ve damarlarýn içinde bazý týkanmalara neden olduðunu ileri sürüyor.

15

Sigara cazibeyi katlediyor

S

igaranýn sadece saðlýk üzerinde deðil, kadýnsý ve erkeksi cazibe üzerinde de olumsuz etkileri olduðu bildiriliyor. Dünya Saðlýk Örgütü’nün „Pasif içicilikle ilgili sýk sorulan sorular“ isimli broþüründe sigaranýn saðlýk üzerine olumsuz etkilerine yer verildi. Broþürde yer alan bilgilere göre, tütün yaþamý tehdit eden birbirinden farklý 45 tane hastalýða neden oluyor ve bunlarýn çoðu sigara içmeyi býrakmakla ve/veya sigaralý ortamlardan uzaklaþmakla önleniyor. Ancak sigara, içenleri sadece saðlýk açýsýndan deðil fiziksel görünüm açýsýndan da olumsuz etkiliyor. Sigara içenler, yabancý olduklarý ya da kendilerini güvende hissetmedikleri ortamlarda kendilerini güçlü göstermek için sigara yaktýklarýný ifade ediyorlar. Bu þekilde farklý bir imaj çizilmeye çalýþýlsa da bu davranýþýn altýnda güvensiz, sinirli, huzursuz bir ruh hali yatýyor. Sigara içme davranýþý izlendiðinde kiþinin kendi ile barýþýk ve sakin yüz hatlarýnýn deðiþtiði, komik ve asabi bir hale dönüþtüðü görülüyor. Sigara içenlerde sigara içme sýrasýndaki mimiklere baðlý olarak aðýz çevresi ve alýnda iki kas arasýnda „sigara izleri“ denilen derin çizgiler de oluþuyor. Bu nedenlerle sigara içme görüntüsü, kadýnsý ya da erkeksi cazibeyi yok ediyor.

AKUPUNKTUR NEDÝR? Latince ”iðne batýrmak” 13(akus: iðne, punktura: batýrmak ) anlamýna gelen Akupunktur (Chen-Chiu), vücudun belli noktalarýna iðneler batýrarak yapýlan bir tedavi metodudur. AKUPUNKTUR’UN TARÝHÇESÝ:

G

eleneksel Çin Týbbý’nýn önemli bir bölümünü oluþturan Akupunktur ve Moksibasyon doðu’da 5 bin yýldýr uygulanmaktadýr. Taþ Devri’nde bian denen taþ iðneler ve Maden Devri’nde çeþitli madenlerden dökme iðneler kullanýlmýþtýr. Günümüzde geliþen teknoloji ile birlikte altýn, gümüþ, çelik iðneler veya laser ýþýný kullanýlmaktadýr. Moksibasyon, moksa bitkisinin yakýlarak vücudun belli noktalarýnýn ýsýtýlmasý þeklindeki tedavi metodudur. Özellikle Çin’in soðuk kuzey bölgelerinde, ýsýnan vücut bölgelerinde bazý aðrýlarýn azaldýðý fark edilmiþtir. Böylece Isýtma ve dolaþýmý arttýrma etkilerinden yararlanmak için kullanýlan moksibasyon, akupunkturun yanýnda yerini almýþtýr. Çin’deki ilk yazýlý týp klasiði olan Huangdi Neijing (The Canon of Medicine: Týbbýn Genel Kurallarý) M.Ö. 500-300 yýllarý arasýnda tamamlanmýþtýr ve o döneme kadar geçen süredeki týbbi deneyimler ve teorik bilgiler bir özet halinde sunulmuþtur. Ýki bölümden oluþan bu kitapta, akupunktur noktalarý ve iðneleme teknikleri ile birlikte Geleneksel Çin Týbbý’nýn temel teorileri olan yin-yang, beþ element, zang-fu organlar, meridyenler, qi (yaþam enerjisi) ve kan, çeþitli hastalýklarýn etyoloji, patoloji, teþhis ve tedavi metotlarý anlatýlmaktadýr.

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de Masal

HOLLE KADIN D

ul bir kadýnýn iki kýzý varmýþ. Biri güzel, hem de çalýþkanmýþ. Öteki ise hem çirkin, hem de tembelmiþ;ama kendi öz kýzý olduðu için kadýn bunu daha çok severmiþ. Evde her iþi güzel kýza gördürürmüþ. Zavallý kýzcaðýz her gün sokakta bir kuyunun baþýnda bez dokurmuþ. Hemde o kadar çok çalýþýrmýþ ki, parmaklarýndan kan fýþkýrýrmýþ. Günün birinde iplik sardýðý makara kan içinde kalmýþ. Bunun üzerine kýz kuyuya eðilerek makarayý yýkamak istemiþ. Fakat makara elinden kayýp kuyuya düþmüþ. Kýzcaðýz aðlaya aðlaya üvey annesine koþmuþ. Baþýna gelen kazayý anlatmýþ. Kadýn çocuðu adamakýllý azarlamýþ, sonrada çocuða hiç acýmadan:- Makarayý kuyuya nasýl düþürdünse öyle alýp getireceksin. Sonra karýþmam ha... diye baðýrmýþ. Bunun üzerine kýz kuyunun baþýna dönmüþ ama ne yapacaðýný bilmiyormuþ. Makarayý almak için „ne olursa olsun“ diye kuyuya atlamýþ. Atlamýþ ama aklý baþýnda deðilmiþ. Az sonra uyandýðýnda, kendini güzel bir çayýrlýkta bulmuþ. Güneþ parýldýyor, çevrede binlerce çiçek görünüyormuþ. Yolda karþýsýna bir fýrýn çýkmýþ. Fýrýnýn içi ekmekle doluymuþ. Ekmek kýza seslsnmiþ: -Ne olursun beni fýrýndan çýkar, beni fýrýndan çýkar; yoksa yanacaðým, çoktan piþtim ben... kýz fýrýna yaklaþmýþ, ekmeklerin hepsini kürekle birer nirer dýþarý çýkarmýþ. Sonra yoluna gitmiþ. Karþýsýna bir aðaç çýkmýþ; aðacýn üzerinde pýtrak gibi elmalar sallanýyormuþ, aðaç kýza seslenmiþ: -Beni silkele... Biz elmalar hep olduk!.. Kýz aðacýn üzerinde hiç elma kalmayýncaya kadar silkelemiþ. Elmalarý bir araya toplayarak koca bir yýðýn yapmýþ, sonra yine koyulmuþ. Sonunda küçük bir eve varmýþ. Penceresinden bir kocakarý bakýyormuþ. Kadýnýn diþleri pek iriymiþ. Bunlarý görünce kýzýn içine korku girmiþ. Oradan kaçmak istemiþ. Fakat yaþlý kadýn arkasýndan seslenmiþ: -Sevgili çocuk neden korkuyorsun? Gel burada kal; evin bütün iþlerini güzelce yaparsan sana bir kötülüðüm dokunmaz. En çok dikkat edeceðin þey yataðýmý güzel düzeltmek, iyice silkelemektir. Bunu yapýnca yataðýn içindeki kuþ tüyleri uçar. Ýþte o zaman yeryüzüne kar yaðar. Benim adým Holle Kadýn’dýr. Kocakarý böyle tatlý tatlý konuþunca kýzýn içi ferahlamýþ; orada kalmaya karar vermiþ. Ýçeri girerek iþine baþlamýþ. Evin her iþini seve seve yapýyormuþ, yataðý her zaman o kadar güçlü silkeliyormuþ ki, tüyler kar parçalarý gibi uçuyorlarmýþ. Bu yüzden kadýnýn evinde rahat bir yaþam geçiriyor, kötü söz iþitmiyor, her gün kýzartmalar, kebaplar yiyormuþ.küçük kýz uzun zaman Holle Kadýn’ýn yanýnda kalmýþ; fakat içinde hep bir üzüntü duyuyor, bunun nedenini kendisi de bilmiyormuþ.sonunda bunun farkýna varmýþ; yurdunu özlemiþmiþ. Her ne kadar buradaki

