9.0 JEOLOJİ VE TOPRAK

AECOM Rapor 9.0 JEOLOJİ VE TOPRAK 9.1 Giriş Çevre 9-1 Bu bölümde Projeye ilişkin jeoloji, toprak, hidrojeoloji (yeraltı suları) koşulları ve a...
22 downloads 0 Views 986KB Size
AECOM

Rapor

9.0

JEOLOJİ VE TOPRAK

9.1

Giriş

Çevre

9-1

Bu bölümde Projeye ilişkin jeoloji, toprak, hidrojeoloji (yeraltı suları) koşulları ve atık yönetimi hususları ele alınmaktadır. Güzergâh koridoru üzerindeki mevcut şartlar aşağıda tarif edilmekte, projenin olası hassas alıcılar üzerinde yaratması ihtimali bulunan etkiler değerlendirilmektedir. Bu etkiler iki kategoriye ayrılmıştır:  

Kısa vadeli inşaat etkileri ve Kalıcı etkiler ve işletmeden kaynaklanan etkiler

İnşaat ve işletme faaliyetleri esnasında görülebilecek olası etkiler ve her bir parametre için önerilen etki azaltıcı önlemler açıklanmaktadır. Bu etkilerin bazıları doğrudan bazıları ise dolaylı etkilerdir. Proje sahasının ve Projenin geliştirilmesinin doğrudan etkilediği hususlar doğrudan etki, Proje sahasının ve Projenin geliştirilmesinin doğrudan etkilemediği, diğer bir değişle etki azaltıcı önlemlerin alınmaması halinde olumsuz sonuçlarının ortaya çıkması ve bu sonuçların çevre üzerinde olumsuz etkiler yaratması olasılığı bulunan hususlar ise dolaylı etkilerdir. Tarif edilen şart ve etkilerin bazılarının, özellikle de kirlilik ve hidrojeolojiyle ilgili olanlarının, ekoloji ve yüzeysel su kaynakları gibi diğer parametrelerle etkileşime geçebilecekleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Gereken yerlerde bu tür etkileşimler de açıklanmaktadır.

9.2

Yaklaşım ve Yöntem

9.2.1

Mevcut Durum Araştırma Yöntemleri

Bu bölümde Projenin zemin şartları (Jeoloji ve Toprak, Hidrojeoloji ve Atık Yönetimi) üzerindeki olası etkileri açıklanmaktadır. Proje sahaları ile birlikte yakında bulunan alıcılar üzerindeki olası etkiler de değerlendirilmiştir. Ek olarak, Projenin inşaat aşamasıyla ilişkili olası etkiler ile birlikte kalıcı altyapı ve işletme faaliyetleriyle ilişkili olası etkiler de değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Ayrıca, bu etkiler temelinde azaltıcı önlemler de verilmektedir. Bu bölüm mevcut ve erişilebilir durumda olan masa başı çalışmaları ile bu Proje için hazırlanmış jeoteknik raporlara dayanılarak hazırlanmıştır. Niteliksel değerlendirmeler, beklenen önemli riskler ve olası etkiler ile birlikte bu etkilerin hafifletilmesi yöntemlerini kapsamaktadır. Bu entegrasyon çalışması yapılırken İstanbul Çevre Durum Raporu (2009) İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü Raporları (Eylül 2005 ve Aralık 2011), MTA İstanbul Maden ve Enerji Kaynakları Raporu (2012) ve İstanbul Şehir Rehberi İnternet Sitesinde yayınlanan Çevre Planı (2012) ile Jeoteknik Raporlar (Emay International Engineering Cons. & Trd. Co. Ltd. ile Protek Proje Danışmanlık Mühendislik Bilgi İşlem İnşaat Turizm San. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından hazırlanmıştır) (2012-2013) ayrıntılı biçimde gözden geçirilerek yorumlanmıştır. Jeolojiye ilişkin daha önceden hazırlanmış olan çalışmalar özellikle bu Proje sahası için hazırlanmış olmasalar da, jeolojik çalışma seviyesi ölçeğe göre genişletilebilmektedir. Bu nedenle değerlendirmelerin bu aşamasında, atıfta bulunulan raporlarda yer alan jeolojik bilgilerin mevcut seviyesi yeterlidir. Hidrojeolojik duruma ilişkin bilgiler Hidrolojik Etüt Raporu için hazırlanan raporlardan (Emay International Engineering Cons. & Trd. Co. Ltd. ile Protek Proje Danışmanlık Mühendislik Bilgi İşlem İnşaat Turizm San. Ve

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-2

Tic. Ltd. Şti.) (2012) ve AECOM tarafından Orman ve Su İşleri Bakanlığının veritabanı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinden alınan İstanbul Çevre Planı kullanılarak hazırlanan haritalardan derlenmiştir. 9.2.2

Değerlendirme Yöntemleri

Projenin etkilerinin değerlendirilmesi için gereken bilgilerin derlenmesinden sonra aşağıdaki Su Kalitesi ve Drenaj ile Jeoloji ve Toprak bölümlerinde belirtilen kılavuzlar dikkate alınarak değerlendirme prosedürleri uygulanmıştır. 9.2.2.1 Jeoloji ve Toprak

Projenin jeoloji ve toprak üzerinde etkileri olabilecektir. Bu etkiler Projenin geliştirilmesi ile aktif ya da planlanan maden çıkartma bölgeleri üzerinde görülebilir. Ayrıca, toprak kayıpları ya da topraklara verilebilecek zararlarla ilişkili olası sorunlar da göz önünde bulundurulmuştur. Projenin jeoloji ve topraklar üzerinde oluşturabileceği etkiler aşağıda, Tablo 9-1’de belirtilen kriterlere göre değerlendirilmiştir. Tabl0 9-1 Jeoloji ve Toprak Üzerindeki Etkilerin Değerlendirilmesine İlişkin Kriterler Jeoloji ve Toprak üzerindeki Etkilerin Değerlendirilmesine İlişkin Kriterler Etki Tanımı Değerlendirmesi Proje sahası içinde ya da hemen bitişiğinde yer alarak Proje nedeniyle zarar görecek ya da bozulacak olup ulusal ya da uluslararası ölçekte önem arz eden jeolojik sahalar. Ayrıca, proje nedeniyle zarar görecek ya da bozulacak yüksek kaliteli ya da nadir Büyük ölçekli toprak türüne sahip önemli alanlar

Orta ölçekli

Küçük ölçekli

İhmal edilebilir

Proje ile sterilize edilecek olup proje sahası içinde kalan önemli ya da aktif bir maden kaynağı ya da alanı Proje sahası içinde ya da hemen bitişiğinde yer alarak Proje nedeniyle zarar görecek ya da bozulacak olup yerel ölçekte önem arz eden jeolojik sahalar. Ayrıca, proje nedeniyle zarar görecek ya da bozulacak yüksek kaliteli ya da nadir toprak türüne sahip önemli alanlar Proje tarafından sterilize edilecek atıl maden kaynağı ya da maden işletmesi olmayan alanlar Proje sahası içinde ya da hemen bitişiğinde yer alarak Proje nedeniyle görmeyecek ya da bozulmayacak olan ve önem arz eden jeolojik sahalar. Ancak zayıf toprak türleri Proje nedeniyle zarar görebilir ya da bozulabilir. Projeden etkilenebilecek bütün maden kaynakları ya da maden işletmesi olmayan alanlar Projeden etkilenmeyecek her türlü jeolojik özellik, toprak türü ya da bütün maden kaynakları ve maden işletmesi olmayan alanlar

9.2.2.2 Hidrojeoloji

Yeraltı su kaynakları ile bunlara bağlı yüzeysel su kaynaklarını kapsayan ve projeden etkilenme olasılığı bulunan hidrojeolojik kaynaklar üzerindeki olası etkilerin önemi aşağıdaki tabloda yer alan kriterlere göre belirlenmiştir.

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-3

Tablo 9-2 Hidrojeoloji Üzerindeki Etkilerin Değerlendirilmesine İlişkin Kriterler Hidrojeoloji Üzerindeki Etkilerin Değerlendirilmesine İlişkin Kriterler Etki Tanımı Değerlendirmesi İçme suyu olarak ya da sanayi açısından önemli veya özellikle nadir ya da değerli bir kaynak olarak önem taşıyan su kaynaklarının Büyük ölçekli inşaat ya da işletme faaliyetleri nedeniyle kirlenecek, zarar görece ya da bozulacak olması Yerel içme suyu kaynağı olarak ya da yerel sanayi için Orta ölçekli kullanılabilecek su kaynaklarının inşaat ya da işletme faaliyetleri nedeniyle kirlenecek, zarar görecek ya da bozulacak olması Kamu kullanımı için kullanılmayacak su kaynaklarının inşaat ya da Küçük ölçekli işletme faaliyetleri nedeniyle kirlenecek, zarar görecek ya da bozulacak olması ya da akiferler üzerine geçirimsiz birimler gelmesi Su kaynaklarının inşaat ya da işletme nedeniyle kirlenecek, zarar İhmal edilebilir görecek ya da bozulacak olmaması ve / veya Proje sahasının içinde ya da yakınında hidrojeolojik bir kaynak bulunmaması. 9.2.2.3 Atık Yönetimi

Projeyle ilişkili iki tür atık yönetimi hususu bulunmaktadır. Bunlar;  

Saha içinde ya da yakınında lisanslı atık yönetim sahlarının bulunması (İstanbul Katı Atık Bertaraf Tesisleri); Planlanan yolun inşa edilmesi ve işletmesinin bir parçası olarak atık malzemelerin bertarafı ile ilişkili sorunlar (İZAYDAŞ (İzmit Büyükşehir Belediyesi, İzmit Atık ve Kalıntı Arıtma, Yakma ve Geri Dönüştürme A. Ş.), ERDEMİR (Ereğli Demir ve Çelik İmalat A.Ş.) ve İSKEN (İskenderun Enerji Üretim ve Ticaret Şirketi))

Aşağıdaki tabloda, Proje ile ilişkili atık yönetim hususlarının etkilerinin değerlendirilmesine ilişkin olarak bu bölümde kullanılan değerlendirme kriterleri belirtilmektedir: Tablo 9-3 Atık Yönetimi Üzerindeki Etkilerin Değerlendirilmesine İlişkin Kriterler Atık Yönetimi Üzerindeki Etkilerin Değerlendirilmesine İlişkin Kriterler Etki Tanımı Değerlendirmesi Proje alanında inşaat veya işletme dönemlerinde atıkların geri Büyük ölçekli dönüştürülemedikleri noktada Tehlikeli Atıklar ya da çok yüksek miktarlarda tehlikeli olmayan atıklar bertaraf edilmektedir. Orta ölçekli Küçük ölçekli İhmal edilebilir

ÇSED, 02 Ağustos 2013

Proje alanında, inşaat veya işletme dönemlerinde Tehlikeli Olmayan ya da katı atıkların bertaraf edilmesi. Proje alanında inşaat veya işletme döneminde katı atık bertaraf edilmesi; atıklar yeniden kullanılabilir Proje alanında inşaat ya da işletme döneminde minimum miktarlarda tehlikeli atık bertaraf edilmesi; atıklar yeniden kullanılabilir.