BOYA BENÝ

yaþamý kendi evinden daha iyi geçiyormuþsa da, o yine evine dönmek istiyormuþ. Bir gün dayanamamýþ, kocakarý’ya demiþki: -Evimi çok göreceðim geldi. Bu ayrýlýk acýsýna dayanamýyorum. Burada, yerin altýnda geçen yaþamým çok iyi ama artýk daha fazla kalamayacaðým. Yine yukarýya dönmek istiyorum. Holle Kadýn: -Evine dönmek isteyiþin hoþuma gitti. Bugüne kadar bana çok iyi hizmet ettiðin için, seni ben kendi elimle yukarý çýkaracaðým demiþ. Kýzý elinden tutmuþ; büyük bir kapýya doðru götürmüþ. Kapý açýlmýþ. Kýz tam kapýnýn altýna geldiði zaman güçlü bir altýn yaðmuru baþlamýþ. Durduðu yerle annesinin evi arasýnda çok az aralýk varmýþ.Kýz evin bahçesine girdiði zaman horoz kuyunun üzerine çýkmýþ, ötmeye baþlamýþ. -Ö ö ö rö ö, altýndan küçük bayanýmýz geldi! Kýz eve girmiþ, annesinin yanýna gitmiþ. Her yaný altýnla kaplý olduðu için kendisini hem annesi, hem üvey kýz kardeþi güleryüzle karþýlamýþlar. Kýz baþýna gelenleri bir bir anlatmýþ. Annesi, bu altýnlarýn nasýl elde edildiðini öðrenince çirkin, tembel kýzýna da bunlarý kazandýrmak istemiþ. Bu kýzýzný da kuyunun baþýna oturtarak bez dokutmaya baþlamýþ. Makarasýnýn kana bulanmasý için kýz parmaðýna iðne batýrmýþ. Elini dikenli çitlere vurmuþ. Sonra makarayý kuyuya atmýþ. Arkasýndan da kendisi atlamýþ. Öbür kýz gibi kendini bir çayýrda bulmuþ. Ayný yoldan yürümeye baþlamýþ. Fýrýna vardýðý zaman ekmek yine baðýrmýþ: -Ne olursun beni dýþarý çýkar, beni dýþarý çýkar, yoksa yanacaðým. Çoktan piþtim ben!.. -Fakat tembel kýz: -Doðrusu üstümü baþýmý kirletmeye vaktim yok!..demiþ yoluna gitmiþ. Az sonra elma aðacýnýn yanýna varmýþ. Aðaç seslenmiþ: -Ne olursun beni silkele, kuzum beni silkele... Biz elmalar hep olduk! - Kýz: -Ya..çok bilmiþsin.. seni silkeleyim de kafama elmalar düþsün deðil mi? Demiþ; geçip gitmiþ. -Holle Kadýn’ýn evine vardýðý zaman hiç korkmamýþ. Çünkü onun koca diþlerini önceden duymuþmuþ.hemen kadýnýn hizmetine girmiþ. Ýlk gün çok çalýþmýþ. Holle Kadýn’ýn her dediðini yapmýþ. Kocakarýnýn kendisine vereceði altýnlarý düþünüyormuþ. Fakat ikinci gün tembelliðe, iþleri baþýndan savmaya baþlamýþ. Üçüncü gün bu tembellik bir kat daha artmýþ. Sabah bir türlü yataðýndan kalkmak istemiyormuþ. Tembel kýz Holle Kadýn’ýn yataðýný da yapmýyormuþ -Bu yüzden tüyler de uçuþmuyormuþ. Çok geçmeden bu durum Holle Kadýn’ý kýzdýrmýþ. Kýzý iþinden çýkarmýþ. -Tembel kýz buna seviniyormuþ. Altýn yaðmurunun yaðacaðýný umuyormuþ. Holle Kadýn onu da büyük kapýya kadar götürmüþ. fakat kýz kapýnýn altýna gelince altýn yerine kocaman bir kazan dolusu zift baþýndan aþaðý boþalmýþ. -Holle Kadýn: -Ýþte bu da senin hizmetlerinin ödülü!... demiþ. Kapýyý kapamýþ. Tembel kýz eve dönmüþ. Her yaný zifte bulanýkmýþ. Yine kuyunun baþýnda duran horoz kýzý görünce.: -Ö ö ö rö ö, pasaklý küçük bayanýmýz yine geldi diye ötmeye baþlamýþ. Kýza bulaþan bu zift ömrü boyunca üzerinde kalmýþ.

ÇOCUK

[email protected] sayfa

Hazýrlayan: Döne Köylüce

SOFÝNÝN MACERALARI ... Ama birden bire müzik durdu. Bütün hayvanlar þaþýrmýþlardý. Herkes birbirine soruyordu. Kim müziði kapattý? Sofi’de çok þaþkýndý. Oda bilmek istiyordu kimin müziði durdurduðunu. Aramak istiyordu. Arkadaþý ona gitmemesini söylediði halde ormanýn içine gidiyordu. Orman çok sessizdi. Sofi de çok korkuyordu. Birden bire bir ses duydu. Sofi sesin nereden geldiðini tespit etmek istiyordu. Yine o sesi duymuþtu. Þimdi sesin nereden geldiðini öðrenmiþti. Orda bir aðacýn arkasýndan gelmiþti. O aðaca korkarak

16

yaklaþmýþtý. Aðacýn arkasýna baktýðýnda gözlerine inanamýyordu. Aðacýn arkasýnda bir küçük tavþan vardý. Tavþan çok korkuyordu. Titriyordu bile. Sofi artýk korkmuyordu ama çok þaþkýndý. Tavþana birden bire çabucak konuþmaya baþlamýþtý. Söylüyordu ki müziði artýk hiç kapatmayacak ve Sofinin onu dövmemesini istiyordu. Sofi gülmeye baþladý. Sonra tavþanýn yanýna oturdu. Niye yaptýðýný sordu. Tavþanda çiftliðin hayvanlarý onunla hiç oynamadýklarý için bunu yaptýðýný ama artýk hiç yapmayacaðýný söyledi. Sofi nin aklýna

bir þey geldi. Tavþaný alýp hayvanlarýn yanýna götürdü ve müziði tekrar açtý. Tavþaný onun arkadaþý olarak gösterdi. Hayvanlarýn hepsi Tavþandan özür dilediler. Çünkü onlara göre Sofinin arkadaþlarý

Rafik Schami

onlarýnda arkadaþlarýydý. Böylece bütün gece eðlendiler. Tavþan hayatý boyunca hiç yalnýz kalmadý. Hep arkadaþlarý oldu. /Son Döne Köylüce

Sevgili Çocuklar,

R

afik Schami aslen Suriyeli olan bir yazar, 1946 yýllýnda Þamda doðdu. 1971 yýlýndan beri Almanya’da yaþýyor. Kendisi Almanya’da çeþitli fabrikalarda ve inþaatlarda çalýþmýþ. 1982’den beri yazar. Yazdýðý kitaplar içinde bazý ödüler kazandý. Örneðin : 1986- Thaddäus- Troll- Ödülü/ 1993Adelbert- von- Chamisso- Ödülü/ 1993- ZDF ´den Preis der Leseratten ödülendi

Sizin DEM çocuk sayfasý için istekleriniz varsa, yada bu sayfayý daha da güzel yapmak için bazý önerileriniz varsa bir e-mail ile gönderebilirsiniz. Fýkralar yada hikayelerde yollarsanýz çok seviniriz.

Erzähler der Nacht (Geceyi anlatan) Rafik Schaminin Kitaplarýndan biri olan “Erzähler der Nacht/Geceyi anlatan” kitabýný size tavsiye ederiz. Faytoncu( At arabasi) Salim Þamda en iyi Hikaye anlatan kiþi. Bir gün sessini kaybediyor.Bir Melek kendisine 7 ayrý kiþiden birer hediye alýrsa sesini geri alabileceðni belirtiyor. Arkadaþlarý ona sesini geri kazandýrabilmek için yardým ediyorlar. Bulduklari çözüm; her biri ona birer hikaye hediye ediyorlar. Gelin Hikayeleri sizde okuyun. Hikayeler çok güzel. Bu Hikayeler sayesinde Faytoncu Salim sesini geri kazanýyor. Fiyati : DM 14, 90 Hamburg, Döne ve Þirin

Döne Köylüce e-mail:

[email protected] Adress: DEM Çocuk Hack str.3 70190 Stuttgart

”Nice Yýllara Oðlum Doðucan”…. Yaþamýn kýyýsýnda durmuþum, Ceplerime yýldýz doldurmuþum. Gözlerime yansýyan ýþýkla Dinginlenmez özleminle kavrulmuþum… Yüreklerin tel örgülerle cevrilmediði, insanlarýn küçücük çýkarlarla birbirini ezmediði, sevgi ve barýþýn kol gezdiði:seninde yaþamdan zevk alacaðýn....

Sadýk Karslý FIKRA/

K

AYI ÝDÝ MAYI ÝDÝ

öyün birinde güzel bir gelin vardý. Bu gelin köyün en güzel gelinlerinden biri idi. Bir gün çamaþýr asmak için avluya çýkar. Bu sýrada bahçenin kenarýnda bir ayý görür. Gelin ayýdan o kadar korkar bayýlýr. Ayý gelini alarak maðarasýndan götürür. Gelini evinde bulamayan anasý ve babasý köy halký ile onu aramaya çýkarlar. Günler aylar sürer bu arama. Gelini bulamazlar. En sonunda umudu kesip vazgeçerler. Gelin kendine gelince kendini maðarada bulur. Ayýyý karþýsýnda bulunca çok korkar fakat yapacak bir þeyi yoktur. Ayý kendisine

et, bal ve meyve getirir zamanla gelin bunlarý yemeye mecbur kalýr. Aradan bir kaç yýl geçtikten sonra iki avcý avlanmak için ormanda dolaþýyordu. Bir ara sesler duyarlar ve sesin geldiði yere giderler. Aðzý taþlarla kapalý bir maðara görürler, maðaranýn aðzýný açarlar. Birde ne görsünler maðaranýn içinde bir kadýn iki tanede yarý iðnsan yarý ayý iki yavru. Avcýlar çok þaþýrýrlar yavrularý öldürürler, kadýný da alýrlar. Ayý gelmesinb diye biraz da acele ederlerse de, kadýn gelmemekte diretir. Kadýn aðlayarak þunlarý söylüyormuþ: Ayý idi, mayý idi kocam idi ya. Çalý idi çupi idi evim idi ya. Oðul yumli yumaðum.

Dönerproduktion Fleischgroßhandels GmbH Yaprak, Kýyma, Tavuk, Hindi Döner Çeþitleri Markamýzýn garantisi

Uygun fiyat, hýzlý servis ve aranan kalite

Mercan Döner‘de

Kalitenin adý Lezzetin tadý Güvenin adý MERCAN DÖNER

Donnerstraße 21 44319 Dortmund-Asseln Tel: 0231 217 45 48 Fax: 0231 217 45 47 Mobil: 0179 13 74 767 0179 29 66 768

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de Ünlü jazz þarkýcýsý Peggy Lee öldü

Ü

nlü jazz þarkýcýsý ve bestekar Peggy Lee 81 yaþýnda kalp krizinden öldü. Unutulmayan Fever ve Is that All There Is adlý þarkýlarý ile tanýnan sanatçý Benny Goodman orkestrasý ile çalýþýrken satýþ rekorlarý kýran plaklar doldurmuþtu. 50 yýl süren sanat yaþamý sýrasýnda Grammy ve oskar ödüllerine kavuþan Peggy Lee, 4 kez de evlenmiþti. Bir çok jazz eleþtirmeni o söylerken içinizde bir þeyler hissetmiyorsanýz mutlaka ölmüþ olmasýnýz þeklinde yorumlar yapmýþlardý.

Metro-Goldwyn-Mayer stüdyolarý satýþa çýkarýldý

A

merikan ekonomisindeki sýkýntý sonunda film sanayiini de vurdu. Kýsa adý MGM diye bilinen Metro-GoldwynMayer þirketi stüdyolarý 7 milyar dolara satýþa çýkarýldý. MGM tarafýndan kiralanan bir bankerlik þirketi yapýlacak satýþdaki açýk artýrmayý yönetecek. 7 milyar dolar istenen stüdyolarýn normal piyasa deðerinin 5 milyar olduðuna dikkat çeken ekonomistler, bu fiyatý yüksek bulan tüm büyük öteki þirketlerin ihaleye ve açýk artýrmaya girmesini beklemediklerini kaydediyor.

Boy George konser için Londra’ya gitti

8

0’liyýlklarýnünlüþarkýcýsý Boy George AIDS’li hastalar yararýna verilecek bir konser için Londra’ya gitti. Pazartesi günki konsere 21 yeni þarkýyla çýkacak olan sanatçýnýn uzun süredir uyuþturucu, homoseksüel yaþam, depresyon gibi nedenlerle yaþamý karman çorban bir þekil almýþtý. Þarkýcý bu konserle yeniden piayasaya adým atmayý planlýyor.

Tom Cruise tekrar evleniyor

T

om Cruise ve sevgilisi Penelope Cruz bu hafta sonu evleniyor. Haberlerde çiftin Colorado’daki Cruise’un çiftliðine aile yakýnlarýný davet ettikleri vurgulandý. Bir kayak merkei olan Cruise’ýn çifliðinde toplanan aile yakýnlarý dýþýnda nikah törenine kimsenin çaðrýlmadýðý ve basýna kapalý olarak olayýn gerçekleþeceði bildirildi.

MAGAZÝN

[email protected] sayfa

Sat 1‘ in komedi starý Kaya Yana „Verimli bir ara“ ya ihtiyacý var B

aþarýlý etno komedi þovu ”Was guckst Du?” ile Alman televizyon kanalý Sat 1‘ de kýsa dönemde üne kavuþan Kaya Yanar, Aralýk ayýnda bir „verimli ara“ vermek istiyor. Damarlarýnda Türk, Arap ve Alman kaný akan Frankfurt doðumlu 28 yaþýndaki komedyen, menajerinin açýklamasýna göre, yeni proje hazýrlýklarý yapmak için tv ekranlarýndan uzak bir zaman dilimine ihtiyacý var. TV ödüllerine aday Kaya Yanar, ”Ne bakýyorsun?” adlý programý için Alman Televizyon Ödülü‘ ne layýk görüldü. Komedyen ayrýca aldýðý baþka ödüllerin yaný sýra, ABD‘ deki „International Emmy“

olam üzere 14 ila 49 yaþ grubu tarafýndan izleniyor.

nin adaylarý arasýndaydý. Genç komedyenin cuma akþamlarý yayýnlanan þovunu yüzde 17 oranýnda

ATHENA GRUBU DAÐILDI! AVRUPA BASKETBOL ÞAMPÝYONASI ÝÇÝN YAPTIKLARI “12 DEV ADAM”CÝNGILIYLA GÖNÜLLERÝ FETHEDEN ATHENA ÜYELERÝ 12 YILLIK BERABERLÝKLERÝNE SON VERDÝ...

T

am 12 yýldan bu yana birlikte müzik yapan, bu zaman içinde iki albüm ve iki single’a imza atan, “12 Dev Adam” adlý þarkýnýn yaratýcýlarý Athena Grubu’na nazar deðdi. 1999’da grubun adýný taþýyan “Athena” ve 2001 yýlýnda çýkardýklarý “Tam Zamaný” ile gençlerin gözdesi olan grubun davulcusu Turgay Günaydýn, Athena’yla tüm iliþkisini kesti. “12 Dev Adam” ile tüm Türkiye’yi coþturduklarýný ancak bu baþarýnýn grup içindeki görüþ ayrýlýklarýný engelleyemediðini söyleyen Gülaydýn, “Bu gün bir topluluðun baþýna gelebilecek en güzel hikâyeyi yaþamýþken ve daha güzellerini yaþayabilecekken, kýsacasý zirvedey-

ken, oluþturduðumuz bütünü býrakmak, yaþamlarýmýzý ayýrmak, elbette dýþarýdan bakýldýðýnda tuhaf görülebilir” diyerek ayrýlma nedenini açýkladý, Ýþte Gülaydýn’ýn aðzýndan ayrýlýk... OZAN DA AYRILDI “Peki ya artýk zorluklara birlikte karþý koyamýyorsak. Þarký sözlerimizin anlamlarýný sadece kendimde yaþarken bulabiliyorsam. Enstrümanlarýmýzdan yaydýðýmýz enerji negatife döndüyse. Hayata bakýþýmda diðerleriyle aramda büyük bir uzaklýk ortaya çýktýysa. Elimizdeki gücü güzelliklerin oluþumu için kullanamýyorsak...Tabii ki artýk hiçbir çalýþma tatlý anýlarla beslenemez.” Gökhan, Hakan, Turgay ve Ozan’dan oluþan Athena’da bas gitarist Ozan’ýn da gruptan ayrýldýðý, Ozan’ýn bu durumu yakýnda bir basýn toplantýsý ile açýklayacaðý söyleniyor.

Yabancý kökenli oluþu avantaj Tek kiþilik ”Was guckst Du?” adlý kabare þovunda çok kültürel toplumu alaya alarak ekran baþýndaki izleyicileri 2001‘ de kýrýp güldürdü. Sat1‘ in sözcüsü Dieter Zurstreßen, Yanar‘ ýn yabancý kökenli olmasýnýn kendisi için bir avantaj olduðu görüþünde En azýnda pot kýrmadan ve politik kurallarý incitmeden bu konuyu matraða alabildiðine dikkat çekiyor. Kaya Yanar kim? 1973 yýlýnda Frankfurt’ ta doðdu.