AECOM

Rapor

9.3

Mevcut Durum

9.3.1

Jeoloji ve Toprak

Çevre

9-4

İstanbul Bölgesi batıda Çatalca Yarımadası ile doğuda Kocaeli Yarımadası üzerinde yer alır. Bu iki yarımada ise bir suyoluyla (Boğaz) birbirlerinden ayrılmaktadır. Ayrıca şehir, Asya ile Avrupa arasındaki iki bağlantı noktasından biridir. Ülkemizin toplam yüzölçümünün yalnızca %0,7’sini kapsamaktadır. Şehrin biçimi ise D – B yönünde uzun bir kenara (yaklaşık 100 km) ve K – G yönünde daha kısa bir kenara (yaklaşık 50 – 60 km) sahip bir dikdörtgene benzemektedir. Stratigrafi İstanbul Çevre Durum Raporuna (2009) göre İstanbul İlinin genel jeolojisi Paleozoik, Mezozoik, Senozoik, Kuvarterner ve güncel tortu malzemeleri ile topraklar tarafından oluşturulmuştur. Bu kaya formasyonlarının sınır ilişkileri yaygın biçimde tektonik faaliyetlerden kaynaklı uyumsuzluklardır. Çatalca Yarımadası, Boğaz Kıyıları ile bağlantılı oluşumların Asya uzantısında (Kocaeli Yarımadası) paleozoik birikimler gözlemlenmektedir. İlin batı kısmında ise en çok senozoik ve kuvarterner birikimler gözlemlenmektedir. Alüvyon formasyonlar en sık Boğaz kıyıları ile vadi tabanlarında bulunmaktadırlar. Bu doğal birikimler dışında, Marmara Denizi kıyılarında antik ve güncel suni dolgular (dolgu zemin) görülebilmektedir. Çatalca Yarımadasının kuzey kesiminde “Istranca Grubu” adı verilen bir kaya birimi oldukça geniş alanlara yayılmaktadır. Istranca Grubu şist, kuvarsit ve magmatikler gibi metamorfik kayalardan oluşmaktadır. Bu grup Tekirdağ ile Edirne arasında çok geniş alanlara yayılmakta, İstanbul İlinin batı ve kuzey kesimlerine de girmektedir. Bu metamorfik grubun mostraları Çatalca bölgesinde görülerek Kızılağaç Metagranitleri, Şermat Kuvarsitleri ve Mahya Şistleri gibi isimlerle anılmaktadır. Diğer ana birim Boğaz’ın her iki tarafında da izlenen “İstanbul Grubu” adı verilen birimdir. Bu grup herhangi bir Paleozoik ve Mezozoik metamorfizm göstermemektedir. Bu grup içindeki en eski kaya formasyonu Alt Ordovisyen kıtasal kaya olup büyükşehir alanının kenarlarında mevcuttur. Bu Alt – Ordovisyen yığının bazal kısmı Kurtköy Formasyonu olarak adlandırılmaktadır ancak il sınırlarında izlenmemektedir. Bu birimler Armutlu Yarımadasında İnfrakambriyen yaşlı şistler, gnays ve meta-magmatiklerde uyumsuzlukla bulunmaktadır. Erken – Orta Ordovisyen çağda İstanbul bölgesi “Aydos Formasyonu” adı verilen bir plaj ortamından kuvarsit biriktirmiştir. Bu birikim ise deniz ilerlemesi nedeniyle kaynaklaşmıştır. Bölge Silüryen ve Devoniyen dönemlerde tektonik olarak sakin ve derinleşen bir denizle örtülüydü. Bu süreçte Yayalar Formasyonu (Kumtaşı – Alt Ordovisyen), Pelitli Formasyonu (raf tipi resif ve sığ deniz karbonat birikimi – Alt Ordovisyen – Silüryen), Kartal Formasyonu (kireçtaşı ve yüksek miktarda makro fosiller ihtiva eden mika şist ara katmanları ile temsil olunan, düşük enerjili derin deniz ortamı – Alt – Orta Devoniyen) ve Denizli Köyü Formasyonu (yumrusal kireçtaşı ile temsil olunan derin deniz raf birikimi – Üst Devoniyen ve Alt Karbon Dönemi) birikimleri ortaya çıkmıştır. Denizli Köyü Formasyonunun Alt Karbon dönem silisli tortularına sahip olan ve Baltalimanı adı verilen üyesi çevresinde volkanik faaliyetler bulunan bir deniz havzasıdır. Yüksek miktarda silisli malzeme bulunmasının sebebinin bu volkanik faaliyet olduğu düşünülmektedir. Ordovisiyen’den Karbonifer başlangıcına değin tektonik duraylık gösteren havza, Erken Karbonifer’le birlikte, yoğunluk akıntılarının etkin olduğu duraysız ortam karakterine bürünmektedir ve buna bağlı olarak 1000 metreyi aşan kalınlıkta ‘Trakya Formasyonu’nun filiş türü türbidite kumtaşı-şeyl ardışık istifi çökelmektedir. Karbonifer-Permiyen aralığında etkin olan tektonik hareketlere bağlı olarak, bölgede günümüzdeki yönlere göre K-G eksen gidişli kıvrım ve D-B yönlü düşük açılı ters ayrılımlı faylar gelişmiştir. Örneğin; Çamlıca tepelerini oluşturan Aydos Kuvarsiti’nin daha genç yaştaki birimler üzerinde ilerlemesine neden olan Çamlıca Sürüklenimi’nin bu süreçte geliştiği düşünülmektedir. Gebze’nin batısında yüzeylenen ‘Sancaktepe Graniti’ ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-5

(Permiyen) ile temsil edilen mağmatik sokulumların da bu dönemde geliştiği ve bölgenin su dışına çıkarak yeniden kara halini aldığı anlaşılmaktadır. Permiyen – Erken Triyas aralığına karşılık gelen bu karalaşma sürecinde bölge, ‘Kapaklı Formasyonu’ olarak isimlendirilen kızıl renkli kumtaşı ve çakıl taşından oluşan akarsu birikintileriyle kaplanmıştır. Kapaklı Formasyonu içinde ara katkılar halinde yer alan bazalt bileşimli splitik volkanitler bölgede bir riftleşme sürecinin başlangıcı olarak yorumlanabilir. Orta-Geç Triyas aralığında bölge, sırasıyla gel-git arası çökelleri (Demirciler Formasyonu), şelf karbonatları (Ballıkaya Formasyonu) ve yamaç çökelleri (Tepeköy Formasyonu ve Bakırlıkıran Formasyonu) ile temsil edilen ve giderek derinleşen transgresif bir denizle ikinci kez kaplanmıştır. Jurasik-Erken Kretase aralığını temsil eden kaya istiflerinin İstanbul İl sınırları içinde saptanamamış olması, bu dönemde bölgenin bir aşınma sürecine girdiğine işaret etmektedir. Geç Kretase’de bölgenin tümünde etkili olan yeni bir transgresyon başlamış ve Üst Kretase yaşlı Sarıyer Formasyonu’nun volkano-tortullarının ve Üst Kretase–Paleosen yaşlı Akveren Formasyonu’nun kırıntılı ve sığ fasiyesli karbonat istifilerinin çökeldiği bir denizle kaplanmıştır. Bu süreçte, Tetis Okyanusu’nun kapanma sürecinde gelişmiş adayayı volkanizmasını temsil ettiği düşünülen Sarıyer Formasyonu’nun andezitik volkanitleri bölgenin kuzey kesimini kaplamıştır. Üst Kretase yaşlı ‘Çavuşbaşı Granodiyoriti’ ile Paleozoyik istifi içinde yoğun olarak görülen andezitik volkanik dayklar bu dönemde gelişmiştir. Eosen’de Anadolu’nun büyük bölümünü etkisi altına alan kompresif hareketler, Lütesiyen öncesinde İstanbul yöresini de kapsayan Marmara Havzası’nda yoğun kıvrımlanma ve faylanmalara neden olmuştur. Paleozoyik ve Mezozoyik yaşlı kaya birimlerinin Erken Eosen çökelimi sırasında, Üst Kretase-Erken Eosen yaşlı istifler üzerine bindirmiş, kuzeyde KKB-GGD doğrultulu Sarıyer-Şile Fayı’nın bu hareketler sonucu geliştiği anlaşılmaktadır. Orta Eosen’de bölge yeni bir transgresyona uğramış ve Orta Eosen-Erken Oligosen aralığında Çatalca ve Şilebölgeleri, kıyılarında kumsal ve resiflerin (Koyunbaba Formasyonu, Yunuslubayır Formasyonu, Soğucak Kireçtaşı), iç kısımlarına killi çamurların (Ceylan Formasyonu) çökeldiği bir denizle kaplanmıştır. Orta-Geç Oligosen’de bütün Trakya Havzası’nı etkileyen tektonik hareketler sonucu, bölge yeniden yükselerek, günümüzde de devam eden bir karalaşma sürecine girmiştir. Geç Oligosen–Geç Miyosen aralığını temsil eden akarsu birikintileri (Kıraç Formasyonu) ile lagün ve göl çökelleri (Danişmen Formasyonu ve Çekmece Formasyonu) gelişmiştir. Kabaca K-G doğrultulu sıkışmaya neden olan bu hareketlere bağlı olarak gelişen, özellikle KB-GD ve KD-GB doğrultulu makaslama fay ve eklem sistemleri yoğun olarak gelişmiştir. Bu makaslama kırıkları boyunca gelişen zayıflık zonları, İstanbul ve Çanakkale boğazları ile bölgenin büyük akarsu vadilerinin ve Haliç’in gidişlerini denetlemiş ve çok belirgin olan zikzaklı geometri kazanmalarına neden olmuştur. Tektonik ve Paleocoğrafya İstanbul ve çevresi tektonik açıdan oldukça karışık bir alanda yer almaktadır. Güneyde Kuzey Anadolu fay (KAF) zonunun kuzey kolu Proje alanının güneyinde kalmaktadır. Bu kol Marmara Denizinin kuzey yarısında KD-GB doğrultulu, atılımlı faylar arasında normal faylarla açılan bir dizi bazenlerden oluşan 30–40 km genişliğinde bir deformasyon zonu meydana getirmektedir. Bu fay segmentlerinin bazılarının kuzey kenarı İstanbul şehir güneyine kadar uzanmaktadır. Kuzeyde Karadeniz yokuşu boyunca Bulgaristan’dan uzanan Srednogorie zonunun devamı olabilecek olası bir normal fay sistemi ve kuzeybatıda ise KD-GB doğrultulu Trakya ( Istranca) fayı, Istranca Dağları boyunca Karadeniz sahiline paralel olarak Terkos Gölü yakınlarına kadar uzanmaktadır. Bir olasılıkla bu fay Terkos Gölü doğusunda çatallanmaktadır. Ayrıca, bu ana fay zonları arasında daha küçük ölçekte faylarda yer almaktadır. Bunların başında Büyükdere Fayı yer almaktadır. D-B gidişli bir fay Aydos Dağı kuzeyinde yer alır, yine aynı civardaki KD-GB doğrultulu bir çizgisellik hava fotoğraflarında belirlenmiştir.

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-6

İstanbul ve yakın dolayı Karbonifer-Neojen aralığında etkin olmuş çok sayıda ve değişik nitelikte tektonik hareketlerin derin izlerini taşır. Bu hareketlere bağlı olarak gelişmiş kıvrım, fay ve eklem gibi yapısal unsurlar bölgenin jeolojik yapısını daha da karmaşık bir hale getirmiştir; bu nedenle bu bölümde yalnızca ana fay sistemleri ele alınmaktadır. Bölgenin Paleozoik yaşlı kaya birimlerinde D-B, K-G, KD-GB ve KB-GD doğrultulu büyüklü küçüklü çok sayıda fayların varlığı dikkati çeker. Kazı çalışmaları ya da doğal yamaçlardan gözlem yoluyla bazı faylar belirlenmiş olsa da, bunlar yalnızca bölgesel ölçekte geliştikleri görülmektedir. Ancak bazı diğer faylarda harita ölçekli formasyonlar bulunmaktadır. İstanbul’un Alibey deresi, Kağıthane deresi, Riva çayı, Ömerli baraj gölü ve yan kolları gibi başlıca büyük akarsuları, Boğaz ve Haliç KD-GB ve KB-GD doğrultulu zikzaklı bir geometriye sahiptirler. Özellikle Boğaz’ın bu doğrultulara koşut gelişmiş keskin zikzaklı kıyı morfolojisi belirgindir. Büyükçekmece ve Küçükçekmece göllerinin yerleştiği vadiler ve Çatalca ilçesinin yaslandığı metamorfitlerinden oluşan büyük sırt KB-GD doğrultusunda uzanım gösterirler. Büyükçekmece gölü havzasını da içeren Trakya havzası ve İstanbul yöresinde Erken Eosen ve Orta-Geç Oligosen’de şiddetli sıkışma hareketlerinin etkinlik gösterdiği bilinmektedir. İstanbul’un her iki yakasında Karadeniz kıyı kuşağı boyunca uzanan bir doğrultu atımlı fay olan Şile-Sarıyer Fayı Erken Eosen tektonik hareketlerine güzel bir örnektir. K-G doğrultulu Oligosen hareketleri KD-GB ve KB-GD yönlerine uygun olarak makaslama kırıklarının gelişmesine neden olmuştur. Karmaşık jeolojisi nedeniyle İstanbul Yöresinde çok fazla sayıda fay sistemleri bulunmasına rağmen bölgenin en yaygın fay yapıları KD-GB ve KB-GD uzanımlı makaslama faylarıdır. Bu faylar yalnızca dere sistemlerinin güzergahlarını belirlemekle kalmamakta aynı zamanda kıyıların zikzaklı morfolojisinin açıklanmasına da yardımcı olmaktadır. Sarıyer-Şile Fayı Kocaeli Yarımadasının Karadeniz Kıyısında Şile dolayından Çatalca Yarımadasında yakasında Gümüşdere köyünün batısına kadar, D-B doğrultusunda kesiksiz uzanım gösterir. Bu fay boyunca, Paleozoyik ve Triyas yaşlı kaya birimleri ile Üst Kretase – Paleosen kaya formasyonlarıyla karşı karşıya gelmiştir. Ayrıca fay düzlemi çoğunlukla dik ya da güney yönünde yüksek eğimlidir, ancak Sarıyer dolayında düşük eğimli fay özelliği taşır. Maltepe-Beykoz Fayı KB – GD doğrultusunda gidiş göstermekte olup yalnızca Asya tarafında izlenmektedir. Fayın karakteristik özellikleri tam olarak anlaşılmamış olsa da çoğu jeolog düşük açılı ters eğim ayrımlı bir fay olduğunu savunur. Bu fay boyunca Pelitli, Kartal ve Denizli Formasyonları genellikle Kurtköy Formasyonu ile karşı karşıya gelmişlerdir. Yakacık Fayı Yakacık tepesi, Deliklikaya tepesi, Kurfalı tepesi, Orta tepe ve Gözdağ tepesi gibi tepelerin batısında gelişmiştir ve izlenmektedir. Bu tepeler 200-380 m yüksekliğinde olup bu fay Aydos Formasyonu kuvarsitleri Kartal Formasyonu’nun bol makrofosilli şeyillerini birbirinden ayırır. Fay düşük eğimli bindirme fayı özelliğini taşır. Bazı jeologlar Çatalca Fayının KB – GD uzanımlı normal bir fay olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca, fayın Çatalca masifinin doğu ve batı sınırlarında geliştiğini ve Eosen ve Oligosen yaşlı çökellerin etrafına yayılış gösterdiğini öne sürmektedirler. Ancak, fay konumu boyunca dokanakların detaylıca araştırılmasıyla Eosen ve Oligosen yaşlı Soğucak Kireçtaşı, Pınarhisar ve Danişmen formasyonlarının Çatalca Masifini transgressif olarak üstledikleri çok net olarak görülmektedir. Tersiyer Birimlerin Çatalca Masifini transfrasif biçimde üstlemesinin dalgalı bir morfolojisi bulunmakta olup bu sınır ilişkisinin gözlemlenmesi güçtür. Bu nedenle bir horst oluşturacak bir tansiyon sisteminin bölgede bulunduğunu gösterir açık bir delil bulunmamaktadır. Masifin özellikle doğu yamacı yüksek eğimlidir ve masifi üstleyen tersiyer çökelleri ile Büyükçekmece gölünün batı yakasındaki düşük eğimli Tersiyer çökelleri arasında belirgin yükselti farkı vardır. Bu yükseklik farkı ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-7

Çatalca Fayı adı verilen düşeye yakın eğimli doğrultu atımlı fayın bir göstergesi olabilir. Bu fayın aktif olduğunu ya da söz konusu yükseklik farkının daha önceki buzul devrelerinde fayın zayıf bölgesinden kaynaklanmış olabileceğini gösteren herhangi bir delil bulunmamaktadır. Alibeyköy Fayı Alibey Deresi vadeisinde yer almakta olup Prinççi vadisinin KB – GD uzanımlı devamıdır. Bu morfolojik görüntü drenaj ağlarından da görülebilmekte olup aynı zamanda Boğaz ve diğer önemli dere morfolojileri ile uyumludur. Bu drenaj örneği Oligosen’de K-G doğrultulu sıkıştırma sonucu gelişmiş olup eşlenik fay ve eklemlerin neden olduğu zayıflık zonlarıyla kontrol edilmektedir. Sazlıdere Fayı Sazlıdere Deresi Vadisi ve memba yönündeki kollarından (Dursunköy, Boyalık, ve Çiftlik dereleri) gelişmiştir. Tüm bu dereler KB – GD yönünde uzanmakta olup ana dere vadisi de aynı yönde Alibey Deresi ve Çatalca Fayıyla uzanım göstermektedir. Kurna Köyü – Emirli Köy Fayı Ömerli Baraj gölünün doğu yakasında Kurna köyü ve Emirli köyünün doğusunda yer almaktadır. Doğrultu atımlı bir fay olduğu düşünülmekte olup Ordovisyen yaşlı Kurtköy ve Yayalar Formasyonunu Alt – Orta Devoniyen yaşlı Kartal Formasyonundan ayırmaktadır. Kurtköy ile Ömerli arasında uzanarak daha küçük KB – GD uzanımlı makaslama faylarına parçalanmıştır. Proje Alanı Tektoniği Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına göre Proje sahası ikinci ve üçüncü derece deprem bölgelerinde yer almaktadır (Bakınız Şekil 9 -1). Kuzey Anadolu Fayı (KAF) önemli bir aktif sağ yanal doğrultu atımlı bir faydır. Avrasya Plakası ile Anadolu Plakası arasındaki sınır boyunca Marmara Denizi kıyılarının 20 – 50 km güneyinde bulunduğu düşünülmektedir. Fayın halen aktif olmasına ve şehir yerleşim bölgesine yakın merkez üsleriyle yüksek şiddette depremlere neden olabilmesine rağmen, Proje olası depremlerden kaynaklanabilecek tüm etkileri hafifleterek azaltmak için gereken dayanıma sahip olacak biçimde tasarlanmıştır.

Şekil 9-1 İstanbul Sismik Haritası

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-8

Bu raporun jeoloji bölümünde daha çok İstanbul Yöresinin stratigrafik ve tektonik yapısı açıklanmaktadır. Bölge jeolojisi genel bir dağılım olarak tarif edilse de, Proje sahasında yer alan farklı birimlerin anlaşılması faydalı olacaktır. Ayrıca yukarıda tartışılan fayların bir kısmı Proje sahasına denk düşmektedir. Sazlıdere ve Alibeyköy Fayları Çatalca Yarımadasında yer alır. Bu faylar Proje sahasının güney batı kısımlarını üzerlemektedir. Ayrıca, Kurna Köyü – Emirli Köyü Fayı ile Maltepe – Beykoz Fayı Kocaeli Yarımadasında yer almakta olup bunlar da Proje sahasını üzerlemektedir. Diğer yandan, Kurna Köyü –Emirli Köyü Fayı Proje sahasının güney doğu kısımlarından geçerken, Maltepe – Beykoz Fayı Proje sahasının kuzey doğu kesimlerine denk gelmektedir. Son olarak, Şile – Sarıyer Fayı da önerlilen Proje sahasına paralel biçimde Boğazı geçer. Ambraseys ve Finkel’e göre (1991), tarih boyunca bir dizi yıkıcı deprem görülmüştür. 4.YY ile 19 YY arasında bu türden 32 deprem görülmüştür. Her 300 yılda birçok şiddetli bir deprem görülmektedir. Bölgede görülen ve en yüksek etkiye sahip depremler Şekil 9-2’de gösterilmektedir. Ayrıca, 20. YY deprem faaliyetleri de aynı şekilde görülebilir.

Şekil 9-2 İstanbul Bölgesinin Makro-Sismik Verilere Göre Tarihsel Depremselliği (Emay ve Protek tarafından hazırlanan, Hidrojeolojik ve Mühendislik Jeolojik Etüt Raporu (2013).)

Bunun dışında Türkiye Jeolojik Mirası Koruma Derneğine göre, Proje sahası yakınlarında herhangi bir jeolojik miras sahası bulunmamaktadır (JEMIRKO Envanter Listesi, 2012). Bu jeolojik etütlerin kaynaklarının birbirlerinden farklı olduklarının ve bu nedenle her bir kaynak çalışmanın amacının muhtemelen başka olduğunun anlaşılması önemlidir. 9.3.2

Arazi Kullanımı ve Arazi Türleri

Proje, arazi mülkiyet dağılımı aşağıda gösterilmektedir:     

Özel arazi Kurumsal arazi Tartışmalı arazi 2B alanı Ormanlık alan

ÇSED, 02 Ağustos 2013

%7.18 %0.43 %0.24 %0.52 %79.21

AECOM

  9.3.3

Rapor

Hazine arazisi Park alanı

Çevre

9-9

%8.94 %3.49

Hidrojeoloji

İstanbul yöresinde farklı akifer bölgesi karakteristikleri, tane tipi akiferler ile kaya tipi akiferler olarak iki ana grup altında sınırlandırılmıştır.

Şekil 9-3 İstanbul Yöresinde Akifer Gruplarını Gösteren Hidrojeoloji Haritası (Emay ve Protek (2013) çalışmasından değiştirilerek alınmıştır) Tane tipi akifer bölgeleri genellikle Çatalca Yarımadasında geniş alanlara yayılmış olup Kuvarterner Alüvyonlar ve Neojen – Paleojen yaşlı kum ve çakılların içinde oluşmaktadır. Ayrıca tane tipi akiferler farklı noktalarda çevrelenmemiş ve çevrelenmiş biçimlerde izlenmekte olup yer altı suyu temini için sığ – orta derinlikte sondaj kazısı faaliyetleri görülmektedir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) tarafından yapılmış olan çalışmalara göre akifer grubu olası kirletici faaliyet riskiyle karşı karşıya olup bu kuyulardan alınan su verimi ve kalitesi orta – düşük kalitelerdedir. Ancak kaya tipi akifer bölgeleri daha çok Asya tarafında, Kocaeli Yarımadasında yer almaktadır. Bu akiferler Paleozoik ve Mesozoik yaşlı kaya formasyonlarındaki çatlak ve boşluklarda oluşmaktadır (Bkz Tablo 9-4). Kuvarsit, granit, grovak gibi silili kaya malzemeleri bölgedeki farklı pınarlar için reşarj ana kayacı oluşturmaktadır. Menşei silisli kayalar olan su kaynaklarının ortak özellikleri su sertlik seviyelerinin ve debilerinin düşük olmasıdır.

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Çevre

Rapor

9-10

Tablo 9-4 İstanbul Yöresindeki Hidrojeolojik Grupların Genel Dağılımı Hidrojeolojik Gruplar

Özellikleri

Alanı 2 (km )

Alanı (%)

672,2

12,8

Yaygın ve Zengin Akiferleri Oluşturan Pekişmemiş Formasyonlar

Yeraltı Suyu verimlilik derecesi iyi.

Mevzii veya İrtibatsız Akiferleri Oluşturan Pekişmemiş Formasyonlar

Yeraltı Suyu verimlilik derecesi orta. (0,5 lt/sn/m < özgül debi< 2 lt/sn/m)

156

2.9

Mevzii veya İrtibatsız Akiferleri Oluşturan Pekişmiş Formasyonlar

Genellikle bol kaynak içerikli.Yeraltı Suyu verimlilik derecesi orta. (0,5 lt/sn/m < özgül debi < 2 lt/sn/m)

24.8

0.5

Yaygın ve Zengin Akiferleri Oluşturan Pekişmiş Formasyonlar

Genellikle su seviyesi derinde. Yeraltı Suyu verimlilik derecesi iyi.

43,3

0,8

2.752,9

52,3

1.615,9

30,7

5.265

100

(özgül debi>2 lt/sn/m)

(özgül debi >2 lt/sn/m) Yeraltı Suyu İhtiva Etmeyen Formasyonlar

Yeraltı Suyu verimlilik derecesi pek zayıf. (özgül debi< 0,1lt/sn/m)

Mevzii Yeraltı Suyu İhtiva Eden Formasyonlar

Yeraltı Suyu verimlilik derecesi zayıf. (0,1 lt/sn/m < özgül debi< 0,5 lt/sn/m)

Toplam (DSİ Haritaları – İstanbul Çevre Durum Raporu, 2009’dan alınmıştır)

Kocaeli Yarımadasının yer altı suyu verimi Çatalca Yarımadasından daha düşüktür. Özellikle Silivri, Çatalca ve Bakırköy yöreleri önemlidir. Ancak, Bakırköy akiferi son 50 yılda artezyen su kaynağı özelliklerini yitirmiştir. Aslında bu akiferin su seviyesi, aşırı kullanım nedeniyle 250 metreye düşmüştür. Artık herhangi bir depolama ya da taşıma kapasitesi bulunmamaktadır. Bu çerçevede İstanbul Yöresinde arama ve kullanma ruhsatı verme yetkisi DSİ 14. Bölge Müdürlüğüne aittir (Tablo 9-5). Ancak, bölgenin plansız ve hızlı kentleşmesi su şebekesinde önemli yetersizlikler oluşmasına ve bu yetersizlikler de yeraltı su kaynaklarına ciddi yükler bindirilmesine neden olmuştur. Yeraltı su kaynaklarının aşırı derecede kullanılması geri döndürülmesi mümkün olmayan kapasite kayıplarına neden olabilmektedir. Bunun sonucunda, İstanbul Belediyesinin verdiği rakamlara göre yer altı su seviyesinin 350 – 400 metrelere düşmesine neden olmuştur.