YENÝ BÝR STAR DOÐUYOR

B

iliyorsunuz ki Müzik, hayatýmýz da bir rol oynadýðý gibi damarlarýmýzda ki dolaþan kan gibi beynimize iþlemiþtir. Bir sözü vardýr. „Müzik ruhun gýdasýdýr“ haksýzda deðil.

Ayný þehrin üniversitesinde fonetik, Amerikan Dil Bilgisi ve felsefe okurken, kalbinin daha çok sahneye çýkmak için attýðýný anladý. Ve fazla zaman kaybetmeden hemen bu hayalini gerçekleþtirmeye koyuldu. Kariyerindeki ilk adýmlarýný, fuarlarda elektronik aletlerini komik bir dille sunarak attý. Arkasý çorap söküðü gibi geldi Ancak Kaya bununla yetinmeyerek, 1998‘ de Berlin’ nin Chameleon Varietesi‘ nde kendi hazýrladýðý bölümleri sununca, yetenekli en iyi genç komedyen olarak bir ödül

almayý baþardý. ProSieben’ in „Quatsch Comdey Club“ ve SAT.1‘ in Harald Schmidt‘ in þovunda sergilediði esprileri ve skeçleriyle en iyi kabarecileriyle sahneyi paylaþtý ve ünlü oldu. 2000‘ nin Ekim ayýnda ”Suchst Du?” adlý kabare þovuyla solo olarak Almanya turnesine çýktý. Medyadaki yankýlar Kaya Yanar hakkýnda, gerçeðe keskin ve acýmasýz gözle, ama anlayýþ dolu da baktýðý yazýldý. Hayatýn içinden en güzel ve en kötü anlarý yakalayan stand-up‘ çý, önemsiz ve anlamsýz olaylarý mercek altýna alýrken, Alman veya yabancý, kadýn veya erkek, uzaylý veya ev hayvanlarýnýn takýntýlarýný ve karakter özelliklerini yansýtýyor.

yeni imaja sahibi olan RnB-Starý (Rhytim and Blues) kesin merak etmiþsi-

nizdir! Þu an merak içindesiniz, ya da bir ”offf” çekmiþsinizdir. Ama bu farklý bir yetenek !!! Neden derseniz ??? Çünkü yeni bir imaj ve yeni tarz ile aramýza gelimektir. MEFRAT JARKIN,,,,, üretici, yorumcu, aranjör, besteci... anlayacaðýnýz kendi yeteneðiyle ve tarzýyla müzik piyasasýna bir bomba gibi hazýrlanmýþ durumda.

Müzik dünyasý günden güne, teknoloji bakýmýndan ve ses yeteneðinden dolayý üretken hale gelmiþtir. Resimde gördüðünüz bu

17

yor. Aklýmýza müzik gelince onu sadece yorumlamak deðildir, önemli olan üretici olmaktýr ve yaptýðý her besteyi kendi tarzýyla süsle-

MEFRAT JARKIN. MEFRAT JARKIN 9 yaþýndan beri müziðe olan tutkusu onu buraya kadar getirdi. Bir çok Konserlerde çýkýþýný yaparak ,,þu an bile piyasada olmadýðý halde Medya tarafýnda merak edilen isim oldu. MEFRAT

JARKIN’I bir defa dinleyenler Müzik marketlerinde kasetini,CD’sini ve Fotoðraflarýný arar oldular. Çalýþmalarýný son aþamasýnda olan MEFRAT JARKIN dinleyicilerine buradan ilk güzel haberi veriyoruz! Yeni imajýyla,çok farklý olan tarzýyla,Besteleri ve Yorumuyla en kýsa zamanda aramýzda olacak! MEFRAT JARKIN’IN üretici gücü ile meydana getirdiði bu yeni ve farklý tarzý gençliðin yeni imajý ve müziðin yeni tadý olacaktýr.

Sie können das alles bei uns zu angemessenen Preisen geniessen

20’inci James Bond filmi çevriliyor

B

eyaz Perde’de 40 yýldýr en beðenilen casusluk filmi olan James Bond’un 20’incisi çevriliyor. Baþrollerini son Bond olan Pierce Brosnan ile Halle Berry’inin paylaþtýðý filmdeki kýzlarda geleneksel yapýsýndan çýkmýþ gibi görünüyor. 48 yaþýndaki Brosnan kendisini Bond, James Bond sözünün heyecanlandýrdýðýna dikkat çekerken çevirdiði dördüncü Bond filminin konusu ve adý üzerinde konuþmamaya çalýþtý.

Golden Globe ödülleri daðýtýldý

B

u akþam Golden Globe ödülleri sahiplerini buldu. Yapýlan ödül töreninde Nicole Kidman Milenrouge filmindeki rolüyle en iyi müzikal aktris filmde en iyi müzikal seçildi. The beatiful mind filmi en iyi drama oyuncusu Russel Crowe da en iyi drama aktörü oldu. Ýndiana Jones ve Yýldýz savaþlarý filmlerinin tanýnmýþ aktörü 59 yaþýndaki Harrison Ford ise özel yaþam ödülüne layýk görüldü. Oskar öncesi film sanayiinin en fazla seyredilen ödül pro-

FIKRA/

B

CANLI GAZETE

aþhekim, akýl hastanesinin bahçesinde dolaþýyordu, bir ara baktý, bir kalabalýk gözüne çarpmýþtý.Hemen oraya seðirtti.Deliler bir halka oluþturmuþ, ortada dönüp konuþan birini dinliyorlardý : -Papendreu seçimleri kaybetti.Hastaneye kaldýrýldý...Bulgar zulmü devam ediyor.Zorla yollanan soydaþlarýmýzýn sayýsý seksen bine ulaþtý...Federasyon kupasýný Beþiktaþ kazandý... Baþhekim bu iþten hoþlanmýþ : -Ne yapýyorlar bunlar böyle? diye sormuþ. -Efendim, demiþler. Ortadaki deli kendinin gazete olduðunu sanýyor, haberleri bildiriyor. Baþhekim daha da hoþlanmýþ.Dolaþmasýný sürdürmüþ.Az ileride birde ne görsün! Sekiz, on deli iplerle tuttgart´da anadolu sýmsýký birbirlerine baðlanýp mezopotamya bir köþeye atýlmamýþ mý! kültür sanat merkezi ve -Onlar mý, okunup da iadeye gidecek eski gazeteler müzik okulu tarafýnda efendim... Efsane düðün salonunda,

MKSM‘nin açýlýþýnda muhteþem buluþma

S

Sorular/Cevaplar

gramýnda kazanan film ve sanatçýlarýn oskarda da çanslarý yüksek. 59’uncu ödül töreni bir çok eleþtirmen tarafýnda oskar öncesi en büyük olay olarak deðerlendiriliyor. TV dizilerinde HBO’nun seks and city ve oyuncusu Sarah Jessika Parker’da en iyi aktris oldu.

www.dem-ajans.de int e r n e t d e k i s i z i n a d r e s i n i z

* Çobanlar kaybolan koyunlarýný neden sayarak bulmaz? Cevap:Çünkü sayarak bulmaya kalksalar uyurlar... * Polis köpekleri kaçaklarýn giysilerini neden koklatýrlar? Cevap:Markasýný öðrenmek için... * Prenses kurbaða prens kurbaða ile niye evlenmiþ? Cevap:Sinek ilacý alamadýðý için... * Kundaktaki küçük bebekler niye aðlar? Cevap:Gel bide senin elini kolunu baðlasýnlar sen naparsýn?

merkezin’in açýlýþý kutlandý. Geceye katýilan ve salonu dolduran insanlar birbiri peþinde verilen müzik dinlentisi ve gecenin anlamýný belirleyen konuþmalar ile bütün gece boyu güzel saatler geçirdiler. Gençlerin yoðunlukta olduðu gecede dikkati çeken diðer bir olay ise merkezin bütçesine katký sunmak için gençlerin açtýklarý standlarda çeþitli malzeme satmalarýydý.

Als Beigeschmack bieten wir Ihnen auch Getränke an!

Preisliste:

Erwachsene 5,-/Std. Sch+ler 4.-/Std.

Öffnungszeiten: täglich 9:00 bis 24:00

Ihn.