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Çevre

Rapor

9-11

Tablo 9-5 Yer Altı Suyu Ruhsat Alanları Ruhsat Alanı

Yer Altı Suyu Rezervi 6 3 (10 m /yıl)

Tahsis 6 3 (10 m /yıl)

Durumu

Çatalca – Yalıkavak

0,50

-

Açık (25 Temmuz 1970 tarihinden beri)

Karacaköy – Terkos Ovaları

4,00

0,90

Açık (25 Temmuz 1970 tarihinden beri)

Kağıthane Vadisi

7,00

7,20

Riva Köyü – Alaçalı Sahil Ovası

2,00

-

Topkapı – Küçükçekmece Ovası

13,50

65

Küçükköy – Paşaçayırı Ovası

0,66

0,90

Kartal Bölgesi Sahil Ovası

1,50

-

Tavşanlı Deresi Sahil Ovası

5,50

6,85

Büyükdere Sahil Ovası

1,5

-

Tuzla Ovası

1,50

-

TOPLAM

37,16

80,85

Kapalı (28 Kasım 1972 tarihinden beri) Açık (24 Ekim 1970 tarihinden beri) Kapalı (10 Mart 1966 tarihinden beri) Kapalı (15 Şubat 1967 tarihinden beri) Açık (16 Mart 1972 tarihinden beri) Açık (19 Temmuz 1968 tarihinden beri) Açık (25 Eylül 1972 tarihinden beri) Açık (29 Şubat 1972 tarihinden beri)

(DSİ Haritaları – İstanbul Çevre Durum Raporu, 2009’dan alınmıştır)

Yeraltı suyu kuyu dağılımı özellikle de yeni yapılaşmaların olduğu sanayi ve inşaat alanlarında artış göstermektedir. Bu nedenle yeraltı suyu tüketimi bu alanlarda artmıştır. Ayrıca, bölge su şebekesindeki yetersizlikler, şebeke suyunun maliyetinin yüksek olması ve (örneğin inşaat gibi) kimi sektörlerde yeraltı suyunun tercih edilmesi gibi nedenlerle yeraltı suyu satılması yeni bir iş sektörü haline gelmiştir. Bu tür kullanımı yasaklayan yasa ve yönetmelikler bulunmasına rağmen, ciddi kuraklık, savaş, doğal afetler ve deprem gibi olağan üstü durumlarda kullanılabilecek yer altı su kaynakları hızla azalmıştır. İstanbul’da DSİ tarafından toplam dokuz adet yeraltı işletme sahası tahsis edilmiştir. Söz konusu işletme 3 sahalarındaki toplam yer altı suyu rezervi yıllık 37.19 milyon m ’tür. Yıllık toplam 315 adet kullanma belgesi verilmiş olup, yıllık toplam tahsis miktarı 6.820.027 tondur (DSİ, 2008). Ancak, izinsiz yeraltı suyu kullanımı hem kırsal kesimde hem de şehir içinde oldukça yaygındır. Bu nedenle, yer altı suyu kuyularının izinsiz kullanımı toplanan verilerin kesinliğini son derecede etkilemektedir. Tüm bunlara ek olarak, memba sularının kullanımı İstanbul ve çevresinde 100 yıldan fazla süredir oldukça yaygındır (Tablo 9-6). Çatalca Yarımadasında membalar açısından Hamidiye oldukça önemliyken, Kocaeli Yarımadasında Taşdelen ve Yakacık membaları önemlidir. Projenin Taşdelen Membası üzerindeki olası etkilerinin açıklandığı Hidrojeolojik Etkileşim Raporuna (Yüzer, E., Ocak 2013) göre; Proje kapsamında Çamlık – Reşadiye arasında KM: 0+000 - 12+998 inşa edilecek olan tünel, eklemli kuvarsit akifer üzerinde bir etki yaratacaktır. Bu nedenle söz konusu raporda Emay – Protek ortak girişimine 400 metre güneye kaydırılmış alternatif bir güzergah önerilmiştir. “Taşdelen Varyantı” adı verilen bu alternatif güzergah kabul edilmiş olup tünel inşaatı bu durum göz önünde bulundurularak planlanmaktadır. Bu sayede tarihi Taşdelen Membası üzerindeki olası tüm olumsuz etkiler ortadan kaldırılmıştır. Doğuda Aydos ve Alemdağ Tepeleri ile civar bölgeleri, batıda ise Kemerburgaz bölgesi yeraltı su kaynakları bakımından önemlidir.

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

Tablo 9-6 İstanbul İlinde İşletilmekte Olan Su Membaları Memba Adı İlçesi Konumu Altınpınar Membası Çatalca Gümüşpınar Köyü Akçapınar Membası Çatalca Karamandere Köyü Gümüşpınar Membası Çatalca Gümüşpınar Köyü Mispak Membası Çatalca Karamandere Köyü Yalı Membası Çatalca Yalı Köyü Mimella Membası Çatalca Çiftlik Köyü Ayazma Membası Çatalca Akalan Köyü İmren Membası Çatalca İhsaniye Köyü Ulupınar Membası Çatalca Karaca Köyü Mega İçme Çatalca Çakıl Köyü Güzelpınar Membası Gaziosmanpaşa Cebeci Köyü Özpınar Membası Gaziosmanpaşa Oğaz Köyü Mercan Membası Eyüp Pirinçci Köyü Kum Membası Eyüp Kemerburgaz Kemer Membası Eyüp Kemerburgaz Hamidiye Membası Eyüp Kemerburgaz Hamidiye Burgaz Membası Eyüp Kemerburgaz Fındık Membası Eyüp Kemerburgaz Hisar Membası Eyüp Kemerburgaz Çobanpınar Membası Eyüp Göktürk Köyü Binbaşı İçme Eyüp Kemerburgaz Başpınar Membası Eyüp Kemerburgaz Güvenpınar Membası Eyüp Kemerburgaz Kestane Membası Sarıyer Eski Sular Yolu Sırmakeş Membası Beykoz Dereseki Köyü Beypınar Membası Beykoz Akbaba Köyü Akasya Membası Beykoz Dereseki Köyü Çubuklu Membası Beykoz Çubuklu District Haznedar Membası Beykoz Akbaba Köyü Taşdelen Membası Ümraniye Taşdelen Özkayışdağı Membası Maltepe Büyükbakkalköy Çamlıbel Gözleri Membası Maltepe Büyükbakkalköy Çamoluk Membası Kartal Yakacık District Beys Membası Pendik Göçbeyli Köyü Vakıf Karakular Beykoz Dereseki Köyü Kayla Membası Beykoz Dereseki Köyü Florist Membası Maltepe Büyükbakkalköy Taşeren Membası Kartal Aydos Aquanet Membası Şile Yeniköy Köyü Türk Kızılayı Membası Şile Bıçkıdere Köyü Nisa Membası Şile Bıçkıdere Köyü Akpınar Membası Şile Bıçkıdere Köyü Kırkpınar Membası Şile Ulupelit Köyü Kervansaray Membası Şile Kervansaray Köyü Saray Membası Şile Kervansaray Köyü Taşpınar Membası Şile Bıçkıdere Köyü Emirdağ Membası Şile Kömürlük Köyü Kovanpınar Membası Şile Kurna Köyü Özlempınar Membası Şile Kurna Köyü İpekpınar Membası Şile Kurna Köyü Beyza Membası Şile Bıçkıdere Köyü Zambak Membası Şile Yeşilvadi Köyü Şadırvan Membası Şile Bıçkıdere Köyü (İstanbul Çevre Durum Raporundan (2009) Alınmıştır)

ÇSED, 02 Ağustos 2013

9-12

AECOM

9.3.4

Rapor

Çevre

9-13

Atık Yönetimi

Türkiye’de üç adet tehlikeli atık depolama alanı bulunmaktadır. Bunlar: İZAYDAŞ (İzmit Büyükşehir Belediyesi, İzmit Atık ve Artıkları Arıtma, Yakma ve Değerlendirme A.Ş.), ERDEMİR (Ereğli Demir ve Çelik Üretim A.Ş.) ile İSKEN (İskenderun Enerji Üretim ve Ticaret Şirketi). Proje alanına en yakını İzaydaş olduğundan, Projede üretilecek olan her türlü tehlikeli atık çok yüksek bir ihtimalle lisanslı kamyonlarla İzaydaş’a gönderilecektir. İstanbul ili içinde ve yakınlarında ayrıca evsel atık ve tehlikesiz atık bertaraf sahaları ve depolama alanları ile atık yağ toplama tesisleri bulunmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul İlinde kazı / hafriyat ve atık depolama bölgeleri tahsis etmiş bulunmaktadır. Tüm bu tesisler önerline Proje alanına, inşaat kamp alanları ile tesis sahalarına yakın yerlerde bulunmaktadır. Aşağıdaki Tablo 9 – 7’de İstanbul’daki katı atık bertaraf tesisleri gösterilmektedir (İstanbul Çevre Planı, 2009). Tablo 9-7 İstanbul’daki Katı Atık Bertaraf Tesisleri Tesis Adı Baruthane Aktarma İstasyonu Halkalı Aktarma İstasyonu Yenibosna Aktarma İstasyonu Hekimbaşı Aktarma İstasyonu Küçükbakkalköy Aktarma İstasyonu Aydınlı Aktarma İstasyonu Silivri Aktarma İstasyonu Odayeri Düzenli Depolama Sahası Kömürcüoda Düzenli Depolama Sahası Kompost Tesisi Tıbbi Atık Yakma Tesisi

ÇSED, 02 Ağustos 2013

Kapasitesi (ton / gün) 1,500 2,500 2,500 2,500 1,500 2,500 1,600 8,000 3,500 700 24

AECOM

Rapor

Çevre

9-14

Şekil 9-4 İstanbul’daki Katı Atık Bertaraf Tesisleri

9.4

Kaynakların Değeri (Hassasiyeti)

9.4.1

Jeoloji ve Toprak

Proje için kullanılan verilere göre bölgede herhangi bir jeolojik miras sahası bulunmamaktadır. Ayrıca, herhangi bir maden kaynağı, aktif maden işleme ya da arama faaliyeti bulunmamaktadır. Bu nedenle jeolojik kaynaklar Proje alanında hassas kaynaklar değildir. 9.4.2

Hidrojeoloji

Yeraltı su kaynakları oldukça ciddi bir baskı altında olduklarından ve bölgedeki akiferlerde hızlı azalma yaşandığından hassas kaynak olarak değerlendirilmektedir. Giderek artan şehirleşme ve izinsiz su kullanımı, hali hazırda sınırlı olan yer altı suyu kaynaklarını daha da baskı altında tutmaktadır. Tüm bu nedenlerle Projenin bölgedeki yeraltı su kaynaklarını etkilememesi önemlidir. Ayrıca, bölge içindeki / etrafındaki yüzeysel su kaynakları da hassas kaynaklardır. Gereken azaltıcı önlemlerin uygulanmaması halinde, suyun kirletilmesi riskleri mevcuttur. Son olarak, Proje güzergahına yakın olan kimi barajlar da hassas kaynaklardır. Proje sahası bazı barajların besleme havzalarından geçmekte, ayrıca, proje güzergahının bazı kısımları bu barajların koruma bölgeleri içerisinde yer almaktadır. Bu nedenle ilgili yönetmeliklere uygun azaltıcı önlemlerin uygulanması son derece önemlidir. 9.4.3

Atık Yönetimi

Çevresel etki yaratılmaması için tehlikeli atıkların ilgili yönetmelik hükümlerine uygun olarak bertaraf edilmesi zorunludur. Tekrar kullanılabilecek olan diğer atıklar ise, dolgu malzemesi, vs olarak tekrar kullanılacaktır. Atıkların en aza indirgenmesi için gereken azaltıcı önlemlerin uygulanması beklenmektedir.

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

9.5

Olası Etkiler

9.5.1

İnşaat Aşaması

Çevre

9-15

9.5.1.1 Jeoloji ve Toprak

Türkiye Jeolojik Mirasın Korunması Derneği (Jemirko Envanter Listesi, 2012) verilerine göre Proje sahası içinde ya da çevresinde herhangi bir jeolojik miras sahası yer almamaktadır. Bu nedenle projenin jeoloji üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Ocaklar, kazılar ya da diğer maden çıkarma faaliyetleri dahil, Projeden etkilenebilecek ya da Proje tarafından engellenebilecek yerel zemin şartlarına ilişkin herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, kil, kuvarsit, bentonit ve dolomitik kireçtaşı gibi sanayi madenleri elde etmek üzere işletilen madenler bulunmaktadır (Bakınız: Ek 9-1’de verilen İstanbul Maden Haritası). Bu maden alanlarının varlığı bilinmesine rağmen, MTA Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre Proje sahası yakınında herhangi bir fiili madencilik faaliyeti bulunmamaktadır. Bu bilgi aynı zamanda Emay International Engineering Cons. & Trd. Co. Ltd. ile Protek Proje Danışmanlık Mühendislik Bilgi İşlem İnşaat Turizm San. Ve Tic. Ltd. Şti.) (2013) tarafından hazırlanan Jeolojik, Hidrolojik ve Mühendislik Jeoteknik Etüt Raporunda yer alan bilgilerle örtüşmektedir. Bu nedenle, Proje sahasının inşaat faaliyetleri esnasında bu maden rezervleri üzerinde doğrudan bir etkisi bulunmayacaktır. Yine de, söz konusu raporda, Odayeri Kavşağında kalan güzergahının (bkz: Ek 8–1) eski maden ocakları içerisinde yer aldığı ve bu alanların hafriyat malzemesi dökme alanları olarak kullanılmakta oldukları ifade edilmektedir. Bu alanlarda eski madenlerin açık ocaklarının ve vahşi depolama sahalarının bulunduğu gözlenmiştir. Bu istikrarsız şartlar nedeniyle gözle görülür yüzey gerilim çatlakları ve kütle hareketleri de gözlemlenmektedir. Buna ilaveten açık çukurlar yağmur sularıyla dolmuş ve bu bölgede 20 ila 100 metre derinliğinde göletler oluşmuştur. Tüm bu nedenlerle inşaat faaliyetleri esnasında Proje sahasında bazı dolaylı kısıtlamalar olabilecektir. Emay ve Protek (2013) tarafından hazırlanan Jeolojik, Hidrojeolojik ve Mühendislik Jeolojik Etüt Raporu sonuçlarına göre; Proje sahasında yapılan jeoteknik çalışmalar Proje güzergahının Karadeniz’e yakın olduğu ve Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) tarafından hazırlanan deprem bölgeleri haritasına göre birinci, ikinci ve üçüncü derece deprem bölgelerinde yer aldığını göstermektedir. Bu nedenle Proje sahası üzerinde inşaat ve işletme faaliyetleri esnasında dolaylı etki görülebilecektir. Ayrıca, aynı rapora göre, Proje güzergahının jeolojik birimleri kaya dayanım nitelikleri açısından kuvarsit, dolomitik kireçtaşı, kuvars vake-kuvars arenit, arkoz-kumtaşı, mika şist, resifal kireçtaşı, volkanik, gri vake ile kumlu balçık - kumtaşı - şeyl, kil taşı, konsolide olmayan çakıl ile tınlı, killi kireçtaşı - şeyl, kumlu balçık artıkları, kumlu balçık arakatkılı kil, kil - kömür arakatkılı kum ve alüvyondan oluşmaktadır. , Bu nedenle Proje sahası üzerinde inşaat faaliyetleri esnasında herhangi bir etki olmayacaktır. Diğer yandan, Başakşehir ile Odayeri arasında yüksek taşıma kapasitesine sahip kumtaşı, kil taşı ve şeyl bulunmaktadır. Ayrıca, bu kısımda, pekişmemiş kilin kütlesel hareketleri nedeniyle gerilim çatlakları oluştuğu da gözlemlenmiştir Gümüşdere bölgesi, sert ve orta sertlikte kumtaşı şeyl katmanlarına sahiptir. Bu jeolojik yapılanma Garipçe Köyü yakınlarında değişir. Burada volkanik kayalar ve kum – balçık karışımından oluşan tortullar bulunmaktadır. Asya tarafında buluna Poyraz Köyü ile Riva Deresi arasında sert ile orta sertlik arasında volkanik kayalar, kil taşı ve silttaşı tabakaları yer almaktadır. Bu jeolojik yapılanmalar Riva Deresi ve Öğümce yönünde devam etse de, bu bölgede toplam 6 – 7 kilometre uzunluğa sahip olan ve volkanik kayalar arasına da giren alüvyon da bulunmaktadır. Öğümce ile Reşadiye arasında sert ile orta sertlik arasında arkoz – kumtaşı birimi yer almaktadır. Son olarak, Projenin güzergahında, kum taşı, kireçtaşı ve kuvarsit kaya ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-16

birimleri yer almaktadır. Bundan dolayı inşaat faaliyetleri esnasında Proje sahasında doğrudan bir etki olmayacak ancak dolaylı etkiler olabilecektir. Riva Deresi ile Öğümce arasında izlenen jeolojik yapılanmaya göre, alüvyon birimlerin taşıma kapasiteleri düşüktür ve bu birim çökme riskine sahiptir. Bu nedenle inşaat faaliyetleri esnasında Proje sahası üzerinde doğrudan bir etkisi olacaktır. İnşaat faaliyetleri esnasında Proje sahasında toprak kaybı kaçınılmaz olarak yaşanacaktır. Kayba uğrayacak toprakların büyük kısmı, yukarıda da bahsedildiği üzere orman tipi topraktır. 9.5.1.2 Hidrojeoloji

İnşaat faaliyetleri su kaynakları üzerinde bir risk oluşmasına neden olacaktır. Projenin inşaat ve işletme aşamalarında, drenaj tasarımına ilişkin sorunlar ya da kazalar gibi çevreye önceden öngörülemeyen seviyelerde kirletici salınmasına neden olabilecek hususlardan kaynaklı olarak, hidrokarbon gibi kirleticilerin sızması olasılığı nedeni ile yeraltı su kaynakları ve reşarj bölgeleri üzerinde riskler bulunmaktadır. Emay ve Protek (2013) tarafından hazırlanan Jeolojik, Hidrojeolojik ve Mühendislik Jeolojik Etüt Raporuna göre; geçirimsiz birimler, yarı geçirimsiz birimler, yarı geçirgen birimler, geçirgen birimler, tane tipi geçirgen birimler ile kaya tipi geçirimli birimler olmak üzere bölgede altı (6) farklı hidrojeolojik birim türü bulunmaktadır. Aynı raporda verilen İstanbul Hidrojeoloji Haritasına (Emay ve Protek – 2013) göre Projenin yer aldığı Avrupa tarafı büyük oranda geçirimsiz birimler üzerinde yer almaktadır. Projenin yaklaşık olarak %75’i geçirimsiz bir birim, %20’si ise yarı-geçirimsiz bir birim üzerinde görünmektedir. Projenin Boğazın bu tarafında kalan kısmı (yaklaşık %5’i) ise tane tipi geçirimli birimler üzerinde konumlanmıştır. Ayrıca, Projenin yer aldığı Asya tarafının daha çok %85 oranında yarı geçirimsiz kaya birimleri üzerinde yer aldığı gözlemlenebilmektedir. Bu tarafın kalan kısmı (%15) ise daha çok Riva Deresinin ana kollarının yatak zemini olarak gösterilen granül tipi geçirgen ve yarı geçirgen birimler üzerinde konumlanmıştır. Bu nedenle projenin bu kesimlerinde, yollardan hidrokarbon, herbisit, tuz ve bu akifere girebilecek diğer malzemelerin kazayla sızmasına karşı ekstra dikkat sarf edilmesi gerekecektir. Emay ve Protek (2013) tarafından hazırlanan Jeoloji, Hidroloji ve Mühendislik Etüt Raporunun hidrojeoloji bölümüne göre proje sahası, Alibeyköy Barajı, Ömerli Barajı ve Elmalı II Barajı gibi İstanbul Yöresinin bazı önemli içme suyu havzaları ile 1620 – 1839 yılları arasında Belgrat Ormanı içinde inşa edilmiş olan Tarihi Barajlar (Kömürcü Barajı, Valide Sultan Barajı, Büyük Baraj, Topuzlu Barajı, Ayvad Barajı, Kirazlı Barajı ve Yeni Baraj) üzerinde yer almaktadır. Bu raporda proje sahasının yukarıda bahsedilen su rezervuar havzalarının hepsine denk geldiği iddia edilse de İstanbul Çevre Planı Haritasına göre, proje sahası Alibeyköy, Ömerli ve Elmalı II Barajlarının besleme havzalarından geçmektedir. Bu nedenle Proje sahası Belgrat Ormanı içinde yer alan tarihi barajların beslenme havzaları ile ortak alanlara sahip değildir. Dolayısıyla, Proje üzerinde inşaat ve işletme faaliyetleri esnasında herhangi bir etki olmayacak ancak Alibeyköy, Ömerli ve Elmalı II Barajlarının beslenme havzalarında bulunan yer altı su elemanları üzerinde etki görülebilecektir. Diğer yandan, Projenin son bölümü büyük oranda (%95) Su Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinde (SKKY) tarif edilen koruma alanları içersinde yer almaktadır. Ancak aynı bölge ayrıca mevcut Trans Avrupa Otoyolu (TEM) ile örtüşmektedir. Bu otoyol emsal proje olarak kabul edilebilmektedir. Bu nedenle projenin inşaat faaliyetleri esnasında Proje sahası ve ayrıca SKKY uyarınca koruma altında olan bölgeler üzerinde bir etki olmayacaktır. Ayrıca, Emay ve Protek (2013) tarafından hazırlanan jeoloji, Hidroloji ve Mühendislik Etüt Raporunun hidrojeoloji bölümüne göre, Riva Deresi taşkın yatağı Proje güzergahı üzerine gelmektedir. Bu nedenle, projenin taşkın yatağı kapasitesi ve karakteristik özelliklerine etkileyebileceği bu bölümde, mevcut taşkın davranışları karşısında ekstra dikkat gösterilmesi gerekmektedir. ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-17

AECOM tarafından hazırlanan ön çevresel değerlendirme çalışmasına göre (Aralık 2012); bölgedeki yeraltı su kaynakları oldukça ciddi bir baskı altında olup bölgenin tamamında akiferler hızla azalmıştır. Giderek artan şehirleşme ve izinsiz su kullanımı, hali hazırda sınırlı olan yeraltı suyu kaynaklarını daha da baskı altında tutmaktadır. Tüm bu nedenlerle Projenin bölgedeki yeraltı su kaynaklarını etkilememesi önemlidir. Bu aşamada Projenin hidroloji ve yeraltı su kaynakları üzerindeki etkilerinin belirlenmesi oldukça güçtür. Ancak, alıcı ortamların Projeden kaynaklanabilecek değişikliklere karşı hassas olduklarının varsayılması gerekmektedir. 9.5.1.3 Atık Yönetimi

İnşaat aşamasında proje sahasında oluşacak olan atık malzemelerin detay tasarımda belirtildiği biçimde bertaraf edilmesi gerekecektir. Genel olarak atık projede üretilecek olan atık malzemeler muhtemelen Katı ve Tehlikeli Olmayan atıklardan oluşacaktır. Örneğin kimyasal madde ya da boya, vs varilleri gibi Tehlikeli Atık olarak sınıflandırılabilecek malzeme ile karşılaşma olasılığı yine de bulunmaktadır. Bu atıkların gereğine uygun biçimde taşınması ve bertaraf edilmesi gerekecektir. Diğer yandan inşaat faaliyetlerinin kendisi de atık üretecektir. Bu atıkların büyük çoğunluğu inert atıklar olacaktır. Ancak atık yağlar, çözücüler, vs dahil küçük miktarlarda Tehlikeli Atıklar da üretilebilecektir. Olası çevresel etkilerden kaçınılabilmesi için bu atıkların ilgili yönetmeliklere uygun olarak, gereken biçimde bertarafı gerekmektedir. 9.5.2

Kalıcı Etkiler ile İşletme Faaliyetlerinden Kaynaklanan Etkiler

Bu bölümde Projenin olası kalıcı ve işletme aşaması etkileri değerlendirilmektedir. 9.5.2.1 Jeoloji ve Toprak

Belirtilen jeolojik sahalarda kalıcı ya da işletme dönemi etkileri görülmeyecektir. Bu sahaların hiçbiri Proje alanı içinde ya da yakınında yer almamaktadır. Türkiye Jeolojik Mirasın Korunması Derneği (Jemirko Envanter Listesi, 2012) verilerine göre Proje sahası içinde ya da çevresinde herhangi bir jeolojik miras sahası yer almamaktadır. Bu nedenle projenin jeoloji üzerinde herhangi bir kalıcı ya da işletme aşaması etkisi bulunmamaktadır. Ocaklar, kazılar ya da diğer maden çıkarma faaliyetleri dâhil, Projeden etkilenebilecek ya da Proje tarafından engellenebilecek yerel zemin şartlarına ilişkin herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, Ek 9-1’de verilen ve MTA tarafından hazırlanmış olan İstanbul Maden Haritasına göre kil, kuvarsit, bentonit ve dolomitik kireçtaşı gibi sanayi madenleri elde etmek üzere işletilen madenler bulunmaktadır. Bu maden alanlarının varlığı bilinmesine rağmen, Proje sahası yakınında herhangi bir fiili madencilik faaliyeti bulunmamaktadır. Bu bilgi aynı zamanda Emay International Engineering Cons. & Trd. Co. Ltd. ile Protek Proje Danışmanlık Mühendislik Bilgi İşlem İnşaat Turizm San. Ve Tic. Ltd. Şti.) (2013) tarafından hazırlanan Jeolojik, Hidrolojik ve Mühendislik Jeoteknik Etüt Raporunda yer alan bilgilerle örtüşmektedir. Bu nedenle Proje sahasının bu madencilik faaliyetleri üzerinde herhangi bir kalıcı ya da işletimsel etkisi bulunmayacaktır. Projenin maden kaynakları üzerinde herhangi bir etkisi olmayacaktır. Yine de, söz konusu raporda, Projenin Odayeri Kavşağında kalan güzergahının (bkz: Ek 8–1) eski maden ocakları içerisinde yer aldığı ve bu alanların hafriyat malzemesi dökme alanları olarak kullanılmakta oldukları ifade edilmektedir. Bu alanlarda eski madenlerin açık ocaklarının ve vahşi depolama sahalarının bulunduğu gözlenmiştir. Bu istikrarsız şartlar nedeniyle gözle görülür yüzey gerilim çatlakları ve kütle hareketleri de gözlemlenmektedir. Buna ilaveten açık çukurlar yağmur sularıyla dolmuş ve bu bölgede 20 ila 100 metre ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-18