A. Akgün Özel telefon görüþmeleri için odalarýmýz vardýr

Tel: 0231 98 12 840 Fax: 0231 98 12 84 22 Händy: 0173 270 62 78

BORSIGPLATZ 12, 44145 DORTMUND

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de Nam-ý Diðer

UÐUR ÝPEKCÝ Habertürk

ÖCALAN ÝMRALI GÜNLERÝNÝ ANLATIYOR

K

uþ uçmaz, kervan geçmez, balýk tekneleri hiç yaklaþamaz“ denilen Ýmralý Adasý’ndan geçtiðimiz günlerde iki cilt kitap çýktý. Kitabýn adý „Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doðru.“ Yazar kitaba þöyle imza atmýþ; „Tek Kiþilik Ýmralý Adasý Kapalý Cezaevi, Abdullah Öcalan.“ Ýmralý Adasý’ndan çýkan bu 700 sayfalýk kitap hemen toplatýldý. Kitabýn yazýlmasý, çýkarýlmasý ve toplatýlmasý ayrý bir makale konusu. Kitabýn toplatýlma gerekçesine aykýrý düþmeden ve yazýlanlarý övmeden bir makale kaleme almaya çalýþacaðýz. Bunu yapmamýzýn nedeni þudur: Yunanistan bugün 30 yýldýr tek bir üyesi bile yakalanamayan 17 Kasým Örgütü ile Yunan Derin Devleti’nin iliþkilerini tartýþýyor. Öcalan’ýn Suriye’den çýktýktan sonra iki kez gittiði Yunanistan’daki „derin devlet“ iliþkisini bakýn nasýl anlatýyor: (1) „Avrupa’nýn üç tarihi baþkentinde geçirdiðim toplam dört ay bazý önemli gerçekleri ortaya çýkarmýþtý. (Yunanistan’a) gitmeden önce bakanlýk yapmýþ ve halen milletvekili olan Kostas Baduvas adlý dostla konuþan tercüman Ayfer Kaya gelebileceðime dair telefonda onu aþkýn teyit almýþtýr. (Atina’ya) Ulaþtýðýmda ortada dost Baduvas yoktur. Karþýlayan Ýstahbarat Baþkaný Stavrakis ve çaðdaþ Yehuda Ýskaryot rolünü oynayan ve adýný da Agit koyan Kalenderis’tir (...) Dýþiþleri Bakaný Pangolos açýk bir hileye baþvurdu. Resmen görüþmek amacýyla çaðýrdýðý eve en üst düzeyde istihbarat ekibi yollamýþlardý. Dostça olmayan tehditkar bir üslupla, ‘Sana sabah saat dörde kadar süre tanýyoruz. Aksi halde bildiðimizi zorla yaparýz’ dediler. Kenya çok önceden CIA ile birlikte hazýrlanmýþtý. Çok güvendiðim Kalenderis Yunan devletinin þerefi üzerine söz vererek tehlikeden uzak bir yer olarak eski Yunanlýlarýn etkili olduðu Kenya’da 15 gün içinde Dýþiþleri bakanlýðýnýn hazýrladýðý Güney Afrika pasaportuyla çözüm bulunacaðýný söyledi. Kenya büyükelçisi Kostulas beni rahatlýkla havaalanýndan aldý.(...) Atina’dan gelen direktifle mutlaka elçilikten atýlmam isteniyordu. Dört goril gönderilmiþti. Kostulas 15 þubat’a kadar çýkmazsak öldürme dahil herþeyin olacaðýný söyledi.“ Öcalan kitabýnda sadece Yunan gizli servisinin elinde nasýl „oyuncak“ olduðunu anlatmýyor. CIA, MOSSAD ve Ýngiliz Servisi’nde hangi amaçlarla neler yaptýðýný da bir bir itiraf ediyor. „Roma’dayken ve sanýyorum Moskova’dayken benimle en yoðun ilgilenen bir güç de MOSSAD’dý. ‘Kürt meselesinin en esaslý sahibi benim’ dercesine istihbarat ve denetim aðýný esasta geliþtiren güç olduðu giderek açýða çýkarýyordu. Yunanistan’ýn ne kadar taþeron olarak kullanýldýðý incelemeye deðer konudur. Baþbakan Primakov’un beni Moskova’dan sürmesi kesinlikle Ýsrail ve yahudi lobisiyle baðlantýlýdýr. Ýtalya’ya ABD üzerinden sýkýþtýran da Ýsrail’dir.“ Bilinen o ki Öcalan’ýn paketlenip Türkiye getirilmesi organizasyonunda dünya servisleri tam anlamýyla „santraç“ oynamýþlardýr. Sonuçta paketlenme iþi baþarý ile biti-

MEDYA

rilmiþtir. Öcalan’ýn uçak anýsý ise þöyle: „Bindiðim uçaðýn etrafýnda yeþil gözlü ve sarýþýn, kumral uzun boylu ve ellerinde otomatik tüfekli adamlarýn tertibat aldýðýný fark ettim. Bunlarýn CIA ve MOSSAD elemanlarý olmalarý yüksek bir ihtimaldi. Uçaðýn içinde Türk Özel Timi çullanýp beni yere yatýrdý. Üzerimdeki herþeyi alýp bantlarla kýskývrak her tarafýmý baðladýlar, gözlerime de ayný kalýn bantlarý takýp uçaðýn arkasýna býraktýlar.(...) Uçak iki defa indi. Biri Mýsýr, diðeri Ýsrail ya da Kýbrýs’tý. Aslýnda ilk tavrým hiç konuþmamaktý. Fakat hemen anlaþýlýyordu ki bu tutum (CIAMOSSAD) komplo(su)nun olduðu gibi gizli kalmasýna yol açardý. Komployu açýklamak için yaþamak daha doðruydu. Uçakta gözlerimin ilk çözülmesiyle söylemek istediðim mesaj þuydu: ‘ Bu baþarý sizin deðildir. Size dostluk yaptýklarýný söyleyenler dürüst davranmýyorlar. Bu oyunu her iki tarafa oynamak istiyorlar. Ben hiçbir zaman Türklük düþmanlýðý yapmadým. Ana tarafýmdan kan baðlýlýðým bile vardýr. Barýþ ve kardeþlik tek doðru yoldur.“ Yani tv’lerde binlerce kez izlediðimiz Apo’nun o meþhur sözleri. Peki uçaktan indirildikten sonra Ýmralý adasýnda neler olmuþtu. Anlatýyor: “Uçaktan indirdiklerinde ve biraz sürüklediklerinde, ‘Faili meçhule mi götürüyorsunuz?’ dediðim zaman ‘Bu þansý sana vermeyeceðiz. Aðzýný kapat yoksa biz kapatýrýz’ dediklerini hatýrlýyorum. Beni adada karþýlayan yarbay rütbesinde ve Genelkurmay Baþkanlýðýný temsil ettiðini belirten bir subaydý. Dedikleri özce þöyleydi: ‘Bu iþte çok oyun var.Biz kardeþlikle halletmek istiyoruz. Bu tertiplere fýrsat vermeyeceðiz.’ Bu beklemediðim bir tavýrdý.(...) On gün koþullarý çok aðýr bir hücrede kaldým. Emniyet, MÝT, Jandarma ve Genelkurmay istihbaratý dörtlü çapraz halinde soruþturma yürüttüler. Kaba bir baský ve küfür yoktu. Farklý bir devlet yüzüyle karþýlaþtýðým kesindi. Olgun davranýyorlardý. (...) Bence Yunan istihbaratýyla CIA’nýn bu dolabý Türk aþkýna çevirmedikleri kesindir. Ölümümün Türklerin elinde gerçekleþmesini staretejik bir amaç olarak benimsediklerinden kuþku duymam. Ýngilizlerin yaklaþýmýnýn da bu olduðuna inanýrým. Bana göre kýsmen benim benim kaba bir direniþçi gibi Türk düþmanlýðý yapmamam, kýsmen de Türk Genelkurmayýnýn ihtiyatlý yaklaþýmý, bu oyundan bekledikleri bombanýn, hem de benim þahsýmda onbinlerin canýna mal olabilecek biçimde patlamasýný önlemiþtir.Fakat her iki tarafa da hem Türklere hem Kürtlere dostluk maskesi altýnda oynanan bu oyunun tarihte eþine hiç rastlanmayan Bizans oyunlarýndan da beter en alçakca ve þerefsizce bir komplo olduðu açýktýr. Hem Türklerin hem Kürtlerin komplonun bu yönünü mutlaka görmeleri gerektiði inancýndayým.(...)“ Ve Öcalan uzun uzun yazdýðý bölümde, Türk Genelkurmayý’nýn CIA, MOSSAD ve taþeron Yunan Gizli Servisi’nin ikili oynadýklarýný bildiðini ve bu servislerin „Aposuz yeni bir Türk -Kürt savaþý“ planý yaptýklarýndan haberli olduðunu belirtiyor. Ýdam edilmemesini de buna baðlýyor. Öcalan’ýn tespitleri doðru veya yanlýþ tartýþýlýr, ama ilginç olduðu su götürmez!!! (1) Bir Yunan kanalý Öcalan’ýn Yunanistan’daki günlerini belgesel yapýyor. Bugünlerde türkiye’de görüþmeler yapan tv ekibi türk devletinden konuþacak bir yetkili bulamamýþlar.