derinliğinde göletler oluşmuştur. Tüm bu nedenlerle işletme faaliyetleri esnasında Proje sahasında bazı dolaylı etkiler olabilecektir. Emay ve Protek (2013) tarafından hazırlanan Jeolojik, Hidrojeolojik ve Mühendislik Jeolojik Etüt Raporu sonuçlarına göre; Proje sahasında yapılan jeoteknik çalışmalar Proje güzergâhının Karadeniz’e yakın olduğu ve Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) tarafından hazırlanan deprem bölgeleri haritasına göre birinci, ikinci ve üçüncü derece deprem bölgelerinde yer aldığını göstermektedir. Bu nedenle Proje sahası üzerinde inşaat ve işletme faaliyetleri esnasında dolaylı etki görülebilecektir. Ayrıca, aynı rapora göre, Proje sahasında Bölüm 9.5.1.1’de bahsedilen jeolojik formasyonlar yer almaktadır. Bu jeolojik formasyonların işletme faaliyetleri esnasında Proje sahası üzerinde herhangi bir doğrudan etkisi olmayacaktır. Diğer yandan Başakşehir ile Odayeri arasında yüksek taşıma kapasitesine sahip kumtaşı, kil taşı ve şeyl bulunmaktadır. Ayrıca, bu kısımda, pekişmemiş kilin kütlesel hareketleri nedeniyle gerilim çatlakları oluştuğu da gözlemlenmiştir. Gümüşdere bölgesi, sert ve orta sertlikte kumtaşı şeyl katmanlarına sahiptir. Bu jeolojik yapılanma Garipçe Köyü yakınlarında değişir. Burada volkanik kayalar ve kum – balçık karışımından oluşan tortullar bulunmaktadır. Asya tarafında buluna Poyraz Köyü ile Riva Deresi arasında sert ile orta sertlik arasında volkanik kayalar, kil taşı ve silttaşı tabakaları yer almaktadır. Bu jeolojik yapılanmalar Riva Deresi ve Öğümce yönünde devam etse de, bu bölgede toplam 6 – 7 kilometre uzunluğa sahip olan ve volkanik kayalar arasına da giren alüvyon da bulunmaktadır. Öğümce ile Reşadiye arasında sert ile orta sertlik arasında arkoz – kumtaşı birimi yer almaktadır. Son olarak, Proje güzergahında, kum taşı, kireçtaşı ve kuvarsit kaya birimleri yer almaktadır. Bundan dolayı işletme faaliyetleri esnasında Proje sahasında doğrudan bir etki olmayacak ancak dolaylı etkiler olabilecektir Riva Deresi ile Öğümce arasında izlenen jeolojik yapılanmaya göre, alüvyon birimlerin taşıma kapasiteleri düşüktür ve bu birim çökme riskine sahiptir. Bu nedenle işletme faaliyetleri esnasında Proje sahası üzerinde doğrunda bir etkisi olacaktır. İşletme faaliyetleri esnasında Proje sahasının bazı kısımlarında toprak kaybı kaçınılmaz olarak yaşanacaktır. Kayba uğrayacak toprakların büyük kısmı, yukarıda da bahsedildiği üzere orman tipi topraktır. 9.5.2.2 Hidrojeoloji

Projenin işletme faaliyetleri yer altı su kaynakları üzerinde bir risk oluşmasına neden olacaktır. Buna, yollardan yüzey akışıyla ya da kazayla dökülme yoluyla hidrokarbon, herbisit, tuz ve yerel akifere girebilecek diğer maddelerin yer altı sularına karışması da dahildir. Ayrıca, Emay International Engineering Cons. & Trd. Co. Ltd. ile Protek Proje Danışmanlık Mühendislik Bilgi İşlem İnşaat Turizm San. Ve Tic. Ltd. Şti. (2012) tarafından hazırlanan Proje sahası drenaj tasarımı da yer altı sularına karşı oluşan riskleri belirleyecektir. Örneğin menfez ya da benzeri önlemlerin kapsamlı şekilde kullanılması, belirleyici faktörlerden olacaktır. Emay ve Protek (2013) tarafından hazırlanan Jeolojik, Hidrojeolojik ve Mühendislik Jeolojik Etüt Raporuna göre; bölgede Bölüm 9.5.1.2’de açıklandığı üzere altı (6) farklı hidrojeolojik birim türü bulunmaktadır. Aynı raporda verilen İstanbul Hidrojeoloji Haritasına (Emay ve Protek – 2013) göre Projenin Avrupa tarafı büyük oranda geçirimsiz birimler üzerinde yer almaktadır. Projenin yaklaşık olarak %75’i geçirimsiz bir birim, %20’si ise yarı-geçirimsiz bir birim üzerinde görünmektedir. Projenin bu tarafta kalan kısmı (yaklaşık %5’i) ise tane tipi geçirimli birimler üzerinde konumlanmıştır. ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-19

Ayrıca, Projenin yer aldığı Asya tarafının daha çok %85 oranında yarı geçirimsiz kaya birimleri üzerinde yer aldığı gözlemlenebilmektedir. Bu tarafın kalan kısmı (%15) ise daha çok Riva Deresinin ana kollarının yatak zemini olarak gösterilen granül tipi geçirgen ve yarı geçirgen birimler üzerinde konumlanmıştır. Bu nedenle projenin bu kesimlerinde, yollardan hidrokarbon, herbisit, tuz ve bu akifere girebilecek diğer malzemelerin kazayla sızmasına karşı ekstra dikkat sarf edilmesi gerekecektir. Emay ve Protek (2013) tarafından hazırlanan Jeoloji, Hidroloji ve Mühendislik Etüt Raporunun hidrojeoloji bölümüne göre proje sahası bazı önemli içme suyu havzaları üzerinde yer almaktadır. Bu raporda proje sahasının söz konusu su rezervuar havzalarının hepsine denk geldiği iddia edilse de İstanbul Çevre Planı Haritasına göre, proje sahası Alibeyköy, Ömerli ve Elmalı II Barajlarının besleme havzalarından geçmektedir. Bu nedenle Proje sahası Belgrat Ormanı içinde yer alan tarihi barajların beslenme havzaları ile ortak alanlara sahip değildir. Dolayısıyla, Proje üzerinde işletme faaliyetleri esnasında etki olacaktır. Ayrıca Alibeyköy, Ömerli ve Elmalı II Barajlarının beslenme havzalarında bulunan yer altı su elemanları üzerinde de etki görülebilecektir. Diğer yandan, Projenin son bölümü büyük oranda (%95) Su Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinde (SKKY) tarif edilen koruma alanları içersinde yer almaktadır. Ancak aynı bölge ayrıca mevcut Trans Avrupa Otoyolu (TEM) ile örtüşmektedir. Bu otoyol emsal proje olarak kabul edilebilmektedir. Projenin bu su besleme havzaları üzerindeki etkilerinin yüzeysel ve yer altı sularından düzenli aralıklarla numune alınarak takip edilmesi tavsiye edilmektedir. Dolayısıyla, Projenin işletme aşamasında Proje sahası ve ayrıca SKKY uyarınca koruma altında olan bölgeler üzerinde etki görülecektir. Ayrıca, Emay ve Protek (2013) tarafından hazırlanan jeoloji, Hidroloji ve Mühendislik Etüt Raporunun hidrojeoloji bölümüne göre, Riva Deresi taşkın yatağı Proje güzergâhı üzerine gelmektedir. Bu nedenle, projenin taşkın yatağı kapasitesi ve karakteristik özelliklerine etkileyebileceği bu bölümde, mevcut taşkın davranışları karşısında ekstra dikkat gösterilmesi gerekmektedir. Bölgedeki yer altı su kaynakları oldukça ciddi bir baskı altında olup bölgenin tamamında akiferler hızla azalmıştır. Giderek artan şehirleşme ve izinsiz su kullanımı, hali hazırda sınırlı olan yer altı suyu kaynaklarını daha da baskı altında tutmaktadır. Tüm bu nedenlerle Projenin bölgedeki yer altı su kaynaklarını etkilememesi önemlidir. 9.5.2.3 Atık Yönetimi

Projenin işletme aşamasında yol tamir, yol süpürme ve kanal temizleme, vs çalışmaları dışında, yollarla ilişkili herhangi önemli bir atık yönetimi sorunu bulunmamaktadır. Üretilmesi muhtemel atıklar muhtemelen Katı ve Tehlikeli Olmayan atıklardan oluşacaktır. Katran ya da diğer kimyasal maddeler gibi Tehlikeli Atık olarak sınıflandırılabilecek malzeme ile karşılaşma olasılığı yine de bulunmaktadır. Bu atıkların gereğine uygun biçimde taşınması ve bertaraf edilmesi gerekecektir. Projenin işletme aşaması için yegane olası Tehlikeli Atık kaynağı, kimyasal maddeler ya da diğer maddelerin taşınması esnasında yaşanabilecek çarpışma türünden trafik kazalarıdır. Ancak bu tür olayların görülmesi pek muhtemel olmamakla birlikte, her durumda, acil durum müdahale planlarının hazır bulunması gerekmektedir.

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

9.6

Etki Azaltıcı Önlemler

9.6.1

İnşaat Faaliyetleri

Çevre

9-20

9.6.1.1 Jeoloji ve Toprak

Proje alanı içerisinde herhangi bir jeolojik miras sahası bulunmadığından, inşaat faaliyetleri esnasında herhangi bir azaltıcı önlem alınmasına gerek yoktur. Ayrıca, yukarıda da bahsedildiği gibi MTA Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan İstanbul Maden Haritasına göre inşaat faaliyetlerinin maden kaynakları üzerinde herhangi bir etkisinin bulunması muhtemel değildir. Bu nedenle herhangi bir azaltıcı önlem alınmasına gerek yoktur. Topraklara ilişkin etki azaltıcı önlemlere, söz konusu toprakların inşaat faaliyeti süresince uygun biçimde korunması ve / veya geçici olarak kaldırılması ve inşaat faaliyetleri tamamlandıktan sonra tekrar serilmesi / yenilenmesi dâhildir. Bitkisel toprak alttaki topraktan ayrılacaktır. Bitkisel toprak en fazla %5’e kadar eğime sahip bir alanda depolanacak olup kalitesi de korunacaktır. İnşaat faaliyetlerinin sonunda söz konusu bitkisel toprak çevre düzenleme işleri için kullanılacaktır. Proje güzergahının, Odayeri Kavşağı ile başlayan bölümünün yer aldığı kısmı için bazı etki azaltıcı önlemler alınması gerekecektir. Jeoteknik çalışmalar detaylandırılacak ve bu çalışmalar sonucunda uygun mesnet duvarı, bent ya da koruyucu beton duvarlar gibi zemin güçlendirme uygulamaları yoluyla yeni önlemler alınacaktır. Benzer şekilde, Projenin son bölümünün, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Müdürlüğü (AFAD) tarafından hazırlanan Deprem Bölgeleri Haritasına göre birinci derecede deprem bölgesinde kaldığı kısımlarda da etki azaltıcı önlemler alınması gerekecektir. Bu alanda ekstra yapı güçlendirme uygulamaları yapılacaktır. Jeoteknik çalışmalar (zemin etüdü çalışmaları) düzenli şekilde yürütülecektir. Zemin kaymaları ve zemin kütle hareketleri ya da fay hatları nedeniyle zemin şartlarında oluşabilecek değişiklikler düzenli aralıklarla kontrol edilerek kayıt altına alınacaktır. İnşaat aşamasında Proje sahasının Bölüm 9.5.1.1’de bahsedilen jeolojik formasyonlarına ilişkin olarak herhangi bir azaltıcı önlem alınmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak, Riva Deresi ile Öğümce arasında izlenen jeolojik yapılanmada düşük taşıma kapasitesine sahip alüvyon birimler bulunmaktadır. Bu birimlerin çökme riski mevcuttur. Ayrıca, Projenin ilk bölümünde kalan bazı kısımlarında pekişmemiş kil kütlesinin hareket etmesi nedeniyle gerilim çatlakları izlenmektedir. Bu nedenle tüm bu kesimler için en iyi zemin güçlendirme teknikleri seçilerek uygulanacaktır. Alüvyon tabakada ise çökmeye karşı ilave zemin iyileştirme ve güçlendirme tedbirleri alınacaktır. Tüm bu etki azaltıcı önlemler, Emay International Engineering Cons. & Trd. Co. Ltd. ile Protek Proje Danışmanlık Mühendislik Bilgi İşlem İnşaat Turizm San. Ve Tic. Ltd. Şti.) (2013) tarafından hazırlanan raporun sonuçlarıyla örtüşmektedir. 9.6.1.2 Hidrojeoloji

İnşaat faaliyetleri esnasında etkili çevresel yönetim yürütülecek olup, hidrojeolojik riskler karşısında alınacak olan etki azaltıcı önlemler bu yönetim uygulamalarından ibaret olacaktır. Öncelikle, Projenin inşaat faaliyetlerinde kullanılacak olan yakıt ve diğer kimyasalların sızmasını önlemek için gereğine uygun setler ve depolama düzenlemeleri sağlanacaktır. Ayrıca, Projenin farklı alanlarında çeşitli hidrojeolojik birimler bulunmaktadır. Projenin Asya tarafında kalan bir kısmı ise Riva Deresinin ana kollarının yatak zemini olarak gösterilen granül tipi geçirgen ve yarı geçirgen ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-21

birimler üzerinde konumlanmıştır. Bu nedenle projenin bu kesimlerinde, yollardan hidrokarbon, herbisit, tuz ve bu akifere girebilecek diğer malzemelerin kazayla sızmasına karşı ekstra dikkat sarf edilmesi gerekecektir. Ek 8-1’de verilen İstanbul Çevre Planı Haritasına göre, proje sahası Alibeyköy, Ömerli ve Elmalı II Barajlarının besleme havzalarından geçmektedir. İnşaat faaliyetleri esnasında buralarda etkiler görülebilir. Ancak, Su Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği (SKKY) uyarınca beslenme havzalarında etki azaltıcı önlemler uygulanmasına gerek bulunmamaktadır. Yine de buralara özel bir dikkat gösterilerek su kalitesinin takibi için düzenli aralıklarla numune alınacak ve buralara herhangi bir sıvının deşarj edilmesine izin verilmeyecektir. Projenin bazı kesimleri Alibeyköy, Ömerli ve Elmalı II barajlarının SKKY’e göre koruma altına alınmış olan bölgelerinde yer almaktadır. Bu nedenle, söz konusu alanlarda SKKY’de tanımlanan etki azaltıcı önlemler alınacaktır. Projenin bazı kısımları Alibeyköy Barajının uzun mesafeli koruma bölgelerinde bulunmaktadır. SKKY yönetmeliğinin ilgili maddesinde (20) alınması zorunlu herhangi bir azaltıcı önlem tanımlanmamıştır. Diğer taraftan, projenin bazı kesimleri ise Ömerli Barajının orta mesafeli koruma bölgesinde yer almaktadır. Bahsedilen yönetmeliğin 19. Maddesi, İmar planı gereği yapılacak yolların bu alandan geçirilecek kısımlarında sadece ulaşımla ilgili fonksiyonlarına izin verileceğini, dinlenme tesisleri ya da benzin istasyonları, vs gibi tesislere izin verilmeyeceğini hükme bağlamaktadır. Ayrıca Projenin bazı kesimleri de Elmalı II Barajının kısa mesafeli koruma bölgesinde yer almaktadır. Aynı yönetmeliğin 18(ı) maddesine göre, yalnızca zorunlu olan yollar için aynı izin şartları geçerlidir. Bu nedenle, Projenin koruma bölgelerinde yer alacak kısımlarında yol dışında herhangi bir tesisi inşa edilmeyecektir. Emay ve Protek (2013) tarafından hazırlanan jeoloji, Hidroloji ve Mühendislik Etüt Raporunun hidrojeoloji bölümüne göre, Riva Deresi taşkın yatağı Proje güzergahı üzerine gelmektedir. Bu nedenle, bu bölümde, mevcut taşkın davranışları karşısında ekstra dikkat gösterilmesi gerekmektedir. Susuzlaştırma uygulamaları, akarsu ıslahı, beton set yapılması ve yol seviyesinin yükseltilmesi gibi etki azaltıcı önlemler uygulanacaktır. Daha önce de bahsedildiği üzere bölgenin yer altı su kaynakları oldukça ciddi bir baskı altındadır ve bölge genelinde akiferler hızla boşalmaktadır. İnşaat faaliyetleri esnasında yer altı su kaynaklarının kullanılmaması halinde herhangi bir azaltıcı önlem gerekmeyecektir. Ancak yer altı su kaynaklarının kirlenmesini engellemek üzere gereken etki azaltıcı önlemler uygulanacaktır. Bu hidrojeolojik etki değerlendirmesi çalışması hazırlanırken belirli çalışmalar yapılmış olsa da, Proje sahasının hidrolojik ve hidrojeolojik etkileri için daha spesifik çalışmalara ihtiyaç duyulması muhtemeldir. Ancak amaç daima, Proje faaliyetlerinin bölgedeki yer altı su kaynaklarını etkilememesini sağlamak olacaktır. 9.6.1.3 Atık Yönetimi

Bertaraf edilecek malzemeler değerlendirilerek gerekmesi halinde kimyasal karakteristik özelliklerinin belirlenmesi amacıyla analiz ettirilecek ve katı, tehlikeli ya da tehlikesiz atık olarak sınıflandırması yapılacaktır. Kazılan hafriyat malzemesinin mümkün olduğunca projenin diğer alanlarında yeniden kullanılabilmesini sağlamak üzere gereken tedbirler alınacaktır. Mümkün olması halinde çıkarılan malzemenin örneğin bölgedeki diğer inşaat projelerin için dolgu malzemesi olarak kullanılması gibi alternatif kullanımları araştırılacaktır. Malzemenin bertaraf edilmesinin zorunlu olduğu hallerde, bertaraf işlemleri ilgili yönetmeliklere uygun olarak gerçekleştirilecektir. İnşaat sahaları için atık azaltma tedbirleri uygulanacaktır. Atık malzemeler ise yürürlükteki mevzuata uygun olarak taşınacak ve bertaraf edilecektir.

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

9.6.2

Rapor

Çevre

9-22

Kalıcı Etkiler ile İşletme Faaliyetlerinden Kaynaklanan Etkiler

9.6.2.1 Jeoloji ve Toprak

Kalıcı etkiler ve işletme faaliyetlerinden kaynaklanabilecek etkilere karşı alınacak olan etki azaltıcı önlemler, inşaat faaliyetleri esnasında alınacak olan tedbirlere benzerdir. Etkileri neredeyse aynı olduğundan, benzeri azaltıcı önlemlerin alınması tavsiye edilmektedir. İşletme döneminde proje sahasında jeolojik miras sahaları açısından herhangi bir azaltıcı önlem alınmasına gerek bulunmamaktadır. Ayrıca, MTA tarafından hazırlanan İstanbul Maden Haritasına göre proje sahasında herhangi bir maden kaynağı bulunmadığından, bu kapsamda herhangi bir azaltıcı önlem alınmasına gerek yoktur. Toprakların koruma altına alındığı ve / veya yaratılmadığı alanlardaki sahadaki toprakları etkileyebilecek erozyon ve yüzey akışlarına karşı tedbir alınması gerekmektedir. Proje güzergahının, Odayeri Kavşağı ile başlayan bölümünün yer aldığı kısmı, bu bölgede eski maden ocaklarının bulunması ve hafriyat topraklarının depolanmasında kullanılması nedeniyle bazı etki azaltıcı önlemlerin alınması gerekecektir. Bu nedenle yeni Jeoteknik çalışmalar yapılacak, raporlar hazırlanacak ve bu çalışmalar sonucuna göre uygun mesnet duvarı, bent ya da koruyucu beton duvarlar gibi zemin güçlendirme uygulamaları yoluyla yeni önlemler alınacaktır. Benzer şekilde, Projenin son bölümünde, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Müdürlüğü (AFAD) tarafından hazırlanan Deprem Bölgeleri Haritasına göre birinci derecede deprem bölgesinde kaldığı kısımlarda da etki azaltıcı önlemler alınması gerekecektir. Bu alanda ekstra yapı güçlendirme uygulamaları yapılacaktır. Jeoteknik çalışmalar (zemin etüdü çalışmaları) düzenli şekilde yürütülecektir. Zemin kaymaları ve zemin kütle hareketleri ya da fay hatları nedeniyle zemin şartlarında oluşabilecek değişiklikler düzenli aralıklarla kontrol edilerek kayıt altına alınacaktır Ayrıca, Projenin son bölümü için diğer etki azaltıcı önlemlerin alınması gerekecektir. Projenin bu bölümü, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Müdürlüğü (AFAD) tarafından hazırlanan Deprem Bölgeleri Haritasına göre birinci derecede deprem bölgesinde kalmaktadır. Bu alanda ekstra yapı güçlendirme uygulamaları yapılacaktır. Jeoteknik çalışmalar (zemin etüdü çalışmaları) düzenli şekilde yürütülecektir. Zemin kaymaları ve zemin kütle hareketleri ya da fay hatları nedeniyle zemin şartlarında oluşabilecek değişiklikler düzenli aralıklarla kontrol edilerek kayıt altına alınacaktır Proje sahasında yer alarak Bölüm 9.5.1.1’de detaylarıyla açıklanan jeolojik formasyonlar açısından herhangi bir azaltıcı önlem alınmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak, Riva Deresi ile Öğümce arasında izlenen jeolojik yapılanmada düşük taşıma kapasitesine sahip alüvyon birimler bulunmaktadır. Bu birimlerin çökme riski mevcuttur. Ayrıca, Projenin ilk bölümünde kalan bazı kısımlarında pekişmemiş kil kütlesinin hareket etmesi nedeniyle gerilim çatlakları izlenmektedir. Bu nedenle tüm bu kesimler için en iyi zemin güçlendirme teknikleri seçilerek uygulanacaktır. Alüvyon tabakada ise çökmeye karşı ilave zemin iyileştirme ve güçlendirme tedbirleri alınacaktır. Tüm bu etki azaltıcı önlemler, Emay International Engineering Cons. & Trd. Co. Ltd. ile Protek Proje Danışmanlık Mühendislik Bilgi İşlem İnşaat Turizm San. Ve Tic. Ltd. Şti.) (2013) tarafından hazırlanan raporun sonuçlarıyla örtüşmektedir 9.6.2.2 Hidrojeoloji

Kalıcı etkiler ve işletme faaliyetlerinden kaynaklanabilecek etkilere karşı alınacak olan azaltıcı önlemler, inşaat faaliyetleri esnasında alınacak olan tedbirlere benzerdir. Etkileri neredeyse aynı olduğundan, benzeri azaltıcı önlemler alınması tavsiye edilmektedir. ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-23

Projenin işletme faaliyetleri esnasında etkili çevresel yönetim yürütülecek olup, hidrojeolojik riskler karşısında alınacak olan etki azaltıcı önlemler bu yönetim uygulamalarından ibaret olacaktır.. Öncelikle, Proje faaliyetlerinde kullanılacak olan yakıt ve diğer kimyasalların sızmasını önlemek için gereğine uygun setler ve depolama düzenlemeleri sağlanacaktır. Ayrıca, Projenin farklı alanlarında çeşitli hidrojeolojik birimler bulunmaktadır. Projenin Asya tarafında kalan bir kısmı ise Riva Deresinin ana kollarının yatak zemini olarak gösterilen granül tipi geçirgen ve yarı geçirgen birimler üzerinde konumlanmıştır. Bu nedenle projenin bu kesimlerinde, yollardan hidrokarbon, herbisit, tuz ve bu akifere girebilecek diğer malzemelerin kazayla sızmasına karşı ekstra dikkat sarf edilmesi gerekecektir. Bu bölgelerde detay tasarım çalışmalarının bir parçası olarak susuzlaştırma çalışmaları ile yağmur suyu ile yer altı sularının birbirlerine karışmalarını engellemek üzere menfez tasarımları yapılması beklenmektedir. Ek 8-1’de verilen İstanbul Çevre Planı Haritasına göre, proje sahası Alibeyköy, Ömerli ve Elmalı II Barajlarının besleme havzalarından geçmektedir. İşletme faaliyetleri esnasında buralarda etkiler görülebilir. Ancak, Su Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği (SKKY) uyarınca beslenme havzalarında etki azaltıcı önlemler uygulanmasına gerek bulunmamaktadır. Yine de buralara özel bir dikkat gösterilerek su kalitesinin takibi için düzenli aralıklarla numune alınacak ve buralara herhangi bir sıvının deşarj edilmesine izin verilmeyecektir. Projenin bazı kesimleri Alibeyköy, Ömerli ve Elmalı II barajlarının SKKY’e göre koruma altına alınmış olan bölgelerinde yer almaktadır. Bu nedenle, söz konusu alanlarda SKKY’de tanımlanan etki azaltıcı önlemler alınacaktır. Projenin diğer kısımları Alibeyköy Barajının uzun mesafeli koruma bölgelerinde bulunmaktadır. SKKY yönetmeliğinin ilgili maddesinde (20) alınması zorunlu herhangi bir azaltıcı önlem tanımlanmamıştır. Diğer taraftan, projenin bazı kesimleri ise Ömerli Barajının orta mesafeli koruma bölgesinde yer almaktadır. Bahsedilen yönetmeliğin 19. Maddesine göre İmar planı gereği yapılacak yolların bu alandan geçirilecek kısımlarında sadece ulaşımla ilgili fonksiyonlarına izin verilecek olup, dinlenme tesisleri ya da benzin istasyonları, vs gibi tesislere izin verilmeyecektir. Ayrıca Projenin bazı kesimleri de Elmalı II Barajının kısa mesafeli koruma bölgesinde yer almaktadır. Aynı yönetmeliğin 18 maddesine göre, yalnızca zorunlu olan yollar için aynı izin şartları geçerlidir. Bu nedenle, Projenin koruma bölgelerinde yer alacak kısımlarında yol dışında herhangi bir tesisi inşa edilmeyecektir Riva Deresi taşkın yatağı Proje güzergahı üzerine gelmektedir. Bu nedenle, bu bölümde, mevcut taşkın davranışları karşısında ekstra dikkat gösterilmesi gerekmektedir. Susuzlaştırma uygulamaları, akarsu ıslahı, beton set yapılması ve yol seviyesinin yükseltilmesi gibi etki azaltıcı önlemler uygulanacaktır Daha önce de bahsedildiği üzere bölgenin yer altı su kaynakları oldukça ciddi bir baskı altındadır ve bölge genelinde akiferler hızla boşalmaktadır. İşletme faaliyetleri esnasında yer altı su kaynaklarının kullanılmaması halinde herhangi bir azaltıcı önlem gerekmeyecektir. Ancak yer altı su kaynaklarının kirlenmesini engellemek üzere gereken etki azaltıcı önlemler uygulanacaktır. Bu hidrojeolojik etki değerlendirmesi çalışması hazırlanırken belirli çalışmalar yapılmış olsa da, Proje sahasının hidrolojik ve hidrojeolojik etkileri için daha spesifik çalışmalara ihtiyaç duyulması muhtemeldir. Ancak amaç daima, Proje faaliyetlerinin bölgedeki yer altı su kaynaklarını etkilememesini sağlamak olacaktır. 9.6.2.3 Atık Yönetimi

İşletme esnasında uygulanacak olan etki azaltıcı önlemler atıkları en aza indirgemek üzere uygun yönetim sistemlerinin geliştirilmesini kapsayacaktır.