SOLDAN SAÐA: 1. 1. 1901 -1986 yýllarý arasýnda yaþamýþ, 1 kýdem numaralý Hesap Uzmaný olan ve 1949 Büyük Vergi Reformunun hazýrlayýcýsý ve ilk Hesap Uzmanlarý Kurulu baþkaný / 2. Bir icra türü 4369 sayýlý yasa ile Motorlu Taþýtlar Vergisi Kanununda yapýlan bir norm deðiþikliði / 3. Gerçek ve tüzel kiþiler arasýndaki hukuki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda Devletin müdahalesi ile yükümlülüklerin zorla yerine getirilmesi-Vergi konusunun vergiye tabi olmamasýna yönelik olarak yasa hükümleri ile yapýlan sýnýrlamalarýn genel adý / 4. Osmanlý Ýmparatorluðunun mülki taksimatýnda geliri 2000 ile 100000 akçe arasýndaki dirliklere verilen ad-Ýskambilde birli / 5. Yasal sürenin geçmesi suretiyle vergi alacaðýnýn kalkmasý 6. Geniºlik-Sermaye, kapital 7. Tersi Ek vergiye tabi ve reklam yasaðý olan içeceklerin içerdiði bir madde / 8. Tersi GVK’nun 18 inci maddesindeki istisnadan yararlanan bir sanatçý türü / 9. Bir þeyin yapýlmasýný saðlamak için verilen talimat-Gelir vergisi mükelleflerinin vergilerinin ilk taksitlerini yatýrdýklarý ve beyanname verdikleri ay / 10. Teslimi KDV ne tabi bir enstruman-Bir þeyi asmaya yarayan alet-Bir hesap uzmaný adý / 11.Hayvan barýnaðý-Dolaylý yoldan anlatma-Herhangi bir satýþ yapýlmamasýna karþýn iki tacirin birbirine eþit veya yakýn miktarlarda borçlu olduklarýný gösteren bono türü / 12.Bir „Tahir“ türü-KDV ne tabi bir içecek. YUKARIDAN AÞAÐIYA: 1.Ýcra ve iflas iþlemlerinde paralarýn paylaþtýrýlmasý sonucunda alacaðýný tümüyle tahsil edememiþ olan alacaklýya elde edemediði miktar için verilen belge / 2.Tersi mükelleflerin vergi aylarýnda döktükleri bir ter türü-Katma Deðer Vergisi Kanununda „Vergiyi doðuran olay“ baþlýklý maddenin sayýsý-Vergi kanunlarýnýn yorumlanmasý sýrasýnda ilgili maddelerde öncelikle bakýlmasý gereken husus / 3.Teslim etme, verme-Ekonomik sýkýntý / 4.Vergi Usul Kanununun I. Kitabýnýn 8. Kýsmýnýn 3. Bölümünün adý-Bir çoðul eki-Hayvan barýnaðý / 5.Tersi vilayet-29.7.1970 yýlýnda kabul edilen 1319 sayýlý Kanunun adý-Gözleri görmeyen / 6.Devletin yönetiminde yetkili olan amirlere verilen ad-VUK’nun 267 nci maddesinde düzenlenen bir deðerleme türü / 7.Ýngilizce evet anlamýna gelen kelime-Teslimi genel oranda KDV ne tabi olan bir petro kimya ürünü / 8.Hukukda geçersiz olan iºlemlere verilen genel ad-Tersi vergi mevzuatýný öðrenmek için gerekli olan karakter biçimi / 9.Emir .. -Tersi her yeni vergi düzenlemesinde müºavirlerin düºtükleri hal-i ruhiye-Bir renk / 10.Kamu ortaklýðý senetlerinin kýsa adý-Tersi bir soru-Ýstanbul Ticaret Odasýnýn kýsa adý / 11. Tersi vergi kaçýran mükellefler vergi incelemeleri sýrasýnda dilerler-Bir çok örneðin içinde gerçek olan, orijinal / 12.Ýhtimal-Mesafe.

[email protected] sayfa

Hanifi KARA

Elbistan’ýn Sesi Gazetesi

DARENDE VE KÜLTÜR ETKÝNLÝKLERÝ

D

arende, Malatya iline baðlý küçük ve þirin bir ilçedir. Arazi yapýsý itibâriyle tarýma pek müsâit olmamasýndan dolayýdýr ki dâima göç vermek zorunda kalmýþtýr. Elbistan’la komþu ve kardeþ olan bu ilçe baþta ticâret olmak üzere bir çok yönüyle sýcak ve samimi iliþkiler içerisindedir. Darendeliler benim bildiðim kadarýyla ticarî faaliyetlerinde daha çok illerden Ýstanbul’u, ilçelerden ise Elbistan’ý tercih etmiþlerdir. Ceyhan’ýn Elbistan’ý ikiye böldüðü gibi, Tohma çayý da Darende’yi ortadan ikiye bölerek akmaktadýr. Ancak; Ceyhan nehri ülkenin dördüncü büyük ovasý olan Elbistan ovasýnda salýna salýna, edâlý ve durgun bir þekilde akarken; Tohma çayý her mevsim boz bulanýk bir halde, çok sarp kayalarýn arasýndan akar. Ayrýca, yaz-kýþ ýlýk ve berrak akan ”kudret hamamý”nýn suyunu da kendisine katar ve çaðlayarak yoluna devam eder. 2001 yýlý Darende için ”hüzün yýlý” olmuþtur. Çünkü, gözü gibi baktýðý ve koruduðu ilâhiyat fakültesi eftenpüften bahanelerle kapatýlmýþtýr. Geçen hafta Cuma günü XIX. Vakýflar Haftasý münasebetiyle düzenlenen programa katýlmak amacýyla ben de Darende’deydim. Darende’de bu hafta nedeniyle bâzý kültürel etkinlikler yapýldý Es-Seyyit Osman Hulûsü Efendi Vakfý veDarende Belediyesi tarafýndan. Geçmiþten günümüze kadar vakýflarýn yapmýþ olduklarý hizmetlerin yaný sýra Darende’de ki vakýf faaliyetleri hakkýnda da çeþitli bilgiler verildi. Ýlk konuþmayý Es-Seyyit Osman Hulûsü Efendi Vakfý Baþkaný Ýsmail PALAKOÐLU yaptýktan sonra, Belediye Baþkaný Sýtký ÖZÝNAL ve ilçe Kaymakamý Salih YÜCE de kürsüye gelerek vakýflarla ilgili görüþlerini ve yapmýþ olduklarý hizmetleri anlattýlar. Bu konuþmalardan sonra vakýflarla ilgili sinevizyon

18

gösterisi, daha sonra da bir panel düzenlendi. Bu panelde ise Darende’de düne ait ”on sekiz” adet vakýf olduðu konuþmacýlar tarafýndan dile getirildi. Programýn sonunda ise düzenlenen yarýþmada dereceye giren þâirler, izleyicilere eserlerini sundular. Bu arada dereceye giren þâir ve yazarlara birer ºilt ve çeºitli hediyeler verildi. Ödül töreninden önce Âþýk Feymanî (KadirliliOsman TAÞKAYA) ile Âþýk Gülhanî ( Gürün’lü-Mehmet KARGI) sahnede yerlerini alarak dinleyicilere ”Hoþ geldiniz, merhabalar” nakarat ayaklý þiirle irticalen atýþma yaparak ozan geleneðini sürdürdüler ve büyük alkýþ topladýlar. Bu arada hemþehrimiz Aþýk Mahrumi Baba ve Abdulvahap KOCAMAN da (Kadirli doðumlu) kendi üslubunca birkaç þiir okudular. Öyle ki Darende’ye bir kültür sitesi gözüyle bakabiliriz. Hiçbir ilçede bu kadar aktif faaliyet gösteren bir vakýf yoktur. Hiçbir ilçede bu kadar uzun soluklu, kaliteli ve tirajlý ne bir gazete, ne de bir dergi vardýr. (Somuncu Baba Dergisi ve Darende Haber Gazetesi) Vakfýn bastýrmýþ olduðu diðer birbirinden kýymetli eserler, CD’ler ve kasetler de ortada. Ayrýca her yýl mutat olarak yapýlan ”Zengibar Karakucak Güreþ ve Kültür Festivali”, kültür ve sosyal amaçlý binalar, yapýmý hâlen devam eden iki yüz yatak kapasiteli hastane ve çok sayýda tesis... Esas Darende’yi, Darende yapan ve diðer beldelerden ayýran asýl unsur, mâneviyat önderlerinden merhum Somuncu Baba’nýn ve ayný yolu izleyen Es Seyyit Osman Hulûsi Efendinin ve diðer bâzý zat-ý muhteremlerin burada metfun olmalarýdýr. Ýl olmayý çoktan hak etmiþ, bir çok yönüyle otuz ilden daha önde olan ilçemiz Elbistan’da neden benzeri faaliyetler yapýlamýyor!? Öyle ki bizde de un var, yað var, þeker var, yoksa helvacýmýz mý yok? Yoksa çok mu benciliz? Hep ferdi mi hareket edeceðiz? Hiçbir zaman toplu halde iþ yapamayacak mýyýz? Seçilmiþler, atanmýþlar ve halk ele ele, gönül gönüle vererek, kültürel etkinliklerin içine girmeli ve bu dalda uðraþ veren kiþilere, kuruluþlara ve vakýflara destek vermelidirler. Bu konuda örnek mi istiyorsunuz; iþte komþu ve kardeº ilçe Darende? Tebrikler Darendelim... Selâm sana Darende...