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

9.7

Rapor

Çevre

9-24

Kalıcı etkiler

Projenin inşaat ve işletme safhalarıyla ilişkili kalıcı etkiler, etki azaltıcı önlemlerin uygulanmasından sonra da kalmaya devam edecek etkiler olup aşağıda tartışılmakta ve değerlendirilmektedir. 9.7.1

İnşaat Aşaması

9.7.1.1 Jeoloji ve Toprak

Proje alanı yakınlarında jeolojik miras sahaları gibi jeolojik kaynak yer almamaktadır. Bu nedenle projenin jeoloji üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla proje sahaları içinde ya da yakınlarında jeolojik kaynaklar üzerinde herhangi bir kalıcı etki görülmeyecektir. Sonuç olarak bu etki ihmal edilebilir. Ek olarak aktif ocaklar, kazılar ya da diğer maden çıkarma faaliyetleri dahil, Projeden etkilenebilecek ya da Proje tarafından engellenebilecek madencilik faaliyeti bulunmamaktadır. Bu nedenle tesislerin inşası nedeniyle herhangi bir etki ortaya çıkmayacaktır. Dolayısıyla inşaattan kaynaklı etkiler ihmal edilebilir. Ancak, Proje yakınlarında kil, kuvarsit, bentonit ve dolomitik kireçtaşı gibi sanayi madenleri elde etmek üzere işletilen madenler bulunmaktadır; Bununla birlikte; bu maden bölgeleri biliniyor olsa da, bunlar üzerinde bir işletme bulunmamaktadır. Dolayısıyla herhangi bir etki oluşmayacağından ihmal edilebilir olarak tanımlanmışlardır. İnşaat faaliyetleri esnasında Proje sahasında topraklara kaçınılmaz olarak zarar verilecektir. Ancak Projenin geliştirileceği alanlara, özellikle de kamu yararına ilişkin hususların göründüğü sahalara (örneğin orman arazilerinin taşınması) özel bir dikkat gösterilecektir. Bu nedenle topraklar üzerindeki etkiler küçük ölçekte kalacaktır. 9.7.1.2 Hidrojeoloji

İnşaat faaliyetleri esnasında hidrojeolojik riski en aza indirgemek üzere etki azaltıcı önlemler uygulanacaktır. Ayrıca standart çevresel yönetim önlemleri de alınacaktır. Proje sahası farklı hidrojeolojik birimlerin üzerinde yer almaktadır. Asya tarafında, Projenin bir kısmı Riva Deresinin ana kollarının yatak zemini olarak gösterilen granül tipi geçirgen ve yarı geçirgen birimler üzerinde konumlanmıştır. Bu nedenle projenin bu kesimlerinde, yollardan hidrokarbon, herbisit, tuz ve bu akifere girebilecek diğer malzemelerin kazayla sızmasına karşı ekstra dikkat sarf edilmesi gerekecektir. Etkileri en aza indirgemek üzere gereken azaltıcı teknikler uygulanacaktır. Dolayısıyla etkiler küçük ölçekte kalacaktır. Ek olarak, her tür zararlı malzemenin, kimyasalın, vs engellenebilmesi için gereken tüm düzenlemeler yapılacaktır. Dolayısıyla çevresel hidrojeolojik kaynaklar üzerindeki olumsuz etkilerden kaçınılmış olacağından etkiler ihmal edilebilir olarak tanımlanmıştır. Proje güzergahı bazı barajların koruma bölgelerinden geçmektedir. SKKY’de belirtilen gerekli etki azaltıcı önlemler alınacak olup etkiler küçük ölçekte kalacaktır. Bölgenin yer altı su kaynakları oldukça ciddi bir baskı altındadır ve bölge genelinde akiferler hızla boşalmaktadır. İnşaat faaliyetleri esnasında yer altı su kaynakları kullanılmayacaktır. Bu nedenle bu açıdan etkiler ihmal edilebilir olarak tanımlanmıştır. 9.7.1.3 Atık Yönetimi

Kimyasal açıdan uygun olduğunda hafriyat malzemeleri sahada set, perdeleme ve çevre düzenleme bentlerinin yapımında kullanılacaktır. Ancak, fazlalık malzemelerin ya da kirlendiği için proje imalatlarında kullanılamayan malzemelerin bertaraf edilmesi gerekebilecektir. ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-25

Ayrıca, inşaat aşamasında, büyük çoğunluğu katı atık olmak üzere diğer atıklar da üretilecektir. Önerilen etki azaltıcı önlemlerin uygulanması ve atıkların gereğine uygun biçimde tanımlanarak yürürlükteki yönetmeliklere uygun olarak taşınması halinde, projenin inşaat aşamasında atık yönetimi açısından olası etkileri muhtemelen küçük ölçekte kalacaktır. 9.7.2

Kalıcı Etkiler ve İşletmeden Kaynaklı Etkiler

Projenin işletme aşamasının kalıcı etkileri azaltıcı önlemlerin uygulanmasından sonra da kalmaya devam edecek etkiler olup aşağıda tartışılmakta ve değerlendirilmektedir. 9.7.2.1 Jeoloji ve Toprak

Jeoloji ve jeolojik yapılar üzerinde herhangi bir kalıcı etkinin oluşması beklenmemektedir. Bu nedenle projenin işletme aşamasındaki etkileri ihmal edilebilir etkiler olarak değerlendirilmektedir. Daha önce de belirtilmiş olduğu üzere, bölgede Projenin işletilmesinden etkilenebilecek herhangi bir önemli madencilik faaliyeti, maden çıkartma ve kazıları ya da önemli maden kaynakları bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu husustaki etkiler ihmal edilebilir olarak değerlendirilmektedir. Topraklar üzerindeki olumsuz etkiler kalıcı olacaktır: ancak bu Proje çok önemli kamu çıkarları yaratacaktır. Dolayısı ile bu etki küçük ölçekli etki olarak değerlendirilmektedir. 9.7.2.2 Hidrojeoloji

İşletme faaliyetleri esnasında hidrojeolojik riski en aza indirgemek üzere azaltıcı önlemler ve etkin bir çevresel yönetim uygulanacaktır. Proje sahasında birbirinden farklı hidrojeolojik birimler bulunmaktadır. Asya tarafında, Projenin bir kısmı Riva Deresinin ana kollarının yatak zemini olarak gösterilen granül tipi geçirgen ve yarı geçirgen birimler üzerinde konumlanmıştır. Bu nedenle projenin bu kesimlerinde, yollardan hidrokarbon, herbisit, tuz ve bu akifere girebilecek diğer malzemelerin kazayla sızmasına karşı ekstra dikkat sarf edilmesi gerekecektir. Etkileri en aza indirgemek üzere gereken azaltıcı teknikler uygulanacaktır. Dolayısıyla etkiler küçük ölçekte kalacaktır Ek olarak, her tür zararlı malzemenin, kimyasalın, vs engellenebilmesi için gereken tüm düzenlemeler yapılacaktır. Dolayısıyla çevresel hidrojeolojik kaynaklar üzerindeki olumsuz etkilerden kaçınılmış olacağından etkiler ihmal edilebilir olarak tanımlanmıştır. Proje güzergahı bazı barajların koruma bölgelerinden geçmektedir. Gereken etki azaltıcı önlemler alınacak olup etkiler küçük ölçekte kalacaktır. Bölgenin yer altı su kaynakları oldukça ciddi bir baskı altındadır ve bölge genelinde akiferler hızla boşalmaktadır. İşletme faaliyetleri esnasında yer altı su kaynakları kullanılmayacaktır. Bu nedenle bu açıdan etkiler ihmal edilebilir olarak tanımlanmıştır. 9.7.2.3 Atık Yönetimi

İşletme aşamasında, atık üretimi olacaktır. İşletme esnasında atık yönetimi için alınması gereken etki azaltıcı önlemler olacaktır. Bu tedbirlere atıkların azaltılması ve gereğine uygun biçimde bertarafı için gereken yönetim sistemlerinin uygulanması da dahildir. Bu nedenle bu etki ihmal edilebilir olarak tanımlanmıştır.

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-26

Özet

9.8

Bu bölümde Projeye ilişkin jeoloji, topraklar, hidrojeoloji (yer altı suları) ve atık yönetimi şartlarına ilişkin çevresel hususlar tartışılmaktadır. Güzergah koridoru üzerindeki mevcut şartlar aşağıda tarif edilmekte, projenin olası hassas alıcılar üzerinde yaratması ihtimali bulunan etkiler değerlendirilmektedir. Bu etkiler iki kategoriye ayrılmıştır:  

Kısa vadeli inşaat etkileri ve Kalıcı etkiler ve işletmeden kaynaklanan etkiler

İnşaat ve işletme faaliyetleri esnasında görülebilecek olası etkiler ve her bir parametre için önerilen etki azaltıcı önlemler açıklanmaktadır. Bu etkilerin bazıları doğrudan bazıları ise dolaylı etkilerdir. Proje sahasının ve Projenin geliştirilmesinin doğrudan etkilediği hususlar doğrudan etki, Proje sahasının ve Projenin geliştirilmesinin doğrudan etkilemediği, diğer bir değişle etki azaltıcı önlemlerin alınmaması halinde olumsuz sonuçlarının ortaya çıkması ve bu sonuçların çevre üzerinde olumsuz etkiler yaratması olasılığı bulunan hususlar ise dolaylı etkilerdir. Proje alanında herhangi bir jeolojik miras sahası, önemli jeolojik yapı ya da aktif maden işletmesi bulunmamaktadır. Bu nedenle Proje inşaat ve işletme faaliyetleri bu hususlarda doğrudan ya da dolaylı bir etki doğurmayacaktır. Dolayısıyla, jeoloji, topraklar ve madencilik açısından herhangi bir etki azaltıcı önleme ihtiyaç duyulmayacaktır. Kimi jeolojik yapılar çevreyi etkilese de, bu dolaylı bir etki yaratacaktır. Dolayısıyla Projenin geliştirilmesi esnasında önlemler alınacak ve etki azaltıcı önlemler uygulanacaktır. Toprak yapısı açısından orman arazisi ve diğer türlerdeki topraklarda kayıplar yaşanacaktır. Ancak, bu Proje son derece önemli kamu çıkarlarını temsil etmektedir. Toprak kaybedilecek olmasına rağmen toprak kaynakları üzerindeki etkinin bütününe bakıldığında önemli bir etki oluşmayacağı görülmektedir. Proje güzergahı üzerinde, Proje sahası içinde ya da yakınlarında hidrojeolojik kaynaklar yer almaktadır. Ayrıca, güzergah yakınlarında dere yatakları ve güzergah üzerindeki barajlara bağlı içme suyu koruma bölgeleri de bulunmaktadır. Su Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği (SKKY) uyarınca gereken azaltıcı teknikler uygulanarak riskler ve etkiler en aza indirgenecektir. İşletme ve inşaat faaliyetleri esnasında atık üretimi söz konusu olacaktır. Atıklar ilgili yönetmeliklere uygun olarak sınıflandırılacak ve en aza indirgenecektir. Mümkün olması halinde dolgu, vs için tekrar kullanılmaları sağlanacaktır. Azaltıcı önlemlerin uygulanmasından sonra da kalmaya devam etme ihtimali bulunan kalıcı etkiler tanımlanmış olup İhmal edilebilir etki ila Küçük ölçekli etki kategorileri arasında kaldıkları değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, jeoloji, topraklar, maden kaynakları, atık yönetimi ve hidrojeolojiye ilişkin etkilerin hiç biri önemli etkiler olarak değerlendirilmemiştir. Tablo 9-8 Kalıcı Etkilerin Özeti İnşaat Aşaması

İşletme Aşaması

Jeoloji

İhmal edilebilir etki

İhmal edilebilir etki

Toprak

Küçük ölçekli etki

Küçük ölçekli etki

Maden Kaynakları

İhmal edilebilir etki

İhmal edilebilir etki

Konu

ÇSED, 02 Ağustos 2013

AECOM

Rapor

Çevre

9-27

İnşaat Aşaması

İşletme Aşaması

Madencilik Faaliyetleri

İhmal edilebilir etki

İhmal edilebilir etki

Hidrojeoloji

Küçük ölçekli etki

Küçük ölçekli etki

Konu

Atık Yönetimi

ÇSED, 02 Ağustos 2013

Küçük ölçekli etki

İhmal edilebilir etki