Almanlarýn yüzde onu Cinlerin varlýðýna inanýyor

2

1‘ inci yüzyýlda bile cinler ve periler gündemden ayrýlmýyor. Allensbach kentinde bulunan Demoskopi Enstitüsü‘ nün Batý Almanya‘ da yaptýðý araþtýrmada, Alman-larýn yüzde onunun cinlerin ve perilerin varlýðýna inandýðý kanýtlandý. Bu alanda daha inançsýz olan Doðu Almanya‘ da ise, oranýn yalnýz yüzde üç civarýnda olduðu dikkat çekti. Kadýnlar daha inançlý Yapýlan araþtýrmaya Almanya genelinde, 16 yaþýndan büyük olmak þartýyla, 2030 kiþi UNUTMADIKLARIMIZ

katýlmýþtý. Sorgulananlarýn birçoðu, bilhassa kadýnlar, ruhlarýn sahipsiz evlerde ve ýssýz mekanlarda gezdiðinden emin. Erkekler pek inanmýyor Almanya çapýnda yapýlan deðerlendirmelerde, kadýnlarýn yüzde on birinin ruhlara inandýðý ve yüzde on ikisin de kötü ruhlarýn insanlarýn hayatýný olumsuz etkilediðine inandýðý ortaya çýktý. Erkeklerin yalnýz yüzde beþi genel olarak ruhlarýn varlýðýna inanýrken, yüzde dördü kötü ruhlarýn varlýðýna inanýyor

ikinci kez yenilmek trenler geçiyor çocuk ayakkabýlarýnýn üstünden mayýnlý beyin tarlalarýndan geceli þafaklar kokuþmuþ dershanelerde cinayet dersleri okuyoruz siz mi kazanacaksýnýz kim yenilecek sanýyorsunuz yenilgiyi kabullenmek kazanmanýn yoludur yadsýmak yenilgiyi ikinci kez yenilmek Mete Alp

Sayý 10 Aralýk 2002 www.dem-ajans.de

ÝNCELEME

ÖN ALEVÝLÝK YADA KIZILBAÞLIK A

nadolu Alevi Aydýnlanma hareketinin kendi sorununu üstlenme süreciyle birlikte tarihte farklý isimlerle anýlan günümüz Aleviliðinin, her süreci büyük bir titizlilikle yeniden sorgulanmýþtýr. Bu sorgulama da en çok konuþulan da ve tartýþýlan konu Kýzýlbaþlýk olmuþtur. Kýzýlbaþ kavramý; esas olarak ilk kez Mezopotamya’nýn doðusunda Medya olarak bilinen ve Med’lerin ilk yerleþim yerinde ortaya çýkmýþtýr. ”ser sor” olarak Kürtçede telafuz edilmiþ, Anadolu ve Anadolu ya gelen Türkmenler tarafýndan Türkçe olarak ”Kýzýlbaþ”olarak Türkçe ye çevrilmiþtir. ÝLK KIZILBAÞLIK: Medlerin(Kürtlerin atasý) ilk yaþam alanlarýndan biri olan Ýran’ýn batýsýnda yer alan Kirmanþah ve Dinaver (ilk Medya )bölgesinde yaþayan Kürtler Ýslamýn egemenliðine raðmen, Kuran ve islam dinine iliþkin olarak alýþýk olmayan içsel yada izafi kavramlarla karþý durmuþlardýr. Ýslamýn yoðun baskýsýna tabi olan bu topluluklar Hareketlerini Yukarý Mezopotamya yýda içine alan büyük bir atmosfer yaratmýþlardýr. Ýslamýn ilk devlet olma sý ile birlikte yoðun bir baský ve sömürge politikasý halklarý çoðu kez takiyye yapmaya itsede(Korunma amaçlý)baþkaldýrýlarýda bir gelenek halini almýþtýr. (Takiyye ye iliþkin en güzel örnek Kýzýlbaþlarýn kendilerni Caferi olarak göstermeleridir. Ancak Caferi din adamlarý Kýzýlbaþlarý Mürted olarak sayarlar.). Ýslama karþý olan ilk Kýzýlbaþlar için Nizamülmülk”onlarýn arzularý islamý yok etmekten ibarettir. Halký kendi yanlarýna çekmek için , önce kendilerini doðru perhizkar(eline beline ve diline sahip olma) ve peygamberin evladýný seven insanlar olarak gösteriyorlar. ” Kýzýlbaþlar için yine Nizamülmülk”Kafirler bunlara nispeten , Müslümanlara daha merhametlilerdir. . . onlar saman altýnda su yürütenlerdir. . . Bu kafirler, halký mal-mülk yýkmaya tahrik ediyorlar. yardýma muhtaç olanlarýn varýný yoðunu alýyorlar ve öyle gösteriyorlarki güya bu, onlar için fazla imiþ. ”Yapmýþ olduklarý takiyye ile toplumculuklarýný ifade etmektedir. Ýslam öncesi kýzýlbaþlýk Zerdüþlük ve Maniciliðin sentezi olarak yaþam bulmuþtur. Ýslami kesim”. . . Ýslam devletinden önce yaþamýþ Mazdekilerdirki, haram iþleri helal biliyorlardý ve diyorlardýki , kadýnlara ve mala-mülke herkes ortaktýr. (yarin yanaðýndan gayri her þeyimiz ortaktýr felsefesi bu derece çarpýtýlmýþtýr. ). . . Her þeyi mübah-helal bilenler . . . onlar mecusi(mazdekiler) topluluðunun bir gurubudurlar. Erkekleri;kendi anneleri, kýzkardeþleri ve kýzlarý ile karý koca gibi yaþýyorlar. . . . Onlar Mehdinin zuhurunu bekliyorlardý. ” Ýslam’ýn sel gibi halklarý önüne alýp sürüklediði

dönem Asr-ý saadet dönemi yada dört halife dönemi olarakta ifade edilen tarihi kesitte, Ýslam’a karþý baþta günümüz Alevilerinin temsilciler olan Önbatini, mazdekiler(mecusiler)maniciler, þamanistler topluca Ýslam’a karþý Ýslami güçlerle birlikte hareket etmeyi taraf olma anlamýnda baþarýlý bir þekilde gerçekleþtirmiþlerdir. (Ali yandaþlýðý, Ehlibeyt ailesinin yanýnda iktidar savaþlarý v. b) Ýslam dinine karþý olan tüm topluluklar açýkça karþý duruþlarýný sergiliyemediklerinden, Kuran ve islam dini hakkýnda þüphe uyandýracak, sorgulamaya olanak veren savlar ortaya atarak, içsel ve dýþsal anlam, kabuk ile çekirdek iliþkilerini esas alan , Tanrýnýn ”hem vardýr hem yoktur, görür, görmez v. b”insanla iliþkilendirilmesinde dolaylý tespitler yaparak ideolojik ve toplumsal alt yapýlarýnýn oluþmasýna neden olmuþlardýr. Diyalektik anlamdaki bu toplumsal alt yapýnýn yüzyýllara sarih ruhi þekillenmesi bir sýçrama noktasý olarak (Ali taraflýlýð, ehlibeyt tutkusu)Kýzýlbaþlýk olarak tarihte yerini almýþtýr. Ýslam’ýn yeþil bayraðýna karþýlýk ”Kýzýl bayraklarý, beyaz gömlekliler”olarak ilk karþý duruþlarýnda takiyye

politikalarýnýda terk etmiþlerdir. Halife Mehdi zamanýnda Kürt Gorganlar Kýzýl bayraklarý ile Eba Müslim’i Horasan’in sað olduðu ve mücadele ettiði belirtilerek islam Hükümetine karþý isyan edilmiþtir. Ýslamýn hükümet olduðu yerlerde ise takiyye politikalarýna devam etmiþlerdir. Coðrafi olarak zor bölgeler ilkel Kominist gerilla birliklerinin ”Babek önderliðinde”doðmasýna neden olmuþtur. Kürt ”Eba Müslim Horasani’nin torunu Fatýmanýn soyundan”gelen ve Ýran Azerbeycanýn Kürtlerin yoðun olarak yaþadýðý bölgede dünyaya geldiði belirtilen halk kahramaný kýzýlbaþ Babek islamýn ordularýna karþý alan kurtararak önemli baþarýlar elde etmiþtir. Babek ve ordularýnýn ”300 bin Müslümaný katlettiði” belirtilmiþtir. Ýslam tarihçileri onun için”O, Ýslam dininde haram olan bütün iþleri helal saydý. O, Allah’ýve peygamberi inkar etti. Halk arasýnda Emr ve Neyhi(kötülükten sakýnma, iyiliðe yönelme çaðrýsý)yok etti. . . . O, halký kafir olmaya davet ediyordu. Müslümanlarý ve sultanýn ordularýný kýlýçtan geçiriyordu. . . ” Halký islamýn þartlarýndan olan ”namaz kýlmak , oruç tutmak hacca gitmek, güsul abdesti almak, kurban kesmek v. b konularý”aðýr ve dayanýlmaz sayýyor. . . þeriat tarafýndan yasaklanmýþ diðer eylemleri ”mübah”saymýþtýr. Yine Ýslam tarihçileri ilk Kýzýlbaþ olan yoksul bir ailenin çoçuðu olan Halk kahramaný Babek için ”Babek Azerbeycan’ýn Bezzeyn(Kürtt Aliallah’ larýn yaþadýðý alan resmi olarak Ýran’da Kürdistan olarak anýlan eyaletin içinde yer almaktadýr. K. D)adlý bir daðlýk bölgesinde ortaya çýkarak , etrafýna çokça

[email protected] sayfa

19

yandaþ topladý. O, haram iþleri helal biliyordu. Çokça Müslüman öldürdü. ”þeklinde bilgi vermiþlerdir. Kýzýlbaþ deyiminin Anadolu Aleviliðinin günümüze kadar olan ruhi þekillenmesinde büyük bir rolü olmuþtur. Kýzýlbaþlýðýn toplumsal ve ideolojik temeli islam dini taraftarlarý tarafýndan potansiyel bir tehlike olarak görülmüþtür. Bu nedenledirki Kýzýlbaþlýk, sapýk bir anlayýþ olarak anlatýlmýþtýr. Babek’in özgür birleþik bir emek toplumu yaratma sevdasý, ”sapýk”, Hasan bin Sabbahý’n Sünni Anadolu selçuklu devletine karþý mücadelesi ”haþþaþçý”karalamalarý ile bastýrýlmaya çalýþýlmýþtýr. Örnekler çoðaltýlabilir. Ancak Ýslam’ýn gördüðü tek tehlike Kýzýlbaþlýk’týr. ”Gayri Müslim’ler”sindirilmiþ yada zorunlu iskana tabi tutularak batýya doðru sürülmüþtür. ”Ýslam’a karþý kýzýlbayraklýlar , kýzýl kuþaklýlar, Kýzýlbaþlýklýlar ise daðlýk topoðrafyalarý kendilerine güvenli yurtlar olarak iskan etmek zorunda býrakýlmýþlardýr. Topoðrafik olarak bozuk alanlar islam karþýtý Kýzýlbaþlar arasýndaki iletiþimi çoðu kez olanaksýz kýlmýþtýr. Bu yüzdendirki karþýlýklý etkileþim, bilgi alýþveriþi, Pazar iliþkiler kurulamamýþ, farklý ruhi þekillenmeler, ve yaþam biçimleri ortaya çýkmýþtýr. Mazdeki, Batiniye, Rafizi, Karamita, Hurremiye( Kýzýleyinliler olarakta adlandýrýlmýþlardýr. -k. d), Sabbabiye, Babekiye. . . ”gibi hareketlerin farklý adlandýrýlmalarýnýn nedeni budur. Bu hareketlerin tümünü Kýzýlbaþ hareketi olarak görmek mümkün deðilsede, Ýslam’a karþý”Anadolu Aleviliðinin þekillenmesinde ilkler oluþturduðunu ifade edebiliriz. KENDAL DOÐAN/ Ankara

DEM® NACHRICHTEN UND WERBEAGENTUR Hack str. 3 70190 Stuttgart Tel: 07113000711/ 12 Fax: 0711 4205003 Alsen Str. 62 44145 Dortmund Tel: 0231 96 12 766 Fax: 0231 96 12 767

Hatice Eldeniz Herausgeber/ Geschäftsführerin Þükrü Yýldýz Chefredakteur www.dem-ajans.de [email protected] Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der Anzeigen und Anzeigentexte. Die von Verlag gestalteten Anzeigen sind urheberrechtlich geschützt.

Tarkan hayranlarý, ünlü þarkýcýnýn bundan sonraki klibini hangi parçaya çekeceðini belirleyecek

CENNET VE ULI Geçtiðimiz günlerde sevginin her þeyin üstünde olduðunu ailelerine Keman ve Bethoven müziði eþliðinde bir gün geçirerek kanýtlayan Cennet Kaya ve Ulu Krischak dünya evine girdiler. Mutluluðu yakaladýðýný düþündüðün anda Kaybettiðin günlerin geride kaldýðýný Sevgiye inancýný bulduðun anda Sevginin ne kadarda acýmasýz ve yaralayýcý olduðunu.... Yüreðinle susturduðun mantýðýn mý Yoksa mantýðýn ile susturduðun yüreðinmi kazandý... SEN MUTLULUÐU HAK ETTÝN

Dem ömür boyu mutluluklar diler.

T

arkan’in resmi internet sitesinde açýlan klip oylamasýna hayranlari büyük ilgi gösteriyor. Su ana kadar çok

Yaþadýklarýmdan öðrendiðim bir þey var: Yaþadýn mý büyük yaþayacaksýn, ýrmaklara, göðe, bütün evrene karýþýrcasýna Çünkü ömür dediðimiz þey, hayata sunulmuþ bir armaðandýr Ve hayat, sunulmuþ bir armaðandýr insana. (Ataol Behramoðlu) Nice yýllara.... DEM Gazetesi doðum gününü kutlar....

KREDÝ Kiramý? Evinizin taksidimi?

sayýda binlerce Tarkanseverin oy kullandýðý ankette, ‘Sen Baþkasýn’ adlý parça önde gidiyor. Parçanýn aldýðý oy, ankete gösterilen büyük ilgi nedeniyle sürekli deðiþirken, bu sarkýyý ‘Ona Sor’ adlý romantik çaliþma takip ediyor. Halen devam eden ankette son sýralama söyle: Sen Baþkasin, Ona Sor, Ay, Taþ, Gitti Gideli, Aþk, Verme, Yandým, Her Nerdeysen, Uzak. Oyvermek için: www.tarkanonline.net

UÇAK BÝLETLERÝ

REÝSEN BÜRO Konut Kredileri Banka Kredisi Yapý Tasarruf Hesaplarý

Kredi ciddi iþtir. Uzmanlýk ister. Bize danýþýn,. Sizde yararlanýn

Her türlü sigorta

Gürsel Deðirmenci

Daimlerstrç 111 70372 Stuttgart Büro-Tel: 0711/ 500 67 47 Fax: 0711/ 500 67 48 Mobil-Tel: 0172/ 7 68 42 90 Eski Volksbank‘ýn yerindeyiz....

Yeni büromuz hizmetinizde...

DENIZ VE SALMAN

Eldeniz ve Yüzer Ailelerinin Mutluluðu Geçtiðimiz Ay Deniz ve Salman Darmstadt´da düzenlenen bir Düðün töreni ile Dünya evine girdiler. Düðün salonu ortasýnda mutluluklarýný paylaþtýklarý dostlarýnýn sevinc gözyaþlarý mutluluðunuz içindir. DEM, genç çiftimize ömür boyu mutluluklar diler.....